ASAYİŞ - 09 Aralık 2025 Salı 16:26

Tunceli Valiliği’den deprem açıklaması: "Şuana kadar herhangi bir olumsuzluk bildirilmemiştir"

A
A
A
Tunceli Valiliği’den deprem açıklaması: "Şuana kadar herhangi bir olumsuzluk bildirilmemiştir"

Merkez üssü Tunceli’nin Pülümür ilçesi olan 4.2 büyüklüğünde depremin ardından valilikten yapılan açıklamada, saha taramalarında şuana kadar can ve mal kaybına yönelik olumsuz bir durum bulunmadı ve ilgili kurumlara herhangi bir olumsuzluk bildirilmediği aktarıldı.



Tunceli Valiliği’nden yapılan açıklamada, "09.12.2025 tarihinde saat 15.34 sıralarında merkez üssü Pülümür İlçemizde 4.2 büyüklüğünde bir deprem meydana gelmiştir. Meydana gelen depremin ardından ilgili birimlerimiz tarafından yapılan saha taramalarında, şuana kadar can ve mal kaybına yönelik olumsuz bir durum bulunmamakta olup saha taramalarına devam edilmektedir. Ayrıca vatandaşlarımız tarafından da ilgili kurumlarımıza şu ana kadar herhangi bir olumsuzluk bildirilmemiştir. Tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. 112 Acil çağrı merkezimiz 7/24 halkımızın hizmetindedir" denildi.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Sultangazi Bilim Merkezi öğrencilerine ziyaret Sultangazi Belediye Başkanı Abdurrahman Dursun, geleceğin kaşif ve sanatçılarını yetiştiren Prof. Dr. Necmettin Erbakan Bilim Merkezi’ni ziyaret etti. Başkan Dursun, öğrencilerle yakından ilgilenerek onlarla bol bol sohbet etti. Astronomiden robotik kodlamaya, müzikten resime kadar birçok branşta özel yetenekli öğrencilere ücretsiz eğitimler veren Prof. Dr. Necmettin Erbakan Bilim Merkezi eğitimlerine hız kesmeden devam ediyor. Sultangazi Belediye Başkanı Abdurrahman Dursun, Bilim Merkezi’ne giderek öğrencileri ziyaret etti. Sınıf sınıf gezen Başkan Dursun, yapılan çalışmaları da yakından inceledi. Öğrencilerle ve velilerle sohbet eden Başkan Dursun, günün anısına hatıra fotoğrafı çekildi. "Özel bir eğitim veriyoruz" Belediye Başkanı Abdurrahman Dursun, "Her fırsatta eğitimin bizler için öncelik olduğunu belirtiyoruz. Gençlerimizin ilgi alanlarında kendilerini geliştirmelerine fırsat sunmak için önemli çalışmalar yürütüyoruz. Bilim Merkezi’mizde çok özel bir eğitim veriyor, geleceğin bilim insanlarını ve sanatçılarını yetiştiriyoruz. Pırıl pırıl gençlerimiz burada aldıkları eğitimin neticesinde birbirinden güzel projeler üretiyorlar. Bilim Merkezi’mizde bulunan İnovasyon Merkezi’nde ise projelerini gerçeğe dönüştürmek isteyen gençlere destek oluyoruz. Eğitmenlerle birlikte projelerini geliştiren öğrenciler, Teknofest, TUBİTAK, MEB tarafından düzenlenen çeşitli yarışmalara da katılabiliyor. Ziyaretimizle hem onlarla bir arada bulunduk, hem de yaptıkları çalışmaları yakından görmüş olduk. Gençlerimizle gurur duyuyor, başarılarının devamını diliyorum" dedi.
Konya Bakan Murat Kurum’a mezun olduğu Selçuk Üniversitesi’nden fahri doktora Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’a Türkiye genelinde afet ve şehircilik gelişimi alanındaki başarılı çalışmalarından dolayı Konya’da mezun olduğu Selçuk Üniversitesi tarafından fahri doktora ünvanı verildi. Selçuk Üniversitesi Sultan Alparslan Kültür Merkezi 30 Ağustos Salonu’nda düzenlenen fahri doktora takdim törenine katılım yoğun oldu. Törende konuşan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, yıllar önce öğrencisi olduğu Selçuk Üniversitesi’nin düzenlediği fahri doktora takdim töreninde bulunmakta duyduğu memnuniyeti ifade ederek, "Üniversiteler, kuruldukları şehrin mirasını geleceğe taşıyan güzide kurumlardır. Selçuklu başkenti Konya’mızın ruhunu her yönüyle sindirmiş, ülkemizin en saygın ilim ve irfan ocağı olmuş Selçuk Üniversitemiz, bunun en güçlü örneklerinden biridir. Çünkü, asırlardır alim ile devlet adamı arasındaki köklü bağ bu topraklarda serpilmiş, gelişmiş ve bir kültür haline gelmiştir. Bu bakımdan Konya, hem devleti hem ilmi, hem devlet adamını hem de alimi temsil eden bir medeniyet merkezidir. Üniversite yıllarımda ve sonrasında üstlendiğim her görevde, bu şehrin tecrübesi ve bu okulun kazandırdığı bilinç, daima yol göstericim olmuştur. Bu nedenle, Selçuk Üniversitesi’nin takdir ettiği bu fahri doktora ünvanını, her zaman gururla, onurla, şerefle taşıyacağım" dedi. "İlim sahibi olmak da devlet adamı olmak da ayrıcalık değildir" Bakan Murat Kurum şöyle devam etti: "İlim sahibi olmak da devlet adamı olmak da ayrıcalık değildir. Büyük bir sorumluluktur ve ancak memleket için üretmekle, millet için çalışmakla anlam kazanır. Ben de bu anlayışla, hep üreten, hep çalışan tarafta olmaya gayret gösterdim. Bildiğiniz gibi, 2023 yılında yaşadığımız depremlerden bu yana önceliğim, tüm gayretim, hedefim depremi yaşayan 11 ilimizi bir an evvel ayağa kaldırmak oldu. Hamdolsun artık, yaşadığımız asrın felaketinin tüm izlerini geride bırakıyoruz. Şu an halihazırda, 11 ilimizde, 174 ayrı alanda 3 bin 481 şantiyede, 200 bin mimar, mühendis ve işçi kardeşimizle birlikte 7 gün 24 saat arı gibi çalışıyoruz. Kısa bir süre önce 350 bininci yuvamızı tüm sosyal donatılarıyla, parkları, bahçeleriyle birlikte afetzede vatandaşlarımıza teslim ettik. Yani afetzede kardeşlerimizin yüzde 80’ini evlerine kavuşturduk. İnşallah yıl bitmeden 453 bin konutumuzun tamamını ve hatta daha da fazlasını teslim edeceğiz. Artık gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz ki Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğindeki Türkiye, asrın felaketini, bir şehircilik destanına dönüştürmüş azimdir, kararlılıktır. Deprem bölgesinde saatte 23, günde 550 konut inşa eden adeta bir Avrupa ülkesi büyüklüğündeki alanı yeniden kuran ülkemizle gurur duyuyoruz, onur duyuyoruz, şeref duyuyoruz. Ve elbette milyonlarca afetzede kardeşimize yeni yuvalarını sunma yolunda, bu güzel millete hizmetkar olma yolunda bizleri yetiştiren hocalarıma çok teşekkür ediyorum" ifadelerini kullandı. Bakan Kurum, "Dirençli şehirler, dirençli Türkiye" hedefine doğru emin adımlarla yürüdüklerini belirterek, "Bunu hem kentsel dönüşüm hem sosyal konut projeleriyle gerçekleştiriyoruz. Şu ana kadar tam 1 milyon 750 bin sosyal konutumuzu vatandaşlarımıza teslim ettik. 5 milyondan fazla dar gelirli kardeşimizi yeni yuvalarına kavuşturduk. ’Ev Sahibi Türkiye’ temasıyla ilan ettiğimiz 500 bin sosyal konut projemize başvuruların başladığı 10 Kasım’dan bugüne, iftiharla söylüyorum ki 5 buçuk milyon vatandaşımız müracaat etmiştir. Yüzyılın Konut Projesi, bu katılım sayısıyla Cumhuriyet tarihi boyunca kamu eliyle başlatılan projeler arasında, en yüksek başvuruya mazhar olan proje olarak şehircilik tarihindeki yerini almıştır. Bu projemizi hiçbir ayrım gözetmeksizin ülkemizin dört bir yanına yaygınlaştırdık" şeklinde konuştu. "Ülkemizi iklim değişikliği konusunda da direksiyona geçirecek önemli bir gelişme daha olacak" Sıfır Atık projesi çalışmaları hakkında bilgi veren Kurum, "Emine Erdoğan hanımefendinin himayelerinde gerçekleştirdiğimiz Sıfır Atık projemiz sınırları aştı ve dünyada da bir marka halini aldı. Bu yıl dünyada ülkemizi iklim değişikliği konusunda da direksiyona geçirecek önemli bir gelişme daha olacak. Ülkemiz 2026 yılında, COP31’in ev sahibi olmuştur. Önümüzdeki yıl tüm dünyayı insanlığın, kıtaların ve medeniyetlerin buluşma noktası olan cennet vatanımızda, Antalya’mızda ağırlayacağız. COP31 zirvesine ev sahipliğini çok uzun gayretlerin, dünyamıza karşı hissettiğimiz sorumluluğun, yıllar süren müzakere ve istişarelerinin ve tarihimizin en kapsamlı iklim diplomasisi sonucunda kazandık" diye konuştu. "Selçuk Üniversitesi bizim kıymetlimiz çünkü öğrenciliğimiz bu sıralarda geçti" Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay da, "Selçuk Üniversitesi bizim kıymetlimiz çünkü öğrenciliğimiz bu sıralarda geçti. Bakanımızla aynı üniversiteden aynı bölümden mezun oldum. Çok kıymetli hocalarımızdan çok şeyler öğrendik ve hayatımız boyunca Selçuk Üniversitesi bize rehberlik etti. Bugün bakanımız adına çok anlamlı bir gün. Ben biliyorum ki başka üniversitelerden de fahri doktoralar aldı ama insanın mezun olduğu üniversite, okuduğu sıralar, eğitim aldığı üniversiteden fahri doktora almak çok kıymetli. Onun için rektörümüze ve senatomuza tüm Konyalılar adına teşekkür ediyorum. Bakanım size de hayırlı uğurlu olsun" diye konuştu. "Kendisine takdim edeceğimiz fahri doktora payesinin hayırlı olmasını diliyorum" Selçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Yılmaz ise, "Bakanımıza takdim edeceğimiz doktora payesinin temelinde, Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, şehirlerimizi daha dayanıklı, çevreye duyarlı ve daha müreffeh yaşam alanlarına dönüştürme iradesi, insanımızın en temel ihtiyacı olan konutlara en uygun şekilde erişimini sağlayan projelere öncülük etmesi bulunmaktadır. Türkiye’nin yalnızca metropollerinde değil, en küçük ilçelerine kadar hayata geçirilen dönüşüm ve konut projeleri, şehirleri sosyal dokusuyla bir bütün olarak ele alan stratejik bir bakış açısını ortaya koymaktadır. Bu bağlamda Konya’da Bakanımız ve Büyükşehir Belediye Başkanımız Uğur İbrahim Altay’ın yürüttüğü uyumlu çalışmalar sonucu hayata geçirilen projeler, şehrimizin mimarisini, kültürel dokusunu ve sosyal yaşamını güçlendirmiştir. Senatomuzun kararıyla takdim edilecek fahri doktora payesi, Bakanımızın ülkemize kazandırdığı yüksek nitelikli hizmetlerin akademik ve kurumsal bir takdiridir. Bakanımız Murat Kurum’un, özellikle asrın felaketi olarak nitelendirdiğimiz 6 Şubat Depremlerinin ardından 11 şehrimizde milyonlarca insanın yeniden güvenli, sıcak yuvalarına kavuşması için gösterdiği dirayetli duruş, milletimizin hafızasında asla unutulmayacak bir yer edinmiştir. Bakanımıza ülkemize, şehrimize ve üniversitemize sunduğu değerli katkılar için şükranlarımı arz ediyorum. Kendisine takdim edeceğimiz fahri doktora payesinin hayırlı olmasını diliyor, başarılarının artarak sürmesini temenni ediyorum" dedi. Konuşmaların ardından Selçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Yılmaz tarafından Bakan Murat Kurum’a fahri doktora ünvanı verildi.
Tokat Erbaa’da sanayinin ihtiyaç duyduğu ara elemanlar yetişecek Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi (TOGÜ) ile Erbaa OSB arasında imzalanan protokolle 8 bin 786 metrekarelik alanın üniversiteye tahsis edilmesiyle Erbaa’da ikinci OSB Meslek Yüksekokulu’nun kurulması için süreç resmen başladı. TOGÜ ile Erbaa Organize Sanayi Bölgesi (OSB) arasında, ilçede kurulacak yeni Meslek Yüksekokulu için yer tahsisi protokolü imzalandı. Rektörlük makamında gerçekleştirilen törende, 8 bin 786 metrekarelik alanın üniversiteye tahsisini içeren protokol, TOGÜ Rektörü Prof. Dr. Fatih Yılmaz ile Erbaa Kaymakamı Dr. Remzi Demir tarafından imzalandı. İkinci OSB Meslek Yüksekokulu Erbaa’da açılacak Protokol ile Erbaa OSB sınırları içerisinde üniversiteye tahsis edilen alanın, kurulacak Meslek Yüksekokulu’nun eğitim, öğretim ve uygulamalı sanayi iş birliği çalışmalarında kullanılacağı bildirildi. Böylece üniversitenin OSB içerisindeki ikinci Meslek Yüksekokulu Erbaa’da hayata geçirilecek. Törende konuşan TOGÜ Rektörü Prof. Dr. Fatih Yılmaz, üniversite-sanayi iş birliğinin güçlenmesi açısından atılan adımın önemli olduğunu vurguladı. Yılmaz, "İki yıl önce Tokat merkezde bir OSB Meslek Yüksekokulu kurduk. İkincisini ise Erbaa’da açacağız. Erbaa, üretim kapasitesi ve iş potansiyeliyle bu alanda en uygun ilçelerimizden biridir. OSB’deki işletmelerle yaptığımız görüşmeler sonucunda, ihtiyaç duyulan ara elemanları yetiştirmeye yönelik yeni programlar açacağız. Uygulamalı eğitim imkanlarıyla öğrencilerimiz daha nitelikli hale gelirken, sektörün beklentileri de karşılanmış olacak. Tahsis sürecindeki destekleri için Kaymakamımıza teşekkür ediyorum" dedi. "İlçemizin eğitim, öğretim ve üretim gücüne katkı sunacak" Erbaa Kaymakamı Dr. Remzi Demir ise protokolün ilçe adına stratejik bir kazanım olduğunu belirterek: "Bu protokol yalnızca bir yer tahsisi değil, Erbaa’nın eğitim, üretim ve istihdam kapasitesini artıracak değerli bir sürecin başlangıcıdır. Üniversitemizle OSB arasında kurulan bu iş birliği, ilçemize uzun vadeli katkılar sağlayacak. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum" ifadelerini kullandı.
Kocaeli Paslanmaz çelik sektöründen "anti-damping" çağrısı Kibar Holding CEO’su Haluk Kayabaşı, paslanmaz çelik sektöründe Uzak Doğu kaynaklı düşük fiyatlı ürünlerin haksız rekabete yol açtığını belirterek, yerli üreticinin korunması ve dışa bağımlılığın azaltılması için anti-damping önlemlerinin hayata geçirilmesi gerektiğini söyledi. Yüzde 70’i Posco, yüzde 30’u Kibar Holding ortaklığıyla yönetilen, Türkiye’nin en büyük paslanmaz çelik üreticilerinden Posco Assan tarafından, İzmit’teki fabrikada basın toplantısı düzenlendi. Basın toplantısında, sektördeki ithalat baskısı ve çözüm önerileri ele alındı. Holding CEO’su Kayabaşı: "Bin 700’ü aşkın yerli tedarikçimiz var" Kibar Holding CEO’su Haluk Kayabaşı, şirketin istihdam verilerine ilişkin, "Posco Assan olarak 500 kişinin üzerinde direkt istihdam yapıyoruz. Bin 700’ü aşkın yerli tedarikçimiz var. Çelik sektöründe bire 9-10 olan istihdam çarpanıyla binlerce kişiye dolaylı iş imkanı sunuyoruz. Sürdürülebilirlik ilkelerine bağlı, sıfır atık uygulamalarıyla çevreye duyarlı, iş sağlığı ve güvenliği kurallarında oldukça hassas, toplumsal cinsiyet eşitliğine inanan ve fayda sağlayan bir şirket olarak faaliyetlerimizi devam ettirmeye çalışıyoruz" dedi. "Hedefimiz 1 milyon ton kapasiteye ulaşmak" Fabrikanın 350 milyon doları aşan yatırımla kurulduğunu bildiren Kayabaşı, "Mevcut yıllık üretim kapasitemiz 300 bin ton. Yatırımın ikinci ve üçüncü fazları tamamlandığında bu rakamı 1 milyon tona çıkararak, Türkiye’nin entegre paslanmaz çelik üreticisi olma hedefini koruyoruz" ifadelerini kullandı. "Demir çelik sektörü, uzun süredir haksız bir ithalat baskısıyla mücadele ediyor" Paslanmaz çeliğin savunma sanayisinden enerjiye, otomotivden gıdaya kadar birçok stratejik alanda kullanıldığına dikkati çeken Haluk Kayabaşı, bu ürünün yerli imkanlarla üretilmesinin ekonomik bağımsızlık ve ulusal güvenlik açısından kritik öneme sahip olduğunu vurguladı. Paslanmaz çeliğin kullanılmadığı hiçbir alanın bulunmadığının altını çizen Kayabaşı, şunları kaydetti: "Altını çizerek söylemek isterim ki paslanmaz çelik, kat edilen bu yolun, ulaştığımız bu büyümenin omurgasını oluşturan sektörlerden biri. Ancak potansiyelin kullanılması konusunda birtakım teşviklere ve stratejik korumaya ihtiyacı var. Ülkemizin kalkınma hedefleri doğrultusunda bu stratejik üründe yerli üretimi güçlendirmek, ithalata bağımlılığı azaltmak ve katma değerli üretimi artırmanın bir tercih değil, bir zorunluluk olduğunu tartışmak benim açımdan gerçekten lüzumsuzdur. Demir çelik sektörü uzun süredir haksız bir ithalat baskısıyla mücadele ediyor ve ayakta kalmaya çalışıyor. Dünya paslanmaz çelik piyasalarında yaşanan arz fazlası, bazı ülkelerin iç talep yetersizliği nedeniyle ürünlerini dampingli fiyatlarla ihraç etmesine yol açıyor. Dampingli paslanmaz çelik ürünleri, Türkiye pazarını domine etmek için maliyetinin altında ülkemize ithal ediliyor." "Dampingli ithalat tüm değer zinciri için büyük tehdit oluşturuyor" Kayabaşı, yerli üreticinin ayakta kalmakta zorlandığını vurgulayarak, "Çin ve Endonezya olmak üzere bazı ülkelerden gelen dampingli ithalat, bilhassa Türkiye’deki yerli üreticilerin sürdürülebilirliği için oldukça büyük tehlike oluşturuyor. Piyasa fiyatlarının altında yapılan dampingli ithalat, sadece firmalarımızı değil, tüm değer zinciri için büyük tehdit oluşturuyor. Ayakta kalmakta zorlanan yerli üretici ne yazık ki, kuruluşundan bu yana zararına satış yapıyor" diye konuştu. "İç pazar ihtiyacının yüzde 70’ini karşılayabilecek kapasitedeyiz" Türkiye’nin yıllık soğuk haddelenmiş paslanmaz çelik tüketiminin 450 bin ton civarında olduğunu aktaran Kayabaşı, "Ancak bu tüketimde ithalat yüzde 80 gibi bir paya sahip. Posco Assan olarak, iç pazar ihtiyacının yüzde 70’ini karşılayabilecek kapasitedeyiz. Diğer yerli üretici ile birlikte yüzde 90’ı rahat karşılayabiliriz tam kapasite çalıştığımızda. Yerli üretimi güçlendirmek hem cari açık açısından hem de sanayimizin stratejik bağımsızlığı açısından oldukça önemlidir" şeklinde konuştu. "Onlar bizim aksimize anti-damping vergileri uyguluyor" Kibar Holding CEO’su Haluk Kayabaşı, damping baskısının yerli üretici için adaletsiz bir rekabet ortamı oluşturduğuna dikkati çekerek, rakip ülkelerin Türkiye’nin aksine korumacı politikaları hayata geçirdiğini vurguladı. Bu konuda Endonezya’nın attığı adımların örnek alınması gerektiğini belirten Kayabaşı, şöyle konuştu: "Dampingli çelik ve paslanmaz çeliğin önemli üreticilerinden Endonezya Anti-Damping Komitesi, bir diğer üretici Çin’den yapılan sıcak haddelenmiş sac ithalatına yönelik 5 yıl süren soruşturmasını 2024 yılında tamamladı. Soruşturma sonucunda, Çin çeliğinin Endonezya’ya, Çin iç pazarına kıyasla yüzde 10 daha düşük fiyatla satıldığı ortaya konuldu. Bu tespit üzerine Komite, Çin menşeili ürünlere karşı anti-damping vergilerinin yüzde 50’ye kadar artırılmasına karar verdi." "Yerli üreticinin devletimizin uygulayacağı bu koruma kalkanına gerçekten çok ihtiyacı var" CEO Kayabaşı, gerekli kurumlara başvurularını yaptıklarını belirterek, "Bu ülkede üretim yapan tüm şirketlerin eşit şartlarda rekabet edebilmesini sağlayacak bir piyasa yapısının oluşturulması için talebimizi sürdüreceğiz, sürdürmeye devam edeceğiz. Yerli üreticinin devletimizin uygulayacağı bu koruma kalkanına gerçekten çok ihtiyacı var" ifadelerini kullandı. "AB’ye giremeyen standart dışı çeliğin adresi Türkiye olacak" Avrupa Birliği’nin 2026’da devreye alacağı Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’nın oluşturacağı riske değinen Kayabaşı, "Standartlara uymayan dampingli ürünlerin çok daha yüksek oranlarda Türkiye pazarına girmesi bekleniyor. Bu demek oluyor ki, AB’ye giremeyen, SİBEM’e uygun olmayan çeliğin adresi Türkiye olacak. Yani baskı çok daha fazla artacak. Türk üreticiler, Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri’nin koyduğu standartlara uygun üretim yapıyor. SİBEM’e uymayan dampingli ürünlerin Uzak Doğu’dan Türkiye pazarını domine etmesine de engel olunması gerektiğini savunuyoruz" dedi. "Türkiye’nin bölgesel üretim üssü olmasını hedefliyoruz" Anti-damping uygulamalarının sadece üreticileri değil; hammadde tedarikçilerinden lojistiğe, yan sanayiden istihdama kadar geniş bir ekosistemi güçlendireceğini vurgulayan Kayabaşı, bu düzenlemenin sektör için stratejik bir kalkan oluşturacağını belirtti. Kayabaşı, son 3 yılda yapılan modernizasyon ve otomasyon yatırımlarıyla verimliliği artırdıklarını ifade ederek, şöyle konuştu: "Soğuk hadde hattımız, tavlama teknolojilerimiz ve kalite kontrol sistemlerimizle Avrupa standartlarında üretim yapabilecek konuma ulaştık. Bu vizyonumuz, yalnızca ekonomik büyümeye değil, Türkiye’nin paslanmaz çelikte bölgesel bir üretim üssü olma yolculuğuna da katkı sağlayacaktır." Özdemir: "Türkiye’nin en büyük 68. sanayi kuruluşu oldu" Posco Assan CEO’su Ufuk Özdemir, şirketin yüzde 70 Posco, yüzde 30 Kibar Holding ortaklığıyla yönetildiğini belirtti. Şirketin kuruluş ve üretim sürecine ilişkin bilgi veren Özdemir, "Şirket 2011’de kuruldu, 2013’te üretime başladı, 2014’te de yaklaşık 11 yıl önce tam kapasite üretime başladık. 2018’de 1 milyonuncu ton üretimini, 2023’te de 2 milyonuncu ton üretimini yaptı. Bunu yaparken 2021 rakamlarıyla birlikte, ki o zaman da tam kapasite değildik ama optimum seviyede üretim yapıyorduk, Türkiye’nin en büyük 68. sanayi kuruluşu oldu. İş sağlığı güvenliği de zaten ilk önceliğimiz. Bu kapsamda da sadece Türkiye’de değil sektöründe, dünyadaki en iyi uygulamalar arasına girdi. 2023 yılında da Türkiye’de örneği olmayan yaklaşık bin günlük bir iş kazasız gün sayısına ulaştık" dedi. "Maksimum 1550 milimetre genişliğinde üretim yapıyoruz" Fabrikanın teknik altyapısını detaylandıran Özdemir, 0.3 ila 5 milimetre kalınlığında ve maksimum 1550 milimetre genişliğinde üretim yapabildiklerini söyledi. Özdemir, üretim parkuruna ilişkin şunları aktardı: "Fabrikamızda 3 ana süreç var. Birincisi haddeleme. Yaklaşık 100 bin tonu aşkın haddeleme kapasitesi olan ve bunu besleyen yan ünite ile birlikte 4 temel hattımız bulunuyor. İkinci süreç olan iki tane tavlama hattımız var. Bunlardan BA, kurulduğu zaman Avrupa’nın en büyük parlak tavlama hattıydı. İlk defa gelen kişiler belki de ’Ne kadar büyük bacası var’ demiş olabilir ama aslında o baca değil, bir üretim hattı. Diğer hattımız da APF yani mat tavlama hattımız. Bu da 600 metreyi aşkın uzunlukta, demir çelik sektöründeki tek başına olan en uzun hatlardan biridir. Bunun da kapasitesi yıllık 200 bin tondur." "Üretimimizin yüzde 30’unu ihraç ediyoruz" Ürün dağılımı ve pazar payına değinen Özdemir, "Üretimimizin yüzde 60’ını 300 serisi, yüzde 40’ını ise 400 serisi oluşturuyor. Ağırlıklı olarak iç pazara çalışmakla birlikte üretimimizin yüzde 30’unu ihraç ediyoruz. Ürünlerimiz yüzde 50 oranında servis merkezlerine, kalanı ise beyaz eşya, mutfak eşyaları ve otomotiv sektörüne gidiyor" ifadelerini kullandı. Choi: "Bizim için hala bu sektörde zor dönemler ve şartlar devam etmektedir" Posco Assan CEO’su Ji Seob Choi ise "Asya’dan Avrupa’ya" vizyonuyla 15 yıl önce Türkiye’ye yatırım yaptıklarını hatırlattı. Sektördeki zorlu şartlara dikkati çeken Choi, şunları kaydetti: "Bizim için hala bu sektörde zor dönemler ve şartlar devam etmektedir fakat elimizden gelenin en iyisini yapmaya gayret gösteriyoruz. Türkiye paslanmaz çelik sektörüne, buradan da Avrupa ve diğer ihracat ülkelerine kadar malımızı ulaştırmak için çalışıyoruz. Her şeyden daha önemli olanın, ülke içinde özellikle imalat sanayinin güçlendirilebilmesi olduğunu düşünüyorum. Bir ülke için en önemlisi, o ülkenin üretiminin devam etmesi ve güçlenmesidir. Bunun mümkün olabilmesi için yerli üretimin ve sanayinin güçlenebilmesi için önlemlerin alınması, sanayinin korunması çok önemlidir."