YEREL HABERLER - 05 Nisan 2012 Perşembe 17:10

UŞAK ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ PROF. DR. SAİT ÇELİK İL GENEL MECLİSİ ÜYELERİNE BRİFİNG VERDİ

A
A
A
UŞAK ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ PROF. DR. SAİT ÇELİK İL GENEL MECLİSİ ÜYELERİNE BRİFİNG VERDİ

Uşak Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sait Çelik, kentin üniversiteye olan katkısının her geçen yıl azaldığını ifade ederek ``2006 yılında kurulan 15 üniversite arasında gelişmede son sıralarda yer alıyoruz. Şehrin katkısı olmadan üniversiteyi bulunduğu noktadan ileri götürmemiz mümkün değil`` dedi.
Rektör Prof. Dr. Sait Çelik üniversitenin gelişimi, projeleri ve bilimsel çalışmaları ile öğrenci ve personel sayıları hakkında İl Genel Meclisi üyelerine bilgi verdi. İl Genel Meclisi toplantı salonunda Uşak Üniversitesi hakkında meclis üyelerine bir brifing veren Rektör Prof. Dr. Sait Çelik, ``Uşak`ta üniversite kurulduktan sonra kentin katkısı azaldı. Oysa üniversite kurulmadan önce şehrin katkısı ve arzusu daha fazlaydı`` dedi.
Türkiye`de toplam 165 üniversite bulunduğunu, toplam öğrenci sayısının ise bir milyon 869 bin 911 olduğunu ifade eden Rektör Çelik, Uşak Üniversitesi`nde 10 bin 940 öğrenci bulunduğunu kaydetti. 2006 yılında kurulan 15 üniversite arasında gelişmede son sıralarda yer aldıklarını anlatan Rektör Prof. Dr Sait Çelik, ``2006 yılında bizimle birlikte kurulan 15 üniversite arasında bir yarış var. Biz bu yarışta maalesef son sıralarda yer alıyoruz. Öğrenci sayısındaki artış, açılan bölüm sayısı, şehrin katkısı ve akademisyen sayıları açısından 15 üniversite arasında son sıralarda yer alıyoruz`` dedi.
Türkiye`deki üniversitelerde ortalama 18 bin 154 öğrenci bulunduğunu Uşak Üniversitesi`nin öğrenci sayısının bu ortalamanın altında kaldığını ifade eden Prof. Dr. Sait Çelik, ``Üniversiteler bulundukları şehre katkı sağlayan kurumlardır. Üniversitesine sahip çıkan şehirler bu katkıdan daha fazla pay almaktadır. Uşak Üniversitesi`ni bulunduğu noktadan daha ileriye taşımak için şehrin katkısına ihtiyacımız var. Uşak halkı 2006 yılından önce üniversite için daha istekli davranıyordu. Şehre üniversite kurulması için yapılan çalışmaları yakından inceledik. Sivil toplum kuruluşları, yerel yöneticiler, siyasi partiler bir fikir birliği sağlamıştı o dönem. Ancak üniversite kurulduktan sonra bu katkı ve arzu maalesef azaldı. Sanki bir rehavet söz konusu. Üniversiteye olan katkının azalması bizi üzüyor. Uşak Üniversitesi`ni kentin katkısı olmadan bizler bir noktaya götüremeyiz. Bu nedenle Uşaklılardan destek istiyoruz. El birliği ile üniversitemizi bulunduğu noktadan daha ileri götürmek istiyoruz. Biz her açıdan şehirle bütünleşmeyi istiyoruz. Öğrenci çekecek ve şehrin talepleri doğrultusunda yeni bölümler açmak istiyoruz `` dedi.
Rektör Prof. Dr Sait Çelik bu açıklamalarının ardından bir sunum yaparak üniversitedeki bölümler hakkında bilgi verdi. İl Genel Meclisi üyeleri de sunumun ardından Rektör Çelik`e üniversite hakkında sorular sorarak üniversite ile şehrin bütünleşmesi noktasındaki fikirlerini dile getirdiler.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Prostat yaşamı tehdit ediyor Vücudun diğer organlarında olduğu gibi prostat bezinde hücresel düzeyde anormal büyüme ve çoğalma iyi huylu (BPH) ve kötü huylu (prostat kanseri) olabiliyor. BPH’nin yaşamı tehdit edici olmadığı gibi vücudun diğer bölgelerine de yayılım (metastaz) göstermediğini belirten Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Yasin Yitgin, prostat kanserinin metastaz yapabildiğinin ve yaşamı tehdit edebileceğinin altını çizdi. BHT CLINIC İstanbul Tema Hastanesi Üroloji Kliniği’nden Doç. Dr. Yasin Yitgin, “Erkeklerde prostat kanseri en yaygın kanser türlerinden biridir. Birçok prostat kanseri yavaş büyür ve prostat beziyle sınırlıdır. Ancak bazı prostat kanseri türleri agresiftir ve hızla yayılabilir. Erken dönemde (prostat beziyle sınırlıyken) tespit edilen prostat kanseri, başarılı bir tedavi için en yüksek şansa sahiptir” dedi. Prostat kanserinin erken evrelerinde hiçbir belirti göstermeyebileceğini belirten Doç. Dr. Yitgin, daha ileri seviyedeki prostat kanserinin idrar yapmada zorluk, idrar tazyikinde azalma, idrarda kanama, menide kanama, kemik ağrısı, nedensiz kilo kaybı, ereksiyon bozukluğu gibi belirtileri olabildiğini vurguladı. Özellikle 50 yaş üzerinde bu risk daha fazla artmaktadır İleri yaşlara doğru riskin daha da arttığını belirten Dr. Yitgin “Özellikle 50 yaş üzerinde bu risk daha fazla artmaktadır. Kan bağı olan bir akrabada prostat kanseri tanısı olması riski artırdığı gibi yakınlık derecesi riskin ekstra artacağını göstermektedir. Ek olarak ailede meme kanseri tanısı da ilişkili gen mutasyonlarından prostat kanseri riskini artırabilir. Siyahi insanlarda görülme sıklığı ve kanserin ilerlemiş olma ihtimali daha yüksektir. Obez kişilerde kanserin daha agresif olması ve tedavi sonrası tekrarlama ihtimali daha yüksektir” dedi. Doç. Dr. Yitgin, erken tanının tedavi edilebilir ve hayat kurtarıcı olduğunu belirterek hastalığa bağlı şikayetlerin gelişmeden fark edilmesinin önemine vurgu yaptı. Aile öyküsü olan erkeklerin 45 yaşında, geri kalan 50 yaş ve üstü tüm erkeklerin prostat kanseri taraması yapılması için yılda en az bir kez üroloji uzmanına başvurmasını öneren Dr. Yitgin, “Tanısında, parmak ile prostat muayenesi, PSA kan testi ve prostata özel MR görüntüleme kullanılmaktadır. Doku örneği (biyopsi) ile kesin tanı konulabilmekte” dedi ve sonucuna göre tedavi alternatiflerinin görüşüldüğünü ifade etti. Sağlıklı beslenme ve egzersiz ihmal edilmemeli Erken evre prostat kanseri tedavisinde en etkili yöntemin cerrahi ile prostatın çıkarılması olduğunu ifade eden Dr. Yitgin, “İlerlermiş evrede sistemik tedavi (hormonoterapi, kemoterapi) ve radyoterapi seçenekleri uygulanabilmektedir” dedi. Doç. Dr. Yitgin “Prostat kanserini önleyebilmek her ne kadar mümkün olmasa da hastalık ile mücadeleyi kazanabilmek için sağlıklı beslenme, egzersiz, kötü alışkanlıkların bırakılması ve düzenli doktor takipleri önerilmektedir” diyerek konuşmasını sonlandırdı.
Denizli Adalet Bakanı Yılmaz Tunç: “Ayşenur Ezgi Eygi’nin dosyasını tüm delilleriyle beraber ibraz edeceğiz ve sonuna kadar onun haklarını savunacağız” Denizli’de AK Parti Türkiye Buluşmaları toplantısına katılan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Türkiye’nin AK Parti döneminde değişen adalet sistemi hakkında açıklamalarda bulundu. Batı Şeria’da İsrail askerlerince öldürülen Ayşenur Ezgi Eygi hakkında da konuşan Bakan Tunç, “Ankara Cumhuriyet Başsavcılığımız iç hukuktan kaynaklana n soruşturma yetkisini kullandı ve soruşturma başlattı. Elimizde deliller, görüntüler var. O saldırganların kendi ülkemizde de yargılanması ve uluslararası alanda yakalanması için soruşturmamızı başlattık” dedi.Bir dizi ziyaret kapsamında kente gelen Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, AK Parti Denizli İl Başkanlığı’nda düzenlenen AK Parti Türkiye Buluşmaları toplantısına katıldı. 2007 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçimlerini hatırlatan Bakan Tunç, “2007 yılında Cumhurbaşkanlığı seçimleri geldiğinde vesayetçi anlayış devreye girdi. ’Cumhurbaşkanını meclise seçtirmeyiz’ dediler. Anayasa değişti mi? Hayır. Eskiden meclis seçiyordu. Mecliste Cumhurbaşkanlığı seçimleri yapıldığında geçerli bir seçim olmasına rağmen dönemin YÖK Başkanı ‘Bu seçim geçersizdir’ diyebildi. YÖK Başkanı TBMM’de yapılan bir seçim için geçersizdir diyebiliyordu. O günlerden bugüne gelindi. Bugün duayen denilen gazeteciler, köşe yazılarında ahkam kesen gazeteciler, sosyal medyada kanalları olan yaşlı başlı, kelli felli gazeteciler o gün Genelkurmay Başkanının karşısına geçip ‘Meclisteki yapılan seçim ile ilgili karşı çıkmayacak mısınız’ dediler. O da ‘Evet, karşı çıkıyoruz’ dedi. Maalesef böyle dönemlerden geldik. Mecliste yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimleri iptal edildi. Referandumda bu kez Türkiye’nin ana muhalefeti bu kez halkta seçemez dedi. Böyle bir ortamlardan geçtik biz” dedi.“Darbecilerin yanında saf tutan, milletin hakkını hukukunu savunmayan bir yargı vardı”Türkiye’nin yakın tarihinden hatırlatmalar yapan Bakan Tunç, AK Parti’nin 2008 yılında Laikliğe aykırı eylemlerin odağı olduğu gerekçesiyle dava açıldığını ve 1 oy ile partisinin kapatılmaktan kurtulduğunu söyledi. 2012 yılında yaşanan MİT krizine de değinen Bakan Yılmaz Tunç, Türkiye ekonomisinin en parlak dönemi olarak gösterilen 2013 yılında Gezi Olayları ile Türkiye’de sokak darbesi yapılmaya çalışıldığını söyledi. Vesayetçi anlayışın başarılı olamadığı bu girişimlerin ardından önce emniyet yargı darbesi ardından ise 2016 yılında FETÖ’nün darbe girişimiyle hükümeti düşürebilmeyi amaçladıklarını ifade eden Bakan Tunç, “2016 yılına geldiğimiz zaman 15 Temmuz’da AK Parti iktidarını sona erdirmek ve Recep Tayyip Erdoğan’ı iktidardan düşürmek için dışarıdan destekli eli kanlı FETÖ teröristleri 15 Temmuz gecesi tankları milletimizin üzerine sürdü. Cumhurbaşkanımız ‘Haydi milletim meydanlara ülkemize sahip çıkıyoruz’ dediğinde milletimiz meydana koştu. Yargı mensuplarımız adliyelere koştu ve o kahraman savcılarımız hemen o teröristler hakkında yakalama kararları çıkarttılar. Şimdi onların yargılamaları birçoğu bitti ve hapiste cezalarını çekiyorlar. Bu ülkede geçmişte de darbeler oldu. Bu ülkede 27Mayıs Darbesine bu ülkenin yargısı karşı gelmediler ve darbecilerin yanında durdu. Milletin hakkını savunacaklarına darbecilere savundular. Böyle bir yargı vardı. 12 Eylüle geldiğimiz zaman bir sağdan bir soldan idam kararları veren bir yargı vardı. Darbecilerin yanında saf tutan milletin hakkını hukukunu savunmayan bir yargı vardı. Sonrasında 28 Şubatta da aynı şekilde darbecilere destek veren bir yargı vardı. Bu bizim yargı tarihinin üzülerek söylüyoruz kara lekeleridir ama 15 Temmuz’a geldiğimizde Türk yargısının halka nasıl savunduğunu, nasıl milli iradenin yanında olduğunu hep beraber gördük” şeklinde konuştu.“Darbe anayasadan kurtulma mücadelesini hep beraber vereceğiz”Türkiye’nin darbe anayasasından kurtulması gerektiğini vurgulayan Bakan Tunç, “İnşallah Türkiye Yüzyılının başında darbe anayasadan kurtulma mücadelesini hep beraber vereceğiz. 184 kez değişikliğe uğrayan anayasanın maddeler arasındaki bütünlüğü bozulduğunu görüyoruz. Burada anayasamızın gerçekleştirmiş olduğumuz gerek 2010 gerek 2017’de değişikliklerinde özellikle demokratik hukuk devletlerinde standardını daha da güçlendiren, yüksek standartlı bir demokrasi ülkemize kavuşturan değişikleri de muhafaza ederek, bir toplum sözleşmesi yaparak Türkiye Yüzyılına başlamamız lazım. Anayasamızda hak arama yollarını arttıran çok önemli düzenlemeler yaptık. Bunları uygulamamız lazım. Kamu denetçiliği kurumunu geliştirmemiz lazım. Vatandaşlarımızın idare ile ilgili bir sorunu olduğunda mahkemeye gitmeden kamu denetçisine giderek sorunu çözebilmesi imkanını biz getirdik. Kişisel verilerin korunması, özel hayatın korunması bunlar önemli insan hakları. Bu ülkede bir daha darbe olmasın yargımız, hukukumuz, milli irademizin yanında olsun, hukuk devletinin yanında olsun diye önemli yapısal reformlar yaptık. Anayasa Mahkemesinin yapısı, HSK’nın yapısı, askeri şuranın yapısı. Yeni anayasa için bir sebep bile yeterli. Darbecilerin yazdırdığı bir anayasa ile demokratik hukuk devletinde yolumuza devam etmemiz lazım” ifadelerini kullandı.“Ekonomi yönetimimiz tekrardan tek haneli rakamlara düşürecek”6 Şubat depremleri ve çevre ülkelerde yaşanan olumsuzlukların Türkiye için ekonomik etkileri olduğunu belirten Adalet Bakanı Tunç, “Ülkemiz 6 Şubatta büyük bir deprem yaşadı. Şimdi hızlı bir şekilde şehirleri yeniden inşa etme gayretindeyiz. Bir taraftan yukarımızda Rusya ile Ukrayna savaşı ekonomik anlamda en çok bizi etkiledi. Hemen aşağıda Gazze savaşı bir taraftan Suriye’nin kuzeyinde terör devleti kurma çabaları onu önlemek için çabamız devam ediyor. Öncesinde pandemi ile geçen kapalı kaldık. Tüm bunlar üst üste geldi. Bu etkenlerle ekonomimiz olumsuz etkilendi bunu kabul etmemiz lazım. Son 5 yıl özellikle ülkemizin dışındaki gelişmelerle de ekonomimizi etkileyen olumsuzluklarla karşılaştık. Enflasyon çift haneli rakamlara çıktı. Ekonomi yönetimimiz tekrardan tek haneli rakamlara düşürecek. Halkımızın alım gücünü yine yükselterek, emeklimizin, işçimizin, memurumuzun enflasyona ezdirmeden yolumuza devam edeceğiz” diye konuştu.“Ayşenur Ezgi Eygi’nin hakkını koruyacağız”Dünyadaki adaleti ve hakkı savunmaya devam edeceklerini ifade eden Bakan Tunç, 7 Ekim’den günümüze kadar Gazze’de bir soykırım yaşandığını hatırlattı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde bu soykırımın sonlanması için diplomatik çalışmalara ve insani yardımları sürdürdüklerini ifade eden Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, uluslararası sistemin oradaki zulmü durdurmaya yetmediğini söyledi. İşgal altındaki Batı Şeria’da İsrail askerlerince öldürülen Türk vatandaşı Ayşenur Ezgi Eygi’nin hakkını koruyacaklarını ifade eden Bakan Tunç, “Ayşenur Ezgi Eygi kardeşimiz İsrailli terörist askerlerce şehit edildi. Onun hakkını hukukunu koruyacağız. Hemen Ankara Cumhuriyet Başsavcılığımız iç hukuktan kaynaklana n soruşturma yetkisini kullandı ve soruşturma başlattı. Elimizde deliller, görüntüler var. O saldırganların kendi ülkemizde de yargılanması ve uluslararası alanda yakalanması için soruşturmamızı başlattık. Uluslararası hukukta da Ayşenur’un hakkını savunacağız. Uluslararası Ceza Mahkemesine, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyine ve Uluslararası Adalet Divanına Ayşenur Ezgi Eygi kardeşimizin dosyasını tüm delilleriyle beraber ibraz edeceğiz ve sonuna kadar onun haklarını savunacağız. Bir kez daha ailesine, milletimize başsağlığı diliyorum. Yarın inşallah onun cenaze merasiminde olacağız, dualar edeceğiz ve ailesine başsağlığı dileyeceğiz. Temennimiz bir an önce orada akan kanın durdurulması. Türkiye olarak da Uluslararası Adalet Divanına katılma dilekçemizi verdik. Uluslararası Ceza Mahkemesinde de sivil toplum kuruluşlarımız, o teröristlerin, Netanyahu başta olmak üzere bunların yargılanmasıyla ilgili çalışmaları biz Türkiye olarak sonuna kadar takip edeceğiz” dedi.