SAĞLIK - 15 Mayıs 2019 Çarşamba 10:04

Prof. Dr. İftihar Köksal: "Dünyada en çok kene vakası görülen ancak buna karşın ölüm oranı en düşük ülkeyiz"

A
A
A
Prof. Dr. İftihar Köksal: "Dünyada en çok kene vakası görülen ancak buna karşın ölüm oranı en düşük ülkeyiz"

Dünyada Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Hastalığı (KKKA) vakasının en çok Türkiye’de görüldüğü, buna karşın Türkiye’nin bu hastalıktan ölüm oranının en düşük ülke olduğu belirtildi.

Dünyada Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Hastalığı (KKKA) vakasının en çok Türkiye’de görüldüğü, buna karşın Türkiye’nin bu hastalıktan ölüm oranının en düşük ülke olduğu belirtildi.


Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İftihar Köksal, KKKA hastalığını dünyada en iyi bilen ülkenin Türkiye olduğunu belirterek hastalığın nasıl yönetileceğini dünyaya öğreten ülkenin de yine Türkiye olduğunu söyledi.


Türkiye’de hastalığın tedavisinde kullanılacak olan aşı çalışmalarının bitmek üzere olduğunu hatırlatan Köksal, aşının dünyaya ışık tutacağını söyledi. Köksal, “Dünyada kene vakası en çok görülen yerlerden birisi Türkiye. Bunun dışında Ortadoğu, İran, Afganistan, Pakistan vakaların en fazla bildirildiği yerler. Orta Asya’dan batıya, güneye inildikçe vakalar biraz daha fazla görülüyor. Yine Kosova, Balkanlar, Dalmaçya hastalığın görüldüğü yerler arasında sayabiliriz. Coğrafi olarak, hastalığın görüldüğü alanlar Doğu Avrupa’nın alt kesimleri yani Güneydoğu Avrupa, Asya olarak da söyleyebiliriz. Diğer bölgelerde kayda değmeyecek kadar az ancak Bulgaristan’a, Kosova’ya baktığımızda oldukça fazla vaka bildirildiğini görüyoruz. Afganistan’a, Pakistan’a, İran’a bakıyoruz oralardan vaka bildirildiğini görüyoruz. Tek tük vakalar Arap Yarımadası’ndan var. Türkiye, dünyada en çok görülen ülkelerin başında geliyor. Hastalığı en iyi bilen ülke de biziz. Dünyada en çok yayının çıktığı KKKA hastalığının nasıl yönetileceğini dünyaya öğreten ülkenin de gururla söylemek gerekiyorsa Türkiye olduğunu ifade etmek isterim. Çünkü bilim dünyasına bu hastalıkla ilgili çok katkımız oldu. Hastanın tedavisine hem de şimdi ülkemizde yapılan ve bitmek üzere olan aşı çalışmaları dünyaya ışık tutacak. Yani biz bir yandan hastalıkla mücadele etmeyi başarırken bir yandan da bu hastalık nasıl yok edilecek, nasıl tedavi edilecek onlara yönelik de Türkiye çok güzel bilimsel çalışmalar yapıyor” dedi.


Türkiye’nin KKKA Hastalığı’nda dünyada ölüm oranının en düşük ülke olduğunu kaydeden Köksal, ”Türkiye, dünyada KKKA vakalarının en düşük olduğu ölüm oranına sahip bir ülke. Bunun da sebebi, hastalığı iyi yönetmemizden kaynaklanıyor. Zaman içerisinde hastalığın hastalık yapma gücü düşüyor, bu da bir etken. Ölüm oranları Türkiye’de bölgelere göre değişiyor. Yüzde 2 ila 5 arasında. Daha az gelişmiş ülkelere veya daha doğuya gidildiğinde ölüm oranları yüzde 20’lere kadar çıktığını görüyoruz. Gürcistan’da son zamanlar vaka bildirimleri var. Onlardaki ölüm oranları bize göre çok daha yüksek” diye konuştu.



“Yaklaşık 15 yıldır bu hastalıkla yaşıyoruz”


Yaklaşık 15 yıldır bu hastalıkla yaşadıklarını ifade eden Köksal “KKKA vakalarını 15 yıl önceden görmeye başladık. Artık şunu biliyoruz ki KKKA hastalığı havaların durumuyla yakından ilintili. Bu sene soğuk havalar uzun sürdü. Şu anda havalar biraz ısınmaya başladı. Geçen yıllara göre kıyaslarsak, KKKA vakalarının giderek azaldığını görüyoruz. Bu bölgemiz için geçerli. Türkiye geneline bir yayılma söz konusu. Şimdiye kadar görülmeyen illerde de KKKA vakalarının görüldüğünü biliyoruz. Bu, kenenin taşımasıyla ilintili bir şey. Bilindiği gibi KKKA hastalığına sebep olan virüs keneler tarafından taşınmakta, kenelerde gerek göçmen kuşlar aracılığıyla gerekse hayvan hareketleriyle özellikle koyun, keçi, inek gibi hayvanların üzerindeki tüylere tutunarak başka yerlere taşınabilmekte. Hatta kerestelerle birlikte taşınabildiğini biliyoruz. Dolayısıyla KKKA hastalığı azalmış olmakla birlikte hala ülkemiz için tehdit olan bulaşıcı hastalıklardan birisidir. Bu nedenle hastalık bitti gibi düşünmeyip önlemleri de almak lazım. Aslına bakarsanız hastalığın azalmış olmasında bir faktörde artık bu etkenin bilinmesi ve korunma yollarının da özellikle riskli bölgelerdeki riskli kişilerde bilinmesinden kaynaklanmaktadır. Yaklaşık 15 yıldır bu hastalıkla yaşıyoruz ve bir çok eğitimler verildi ama bu eğitimlerin sonu yok yine de dikkat etmek lazım” şeklinde konuştu.



“Hastalık özellikle kırsal alanda yaşayanları tehdit ediyor”


Prof. Dr. İftihar Köksal, hastalığın özellikle kırsal alanlarda yaşayanları tehdit ettiğine dikkat çekerek şunları söyledi:


“Bölgemize baktığımız zamanda sahil kesiminde çok fazla vaka görmüyoruz. Daha çok Gümüşhane, Kelkit, Giresun’un iç kısımları, Sivas’a komşu kısımlar, Erzincan, Erzurum, Bayburt yöresi bölgemiz için hastalığın en fazla görüldüğü yerler. Özellikle bu kesimlerde yaşayan vatandaşlar veya oraya gidenlerin dikkat etmesi lazım. Özellikle aç kenelerin aktif olduğu şu günlerde otların üzerine tutunan keneler beslenmek için kan emme ihtiyacı hissederler. Bu nedenle çıplak ayakla gezildiğinde veya vücudumuza değdiğinde hemen yapışarak kan emmeye başlar. Eğer bu kene üzerinde KKKA hastalığının etkeni olan virüsü barındırıyorsa kan emme sırasında da kişiye virüsü bulaştırır. Bu nedenle bağ, bahçe, tarlada çalışırken veya pikniğe gidildiği zaman mutlaka pantolon paçalarının çorap içine sıkıştırılması, eldiven giyilmesi, uzun kollu giysiler giyilmesi ve kene, sinek kovucuların sıkılması alınabilecek önlemler arasında sayılabilir. Şunu unutmayalım sahil kesiminde bu etken görülmüyor o nedenle çok panik yapmamak lazım. KKKA bulaştıran kenelerin hem yapısı hem cinsi daha farklı bunlara dikkat etmek lazım. Mutlaka dönüldükten sonra kene muayenesi yapılması lazım. Saçlı deriler dahil bir yakını tarafından vücudun her tarafında kene muayenesini yapılması varsa bir sağlık kuruluşuna gidilmesi lazım. Kesinlikle evde kişinin ya da yakınlarının keneyi değişik usullerle çıkarmasına karşıyız. Çünkü bu durum KKKA hastalığı bakımından çok büyük tehlike oluşturmaktadır. Keneyi yakmak veya cımbızla, keserek çıkartmak gibi işlemler sırasında kene tehdit unsuru hissederek şiddetli bir şekilde kusar. Bu kusma sırasında da çok sayıda virüsü kişiye bulaştırıyor. O nedenle kişinin sağlığı açısından keneyi sağlık kuruluşlarında çıkartılmasını çök önemsiyoruz.”



"Şu ana kadar sadece 1 vaka geldi"


Bu yıl kendilerine sadece 1 hastanın müracaat ettiğini kaydeden Köksal, “İlk vakamızı geçen hafta itibarıyla servisimize yatırdık. Geçen sene de çok az hasta gördük, 8 hasta geldi. Bu da bölgemizde hastalığın giderek azaldığının en önemli delilleri. Keneler son derece tehlikeli mini canlılar. KKKA hastalığıyla mücadele ederken kenelerin bölgemizi tehdit edecek bir diğer hastalığı da Lyme hastalığı. Bu da farklı cins kenelerin bulaştırdığı bir mikrobik hastalık. Erken dönemde teşhis edilirse bunun tedavisi var. Bu da aynı şekilde kene ısırığıyla bulaşan biz bu hastalığı daha çok Giresun’un kırsal kesiminde görüyoruz. Nasıl KKKA Kelkit Vadisi’nde daha çok görülür oradan başlamışsa Lyme hastalığı da Giresun’un kırsal kesiminde başlamış bölgemizi az da olsa tehdit eden bir diğer kene hastalığı. KKKA hastalığı kenelerin aktifleşmesiyle başlayan dönemi içermekte. Genellikle ilk baharın sonuna doğru biraz da iklimin nasıl gittiğine bağlı. Havaların ısınmasıyla keneler aktifleşir. Havaların soğumasıyla kene mevsimi biter. Yani buda Sonbahar’a denk geliyor. Genellikle Ekim’den sonra vaka beklemiyoruz, şu güne kadar da hiç görmedik. Yıllar önce Kurban Bayramı’nın Kış ayına denk geldiği dönemlerde hayvan göçleriyle sıcak ülkelerden gelen hayvanlarla birkaç vakamız olmuştu. Lyme hastalığı açısından baktığımız zaman onunda benzer seyir izlediğini söyleyebiliriz. Yani bu hastalık sıcak mevsimi seven yaz aylarında ve havaların ısınmasıyla paralel giden bir seyir izlemektedir” ifadelerini kullandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Niğde "Özel Çocuklar Güzel Kutular" projesiyle Türkiye’nin lezzetleri Niğde’de buluşuyor Niğde Eğitim Uygulama Okulu’nda yürütülen ’Özel Çocuklar Güzel Kutular’ projesi kapsamında Türkiye’nin dört bir yanından gönderilen yöresel ürünler, özel ihtiyaçlı öğrenciler için hem bir öğrenme aracına hem de kültürel bir keşfe dönüşüyor. Proje çerçevesinde farklı illerden gönüllüler tarafından hazırlanan ve o şehre özgü ürünlerin yer aldığı kutular okula ulaştırılıyor. 16-23 yaş arası orta düzey zihinsel engelli öğrenciler, öğretmenleri eşliğinde bu ürünlerle yöresel yemekler hazırlayarak sosyal becerilerini geliştiriyor, farklı kültürleri ve lezzetleri tanıma imkanı buluyor. Öğrencilerin yaparak ve yaşayarak öğrenmesini amaçlayan proje, çocukların eğitim sürecine daha aktif katılmasını sağlarken, aynı zamanda eğlenceli ve mutlu bir okul ortamı oluşturmayı hedefliyor. Her kutunun öğrenciler için hem sürpriz hem de yeni bir deneyim alanı sunduğunu ifade eden Niğde Eğitim Uygulama Okulu Zihinsel Engelliler Öğretmeni, Proje Koordinatörü Şerife Şimşek, projenin sosyal medya üzerinden duyurulduğunu belirterek, gönüllülerin farklı mecralardan kendileriyle iletişime geçtiğini söyledi. Şimşek; gönüllülerden şehirlerinin neyle meşhur olduğunu anlatan ürünler göndermelerini istediklerini ifade ederek, çocukların anlatılanlardan ziyade yaşayarak öğrenmesini amaçladıklarını dile getirdi. Proje sayesinde öğrencilerin farklı şehirleri, kültürleri ve lezzetleri tanıdığını vurgulayan Şimşek, birçok öğrencinin bu yöresel tatları ilk kez denediğini belirtti. Son olarak Diyarbakır’a ait ürünlerle dolma yaptıklarını anlatan Şimşek, "Baharattan kuru sebzeye kadar bir dolma için gerekli tüm malzemelerin gönüllüler tarafından gönderildi. Daha önce Ordu, Mersin, Kayseri ve Malatya gibi illerden de kutular ulaştı. Uygulama evinde öğrencilerimizle birlikte tüm aşamaları birlikte yapıyoruz. Yemek hazırlamadan sofrayı kurmaya ve toplamaya kadar her süreç çocuklarla birlikte yapılıyor. Bu çalışmalarla öğrencilerimizin günlük yaşam becerilerini geliştirmesini ve daha bağımsız bireyler olmalarını hedefliyoruz" ifadelerine yer verdi. Projenin nihai hedefinin Türkiye’nin 81 iline ulaşmak olduğunu belirten Şimşek, şu ana kadar 20 ilden kutuların geldiğini, diğer illerden de destek beklediklerini sözlerine ekledi.
Antalya Aşık Murat Çobanoğlu Parkı hizmete açıldı Muratpaşa Belediyesi tarafından Altındağ Mahallesi’nde yapımı tamamlanan Aşık Murat Çobanoğlu Parkı hizmete açıldı. Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal, Muratpaşa’nın Türkiye’nin dört bir yanından gelen insanların zenginlikleriyle harmanlandığını belirterek, "Anadolu’nun her yeri birbiriyle iç içedir. Hepimiz aynı yaşamı, aynı geçmişi, aynı duyguları paylaşıyoruz. Edirneli de biziz, Hakkarili de biziz, Karslı da biziz, Antalyalı da biziz" diye konuştu. Muratpaşa Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü tarafından Altındağ Mahallesi 153’üncü sokakta hayata geçirilen Aşık Murat Çobanoğlu Parkı’nın açılış töreninde Başkan Uysal’ın yanı sıra dernek başkanları, meclis üyeleri, sivil toplum kuruluşu temsilcileri, belediye yöneticileri ve çok sayıda vatandaş yer aldı. Açılışta konuşma yapan Başkan Uysal, Anadolu’nun derin tarihine ve kültürel zenginliğine dikkat çekti. Birkaç yıl önce yaptığı bir İtalya ziyaretinden örnek vererek, Anadolu’nun tarih boyunca uğradığı istilalar ve yaşadığı acılarla şekillenen benzersiz bir kültüre sahip olduğunu vurgulayan Başkan Uysal, şöyle konuştu: "İtalya’nın güneyinde bulunduğumda, oradaki yerleşimlerin yüzyıllar boyunca aynı ailelerin elinde kaldığını gördüm. Bizim Anadolu’muz ise sürekli el değiştirmiş, savaşlara sahne olmuş, acılar yaşamış. İşte bu acılar toprağın ruhuna sinmiş." Bu ruhun, Anadolu insanının içinden doğan sanatçılarda hayat bulduğunu dile getiren Uysal, "O topraklardan o acıları, o yaşanmışlıkları ifade eden Artezyenler fışkırıyor. Bu insanlar çok eğitim almış, çok nota bilmiş değiller ama içlerinden çıktıkları toprağın kokusunu, ruhunu, tınısını taşıyorlar. İşte Aşık Veyseller, Neşet Ertaşlar, Murat Çobanoğullar böyledir. Onlar sadece birer müzisyen değil, acılı toprakların sesi, sazı ve sözcüleridir" diye konuştu. Muratpaşa’nın Türkiye’nin dört bir yanından gelen insanların zenginlikleriyle harmanlandığını belirten Başkan Uysal konuşmasını şu sözlerle tamamladı: "Anadolu’nun her yeri birbiriyle iç içedir. Hepimiz aynı yaşamı, aynı geçmişi, aynı duyguları paylaşıyoruz. Edirneli de biziz, Hakkarili de biziz, Karslı da biziz, Antalyalı da biziz. Parkımız hayırlı olsun. Yaşasın ulusumuzun, milletimizin sarsılmaz birliği, yaşasın Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti." Törenin sonunda Kars Ardahan Iğdır Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Ferhat Cemtosun, Başkan Uysal’a teşekkür plaketi takdim ederken, Başkan Uysal ise parkın açılışında türkü seslendiren aşıklara çiçek takdiminde bulundu. Halk ozanı Murat Çobanoğlu anısına hazırlanan bir rölyefin de yer aldığı Aşık Murat Çobanoğlu Parkı, 808 metrekare alandan oluşuyor. Çocuk oyun grubunun yer aldığı park, mahalle sakinlerine keyifli bir yaşam alanı sunuyor.
Eskişehir Bir saksıya ayırdığı çiçekleri küçük çocuklar için ücretsiz yaptı Eskişehir’de bir esnaf, temizlenirken kısalan ve aranjman için saklanan çiçekleri israf olmaması için çocuklara ücretsiz hediye ediyor. İstiklal Mahallesi Atatürk Caddesi’nde bir dükkanın önündeki çiçek dolu saksının içinde bulunan, "Minik insanlara çiçek ücretsizdir" yazısı dikkat çekiyor. Dükkanın işletmecisi Yiğit Altan, görenlerde merak uyandıran ilginç yazının hikayesini anlattı. Mezat öncesi temizlenirken kısalan ve aranjman yapılması amacıyla saklanan çiçeklerin bazen atıldığını belirten Altan, israfın önüne geçmek ve çocukları mutlu etmek için bu şekilde yaptığını söyledi. "Çocuklar çok mutlu oluyorlar" Yaklaşık 10 yıldır baba mesleği çiçekçilik ile uğraşan 30 yaşındaki Yiğit Altan, "Biz haftanın 3-4 günü mezata gidiyoruz. Bu çiçekleri temizlerken kısalanları oluyordu. Kalan parçaları genellikle aranjman için saklıyorduk. Biz bunları saklarken, belli bir kısmının da atıldığını fark ettim. Atılacağına, şehrimizdeki küçük çocukların bundan faydalanmasının daha güzel olacağını düşündüm. Kazanç sağlamak amacıyla yapmadım. İnsanların geri dönüşleri çok güzel oluyor. Cep telefonu ile fotoğraf ve video çekip sosyal medyada paylaşıyorlar. Gelip teşekkür ediyorlar, insanlarla tanışma imkanı buluyoruz. Özellikle çocuklar çok mutlu oluyorlar. Bu da bizi mutlu ediyor" dedi.
İstanbul Arnavutköy’de beklenen kar yağışı başladı Meteoroloji Genel Müdürlüğü ve AKOM’un günler öncesinden yaptığı uyarıların ardından İstanbul’da hava sıcaklıkları hissedilir derecede düştü. Sabah saatlerinden itibaren kentin farklı noktalarında kar yağışı etkisini gösterirken, özellikle İstanbul’un kuzey ilçelerinden biri olan Arnavutköy’de kar, zaman zaman aralıklarla etkili oldu. Meteoroloji Genel Müdürlüğü ve İstanbul Valiliği, hafta sonu boyunca hava sıcaklıklarının mevsim normallerinin 5 ila 8 derece altına ineceğini, yüksek kesimlerde ise karla karışık yağmur ve kar yağışı beklendiğini açıklamıştı. Uyarıların ardından Şişli, Sarıyer, Başakşehir ve Arnavutköy gibi ilçelerde sabah saatlerinde kar yağışı başladı. Arnavutköy’de sabah erken saatlerde başlayan kar yağışı, zaman zaman durup yeniden etkili oldu. İlçenin Taşoluk, Bolluca, Baklalı ve Haraççı mahallelerinde kar taneleri çatılarda ve araçların üzerinde kısa süreli beyaz örtü oluşturdu. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada, "İstanbul genelinde hafta sonu boyunca aralıklarla karla karışık yağmur ve kar bekleniyor. Hava sıcaklıklarının 0 dereceye kadar düşeceği tahmin ediliyor. Özellikle sabah ve akşam saatlerinde buzlanma riski yüksek" ifadelerine yer verildi. AKOM ise olası buzlanma ve don olaylarına karşı sürücülerin dikkatli olması, toplu ulaşımın tercih edilmesi ve ani hava değişimlerine karşı hazırlıklı olunması konusunda vatandaşları uyardı.