ASAYİŞ - 02 Nisan 2012 Pazartesi 13:58

HACZE GİDEN AVUKAT SALDIRIYA UОRADI

A
A
A
HACZE GİDEN AVUKAT SALDIRIYA UОRADI

Adana`da haciz işlemi için gittiği işyerinde borçlu tarafından darp edilen avukat, bugün Adliye önünde meslektaşlarıyla birlikte eylem yaptı. Kendisine saldıran zanlının, nöbetçi savcının talimatıyla ifadesi dahi alınmadan serbest bırakıldığını kaydeden Avukat Kenan İskender, "Sanırım savcı kavgayı, iki tinerci çocuğun kavgası sandı" diyerek tepki gösterdi.
Edinilen bilgilere göre, olay; 30 Mart Cuma günü Adana Organize Sanayi Bölgesi`nde (AOSB) faaliyet gösteren bir fabrikada meydana geldi. Söz konusu fabrikaya `haciz` işlemi için giden avukat Kenan İskender, burada borçlu tarafından saldırıya uğradı. Yüzüne ve vücudunun çeşitli yerlerine darbe alarak, gömleği yırtılan İskender, olay yerinde bulunan yediemin görevlileri tarafından kurtarılırken, Kenan İskender OSB`deki jandarma karakoluna giderek, saldırganlardan şikayetçi oldu. İskender`in iddiasına göre
kendisine saldıran ve jandarma tarafından gözaltına alınan zanlının, nöbetçi savcıyla yapılan telefon görüşmelerinin ardından serbest bırakıldığını öne sürdü.
"ŞAHIS BANA SALDIRIRKEN JANDARMA MÜDAHALEDE BULUNMADI"
Avukat Kenan İskender`e yönelik saldırı, bugün meslektaşları tarafından Adalet Bakanlığı Adan İcra Müdürlüğü Hizmet Binası önünde yapılan eylemle protesto edildi. Cüppeleriyle birlikte eyleme katılan avukatlar, yaşananları sert bir dille kınadı. Haciz işleminin devreye konulmaması için karşı tarafın avukatıyla bağlantıya geçtiğini, ancak herhangi bir sonuç alamadığını anlatan İskender, olay günü fabrikaya gittiğindeyse adeta bir tezgahla karşı karşıya kaldığını öne sürdü. Jandarmayla birlikte fabrikaya
gidip, oradaki trafoya haciz işlemi uygulamak için elektriğin kesilmesini bekledikleri anda yaşanan tartışma yaşandığını ve kendisinin dışarıya çıktığını dile getiren İskender, "Şahıs, jandarmanın gözetimi altındayken birden dışarı çıkıp bana saldırdı. Kaçarken ayağım takılıp yere düştüm. Yerdeyken bana vurmaya devam etti, sağ göğsüme darbe alırken gömleğim de yırtıldı. Buna rağmen jandarma ekipleri yine araya girmedi ve yediemin görevlileri beni kurtardı" dedi.
"HERHALDE SAVCI OLAYI İKİ TİNERCİ ÇOCUОUN KAVGASI OLARAK GÖRDÜ"
Kendisine saldırıda bulunan şahsın, gözaltındayken kalp krizi geçirme numarası yaptığını, yapılan telefon görüşmelerinin ardından da nöbetçi savcının talimatıyla ifadesi dahi alınmadan serbest bırakıldığını öne süren İskender, "Eğer savcının başına böyle bir şey gelseydi değil şahıs kalp krizine, komaya girmiş olsa dahi herhalde komadaki durumunu cezaevinde geçirirdi. Tüm bu yaşananlara baktığımızda savcı bu olayı, iki tinerci çocuğu kavgası olarak değerlendirmiş" ifadesini kullandı. Adaletin yerine
getirilmesinde iddia makamı ve karar makamı gibi savunma makamının da `kamu hizmeti` yaptığının tartışılmaz bir gerçek olduğunu vurgulayan İskender, `Avukatlık Kanunu`na dikkat çekerek, görev sırasında veya yaptığı görevden dolayı avukata karşı işlenen suçlar hakkında, bu suçların hakimlere karşı işlenmesine ilişkin hükümlerin uygulanacağını hatırlattı.
"NÖBETÇİ SAVCININ TUTUMU `AVUKATLIK KANUNU`NA DA AYKIRI"
Kenan İskender, "Ancak yaşadığım bu olayda savcılık makamı saldırıya maruz kalan şahsımın meslektaşları olduğunu, yapılan saldırının görevimi ifa ederken görev nedeniyle yapıldığını, kendileriyle aynı statüde olan ve kamu görevi yapan kişiler olduğumuzu unutup hareket etmeleri üzüntü ve son derece düşündürücü bir tavırdır. Bu tutum, `Avukatlık Kanunu`nun 57. maddesine de açıkça aykırı" diye konuştu. Adana Barosu ve diğer avukatlarla birlikte yapmış oldukları müracaatın ardından, Savcılık makamında
`Avukatlık Kanunu`nun 57. maddesi gereği yerine getirilerek, şüpheli hakkında gözaltı kararı verildiğini açıklayan İskender, geçte olsa alınan bu kararın memnuniyeti verici olduğu yorumunda bulundu. İskender, `Avukatlık Kanunu`nda hükümlerin açık ve net olmasına rağmen, bunu hiçe sayan savcılar hakkında da yasal işlem başlatılması için Adalet Bakanı Sadullah Ergin`i göreve davet etti.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara HAK-İŞ Başkanı Arslan: "Setlerde yatıp kalkmak zorunda kalan insanların temel pek çok haklarından mahrum bırakılması bizi üzüyor" Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu (HAK-İŞ) Genel Başkanı Mahmut Arslan, "Özellikle 1 buçuk, 2 saat süren dizi sürelerinin aynı zamanda insan hakları ihlali olduğunu düşünüyoruz. O setlerde yatıp kalkmak zorunda kalan insanların gerçekten temel pek çok haklarından mahrum bırakılması ve kendilerinin gerçek anlamda bir sendikasının olmaması bizi ciddi şekilde üzüyor" dedi. Kültür ve Turizm Bakanlığı katkılarıyla uluslararası alanda gerçekleştirilen ’HAK-İŞ 14’üncü Uluslararası Kısa Film Yarışması’ ödülleri sahiplerini buluyor. Ankara’da bir otelde düzenlenen yarışmanın ödül töreninde, ulusal ve uluslararası kategoride 4 dalda toplam 8 ödül ve ’Sendikacı Gözünden’ kategorilerinde ödüller verildi. Törene, HAK-İŞ Genel Başkanı Arslan, yarışmacılar, aileleri ve davetliler katıldı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan tören, gün özelinde hazırlanan tanıtım filminin seyredilmesiyle devam etti. Şiir ve balaban dinletisinin ardından açılış konuşmalarına geçildi. "Biz bütün kültür ve sanat alanında yeni şeyler yapmaya çalışıyoruz" Sanat ve kültürün sinemayla, dizilerle sınırlı olmadığını belirten Arslan, "Biz bütün bu kültür ve sanat alanında yeni şeyler yapmaya çalışıyoruz. 50’nci yılımız etkinliğinden bir tanesi Türkiye’nin gerçekten hepimizin tanıdığı, gurur duyduğu büyük sanatçılarımızın birer tane eserini Ankara’da Resim Heykel Müzesi’nde sergiledik ve o eserlerin satışını ressamlarımız Filistinlilere bağış olarak gerçekleştirdi. Resim yarışmalarımızdan başlayarak ebru sanatını tekrar ihya etmek, özellikle meddah diplemeleriyle ilgili unutulmuş sanatlarımızı yeniden toplumla buluşturma çabalarımız daha birçok çalışmalarımızla beraber HAK-İŞ, kültür ve sanat alanında da yeni damarları açmaya devam edecek. Sizlerden desteğimiz bizi bu konuda daha çok teşvik etmeniz, bu konudaki çalışmalarımıza destek olmanız ve bu işin sendikacılığımızın o temel kurallarından bir tanesi olduğunu da sizin de inanmanızı, bize de inandırmanızı istiyoruz. Özellikle Emek Hareketi’nin bir temsilcisi olarak sinema ve dizi sanatçılarının özellikle mevzuat açısından, örgütlenme açısından, sendikalaşma açısından da kendilerine her türlü desteği katkıyı vereceğimizi buradan ilan etmek istiyoruz" diye konuştu. "Setlerde yatıp kalkmak zorunda kalan insanların temel pek çok haklarından mahrum bırakılması bizi üzüyor" Dizi konusunda Türkiye’nin, dünyanın pek çok ülkesine ihracat yaptığını dile getiren Arslan, "Dizide görev alan emekçilerin, oyuncuların ve bu konuda gerçekten alın teri akıtan insanların haklarının aynı ölçüde korunmadığını görüyoruz. Özellikle 1 buçuk, 2 saat süren dizi sürelerinin aynı zamanda insan hakları ihlali olduğunu düşünüyoruz. O setlerde yatıp kalkmak zorunda kalan insanların gerçekten temel pek çok haklarından mahrum bırakılması ve kendilerinin gerçek anlamda bir sendikasının olmaması bizi ciddi şekilde üzüyor. Bir başka sorun toplumumuzu ne yazık ki bu uzun dizi saatleri başka bir noktaya taşıyor. Bunun tedbirlerin alınması gerekiyor" şeklinde konuştu. Arslan, konuşmasında Mevlana’nın pergel metaforuna atıf yaparak sendikal anlayışlarını anlattı. Pergelin sabit ayağı gibi değerlerine, inancına ve medeniyetine bağlı durduklarını, diğer ayağıyla ise tüm dünyaya açık, evrensel bir sendikal perspektif benimsediklerini ifade etti. HAK-İŞ’in hem milli duruşu hem de evrensel sendikal ilkeleri birlikte taşıyan bir hareket olduğunu vurgulayan Arslan, kuruluş felsefelerinden ve emek mücadelesine kattıkları ilkelerden vazgeçmeden yollarına devam edeceklerini kaydetti. Ödül alacak sanatçıların yanı sıra televizyon dizilerindeki oyunculuklarıyla tanınan, dizi ve sinema filmleri oyuncuları Arzu Balkan, Hakan Boyav, Koray Karaca, Zeynep Aytem, Fatih Küçük, Dursun Ali Erzincanlı ve Melahat Abbasova katılacak. Sanatçılara "Emeğe Saygı" plaketi takdim edilecek.