GÜNDEM - 03 Aralık 2025 Çarşamba 18:54

Emine Erdoğan, Karadeniz Ereğli’de özel eğitim kampüsünün açılışına katıldı

A
A
A
Emine Erdoğan, Karadeniz Ereğli’de özel eğitim kampüsünün açılışına katıldı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, Karadeniz Ereğli Özel Eğitim Kampüsü’nün açılış programında yaptığı konuşmada, engelli bireylerin toplumun eşit, onurlu ve saygın fertleri olduğunu belirterek kapsayıcı şehirler ve erişilebilir yaşam alanları oluşturmanın devletin temel önceliklerinden biri olduğunu söyledi.


Karadeniz Ereğli ilçesinde Özel Eğitim Kampüsünün açılış programı gerçekleştirildi. Programa Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin ile eşi Ayşe Tekin, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Saadet Oruç, Zonguldak milletvekilleri Saffet Bozkurt ve Ahmet Çolakoğlu, Zonguldak Valisi Osman Hacıbektaşoğlu ile eşi Güney Hacıbektaşoğlu ve davetliler katıldı.


Anaokulunda sınıf ziyareti gerçekleştiren Emine Erdoğan, Zonguldak’ta bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Erdoğan, "Güzel Zonguldak’ımızda, böylesine anlamlı bir açılış vesilesiyle bir araya gelmekten büyük bir mutluluk duyuyorum. Bizi, büyük bir sevgi ve misafirperverlikle karşılayan hemşerilerimize, çok teşekkür ediyorum. Karadeniz Ereğli Özel Eğitim Kampüsü; güzel fikirlerin, iyi niyetlerin ve işine gönülden bağlı insanların ortak emeğinin eseridir. Bu örnek eğitim yuvası ayrıca, Devletimizin; çocuklarımızın ve ailelerinin daima yanında olduğunun ve onlar için her zaman daha iyisini yapma kararlılığının somut bir ifadesidir. Bugün bizlere bu gururu yaşatan, Millî Eğitim Bakanımıza ve Bakanlığımızın kıymetli çalışanlarına, canı gönülden teşekkür ediyorum. Emeği geçen herkesi kutluyor; çocuklarımız için fedakarca çalışan öğretmenlerimize bilhassa şükranlarımı sunuyorum" dedi.


Erdoğan, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nün hayatı herkes için daha yaşanabilir kılma sorumluluğunu hatırlattığını söyledi. Erdoğan şöyle devam etti:


"Meşhur bir sözde ‘Bir medeniyetin gelişmişliği, içindeki en zayıf üyelerine nasıl davrandığıyla ölçülür’ denir. Bir toplum, her mensubunu eşit önemde gördüğünde medeni olur. Eğer, yeryüzündeki hayatı herkes için yaşanabilir kılmanın derdindeysek, kalbimizin odalarında herkese yer varsa, işte o zaman, adil ve hakiki bir insan sevgisinden bahsedebiliriz. 3 Aralık Dünya Engelliler Günü, bu konudaki eksiklerimizi düşünmenin, ’Hayatı güzelleştirmek için daha fazla ne yapabiliriz?’ diye sormanın bir vesilesi olmalıdır. Biz ’engellilik’ kavramını, insanları iki gruba bölen bir etiket olarak görmüyor; karşımızdakine, ’eksiklik’ atfeden bir bakışla ele almıyoruz. Engelli bireylerin hayatlarını kolaylaştıracak sistemsel düzenlemeleri, eğitim ve istihdam olanakları oluşturmayı ya da erişilebilirliği sağlamayı, bir hakkın teslim edilmesi olarak görüyoruz. Çünkü, engelli bireyler, toplumun eşit, onurlu ve saygın fertleridir. Onlara esas engel teşkil eden, sistemik sorunlardır. O nedenle, bu sorunları çözmek ve toplumu herkesin sahip olduğu farklı yetenek seviyelerine uyumlu hale getirmek hepimizin görevidir. En başta, inancımız bizi, yeryüzünü imar etmekle mükellef kılar. Okul, hastane, bina, yol yaparken, kapsayıcı olabiliyorsak, bu hizmetlerden herkes, eşit şekilde faydalanabiliyorsa, iş yerleri, alışveriş merkezleri, sinemalar, tiyatrolar, yani sosyal ve kamusal hayatın nabzının attığı yerlere ulaşmak, bir külfet olmaktan çıkmışsa, kimse kendini hayatın kıyısına itilmiş hissetmiyorsa, işte o zaman, işimizi layığıyla yapıyoruz, demektir. Hükümetimiz, ilk günden bu yana, engelli vatandaşlarımızın haklarını korumak ve sosyal adaleti tesis etmek için çok güçlü adımlar atıyor. Erişilebilirlik standartlarından, bakım desteğine; evde bakım hizmetlerinden, eğitimde kaynaştırma ve bütünleştirme uygulamalarına kadar, geniş kapsamlı çalışmalar yürütüyor. Ailelerimize maddi ve manevi destekler sağlıyor. Bugün bu salonda, aramızda ailelerimiz de bulunuyor. Sizlerin yaşadığı sorunların farkında olduğumuzu bilmenizi isterim. Hayatın sizi bazen yorduğunu görüyoruz. O yüzden, biz bu yolu sizlerle birlikte, el ele, omuz omuza yürüyoruz. Bugün açılışını yaptığımız bu eğitim kampüsü, bizim için ne kadar değerli olduğunuzun, evlatlarımızı bu toplumun emaneti ve zenginliği olarak gördüğümüzün bir ispatıdır. Hiçbir şüpheniz olmasın ki; kamu kurumlarımızla, yerel yönetimlerimizle ve devletimizin tüm imkânlarıyla, her zaman sizlerin yanında olmaya devam edeceğiz."



"Modern dünya, hayatı ve insanları iki kutuplu hale getiriyor"


Okullarda, kaynaştırma ve bütünleştirme uygulamalarıyla, özel eğitime ihtiyacı olan çocukların diğer akranlarıyla birlikte öğrenim gördüğünü hatırlatan Emin Erdoğan, şunları kaydetti:


"Bu uygulama, bir yandan özel ihtiyaçları olan evlatlarımızın gelişimine olumlu katkılar sağlarken, diğer yandan birlikte yaşama kültürümüzü besliyor. Çocuklarımızın empati kurabilen, hayatın farklılıklarla zenginleştiğini içselleştiren, yardımlaşma ve dayanışmanın önemini erken yaşlarda kavrayan, erdemli insanlar olarak yetişmelerini sağlıyor. Hepimiz, haber mecralarında, ayrımcılığın ve nefret dilinin, tüm dünyada yaygınlaştığına dair haberlere, üzülerek şahit oluyoruz. Modern dünya, hayatı ve insanları iki kutuplu hale getiriyor. Gönül köprülerini yıkıyor. En kötüsü de, bireyselliği ön plana çıkararak, bencilliğe meşru bir zemin kazandırıyor. O nedenle, manevi değerlerin erozyona uğradığı, böylesine sert bir küresel iklimde, bizi biz yapan kültürel kodlarımıza ve toplumsal adap kurallarımıza daha sıkı sarılmamız gerekiyor. Ne yazık ki, bazen, sırf AVM’lerin giriş kapılarına yakın diye, engelli vatandaşlarımız için tahsis edilmiş park yerlerinin işgal edildiğini görüyoruz. Aynı şekilde, kaldırımlarda, görme engellilerin yolunun üzerine ya da engelli rampalarının önüne bırakılmış araçlara sıkça rastlıyoruz. Hatta, bu sürücülerin, kendilerini uyaranlara karşı, hiçbir mahcubiyet içermeyen tavırlar takındıklarına, üzülerek şahit oluyoruz. Oysa bu topraklar; gönüller yapmaya gelenlerin, işi kolay kılanların, şefkat ve merhamette güneş gibi olanların, insan insanın yurdudur diye inananların, kılı kırk yaran ince ruhların memleketidir. O yüzden, ne hayatı birbirimize zorlaştırmak bize yakışır, ne de birbirimizi incitmek. Bugün dünya genelinde, 1 milyardan fazla engelli insan var. Engellilik, imtihan dünyası olduğuna inandığımız bu alemde, hayatın türlü türlü hallerinden biridir. Bizim inancımızda ve medeniyet tasavvurumuzda insan, yalnızca bedenden ibaret olmayan; aklıyla, ruhuyla, kalbiyle, gönlüyle, hayaliyle de var olan, çok zengin bir varlıktır. Aşık Veysel’in gönlü, Cemil Meriç’in aklı, medeniyetimize nasıl hiç silinmeyecek izler bıraktıysa, paralimpik sporcularımız, hayalin ve bir ideale inanmanın sınırsızlığını nasıl gösterdiyse, yolları açıldığı takdirde, aynı şekilde, insanlığa ilham verecek nice insanımız var. Yeter ki, onların varlık potansiyellerini gerçekleştirmelerine fırsat verecek imkanlar oluşturalım. Bu vesileyle, engelli bireylerin, karar alma mekanizmalarında ve liderlik pozisyonlarında yer almalarının ne kadar önemli olduğunun da altını çizmek istiyorum. Çünkü sürdürülebilir kalkınmanın ve toplumsal değişimin yolunun, birlikte düşünmekten, hayata birbirimizin gözlerinden bakmaktan geçtiğine inanıyorum. Bu düşüncelerle sözlerime son veriyorum. Bu güzide eğitim yuvasının, öğrencilerimizin ve ailelerimizin hayat yolculuklarında hayırlı başlangıçların vesilesi olmasını diliyorum."


Açılış töreninde konuşan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, engelliliğin toplumsal, zihniyet ve ahlaki bir düzlemde herkesi içine alan bir sınama alanı olduğuna dikkat çekti. Bu durumun bir insanlık sınaması olduğuna vurgu yapan Bakan Tekin, "Dünya Sağlık Örgütü verileri her bir toplumda ve her coğrafyada milyonlarca insanın farklı tür ve düzeylerde engellerle yaşadığını ortaya koyuyor. Yani karşımızda artık görmezden gelemeyeceğimiz küresel bir gerçeklik var. Peki bunu nasıl okumalıyız? Bu okumayı nasıl insan tasavvuruna yerleştireceğiz? Sözde modern toplumların ölçülebilir yetersizlikler üzerinden kurduğu hiyerarşiye karşılık bizim inanç ve medeniyet dünyamız insanı sahip olduğu yetilerden öte emanet taşıma kabiliyetiyle sorumluluk alma iradesiyle sabır ve dirayet gösterme gücüyle tanımlar. Bu perspektiften baktığımızda da engel dediğimiz alan toplumun vicdanını, adalet duygusunu ve merhamet ufkunu test eden bir zemin oluşturur. Nitekim kimi eksiklikler, bedensel veya duyusal farklılık olarak fark edilirken kimi eksiklikler merhametsiz bir bakışta ilgisiz bir kalpte yanı başımızdaki yükü görmezden gelen bir zihinde gizlidir. Bize düşen görüp de görmeyen duyup da duymayan hissedip de hissedemeyen bütün eksiklik biçimlerini birlikte düşünmek kendi halimizi de o terazide tartmaktır. Çünkü asıl mesele, engelli kardeşlerimizi hayatın içine almak kadar da kendi kalbimizin etrafını ördüğümüz görünmez engelleri de kaldırmaktır" şeklinde konuştu.



"Çoğu zaman biz ve onlar diye iki ayrı dünya kuruyoruz"


Kullanılan her kelimenin kişinin kendisine de ayna tuttuğunu belirten Bakan Tekin, "Kullandığımız her kelime karşımızdakine olduğu kadar kendi kendimize de ayna tutar. Günlük dilde engelli derken bilemin içinde saklı duran o engelin farkında olmadan aramızda koyduğumuz mesafeyi çizdiğimiz görünmez sınırları görmek zorundayız. Çoğu zaman fark etmeden biz ve onlar diye iki ayrı dünya kuruyoruz. İnsanı bir eksiklik üzerinden tanımlayan bir dili içselleştiriyoruz. Oysa yapmamız gereken tek şey tarihimizin kültürümüzü geleceklerimizin, insanlığımızı öncelemektir. İnsan hep beraber şuurlu bir biçimde inşa etmektir. Engelliliğin çok güçlü bir sosyal boyutu olduğunda biliyoruz, bedeninde veya duyularında yoksunluk taşıyan evlatlarımızın yanında onların bakım yükünü taşıyan sessizce omuzlayan anneler, babalar, kardeşler var. Bu yük bir ailenin sabrına ve imkanlarına terk edildiğinde ortaya çıkan şey bireysel bir sorun değil, yapısal bir adaletsizliktir. Sosyal devletin ve toplumun ortak sorumluluğu bu yükü tek başına ailelerine omuzuna bırakmamak kamusal politikalarla yerel yönetimlerle eğitim ve istihdam alanındaki düzenlemelerle paylaşmak, hayatı herkes için erişilebilir kılmaktır" şeklinde konuştu.



"Engelliliği merhamet söylemine sıkışmış bir başlık olmaktan çıkardık"


Dili dönüştürmek, bakışı düzeltmek, kamu politikalarını ve mevzuat metinlerinde bu hassasiyeti büyütmenin önemine vurgu yapan Bakan Tekin şöyle devam etti:


"Dilimizi dönüştürmek, bakışımızı düzeltmek, kamu politikalarımızı ve mevzuat metinlerimizde bu hassasiyeti büyütmek, bu yüzden çok önemlidir. İşte bu değerler ifade ettiği bu felsefemin, Türkiye’de de Cumhurbaşkanımızın liderliğinde bilhassa son 20 yılda her alanda olduğu gibi engellilik alanında da önemli önemli bir zihniyet dönüşümüne şahitlik etti. Engelliliği merhamet söylemine sıkışmış bir başlık olmaktan çıkardık ve insan onurunu merkeze alan hak temelli bir noktaya taşıdık. Ben bu felsefe değişikliğinden dolayı bu anlayış değişikliğinden dolayı sayın Cumhurbaşkanımızı huzurlarınızda bir kez daha teşekkür etmek istiyorum."



"AK Parti hükümetleri döneminde güçlenen bu hak temelli anlayış, medeniyet mirasımızın güncel ve kararlı bir yorumudur"


AK Parti hükümetleri döneminde sosyal devlet anlayışının; medeniyet mirasının güncel ve kararlı bir yorumu olduğuna vurgu yapan Bakan Tekin, "Bizler de Milli Eğitim Bakanlığı olarak geçtiğimiz eğitim öğretim yılından uygulamaya koyduğumuz Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli de bu yorumun eğitim alanındaki çerçevesini oluşturacak ve onu kurumsallaştıracak. Her bir çocuğumuzu hangi gelişim özelliğine sahip olursa olsun bu medeniyet tasavvurunun saygın bir öznesi olarak gören engellilik karşısındaki hak, adalet ve merhamet ölçülerimizi nesiller boyu taşıyacak bir eğitim iklimine dönüştürmeyi hedefliyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı olarak bizler eğitim politikalarımızı farklı girişim özelliklerine ve ihtiyaçlara sahip çocuklarımızı kuşatacak şekilde tasarlıyor, özel eğitim ihtiyacı olan evlatlarımızı, sistemin merkezinde konumlandırıyoruz. Onlara sunulan her imkanın, bu ülkenin eğitim sisteminin adalet duygusunun insan onu saygısının ve sosyal devlet ilkesine bağlı olduğunun somut bir göstergesi olarak görüyoruz. Özel eğitim hizmetlerimizi en az sınıflandırılmış eğitim ortamı ilkesine göre kurguluyoruz. Akranlarıyla yan yana okuyan kaynaştırma ve bütünleştirme öğrencilerimiz bu sistemi demin ana omurgasını teşkil ediyor" diye konuştu.


Konuşmaların ardından Emine Erdoğan ve beraberindekiler kampüsün açılış kurdelesini kesti. Hatıra fotoğrafı çektirilmesinin ardından Emine Erdoğan, kampüsü gezerek öğrencilerle sohbet etti. Recep Asaf isminde otizmli çocuğa eşlik ederek birlikte oyun oynadı.


Kitap etkinliğinde okuma yapan çocukları da dinleyen Emine Erdoğan, Sıfır Atık sergisini gezdi. Öğretmenler odasında öğretmenlerle bir araya gelen Erdoğan, porsuk ağacı dalından köklendirilen fideyi kampüs bahçesine dikti. 10 metrekare alana inşa edilen Özel Eğitim Kampüsünde orta ve ağır düzeyde özel gereksinimli öğrenciler eğitim görüyor. Kampüste özel eğitim anaokulu, özel eğitim uygulama okulunun (1. 2. ve 3. kademe) yanı sıra konferans salonu, yemekhane, kapalı yüzme havuzu, sera alanları ve spor sahaları yer alıyor.



Emine Erdoğan, Karadeniz Ereğli’de özel eğitim kampüsünün açılışına katıldı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Muğla MTK Koleji’nden Cazda Zirve: Timuçin Şahin Quartet feat. Greg Osby konseri izleyenleri büyüledi MTK Koleji organizasyonuyla, 18 Aralık Perşembe akşamı MSKÜ A Salonu’nda gerçekleştirilen ‘Timuçin Şahin Quartet feat. Greg Osby Konseri’, Kolejin Kurucu Şirketi olan Muyabir A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Ali Özden Gürbüz’ün yaptığı açılış konuşmasıyla başladı. Gürbüz konuşmasında okulun global vizyonunu, akademik başarılarının yanı sıra spora ve sanata verdikleri önemi vurguladı. Etkinlik, sanatseverlere unutulmaz bir gece yaşattı. Uluslararası caz sahnesinin dört usta ismini bir araya getiren konser, yoğun ilgiyle karşılandı; salon tamamen doldu, izleyiciler performans boyunca büyülenmişçesine sahneye kilitlendi. Virtüözite ve doğaçlamanın buluşması Sahneye çıkan Timuçin Şahin (gitar), Greg Osby (alto saksofon), Michal Baranski (kontrbas) ve John Hadfield (davul), teknik ustalıkları ve özgün besteleriyle izleyicilere sınırları zorlayan bir müzik deneyimi sundular. Yaklaşık 20 yıl sonra yeniden bir araya gelen Şahin ve Osby, sahnede adeta zamanın ötesine geçti. Salonun nabzı yükseldi Etkinlik öncesinde büyük bir heyecanla beklenen konser, MTK Koleji’nin kültür-sanat vizyonunu bir kez daha ortaya koydu. Öğrenciler, veliler, öğretmenler ve bölge halkından oluşan geniş katılım, salonu tamamen doldurdu. Dinleyiciler, performans boyunca hem müziğin hem atmosferin etkisiyle duygusal anlar yaşadı; birçok kişi konseri kayıt altına alarak bu özel geceyi ölümsüzleştirdi. Kolejden sanata destek mesajı MTK Koleji yetkilileri, konser sonrası yaptıkları açıklamada, "Sanatın evrensel dilini öğrencilerimizle buluşturmak bizim için bir sorumluluk. Bu tür etkinliklerle hem kültürel gelişimi destekliyor hem de dünya sahnesinden isimleri yerel izleyiciyle buluşturuyoruz" ifadelerine yer verdi. Sanatın ışığında bir gece Konser, sadece bir müzik etkinliği değil; aynı zamanda kültürel bir buluşma, estetik bir deneyim ve toplumsal bir paylaşım alanı oldu. MTK Koleji’nin bu vizyoner yaklaşımı, sanatın eğitime ve topluma olan katkısını bir kez daha gözler önüne serdi.
Kırşehir Mezun olduğu okulda teknoloji bağımlılığından kurtulma yollarını oyunla anlattı Kırşehir’de Matematik Öğretmeni Mehmet Gönen; mezun olduğu Cumhuriyet İlköğretim Okulu’nda düzenlenen konferansta öğrencilerle bir araya geldi. Sosyal medya üzerinden çocukların eğitimi amacıyla içerikler üreten Gönen, ilkokul çocuklarına yönelik yazdığı çocuk edebiyatı kitaplarıyla da dikkat çekiyor. Yıllar sonra mezun olduğu okulda düzenlenen konferansta öğrencilerle buluşan Gönen; yazdığı kitapların içeriğinin tamamen çocukların teknoloji bağımlılığından kurtulmasına yönelik olduğunu kaydetti. Kendi başarı ve başarısızlıklarından yola çıkarak çocuklara rehberlik ettiğini ifade eden Gönen; teknolojinin tamamen yasaklanması yerine, çocukların kendi özelliklerini ortaya çıkarabilecekleri bir beceri aracı olarak kullanılmasının önemine vurgu yaptı. Konferans sonrası açıklamalarda bulunan Okul Müdür Yardımcısı Cahide Karakaş, bu tür etkinliklerin öğrenciler üzerinde olumlu etkiler bıraktığını belirterek, "Bu tür buluşmalarla çocukların hayallerinin peşinden koşmasını istiyoruz" dedi. Konferansa katılan öğrenciler ise teknoloji bağımlılığı konusunda bilinçlendiklerini ifade ederek, verilen bilgiler sayesinde bu alışkanlıktan kurtulacaklarına inandıklarını belirtti. Düzenlenen konferansın, öğrencilerin teknolojiyle olan ilişkilerini yeniden değerlendirmelerine katkı sağladığı belirtilirken, Gönen öğrenci velileriyle de bir araya geldi. (EÖ-TB-
Ankara Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Göktaş, ‘Bizim Çocuklar’ 13’üncü Türkiye Halk Oyunları Yarışması açılışına katıldı Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, devlet himayesindeki çocukların kültürel ve sosyal gelişimlerini desteklemek amacıyla düzenlenen ‘Bizim Çocuklar 13’üncü Türkiye Halk Oyunları Yarışması’nın açılış törenine katıldı. Bakan Göktaş, Saray Engelsiz Yaşam Bakım, Rehabilitasyon Merkezinde Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğünce düzenlenen ‘Bizim Çocuklar’ 13’üncü Türkiye Halk Oyunları Yarışması’nın açılışında 9 farklı ilden yöresel oyunlarını sergileyecek devlet himayesindeki çocuklarla bir araya geldi. Göktaş, salona girişinde devlet himayesi altındaki çocuklardan oluşan İstanbul Ritim Grubu’nun gösterisiyle karşılandı. Kocaeli takımının horon gösterisini izlemesinin ardından konuşan Göktaş, Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile Türkiye Halk Oyunları Federasyonu Başkanlığı arasındaki imzalanan protokol kapsamında geçmişin, kültürün en kıymetli değerlerini aktarmaya yönelik önemli bir çalışma gerçekleştirildiğini ifade etti. "Bu yarışmanın birincisi her birinizsiniz" Çocuklara, "Sizler bizim gururumuzsunuz" diyerek seslenen Göktaş, şunları kaydetti: "Her biriniz yaşadığınız illerde, o ilin kültürüne ait aslında geçmişte atalarımızın sahip çıktığı değerleri yaşatıyorsunuz. Hem değerlerimizi, hem geçmişimizi, hem kültürümüzü, hem tarihimizi en güzel şekilde sizler yansıtıyorsunuz. Bu yarışmanın birincisi her birinizsiniz. Hepiniz bizim gönlümüzün şampiyonusunuz. Hepiniz pırıl pırılsınız. Sizler bizim geleceğimizsiniz. Bu sadece bir dans gösterisi değil; kültürümüze sahip çıkmaktır. Sizlerin kişisel gelişiminize de çok büyük katkı sağlayacaktır. O yüzden bu yarışmalara katılmak sizler için çok büyük bir başarı. Bizler her birinizle gurur duyuyoruz." Konuşmaların ardından Türkiye Halk Oyunları Federasyonu Başkanı Hüseyin Güler, Bakan Göktaş’a Anadolu kadınının gücünü temsil eden figürü hediye etti. Yarında devam edecek yarışma kapsamında 9 farklı ilden gelen ekipler, kendi yörelerine ait halk oyunlarını sergileyecek. Yarışmada dereceye girenlere madalyaları takdim edilecek.
İstanbul RAMS Global, İtalyan lüks moda markası ETRO’ya stratejik ortak oldu RAMS Global, Swinger International ve SRI Group, ETRO’nun çoğunluk hissedarı L Catterton ile yakın iş birliği içinde, markanın geleceğini destekleyen uzun vadeli stratejik ortaklar arasına katıldı. İtalyan lüks moda ve yaşam tarzı markası ETRO, köklü tasarım mirasına sadık kalarak küresel ölçekte yeni bir büyüme dönemine adım atıyor. Marka, bu yeni fazda; uzun vadeli vizyonu, endüstriyel uzmanlığı ve uluslararası deneyimi bir araya getiren güçlü bir ortaklık yapısıyla yoluna devam edecek. Bu kapsamda RAMS Global, Swinger International ve SRI Group, ETRO’nun çoğunluk hissedarı L Catterton ile yakın iş birliği içinde, markanın geleceğini destekleyen uzun vadeli stratejik ortaklar arasına katıldı. Bu gelişme, markanın üretici kimliğini ve kültürel DNA’sını koruyarak daha geniş bir küresel ölçekte konumlanmasını hedefleyen dönüşüm sürecinin doğal bir adımı olarak hayata geçirildi. Miras, süreklilik ve küresel vizyon Yapılan açıklamaya göre, yeni ortaklık yapısı; ETRO’nun özgün tasarım mirasını, çağdaş lüks anlayışıyla buluşturmayı amaçlıyor. Marka, yeni dönemde yalnızca moda alanında değil; yaşam tarzı, kültür ve deneyim odaklı alanlarda da daha bütüncül ve güçlü bir küresel marka kimliğiyle ilerlemeyi hedefliyor. Markanın son yıllardaki dönüşümüne liderlik eden Etro CEO’su Fabrizio Cardinali, görevine devam ederek markanın stratejik yol haritasının uygulanmasına öncülük etmeyi sürdürecek. Cardinali’nin liderliği altında güçlenen kurumsal yapı, üretici yaklaşım ve marka dinamizmi, markanın yeni döneminin temel dayanakları olmaya devam edecek. Fabrizio Cardinali konuya ilişkin değerlendirmesinde şunları söyledi: "Markamız son yıllarda önemli bir dönüşüm sürecinden geçti. Bu yeni dönemde Faruk Bülbül ile birlikte çalışacak olmaktan büyük memnuniyet duyuyorum. Kendisi, markamızın uzun vadeli vizyonunu ve kültürel mirasını derin bir anlayışla sahiplenen bir lider." Yönetimde yeni dönem: Uzun vadeli liderlik Açıklamaya göre, markanın bu yeni büyüme fazında RAMS Global CEO’su Faruk Bülbül, ETRO Yönetim Kurulu Başkanı olarak atanacak. Bu atama, markanın günlük operasyonlarından ziyade; uzun vadeli strateji, küresel genişleme ve marka vizyonu alanlarında güçlendirilmesini hedefleyen çağdaş bir yönetim anlayışını yansıtıyor. Yeni yönetim yapısı, markanın bağımsız üretici ruhunu ve köklü mirasını korurken, markayı sürdürülebilir ve küresel ölçekte daha güçlü bir konuma taşımayı amaçlıyor. "ETRO’nun geleceği vizyon, kültür ve süreklilik üzerine kurulu" RAMS Global CEO’su Faruk Bülbül, yeni döneme ilişkin değerlendirmesinde şunları söyledi: "ETRO, yalnızca bir moda markası değil; kültürü, tasarımı ve yaşam tarzını temsil eden güçlü bir miras. Bu yolculukta hedefimiz, markanın ruhuna sadık kalarak markayı küresel ölçekte daha görünür, daha etkili ve daha sürdürülebilir bir konuma taşımak. Bu ortaklığı kısa vadeli bir yatırım değil; uzun vadeli bir vizyon ve değer ortaklığı olarak görüyoruz." L Catterton Europe Yönetici Ortağı Luigi Feola ise şu değerlendirmede bulundu: "Marka, son yıllarda güçlü bir ivme yakalayarak marka değerini ve kurumsal altyapısını önemli ölçüde güçlendirdi. RAMS Global, Mathias Facchini ve Giulio Gallazzi’yi; uzun vadeli bakış açıları, endüstriyel deneyimleri ve küresel ağlarıyla markanın gelecek vizyonuna katkı sunacak stratejik ortaklar olarak aramızda görmekten memnuniyet duyuyoruz. Faruk Bülbül’ün Yönetim Kurulu Başkanı olarak ETRO’nun bir sonraki büyüme aşamasında önemli bir rol üstleneceğine inanıyoruz."
Samsun Samsun TSO Başkan Yardımcısı Beytekin: "Önceliğimiz, üretim ve ihracat gücümüzü artırmak" "İhracatın Finansmanı Buluşmaları"nda konuşan Samsun Ticaret ve Sanayi Odası (TSO) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Kadir Beytekin, "Oda olarak önceliğimiz, üretim ve ihracat gücümüzü artırmak, girişimcilerimize rekabet avantajı kazandıracak çözümleri üyelerimizle buluşturmak ve şehrimizin Türkiye’nin dış ticaret hedeflerine daha güçlü katkı sunmasına öncülük etmektir" dedi. İhracatçıları ve finans sektörü temsilcilerini bir araya getiren "İhracatın Finansmanı Buluşmaları", Samsun Ticaret ve Sanayi Odası ev sahipliğinde gerçekleştirildi. Beytekin: "Önceliğimiz, üretim ve ihracat gücümüzü artırmak" Etkinliğin açılış konuşmasını gerçekleştiren Samsun TSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Kadir Beytekin, Samsun’un, güçlü üretim altyapısı, lojistik avantajları ve hızla büyüyen ihracat kapasitesiyle Karadeniz’in yükselen ticaret merkezlerinden biri olduğunu belirterek, "Sanayicimizin ve ihracatçımızın finansmana erişimini kolaylaştıracak araçların sahada anlatılması, bankacılık sistemi ile reel sektörün doğrudan temas kurması son derece değerli. Bugün burada amaç; firmalarımızın ihtiyaç duyduğu finansman imkanlarına en doğru ve en hızlı şekilde ulaşmasını sağlamak, yeni pazarlara açılma süreçlerini desteklemek ve ihracatta sürdürülebilir büyümeyi teşvik etmektir. Paydaş kurumlarımızla birlikte yürütülen bu programın Samsun iş dünyasına önemli katkılar sağlayacağına inanıyoruz. Samsun TSO olarak önceliğimiz, üretim ve ihracat gücümüzü artırmak, girişimcilerimize rekabet avantajı kazandıracak çözümleri üyelerimizle buluşturmak ve şehrimizin Türkiye’nin dış ticaret hedeflerine daha güçlü katkı sunmasına öncülük etmektir. Bu değerli etkinlikte emeği geçen tüm kurumlarımıza teşekkür ediyor, firmalarımıza hayırlı olmasını diliyorum" diye konuştu. "Finansmana erişim son derece değerli" Karadeniz Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Eren Günhan Ulusoy ise yaptığı konuşmada, ihracatın, ülke ekonomisi için lokomotif görevi gördüğüne vurgu yaparak, "Türkiye ancak üretim ve ihracatla büyüyerek kalkınma yolculuğunda arzu ettiğimiz seviyelere ulaşabilecektir. Samsun, başta otomotiv, hububat, su ürünleri, çelik, elektrik ve elektronik sektörleri olmak üzere yıllık yaklaşık 1,6 milyar dolar ihracat gerçekleştiren önemli bir ihracat kenti konumunda yer almaktadır. İhracatçılarımızın son dönemdeki ortak sorunlarının en önemlilerinden birisinin finansmana erişimde yaşanan zorluklar olduğu bilinen bir gerçektir" ifadelerini kullandı. "İhracatın Finansmanı Buluşmaları", "Bankacılık ve Finans Paneli" ile sona erdi. Büyük ilgi gören etkinliğe yaklaşık 200 ihracatçı katıldı.