ÇEVRE - 22 Haziran 2017 Perşembe 16:21

Pehlevan: "Alabalık üretimi yoğun bakımdadır"

A
A
A
Pehlevan: "Alabalık üretimi yoğun bakımdadır"

Ziraat Mühendisleri Odası Trabzon Şube Başkanı Cemil Pehlevan, kültür balıkçılığının kalbinin Maçka ilçesinde attığını belirterek "Maçka’da Sümela Manastırı’nın tadilatta olması, HES’ler nedeniyle sürdürülebilir alabalık üretiminin tamamen yok olması, sektörümüzde tabiri yerindeyse kalp krizi geçirtmiştir ve sektör halen yoğun bakımdadır" dedi.

Ziraat Mühendisleri Odası Trabzon Şube Başkanı Cemil Pehlevan, kültür balıkçılığının kalbinin Maçka ilçesinde attığını belirterek "Maçka’da Sümela Manastırı’nın tadilatta olması, HES’ler nedeniyle sürdürülebilir alabalık üretiminin tamamen yok olması, sektörümüzde tabiri yerindeyse kalp krizi geçirtmiştir ve sektör halen yoğun bakımdadır" dedi.


Trabzon Gazeteciler Cemiyeti’nde Ziraat Mühendisleri Odası Trabzon Şubesi yönetim kurulu üyeleri ile basın toplantısı düzenleyen Cemil Pehlevan, HES’ler nedeniyle sürdürülebilir alabalık üretiminin yoğun bakımda olduğunu kaydetti. Pehlevan, “Zaten ekosistem için bir türün ortamdan çıkması veya sayısının artması veya azalması, kötüleşmenin belirtisidir. En basit örneğini bu sezonda yaşamış durumdayız. Balıkçımızı ne satış fiyatı 5 TL/kilogram altında kalan palamut, ne de 20-25 TL/kilogram düzeyine ulaşan hamsi mutlu etmiştir. Bölgemizin en ucuz protein kaynağı olan hamsi bu fiyatı ile tüketiciyi üzmüştür. Kültür balıkçılığının kalbi olan Maçka’da Sümela Manastırı’nın tadilatta olması, HES’ler nedeniyle sürdürülebilir alabalık üretiminin tamamen yok olması, sektörümüzde tabiri yerindeyse kalp krizi geçirtmiştir ve sektör halen yoğun bakımdadır. Deniz ve barajlarda kurulu kafeslerde alabalık üretimi için yavru desteği sağlayan Maçka ilçemizde yaşanan darboğaz, kafes balıkçılığını da olumsuz etkilemiş, yüzden fazla personel işsiz kalmış, istihdam sorunu yaşanmıştır” diye konuştu.


“Balıkçılık sektörünün kullandığı hammadde ve malzemelerin döviz üzerinden fiyatlandırılıyor olması ve kurda yaşanan artış sektörü can evinden vurmuştur" diyen Pehlevan "Balıkçılık ve Su Ürünleri Genele Müdürlüğü’nün 2011 yılında kurulması ile birlikte günümüz şartlarını karşılama yönünden eksik olan 1380 sayılı Su Ürünleri Kanununun revizyonu ne yazık ki aradan geçen beş yılı aşkın süreden beri tamamlanamamıştır. Hal böyle iken sektörün eski günlerine kavuşması hayalden öte geçemeyecektir. Balıkçılarımızın umutları başka ülkelerin balık stoklarına kalmıştır. Kısa zaman içerisinde Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın balıkçılığımıza sahip çıkmasını, ulusal politikalarımızı ortaya koymasını en ucuz proteini halkımız ile yeniden buluşturmasını umut etmekteyiz” şeklinde konuştu.


Ziraat Mühendisleri Odası Trabzon Şubesi ile basın toplantısına katılan Doğu Karadeniz Su Ürünleri Başkanı Ahmet Mutlu da yaptığı konuşmada, denizlerin talan haline getirildiğini vurgulayarak, “1380 sayılı Su ürünleri kanunu çıkmadığı sürece bırakın balıkçılığı çok farklı şeyler olacak. Yanlış politikalardan dolayı kıyı balıkçılığımız ölmek üzere. Çok büyük bir tehlike halen daha devam ediyor. Denizleri talan haline getirdiler. Yetkililerin bir an önce bu talanı durdurmaları lazım. Denetleme olmadığı sürece bu işler devam eder. Dürüst balıkçı denetlenmekten korkmuyor. Virüsü kökten kazımamız lazım. Teknesine el koyacaksın başka çaresi yok” ifadelerini kullandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Hatay Her 3 bin bebekten birinde görülen ’kistik fibrozis’te erken tanı hayat kurtarıyor Türkiye’de 3 bin bebekten birinde görülen kistik fibrozis hastalığı, topuk taramaları ve ter testiyle erken teşhis ediliyor. Çocuk Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Hüseyin Arslan, kistik fibrozis hastalığının erken teşhis edilmesinin insanın yaşam kalitesini artırdığını ve yaşam sürecini uzattığını söyledi. Genetik bir hastalık olan kistik fibrozis, ülkemizde yeni doğan her 3 bebekten birinde görülüyor. Bebeklerin doğumuyla birlikte ön tanı için 2015 yılından itibaren yapılmaya başlanan topuk taraması ile erken teşhis sağlanıyor. Erken teşhisin ardından uygulanan ter testiyle de hastalığın tespiti yapılıyor. Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde uygulanmaya başlanan ter testi de deprem bölgesinde yaşayan vatandaşlara kolaylık sağlamaya başladı. Hastanede görevli Çocuk Göğüs Hastalıkları Uzmanı Hüseyin Arslan, hastalığın tanı süreci hakkında ve sonrasındaki tedavi süreci hakkında bilgi verdi. "Kistik fibrozis genetik geçişli bir hastalık, bulaşıcı bir hastalık değildir" Kistik fibrozun genetik geçişli bir hastalık olduğunu ve bulaşıcı bir hastalık olmadığını ifade eden Arslan, "Burada çocuk göğüs hastalıkların dan biri olan kistik fibroz için ter çalışması yapıyoruz. Kistik fibrozis genetik geçişli bir hastalık, bulaşıcı bir hastalık değildir. Bu geni taşıyan anne ve babanın çocuklarında meydana geliyor. Türk toplumunun da 3 bin kişiden birinde görülebiliyor. Ülkemizdeki mutosyonlar Avrupa’daki görülen mutasyonlardan farklı görülüyor. Kistik fibrozis de ter ve senkrasoyonlarla ilgili bir sorun oluşuyor ve buna bağlı olarak akciğerde ki balgamların yumuşatılıp atılması, pankreasta senkrosyonlar etkileniyor. Buna bağlı olarak sık tekrarlanan akciğer enfeksiyonları, beslenme bozukluğu, yağlı dışkılama, pis koku ishal, gelişme geriliği, sık sinüzitler nedeniyle hastalar çeşitli sıkıntı yaşamakta ve ilerleyen zamanda hayatını kaybediyordu dedi. "Hastalığı ne kadar erken yakalarsak, hastaya bazı tedavileri verirsek daha faydalı oluyoruz" Ülkemizde 2015 yılından itibaren uygulanmaya başlanan topuk testiyle hastalığın erken teşhis edilmeye başlandığına dikkat çeken Dr. Arslan, “2015 yılından itibaren ülkemizde bu hastalık taranıyor. Bebekler doğduğunda topuk taramasında riskli görülen hastalar tarafımıza yönlendiriliyor. Burada ter testi yaparak bu hastalığın tanısını koyuyoruz. Erken tedavi ile daha iyi yaşam kalitesi sağlamaya yardımcı olmaya çalışıyoruz. Ter testi için hastaları 1 gün öncesinden hazırlıyoruz çünkü hastalardan ter toplamamız gerekiyor. 1 gün öncesinden banyo yapıp, iyi besleniyorlar. Yaklaşık yarım saatlik bir süreç içerisinde de ter toplanıyor sonrasında da ölçüm cihazında teri ölçüyoruz. Toplamda 1 saat içerisinde ter testinin sonucunu elde etmiş oluyoruz. Erken yaşta gözlemlenmeye başlıyor. Hastalığı ne kadar erken yakalarsak, hastaya bazı tedavileri verirsek daha faydalı oluyoruz. Hastalar erken tanıyla daha uzun yaşam ömre sahip oluyor. Normal bir birey gibi yaşayabiliyorlar. Bu tedavi süreci hastalar için ömür boyu devam ediyor. Bazı ilaçları ve fizik tedavi uygulamalarını sürekli yapmaları gerekiyor" ifadelerini kullandı.