- 23 Şubat 2023 Perşembe 09:47

Enkazda 63 saat kalan lise öğrencisi yaşadıklarını anlattı

A
A
A
Enkazda 63 saat kalan lise öğrencisi yaşadıklarını anlattı

Hatay Antakya’da 5 katlı apartmanın enkazından 63 saat sonra çıkartılan lise öğrencisi Gürkan Öztürk enkaz altında kaldığı günleri anlattı.

Hatay Antakya’da 5 katlı apartmanın enkazından 63 saat sonra çıkartılan lise öğrencisi Gürkan Öztürk enkaz altında kaldığı günleri anlattı. Adana Şehir Hastanesindeki tedavisinin ardından Ceyhan KYK Yurduna yerleştirilen Öztürk, birdenbire her şeyin üstüne yıkıldığını, koltuğu çekmesinin hayatını kurtardığını belirterek, "En son ailem için videolar çekmeye başladım. İçliğimin içerisine telefonumu bırakarak enkazdan çıkarılırsam ailem içeride sakin kaldığımı, mutlu kaldığımı görsün istedim" dedi.


Hatay’da yaşayan Gürkan Öztürk, Kahramanmaraş merkezli 2 büyük depreme, dershanesine yakın olduğu için kaldığı dedesinin evinde yakalandı. Öztürk’ün kaldığı Ürgen Paşa Mahallesi Altıneller Sitesi B Blok zemin katta bulunan ev ilk depremde çöktü. Enkaz altında 63 saat geçiren Öztürk, ekipler tarafından kurtarıldı. Enkaz altında yaşadıklarını anlatan depremzede Gürkan Öztürk, “Hatay’da depremden 63 saat sonra enkazdan çıktım. Dershanem dedemin evinin karşısında olduğu için dedemlerin evinde tek başıma kalıyordum. Maalesef ki ülkemizi etkileyen bu olayda ben de diğer depremzedeler gibi enkaz altında kaldım. Şuan çok şükür iyi durumdayım. Deprem anında saat 4 sularındaydı, uykum hafif olduğu için depremle birlikte yerin titreme sesini duydum. Ben tek kaldığım için ilk başta hırsız geldi sandım korktum. Birden bire uyandım direkt telefonumu aldım saat 4’ü 17 geçiyordu ve birden bire yerler titremeye başladı, telefonumun şebekesi gitti. Ben zemin katta oturuyordum. Son çabamla birlikte ezilme korkusuyla bayağı da sallanıyor zaten, yandaki çekyatı kendi çekyatımın kenarına çektim. Yanımda bir sehpa vardı üzerinde cam bardağım falan vardı onlara tekme atıp karşıya fırlattım. O can havliyle içeriye atlarken birden bire tüm duvarlar her şey üstüme yıkıldı" dedi.



"Koltuğu çekmem hayatımı kurtardı"


Öztürk, o anı hatırlayamadığını ifade ederek, "Ondan sonra sanki kaç saat baygınlık geçirmiş olabilirim. Kendimi içeride uzun bir zaman kalabilecek şekilde şartladım. İlk başta sadece ilk gün elimi hareket ettirebileceğim alan vardı. Küçük küçük taşları teker teker alarak çekyatın altına doldurdum. Çekyatın çökmesinden korkuyordum, hem de kendime yaşam alanı açmaya çalıştım. Telefonumun yanımda olması çok iyiydi. O anla birlikte kendime küçük bir üçgen oluşturdum ve gerçekten o koltuğu çekmeseydim o duvarın patlamasıyla birlikte zaten o koltuk ileriye gitmişti. Benim V şeklinde yapmış olduğum koltuk, L şekline dönmüştü. Hani o küçücük bir koltuğu çekmem benim orada hayatımı kurtardı. O bir günün sonunda ellerimi, omuzlarımı oynatabilecek kadar alan oluşturdum. Çünkü o alan benim için çok önemliydi. Çekyatın köşesinde yatıyordum, eğer üstüme bir moloz parçası veya başka bir şey düşerse belki de kurtulma şansım olmayacaktı" şeklinde konuştu.



"Ailem, içeride sakin, mutlu kaldığımı görsün istedim"


Sıkışmaktan çok korktuğunu, ulaşılamaz bir yerde olduğunu anlatan Gürkan Öztürk, "Yerin içinde olduğum için sürekli deprem sesini alıyorsun. Yerin altında bir şeyler patlıyor ve yer sarsılıyor. İlk başlarda alanım kısıtlıyken telefon yanımdayken video çektim. İnsanlar demişler; telefonu neden iletişim kurmak için kullanmadı diye. Ben telefonu iletişim kurmak için kullandım, gerekli acil numaralara mesaj attım, adresime varana kadar her şeyi teker teker yazdım. Maalesef ki bulunduğumuz bölgede 5 gün sonra telefon şebekesi gelmeye başlamış. Tüm çabalarım boşa çıktı, ben de öğleden sonra deprem olunca yerin içinde bayağı kaydım. İnsan toprağın içine kaydığını hissettiği an bütün umudunu kaybediyor. Kendi kendime bir iki güne çıkarım diye düşünüyordum. Daha sonra telefonumu beklemeye almıştım iletişime girmek için. En son ailem için videolar çekmeye başladım. Onları çektikten sonra üzerimde içliğim vardı, hatta şimdi de üzerimde. O içliğimin içerisine telefonumu bırakarak enkazdan çıkarılırsam ailem içeride sakin kaldığımı, mutlu kaldığımı görsün istedim" ifadelerini kullandı.



"Benim için canlarını riske atıp yerin 4 metre altından kurtarıp çıkardılar"


Daha önce 1998 depreminde 2 hafta enkaz altında kalan birinin kurtarıldığını internetten izlediğini ifade eden Öztürk, "Dedim ki Gürkan madem 2 gün kaldın, insanlar demek ki buna dayanabiliyor. Dedim ki Gürkan, sen daha buradasın, ona göre kendimi, zihnimi şartladım. Enkaz altında kendimi yormayacak şekilde zamanımı geçirmeye çalıştım. İBAK ve Beşiktaş Arama Kurtarma ekipleri sağ olsunlar, onlar canlarını riske atıp beni kurtardılar. Hepsine minnettarım, bu bahsettiğim kurtarma ekipleri benim için canlarını riske atıp yerin 4 metre altından kurtarıp çıkardılar. Polis ve jandarma görevlilerimiz, beni çıkaran kurtarma ekiplerine hepsine çok teşekkür ediyorum. Zor bir süreçti ama içerideyken bunları düşünemiyorsun, beynin sadece yaşamaya şartlanmış. Nasıl çıkabilirsin, nasıl en düşük enerjiyle hayatta kalabilirsin. Çok şükür ben atlattım ve burnum bile kanamadı, o bakımdan çok mutluyum. Şu an Ceyhan KYK Yurdunda kalıyorum. Sağ olsun devletimiz başta olmak üzere yardımda bulunan insanlarımıza ve yardım kuruluşlarımıza teşekkür ediyorum. Şu anda burada sıcak bir yatağım var, sabah akşam yemek saatlerimiz var. Duş alabileceğimiz, elimizi, yüzümüzü yıkayabileceğimiz yerlerimiz var" diye konuştu.



"Betonun üzerine eğildim, taşlarla işaret vermeye başladım, sonunda Gürkan’dan dönüş geldi"


Enkaz altından 63 saat sonra kurtarılan Gürkan Özürk’ün babası Ertuğrul Öztürk ise “6 Şubat’ta Antakya merkezde depreme yakalandık. Gürkan’ın dershanesi dedesinin evine yakın olduğu için orada ders çalışmak için kalıyordu. Hemen Gürkan’ın olduğu binaya zor şartlarda gitmeye çalıştık. Binaya vardığımızda çökmüştü. Yüksek zemin katta bulunuyordu. Orası da çökmüş yerle bir olmuştu. Gürkan’ın bulunduğu zemin katın yerine 3’üncü kat gelmişti. Biraz zaman geçti ben betonun üzerine eğildim, taşlarla işaret vermeye başladım. İlk sefer 20, 30 sefer taşları vurdum dinledim dinledim. Sonunda bana Gürkan’dan dönüş geldi. O bize bir kıvılcım oldu. Gürkan çıkana kadar 15 dakikada bir sürekli haberleştim, iyi ki de bana dönüş yaptı. Demek ki oradaki mücadelesiyle kendisi de rehavete kapılıp uykuya veya baygınlık aşamasına gelmedi. Bu süreci de rahat bir şekilde yürüttü. Oraya rütbeli askerlerimiz geldi, beraberinde AFAD yetkilileri, kurtarma ekipleri geldi, devletimiz oradaydı onlara çok teşekkür ediyorum. Üçüncü gününe kadar biz mücadelemizi yaptık, ondan sonra devletimiz oradan aldı uçakla Adana Şehir Hastanesine götürdüler. Oradan da sağlık kontrollerini tamamlayıp, hastaneye yakın olalım diye Ceyhan’a yolladılar. Şu an Ceyhan KYK Yurdundayız, burada da çok şükür şartlarımız çok iyi, burada yardım eden gönüllü devlet erkanımıza çok teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bingöl Bingöl’de gençlere ve ailelere yönelik farkındalık konferansları düzenlendi Bingöl’de 2025 Aile Yılı faaliyetleri kapsamında, gençlere ve ailelere yönelik farkındalık konferansları düzenlendi. 2025 Aile Yılı faaliyetleri kapsamında, Bingöl Valiliği himayelerinde İl Milli Eğitim Müdürlüğü koordinesinde gençlere ve ailelere yönelik bir dizi farkındalık etkinlikleri gerçekleştirildi. Programların ilk ayağı, merkezde lise öğrencilerine yönelik olarak düzenlendi. ’Ben Gelmiyorum, Sen Getiriyorsun’ başlıklı konferansta Ahmet Sula, emniyet teşkilatındaki mesleki birikimini sanat, edebiyat ve insan psikolojisiyle harmanlayarak gençlerle paylaştı. Programda; içsel yolculuk, yaşam farkındalığı, değerler, öz saygı ve kişisel sorumluluk konuları ele alındı. Aynı başlıkla düzenlenen ikinci konferans ise farklı liselerden öğrencilerin katılımıyla gerçekleştirildi. Programda gençlerin özgüven kazanmaları ve hayatlarına bilinçli şekilde yön vermeleri vurgulandı. Öğrencilere yönelik konferansların ardından ailelere özel olarak "İnSANA Yolculuk" başlıklı bir program düzenlendi. Programda aile içi iletişim, empati, kuşak farklılıkları, dijital çağın aile yapısına etkileri ve değer aktarımı konuları ele alındı. Konferans dizisinin son ayağı ise Genç ilçesinde gerçekleştirildi. "Ben Gelmiyorum, Sen Getiriyorsun" başlıklı konferansta Ahmet Sula, gençleri düşünmeye, sorgulamaya ve üretmeye teşvik etti.
Çanakkale Çanakkale’de 5 kişinin ölümüyle sonuçlanan kaza genç çifti birbirinden ayırdı Çanakkale’de 5 kişinin hayatını kaybettiği ve 1 kişinin yaralandığı kaza, 5 ay önce evlenen Neslihan ve Mustafa Soysal çiftini birbirinden ayırdı. Kaza, gece saat 02.30 sıralarında Lapseki-Çanakkale kara yolunda meydana geldi. Sürücüsünün kimliği henüz belirlenemeyen 35 APD 325 plakalı otomobil, iddiaya göre polisin ’dur’ ihtarına uymayarak kaçmaya başladı. Polisle kovalamacaya giren otomobil Kangırlı sapağında ters yöne girip, o sırada Lapseki istikametinden gelen 17 LP 800 plakalı otomobile çarptı. Kazayı gören diğer sürücüler durumu 112 Acil sağlık ekiplerine bildirdi. İhbar üzerine olay yerine çok sayıda ambulans ve itfaiye ekibi sevk edildi. Kaza sonucunda iki otomobildeki 5 kişi hayatını kaybederken, 1 kişi ise yaralandı. Kazada, 35 APD 325 araçta bulunan Nuray Tekin, Osman Göksu, Doğuran Samet Eğer hayatını kaybetti. Mustafa Soysal idaresindeki 17 LP 800 plakalı araçta bulunan Neslihan Soysal ve Hanife Soysal hayatını kaybederken sürücü yaralandı. Ambulansla hastaneye kaldırılan sürücü taburcu edildi. Genç kadın da hayatını annesi gibi trafik kazasında kaybetti Kazada hayatını kaybeden edebiyat öğretmeni Neslihan Soysal’ın annesi Feray Akın’ı 2017 yılında Muğla’da Anneler Günü gezisinde trafik kazasında, babasını ise 2020’de kaybettiği öğrenildi. Neslihan Soysal’ın 5 ay önce evlendiği eşi Mustafa Soysal ise kazadan yaralı olarak çıktı.
Tekirdağ Tekirdağ’da hamsi izdihamı: 3 ton hamsi dağıtıldı Tekirdağ’da düzenlenen "2. Hamsi ve Mıhlama Festivali"nde yaklaşık 3 ton hamsi ücretsiz dağıtılırken, alanda uzun kuyruklar oluştu. Karadeniz İlleri Kültür, Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’nce Karadeniz Mahallesi’nde gerçekleştirilen festival yoğun ilgi gördü. Festival alanına gelen vatandaşlar, Trabzon ekmeği, Akçaabat köftesi, Vakfıkebir tereyağı başta olmak üzere Karadeniz Bölgesi’ne özgü ürünlerin yer aldığı stantları gezdi, kemençe eşliğinde horon oynadı. Hamsi için metrelerce kuyruk Festival kapsamında kurulan ızgaralarda pişirilen yaklaşık 3 ton hamsi vatandaşlara ücretsiz olarak ikram edildi. Hamsiden tatmak isteyenler uzun kuyruklar oluştururken, oluşan kalabalık dronla havadan görüntülendi. Dernek Başkanı Muharrem Akyüz, gazetecilere yaptığı açıklamada, 10 bin kişilik hamsinin festival alanında hazırlandığını söyledi. Akyüz, "Burada hamsi bir temsil. Önemli olan aynı çimende buluşmak. Karadeniz’in gücü, bizim kardeşliğimiz, hamsi ve mıhlamanın birleştiriciliği. Herkesi bekliyoruz" dedi. Etkinliğe İstanbul, Çanakkale, Edirne ve Kırklareli’nden de katılım olduğunu belirten Akyüz, festivalin kente ekonomik katkı sağladığını vurgulayarak, "Bütün oteller dolu. Akşam gezdim, dolaştım. Bu tip hareketin her yere katkısı var. Bunların artması lazım. Her şeyden önemlisi bütün Türkiye burada. Türkiye’nin renklilikleri ve farklılıkları burada herkes aynı horon halkasında buluşuyorlar. Kimse kimseyi ayırmaksızın aynı tencereden mıhlamayı ve aynı ızgarada pişen hamsiyi bölüşüyoruz. Bu çok güzel bir şey" ifadelerini kullandı. Hamsi ve Mıhlama Festivali, bu gece düzenlenecek Selçuk Balcı konseriyle sona erecek.