SAĞLIK - 09 Ekim 2023 Pazartesi 09:33

20 yılda 300 glomus tümörü ameliyatı yaptı

A
A
A
20 yılda 300 glomus tümörü ameliyatı yaptı

Lokman Hekim Van Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Halil Başel, 20 yılda yaptığı 300 glomus tümörü ameliyatı ile dünyada bu alanda birinci sırada yer alıyor.


Konuyla ilgili İHA muhabirine açıklamada bulunan Lokman Hekim Van Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Halil Başel, 32 yıllık hekim ve 24 yıldır kalp ve damar cerrahisi uzmanı olduğunu ifade ederek, 20 yıldır Van’da hizmet verdiğini söyledi. Türkiye’nin sağlık alanında çok iyi yerlere geldiğini ifade eden Dr. Başel, sağlık alanında asistanken hayal bile edemeyecekleri bir noktada olduklarını söyledi. Geçmişte çok göremedikleri, tanı koyamadıkları birçok hastalığa artık hem tanı koyup hem tedavi uyguladıklarının altını çizen Başel, “Glomus tümörü de çok ender görülen bir tümör. Bir hekim hayatında 1 veya 2 tane görebiliyor ve birçok meslektaşımız da bunun tedavisini yapmak istemiyor. Küçük tümörler rahatlıkla çıkarılabiliyor ama büyük tümörler çok tecrübe gerektiren tümörler. Vücudun birçok yerinde olan bu tümörleri, yüksek rakımlı yerlerde oksijen basıncının düşük olmasının tetiklediği iddia ediliyor. Bir de genetik olan hastalarda sık görülüyor. O yüzden özellikle iki taraflı glomus tümörü olan hastalarda buna dikkat etmek gerekiyor” dedi.


Küçük tümörlerin; hastanın kulak burun boğaz uzmanına gittiğinde veya diğer branşlarda tiroit ile ilgili tetkik veya ultrason istendiğinde tesadüfen bulunduğunu belirten Başel, “Büyük tümörlerde ise ses kısıklığı, işitme ve denge ile ilgili problemler, yutma güçlüğü ve kitle hissi oluşuyor. Tanıyı genelde ultrason, BT anjio veya MR testleri ile koyuyoruz. Burada en çok dikkat etmemiz gereken şey, glomus tümöründe biyopsi yapmamaktır. Eğer hekim glomus tümörü düşünüyorsa; çok kanayan bir tümör olduğu için acil ameliyat gerekebilir ve biyopsi sırasında damar zedelenebilir. Bizim en çok gördüğümüz hatalardan birisi biyopsi yapılması. Bu ciddi bir sıkıntıdır" ifadelerini kullandı.


Glomus tümörünün çok ender görülen bir tümör olduğunu ve yüksek rakımlı yerlerde daha çok görüldüğünün altını çizen Başel, “Bayanlarda erkeklere göre 5 kat daha fazla görülen bu tümör, yüksek rakım nedeniyle Van, Hakkari, Bitlis ve Ağrı’da daha fazla görülüyor. Dolayısıyla Van’da yaşadığımız için bu tümörlere çok denk geliyoruz. 20 yıldır bu tümörlerin ameliyatını yapmaktayız. İlk başlarda çok fazla hastamız olmuyordu. Sadece Vanlı hastalara hizmet veriyorduk. Vanlı hastalar da, riskli ameliyat olduğu için çoğu il dışına gidiyordu. Ancak daha sonra çok yapmaya başlayınca ulusal basında haber yapmaya karar verdik. Baktık ki insanlar bu hastalıktan dolayı ciddi mağduriyetler yaşamaktalar. Hekimlerimizin bir kısmı ‘ameliyat olamaz, bu çıkarılamaz’ diye hastayı direk radyoterapiye gönderiyor. Ancak radyoterapiye rağmen tümör tekrar büyüyebiliyor. Radyoterapi alınca da hastanın ameliyat şansı kalmıyor. Bunun yanında radyoterapiye bağlı hastada ses kısıklığı, yutma güçlüğü gibi problemle oluyor” diye konuştu.



“300 vakalık bir serimiz oldu”


Türkiye’nin yanı sıra yurt dışından da hastaların Van’a gelmeye başladığını vurgulayan Dr. Başel, konuşmasını şöyle sürdürdü:


“Şu anda yaklaşık 300 vakalık bir serimiz oldu. Dünyada en fazla vaka serisi 120 civarında olup bizim dünyadaki bu rakamın nerdeyse üç katı vakamız oldu. Sonuçlar da çok iyi. Şu ana kadar nükseden hastamız olmadı. Sadece bir hastamızda 3 yıl sonra farklı bir yerde glomus tümörü gelişti. 300 hasta içerisindeki bunların büyük kısmı başka yerde dokunulmayan, ‘masada kalır, felç olur, ciddi komplikasyonlar gelişir’ denilen hastalar. Sonuçlarımız iyi olunca, hastalar daha önce ameliyat olmuş hastalara ulaşıyorlar ve birbirleriyle iletişime geçiyorlar. Geldiğimiz noktada da bir hekimin meslek hayatı boyunca göreceği vakayı biz bir haftada görmeye başladık. Tabi glomus tümörlerinde tanı konur konmaz direk cerrahi tedavinin planlanması gerekir. Çünkü beklemek hastaya hiçbir şey kazandırmadığı gibi, tümör büyüdüğü zaman hem hekim hem hasta açısından riskler artmaktadır. Bununla ilgili çok hatıralarımız oldu. Diyarbakır’dan bir hasta geldi. Doktor 3 yıl takip etmiş, üç yılın sonunda artık bu ameliyatla çıkarılamaz demiş. Bu bize geldi ve biz bunu haber yaptık. Yani tanı konur konmaz cerrahi düşünmek lazım. Eğer cerrahi olamayacak bir durum var ise o zaman diğer tedavi yöntemlerine hastayı yönlendirmek lazım. Özellikle glomus karotikumda şu ana kadar çıkaramadığımız olmadı.”



“İlk ameliyattan sonra üç gün uyuyamadık”


Van’da 20 yıl önce ilk hastayı görünce onu başka yere sevk ettiklerini dile getiren Dr. Başel, daha sonra hastaların üst üste gelmesi ile birlikte bunun tedavisine başladıklarını söyledi. Bölge insanının maddi imkanlar nedeniyle batıya gitmelerinin zor olduğuna dikkat çeken Başel, “İnsanlar başka yerlere gidemiyordu. Van’dan git demek kolay bir şey değildi. Bunun üzerine daha detaylı araştırmasını yaptıktan sonra ilk tümör ameliyatını yaptık ama üç gün uyku uyumadık. Çok stresli bir ameliyattı. Ondan sonra yaptıkça tecrübelendik. Şu anda artık öyle oluyor ki; hasta geliyor, aynı gün ameliyatını yapıyoruz ve taburcu ediyoruz. Hatta il dışından gelen hastalara, ‘dönüş biletinizi alın öyle gelin’ diyorum. Bazen hastalar dönüş bileti almıyorlar ve birkaç kez hastalara neden almadınız diye sorduğumda; ‘Hocam; Bursa’da, İstanbul’da, Ankara’da, masada kalır denilen hastayı siz dönüş bileti de alın diyorsunuz. Ama biz nasıl döneceğimizi bilmediğimizden dönüş bileti almadık’ diyorlar. Yani o kadar sıradan bir ameliyat haline geldi ki, artık hastayla bir ön görüşme yapıp geldiği gün bile ameliyatını yapıyoruz ve birkaç gün sonra taburcu ediyoruz” dedi.



“Glomus deyince herkes Van’da arayışa geçiyor”


Van’ı glomus merkezi haline getirdiklerine vurgu yapan Başel, “Van’da 20 yıldır bu ameliyatları yapa yapa şu anda literatür bilgisi olarak dünyada bizim yaptığımız ameliyat kadar ameliyat yapan bir merkez yok. Van’ı bu konuda Türkiye’de merkez konumuna getirdik. Şu anda glomüs tümörü deyince herkes Van’da arayışa geçiyor. Arama motorlarında da Van ilk sırada yer alıyor. Eskiden Van’a gelmemek için çok bahaneler üretiyorlardı, şimdi Allah’a şükür yapmıyorlar. Bu noktada da en iyi referans hastadır. Hasta sayısı çok fazla olduğu için ve çok fazla insan bu işten fayda gördüğü için tereddüt etmeden rahatlıkla geliyorlar” ifadelerini kullandı.



“Van’ı glomus merkezi yaptık”


Mesleğini daha büyük merkezlerde, daha iyi şartlarda icra etme yerine Van ve bölge halkına hizmet etmeyi tercih ettiğine dikkat çeken Dr. Başel, sözlerine şöyle devam etti:


“Glomus tümörü ameliyatını bir kalp damar cerrahinin yapması en doğru şey. Çünkü şahdamarının komşuluğunda yer alıyor ve damarla ilgili komplikasyon gelişmesi çok yüksek. Tabi hastayı batıya sevk etmek kolay olabilir. Bu bir seçenekti ama bölge insanının çoğu fakir insanlar olduğu için giden oluyor gidemeyen oluyor. Ayrıca bölgede de çok gözüken bir hastalık. Dolayısıyla bunu bizim yapmamız gerektiğine karar verdik ve böyle bir yola girdik. Ayrıca hekimlerin de ekserisi, riskleri yüksek olduğu için ve daha sonradan komplikasyonlarla uğraşmamak için bu tür tedavileri pek yapmıyor. Yapan da ekonomik anlamda çok yüksek ücretler istiyor. Bölge insanı mağdur olmasın ve madem buradayız onlara burada faydamız olsun diye böyle bir yola girdik. Allah’a şükür hastalarımız da bize güven duydular. Biz de Van’ı Türkiye’de glomus merkezi yapma yoluna girdik ve onu da başardık diye düşünüyorum.”



20 yılda 300 glomus tümörü ameliyatı yaptı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bolu Muhtarın zor anları: "Benim hiçbir şeyden haberim yok" Bolu’nun Mudurnu ilçesinde Avdullar Köyü Muhtarı Ahmet Temel, köyündeki su kaynaklarının ihaleye çıkarılmasını basından öğrendiğini belirterek duruma tepki gösterdi. Köylünün kendisine "Sattığın suları git durdur" diyerek tepki gösterdiğini söyleyen muhtar, "Benim hiçbir şeyden haberim yok. Ben bu konuyu dün medyadan öğrendim. Köylüm bana ’Köyümüzün sularını sattın’ diyor" ifadelerini kullandı. Mudurnu Belediyesi Düğün Salonu’nda, Mudurnu Muhtarlar Derneği Başkanlığı Genel Kurul Toplantısı gerçekleştirildi. Tek liste ile gidilen seçimde mevcut başkan Birol Taşkın güven tazeleyerek yeniden başkan seçildi. Toplantı sırasında eline mikrofonu alan Avdullar Köyü Muhtarı Ahmet Temel, köyündeki doğal mineralli ve jeotermal su kaynaklarının ihaleye çıkarılması sürecini değerlendirdi. İhaleye ilişkin kararı yerel medyadan öğrendiğini dile getiren Temel, bu durumun köy halkı arasında huzursuzluğa neden olduğunu ifade etti. "Böyle mi muhtarlık yapacağız?" Vatandaşların kendisini sorumlu tuttuğunu belirten Temel, kendisine söylenen ’Sattığın suları git durdur’ sözüne tepki göstererek, "Biz muhtarlar olarak neden her şeyden sorumluyuz? Maden ocağı konusunda mücadele verdik, 1,5 yıldır. Onun için Allah’a şükür bir şeyler yaptık ama şimdi de su olayı çıktı başımıza. Bunun için köylüyle akşam toplandık, karar aldık. Kararımızda itirazımızı beyan ettik. Biz sesimizi kime duyuracağız? Benim hiçbir şeyden haberim yok. Biz muhtarlar masada alınan kararları neden medyadan öğreniyoruz? Ben bu konuyu dün medyadan öğrendim. Köylüm bana ’Köyümüzün sularını sattın’ diyor. Böyle mi öğreneceğiz, böyle mi muhtarlık yapacağız?" dedi. Öte yandan, Resmi Gazete’de yayımlanan ilana göre, İl Encümeninin Mudurnu ve Mengen ilçelerindeki 4 farklı noktada jeotermal ve doğal mineralli su arama ruhsatı için ihaleye çıkacağı öğrenildi.
Trabzon Trabzon Film Festivalinde Altın Taka ödülleri sahiplerini buldu Trabzon Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde düzenlenen Trabzon Film Festivali’nin ödül töreni, sinema dünyasının önemli isimlerini bir araya getirdi. Farklı kategorilerde dereceye giren yapımlar ve sanatçılar, Altın Taka Ödülleri ile onurlandırıldı. Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç, uzun metrajlı filmleri de dahil ederek festivali geleneksel hale getireceklerini açıkladı. Trabzon Büyükşehir Belediyesi’nin öncülüğünde, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Trabzon Valiliği ve Sinema Genel Müdürlüğü’nün destekleriyle bu yıl ilki düzenlenen Trabzon Film Festivali’nin ödül töreni yoğun katılımla gerçekleşti. Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç’in ev sahipliği yaptığı törene, Trabzon Valisi Aziz Yıldırım, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Batuhan Mumcu, sanatçılar ile sanatseverler katıldı. "Trabzon sinemayla yeni tanışmış bir şehir değildir" Konuşmasında "Trabzon sinemayla yeni tanışmış bir şehir değildir" diyen Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç "1900’lü yılların başından itibaren sinema salonları, seyircisi ve sanatçılarıyla güçlü bir sinema kültürüne sahiptir. Belediyemizin arşivlerinde yer alan 1930’lu yıllara ait sinema ve tiyatro düzenlemeleri, bu kültürel birikimin somut göstergesidir. Merhum Erol Günaydın’dan Tanju Gürsu’ya, Ertem Eğilmez’den bugün aramızda bulunan çok kıymetli sanatçılarımıza kadar Trabzon, Türk sinemasına iz bırakan pek çok değer kazandırmıştır. Bu kadim mirası sinema yoluyla geleceğe taşımayı bir vefa ve miras sorumluluğu olarak görüyoruz. Altın Taka ödülümüz, 101 yıl önce Karadeniz’den cepheye cephane taşıyan isimsiz kahramanların hatırasına adanmıştır. Bu yıl İlkini gerçekleştirdiğimiz Trabzon Film Festivali’ni her yıl daha da büyüterek sürdürme sorumluluğunu taşıdığımızı huzurlarınızda bir kez daha ifade ediyorum" dedi. Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Dr. Batuhan Mumcu ise "Bu festivalin Karadeniz’e ve özellikle Trabzon’a çok yakıştığını açıkça ifade etmek isterim. Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak, Türkiye Yüzyılı vizyonu doğrultusunda sanatı ve sanatçıyı merkeze alıyor, Trabzon’un doğası ve kültürüyle sinema için çok güçlü bir plato olduğunu görüyoruz. Bu kıymetli festivali hayata geçiren tüm ekibe, sanatçılarımıza ve emeği geçen herkese bakanlığımız adına teşekkür ediyor, bu tür projeleri desteklemeye devam edeceğimizi özellikle vurguluyorum" şeklinde konuştu. Hülya Koçyiğit ve Hüseyin Avni Danyal’a onur ödülü Onur Ödülü’ne layık görülen Hüseyin Avni Danyal da duygularını şu sözlerle dile getirdi: "Doğup büyüdüğüm topraklarda bir film festivalinin düzenleniyor olması beni inanın hepinizden daha çok heyecanlandırıyor. Geç kalınmış ama çok değerli bir adım olduğunu düşünüyorum. Bundan büyük bir onur ve gurur duyuyorum. Trabzonlu bir sanatçı olarak bu festivalin büyümesi ve uluslararası bir nitelik kazanması için üzerime düşen her türlü katkıyı vermeye hazırım." Onur Ödülü’ne layık görülen Türk sinemasının duayen isimlerinden Hülya Koçyiğit ise konuşmasında şunları söyledi: "Trabzon Film Festivali’nin ilk kez düzenlenmiş olmasına rağmen, bundan sonra geleneksel hale gelerek güçleneceğine ve yalnızca Trabzon’un değil tüm Karadeniz’in kültür ve sanat hayatında söz sahibi olacağına yürekten inanıyorum. Biraz geç kalınmış olsa da atılan bu cesur adımın arkasında durulacağına ve tüm Trabzon’un bu festivali sahipleneceğine inanıyor, emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyor, başarılar diliyorum." Ödüller sahiplerini buldu Konuşmaların ardından, Trabzon Film Festivali’nde başarılı bulunan yapıtların sahiplerine ödülleri takdim edildi. Öğrenci Kısa Film Yarışması Jüri Ödülü, ’Çalınan Yük’ filmine verilirken, Öğrenci Kısa Film Yarışması En İyi Film Ödülü’nün sahibi ’Gülümse’ oldu. Ulusal Kısa Film Yarışması’nda belgesel kategorisinde Erol Günaydın Jüri Özel Ödülü, ’İyi Ölüm’ filmine layık görüldü. Altın Taka Deneysel En İyi Film Ödülü’nü ’Kim’ filmi kazandı. Belgesel dalında verilen ödül ’Pirlerin Düğünü’ filmine giderken, Ulusal Belgesel Film Yarışması’nda Jüri Özel Ödülü ’Muzaffer’ filmine, En İyi Film Ödülü de ’Berona’ filmine verildi.
Kütahya Kütahya’da "Dilek Arabası" ilgi odağı oldu Kütahya’da bir işletmenin öncülüğünde hayata geçirilen "Dilek Arabası" uygulaması, kısa sürede vatandaşların yoğun ilgisini çekti. Atatürk Bulvarı’nda faaliyet gösteren döner işletmesinin sahibi Kıymet Akgün, başlangıçta reklam amacıyla başlatılan çalışmanın beklenenden çok daha büyük bir etki oluşturduğunu söyledi. Uygulamanın ortaya çıkış sürecini anlatan Akgün, "Asıl amacımız reklamdı. Oğlumun hibrit arabası vardı, bir değişiklik olsun istedik. ‘Bu arabaya dileklerinizi yazın’ dedik. İlk başta bu kadar ilgi göreceğini düşünmemiştik ama çok güzel geri dönüşler aldık" dedi. Vatandaşların sadece dışarıdaki kağıtları kullanmakla kalmadığını belirten Akgün, "Kağıt kalmayınca içeriden kağıt isteyip dilek yazmak isteyenler oluyor. Her gün yüzlerce kağıt gidiyor, bazen rüzgarda uçanlar bile oluyor" ifadelerini kullandı. Uygulamanın sosyal medyada da etkili olduğunu vurgulayan Akgün, Instagram’da Levent Önerişleri hesabından yapılan paylaşımların büyük katkı sağladığını belirterek, "Bir akım başlattık. Dileklerini yazıp paylaşanlara yüzde 10 indirim yaptık. İlgi çok güzel oldu, memnun kaldık" diye konuştu. Dilek kağıtlarında her yaştan insanın hayallerinin yer aldığını söyleyen Akgün, "Öğrenciler sınavlarında başarılı olmak istiyor, KPSS yazanlar var. Kimi araba, kimi motor, kimi ev dilemiş. Asgari ücretle ilgili beklentiler var. Çocuklar aileleriyle gelip birlikte yazıyor. Çok samimi ve komik notlar da çıkıyor" dedi. Araca "Dilek Arabası" adını verdiklerini belirten Akgün, uygulamanın hem işletmeye hem de insanlara moral kaynağı olduğunu sözlerine ekledi.