GENEL - 20 Ocak 2021 Çarşamba 20:36

Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Diline sahip çıkmayan, dilini zenginleştirmeyen milletler tıpkı kökleri kuruyan ağaçlar gibi esen rüzgarlar karşısında devrilmeye mahkumdur"

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Diline sahip çıkmayan, dilini zenginleştirmeyen milletler tıpkı kökleri kuruyan ağaçlar gibi esen rüzgarlar karşısında devrilmeye mahkumdur"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Diline sahip çıkmayan, dilini zenginleştirmeyen milletler tıpkı kökleri kuruyan ağaçlar gibi esen rüzgarlar karşısında devrilmeye mahkumdur.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Diline sahip çıkmayan, dilini zenginleştirmeyen milletler tıpkı kökleri kuruyan ağaçlar gibi esen rüzgarlar karşısında devrilmeye mahkumdur. Bu vahim tablo son dönemde kullanımı yaygınlaşan sosyal medya dili ve plaza dili ile daha da kötüleşmekte. Ne Türkçeye ne de İngilizceye uyan tuhaf bir dil ortaya çıkmıştır; bende anlamıyorum" dedi.



Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kültür ve Turizm Bakanlığı 2019-2020 Özel Ödülleri töreninde konuştu.


Geçen yıl yaşanan olağanüstü şartlar sebebi ile ödül töreninin gerçekleştirilemediğini kaydeden Erdoğan, bugün 2019 ve 2020 ödüllerinin birlikte verileceğini belirtti. Kültürün en önemli taşıyıcısının dil olduğunu bildiren Erdoğan, Türkiye’deki kültür meselesinin işin uzmanlarınca dil meselesi dışında tutulmaya çalışıldığını belirtti. Erdoğan, "Hocalarımızın hakkını ne yapsak ne söylesek ödeyemeyiz. Türkiye Cumhurbaşkanı olarak bu sanat üstatlarımızın şahsında Türk kültür ve sanatına sahip çıkan herkese teşekkür ediyorum. Sanat eserlerinin önemini hepimiz gayet iyi biliyoruz ancak kültürle ilgili tartışmalarda maalesef o kültürün taşıyıcı olan dili ihmal ediyoruz. Ülkemizdeki kültür meselesi ekseriyetle işin uzmanları tarafından dil meselesinin dışında değerlendiriliyor. Oysa bir milleti maziden atiye taşıyan kültürse o kültürün en önemli unsuru dildir. Kültür dil kalıbında şekillenip dil kabında gelecek kuşaklara aktarılır. Dil olmadan insan, aile , toplum, millet, kültür ve medeniyette olmaz. Bir gün Konfüçyüs’e sorarlar bir memleketi idare etmek için gelseniz ilk işiniz ne olurdu. Filozof soruya şöyle cevap cevap verir; ’İşe dil ile başlar, önce dili düzeltirdim.’ Çünkü dil düzgün olmazsa kelimeler düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünceler iyi anlatamazsa yapılması gereken vazifeler iyi yapılmaz. Gereken yapılmazsa; ahlak ve kültür bozulur. Ahlak ve kültür bozulursa adalet yolunu şaşırır. Adalet yanlış yola saparsa halk güçsüzlük ve şaşkınlık içine düşer ne yapacağını işin nereye varacağını bilmez. Hiçbir şey dil kadar önemli değildir” dedi.



“Diline sahip çıkmayan, dilini zenginleştirmeyen milletlerin tıpkı kökleri kuruyan ağaçlar gibi esen rüzgarlar karşısında devrilmeye mahkumdur" diyen Erdoğan, "Peyami Safa bunu ‘Dilini kaybeden millet her şeyini kaybetmiş demektir’ diyerek ifade ediyor. Bu acı gerçeğe rağmen dil meselesine yeterinde eğilmiyoruz. Caddelerde dolaştığınız zaman dükkanları, marketleri görünce bakıyorsunuz. Bizim dil nerede? Buralarda bizim diller yok. Bambaşka şeyler var. Bunu kaybettiğimiz anda biz kendimizi kaybetmiş oluruz. Türkçenin Sırları adlı eserde çok nefis bir tespit yapılıyor. Diyor ki; Ketebe Yektübü Arap’ındır. Kitap katip benimdir bu kadar basit. İşte biz buna muhtacız. Milli kimliğimizin ve hafızamızın nişanesi olan Türkçeye hak ettiğimi ihtimamı göstermiyoruz. Bunda bir dönem özdeşleştirmecilik adı altında dilimizin çoraklaştırılmasının, sığlaştırılmasının, kısırlaştırılmasının payı bulunuyor. Dilde sadeleşme yolda Türkçemiz tarihimizin en büyük kelime katliamına maruz bırakılmıştır. Asırlar boyunca kullana kullana Türkçeleştirdiğimiz kelimelere getirilen yasaklar. İddia edildiği gibi dilimizi yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmaya yetmemiştir bilakis, dil cellatlarının elinde, Türkçemiz bizzat Gazi’nin ifadesiyle bir çıkmaza saplanmıştır. Zengin kelime birikimi tasfiyesiyle ortaya çıkan boşluğu bir dönem Fransızca son dönemde İngilizce kökenli kelimeler doldurmuştur. Bugün geldiğimiz noktada gençler bir asır önce vefat eden dedelerinin mezar taşını dahi okuyup anlayamamaktır. Sadece gençlerimiz değil; üniversite mezunu insanlarımız bile 70-80 sene öncesi eserleri okurken zorluk yaşıyor" diye konuştu.



Çoğu insanın nispeten daha sade eserler bırakan yazarları bile sözlük yardımı olmadan anlayamadığını belirten Erdoğan, "Bu vahim tablo son dönemde kullanımı yaygınlaşan sosyal medya dili ve plaza dili ile daha da kötüleşmekte. Ne Türkçeye ne de İngilizceye uyan tuhaf bir dil ortaya çıkmıştır; bende anlamıyorum. Aynı şekilde kısaltma bahanesiyle uydurulan ve ne olduğu anlaşılmayan harf yığınları sosyal medyayı istila etmiştir. Dilde müstevlilerin adeta mahkumu durumundayız. Elbette başka dillerden kelime almak kusur değil asine bir zenginliktir. Dilin sesi ve cümle yapısını, yani Türkçenin mayasını bozmadığı sürece bundan bir beis yoktur. Halbuki Türkçe filler ve kelimeler yerine yabancı dillerdeki karşılıkları ikame edilmekle kalmıyor, asıl Türkçemizde olmayan zaman ve cümle yapılarıyla dilimizin özü tahrip ediliyor. Bu tuhaf dilin toplumun belli kesimleri arasında saygınlık meselesine dönüşmesi, meselenin başka bir halidir. Merhum Cemil Meriç’ten ilhamla söyleyecek olursak; ‘Bugün dilimiz perişan, mefhumlar kaypak, kelimeler ise köksüzdür" diye konuştu.



Günümüzde siyasetten sanata beşeri ilişkilerden eğitime kadar pek çok alanda karşılaşılan sıkıntıların temelinde dil meselesi olduğunu kaydeden Erdoğan, "Bu sorunu çözmeden, dilimize hak ettiği değeri göstermeden diğer konularda mesafe alamayız. Şayet millet olarak bizim bir kültür davamız varsa öncelikle Türkçeden başlamamız gerekiyor. Dilimize sahip çıktığımız sürece, kimliğimize tarihimize sanatımıza tarihimize sahip çıkacağımıza inanıyorum. Türk dilinin konuşulduğu coğrafyalarda yürüteceğimiz çalışmalar için öncelikle kendi dilimizi geliştirmemiz gerekiyor. Bu bakımdan geleceğimize yapacağımız en büyük yatırımlardan biri bizden öncekilerin hatalarını tekrarlamadan yabancı dillerin istikası karşısında Türkçemizi korumak, zenginleştirmek ve geliştirmek olacaktır. Çünkü; yaşayan bir varlık olan dil, her canlı gibi emek ister, beslenmek, korunmak, geliştirmek ister. Bu konuda siyasetçilerden bilim adamlarımıza, gazetecilerden Üniversite hocalarımıza, ailelerden öğretmenlerimize kadar bir çok kesime önemli görevler düşüyor. Kültür ve sanat insanlarımız başta olmak üzere tüm kalem ve kelam erbaplarımızdan dilimize sahip çıkılmasını bekliyorum. Dil meselesinin siyaset ve ideoloji üstü bir konu olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum" ifadelerini kullandı.



Programda konuşan Kültür ve Turizm Bakanı Nuri Ersoy, tüm etkinliklerin dünyadaki çağdaş ve gelişen anlayışla paralel olarak yürütülmesini, yurt ve dünya sathında yankı bulmasını amaçladıklarını kaydetti. Ersoy, “Bu hedefe ilerlerken sanatsal ve kültürel faaliyetlerimizin, kadim medeniyetimizin beslediği derin kültürel dokumuzla ve benzersiz milli kimliğimizle uyumlu olması her zaman önceliğimiz olmuştur. Bugün de bizler devlet eliyle, kültür ve sanatı toplumun en geniş kesimine yayma gayretini gösterirken, yerel renklerimizi soldurmadan ulusaldan evrensele taşımaya, özgünlüğümüzle dünyada var olmaya, kimliğimizi daha da tanınır hâle getirmeye çalışıyoruz” dedi.



Ödüllerin kültür ve sanat dallarında ortaya konulan üstün nitelikli eser ve çalışmalara binaen her yıl sahipleriyle buluşturulduğu ifade eden Ersoy,” Bu sene, içinden geçtiğimiz olağanüstü koşullar nedeniyle 2019 ve 2020 ödüllerini bir arada takdim edeceğiz. Değerlendirme Kurulumuzun yaptığı hassas ve titiz incelemeler neticesinde, Odunpazarı Modern Müze, Antakya Medeniyetler Korosu, Mimsanat Akademisi, Hisart Canlı Tarih Müzesi ile İstanbul Grafik Sanatlar Müzesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödülü’ne layık bulunmuştur” açıklamasında bulundu.



Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Konferans Salonu’nda gerçekleşen ödül törenine; Erdoğan’ın yanı sıra TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, milletvekilleri ve çok sayıda davetli katıldı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Başkan Aydın 1 Mayıs’ı emekçilere birlikte kutladı Bursa’daki 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü yürüyüşüne katılan Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın, işçilerin bayramını kutladı. 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü, Osmangazi’de coşkuyla kutlandı. Stadyum Caddesi’ni takiben İpekiş Kavşağı, Darmstadt Caddesi, İlkbahar Caddesi ve Kent Meydanı’na kadar gerçekleştirilen 1 Mayıs yürüyüşüne Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın, Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir, CHP Bursa İl Başkanı Nihat Yeşiltaş, CHP Osmangazi İlçe Başkanı Cengiz Çelikten de katıldı. Sivil Toplum Kuruluşları, oda ve dernekler, siyasi parti temsilcileri ve işçiler, ellerinde Türk bayrakları ve sloganlarla yürüyerek İşçi Bayramını kutladı. Coşkunun hiç azalmadığı yürüyüşte, işçiler taleplerini haykırdı. Arkasında büyük bir kalabalıkla yürüyerek 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nde işçileri yalnız bırakmayan Başkan Aydın, verdiği mesajda "Her zaman işçilerimizin, emekçilerimizin yanındayız. Eğer işçiler haklara sahip değilse, evine sıcak ekmek götüremiyorsa, sosyal haklarını alamıyorsa, çalışma barışı yoksa o ülkede kimse mutlu olamaz. Bugün bir bayram ve işçilerimiz, emekçilerimiz burada birlik beraberlik ve dayanışma örneği gösteriyor. Herkesin eşit, özgürce ve kardeşçe bir arada yaşayabildiği bir dünya en büyük temennimiz" dedi.
Uşak Uşak’ta 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü etkinliklerle kutlandı 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü, yurt genelinde olduğu gibi Uşak’ta da çeşitli etkinliklerle kutlandı. Uşak Belediyesi Yöresel Ürünler Çarşısı önünde toplanan siyasi ve sivil toplum örgütleri, İsmetpaşa Caddesi’nde kortej yürüyüşü yaparak kent merkezindeki 15 Temmuz Şehitler Meydanı’na geldi. Topluluk alana polis aramasının ardından alınırken, güvenlik önlemleri üst seviyede tutuldu. Ellerine Türk bayrağı alan işçiler ve aileleri, çalınan şarkılara eşlik etti. Kutlamalara CHP Uşak Milletvekili Ali Karaoba, Belediye Başkanı Özkan Yalım ve CHP İl Başkanı Sevinç Soner Yazgan da katıldı. Alanda kutlamalar saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başladı. Burada konuşma yapan Uşak Belediye Başkanı Özkan Yalım, tüm emekçilerin ve çalışanların 1 Mayıs İşçi ve Dayanışma Günü’nü kutlayarak, işçilere gerekli zamlar için uğraşacağını dile getirdi. Öte yandan Başkan Yalım’ın konuşmasının ardından CHP Uşak Milletvekili Ali Karaoba kürsüde tek kişinin konuşmasına tepki göstererek, partililerle alandan ayrılmak istedi. Karaoba, kendisini ikna etmeye çalışan sendika temsilcilerine, “Yalakalığa karşıyım. Bu benim partimin belediye başkanı da olsa karşıyım yalakalığa. Sendikalar konuşacaksa sendikalar konuşacak. Belediye başkanı konuşacaksa milletvekili de konuşacak. Bu herkes için geçerli” dedi. Yaşanan gerginliğin ardından tekrar miting alanına dönerek konuşma yapmak için sahneye çıkan Karaoba, herkesin 1 Mayıs’ını kutlayarak, “Bugün ben konuşmayacaktım burada. Bakın sendikaların bir özelliği vardır. Burada siyasi partiler konuşmaz. Bugün işçilerin günüdür, emekçilerin günüdür. Ancak bir kişi konuşuyorsa herkes konuşmalıdır. Tüm siyasi partilere konuşma hakkı verilmelidir. Herkes işçinin yanında ama çıkıp gerçek duygularını burada mutlaka paylaşmak zorundadırlar. Ben CHP milletvekili olarak, katıksız devrimci bir insan olarak her zaman işçinin yanındayım” diye konuştu. Konuşmaların ardından gazetecilere açıklamalarda bulunan Karaoba, “Burada Tertip Komitesi bir kişiye söz vererek diğerlerine vermemekle, ben bu işi protesto ediyorum. Böyle bir şey yok. Burada sorun bir kişinin konuşması, diğerinin konuşmaması, konuşan kişinin kişiliğiyle benim partiden, başka partiden olmasıyla ilişkili değildir. Buranın en büyük temsiliyeti, CHP’nin temsiliyeti İl Başkanımız Sevinç Yazgan’dadır. Benim il başkanımı eğer orada konuşturtmayacaksa, Uşak’ın tek CHP milletvekilini konuşturtmayacaksa bunu baştan söyleyecek. Bizim kızdığımız şey budur” ifadelerini kullandı. Kutlamalar halay çekilmesiyle son buldu.