GENEL - 06 Mart 2018 Salı 11:28

Kont Drakula 4 yıl bu kalede esir tutuldu

A
A
A
Kont Drakula 4 yıl bu kalede esir tutuldu

Vampirlerin atası olarak bilinen ve birçok filme konu olan Kont Dracula ya da Kazıklı Voyvoda olarak bilinen Eflak Prensi 3’üncü Vlad, 15’inci yüzyılda Tokat Kalesi’nde 4 yıl boyunca esir tutuldu.

Vampirlerin atası olarak bilinen ve birçok filme konu olan Kont Dracula ya da Kazıklı Voyvoda olarak bilinen Eflak Prensi 3’üncü Vlad, 15’inci yüzyılda Tokat Kalesi’nde 4 yıl boyunca esir tutuldu.


Eline geçirdiği Osmanlı askerlerini kazıktan geçiren, muhaliflerini ve kendisine karşı gelen devlet adamlarının kanını içmesiyle Kazıklı Voyvoda ya da Kont Dracula olarak bilinen 3’üncü Vlad 15’inci yüzyılda Tokat’ta 4 yıl boyunca esir tutuldu. Tokat Kültür ve Turizm İl Müdürü Adem Çakır, Romanya Prensi ve Eflak Voyvodası 3’üncü Vlad’ın, Tokat’ta 4 yıl boyunca sürgünde yaşadığını, ardından gönderildiği Kütahya’dan bir şekilde kaçmayı başararak Romanya’ya döndüğünü söyledi.


Tokat Kalesi’nin, Tokat’ın en eski yerleşim yerlerinden olduğunu belirten Çakır, "Tam olarak kim ve ne zaman yapıldığına dair net bilgimiz yok. Fatih Sultan Mehmet ile Edirne’de Osmanlı Sarayı’nda beraber büyüyen Romanya Prensi, Fatih tahta çıktıktan sonra çeşitli yanlış ilişkilere girdiği için Osmanlı Devleti onu Tokat’a sürgün olarak gönderiyor. Zaman zaman kale zindanlarında tutulduğu söyleniyor. Ama şurası kesin, 4 yıl kadar burada kalıyor. Sonra buradan Kütahya Emet’e gönderiliyor. Kütahya Emet’ten kaçarak Romanya’ya kendi ülkesine dönüyor ve o zaman Voyvoda oluyor. Romanya Prensi olduktan sonra yaptığı canice işler onu Kazıklı Voyvoda ya da Drakula olarak adlandırılmasına sebep oluyor. Yani bir vampir hikayesi ile bağdaştırılması, kan içmesi, kendi muhaliflerini ya da karşı gelen devlet adamlarını kazığa oturtması, onun Avrupa’da öyle bir nam salmasına sebep oluyor. Tabi bunlar Tokat’ta iskanından sonraki yaşamında ortaya çıkan bir şey. Daha sonra Osmanlı Devleti onun prensliğine de son veriyor" şeklinde konuştu.


Kent merkezinde bulunan kalede 4 yıl boyunca kalan Kazıklı Voyvoda ’Türk düşmanı’ olarak bilinirken, Fatih Arslantaş isimli bir vatandaş, Kont Drakula’nın o devrin insanları için zulüm eden birisi olmasına rağmen, günümüzde turistik açıdan bir mükafat olarak görülmesi gerektiğini söyledi.



Fatih Sultan Mehmet Han ile büyüdü.


Tarihsel kayıtlara göre Dracula, kardeşi Radul ile birlikte 1442 yılında Eflak tarafından Osmanlılara rehin verilmişti. Osmanlılara rehin verildiğinde on iki yaşında olan Vlad, Edirne sarayında tutuluyordu. Burada Şehzade Mehmet (Fatih Sultan Mehmet) ile birlikte Molla Gürani’nin derslerine katıldı. Fatih Sultan Mehmet, kendisi ile iyi ilişkiler içerisindeki Vlad’ı 1456’da Eflak prensliğine atadı. Fatih tarafından Eflak’a gönderilen Niğbolu sancakbeyi Hamza Bey, burada Vlad tarafından kazığa oturtularak öldürüldü. Daha sonra kellesi Fatih’in emri ile Mihaloğlu akıncıları tarafından Aralık 1476’da Balteni’de kesilerek Fatih’e gönderildi. Kazıklı voyvodanın hikayeleri, işlediği vahşet ve düşmanının kanını içme özelliği ile Dracula ve vampir tanımlamalarıyla anlatılır.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul 2024 yılının ilk Boğaz yarışı 42 yelkenli ile başladı Bahçeşehir Üniversitesi tarafından 12’ncisi düzenlenen yılın ilk Boğaz yarışı “BAU Bosphorus Sailing Cup” 42 yelkenlinin katılımıyla başladı. Yelkenlilerin kıyasıya yarışı İstanbullulara görsel şölen yaşattı. İstanbul Boğazı’nda Bahçeşehir Üniversitesi Uluslararası Yelken Kulübü (BAUISC) tarafından 12’ncisi düzenlenen “BAU Bosphorus Sailing Cup”, kıyasıya rekabetin olduğu heyecanlı yarışa sahne oldu. Dünyanın tek doğal yelken yarışı izleme tribünü olan İstanbul Boğazı’ndaki gerçekleşen yarışta 50 yelkenli BAU Beşiktaş Güney Kampüsü önünden start aldı. Yelkenliler 5 Mayıs Pazar günü de Caddebostan-Adalar arasındaki şamandıra parkuruyla final etabını tamamlayacak. Mart ayında başlayan BAUISC İlkbahar Trofesi’nin dördüncü ve son etabında olan yarışın startını BAU Rektörü Prof. Dr. Esra Hatipoğlu verdi. Asya ve Avrupa kıtalarının buluşma noktası olan İstanbul Boğazı’nın ev sahipliği yaptığı gelenekselleşen yelkenli yarışı “BAU Bosphorus Sailing Cup”ta 50 yelkenli kıyasıya yarıştı. Boğaz’da renkli görüntülerin oluştuğu yarış görsel bik şölene dönüştü. Yelkenliler Anadolu Hisarı ve Arnavutköy açıklarına konulan şamandıralardan dönüş yaparak yarışı BAU Beşiktay Güney Kampüsü önünde sonlandırdı. Yelkenliler boğazı süsledi Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Esra Hatipoğlu, “BAU Bosphorus Sailing Cup” kapsamında 40’ı aşkın yelkenli yarış teknesi iki gün boyunca İstanbul Boğazını süsleyeceklerini söyledi. İki gün boyunca İstanbul Boğazından herkesin bu heyecan verici yarışı takip edebileceğini belirten RHatipoğlu şöyle konuştu” Muhteşem tarihi, doğası ve konumu itibariyle bizler için önemi büyük olan İstanbul Boğazı’nda, böylesine görkemli bir yelken yarışına ev sahipliği yapmaktan dolayı çok mutlu ve gururluyuz. Yelken yarışımız sadece sporu teşvik etmekle kalmayıp aynı zamanda denizcilik kültürünü ve doğayla uyumlu yaşamı ön plana çıkarıyor. Böylesine prestijli bir etkinliği geleneksel hale getirmekten ve parçası olmaktan dolayı büyük mutluluk duyuyoruz.” “Ülkemizdeki yelken farkındalığını artırmak için önemli bir etkinlik” BAUISC Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Dinçer, 42 yelkenlinin katıldığı yarışın heyecan içinde geçtiğini söyledti. Dinçer “ Bahçeşehir Üniversitesi’nin öğrencileri ve mezunlarıyla yaptığı çok güzel birliktelik olan bir etkinlik. Yelken camiasında biraz daha genç, dinamik bir yaklaşım getiren bu etkinlik bizim için bu çok önemli. Ülkemizde yelken farkındalığını artırmak ve yelkene daha çok ilgi duyurmak içinde önemli. Bununla beraber halihazırda yelken yapan çok değerli büyüklerimiz var. Çok değerli yelkenciler var. Bunları BAU öğrencileri ve BAU mezunlarının beraber organize ettiği bir etkinlikte beraber bir araya getirmek bizim için çok kıymetli. Boğaz etabı bizim yarışımızın son etabı. Bundan sonra yarın bir yarışımız daha olacak. Onunla beraber ödül törenimiz olacak ve bu güzel trofeyi sonlandıracağız. Umarım bu etap herkes için çok keyifli ve çok hoş bir yarış olur” dedi. İkinci günde iki yarış Boğaz’da gerçekleşen tek yarışın ardından, pazar günü iki yarışma daha yapılacak. Caddebostan açıklarına kurulacak şamandıralarla belirlenecek alanda düzenlenecek yarışlar geçtiğimiz ay hayatını kaybeden Genco Sindel’e atfedilecek. Genco Sindel’in doğum günü olan 5 Mayıs günü gerçekleşen yarışta, yelken camiasından hayatını kaybeden diğer isimler de anılacak. Boğaz transit trafiğe kapatıldı Fenerbahçe, Galatasaray gibi çeşitli spor kulüpleri ve global bazı firmaların yarış teknelerinin bulunduğu yarışlar, boğazdaki zorlu akıntılar sebebiyle de büyük bir rekabete sahne oldu. Yarış nedeniyle İstanbul Boğazı’ndaki transit gemi trafiği saat 10.00 ile 17.00 saatleri arasında durduruldu.
Sivas (Düzeltme) 58 yıldır gerçek kimliğini arıyor Sivas’ta yaşayan 58 yaşındaki Raziye Şimşek, doğduğu günden bu yana gerçek kimliğine kavuşamadı. Hikâyesiyle filmlere konu olacak olayın aydınlatılması için Şimşek’in biyolojik babasının mezarı açılarak DNA örneği alındı. Sivas kent merkezinde yaşayan Raziye Şimşek, 1 yaşında annesini kaybettikten sonra yaşadığı dramatik hayat hikâyesiyle duyanları derinden etkiliyor. Şimşek, annesinin vefatının ardından babası tarafından 1 yaşındayken yurda verildi. İddiaya göre, o dönemdeki yurt müdürü Şimşek’i kaydettirmeden resmi olmayan şekilde bir aileye verdi. Bu aile de sahte kayıtlarla Şimşek’i öz çocuklarıymış gibi nüfusa kaydettirdi. Şimşek, evlendikten sonra evlat edinen aile tarafından reddedilerek evlatlıktan düşürüldü. Evlat edinen ailenin çıkarttığı kimlik kartı numarası ve kendisinin çıkarttığı kimlik kartı numarası bulunan Şimşek, bu nedenle devlet kurumlarına gittiğinde birçok sorunla karşılaşıyor. Yaklaşık 3 yıldır bu durumun çözümü için mücadele eden Şimşek, “Ben bir yaşımdayken annem vefat etti. Bana bakan olmadığı için beni yurdun kapısının önüne bırakıyorlar. O dönemin yurt müdürü beni el altından yurda kaydetmeksizin beni büyüten aileye veriyor. Onlar da sahte kayıtla beni kendilerinin üzerine geçiriyorlar. 18, 19 yaşına gelip evlendiğimde beni üzerlerinden düşürüyorlar. Bunun zorluğunu hep yaşıyorum. Benim ablalarım bütün aile fertlerim beni kabul ediyor ama daha büyük aile bireylerimiz olmadığı için Hâkim Bey DNA testine karar verdi. 2,5 yıldır çok büyük zorluklarla uğraşıyorum. Hem maddi hem de manevi sıkıntılar yaşıyorum. Sürekli mahkemelere gidip geliyorum. Yaşadığım şeyleri tekrar tekrar yaşıyorum” dedi. Adına iki farklı kimlik numarası olduğunu ifade eden Şimşek, “Geçmiş yakamı bırakmıyor ki rahat edeyim. 1965 yılından bu yana bu hayatı yaşıyorum. Şuanda benim adıma iki farklı TC kimlik numarası var. Birisi onların üzerine diğeri de benim şuan kullandığım TC kimlik kartı numarası. Devlet kurumlarına gittiğim zaman problem oluyor. Hastanelere falan gittiğimde eşimin üzerine muayene olduğum için pek sorun yaşamadım ama yine de ben bu durumdan da rahatsız oluyorum. Her zaman elim yüreğimde. İnşallah son mahkeme olur, bu konudan dolayı hem maddi hem manevi çok yoruldum. 58 yaşındayım 25 yıl olmuştu ben unutalı. Ama ben 2,5 yıldır bu durumu mahkeme kapısında tekrar tekrar yaşıyorum, geçmiş yakamı bırakmıyor” şeklinde konuştu.