POLİTİKA - 16 Aralık 2017 Cumartesi 22:58

2018 bütçe görüşmeleri

A
A
A
2018 bütçe görüşmeleri

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Jülide Sarıeroğlu, asgari ücretle ilgili olarak, "Net asgari ücrette reel olarak yüzde 111 artış yapmış bir iktidarız.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Jülide Sarıeroğlu, asgari ücretle ilgili olarak, "Net asgari ücrette reel olarak yüzde 111 artış yapmış bir iktidarız. Bu anlamda, asgari ücreti, az önce de söyledim, hiçbir zaman siyasi popülizm malzemesi yapmadık" dedi.


TBMM Genel Kurulu’nda 2018 Merkezi Yönetim bütçe ve 2016 kesin hesap Kanun tasarısı ile Sayıştay Raporları görüşmeleri devam ediyor. Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş, turizm sektörünün yeniden canlandığını söyleyerek, "2017 yılı ilk on ayında geçen yılın ilk on ayına göre yüzde 28’lik artışla turist sayısının 29.1 milyon seviyesinde, yıl sonu itibariyle 31.4 milyon seviyesine ulaşacaktır. Yıl sonu itibariyle turizm gelirimiz 26 milyar dolara ulaşacaktır. 2023 yılında 50 milyon turist 50 milyar dolar gelir sonucuna ulaşmaktır. Turizmi 12 aya yayacağız, farklı ürünlerimizi ortaya koyarak bütün bölgelerimizi turizmin merkezi haline getireceğiz" ifadelerini kullandı.


Atatürk Kültür Merkezi’ne ilişkin olarak Kurtulmuş, "İstanbul AKM gerçekten fevkalade güzel mühendislik projesiyle beraber halkımızın iftiharı olan bir uluslararası proje haline dönecek. Taksim Meydanı ile birlikte bütünleşerek 4 bin 835 kişinin katılabileceği büyük ve küçük salonlarıyla bir kültür havzası haline gelecek. 100 bin metrekare kapalı alanıyla da kültür vadisi olacak" şeklinde konuştu.


Kurtulmuş, Rami Kışlası projesinin birinci etabının bitmiş olduğunu söyleyerek, "Rami Kışlası’nın birinci etabı bitmiş, ikinci etabı ihaleye çıkmış, üçüncü etabı için ihaleye çıkma hazırlıkları içindedir. Rami Kışlası tam bir kitap havzası haline dönüştürülecek, mücellethanesiyle, mürekkep üretim atölyeleriyle muazzam bir kitap vadisine dönüştürülecek" diye konuştu.


Kuleli Askeri Lisesi’ne ilişkin ise Kurtulmuş şu bilgileri verdi:


"Öndeki tarihi bina Milli Savunma Bakanlığı’nın devri gerçekleşmiş. Bizde hemen proje çalışmalarına başladık. Türkiye’de müze ile ilgili kim varsa hepsinin katılacağı bir çalıştayla Kuleli Askeri Lisesi’ni Anadolu topraklarında var olan bütün medeniyetlerin hepsinin eserlerinin sergilendiği bir büyük ulusal müze haline dönüştüreceğiz."


Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Jülide Sarıeroğlu, "İş gücünün bir milyon 128 bin artarak 32 milyon 215 bin seviyesine ulaşmış durumda. İş gücüne katılım oranı da yüzde 53.6’a yükselmiş durumda. İstihdam oranlarınsa baktığımızda yüzde 47.9 seviyesine geldiğini görüyoruz. İşsizlik oranını geçen yılın aynı dönemine göre karşılaştırdığımızda 2016 Eylül ayında yüzde 11.3 olarak gerçekleşen işsizlik oranımız da düşüş eğilimini sürdürerek şu anda yüzde 10,6 olarak gerçekleşmiş bulunuyor. Yine, hane halkı iş gücü anketi sonuçlarımıza baktığımızda kadınların şu andaki yaşadığımız büyüme sürecine etkisinin yüksek oranda olması bizleri sevindirmiştir. Özellikle kadınların iş gücüne katılım oranı geçen yılın aynı dönemiyle oranladığımızda 1 puan artmış durumda şu anda. 10 milyon 470 bin kadının iş gücünde olduğunu görüyoruz. Yine, kadın istihdam oranımızda da 1,1 puanlık bir artış söz konusu. Yüzde 29,4 oranıyla yaklaşık 500 binlik bir kadın istihdam artışı gerçekleştirmiş durumdayız" ifadelerini kullandı.


Sarıeroğlu, AK Parti hükümetleri döneminde asgari ücretin hiçbir zaman popülizm malzemesi yapılmadığını kaydederek, "Çok yakın zamanda, bir iki gün içerisinde bütün detayları herkes, tüm kamuoyu öğrenmiş olacak. Şu anda 100 bin kişi kamuda işçi olarak çalışıyor. Biz ilk verdiğimiz rakamla 450 bin kişiyi amasız, fakatsız kadroya alacağız dedik. 4,5 katına kadar, mevcuttaki çalışanları, taşeron kardeşimizi kadroya alıyoruz. Belediyelerimizdeki 400 bin kardeşlerimizi, belediye iştiraklerini gayet de iyi şartlarda istihdamlarını sağlayacağız. Geçici mevsimlik işçilerimizin çalışma süreleri beş ay yirmi dokuz gündü, gelen talep doğrultusunda onu da dört ay kadar daha uzattık. 4/C’li çalışan kardeşlerimize de benim kamu görevlileri toplu sözleşme sürecinde sözüm vardı. Allah’a çok şükür onu da gerçekleştirdik ve 4/C’deki kardeşlerimizin de 4/B’ye geçişlerini sağlayacağız. Şu anda 900 bin emekçimiz yapacağımız çalışmaların kapsamında" şeklinde konuştu.


Asgari ücretle ilgili olarak ise Sarıeroğlu, "Net asgari ücrette reel olarak yüzde 111 artış yapmış bir iktidarız. Bu anlamda, asgari ücreti, az önce de söyledim, hiçbir zaman siyasi popülizm malzemesi yapmadık. Asgari ücret ülkemiz açısından önemli denge ücretidir. Az önce bakış açımızı söyledim. Teşvik sistemimizde bile asgari ücretten daha da yukarı çıksın diye ücretler, yeni bir dizayna gitmiş durumdayız. Asgari ücret üçlü yapıda, Asgari Ücret Tespit Komisyonu tarafından belirlenen bir ücret. İşçilerimizle, işverenlerimizle hükümet olarak ikinci görüşmemizi yaptık. İnşallah, mutabakatla, tüm kesimler için faydalı olacak, her kesimin beklentisini karşılayacak bir ücreti de yine AK Parti iktidarı olarak biz belirleyeceğiz diye ifade etmem gerekiyor. Emekçilerimiz, işverenlerimiz, çiftçilerimiz, emeklilerimiz, inşallah yakın zamanda onlarla ilgili de güzel çalışmalarımız da olacak" değerlendirmesini yaptı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Başkan Gürhan Akdoğan: "Bursa ovası da, sanayisi de sahipsiz değildir" Atatürkçü Düşünce Derneği Bursa Şube Başkanı Gürhan Akdoğan, 1977 yılında yapılan tarımsal arazilerin ve özellikle Bursa ovasının korunması hakkındaki protokolle 20 bin hektar alandan geriye, 9 bin hektarın kaldığını söyledi. ADD Bursa Şubesi, Bursa’da sanayileşme ve kentleşme çerçevesinde çevresel etkileri hiçe sayan, doğayı tahrip ederek kent ve toplum çıkarları yerine, bireysel çıkarları hedefleyen gündemdeki bazı projeler hakkın basın mensuplarıyla bir araya geldi. Nilüfer Karaman Dernekler Yerleşkesinde konuşan ADD Bursa Şube Başkanı Gürhan Akdoğan, "Yıllarca anlattık, olmadı. Her şeyi rant gören anlayışla vahşice çarpık kentleşme ve çarpık sanayileşme ile mücadele ettik. ’Bursa ovasını yok ediyorsunuz’, ’Sürdürülebilir kalkınma ilkesi doğrultusunda doğayı çevreyi koruyarak sanayileşmeyi, kentleşmeyi birlikte planlayalım’ dedik yine olmadı. Onlarca sanayileşme ve kentleşme sempozyumları düzenledik, raporlar hazırladık, kent yağmasına, ova talanına karşı davalar açtık ama bir türlü dinlemediler. 1977 yılında yapılan tarımsal arazilerin ve özellikle Bursa ovasının korunması hakkındaki protokolde korunacak ova koruma alanı 20 bin hektar olarak belirlenmiş olmasına rağmen ova korunamamış, meydana gelen sanayileşme ve yerleşim sebebiyle ova koruma alanı 11 bin 245 hektara kadar küçülmüştür. Bu duruma rağmen yapılan araştırmalar (2011 yılında belirlenen ova koruma alanı 9 bin 163 hektar) Bursa ovasının kan kaybetmeye devam ettiğini, günümüzde 9 bin hektarın da çok altına düştüğünü göstermektedir. Bursa ovasının elimizde 9 bin hektarı kalırken onu da sulayamıyoruz. Bursa 2020 yılı çevre düzeni planın da bugüne kadar yaklaşık 300 adet plan değişikliği yapılmıştır. Bu değişiklikleri yapan kurumlar sırasıyla Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Çevre Bakanlığı, Bursa İl Özel İdaresi ve Bursa Büyükşehir Belediyesi ile ilçe Belediyeleri ve meclisleridir" dedi. "Tarım arazileri her geçen gün küçülmektedir" Dünyada yaşayan insanların nüfusu 2000 yılında 6 milyar iken, şimdi 7,8 milyara ulaştığını belirten Akdoğan, "19. yüzyıl başlarında 1,5 milyar olan dünya nüfusunun, 2050 yılında 10 milyara çıkacağı tahmin edilmektedir. 1950 yılında 21 milyon olan nüfusumuz, 2023 yılında 4 kat artarak 85 milyona ulaşmıştır. Yaşadığımız uygarlık, doğal kaynakların yanlış kullanımı ve doğal yaşam alalarına verilen zarar sebebiyle tehlikeye girmiş durumdadır. Kapasitenin üzerinde kullanımının sonucunda dünya, aşın bir baskıyla karşı karşıyadır. Endüstri devriminden günümüze dek geçen süre içerisinde dünya nüfusu sekiz katına çıkmıştır. Son 100 yıl içinde, endüstriyel üretim 100 kat artmıştır. İnsan etkinliklerinin ve nüfusun bu inanılmaz artışı çevre üzerinde önemli ölçüde olumsuz etkiler oluşturmuştur. Bursa’da ise tarım arazisi 2016 yılında 417 bin 420 hektarla toplam arazinin yüzde 38,34’ünü oluştururken, 2022 yılında 369 bin 727,80 hektara düşerek yüzde 33,36’ ya gerilemiştir. Yani son 16 yılda 47 bin 692,20 hektar tarım arazisi, tarım dışına çıkarılmıştır. Tarım dışına çıkarılan bu arazilerin büyük bir kısmı da yerleşim yerlerine ve sanayi alanına dönüşmüştür. Bursa toplam tarım alanının yüzde 79’luk kısmı sulamaya uygun olmasına rağmen, yüzde 42’lik kısmı sulanabilmektedir. Sulamaya uygun alanın ise yüzde 53’ü sulanmaktadır. Tüm Türkiye’de olduğu gibi Bursa’da da hala tarımsal sulama suyunun yüzde 68’i açık sulama sistemleri ile, sadece yüzde 32’si kapalı basınçlı sistemlerle sulanacak arazilere ulaştırılmaktadır" dedi. Türkiye’de olduğu gibi Bursa’da da plansız ve ağırlıklı dışa bağımlı bir sanayileşme söz konusu olduğunu belirten Akdoğan, "Bugün Bursa’da, faaliyette ve alt yapı çalışmaları devam eden, 17 adet Organize Sanayi bölgesi (OSB), 3 adet Özel Endüstri Bölgesi (ÖEB), 8 adet Sanayi Bölgeleri (SB), 24 adet Küçük Sanayi Sitesi (KSS) toplam 52 adettir. Yaklaşık olarak toplam 5 bin 200 hektarlık bir alan kullanan Organize Sanayi Bölgelerinde, 153 bin civarında kişi istihdam edilmektedir. Bursa’da yeterince sanayi bölgesi oluşmuştur. Dağınık ve plansız sanayileşme, tarım arazilerinin yok edilmesi ve gecekondulaşma gibi kentsel sorunları da beraberinde getirmiştir. Artık, mevcut kapasite kullanımları da değerlendirildiğinde, yeni sanayi bölgelerinin açılmasına izin verilmemelidir. Sanayi Bölgeleri, Sanayi Siteleri dışında endüstriyel tesislerin kurulmasına ve çalışmasına izin verilmemelidir. Organize sanayi bölgelerinin büyük bir bölümünde, sonradan OSB olmasından kaynaklı olarak, alt ve üst yapı sorunları hala sürmektedir. Parsel bazında yüzde 30 boş kapasitesi olan Organize Sanayi Bölgelerinin, yüzde 62’sinde Arıtma tesisi yoktur. yüzde 85 inde itfaiye teşkilatı, yüzde 92’sinde Sağlık Merkezi, yüzde 70’inde PTT ve Okul gibi tesisler bulunmamaktadır. Sınırları içerisinde, sanayi bölge ve sitelerini yoğun şekilde barındıran Kestel, Nilüfer ve Osmangazi ilçelerinin durumu ise vahimdir. Bu ilçeler adeta SOS vermektedir" diye konuştu.
Eskişehir Vali Hüseyin Aksoy, Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası mesajı yayımladı Eskişehir Valisi Hüseyin Aksoy, Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası’yla alakalı bir mesaj yayımladı. Eskişehirlileri, Yunus’u okumaya, anlamaya ve anma etkinliklerine katılmaya davet ettiğini mesajında belirten Vali Hüseyin Aksoy, Yunus Emre’yi kardeşlik, hoşgörülük ve Türkçeyi duru kullanmasıyla örnek gösterdi. Vali Aksoy’un mesajının tamamı ise şöyle; "Yunus Emre’yi yüzyıllar öncesinden günümüze uzanan bir dil ve gönül köprüsü, kardeşlik ve hoşgörü abidesi olarak tanıyor ve seviyoruz. Bu yüzden onun düşüncelerinin, insan sevgisinin doğru biçimde bilinmesi ve gelecek nesillere aktarılması son derece önemlidir. Sevgi elçisi Yunus Emre tüm çağlara özgü bir çağrıda bulunmuştur: "Sevelim, sevilelim. Bu dünya kimseye kalmaz. Çağlar üstü çağrısıyla kimseye kalmayan dünyada kalıcı bir kelime olan sevgi ile insanlık trajedisinin kaynağını teşhis etmiştir. Hakikatin ve hikmetin yolcusu Yunus, sevgi ve sevinci Allah’ın armağanı olarak görmüştür. Duru Türkçesi ile her kelimesi, vicdan ve zihinlere Allah, evren ve insanın bütüncül zincirinin birer halkası olarak tefekküre ve sevgiye davet etmiştir. Yunus Emre’nin şiirleri sanat kaygısı taşımaksızın halkın ruhuna işleyen bir dille yazılmıştır. Yüzyıllardır büyük bir ilgiye mazhar olan Yunus Emre, kendi alanında aşılamamıştır. Sadece Anadolu insanının değil, Türkçe konuşan bütün halkların gönlünde yaşamaktadır. Herkesin Yunus’ta seveceği şiirler ve düşünceler bulması, onun büyüklüğünün bir delili olarak kabul edilmelidir. Yunus, söyledikleriyle insanları yok olmayacak, tükenmeyecek değerlere sevk etmeye çalışmıştır. Yüzyıllar geçtikçe kıymeti daha iyi anlaşılan, milli tarihimizin abide şahsiyeti Yunus Emre’nin çok büyük değer taşıyan düşüncelerinden barış, mutluluk, sevgi ve hoşgörüye susamış olan günümüz insanının alacağı çok şey vardır. Bulabildikleriyle, biriktirdikleriyle herkesin kendince algıladığı Yunus’un daveti dinmeyecek, çağlarca çağlayana dönüşecektir. Eskişehirlileri, Yunus’u okumaya, anlamaya ve anma etkinliklerimize katılmaya davet ediyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.”
Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde kültür söyleşilerine Prof. Dr. Halil Berktay konuk oldu Eskişehir’de ‘Kültür Söyleşileri’ kapsamında düzenlenen ’Tarih ve İdeoloji’ başlıklı söyleşi Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi (İBF) Şener Şen Salonu’nda gerçekleştirildi. Anadolu Üniversitesi Türk Dünyası Uygulama ve Araştırma Merkezi (TÜDAM) Müdürü Prof. Dr. Haşim Şahin’in moderatörlüğünü yaptığı etkinliğe İbn Haldun Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halil Berktay konuk oldu. Söyleşiye İBF Dekanı Prof. Dr. Bülend Aydın Ertekin başta olmak üzere çok sayıda akademisyen ve öğrenci de katılım gösterdi. “Tarihçilik ve tarih yazıcılığı bugün ile geçmiş arasında sürekli bir ilişkidir” Tarihçinin özelliklerinden ve tarihi ideolojilerden kurtarmanın mümkün olup olmadığına değinen İbn Haldun Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halil Berktay konuşmasında şunlara yer verdi: “Bilimde objektiflik apriori değildir aposteoridir. İyi bilim insanı ise sadece yanıldığını kabul etmekle kalmaz, yanıldığının düzeltilmesinden sevinç duyar. Kendisini aşağılanmış hissetmez gerçeğe daha fazla yaklaşmak uğruna hatasının düzeltilmesinden sevinç duyar. Sadece gerçeği bilmek söz konusu değildir. Tarihte niyet ve bağlayıcı meslek etiği önemlidir. Tarihçilik ve tarih yazıcılığı bugün ile geçmiş arasında sürekli bir ilişkidir; geçmişin nötr bir şekilde incelenmesi yerine bugün ile geçmiş arasında sürekli diyalogdur ve bu ilişki bugünden kurulur. Günümüz olayları, ideolojik politik cereyanları tarihi belirli bir ortamla kuşatır ve ona bazı fikirleri, konuları, temaları ilham eder. Duyarlılıklar doğrultusunda her nesil kendi tarihine ilişkin sorular sorar. 1960-1968 Paris Vietnam savaşı ve protestoları birer dalgalanma örnekleri. 1950’lerin sonundan itibaren birçok İlkçağ Tarihine yönelen genç araştırmacılar, kölelik ve köle isyanını çalışıyor çünkü 1960’ların, o dönemin solcu terminolojisi, aşağıdan yukarı patlak veren isyanları, özellikle klasik Atina’nın ve Roma’nın kölelik düzeni ve köleleri ile zihinsel ve duygusal bir bağlantı kuruyorlar. Böylelikle İlkçağ Tarihçiliğinde yoksulluk, sınıflar, sınıfsallaşma, köylü isyanları gibi konular öne çıkar. Sovyetler Birliği çökünce ve bütün Doğu Avrupa’daki komünist tek partili rejimleri de transformasyona uğratınca demokrasiye geri dönüş gerçekleşti. Bunun sonucunda İlkçağ Tarihçiliğinde, ilkçağ demokrasisi yeniden değer kazandı.” ‘Tarih ve İdeoloji’ söyleşisi soru-cevap kısmının ardından İBF Dekanı Prof. Dr. Bülend Aydın Ertekin’in Prof. Dr. Halil Berktay’a teşekkür belgesi ve hediye takdim etmesiyle sona erdi.