POLİTİKA - 16 Kasım 2012 Cuma 17:10

MHP GENEL BAŞKANI DEVLET BAHÇELİ`NİN AÇIKLAMALARI

A
A
A
MHP GENEL BAŞKANI DEVLET BAHÇELİ`NİN AÇIKLAMALARI

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, anadilde savunma densizliğinin hükümet nezdinde makul ve meşru görülmesi ve bu konuda gerekli girişimlerin yapılmasının, Kandil, İmralı ve Barzani ittifakının elde ettiği bir mevzi olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtti.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, dün gerçekleştirilen Merkez Yönetim Kurulu (MYK) Toplantısı ve gündeme ilişkin gelişmeler üzerine basın açıklaması yaptı. Türkiye`nin hem iç hem de dış gelişmelerin tazyik, baskı ve yönlendirmesi altında çetin ve çetrefilli günlerin içinden geçtiğini belirten Bahçeli, ``Birbiriyle iç içe geçen olaylar halkası millet ve devlet bekasını endişe verici şekilde hırpalamaktadır. Ülkemiz içine girdiği bulanık ve bunalımlarla çevrelenmiş sürecin ağırlığı altında ezilmekte ve güç kaybına uğramaktadır. Nitekim devamlı irileşen ve mesafe alan buhran sarmalı milletimizi dört bir yandan çemberine almakta ve doğal olarak enerjisini tüketmektedir`` dedi.
AÇLIK GREVLERİ
Bölücü taleplerdeki dur durak bilmeyen ilerlemelerin, buna karşılık AK Parti zihniyetinin verdiği tavizlerin meçhule sürüklenen ülke tablosunu fazlasıyla belirginleştirdiğini savunan Bahçeli, AK Parti hükümetinin PKK`ya teslim niteliğindeki adımlarının Türkiye`yi zifiri karanlık bir mecraya mahkum ettiğini ileri sürerek, ``Cezaevlerinde sürdürülen açlık grevleri, PKK`nın Meclis uzantılarının ölüm oyununda rol almaları maalesef ülkemizi tehdit kuşağına hapsetmiştir. İnsan hayatına saygı duymayan teröristlerin kendi bedenlerini vasıta yaparak sözde hak arayışlarına girmeleri ve ölüme yatarak dayatmalarını kabul ettirmeye çalışmaları tam bir kara mizah örneği olarak karşımızdadır. Milletimizin canına kast eden alçakların, küstahça kendi canlarına ihtimam gösterilmesini isteyerek hain isteklerine zemin ve ortam açmaya çalışmaları hezeyan ötesi bir durumdur. Tabut, ölüm, açlık üçlemesiyle Türkiye`yi felç etmeye ve bölücü emellere meydana açmaya zorlayan bu çürümüşlüğün AKP zihniyetinde karşılık bulması işin bir başka hazin ve hüsran yanını oluşturmaktadır`` ifadesini kullandı.
``BARZANİ`NİN SÖZDE BATI KÜRDİSTAN`DAN BAHSETMESİ TÜRKİYE`NİN ETRAFINDA KÜMELENEN HIYANETİN İLANIDIR``
Anadilde savunma densizliğinin hükümet nezdinde makul ve meşru görülmesi ve bu konuda gerekli girişimlerin yapılmasının, Kandil, İmralı ve Barzani ittifakının elde ettiği bir mevzi olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirten Bahçeli şunları kaydetti:
``Bunun yanında, şu an itibariyle taşıdıkları görev ve sorumluluk ne olursa olsun, peşmerge reisi sıfatından çıkamayan Barzani ve Talabani`nin malum köhnemiş kalemler aracılığıyla hiçbir ahlaki ve insani yönü olmayan görüşlerini servis etmeleri Türkiye`nin nasıl bir zillete muhatap kaldığını göstermektedir. AKP`nin yakın dostu ve kardeşi olan bu ikilinin, ülkemizin içişlerine karışacak ve bölücü etnik terörü aklayacak kadar cüret ve cesaret kazanmaları hezimetin ve yenilgi psikolojisinin boyutunu göstermesi bakımından ibret vericidir.
AKP`ye yol haritası çizen, PKK, İmralı ve bölücülük lehine çağrıda bulunmaya kalkışan bu iblis elçilerinin büyük milletimizi hafife almaları hiçbir şekilde izah edilemeyecek bir handikaptır.
Bilhassa AKP`nin gururu Barzani`nin sözde Batı Kürdistan realitesinden bahsetmesi ve bunun kabulüne göndermede bulunması Türkiye`nin etrafında kümelenen hıyanetin ilan ve duyurusu olarak da görülmelidir. Başbakan Erdoğan`ın bu olan bitenleri tepkisiz, hareketsiz ve vurdumduymazlıkla izlemesi ise kime ve hangi hedeflere hizmet ettiğini bir kez daha netliğe kavuşturmuştur.
Hiç şüphesiz son zamanlarda hızla dönen bölücülük çarkının, güç kazanan terör lobisinin, milletimizi risk ve tehlikeler kazanına atmaktan çekinmeyen iktidar zaafının amacına ulaşamayacağını herkes iyi bilmelidir.``
Milliyetçi Hareket Partisi`nin rezaletler serisine dayanacak ve karşılayacak donanım, potansiyel ve heyecana fazlasıyla sahip olduğunu vurgulayan Bahçeli, yanlışta buluşanlar, ihanetle yolları kesişenler, yanılıp da Türk milleti üzerinden hesap yapanların Milliyetçi-Ülkücü hareketin vakar, hamiyet ve asaletinin karşısında erimekten kurtulamayacağını dile getirdi.
``ABD`NİN, İSRAİL`İN YANINDA SAF TUTAN TUTUMU İNSANLIKLA BAОDAŞMAMAKTADIR``
Yakın coğrafyalardaki sorunların vahim bir hal aldığını bildiren Bahçeli, ``İsrail`in Gazze`ye saldırısı ve Filistinli kardeşlerimizin kanını dökmesi yeni bir cinayet mekanizmasının devreye girdiğini işaret etmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi, mazlum Filistinli kardeşlerimize düzenlenen saldırıları nefretle ve lanetle kınamaktadır`` dedi.
ABD`nin Türkiye ve Mısır`a yönelik telkinleri ve İsrail`in yanında saf tutan tutumunun insanlıkla bağdaşmadığı gibi, müttefiklik hukukuyla da uyuşmadığını ifade eden Bahçeli, ``Şayet ikna edilmesi gereken öncelikli bir taraf varsa, onun da İsrail saldırganlığı olduğu gün gibi meydandadır. Mahzun ve masum Gazzeli kardeşlerimize vahşice bomba yağdırılması yeni bir kanlı sürecin habercisi niteliğindedir ki; buna çanak tutan, ortam açan, bahane bulan kim varsa ölümlerde pay ve hisse sahibidir`` açıklamasında bulundu.
MHP`nin İsrail`in füze ve bomba dilinden vazgeçmesini, siyasi hesaplar uğruna insanlığı çiğnememesini beklediğini ve uluslararası toplumun katliamlara sessiz kalmamasını içtenlikle talep ettiklerini söyleyen Bahçeli, bu şartlar altında Milliyetçi Hareket Partisi`nin 10.Olağan Büyük Kurultayı`nda seçilen MYK üyelerinin dün itibariyle bir araya geldiğini belirterek, ``Cumhuriyetimizin kurucusu aziz Atatürk`ün istirahatgahı olan Anıtkabir`i ve merhum Başbuğumuz Türkeş Bey`in Anıtmezarını ziyaretin arkasından yapılan toplantıda, önümüzdeki dönemde Milliyetçi Hareket Partisi`nin yönetimini üstlenecek olan yeni Başkanlık Divanı üyeleri de belirlenmiştir`` diye konuştu.
YENİ SEÇİLEN MYK ÜYELERİ
Bahçeli, MHP Merkez Yönetim Kurulu`nda yapılan seçim sonucunda MYK üyelerini şu şekilde açıkladı:
``Teşkilat İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığına Sefa Şefkat Çetin, Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığına Oktay Öztürk, Siyasi İşler, Parlamento ve Hükümet İle İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığına Celal Adan, Ekonomik ve Sosyal Politikalardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığına Ahmet Kenan Tanrıkulu, Medya, Tanıtım ve Halkla İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığına Edip Semih Yalçın, Mali İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığına Mevlüt Karakaya, Türk Dünyası ve Uluslar Arası İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığına Yıldırım Tuğrul Türkeş, Araştırma-Strateji Geliştirmeden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığına Emin Haluk Ayhan, Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığına Sadir Durmaz, Aile, Kadın ve Engellilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığına Ruhsar Demirel, Mesleki ve Sivil Toplum Kuruluşları İle İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığına Atilla Kaya, Parti İçi Eğitim, Siyaset ve Liderlik Okulundan Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığına Zuhal Topçu, Parti Genel Sekreterliğine İsmet Büyükataman, İdari, Mali ve Teknik İşlerden Sorumlu, Genel Sekreter Yardımcılığına Abbas Bozyel, Siyasi ve Sosyal İşler İle Protokol İşlerinden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcılığına ise Sayın Recep Dumanlı seçildi.``
İlk kez toplanan MYK üyeleri ve Başkanlık Divanı`na seçilen kişileri tebrik ettiğini söyleyen Bahçeli, ``Yoğun bir mesai temposu içinde, üstün bir gayret ve mücadele ile sürdüreceklerini inandığım çalışmalarında üstün başarılar diliyor, milletimize, devletimize, Türk siyasetine, partimize hayırlar getirmesini Cenab-ı Allah`tan niyaz ediyorum. Kurultayla sonuçlanan siyasal süreç boyunca, yüksek bir sorumluluk ahlakıyla ve fedakârca hareket ederek, Milliyetçi-Ülkücü iradeye tecelli imkanı veren bütün dava arkadaşlarıma en içten duygularımla şükranlarımı bir kez daha sunuyorum`` dedi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Zonguldak Karadeniz yükseliyor, 160 milyon kişi tehdit altında Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi (BEUN) Harita Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Kutoğlu, Karadeniz’de deniz seviyesinin okyanuslarla eşdeğer biçimde yükseldiğini belirterek, önümüzdeki yıllarda kıyı erozyonu, su baskınları ve yerleşim alanları için ciddi risklerin oluşabileceği uyarısında bulundu. Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Harita Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Kutoğlu, küresel ısınma ve iklim değişikliğinin Karadeniz kıyıları üzerindeki etkilerine ilişkin çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Uydu altimetresi verileriyle yürütülen bilimsel çalışmada, Karadeniz’de deniz seviyesinin düzenli ve sürekli biçimde yükseldiği ortaya konuldu. Kutoğlu şöyle devam etti: "Küresel ısınma ve iklim değişikliğine bağlı olarak dünyada global olarak denizlerin yılda 3 mm yükselmesi söz konusu. Bu yükselme iklim değişikliğine bağlı olarak giderek artarak 2100 yılına kadar devam edecek. Dünya denizlerinin yılda 2 metre yükseleceği ve bu yükselmeye bağlı olarak da bazı bölgelerde, deniz ve kıyı bölgelerinin düşük kota sahip olduğu bölgelerde denizin kilometrelerce içeri girmesi hatta fırtınalı zamanlarda dalga yüksekliğinin fazla olduğu zamanlarda pek çok yerleşim biriminin sular altında kalması durumu söz konusu. Bu anlamda Karadeniz’le ilgili deniz seviyesi çalışmaları ve kıyı erozyonu çalışmaları yetersiz idi. Biz uydu altımetresi tekniğiyle elde edilen ve 1993 yılına kadar giden verilerin tamamını aldık. Bunların zaman serisi analizini gerçekleştirdik ve gördük ki Karadeniz okyanuslarla benzer dolayısıyla okyanuslarla benzer bir yükselmeye sahip olduğu için okyanus ve kıyılarında ne gibi tehditler söz konusuysa Karadeniz kıyısında da benzer tehditlerin söz konusu olduğunu tespit etmiş olduk. 1993 yılından 2020 yılına kadar Karadeniz’de deniz seviyesinin yılda ortalama 3 milimetre, toplamda ise yaklaşık 10 santimetre yükselmesi söz konusu. Bunlar çok küçük rakamlar gibi görünebilir. Ancak denizin bir birim yükselmesi demek kıyı alanının yüksekliğine bağlı olarak düşük yüksekliklerde 50 ila 100 kat daha içeriye girmesi anlamına gelir. Dolayısıyla bir sene önce deniz 1 mm daha düşükken daha kısa bir mesafeye erozyonu uğratırken bir sene sonra yükselme nedeniyle çok daha iç bölgeleri kıyı erozyonuna tabi tutabilir. Hatta fırtınalı zamanlarda dalgaların çok daha içeriye girip su basması tehdidi söz konusu olabilir." "İki metre yükselmeyle denizin 500 metre içeriye girmesi söz konusu olabilir" Küresel ölçekte deniz seviyelerindeki artışa dikkat çeken Kutoğlu, "Bu çalışmada biz Karadeniz’in okyanuslarla eşdeğer bir şekilde yükseldiğini keşfetmiş olduk. Yılda 3 mm’ye kadar. Ancak bilimsel çalışmalar şunu gösteriyor. Sıcaklıklar, küresel ısınma arttıkça buzulların daha fazla erimesi, dolayısıyla da yükselmenin daha fazla artması durumu var. Yapılan bir senaryoya göre buzullar eridiğinde dünya denizlerinin, okyanusların 2 metre kadar yükselmesi söz konusu. Dolayısıyla bu 2 metre yükselme yaklaşık 200 ila 500 metre içeriye hatta bazı daha düşük kodlu yerlerde denizin düşük seviyeli yerlerde birkaç kilometre içeriye girmesi söz konusu olabilir" dedi. "160 milyonluk nüfusu etkileyebilir" Bu yükselmenin etkilerinin sanılandan çok daha büyük olacağını vurgulayan Kutoğlu, "Karadeniz’de okyanuslarla eşdeğer bir yükselmeye sebep olduğu için aynı tehdit Karadeniz kıyılarında da söz konusu. Burada haritayı incelediğimiz zaman sarı ve kırmızı ile işaretlenmiş alanlar kıyı erozyonunun en şiddetli gözleneceği ve gözlenmekte olduğu yerleri gösteriyor. Haritaya baktığımız zaman Kuzey Karadeniz yani Ukrayna, Rusya bölgelerinde kıyı bölgelerinin kodları daha düşük olduğu için kıyı erozyonu burada çok daha etkin olacak. Bizim kıyılarımız daha yüksekliği fazla olduğu için oraya göre daha sınırlı görünüyor. Bu haritaya baktığımızda yine de bizim bazı kıyı bölgelerimizde ilerleyen zamanlarda ciddi kıyı erozyonlarının meydana gelmesi söz konusu. Karadeniz Havzası’nın kıyı bölgelerinde 160 milyon insan nüfusu var. Bu nüfusun büyük bir çoğunluğu kıyı bölgelerinde yerleşmiş durumda. Şehirler genelde kıyı bölgelerinde kurulmuş. Dolayısıyla bu 160 milyon nüfus önümüzdeki 50 yıl 100 yıl içerisinde ciddi kıyı erozyonuna maruz kalınabilir. Şimdiden bunun farkında olup bununla ilgili tedbirlerin alınmasında fayda var" ifadelerine yer verdi. "Karadeniz okyanuslarla aynı hızda yükseliyor" Mevcut ve gelecekteki yatırımlar konusunda uyarılarda bulunan Kutoğlu, "Tabii ki mevcut alanlarla ilgili kıyı erozyonu görülen yerlerde ki mesela bizim Türkiye’de Karasu bölgesi oralarda erozyonu söz konusuydu. Kıyı tahkimatları yapılarak bunların önüne geçilmesi gerekiyor. Ama bunlar da ekstra bakım onarım maliyetleri. Bundan sonra gelecekteki yatırımlar yapılırken kıyı erozyonları deniz seviyesi ve buna bağlı kıyı erozyonu dikkate alınarak yatırımların daha yüksek bölgelerde ve uzak bölgelerde yapılması ülke ekonomileri için faydalı olacak" dedi. Prof. Dr. Hakan Kutoğlu’nun Karadeniz’de deniz seviyesi yükselmesi ve kıyı erozyonuna ilişkin hazırladığı bilimsel çalışma, 16. Uluslararası Çevre Bilimi ve Teknoloji Konferansı’nda sunuldu.
Iğdır Olta yok, ağ yok: Karasu Çayı’nda çıplak elle yayın balığı avı Ağrı Dağı’nın doğu yamaçlarından doğup Aras Nehri’ne karışan Karasu Çayı’nda yaşanan ilginç bir olay, görenleri hayrete düşürdü. Bölgede "balık adam" olarak tanınan Suat Çetindere, hiçbir ekipman kullanmadan, balıkları çıplak eliyle yakalıyor. Iğdır’ın Aralık ilçesinde bulunan Aras Nehri ve Karasu Çayı, amatör balıkçıların en uğrak noktaları arasında yer alıyor. Balık tutmayı bir tutkuya dönüştüren yöre halkı, hafta sonlarını bu sularda geçirebilmek için sabırsızlıkla bekliyor. Özellikle Karasu Çayı’nda yaşayan ve halk arasında "Lakka" olarak adlandırılan yayın balığı, balıkçıların en çok peşine düştüğü türlerden biri. Ancak çayın yapısı nedeniyle olta ile balık tutmak neredeyse imkânsız. Bu durum karşısında Suat Çetindere, alışılmışın dışında bir yöntemle dikkat çekiyor. Nefesini tutarak suya dalan Çetindere, sazlıkların ve çalı diplerinin arasında saklanan balıkları eliyle yakalıyor. Onun bu sıra dışı avlanma yöntemi, kıyıda bekleyen arkadaşları tarafından hayret ve sevinçle izleniyor. Karasu Çayı’nda sergilediği bu cesur ve farklı balık avı, Suat Çetindere’yi bölgenin en dikkat çeken isimlerinden biri haline getiriyor. Suat Çetindere; " Ben bu balıkları hobi amaçlı, elimle suyun altında tutuyorum. Bende illegal yol ile balık tutma yoktur. Ben bu işe çocuk yaşta başladım. Bende bunu abimden öğrendim. Bunu geliştirdim. Herkes eli ile balık tutabilir ama ben suyun altına girerek bu balıkları tutuyorum. İnanmayan gelip görebilir" dedi.
Van Van Kedi Villası’nda bu yıl 120 yavru dünyaya geldi Her yıl yerli ve yabancı on binlerce ziyaretçiyi ağırlayan Van Kedi Villası’nda bu yıl toplam 120 yavru dünyaya geldi. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (Van YYÜ) bünyesinde faaliyet gösteren Van Kedisi Araştırma ve Uygulama Merkezi’nce yürütülen çalışmalar kapsamında, Türkiye’nin milli ırkı olarak tescillenen Van kedilerinin neslinin korunması ve orijinalliğinin sürdürülmesi amacıyla kontrollü üretim çalışmaları titizlikle devam ediyor. Senkronize doğum yöntemiyle gerçekleştirilen doğumların büyük bölümünün, genetik özellikleri yüksek ve orijinale yakın yavrulardan oluştuğu belirtildi. Cana yakın tavırları, ipeksi beyaz tüyleri, biri mavi biri kehribar ya da her ikisi de mavi olabilen göz yapıları ve suya olan ilgileriyle bilinen Van kedileri, yalnızca Van’ın değil Türkiye’nin de önemli sembolleri arasında yer alıyor. Ünü yurt dışına da taşan Van kedileri, Van Kedi Villası’nı ziyaret eden turistlerin en fazla ilgi gösterdiği canlılar arasında bulunuyor. "Orijinalliğe çok yakın yavrular oldu" İHA muhabirine konuşan Van Kedisi Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Abdullah Kaya, merkezdeki doğumların üç parti halinde gerçekleştirildiğini hatırlattı. Geçtiğimiz yıl yeni yavru doğumu açısından 100 hedefi koyduklarını ifade eden Prof. Dr. Kaya, "Bu yıl ise yaklaşık 120 yavru elde ettik. Bunların yaklaşık 99-100’ü orijinalliğe çok yakın yavrular oldu. Bu yıl satıştan ziyade yavruların büyük bir bölümünü merkezin kendi ihtiyaçları için ayırmak durumunda kaldık. Bu nedenle 2025 yılı, Van Kedisi Araştırma Merkezi açısından kendi kedi sayısının yenilenmesi bakımından oldukça verimli bir yıl olarak geçti" dedi. "Süreç, her isteyene kedi verme şeklinde ilerlemiyor" Ücretli sahiplendirme konusunda da çalışmalarının devam ettiğini ifade eden Kaya, "İhtiyaç fazlası yavruları, belirli kriterler çerçevesinde hayvanseverlere ve kedi beslemek isteyen ailelere sahiplendiriyoruz. Ancak bu süreç, her isteyene kedi verme şeklinde ilerlemiyor. Van kedisinin kıymetini bilecek, ona iyi bakabilecek ve kesinlikle sokağa terk etmeyecek aileler tercih ediliyor. Bu şartlar sağlandığında, elimizde ihtiyaç fazlası kedi varsa sahiplendirme yapıyoruz. Ancak 2025 yılında sahiplendirme oranı önceki yıllara göre biraz daha düşük kaldı" diye konuştu. "Temel önceliğimiz Van kedisinin orijinalliğini korumaktır" "Her eve bir Van kedisi" projesinin tüm Türkiye’yi kapsayan ve uzun vadeli bir hedef olduğunu söyleyen Kaya, sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkiye genelinde milyonlarca haneyi düşündüğümüzde, bu slogan bir vizyonu ifade ediyor. Yılda yalnızca bir Van kedisi bile sahiplendirmiş olsak, bu hedef doğrultusunda ilerleme kaydetmiş oluruz. Bu hedef; bize araştırma, geliştirme ve ıslah konusunda şevk veren bir motivasyon kaynağıdır. Bu hedeften kesinlikle sapma söz konusu değildir. Ancak süreç yavaş ve kontrollü ilerlemek zorundadır. Çünkü temel önceliğimiz Van kedisinin orijinalliğini korumaktır. Hızlı gitmek gibi bir niyetimiz yok; önemli olan, bütünlüğü bozmadan ve genetik yapıyı koruyarak ilerlemektir."