YEREL HABERLER - 24 Şubat 2014 Pazartesi 09:34

Dünyada 1 Milyar Kişi Yüksek Tansiyona Karşı Mücadele Veriyor

A
A
A
Dünyada 1 Milyar Kişi Yüksek Tansiyona Karşı Mücadele Veriyor

Acıbadem Adana Hastanesi Kardiyoloji Bölümü Başkanı Prof.Dr. Mustafa Kemal Batur, dünyada 1 milyar kişinin yüksek tansiyonla mücadele ettiğini, Türkiye'de ise çoğunu erkeklerin oluşturduğu 18 milyon kişinin yüksek tansiyon hastası olduğunu söyledi.
Batur, yaptığı açıklamada, hipertansiyonun günümüzün en önemli hastalıklarından biri olduğunu ifade ederek şöyle dedi: "Dünyada yaklaşık 1 milyar kişi, yüksek tansiyona karşı mücadele veriyor. Türkiye’de ise çoğunu erkeklerin oluşturduğu 18 milyona yakın hipertansiyon hastası var. Bu kişilerin beşte biri hastalığından habersiz yaşıyor! Üstelik tansiyon ölçümlerinin çoğu da hatalı yapılıyor."
Yüksek tansiyonun dünyada ve ülkemizde hızla arttığına dikkat çeken Batur, şunları kaydetti:
"2000’li yıllarda yapılan araştırmalara göre, dünyada 45 yaşın üzerindeki erişkinlerde hipertansiyon hasta sayısı 1 milyona dayandı. Bu rakamın 2015 yılında 1.5 milyara ulaşacağı tahmin ediliyor. Ülkemizde yüksek tansiyona karşı farkındalık oluşturma çalışmaları sayesinde farkındalık, eskiye oranla 3 kat artarak yüzde 55’e yükseldi. Bu sayede hipertansiyon hastalarının yüzde 47,5’i ilaç kullanıyor. Ama bu konuda hâla yapılması gerekenler var. Çünkü her 5 yüksek tansiyon hastasından biri hastalığını bilmediği gibi, bilenler de kendi tansiyonlarını doğru ölçemiyor."
Hipertansiyonu önlemenin mümkün olduğunu dile getiren Batur, sözlerini şöyle sürdürdü: "Hipertansiyon hastalığı yaygınlığının yanı sıra ölümle sonuçlanan kronik hastalıkların da başında geliyor. Bu nedenle hastalığın önlenmesinde başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere hastaneler, dernekler ve vakıflarla birlikte en önemli görevin birinci basamakta sağlık hizmeti veren aile hekimlerine düşüyor. Hipertansiyonun üstesinden gelmek mümkün. Doğru bilgilendirme ve bilinçlendirmeyle bu sorun önlenebilir. Gelişmiş ülkeler hipertansiyon önleme programları ve kampanyalarla bunu başardı. Biz de başarabiliriz."
Batur, hipertansiyonun önüne geçmek için özellikle tuz tüketiminin azaltılması gerektiğinin altını çizerek sözlerine şöyle devam etti: "Yüksek tansiyon, en çok tuzu seviyor. Günde 6 gramdan az tuz tüketilmeli. Yüksek tansiyon oluşumunun önlenmesinde yapılacak en önemli işlerden biri, tuz tüketiminin azaltılmasıdır. Günde en fazla 6 gram tuz alınması gerekiyor. Ancak, sofralarımızdaki yemekler bu miktarın çok üstüne çıkıyor. Ekmeğimizden tabağımızdaki yemeğe kadar her yiyecekte normalin üstünde tuz kullanıyoruz. Bu alışkanlığımıza bir de konserveler ve hazır gıdalarda koruyucu özelliği nedeniyle kullanılan tuzlar da ekleniyor. Bu durum, her yıl binlerce kişinin yüksek tansiyon hastalığıyla tanışmasına neden oluyor."
Yüksek tansiyonun ciddi hastalıklara zemin hazırladığını belirten Batur, şöyle konuştu: "Hipertansiyon birçok organa zarar veriyor. Hastaların felç geçirmesine, kalpte ritim bozukluklarına, diyabete, göz rahatsızlıkları, kalp yetmezliği, kalp damarlarının tıkanması ve daha birçok sağlık sorununa yol açıyor. O yüzden tansiyon deyip geçilmemesi lazım. Bu çok önemli bir halk sağlığı sorunudur."
Batur, yüksek tansiyona karşı tuz tüketiminin yanı sıra her gün düzenli spor yapmak, sağlıklı ve dengeli beslenmek, düzenli tansiyon ölçtürmek, alkol ve sigara kullanmamak, tansiyonun kontrolünde çok önemli faydalar sağladığını sözlerine ekledi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzincan Türkiye’nin canlı ve minarel türleri bu müzede sergileniyor Türkiye’nin ilk doğa tarih müzesi olma özelliği taşıyan Erzincan’ın Kemaliye ilçesindeki Prof. Dr. Ali Demirsoy Doğa Tarihi Müzesi, başta Kemaliye olmak üzere Erzincan ve yurt genelinden canlı ve minarel türlerine ait yaklaşık 5 bin çeşit materyali sergiliyor. Erzincan Kemaliye’deki Prof. Dr. Ali Demirsoy Doğa Tarihi Müzesi, Kemaliyeli olan, Prof. Dr. Ali Demirsoy’un katkıları ile kuruldu. Müzeyle ilgili şu bilgilere yer verildi: “Prof. Dr. Ali Demirsoy Doğa Tarihi Müzesi, Kemaliye ilçesinde kurulan “Doğa Müzesinde Bilimsel Bir Gezinti” isimli proje kapsamında 2009 yılında kuruldu. Müzenin kuruluşuna Prof. Dr. Ali Demirsoy, Prof. Dr. Aydın Akbulut ve Öğ. Gör. Yusuf Durmuş öncelik etti. Bu müzede sergilenen örneklerin önemli bir kısmı 10 ayrı üniversiteden 48 bilim insanının görev aldığı “Kemaliye ve Çevresinin Biyoçeşitlilik Açısından İncelenmesi” projesi kapsamında bölgeden toplanan jeolojik ve biyolojik örneklerden oluşmakta. Kurulduğu tarihten bugüne bölge halkı, öğrenciler ve ekoturizm açısından önemli bir ilgi odağı oldu. Ülkemizin değişik bölgelerinden ve Kemaliye çevresinden alınan mineral, taş, toprak ve her türlü jeolojik materyal MTA’daki uzmanlara teşhis ettirilerek dolabların içindeki raflarda uygun kaplarda sergilenmekte. Türkiye’nin ve dünyanın çeşitli yerlerinden gelmiş mineral, kristal, toprak, kayaç örnekleri sergilenmekte. Kemaliye ve çevresinin Gastropad, Bivalvia ve Echinodermata gruplarına ait fosil örnekleri teşhis edilerek, raflarda sergilenmekte. Bir hücreli bitki ve hayvanların mikroskop altında görüntülerinin sunulduğu bir bölüm bulunmakta. Karasal ekosistemin ilk canlı gruplarından olan likenler doğal ortamına uygun habitat ortamları hazırlanarak sergilenmekte. Yine Kemaliye’den toplanan ve teşhis edilen karayosunu örnekleri sergi panolarına yerleştirilerek sunulmakta. Omurgasızların önemli bir kısmı formol ve alkol içinde kavanozlarda etiketleriyle birlikte sunulmakta. Böceklerin büyük bir kısmı, bilimsel örnek hazırlama yöntemine göre içi boşaltılıp tahnit edilmiş, özel böcek iğnelerine geçirilerek panolarda (müze görsel materyali olarak) ya da parazitlere karşı özel korumalı, çekmeli müze dolaplarında saklanmakta. Müzenin en ağırlıklı kısmını böcekler ve herbaryum materyali oluşturmakta. Bölgenin ve ülkemizin tatlısularında ve denizlerinde yaşayan balık örnekleri çeşitli kimyasal işlemlerden geçirerek (formolalkol) görsel malzemeye dönüştürülerek sergileniyor. Aynı işlem amfibiler için de yapılmıştır. Farklı türlerden oluşan amfibi örnekleri alkollü kaplar içinde ve sergi dolaplarında teşhir edilmekte. Birçok zehirli yılın türünün bulunduğu sürüngen örnekleri de aynı yöntemle görsel malzemeye dönüştürülmüştür. Özellikleri, zehirleri ve korunma önlemleri konusunda bilgiler verilmiştir. Çeşitli fırsatlarla elde edilmiş kuş örnekleri tahnit edilerek sunulmaktadır. Kemaliye ve çevresinden 200 yakın kuş türünün (bir kısmı göçücü, transit) varlığı bilinmektedir. Bu kuş türlerine ilişkin tanıtıcı resimler ve tahnit malzemeleri önemli bir eğitim malzemesi niteliği taşımakta. Türkiye’deki yırtıcıların büyük bir kısmını barındıran yörede, memeliler önemli bir yer tutmaktadır. Soyu tehdit altında olan ayı, kurt, vaşak, sansar, dağ keçisi, porsuk, sincap, yedi uyur, fındık faresi, yer sincabı, çok sayıda küçük memeli ve kemirici türleri yörenin fauna elemanları olarak müzede halkın ve eğitim camiasının hizmetine sunulmuştur. Çeşitli şartlar altında elde edilmiş olan büyük ve küçük memeliler tahnit edilerek üç boyutlu sergilenmiştir. Ayrıca bu memelilerin postları ve bazılarının iskeletleri de sergilenmekte ve tanıtıcı bilgi verilemekte. Kemaliye ve çevresinden teşhis edilen 1000 kadar bitkinin en az yarısı, özellikle soğanlı bitkiler görsel olarak sunulmuştur. Bitkiler müze materyali olarak preslendikten sonra kartonlara yapıştırılmıştır. Bu örneklerin hepsi herbaryum örnekleri olarak özel dolaplarda bilim insanlarının kullanımına açıktır ve sergilenmekte”