POLİTİKA - 16 Haziran 2025 Pazartesi 16:10

Van’da Gazze için küresel yürüyüş

A
A
A
Van’da Gazze için küresel yürüyüş

Van’da, Filistin’e Destek Platformu, Gazze’de uygulanan soykırıma dikkat çekmek amacıyla küresel bir yürüyüş düzenledi.


Van Filistin’e Destek Platformu öncülüğünde Beşyol Meydanı’nda bir araya gelen vatandaşlar, tekbir ve sloganlar eşliğinde Cumhuriyet Caddesi üzerinden Kent Meydanı’na kadar yürüdü. Burada Kur’an-ı Kerim tilavetinin ardından basın açıklamasını okuyan Van Filistin’e Destek Platformu Dönem Sözcüsü Hayati Beyde, tarihte en fazla bombanın atıldığı Gazze’nin dünya tarihinin en büyük zalimlerine karşı direnişe devam ettiğine dikkat çekti. Beyde, "Bu direniş insanlıktan nasibi olan vicdanları yavaşta olsa, geçte olsa harekete geçirirken zalimlerin ve işbirlikçilerinin yıkılışını hızlandırıyor. Gazzeli kardeşlerimizi bir kez daha hayranlıkla selamlıyoruz. Yazık ki bu konuda çok eksiğimiz var ve ağıtlar eksiğimizi gidermiyor. Yapabileceğimiz çok şey var. Yeter ki yapabilme çabamız istikrarlı ve daim olsun. Bu yapabilme çabasının güzel örneklerinden biri şüphesiz ki, "Cezayir’den Fas’a, Tunus’tan Moritanya’ya, Kuzey Afrika’nın dört bir yanından yola çıkan yüzlerce araç, Sumud Konvoyu ile Gazze’ye nefes olma kararlılığıyla Refah Sınır Kapısı’na doğru ilerlemek için yola çıktı" dedi.



"İsrail ve onu koruyan Mısır gibi rejimlerin yıkılması gerekiyor"


Siyonist İsrail’in yanı sıra kendilerini onu korumaya adayan Mısır gibi rejimlerin de yıkılması gerektiğini vurgulayan Beyde, "Türkiye dahil 57 ülkeden içinde parlamenterlerin de bulunduğu vicdanlı insanlar ablukayı yarmak için bugüne kadar ki en anlamlı girişimde bulundular. Son iki gündür şahit olduklarımız en az İsrail kadar varlıklarını İsrail’i korumaya adayan Mısır gibi rejimlerin de yıkılması gerektiğini ortaya koydu" ifadelerini kullandı.


Açıklamasına işgal rejiminin İran’a yönelik saldırılarını da kınayan Beyde, "Bilinsin ki vicdan intifadası başarıya ulaşacak, insanlık onuru siyonizmi yenecektir. Siyonist barbarlık ve emperyalist himaye karşısında ümmet olalım. Coğrafyamız, İslam ümmetinin parçalanmış, kanayan bedenini andırıyor. Bir yanı sarılması mümkün olmayan yaralarıyla Suriye, bir yanı unutulmuş ve yok sayılmış Doğu Türkistan, bir yanı acılar içinde kıvranan Irak, bir yanı ise acılarını içine gömen Afganistan ve bir yanı ise dünyanın gözleri önünde vahşice kuşatılan, işgal edilen, kadın-çocuk demeden topluca katledilen Gazze. Şimdi ise emperyalistlerin doğrudan desteği ve himayesiyle siyonist barbarlığın hedefi hâline getirilen İran. İsrail’in son dönemde İran’a yönelik gerçekleştirdiği saldırılar, siyonist terör örgütünün pervasızlığını ve küstahlığını bir kez daha gözler önüne sermiştir. Elbette İran’ın Suriye ve Orta Doğu’da mezhep refleksiyle hareket eden, çoğu zaman da yanlış ittifaklar ve politikalarla bölgede ciddi gerilimlere yol açan tavrı eleştirilebilir. Ancak bütün bunlar, İsrail’in işlediği barbarca saldırganlığın haklı ya da meşru gösterilmesine asla vesile olamaz. İsrail, Şii ya da Sünni ayrımı yapmaksızın, Müslümanlara ve kendisi için tehdit olarak gördüğü tüm unsurlara karşı işgalci, saldırgan ve yayılmacı politikalarını sürdürmektedir" diye konuştu.


Saldırıların hedefinin sadece İran olmadığına vurgu yapan Beyde, konuşmasını şöyle sürdürdü:


"İsrail’in bu pervasız saldırganlığının temelinde yalnızca kendi sapkın ideolojisi değil, aynı zamanda emperyalist efendilerinin sağladığı açık çek ve koruma şemsiyesi vardır. Başta Amerika olmak üzere, batılı emperyalist devletler, bölgemizin kaynaklarını ve siyasi dengelerini kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirmek adına İsrail’i bölgenin jandarması haline getirmiştir. Bu saldırıların hedefi sadece İran değildir. Bütün bir Orta Doğu, bütün bir ümmet bu tehdit sarmalının içindedir. Bugün Gazze’de sergilenen katliama ses çıkarmayanların, İsrail’in İran’a dönük saldırganlığını da meşru görmeleri sürpriz değildir. Çünkü İsrail’in saldırgan politikaları birbirinden bağımsız değil, bilakis aynı planın farklı halkalarıdır. Gazze’de dökülen kan durdurulmadıkça, İsrail hesap sorulmaz bir fail olarak bırakıldıkça, saldırılar genişleyecek, coğrafyamızın her bir köşesi yeni tehditlerin, yeni işgallerin sahnesi hâline gelecektir. İslam ümmeti artık görmek zorundadır ki, İsrail sadece Filistin’e, Gazze’ye, İran’a değil, topyekûn ümmete düşmandır. Bu vesileyle Van Sivil Dayanışma İnisiyatifi olarak bir kez daha haykırıyoruz: İsrail terör örgütünü ve onun ipini elinde tutan emperyalist Amerika’yı lanetliyoruz."



Van’da Gazze için küresel yürüyüş

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Nilüfer’de afet bilinci için güç birliği Nilüfer Belediyesi, sivil toplum kuruluşları ile iş birliği yaparak afet bilincini artırıyor. Nilüfer Belediyesi Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi, Nilüfer Belediyesi Yüksek Öğrenim Kız Öğrenci Yurdu ve Pancar Deposu’nda düzenlenen eğitimlerde, deprem ve yangın anında yapılması gerekenler uygulamalı olarak anlatıldı. Afetlerde dirençli bir kent oluşturma hedefiyle çalışmalarını sürdüren Nilüfer Belediyesi, personelini ve vatandaşları tehlikelere karşı bilinçlendiriyor. Nilüfer Belediyesi, BAKUT, ANDA ve MAG-AME Arama Kurtarma dernekleriyle iş birliği yaparak kapsamlı bir eğitim programı gerçekleştirdi. İş birliği kapsamında Nilüfer Belediyesi Yüksek Öğrenim Kız Öğrenci Yurdu, Nilüfer Belediyesi Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi ve Pancar Deposu’nda bir dizi etkinlik düzenledi. Eğitimlerde teorik bilgilendirmelerin yanı sıra, tahliye planları gözden geçirildi ve afet anında paniğin önüne geçilmesi için yapılması gerekenler anlatıldı. Eğitimler kapsamında, tatbikatlar da gerçekleştirildi. Senaryo gereğin alarmın çalmasıyla birlikte binaların tahliyesi sağlandı. "Çök-Kapan-Tutun" uygulamasını başarıyla gerçekleştiren personel, güvenli bir şekilde toplanma alanlarına ulaştı. Tatbikatlarda, yangın tüplerinin doğru kullanımı ve başlangıç aşamasındaki yangınlara müdahale teknikleri uygulamalı olarak gösterildi.
İzmir Adet sancılarının çaresi mutfakta Şişkinlik, karın ağrısı, iştah artışı ve benzeri durumlar; adet dönemlerinde çoğu kadın için zorlayıcı ve can sıkıcı olabiliyor. Buna karşı adet sürecinde görülebilen bu etkilerin hafif geçmesinde beslenmenin etkili olabileceğini aktaran Medicana Sağlık Grubu Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. M. Zeynep Kuşku, "Adet döneminde beslenme, hormonel dengesi ve sancılar üzerinde etkili olabilir. Ancak tek başına çözüm olarak düşünülmemelidir. Adet sancısının ana biyolojik sürücüsü çoğu kişide prostaglandin artışıyla oluşan rahim kasılmalarıdır. Beslenme; inflamasyon düzeyi, kan şekeri dalgalanmaları, su ile tuz dengesi ve bazı mikrobesin yeterlilikleri üzerinden şişkinlik, ödem, yorgunluk ve ağrı algısını etkileyebilir. Diyet örüntülerinin dismenore şiddetiyle ilişkili olabildiğini gösteren çalışmalar vardır" dedi. Adet dönemleri çoğu kadın için sıkıntılı geçebiliyor. Özellikle adet sancısı ve şişkinlik durumu çoğu kadının yaşam konforunu bozabilecek noktalarda seyredebiliyor. Bu dönemi konforlu geçirmek adına çeşitli ilaçlar kullanılabiliyor. Ancak adet sürecinde hafiflemenin daha sağlıklı ve dengeli bir yolu olduğuna dikkat çeken Medicana International İzmir Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. M. Zeynep Kuşku, beslenmenin hormon dengesi ve sancılar üzerinde etkili olabileceğini dile getirdi. Kuşku, "Adet döneminde beslenmeyi tek başına çözüm gibi düşünmemek gerekir. Adet sancısının ana biyolojik sürücüsü çoğu kişide prostaglandin artışıyla oluşan rahim kasılmalarıdır. Beslenme; inflamasyon düzeyi, kan şekeri dalgalanmaları, su-tuz dengesi ve bazı mikrobesin yeterlilikleri üzerinden şişkinlik, ödem, yorgunluk ve ağrı algısını etkileyebilir. Diyet örüntülerinin (yüksek şeker/atıştırmalık ağırlığı gibi) dismenore şiddetiyle ilişkili olabildiğini gösteren çalışmalar vardır" açıklamalarını yaptı. Adet döneminde özellikle aşırı tuzlu ve işlenmiş gıdaların ödem ve şişkinliği artırabildiğini, bunun yanında; yüksek şeker ve rafine karbonhidratlı gıdaların kan şekeri dalgalanmasına neden olmakla birlikte iştah artışı, yorgunluk ve ağrı gibi sorunlara neden olabildiğini aktaran Kuşku, "Adet döneminde paketli işlenmiş gıdalardan, şeker ve karbonhidrat içeren gıdalar mümkün olduğunca tüketilmemeli. Ayrıca, yağdan çok zengin, ağır kızartmalar: sindirim yükü ve inflamatuar yanıt üzerinden yakınmaları artırabilir; düşük yağlı diyetle ağrıda azalma bildiren çalışmalar vardır. Alkol de PMS yakınmalarını artırabildiği için bu dönemde sınırlanması önerilir. Öte yandan gaz yapan gıdalarda belirlenerek tüketiminde dikkatli olunmalıdır" diye konuştu. Zencefil, bitkisel destekçilerden biri Adet sancılarıyla beslenme arasında bir ilişki olduğunun artık daha net bilindiğini aktaran Kuşku, sözlerini şöyle sürdürdü: "Özellikle bazı besin grupları ağrının şiddetini azaltmada destekleyici olabiliyor. Omega-3’ten zengin besinler, örneğin haftada 2 kez tüketilen yağlı balık, ceviz ya da chia tohumu, vücuttaki iltihap yolaklarını baskılayarak adet ağrısında hafif-orta düzeyde azalma sağlayabiliyor. Etkisi çok keskin değil ama düzenli tüketim genel sağlık açısından da oldukça faydalı. Magnezyum içeren besinler (ıspanak, avokado, kakao gibi) kas gevşetici etkileri sayesinde adet sancılarını hafifletebilir. Bu konuda çalışmalar umut verici olsa da herkese rutin magnezyum takviyesi önermek doğru değil. En güvenli yol, magnezyumu gıdalardan almak ve gerekirse kişiye özel değerlendirme yapmak. Kalsiyum, özellikle PMS belirtilerinde; şişkinlik, hassasiyet ve duygu durum değişikliklerinde fayda sağlayabiliyor. Potasyum ise doğrudan ağrı kesici bir etki göstermese de sıvı dengesini düzenleyerek ödem ve şişkinliği azaltmaya yardımcı olabilir. Özellikle zencefil adet sancısı konusunda en çok çalışılmış bitkisel desteklerden biri. Zencefilin klinik çalışmalarda ağrıyı azaltabildiği gösterilmiş durumda. Rezene ve papatya çayı da bazı kadınlarda rahatlama sağlayabiliyor. Ancak bitkisel ürünlerin de bilinçsiz ve sürekli kullanımının riskleri olabileceğini unutmamak gerekir. D vitamini eksikliği olan kadınlarda, bu eksikliğin giderilmesiyle adet ağrılarında azalma görülebiliyor. B6 vitamini daha çok PMS semptomları üzerinde etkili; B12’nin ise doğrudan ağrı azaltıcı güçlü bir kanıtı yok, ama eksiklik varsa mutlaka yerine konmalı. Yeterli su tüketimi de önemli. Hidrasyon, hem ağrı şiddetini hem de şişkinliği azaltmada destekleyici olabilir." Vücudunuz uyarı veriyor olabilir Adet sürecinde beslenmeye dikkat edildiği halde şiddetli sancı durumunun geçmemesi durumunda mutlaka altta yatan bir neden olup olmadığına bakılması gerektiğini vurgulayan Kuşku, "Özellikle ağrının ilk kez çok şiddetli başlaması ya da yıllar içinde giderek artması, ağrı kesicilere rağmen belirgin rahatlama olmaması önemli bir uyarı işaretidir. Bunun yanında aşırı veya pıhtılı kanama, ara kanama, ateş, kötü kokulu akıntı, cinsel ilişkide ağrı, idrar yaparken ya da dışkılama sırasında ağrı, bayılma hissi ya da günlük yaşamı ciddi şekilde aksatan sancılar mutlaka değerlendirilmelidir. Bu yaklaşım, uluslararası kılavuzlarda da açıkça vurgulanmaktadır. Adet ağrısı yalnızca adet günleriyle sınırlı değilse, adet dışı pelvik ağrı da eşlik ediyorsa; cinsel ilişkide derin ağrı, çocuk sahibi olamama öyküsü varsa veya kanamalar belirgin şekilde artmışsa endometriozis, miyom ya da adenomyozis gibi altta yatan hastalıklardan şüphelenmek gerekir. Muayene ve ultrason temel değerlendirme yöntemleridir; gerekirse ileri tetkikler planlanır" ifadelerini kullandı. Toplumda adet süreciyle ilgili bazı yanlış inanışlar olduğunu da belirten Kuşku, şöyle konuştu: "Soğuk içeceklerin herkeste mutlaka sancıyı artırdığı ya da şeker tüketilmezse ağrının dayanılmaz olacağı düşüncesi bilimsel bir genelleme değildir. Bitki çaylarının tamamen zararsız olduğu ve sınırsız içilebileceği algısı da doğru değildir. ‘Adet sancısı normaldir, katlanmak gerekir’ düşüncesi de yanlıştır. Şiddetli ve yaşam kalitesini bozan ağrı mutlaka ciddiye alınmalıdır."