POLİTİKA - 24 Mart 2012 Cumartesi 12:43

AK PARTİ GRUP BAŞKANVEKİLİ ELİTAŞ, TÜSİAD`I ELEŞTİRDİ

A
A
A
AK PARTİ GRUP BAŞKANVEKİLİ ELİTAŞ, TÜSİAD`I ELEŞTİRDİ

AK Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş, Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği`ni (TÜSİAD) eleştirerek, "Sivil toplum örgütlerimiz kendilerini çok yakından ilgilendiren, yani bir manada iş aleminin anayasası diyebileceğimiz bu kanunla ilgili fikirleri olmazken, milli eğitimle ilgili, 4+4+4 ile ilgili sivil toplum örgütlerimizin biri yine karşı çıkmaya başladı" dedi.
Turizm, Ekonomi, Bilimsel Araştırma ve Tanıtma Merkezi (TEBİAT) tarafından Afyonkarahisar`da "Yeni Türk Ticaret Kanunu`nun İş Dünyasına Getirdiği Yenilikler ve Tedirginlikler, Değiştirilmesi Gereken Maddelerle İlgili Yasal Düzenleme İhtiyacı" konulu seminer düzenlendi. Seminerin ilk oturumu AK Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş`ın başkanlığında yapıldı. MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır`ın da yer aldığı ilk oturumun açılışında konuşan Elitaş, geçmişten 2011 yılına gelinceye kadar Türk Ticaret
Kanunu`ndaki değişikliklerin bu dönemde yeniden düzenlendiğini söyledi. 11 Ocak tarihinde Türk Ticaret Kanunu`nun görüşmelerine başladıklarını hatırlatan Elitaş, 2 bin 700 maddelik kanunun 13 Ocak tarihinde çıktığını belirterek, "Sivil toplum örgütlerine üniversitelerimizde konuyla ilgilenen kim varsa, hatta esnafımızdan, sanatkarımızdan, ticaret odalarından, odalar birliğinden, `Biz bir kanun çıkarıyoruz bin 500 maddelik, 3 bin maddelik uyumlarla ilgili kanunlar çıkarıyoruz. Bununla ilgili talebiniz,
arzunuz neyse bildirin` dedik. Şöyle dediler, `Biz siyasetin uzlaşacağını tahmin etmiyoruz.` Siyaset her zaman kavga eden, tartışmayla değil, çoğu zaman da uzlaşma ile geçinir. Bugüne kadar Türkiye`nin gündemindeki önemli meseleleri siyasetin birlikte yaptığı uzlaşma çalışması ile bir noktaya getirdik" dedi.
Sivil toplum örgütlerini `kendi konuları ile ilgili meseleleri değil de farklı meseleleri gündeme getirmekte mahir` olduğunu söyleyerek eleştiren Elitaş, sözlerine şöyle devam etti:
"Hiç unutmuyorum, 25 Haziran 2009 tarihinde Ceza Kanunu`nda bir değişiklik yapmıştık. Bir işadamları derneğinin başkanı sabah erkenden, `Biz bu kanuna karşıyız` diye demeç verdi. Ceza Kanunu`ndaki yaptığımız bir değişiklik, yani çek-senetle ilgili değil, dolandırıcılıkla ilgili farklı bir konu ile ilgili 250. maddesindeki yaptığımız değişikliğe bir sivil toplum örgütünün başkanı anında karşı çıkmıştı ve o günlerde iş alemini çok ilgilendiren istihdamla ilgili bir yasa teklifimiz vardı ve altında da benim
teklifim vardı. Sivil toplum örgütleri aşırı derecede eleştiriyordu bizi. Örgüt başkanına telefon açtık dedik ki, `Sayın başkanım bu konu ile ilgili de görüşlerinizi ifade etmenizi arzu ederim. Ama Türk Ceza Kanunu ile ilgili görüşlerinizi birden beyan edince açıkçası siz neyi temsil ediyorsunuz diye de tereddüde düştüm` dedim. Nitekim Türk Ticaret Kanunu, 13 Ocak tarihinde TBMM`den geçip 14 Şubat tarihinde Resmi Gazete`de yayınlandıktan sonra o günden bugüne geçen süre içerisinde herhangi bir ses yok.
İşadamından bir katkı yok, ocak ayının başından itibaren birkaç köşe yazarımızın Türk Ticaret Kanunu`nun yansımalarını, ceza ile ilgili maddelerinde rahatsızlıklar oluşması ile birlikte gündeme getirmişti. TEBİAT`a da bu konuda teşekkür ediyorum. Çünkü biz bu yasayı çıkarırken kamuoyundaki yansımalarını alıp, arkasından önergelerle yine mutabık kalacağımız kanunları siyasi partilerin grupları ile yapacağımız önergelerle değiştireceğimizi arzu ettik. Yine sivil toplum örgütlerimiz kendilerini çok
yakından ilgilendiren, yani bir manada iş aleminin anayasası diyebileceğimiz bu kanunla ilgili fikirleri olmazken, milli eğitimle ilgili, 4+4+4 ile ilgili sivil toplum örgütlerimizin biri yine karşı çıkmaya başladı. Ben iş aleminden gelen bir milletvekiliyim, yönettiğim işletmede eğer pazarlamacı üretime karşıysa, üretimde çalışan kişi pazarlamanın nasıl yapılacağı ile ilgili fikir veriyorsa birim başında çalışanlar konuya çok uzaktır demektir. A hattının postabaşı C hattının postabaşını eleştiriyorsa,
oradaki yaptığı işlerdeki yanlışlıkları düzeltiyorsa, kendi işini dikkatlice yapmıyor demektir."
Toplantıya MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, Turizm, Ekonomi, Bilimsel Araştırma ve Tanıtım Merkezi (TEBİAT) Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Yörük, eski SPK Başkanı Doğan Cansızlar ve ilgili kuruluşların temsilcileri katıldı.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Karabük 40 yılda biriktirdiği Türk boy damgaları Safranbolu’da sergiledi Koleksiyoner emekli öğretmen Mustafa Gezici’nin 40 yılda topladığı Türk boyu damgalarının bazıları Safranbolu’nun UNESCO’ya kabul edilişinin 31. yılı etkinlikleri kapsamında açılan sergide ziyaretçilerle buluştu. Karabük’ün Safranbolu ilçesinin UNESCO Dünya Miras Listesi’ne kabul edilişinin 31. yılı, düzenlenen çeşitli etkinliklerle kutlanmaya başlandı. Kutlamalar kapsamında, Tarihi Safranbolu Sempozyumu ile başlayan programda günün anlam ve önemine ilişkin konuşmalar yapıldı. Etkinlikler çerçevesinde koleksiyoner ve emekli öğretmen Mustafa Gezici (61), 40 yılda topladığı 90 Türk boyu damgasından 39’unu katılımcılarla buluşturdu. "Türk Dilinin Sessiz Tanıkları: Türk Boy Damgaları" adıyla açılan sergide, Türk kültür ve tarihine ışık tutan damgalar ziyaretçilerin beğenisine sunuldu. Serginin, Safranbolu’nun kültürel miras kimliğine katkı sağlamasının yanı sıra Türk boylarının tarihsel izlerinin tanıtılmasına da önemli katkı sağlıyor. Gezici, gazetecilere yaptığı açıklamada, "Anadolu’da artık son aşamada hayvanlara vurulan damgalardır bunlar. Hayvancılığın artık çiftliklere çevrilmesi, köy hayvancılığının da çok azalması nedeniyle bunlar son 50 yıldır kullanılmaz oldu. Ama tarihin sessiz tanıklarıdır bu hayvan damgaları, Türk boy damgalarıdır" dedi. Şu ana kadar yaklaşık 90 adet topladıklarını ifade eden Gezici, "Bunlar, Türklerin Anadolu’ya 1071’den daha önce geldiğine dair belgelerdir. Sessiz tanıklarıdır. Yılda yaklaşık 4 tane falan bulabiliyoruz. İşte 40 yıllık bir emektir bu yani. Kastamonu, Yozgat, Kayseri, Erzurum, Elazığ, Erzincan; bu bölgelerden topladık. Moğolistan’dan da gelen var. Bir arkadaş gönderdi; 3–4 tane de oradan var. Karşılaştırma açısından Moğolistan’dan geldi" diye konuştu. Gezici, "Büyükbaş hayvanların butlarına, küçükbaş hayvanların da kulaklarına vurulurdu. Yani Türkler ilk defa, şunu söyleyelim, hayvanlara kulak küpesinin ilk mucididir. Kime ait olduğu belli oluyor böylece. Ova ova, boy boy bellidir bunlar. Hatta iki kardeş boyun bile damgaları ayrıdır" ifadelerine yer verdi.
Hakkari Hakkâri’nin hafızası kütüphanede yaşıyor Hakkâri’nin ilk öğretmenlerinden ve matbaacılarından olan İbrahim Hatipoğlu’nun mirası gelecek nesillere emanet edildi. Hakkârili emekli öğretmen ve yazar Aziz Hatipoğlu, Hakkâri’nin eğitim ve kültür tarihine ışık tutan anlamlı bir bağışa imza attı. Hakkâri’nin ilk üç öğretmeninden biri ve aynı zamanda kentin ilk matbaa kurucularından olan merhum babası İbrahim Hatipoğlu’na ait kişisel kütüphanede bulunan kitaplar, Hakkâri Sosyal Bilimler Lisesi Emin Özatak Kütüphanesi’ne bağışlandı. Bağış kapsamında, İbrahim Hatipoğlu’nun Hakkâri’nin kurtuluşunun 30. yıl dönümü dolayısıyla 1947 yılında kutlama programında yaptığı konuşmanın orijinal metni de gün yüzüne çıktı. Tarihî belge niteliği taşıyan bu metin, dönemin ruhunu ve Hakkâri’nin kültürel birikimini yansıtması açısından büyük önem taşıyor. Rahmetli babası gibi kendisi de öğretmen ve yazar olan Aziz Hatipoğlu, 1931 doğumlu babasının hatıralarını paylaşırken duygulu anlar yaşadı. Hakkâri’nin geçmişten bugüne bir ilim ve kültür şehri olduğunu vurgulayan Hatipoğlu, bu kimliğin oluşmasında emeği geçen eğitimcileri ve aydınları saygıyla andı. Hakkâri İl Millî Eğitim Müdürü Nurettin Yılmaz’ı makamında ziyaret eden Hatipoğlu; bu anlamlı bağışın kütüphaneyle buluşmasına vesile olan İl Müdürü Yılmaz’a teşekkür ederek, gençlerin tarihî ve kültürel mirasla buluşmasının önemine dikkat çekti. İl Millî Eğitim Müdürü Nurettin Yılmaz, Hakkâri’nin eğitim tarihine yön veren isimlerin yaşatılmasının büyük önem taşıdığını vurgulayarak, "Şehrimizin ilk öğretmenlerinden ve eğitim öncülerinden merhum İbrahim Hatipoğlu’nun aziz hatırasını gelecek nesillere aktarmak adına, isminin bir okul kütüphanemize verilmesini kararlaştırdık. Bu anlamlı bağışla birlikte öğrencilerimizin hem kitaplarla hem de Hakkâri’nin köklü eğitim geçmişiyle buluşmasını son derece kıymetli buluyoruz. Eğitime gönül vermiş büyüklerimizi rahmet ve şükranla anıyor, bu değerli mirası bizlere ulaştıran emekli öğretmenimiz ve yazar Aziz Hatipoğlu’na teşekkür ediyorum" ifadelerini kullandı.
Muğla Büyükşehir’den Menteşe’ye nefes aldıracak bir proje daha Muğla’nın Menteşe ilçesinde, kente nefes aldıracak ve yaşam kalitesini yükseltecek önemli projelerden biri olan Cengiz Bektaş Kent Belleği yanında bulunan parkta yürütülen çalışmalarda sona yaklaşıldı. Muğla Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Tayfun Yılmaz, teknik ekiplerle birlikte alanda incelemeler yaparak çalışmaların son durumunu değerlendirdi. Yaklaşık 8 bin 300 metrekare alan üzerine inşa edilen Cengiz Bektaş Kent Belleği yanında bulunan park sadece bir yeşil alan olmanın ötesinde, her yaştan yurttaş için güvenli ve estetik bir buluşma noktası olarak tasarlandı. Proje kapsamında, 900 metrekarelik güvenli çocuk oyun alanı, doğal taş amfi ve süs havuzları ile birlikte 3 bin 500 metrekarelik yeşil alan ve yürüyüş yollarına yer verildi. Parkın, sunduğu bu donatılarla Menteşe’de sosyal yaşamı canlandıracak nitelikli bir kamusal alan olma özelliği taşıdığı belirtildi. Genel Sekreter Tayfun Yılmaz: "Bu projeler kent kültürünü güçlendiriyor" Muğla Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Tayfun Yılmaz, proje alanındaki incelemeler sırasında yaptığı açıklamada, çalışmaların planlandığı şekilde ilerlediğini belirterek "Cengiz Bektaş Kent Belleği yanında inşa ettiğimiz parkımız Muğla’nın kültürel kimliğini, kamusal yaşamını ve sosyal etkileşimini güçlendiren çok değerli bir proje. Büyükşehir Belediye Başkanımız Ahmet Aras’ın vizyonu doğrultusunda, kentin merkezinde herkesin rahatça nefes alabileceği, bir araya gelebileceği alanlar oluşturuyoruz. Teknik ekiplerimizle birlikte titizlikle yürüttüğümüz bu çalışmayı, Menteşe’ye yakışır şekilde tamamlamaktan mutluluk duyuyoruz." Dedi. Başkan Aras: "Kentler betonla değil, insanla güzelleşir" Kıyı Ege Belediyeler Birliği ve Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras ise yaptığı değerlendirmede, kentsel projelerde insan odaklı yaklaşımı benimsediklerini vurgulayarak, "Bizim anlayışımızda kentler sadece yollarla, binalarla değil; parklarıyla, meydanlarıyla ve insanların bir araya gelebildiği ortak yaşam alanlarıyla güzelleşir. Cengiz Bektaş Kent Belleği yanında inşa edilen parkımız da bu anlayışın somut bir örneğidir. Menteşe’de yeşil alanları artırmak, çocuklarımıza güvenli oyun alanları, yurttaşlarımıza nefes alabilecekleri sosyal mekanlar sunmak en temel önceliklerimizden biri. Muğla’yı doğasına, tarihine ve insanına yakışır şekilde birlikte büyütmeye devam edeceğiz." diye konuştu.
Mersin Minikler Togg’la tanıştı, yerli üretimi öğrendi Mersin’in Anamur ilçesinde Yerli Malı Haftası kapsamında minik öğrenciler yerli üretim Togg’u yakından görme fırsatı buldu. Geleneksel Yerli Malı Haftası kutlamaları, bu yıl Anamur’da yerli üretim ve milli teknoloji bilinci temasıyla farklı bir boyut kazandı. Akdeniz Camii Müberra Mert, Yunus Emre ve Değirmencik Burnu 4-6 Yaş Kur’an kurslarında eğitim gören öğrenciler, ev yapımı ürünlerle stantlar kurarak yerli üretimin önemini öğrenirken, yöresel kıyafetlerle Türkiye’nin farklı bölgelerinde yetişen yerli ürünleri tanıttı. Etkinlik alanında sergilenen Türkiye’nin yerli ve milli otomobili Togg ise miniklerin yoğun ilgisini çekti. Öğrencilere Togg’un üretim süreci ve özellikleri hakkında bilgi verilerek, milli markaların ülke ekonomisine katkısı anlatıldı. Etkinlik kapsamında çocuklar, AKINCI, TCG Anadolu, Gökbey, Hürkuş, Kirpi, Göktürk ve Togg gibi Türkiye’nin yerli ve milli projelerini resmetti. Çocukların çizimleri, yapay zeka destekli bir video ile canlandırılarak katılımcılara izletildi. Programda konuşan Anamur İlçe Müftüsü Mehmet Fidan, yerli ve milli bilincin küçük yaşlarda kazandırılmasının büyük önem taşıdığını vurguladı. Fidan, "Yerli Malı Haftası, çocuklarımıza kendi değerlerimizi tanıtmak ve yerli üretimin gücünü anlatmak açısından son derece anlamlıdır. Yerli ve milli aracımız Togg’u yakından inceleyen evlatlarımız, yarının mühendisleri, tasarımcıları ve üreticileri olacaktır. Kendi markalarına sahip çıkan bir nesil, ülkemizin geleceğini daha güçlü kılacaktır" dedi. 4-6 yaş Kur’an kurslarında çocuklara yalnızca dini eğitim verilmediğini ifade eden Fidan, aynı zamanda tutumlu olma, bilinçli tüketim, israftan kaçınma ve milli değerlere sahip çıkma bilincinin de kazandırıldığını belirtti. Fidan, "Yerli ve milli bilinç, güçlü bir gelecek demektir. Bu bilincin erken yaşta verilmesi, çocuklarımızın öz benliklerini koruyarak yetişmelerine katkı sağlar" diye konuştu.