EKONOMİ - 16 Nisan 2021 Cuma 11:53

Eski Devlet Bakanı Masum Türker: "Kendi öz rezervlerimiz Türkiye’de olduğu için güçlüyüz"

A
A
A
Eski Devlet Bakanı Masum Türker: "Kendi öz rezervlerimiz Türkiye’de olduğu için güçlüyüz"

Ekonomiden Sorumlu eski Devlet Bakanı Masum Türker, "Kendi öz rezervlerimiz Türkiye’de olduğu için güçlüyüz" dedi.

Ekonomiden Sorumlu eski Devlet Bakanı Masum Türker, "Kendi öz rezervlerimiz Türkiye’de olduğu için güçlüyüz" dedi.


Türkiye’nin rezerv olarak kabul edilen altınlarının Merkez Bankasının kuruluşuyla birlikte yurt dışına gittiğini belirten Ekonomiden Sorumlu eski Devlet Bakanı Masum Türker, bir Merkez Bankasının faaliyetlerde bulunabilmesi için ödemelere teminat bir varlığının olması gerektiğini söyledi. Türker, "Bu varlığın adı rezervdir. Rezervler de ilk kurulduğu zaman altındır genellikle. Bu altınlar 1930’lu yılların yarısında gitmiştir. Bu altınları getirme projemiz 1960 yılından itibaren İsmet İnönü zamanında başlamıştır. Sol politikalar genellikle yurt dışında para bırakılmasına, rezervlere bırakılmasına karşıdır. Bu yönüyle baktığımız zaman bu altınlar getirilemedi. Çünkü altınlar gittiği zaman size baskı unsuru ortadan kalkıyor. Bununla ilgili önce bizim başımıza Kıbrıs olayı çıktı aniden. ABD başkanı Johnson, ’Siz buraya gidemezsiniz, asker, ordu gönderemezsiniz’ dedi. Hızlı bir şekilde bu projeyi durdurmak için İsmet İnönü düşürüldü. Demirel sahneye çıktı. Seydişehir’de kurulacak alüminyum fabrikasından vazgeçin denildi. Demirel vazgeçemedi, çünkü İsmet Paşa hazırlamış bırakmış. Demirel’e bütçede kırmızı oy verildi, düşürüldü. Türkiye 12 Mart’a doğru gitti. 12 Mart’tan sonra Ecevit iktidara geldi. Ecevit bunu ciddi bir şekilde tekrar gündemine almıştı. Onun ortağı rahmetli Erbakan millileştirme noktasında davranan bir kişiydi. Fakat yine Kıbrıs olayı, yine ambargolar, sonra ihtilaller. Bu iş durdu, daha gündeme gelmedi" dedi.


2015 yılında altınların geri getirilebilmesi için zemin oluştuğunu kaydeden Türker, "Krizden sonra yine dünyada biraz dolar bollaştı. Yurt dışında o kadar rezerv oldu ki Merkez Bankasında birikmiş, dağıtılmamış karlar dolayısıyla bu altınlar ufak ufak taşınmaya başlandı. Bu altınların son taşınma tarihi 2018 Şubat sonu, Mart başıdır. Bunun kimse farkına varmadı. Bu fon operasyonlarıyla Türkiye’nin soyulmasına seyirci kalan mekanizma kendisinden kimse milletvekili adayı olmayınca ABD, Türkiye’ye papaz üzerinden baskı yapmaya başladı. Artık Türkiye özgürleşmişti. Rezervin ana parası artık Türkiye’deydi. Geri kalan rezerv değildir, bizim borcumuzdur. Böyle olunca bu oluşumlar devam etti. Dövize fazla yansımadı. Seçim var, çünkü seçimler bitti hükümet atanacak. Bu sefer bari kendi adamlarından birilerini bakan atasınlar diye döviz üzerinden saldırı başladı. Döviz üzerinden saldırı başlayınca orada beklenmeyen bir iş yaptı Cumhurbaşkanı. Hakikaten kimse beklemiyordu. Hazine ve Maliye Bakanlığı değişimi yaptı. Bu bakanlığa Berat Bey’i atadı. Berat Bey’i atayınca o saldırı sürekli gidemedi. Ben o zaman söylüyordum, başarılı bir atamaydı. Herkes soruyordu neden? Eve şikayete giremezler diyordum. Bir süre sonra başka şey oldu" diye konuştu.


1999 yılında Türkiye’nin uluslararası piyasaya uyum sağlamak için IMF’ye bir taahhütte bulunduğunu söyleyen Türker, "Sadece IMF değil uluslararası ticaret organizasyonlarına dedi ki ’Ben artık karşılıksız para basmayacağım.’ Dolar gelirse basacak, bir özelleştirmeden bir yer satmışsa, borçlanırsa basacak. Bu süreç iki kere bozuldu, bir 6 sıfır atılırken, iki 6 sıfır atıldıktan sonra yeni paradan tekrar Türk lirasına dönerken bozuldu. Berat Bey döneminde biz Merkez Bankası’nda biriken paraları aniden dağıttık. Dağıtılmayan karları dağıttık. Onlar neden tutuldu, gizli rezerv. Bütün bunlar oluşurken Berat Bey’in bunu yapma zamanı yine bir saldırı yaptılar. Türkiye ile ilgili bir yapılanma var, OECD eliyle Türkiye’yi sakıncalı ülke ilan etmek. Tıpkı İran gibi, tıpkı Kuzey Kore gibi. Bu işler olurken pandemi çıktı. Fon oyunlarına çok fazla giremedi. Ona güvenmiyorlardı. Farkında olmadan gidiyordu düzen. İkinci başarıyı işsizlik sigortası sayesinde sağladı. Berat Bey görevden alınırken yine söyledim, ’başarılıdır’ dedim. Bana kimse sormuyor neden başarılıdır diye. Bir kişinin başarısı kendinden öncekilerle ölçülür. Berat Bey zamanında soygunla daha önceki soygun arasındaki dağlar kadar fark var. Onun için saldırı yapıyorlardı ki Berat Bey gider mi diye. Berat Bey gidince o soygunu rahat yapamadılar. Merkez Bankası başına getirilen Naci Ağbal ezberi bozdu. Cumhurbaşkanı söylediği halde faizi düşürmedi, yüksek tuttu. Faiz daima enflasyondan bir puan yüksek olmalıdır. Faiz enflasyondan fazla değilse para değerini kaybettiği için para ya altına ya dolara gider. 128 milyar dolardan benim haberim yoktu. Ben siyasette ne olmuş bitmiş ilgilenmiyorum. Ben bunları anlatınca herkes Masum Türker AK Partili mi oluyor dediler. Ben bunları 17 yıldır öğrencilerime anlatıyorum" dedi.



"Kendi öz rezervlerimiz Türkiye’de olduğu için güçlüyüz"


"Bu olayları kurcalarsa bulurlar, hangi yıl ne kadar döviz farkından dolayı kaybetmişiz bulurlar" diyen Türker, "Bu bakımdan hem iktidar haklıdır hem CHP haklıdır. CHP bu sorgulamasını değiştirirse öne geçer. İktidar savunmasını değiştirirse öne geçer. Kimse gerçeği söylemiyor. Kendi öz rezervlerimiz Türkiye’de olduğu için güçlüyüz. Bu dolarla gidip gelirken yeni düzene göre 3 kategoriye ayırmak lazım. Birinci kategori kısa vadede gidip gelen oyun burada oluyor. İkinci uzun vadede gidip gelen, üçüncü öz kaynağımız olan. Öz kaynağımız yavaş yavaş birikiyor. Dövizlerin içine bu geçiş dönemlerinde uzun vadeli borçlanmaları katabiliriz. Rezervler Türkiye’de olunca Cumhurbaşkanı yüksek sesle konuşma gücü buldu. Biz yıllardır Azerbaycan’daki Ermenilerin işgaline ses çıkarabiliyor muyduk. Şimdi orada askerlerimiz var. Mavi vatan diyebiliyor muyduk, diyemiyorduk. Biz yıllardır Libya’ya ya da başka ülkeye asker gönderebiliyor muyduk? Bunlar özgürlüğümüzü kazanmamız sayesinde oluyor "diye konuştu.


Pandemi döneminde dünyada 2 trilyon doların üstünde karşılıksız para basıldığını kaydeden Türker, "Türkiye şimdilik o hakkını tam kullanmadı. İşsizlik sigortasından istifade etti. Devletin işsizlik sigortasına sattığı devlet tahvilleri, pandemi başlarken işsizlik sigortası o tahvilleri Merkez Bankası’na sattı. Kanunlar çıkıyor ama 128 milyar doların takibini yapmak istiyorsa iktidar bütçe ve kesin hesapları incelesinler. Onların bu oyun anında nereye kullanıldığı ortaya çıkar. Bütçenin finansmanında kullanıldı. Bütçesiz hiçbir para kullanılmaz. İktidar bunun hesabını vermek için kendisi çıkarmalı" dedi.


Türkiye ekonomisinin düzelmesi için önce milli ittifaka ihtiyaç olduğunu belirten Türker, "İktidar ekonomi politikasını yeniden şekillendirirken muhalefetle en kötü ihtimal ana muhalefetle bunu konuşması gerekir. Her iki tarafa da söyleyeyim 128 milyar doların akıbetini arıyorlar, 2019 yılı hükümet programının tartışmasında İlhan Kesici’nin konuşmasına alıp baksınlar. Bu tartışmayı AK Parti içinde birileri çıkarıyor o zaman. Onlar Cumhurbaşkanına karşı çıkarıyorlar. Ben böyle düşünüyorum. Birisinin bunu söylemesi gerekiyor. Türkiye’de milli duyguları olmayan kimselerin oyunlarına izin vermemeliyiz. Ulusalcı olmak zorundayız. Siyaseti yapsınlar, 128 milyar doları sorsunlar ama ülkenin aleyhine kullanmasınlar. Sorun o" ifadelerini kullandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya Kadınlar domates kasası yarışmasında erkeklere taş çıkarttı Antalya’nın Kumluca ilçesi ve çevre ilçelerdeki seralarda çalışan vatandaşların katılımıyla domates kasası taşıma, domates çekme ve halat yarışları düzenlendi. Kumluca Belediyesi tarafından Kumluca Şehir Stadı’nda düzenlenen yarışmalarda, Kumluca ve çevre ilçelerden katılan kadınlar kıyasıya mücadele etti. Domates kasası taşıma yarışmasında 3 dakikada 24 domates kasası taşıyan Zeynep Keyikçi birinci, 21 domates kasası taşıyan Hatice Işık ikinci, 17 domates kasası taşıyan Hörü Alkan üçüncü oldu. Domates yeme yarışmasında da 3 dakikada 1 kilo 362 gram domates yiyen Ayşegül Aydın birinci, 1 kilo 216 gram domates yiyen Ayşe Akyürek ikinci, 1 kilo 178 gram domates yiyen Mefaret Ünal ise üçüncü sırada yer aldı. Sekiz takımın katıldığı halat çekme yarışmasında ise finalde Kumluca Belediyesi takımıyla karşılaşan Kaşlılar takımı, zorlu mücadeleyi kazanarak şampiyon oldu. Yarışmalar, renkli görüntülere sahne oldu. Yarışmada en fazla domates kasası taşıyan Zeynep Keyikçi, sera işçisi olduğunu ve her gün sayısız domates kasası taşıdığını söyledi. Yarışmayı birinci olarak bitirdiği için mutlu olduğunu dile getiren Keyikçi, festival dolayısıyla neşeli bir hafta geçirdiklerini kaydetti. Kaşlılar takımı halat çekme şampiyonu oldu Halat çekme yarışmasında birinci olan Kaşlılar takımının kaptanı Saliha Güçlü de serada çalışan kadınların hünerlerini sergilediğini belirtti. Takımıyla gurur duyduğunu ifade eden Güçlü, geçen yıl aynı yarışmada ikinci olduklarını belirterek, “Bu yıl birinciliği kaptırmadık” dedi. Etkinlikte Kumluca Belediyesi tiyatrocuları Uğur Duran ve Mehmet Karakaya kısa bir oyun sergilerken, müzisyen Tuğba Karakuş konser verdi. Yarışma sonunda başarılı olan kadınlara protokol üyelerinin eşleri tarafından çeşitli ödül ve hediyeler verildi.
Ankara Atılım Üniversitesi ve Ankara Barosu HUBİTEM Merkezi’nden ‘HUBİTSEM’ sempozyumu Atılım Üniversitesi ve Ankara Barosu HUBİTEM Merkezi (Hukuk, Bilişim İnovasyon ve Teknoloji Merkezi) tarafından, akademik dünya ile iş hayatını buluşturduğu Hukuk Bilişim ve Teknoloji Sempozyumu (HUBİTSEM) gerçekleştirildi. Atılım Üniversitesi ve Ankara Barosu HUBİTEM Merkezi işbirliği ve Atılım Üniversitesi Hukuk Fakültesi ev sahipliğinde akademik dünya ile iş hayatını buluşturduğu hukuk bilişim ve teknoloji sempozyumu gerçekleştirildi. Çok sayıda öğrencinin katıldığı sempozyumda atölye çalışmaları hayata geçirildi. Dr. Pınar Yaşar Şatıroğlu, İHA muhabirine, gerçekleştirilecek sempozyumun amaçları hakkında şu değerlendirmelerde bulundu: “Bilişim Hukuku, Hukuk, Yapay zeka ve kişisel verilerin korunmasına ilişkin olarak bütün bilgi sahiplerini bir araya getirmeyi amaçladık. Klasik bilimsel toplantılardan farklı olarak hem hakemli tedbirlere yer verilmesi hem farklı kamu kurum temsilcilerinin gelmesi hem özel sektörde çalışanların özellikle de yöneticilerin yer aldığı bir etkinlik yapılacak. Bu etkinlik bizim ana etkinliğimiz. Ana ve yan etkinlik olarak ikiye ayırdık bu sempozyumu.” Atölye çalışmaları hakkında bilgi veren Dr. Şatıroğlu, gerçekleştirilecek çalışmalarda spesifik olarak o alanda uzmanlaşmış akademisyenler ile kurum temsilcilerinin olacağını belirterek, şu ifadelere yer verdi: “Şu ana kadar üç ana oturum gerçekleştirildi. Bir tane de atölye çalışmamız gerçekleştirildi. Bu sempozyumla aslında amaçladığımız şey bütün partnerleri bir araya getirmek. Yani Ankara Barosu ve Atılım Üniversitesi bir araya gelerek konuyla ilgili olabilecek olan öğrenci, avukat, stajyer avukat, kurum çalışanı ve akademisyenleri bir araya getirerek yeni bir bilgi üretim noktası oluşturmak amaç aslında. HUBİTSEM’ de aslında bu amaca hizmet ediyor diyebiliriz. Akademik hayat ile İş hayatını tanıştırmayı çok istiyoruz. Çünkü hukuk fakültesi öğrencileri mezun olmadan önce genelde biraz daha kapalı bir toplumda okuyorlar. Aslında dışarda başka bir dünya var ve o dünya her geçen gün gelişiyor ve ilerliyor. Bu gelişen ve ilerleyen Dünya’nın bir parçası olmak istiyorsanız eğer hem akademik donanıma sahip olmanız lazım. Hem de özel sektöre ilişkin olarak çalışma prensiplerini bilmeniz gerekiyor. Bizde bu ikisini bir araya getirebilecek bir ışık yapmak istedik aslında.” Avukat Cenk Levent Eroğlu ise HUBİTSEM’in ulusal çapta yapılmış bir sempozyum olduğunu ifade ederek, “Toplamda 4 Barodan, 8 farklı ilden, 15 farklı üniversiteden 18 şirket ve 8 kamu kurumundan katılımcılar bu gün buradalar. Burada teknoloji hukukunun, bilişim hukukunun detaylarını inceliyoruz. Güncel meseleleri konuşuyoruz. İnsanların ve kurumların birbiri ile ağ kumasına vesile olmaya çalışıyoruz” diye konuştu. Yapay zeka ve hukuk konularının da tartışılacağı oturumların bulunduğu sempozyum, 4 ile 5 Mayıs tarihleri arasında sürecek.