ASAYİŞ - 09 Ekim 2012 Salı 11:29

TRABZON`DA TRAFİK KAZASI: 1 ÖLÜ

A
A
A
TRABZON`DA TRAFİK KAZASI: 1 ÖLÜ

Trabzon`un Akçaabat ilçesinde meydana gelen trafik kazasında 1 kişi hayatını kaybetti.
Edinilen bilgiye göre, Akçaabat ilçe merkezi Sahil Yolu`nda Ömer İnci (28) yönetimindeki 06 DM 3256 plakalı kamyon, üst geçidi kullanmayarak yolun karşısına geçmeye çalışan Menşure Öztürk`e (64) çarptı. Yaşlı kadın olay yerinde hayatını kaybederken, kamyon sürücüsü ise gözaltına alındı. Yaşlı kadının cesedi nakil aracının gelmemesi üzerine yol ortasında bekletildi.
Olayla ilgili soruşturma başlatıldı.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul CarrefourSA, yeni nesil yaşam alanı PATiFOUR’un açılışını yaptı Perakende sektöründeki yenilikçi adımlarına bir yenisini ekleyen CarrefourSA, yeni nesil yaşam alanı PATiFOUR’un açılışını yaptı. Farklı konseptiyle öne çıkan yaşam alanı, klasik pet ürünlerine ek olarak evcil hayvanları ile sahiplerinin bir arada kaliteli zaman geçirebileceği ve özel anlarını kutlayabileceği bir alan sunuyor. Sabancı Holding ve Carrefour Grup iştiraki CarrefourSA, evcil hayvan sahiplerinin ve patili dostlarının ihtiyaç duyduğu tüm hizmetleri ve yeni nesil yaşam konseptini tek bir çatı altında toplayan PATiFOUR’u hizmete açtı. Yaşam alanını deneyim odaklı bir yaşam alanı olarak tasarlandıklarını vurgulayan CarrefourSA CEO’su Kutay Kartallıoğlu, "Biz 32 yıldır Ne Lazımsa CarrefourSA anlayışıyla organize gıda perakendesinde doğru ürünü, doğru fiyata müşterilerimizle buluştururken hayata geçirdiğimiz yatırımları da müşterilerimizin değişen ihtiyaçlarına göre kurguluyoruz. PATiFOUR konsepti de bunun bir yansıması. Evcil hayvan dostlarımızın yaşam kalitesini artırmayı odağa alan bu yeni modelin de güçlü bir büyüme potansiyeline sahip olduğuna inanıyoruz. Önümüzdeki dönemde de müşterilerimizin hayatlarının her anına dokunan, yenilikçi ve değer oluşturan perakende çözümleri geliştirmeye devam edeceğiz." ifadelerini kullandı. Deneyime odaklanan yeni bir dünya Yapılan açıklamaya göre yaşam alanı, evcil dostlarla kurulan bağı destekleyen, sevgi, deneyim ve özenle sunulan hizmetlerin buluştuğu yeni nesil yaşam alanı olarak fark oluşturuyor. Kedi, köpek, kuş ve balıkların tüm ihtiyaçları ve günlük gereksinimleri için özenle seçilmiş ürünlerin yer aldığı PATiFOUR’da; seçkin markaları bulmak mümkün. Klasik, profesyonel ve ödül mamalarının yanı sıra aksesuarlar, oyuncaklar, profesyonel malzemeler, hayatı kolaylaştıran elektronik & akıllı pet ürünleri, bakım malzemeleri de yaşam alanının geniş yelpazesinde dikkat çekiyor. Hem insanlar hem de hayvanlar için yüksek standartlarda üretilmiş yiyecek ve içecek seçeneklerini buluşturan PetChef markasının 80 çeşit ürünü de mağazada yer alıyor. Yaşam alanı, evcil hayvan ürünlerinin yanı sıra sıcak ve samimi atmosferiyle öne çıkan Bonheur Coffee & Bakery’yi de bünyesinde barındırıyor. Gelen misafirler, kahvelerini yudumlarken dostları da özel tariflerle hazırlanmış PetChef markalı doğum günü pastaları ve birbirinden lezzetli ikramlarla keyifli vakit geçirebiliyor. Bu yönüyle mağaza hem alışveriş hem de dinlenme fırsatını bir arada sunuyor. Patili ihtiyaçlar tek tıkla tüm Türkiye’ye ulaşıyor Açıklamaya göre, evcil dostların ihtiyaçları için uçtan uca çözüm sunan yaşam alanı, şirketin anlaşmalı kurumlar üzerinden veterinerlik ve kuaförlük hizmetleri için rezervasyon hizmeti sağlıyor. Patili doğum günü partilerine ev sahipliği yapan yaşam alanı, aynı zamanda sadece özel pasta siparişi verme imkânı da sunuyor. Üstelik yaşam alanı deneyimi sadece fiziksel mağazalarla sınırlı kalmıyor, e-ticaret hizmeti sayesinde tüm ürünler, atıştırmalıklar ve özel tasarım aksesuarlar Türkiye’nin her yerinden hızlıca sipariş edilebiliyor. Ayrıca ‘ALO Pati’ hizmeti sayesinde ev konforunda telefonla sipariş fırsatı sağlıyor. Açılışa özel oyuncak atölyesi, sürpriz yarışmalar ve keyifli etkinlikler ile hikayesine hızlı başlayan PATiFOUR, ilerleyen süreçlerde hayvan sahiplerine yönelik bilgilendirici workshop’lar da düzenleyecek. Sosyal sorumluluk bilincini de ön planda tutan yaşam alanı, Haykonfed yararına hazırlanan özel çantaların satışı ile sokaktaki dostlarımıza destek sunuyor.
Antalya Başkan Adlıhan Dere: "Gücümüz birlikten, bereket yerli üretimden gelir" TESK Genel Başkan Vekili ve AESOB Başkanı Adlıhan Dere, yerli üretime yönelen her tercihin esnafın emeğine ve ülke ekonomisine doğrudan katkı sunduğunu belirterek birlik ve bereket mesajı verdi. 12–18 Aralık Yerli Malı Haftası kapsamında açıklamalarda bulunan Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkan Vekili ve Antalya Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği (AESOB) Başkanı Adlıhan Dere, milli üretimin ekonomik kalkınma açısından taşıdığı öneme dikkat çekerek vatandaşlara yerel ürünleri tercih etme çağrısında bulundu. Başkan Adlıhan Dere, yerli üretimin; ekonomik istikrar ve güçlü istihdam açısından stratejik bir nitelik taşıdığını vurgulayarak ülke genelinde artan yerli ürün bilincinin hem üreticiye hem tüketiciye kazanç sağladığının altını çizdi. "Yerli üretimin gücü esnafımızdır" AESOB Başkanı Dere, açıklamasında esnaf ve sanatkarların yerli üretim sürecindeki rolüne geniş yer ayırarak, "Yerli ürünlerin arkasında esnaf ve sanatkarlarımızın alın teri, emeği ve tecrübesi bulunur. Mahalle esnafımız hem üretimin hem de güvenilir tedarikin en önemli parçasıdır. Bu nedenle milli üretime yönelen her tercih, doğrudan esnafımıza ve ülkemizin ekonomisine katkı sunar" ifadelerini kullandı. Yerli ürün tercihinin hem ekonomiye destek sunduğunu hem de aile işletmelerinin ayakta kalmasına katkı verdiğini belirten Başkan Dere, vatandaşların alışverişlerinde yerli üretimi tercih etmelerinin önemini vurguladı. "Yerli üretim, ustanın emeği ve milletin bereketidir" Yerli malı bilincinin toplumda güçlenmesi adına esnaf teşkilatının her zaman sorumluluk bilinciyle hareket ettiğini aktaran AESOB Başkanı Dere, şu ifadelere yer verdi: "Yerli üretim; ekonomik bağımsızlığa, güçlü istihdama ve sürdürülebilir kalkınmaya giden yolda önemli bir adımdır. Etikette ‘Yerli Üretim’ işaretini görmek, o ürünün bu ülkenin toprağından, tezgahından, ustasından çıktığını gösterir. Vatandaşlarımızın yerli üretime yönelmesi; bereketin artmasına, üretim zincirinin güçlenmesine ve şehir ekonomilerinin canlanmasına katkı sağlar." Yerli Malı Haftası’nda Başkan Dere’den esnafa teşekkür ve birlik vurgusu Ulusal üretimin güçlenmesine yönelik her adımın, ülkemizin gelişmesinde uzun vadeli katkılar sunduğunu kaydeden Başkan Adlıhan Dere, üretimden hizmete uzanan geniş bir alanda emek veren tüm esnafın, toplumun ihtiyaçlarına karşılık veren en güvenilir yapı taşlarından biri olduğunu hatırlattı. Başkan Dere, Yerli Malı Haftası’nın yerel üretim farkındalığını artırmak için önemli bir gün olduğuna işaret ederek, "Yerli Malı Haftası, üretim gücümüzü hatırlatan önemli bir gündemdir. Bu vesileyle tüm esnaf ve sanatkarlarımıza emekleri için teşekkür ediyorum. Rabbim birliğimizi, bereketimizi ve üretim gücümüzü daim eylesin" dedi.
Bursa Nilüfer Belediyesi, Karagöz ustası Şinasi Çelikol’u ağırladı Nilüfer Belediyesi’nin düzenlediği "Bursa’nın Değerleri" söyleşisine konuk olan Karagöz ustası Şinasi Çelikkol, yolunun bu sanatla nasıl kesiştiğini anlattı. Karagöz sanatını Bursa’da yeniden canlandırma ve yaşatma mücadelesini aktaran Çelikkol, uluslararası alanda da tanınması için gösterilen gayreti katılımcılarla paylaştı. Nilüfer Belediyesi "Bursa’nın Değerleri" söyleşisinde Karagöz ustası, tasvir yapımcısı ve Karagöz Müzesi kurucusu Şinasi Çelikkol’u ağırladı. Akkılıç Kütüphanesi’nde Mehmet Ali Dönmez’in moderatörlüğünde düzenlenen söyleşide Şinasi Çelikkol, Karagöz sanatının ulusal ve uluslararası arenada tanınması için verdiği mücadeleyi anlattı. Karagöz sanatıyla ilk kez ilkokul yıllarında tanıştığını söyleyen Şinasi Çelikkol, Hocailyas İlkokulu’nda okurken, 10 kuruş karşılığında Karagöz sanatçılarını izlediğini anlattı. Daha sonra, özellikle Ramazan ve sahur vakitlerinde, o dönemin önemli sanatçısı Hayali Küçük Ali’yi radyodan dinlediğini ifade eden Çelikkol, küçük yaşta uyanıp onu takip ettiklerini kaydetti. 1960’lı yıllarda, babasının Kapalı Çarşı yangınından sonra turizm işi yapmaya başlamasıyla Koza Han’a taşındıklarını belirterek, Karagöz sanatıyla tanıştığını söyledi. 1965’lerde yabancıların Karagöz’ün nerede oynadığını sormaya başladığını ifade eden Çelikkol, o dönemde bu sanatın canlanması gerektiği fikrinin ortaya çıktığını söyledi. Karagöz’ün özellikle yabancılardan talep gördüğünü ifade eden Çelikkol, "Bursa’da Karagöz sanatı 1962’den sonra büyük bir boşluğa girmişti. Sadece sünnet düğünlerinde oynatılıyordu. 1983 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın düzenlediği bir festivalle Karagöz sanatçıları Bursa’ya gelmeye başladı. Bu festival sayesinde Tuncay Tanboğa, Metin Özlen, Tacettin Diker ve Orhan Kurt gibi önemli ustalarla yolum kesişti" diye konuştu. Festival atağını 1992 yılında başlattıklarını aktaran Çelikkol, Tuncay Tanboğa’nın önerisiyle Temmuz ayından Eylül’e kadar Kent Otel’de Salı ve Cuma günleri Karagöz oynattıklarını kaydetti. Çelikkol, bu gösterilere İspanyollar da dahil farklı ülkelerdeki yabancıların ilgi gösterdiğini anlattı. Bu başarıyı takiben 1. Ulusal Karagöz Festivali’ni düzenlendiğini söyleyen Çelikkol, sonraki festivalde beş yabancı grubun katılması ile Karagöz’ün uluslararası alanda hızla duyulmaya başladığını belirtti. Sonraki yıllarda Karagöz’ün geleceğini güvence altına almak için önemli adımlar atıldığını anlatan Çelikkol, Karagöz oyun yazma ve afiş yarışmaları düzenlendiğini hatırlattı. 20 kişilik bir heyetle Milletlerarası Kukla ve Gölge Oyunları Birliği’nin (UNIMA) Bursa Şubesi’ni kurduklarını dile getiren Çelikkol, uluslararası arenada da aktif rol alarak, ustalarıyla birlikte Belarus ve Almanya’da gösteriler ve sergiler düzenlediklerini anlattı. En önemli çalışmalarından birisinin Karagöz Müzesi’nin kuruluşu olduğunu söyleyen Çelikkol, "Eskiden elektrik trafosu olan bir binanın dönüştürülmesiyle müze kurduk. Müzede, Karagöz tasvirlerinin yanı sıra Bursa civarındaki Türkmen Yörük kıyafetleri ve Rumeli Türklerinin kıyafetleri de sergilendi" diye konuştu. "Türkiye genelinde iki derici kaldı" Karagöz sanatını yaşatma mücadelesinde bürokratik engellerle karşılaşmanın yanı sıra yetersiz destek aldıklarını ifade eden Çelikkol, "Şu anda sanatı icra ederken karşılaşılan en büyük zorluklardan biri, figür yapımında kullanılan deri sıkıntısı. Türkiye genelinde yalnızca iki derici kaldı. Birisi Bursa’da, diğeri ise Tokat’ta. Ayrıca Karagöz yapımında kullanılan deri bile ithal ediliyor. Bu durum sanatı da tehlikeye atıyor" dedi. "Yerel yönetimlerin desteklerinden memnunuz" Günümüzde yerel yönetimlerin sanata verdiği destekten duyduğu memnuniyeti dile getiren Çelikkol, Karagöz sanatının canlanması için yapılan bu çalışmaların kendilerini mutlu ettiğini sözlerine ekledi.
Ankara ASO Başkanı Ardıç: "Sanayi firmalarımızın yazılım ve veriyi de stratejik bir yatırım kalemi olarak görmesi şart" Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Seyit Ardıç, "Sanayi firmalarımızın da artık makine yatırımı kadar yazılım ve veriyi de stratejik bir yatırım kalemi olarak görmesi şart" dedi. ASO tarafından BTK Konferans Salonu’nda düzenlenen ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin 2. Yüzyılında Yazılımın Sanayileşmesi Zirvesi’nde konuşan ASO Başkanı Seyit Ardıç, yapay zeka, robotik teknolojiler ve nesnelerin interneti ile 4. sanayi devriminin tam ortasında olduklarını söyleyerek, "Her sanayi devrimi kendi içinde yıkıcı sonuçlar üretmişti ancak üretim süreçlerinin asli taşıyıcı altyapısı haline gelen yazılımın bu kez etkisi, bugüne kadarki tüm dönüşümleri gölgede bırakacak güçte" dedi. Akıllı üretim sistemleriyle sanayide yeni bir paradigmanın inşa edildiğini dile getiren Ardıç, "Bu süreç, yalnızca teknolojiyi değil; iş yapma biçimlerini, rekabet kurallarını ve değer zincirinin tamamını yeniden şekillendiriyor. Geleneksel imalat sanayii, yerli bilişim teknolojileriyle iç içe geçmiş, yazılım tarafından koordine edilen entegre üretim sistemlerine bırakıyor. Tam da bu nedenle, bu dönüşümün merkezinde artık yazılımın kendisi var" ifadelerini kullandı. Ardıç, Türkiye’nin bu alanda potansiyelinin yüksek olduğunu anlatarak, "Sanayide rekabet, giderek makineye yatırım yapan ile koda, veriye ve ürüne yatırım yapan arasındaki farkla belirleniyor. Bilgi ve iletişim teknolojileri pazarımız 2024 yılında Türk lirası bazında bir önceki yıla kıyasla yüzde 53 oranında büyüyerek, 1 trilyon 203,5 milyar liraya ulaştı. Sektörün gayrisafi yurtiçi hasılamızdaki payı yüzde 2,8’e, toplam ihracatımızdaki payı ise yüzde 1,3’e çıkmış durumda. Bu performans kıymetli, ancak küresel ligde hala başlangıç çizgisindeyiz" dedi. "Yazılımda proje bazlı iş yapmaktan çıkıp, ölçeklenebilir ürünler ve küresel markalar oluşturmak zorundayız" Ardıç, çalışmaların geliştirilmesi gerektiğini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü: "Yazılımda proje bazlı iş yapmaktan çıkıp, ölçeklenebilir ürünler ve küresel markalar oluşturmak zorundayız. Yazılım ekosistemimiz son yıllarda gerçekten güçlü bir start-up dinamizmine ulaştı. Girişimcilerimiz oyun, fintech, bulut tabanlı yazılım dağıtım modeli gibi pek çok alanda dikkat çekici girişimler ortaya koyuyor; küresel ölçekte ses getiren başarı hikayeleri yazıyor. Ancak bu tabloya eşlik eden yapısal bir sorunumuz var; proje zenginliği, ürün fakirliği. Müşteri ihtiyaçları büyük ölçüde özelleştirilmiş projelere dönüşüyor fakat ortaya ölçeklenebilir, markalaşabilen, küresel pazarlara açılabilen ürünler yeterince çıkmıyor. Bu fotoğrafı değiştirmek zorundayız. Bunun için şirketlerimizin kendi içlerinde ürün yönetimini ayrı ve stratejik bir yetkinlik olarak inşa etmeleri gerekiyor. Müşteri talebinin proje formatına dönüşmesi yerine bu talebin mümkün olduğunca standart ürünlerin evrimini besleyen bir girdiye dönüşmesini sağlamalıyız. Ar-Ge teşviklerimizi de yalnızca yeni yazılım geliştirmeyi destekleyen mekanizmalar olarak değil, ürün yol haritası, küresel ölçeklenme, kullanıcı deneyimi ve lisanslama modelleri gibi alanları da kapsayacak şekilde yeniden tasarlamamız önem taşıyor." Sanayi kuruluşları ile yazılım firmalarının iş birliğinin önemine dikkat çeken Ardıç, "Küresel ölçekte başarılı yazılım markalarına baktığımızda görüyoruz ki, bu markalar sadece iyi kod yazarak değil, net bir değer önerisi, güçlü bir güven algısı ve tutarlı bir kullanıcı deneyimiyle inşa ediliyor. Eğer bu birikimi yazılımla bütünleştirebilirsek akıllı makinelerden endüstriyel nesnelerin interneti çözümlerine, enerji yönetim sistemlerinden tedarik zinciri yazılımlarına kadar pek çok alanda ‘Made in Türkiye’ etiketini gururla taşıyan yazılım ürünleri ortaya çıkarabiliriz" dedi. "Sanayi firmalarımızın yazılım ve veriyi de stratejik bir yatırım kalemi olarak görmesi şart" Ardıç, yazılım ve verinini de stratejik bir yatırım kalemi olarak görülmesi gerektiğini söyleyerek şu ifadeleri kullandı: "Sanayi firmalarının Ar-Ge merkezleri ve teknoparklardaki yazılım şirketlerimizin organize sanayi bölgelerindeki imalat firmalarımızla daha sistematik biçimde buluşturulması gerekiyor. Eşleştirme programlarıyla sanayicilerimizin sahadaki somut ihtiyaçları ile yazılım firmalarımızın yetkinlikleri arasında köprüler kurmalıyız. Sanayi firmalarımızın da artık makine yatırımı kadar yazılım ve veriyi de stratejik bir yatırım kalemi olarak görmesi şart. Yazılım odaklı ihtisas teknoparkları, sanayi yazılımlarına dönük test, sertifikasyon, siber güvenlik ve uyum merkezleri, bu alanda çarpan etkisi oluşturacak kritik unsurlar. Kamu alımlarında yerli yazılım ürünlerine ölçeklenebilir ve öngörülebilir talep sağlayacak çerçeveler tasarlarsak, sadece firmalarımızı değil, tüm ekosistemi besleyen bir dinamizm üretmiş oluruz. Bugün geldiğimiz noktada hepimiz biliyoruz ki sanayisiz kalkınma olmaz ama artık yazılımsız sanayi de olmaz." Programa Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Yardımcısı Ömer Fatih Sayan, TBMM Yapay Zeka Araştırma Komisyonu Başkanı Fatih Dönmez, ASO Başkanı Seyit Ardıç, BTK Başkanı Ömer Abdullah Karagözoğlu katıldı.