ASAYİŞ - 25 Eylül 2019 Çarşamba 17:27

Öldürülen Ceren Damar’ın babası açıklamalarda bulundu

A
A
A
Öldürülen Ceren Damar’ın babası açıklamalarda bulundu

Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yerleşkesi’nde öldürülen Ceren Şenel Damar’ın babası Mustafa Damar açıklamalarda bulundu.

Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yerleşkesi’nde öldürülen Ceren Şenel Damar’ın babası Mustafa Damar açıklamalarda bulundu. Baba Damar, "Keşif ve planlama yapmış olan katil, Ceren hocanın ardından onun odasına giriyor, beklemeksizin 2 el kalleşçe sırtından ve yakın mesafeden silahla öldürücü bölgelere ateş ediyor. Yere yığılan Ceren hocaya 28,5 santim uzunluğundaki özel imal edilmiş bıçakla 17 bıçak darbesi vuruyor” dedi.


Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yerleşkesi’nde kopya çektiği anlaşılan Hasan İsmail Hikmet tarafından odasında 2 Ocak 2019’da silahla vurularak katledilen Ceren Damar Şenel’ın babası Mustafa Damar basın toplantısı düzenledi. Baba Damar, "Ancak soruşturmanın tamamlanması ve mahkemeye intikal etmiş olması nedeniyle artık, eksik olan bilgilerin tamamlanması, yanlış olan bilgilerin düzeltilmesi ve bilinmesi gerekenlerin de kamuoyunun öğrenme hakkı kapsamında paylaşılmasında ve topluma ibret olmasında fayda mülahaza ediyor ki bir daha böyle vahşetler yaşanmasın, toplum böyle canileri bünyesinde barındırmasın” diye konuştu.


Yaşanan olayın gelişimini paylaşan Damar, “Medeni Usul Hukuku sınavında Araştırma Görevlisi Ceren Damar Şenel ile birlikte bir erkek araştırma görevlisi sınav gözetmeni olarak görevlidirler. Sınav başladıktan 15 dakika sonra katilin başını önüne eğerek masa üzerinde bulunan ve mürekkepli kısmı çıkarılmış, içine kopya kağıtları yerleştirilmiş 5 tane şeffaf kalemden kopya çektiğini Ceren hoca fark ediyor. Ceren hoca, katili eyleminden vazgeçirmek için fark edildiğini anlasın ve vazgeçsin düşüncesiyle sessizce birkaç kez katilin yanına gidip geliyor. Ancak, o güne kadar hayatını kopyayla kazanmaya çalışan katil, vazgeçmiyor ve kopya çekmeye devam ediyor. Ceren hoca, pişkin pişkin kopya çekmeye devam eden katile kopyaları alayım diyor. Katilin kimliğini ve sınav kağıdını alarak, kürsüde bulunan diğer gözetmenin yanına katille birlikte sessizce gidiyor. Diğer gözetmen de kopya malzemelerini inceleniyor ve kopya olayını Dekan’a bildirilmesini Ceren hocadan rica ediyor. Ceren hoca, sınavın huzurunu bozmamak için koridora çıkıyor ve Dekanı cep telefonundan arıyor, kopya olayını bildiriyor. Dekan, tutanak tutulması ve öğrencinin salondan çıkarılması talimatını veriyor. Ceren hoca tekrar sınav salonuna geliyor ve Dekan’ın talimatlarını iletiyor. Ceren hoca koridorda telefon görüşmesi yaparken katil, salonda bulunan diğer sınav gözetmenine ’tutanak tutulmasa’ diyor. Diğer gözetmen ’tutmak zorundayız’ diyor. Katil, ’kalemlerden üçünü dördünü geri alabilir miyim?’ diyor, diğer gözetmen delilleri idareye vermek zorundayız, diyor. Başkaca hiç bir tartışma ve konuşma olmadan kopya tutanağı tutuluyor, katil sessizce sınav salonundan çıkıyor. Ceren hoca ve diğer gözetmenin huzurunda sınav salonunda sınav süresinde başkaca bir olay yaşanmıyor ve sınav sükunetle tamamlanıyor” sözlerini kullandı.



Arkadaşına “öldüreceğim” demiş


Katilin, sınav salonundan çıktıktan sonra üniversite otoparkında bir arkadaşıyla buluşup Ceren Damar’ı öldüreceğini söylediği aktaran Damar, “Katile arkadaşı; ‘eve neden gidiyorsun daha iki sınavın var gereksiz hareketler yapma sınavına gir boş geçme’ diyor. Sonra arabasına binip üniversiteden ayrılıyor. Arkadaşı, katilin söylediklerini yapacağına inanmıyor. Çünkü her zaman hocalarına; bunlar ölseler de kurtulsak gibi sözler söyler, hocalara sinkaflı küfürler eder ve daha sonrada gülüp geçermiş. Katil, arabasıyla Gölbaşı’nda bulunan evine gidiyor. Babasına ait Star marka tabanca ile kesici kısmı 16,5 santim, sap kısmı 12 cm özel yapılmış 28 santimlik bıçağı alarak üniversiteye dönüyor. Katil, üniversiteye döndükten sonra girmesi gereken 2 sınava girmiyor, Ceren hocayı öldürmek için keşif ve planlama yapıyor. Ceren hoca, öğleden sonra gözetmenlik görevi yaptığı sınavlara giriyor. Son gözetmenlik görevini saat 17.00’de bitiriyor. Saat 17.00’den sonra Ceren hoca odasına geliyor. Keşif ve planlama yapmış olan katil, Ceren hocanın ardından onun odasına giriyor, beklemeksizin 2 el kalleşçe sırtından ve yakın mesafeden silahla öldürücü bölgelere ateş ediyor. Yere yığılan Ceren hocaya 28,5 santim uzunluğundaki özel imal edilmiş bıçakla 17 bıçak darbesi vuruyor. Silah sesi ve inleme sesi üzerine 2 hoca Ceren hocanın odasına koşuyor, katilin bir eli havada bıçaklamaya devam ettiğini suçüstü yapıyorlar. Hocaları gören katil, soğukkanlı bir şekilde bıçağı kılıfına sokuyor ve başarmış edasıyla odadan sakince çıkıyor. Hocaların olayın şokunu üzerlerinden atması üzerine, "yakalayın" diye bağırıyorlar ve ondan sonra katil koşmaya başlıyor. Bir öğrenci katili etkisiz hale getirmek için elindeki kitabları atıyor, başka bir öğrenci kovalamaya başlıyor. Üniversite dışında sokak araları dahil 1,5 kilometre kovalıyor. Katil, kovalayan öğrenciyi durdurmak için ona silahla 2 el ateş ediyor. Öğrenci korkup kovalamayı bırakıyor. Katil, öyle vahşice, canice, eziyet çektirerek Ceren hocayı katlediyor ki Ceren hoca hastaneye dahi götürülemiyor olay yerinde hayatını kaybediyor” şeklinde konuştu.



"İnsan katil olarak doğmaz"


İnsanın katil olarak doğmadığını ve bir günde de katil olmadığına dikkat çeken Damar, “Aile, çevre ve hatta toplumun çeşitli kurumları ve yetkilileri bir kişinin katil olması için bilerek ya da bilmeyerek, belki de istemeden katil olması, şiddet uygulaması için onu destekliyor, önünü açıyorlar, çaba sarf ediyorlar. Katilin annesi Hatice Hikmet 2010 yılında bir gazeteye verdiği mülakatta; ’Biz çocuklarımızı yarı polis gibi yetiştiriyoruz’ diyor. Henüz 14-15 yaşında olan birinin ailesi tarafından yarı polis gibi yetiştirilmesi ne demektir? Size çocuklarınızın yarı polis gibi yetiştirilme yetkisini kim verdi? Sen kendin polis gibi yetiştin mi ki çocuklarını yarı polis gibi yetiştiriyorsun. Ceren Damar’ın katledilmesi olayını incelediğimizde cinayetin çok soğukkanlı bir şekilde işlendiği, canavarca hislerle ve eziyet çektirerek işlendiği, planlayarak işlendiği açıkça görülmektedir. Hepinizin bildiği bir söz vardır; yarım hekim candan, yarım imam dinden eder işte böyle annenin yetiştirdiği yarım poliste insan katleder. Burada, katilin katil olmasında ailenin büyük etkisi olduğunu düşünüyorum” cümlelerini kullandı.


Katil Hasan İsmail Hikmet’in, eski kız arkadaşının mahrem fotoğraflarını sosyal medyada yayarak, özel hayatın gizliliğini ihlal etmekten davası bulunduğunu da hatırlatan Damar, "Failin cinayetten önce de son derece kadınlara karşı ahlaksız ve suça eğilimli bir kişi olduğu göstermektedir. Hukukçuların ifade ettiği gibi savunma hakkı kutsaldır. Bu ne demekse? Katilin ve ailesinin olayın başından itibaren çelişkilerle dolu ifade vermeleri, delil karartmaya çalışmaları ve nihayet olaydan tam 4 ay geçtikten sonra, katilin ilişkimiz vardı demesi. Artık savunma hakkını geçmiş, canice, alçakça katledilen kızımın, bir ölünün hatırasına saldıracak şekilde iftiraya dönüşmüştür. Bu katilin resmi ve gayri resmi akıl hocalarının hukuk dışı, akıl dışı, ahlak dışı, mantık dışı insanlık dışı en cahil insanın dahi başvurmayacağı bir adilik, alçaklıktır. Akıl hocası; hırsızın, katilin tecavüzcünün kurtarıcısı olamaz. Bedeli ne olursa olsun bu para karşılığında yapılmaz. Bu insanlığın görebileceği en alçak seviyedir. Böyle bir iftirayı atmak için be ahlaksız elinde, belge, bilgi, mesaj, fotoğraf neyse ortaya koyman gerekir. Bende söyleyeyim o zaman katil hapishanede hamile kalmış. Kızımla ilgili bu iftira bizi hiç etkilemedi etkilemez de” ifadelerine yer verdi.



Katilin annesi FETÖ’den ihraç edildi


Katilin annesinin ve babasının polis olduğu hatırlatan Damar, "Katilin babası emeklidir. Katilin annesi Hatice Elçi Hikmet 3 Ocak 2019 tarihinde olayın oluşundan bir gün sonra, verdiği kendi ifadesinde; ’2016 yılında FETÖ üyeliğinden dolayı meslekten ihraç oldum’ diyor. Olayın olduğu tarihte kendi ifadesine göre FETÖ’den ihraçtı, buna rağmen polis gibi davranıyor. Emniyet mensubu gibi davranıyor. Emniyet mensubu bazı polislerde katil ve ailesine emniyet müdürlüğü çalışanı gibi muamele ediyorlar” iddialarını belirtti.



Katilin otomobilin annesi tarafından götürüldüğü iddiası


Katilin otomobilinin aranmadan annesi tarafından alınmasına, polisin izin verdiğini ileri süren baba Mustafa Damar, "Belirtmek gerekir ki polisler olay mahalline ambulanstan bile önce intikal etmiş olmasına rağmen, katilin aracında arama yapmamışlardır. Savcı bey, katilin otomobilinin aranması emrini verdiği halde, hiç aranmadan polislerin katilin aracını ailesine vermiş. Annesi aracı alıp götürmüş. Araç kaçırıldığı halde yerinde olmadığı halde sanki araç aranmış gibi gerçeğe aykırı tutanak tutulmuştur” ifadelerine yer verdi.


Katilin otomobilinin torpidosunda, katil tarafından yazılmış bir intihar mektubu bulduğunu hatırlatan Damar, "Sözde intihar mektubu incelendiğinde, mektubun sonunda ‘Silahla planlayarak asla öldürmedim. Tamamen o anki sinirlerimle hareket ederek oldu hepsi’ şeklinde bir ifade bulunduğu görülmektedir. Bu ifadeden, mektubun olaydan sonra yazıldığı açıkça anlaşılmaktadır. Zira metin içinde kendini öldüreceğinden bahseden bir kimsenin, başka birini öldüreceğini bilmişçesine onu ‘asla planlayarak öldürmediğinden’ söz etmesinin her türlü mantıki izahtan uzak olduğu açıktır. Sen müneccim misin? Katilin olaydan sonra otomobiline hiç binmediği, olaydan bir saat sonra yakalandığı ve polis denetiminde gözaltında olduğu aşikardır. Bu durumda sözde intihar mektubunun polis gözetimindeyken polisin göz yumması ve yardımı ile yazıldığı değerlendirilmektedir” iddialarını ileri sürdü.



Ankara Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü Raporu


Olay günü tarihinde polis tarafından tutulan tutanağı okuyan Damar, “Siyah renkli sap kısmı 12 cm olan, kesici kısmı 16,5 santim olan kesici kısmı üzerinde Madein AUSTRIA 78 ibareli bıçağı biz görevlilere teslim etmiştir ifadesi yer almaktadır. Ankara Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünün olaydan bir ay sonra 1 Şubat 2019 tarihinde düzenlediği Uzmanlık Raporu’nda; ‘Namlusunun sol yan yüzeyi üzerinde ‘Made in AUSTRIA 78’ ibareleri bulunan, siyah renkli plastik saplı, yaklaşık 16 santim uzunluğunda, tek ağızlı, sırtı küt, sivri uçlu namluya haiz bir 1 adet bıçak ve bir 1 adet plastik kın’ ifadesi yer almaktadır. Olayın hemen akabinde konunun uzmanı olmayan polis memuru tarafından tutulan sap kısmı 12 cm olan, kesici kısmı 16,5 cm olan bıçak şeklinde tarif edilirken, Ankara Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünün düzenlediği Uzmanlık Raporu’nda ise bıçakla ilgili olarak yaklaşık 16 cm. uzunluğunda ifadesi bulunmaktadır. Uzmanlık Raporunda milimetrik ölçü ve özellikler belirtilmesi gerekirken yaklaşık 16 cm gibi üstünkörü, basit bir ifade kullanılmış ve sonucunda bıçağın ’6136 Sayılı Yasanın 4. maddesine göre yasak niteliği haiz bıçaklardan olmadığı’ kanaati bildirilmiştir. Suça konu bıçağın salt saldırı amacıyla üretilmiş bir bıçak olduğu su götürmez biçimde açık olduğu halde emniyet birimleri tarafından tanzim edilen raporda gerek bıçağın özelliklerinin üstünkörü ve özensiz tasvir edilmesi gerekse bıçağın ’6136 Sayılı Yasanın 4. maddesine göre yasak niteliği haiz bıçaklardan olmadığı’ kanaatinin hiçbir suretle gerekçelendirilmemiş olması raporun failin daha az ceza almasına matuf bir telkin ile hazırlandığı ihtimalini düşündürmektedir. Bu ekmek bıçağı değil. Meyve bıçağı değil. Profesyonelce saldırı amaçlı üretilmiş bir bıçak” cümlelerine yer verdi.


Baba Damar, katilin kaçtığı görüntülerin yeterince toplanmadığını da öne sürdü.


"Adaletin tecelli edeceğine inanıyorum gibi beylik laflar etmeyeceğim” diyen baba Damar, “TCK’da var olan en ağır ceza Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis Cezası. Aslında pratikte böyle bir ceza yok. Uygulamada Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yok. Hakim Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına karar veriyor. Hiçbir indirim olmadığı takdirde bunun infaz yasasına göre uygulaması 30 yıl. Takım elbise markası, kravat markası indirimi olmadan yatacağı maksimum süre 30 yıl. Bu mu tecellisini beklediğiniz adalet. Bu mu benim kızımın hayatının karşılığı” sözlerini kullandı.



27 Eylül 2019 ilk duruşma


Savcılık makamının yürüttüğü çalışma sonucu 7 ay gibi bir süre sonunda hazırlanan iddianamede Hasan İsmail Hikmet hakkında, tasarlayarak öldürme, canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme ve kamu görevlisini yapmakta olduğu görevinden dolayı öldürme suçlarını işlediği gerekçesiyle Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis Cezası istendi. Olaya ilişkin ilk duruşma ise 27 Eylül 2019 Cuma günü saat 09.00’da gerçekleştirilecek.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Balıklı Rum Hastanesi ihbarda bulunmuştu: "Sahte reçete" soruşturması tamamlandı İstanbul’da bulunan Balıklı Rum Hastanesi Çocuk Psikiyatrisi bölümünde, usulsüz reçete düzenlenerek, muayene olmayan hastaların tedavi edilmiş gibi gösterip, SGK’nın ve hastanenin zarara uğratıldığı iddiasına ilişkin, yürütülen soruşturma tamamlandı. Hazırlanan iddianamede, bir sanık hakkında, 46 yıla kadar, 4 sanık hakkında ise 26’şar yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılması talep edildi. Balıklı Rum Hastanesi’nde, çocuk psikiyatri doktoru Prof. Dr. A.E. ve tıbbi sekreter N.D. ile bir eczanede kalfa olarak çalışan R.Ç. başta olmak üzere 16 şahsın, sahte reçete düzenleyerek Balıklı Rum Hastanesini zarara uğratıldığı, konun ise hastane tarafından yapılan iç denetimde ortaya çıktığı olaya ilişkin yürütülen soruşturma tamamlandı. Soruşturma kapsamında geçtiğimiz günlerde yapılan operasyon neticesinde, 6 şüpheli gözaltına alınmış, bu şüphelilerden 3’ü tutuklanmıştı. Konuya ilişkin, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosunca hazırlanan 157 sayfalık iddianamede; Balıklı Rum Hastanesi Vakfı ‘müşteki’, 18 kişi ‘mağdur’, 16 kişi ‘müşteki’, 5 şahıs ise ‘şüpheli’ sıfatıyla yer aldı. İddianamede, tıbbi sekreter N.D. ve eczacı kalfası R.Ç. diğer sanıkların da içinde olduğu sahte reçeteler düzenlenmek suretiyle resmi evraklarda sahtecilik yapıldığı, müşteki hastane başta olmak üzere bir çok kişi ve kuruma zarar verdiği, Balıklı Rum Hastanesi Vakfı’nın kendi kurum bünyesinde yapmış olduğu iç denetim sonucunda; hastanede "Çocuk Psikiyatristi" olarak görev yapan sanık Prof.Dr. A.E. ve tıbbi sekreter sanık N.D.’nin, dışarıdan eczacılar ile anlaşarak, kimlik kontrolü yapmadan hastayı muayene ettikleri, resmi evrak düzenledikleri, hastaneye gelen kişi adına SGK sisteminde sorun olmadığı halde "Sistemde Problem Var"mazeretiyle kayıt açmadan işlem yaptıkları ve yeşil ile kırmızı reçete düzenledikleri, bunun sonucunda da kamu kurumlarını zarara uğrattıkları belirtildi. "SİSTEM YOKTUR" kaşesi vurularak SGK zarara uğratıldı Protokol numaralarının çoğunda muayene olan hastanın değil, başkalarının kayıtlı olduğunun belirtildiği iddianamede, hastaların kayıtlı oldukları tarihte hastaneye hiç gelmedikleri, dolayısıyla hastaların hastanenin resmi sisteminde hiç bir kaydı olmadığı, dolayısıyla o kişi adına hastanede kaydı olan başka bir kişinin protokol numarasına yazılarak adına sahte reçete düzenlendiği, sisteme kaydedilmeyen hastalara usulsüz reçete verildiğinde; "Kişinin ne kadar ilaç alıp alamayacağı, sistemin buna izin verip vermediğinin görülmediği, "kırmızı ve yeşil reçeteli ilaçların fazla miktarda ve kayıtsız alındığının tespit edildiği, bazı hastaların belirli bir tarihten sonra hastane sistemine hiç kayıt olmadıkları, ancak bu hastalar adına yeşil ve kırmızı reçete düzenlenmeye devam edildiği aktarıldı. İddianamede, hastanenin maddi zarara uğradığı gibi hastaneye gelmeyen bu hastaların adına kendilerinden habersiz reçete düzenlenmesi sebebiyle bu kişilerin kimlik bilgilerinin izinsiz kullanıldığı, birçok hastaya hastanenin yoğun olduğu söylenerek, sanık Doktor A.E. tarafından, anlaşmalı olduğu bazı psikiyatristlere yönlendirilme yapılarak hastanenin maddi kayba uğradığı, hastane ve sağlık çalışanlarının normalde "dışarıda başka eczane, sağlık kurumu gibi yerler ile resmi ve uygun olmayan ilişki içine girmesi" yasak olduğu halde sanık Doktor A.E’nin sürekli olarak eczane kalfası R.Ç. tarafından reçete edilen ilaçlar getirildiği, bunun sonucunda da her ikisi arasında menfaat ilişkisi olduğu bilgisi yer aldı. Hazırlanan iddianamede, bazı hastalara "SİSTEM YOKTUR" kaşesi vurularak sisteme kayıt edilmeden çokça yeşil ve kırmızı reçeteye tabi ilaçların hastane adına reçete edildiği, SGK’nın maddi kayba uğramasına sebep olunduğu bilgisi yer aldı. İlaçları el altından farklı kişilere yüksek fiyatlardan satarak haksız kazanç elde ettikleri belirtildi Hazırlanan iddianamede, Doktor A.E.’nin, 2020 yılından beri hastanede çalıştığı, bir psikolojik danışmanlık merkezine yüzde 50 ortağı olduğu, bu merkezin 3 yöneticisinden de biri olduğu, ayrıca Doktor A.E.’nin eylemlerini hastane çalışanı N.D. ile birlikte hareket ederek gerçekleştirdikleri, sanıkların Balıklı Rum Hastanesine kayıt yaptırmayan ancak özel polikliniğe giden hastaların reçetesini hastane aracılığı ile SGK’ya fatura ettikleri, fatura edilen ve kırmızı ve yeşil reçetelere mahsus edilerek alınan ilaçları el altından farklı kişilere yüksek fiyatlardan satarak haksız kazanç elde ettikleri, yazılan usulsüz ilaçlardan dolayı temin edilen haksız kazancı diğer sanıkların aralarında paylaştıkları, bu ilaçları temin ederken Eczacı sanık A.H. ile ilaç mümessili sanık C.K.’nin iletişim kurarak ilaç temini yönünde birlikte hareket ettikleri, işlenen suç yönünden dosyadan bulunan tüm sanıkların iş birliği içerisinde hareket ettikleri aktarıldı. Sanıklar hakkında değişen oranlarda hapis talebi İddianamede, sanık A.H. hakkında, 5 suçtan 21 yıldan, 46 yıla kadar, sanık A.E. başta olmak üzere diğer sanıklar C.K., N.D. ve R.Ç. hakkında ise 11’er yıldan 26’şar yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılması talep edildi. Hazırlanan iddianame Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Sanıkların yargılanmasına önümüzdeki günlerde başlanacak.
Muş Muş’ta dolandırıcılık operasyonu: 5 tutuklama Muş’ta yatırım vaadiyle dolandırıcılık yaptığı belirlenen şüphelilere yönelik Muş’ta düzenlenen siber operasyonda 5 kişi tutuklandı. Muş İl Emniyet Müdürlüğüne yapılan müracaat üzerine başlatılan soruşturmada, müştekinin kendisini arayan şahıslar tarafından yatırım vaadiyle dolandırıldığı belirlendi. Müştekinin, iki ayrı şirkete ait banka hesaplarına 26 işlemde toplam 2 milyon 352 bin 382 TL para gönderdiği tespit edildi. Soruşturma kapsamında yapılan incelemelerde, söz konusu paraların farklı şahıslara ait banka hesaplarına aktarıldığı, bu hesaplardan kripto para platformlarına yönlendirilerek kripto varlık alımı yapıldığı ve kripto cüzdanlara transfer edildiği belirlendi. Muş İl Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince 25.12.2025 tarihinde gerçekleştirilen eş zamanlı operasyonlarda, çeşitli illerde toplam 10 şüpheli yakalandı. Şüphelilerden 7’si adli işlemlerinin tamamlanması amacıyla ile getirilirken, 3 şüpheli ifadelerinin alınmasının ardından serbest bırakıldı. Bazı şüphelilerin adreslerinde bulunamadığı, bir kısmının ise yurt dışında olduğu tespit edildi. Şüphelilerin ikametlerinde yapılan aramalarda 13 cep telefonu, 6 SIM kart, 2 hard disk ve 1 hafıza kartı ele geçirildi. İle getirilen 7 şüpheli, 26.12.2025 tarihinde mevcutlu olarak adli makamlara sevk edildi. Şüphelilerden 1’i savcılıktan serbest bırakılırken, 1 şüpheli yurt dışı yasağı adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. 5 şüpheli ise tutuklanarak cezaevine teslim edildi.
Bayburt Bayburt’ta ’Liseler Arası Münazara Yarışması’ devam ediyor Bayburt İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından düzenlenen Liseler Arası Münazara Yarışması kapsamında ikinci münazara Aydıntepe Çok Programlı Anadolu Lisesi ile Bayburt Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencileri arasında gerçekleştirildi. Öğrenciler, eğitimde teknoloji ve insan ilişkisinin önceliğini tartıştı. Yarışmada, Aydıntepe Çok Programlı Anadolu Lisesi öğrencileri ’Eğitimde teknolojik araçlar öncelikli olmalıdır’ tezini savunurken, Bayburt Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencileri ise ’Eğitimde öğretmen-öğrenci ilişkisi öncelikli olmalıdır’ tezi üzerinden görüşlerini dile getirdi. Belirlenen tezler doğrultusunda gerçekleşen münazarada öğrenciler; eleştirel düşünme, etkili ifade ve akademik tartışma becerilerini sergileyerek nitelikli bir tartışma ortaya koydu. Öte yandan, yarışmanın ilk münazarası ise Bayburt Lisesi ile Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencileri arasında Çoruh Kültür Merkezi’nde düzenlenmişti. İlk münazarada Bayburt Lisesi öğrencileri ’Eğitimin öncelikli amacı değerler eğitimidir’ tezini savunmuş, Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencileri ise ’Eğitimin öncelikli amacı bilgi aktarımıdır’ tezi üzerinden görüşlerini paylaşmıştı. Liseler Arası Münazara Yarışması ile öğrencilerin kendini ifade etmesine ve akademik gelişimlerine katkı sunulması amaçlanıyor.