GÜNDEM - 15 Aralık 2025 Pazartesi 08:59

Doğadan sanata

A
A
A
Doğadan sanata

Van’ın Erciş ilçesinde yaşayan oto yedek parça ustası Sami Demir, doğadan topladığı ağaç ve taş gibi nesneleri sanat eserine dönüştürüyor.


Erciş Sanayi Sitesi’nde 50 yılı aşkın süredir yedek parçacılık işi ile uğraşan Sami Demir, iş yerinde kurmuş olduğu atölyesinde işinden arta kalan zamanlarda sanatla uğraşıyor. Bir doğasever olan ve doğadan toplamış olduğu dal parçalarının yanı sıra ilginç taş ve kaya parçaları gibi nesneleri sanat eserine dönüştüren Demir, iş yerinde kurmuş olduğu atölyesinde özgün tablolar oluşturuyor. Oluşturduğu eserleri yine iş yerinde sergileyen Demir, bazı tablolarını da dostlarına hediye ediyor.


Doğa sanatçısı Sami Demir, 1972 yılından beri oto yedek parça işiyle uğraştığını belirterek, "Daha önce çırak olarak çalışıyordum. 1982 yılında kendi iş yerimi açtım. Hayatımda doğayı sevmek var. Hayvanları sevmek var. Bu sevgi, bu tutku beni ister istemez doğayla bütünleştirdi. Doğada gezmek, Van Gölü kenarında, nehirlerde gezmek, dere yatağında, dağlarda gezmek gibi bir tutkum oldu. Buralarda gezerken insanların ağaç ve taş gibi gördüğü nesneleri ben o şekilde algılamadım. Bir insan, bir hayvan figürü ya da bir böcek figürü gibi algıladım. Gezdiğim her noktada bu dal, ağaç, taş parçalarını biriktirdim. Yaklaşık 35-40 yıldır bu nesnelerle özgün tablo dediğimiz eserler oluşturdum. Şu anda görmüş olduğumuz bu eserler onun bir örneğidir. Bunu yaparken tamamıyla hayatın stresinden kurtuluyorsunuz. Müthiş bir rahatlık hissediyorsunuz. Bu rahatlıkta beni daha bir özveriyle işime, aileme, hayata bağlıyor. Bu gördüğünüz sanat eserleri de doğada gezmemin, dağlarda gezmemin bir ürünüdür" dedi.



Doğadan sanata

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Mersin Mut Alahan Manastırı yerli ve yabancı turistlerin ilgi noktası oldu Mersin’in Mut ilçesinde bulunan ve 5. yüzyıla tarihlenen Alahan Manastırı, tarihi dokusu ve mimarisiyle yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekmeye devam ediyor. Toros Dağları’nın sarp yamaçlarında yer alan Alahan Manastırı, Mersin genelinde UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alan tek tarihi eser olma özelliğini taşıyor. Hristiyanlığın önemli hac merkezlerinden biri olarak bilinen manastır, yaklaşık bin 500 yıldır ayakta kalan yapılarıyla ziyaretçilerine adeta tarihi bir yolculuk sunuyor. Milattan sonra 440-442 yılları arasında yapıldığı tahmin edilen manastır kompleksi; biri kısmen yıkılmış olmak üzere iki kilise, kayalara oyulmuş keşiş odaları, vaftizhane, kaya mezarları, sütunlu yürüyüş yolu, su kaynakları ve hamam yapısından oluşuyor. Mimari özellikleri ve süslemeleri nedeniyle ’Mersin’in Ayasofyası’ olarak da anılan Alahan Manastırı, 2000 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne alındı, 2011 yılında ise restorasyondan geçirildi. Manastırın doğu ve batısında yer alan yapılar, sütunlu bir yürüyüş yolu ile birbirine bağlanırken, kilisenin arka kısmında su kaynağıyla beslenen bir hamam yapısı da bulunuyor. Yapımında kullanılan taşların kesim izleri ve üzerlerindeki figürlerin günümüzde dahi görülebildiği yapı, tarihi dokusunu büyük ölçüde koruyor. UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alan Alahan Manastırı’nın, 17. yüzyılda ünlü seyyah Evliya Çelebi tarafından da ziyaret edildiği biliniyor. Evliya Çelebi, Seyahatnamesi’nde manastırı ’ustasının elinden yeni çıkmış gibi’ sözleriyle tasvir ediyor. Manastırı gezmeye gelen ziyaretçiler, yapının beklediklerinden çok daha etkileyici olduğunu belirterek, "Burası gerçekten tarih kokuyor. Harabe bir yer sanıyorduk ama aksine çok iyi korunmuş, gezmeye değer muhteşem bir yer. Herkesin gelip görmesini tavsiye ediyoruz" ifadelerini kullandı. Alahan Manastırı’nın tarihçesi MS 4. ve 6. yüzyıllar arasında yoğun olarak kullanıldığı değerlendirilen Alahan Manastırı’nın, Hristiyanlar için önemli bir hac merkezi olduğu düşünülüyor. Toroslar’ın yamaçlarındaki özgün topografik konumda yer alan manastır, erken Hristiyan sanatı ve Bizans mimarlık tarihinde önemli bir yere sahip. Manastırın bulunduğu bölge, antik kaynaklarda savaşçı bir topluluk olarak anlatılan İsaurialılar’ın yurdu olarak biliniyor. Bizans döneminde güçlerini koruyan İsaurialı liderlerden Rusumbladalı Trasikodisa, İstanbul’a gelerek Zenon adını almış ve İmparator I. Leon’un kızıyla evlenmiştir. Zenon’un 474-491 yılları arasındaki imparatorluğu döneminde manastırın inşasının tamamlandığı tahmin ediliyor. Manastırın kurucusu olduğu düşünülen Keşiş Terasis’e ait kayaya oyulmuş lahit üzerinde 13 Şubat 462 tarihi yer alıyor. Bu bilgi, yapının 450’li yıllarda kurulduğunu ortaya koyuyor. Arap akınları sırasında terk edildiği sanılan manastırda, 1961-1962 yıllarında İngiliz arkeolog Michael Gough tarafından arkeolojik kazılar yapıldığı da biliniyor. Tarihi, mimarisi ve doğal çevresiyle dikkat çeken Alahan Manastırı, Mersin’in önemli kültür turizmi durakları arasında yer almayı sürdürüyor.