EKONOMİ - 14 Şubat 2013 Perşembe 14:32

TÜRKİYE`DE ELEKTRONİK TİCARET KONFERANSI

A
A
A
TÜRKİYE`DE ELEKTRONİK TİCARET KONFERANSI

Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Müsteşarı Ziya Altunyaldız, bugün için Türkiye`de yapılan harcamaların yüzde 30`unun kartlı ödeme sistemleri üzerinden gerçekleştiğini belirterek, "2023`te bu oranın yüzde 100 olması hedeflenmektedir" dedi.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Bilişim ve Teknoloji Hukuku Enstitüsü ile Bilişim Sanayicileri Derneği (TÜBİSAD) tarafından TOBB İkiz Kuleler`de düzenlenen "Türkiye`de Elektronik Ticaret Konferansı"na Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Müsteşarı Altunyaldız da katıldı. Altunyaldız, konferansın açılışında yaptığı konuşmada konferansın, elektronik ticarete ilişkin konuların farklı bakış açılarıyla paylaşıldığı ve Türkiye`de sektöre yön verecek fikirlerin filizlendiği önemli bir platform olarak yerini alacağını söyledi. Altunyaldız, konferans sürecince elektronik ticaret, elektronik ticaretin önemi, konuyla ilgili dünyadaki eğilimler ve bu alandaki yaklaşımların tartışılacağını kaydetti. Geçmiş dönemlerde, İpek Yolu, Baharat Yolu, Kral Yolu`nu arşınlayarak birbirlerine ulaşmaya ve ticaret yapmaya çalışan yüzlerce farklı kültürden insanın, ticari ve sosyal sınırların ortadan kalktığı günümüzde bu etkileşimlerini, modern çağın otobanı olan internet ve dijital teknolojiler üzerinden sürdürdüğünü anlatan Altunyaldız, bu değişimin, iş yapış şekillerini ve ilişkileri farklı ve karmaşık bir boyuta taşıdığını, girişimcilik, rekabet, pazarlama, lojistik, hukuk gibi alanların da sürekli bir biçimde yeniden şekillendiğini anlattı. Altınyaldız, "Bugün dünyada ``bilgi otobanı`` olarak da adlandırabileceğimiz büyük ve etkileşimli bir ağ oluştu. Bu ağ üzerinden yeni ticaret yöntemleri gelişiyor, ticari işletmeler müşterilerine masa üstü ve mobil cihazlar aracılığıyla zaman ve mekandan kayıtsız şekilde bağlanıyor ve iletişim kuruyor. Dolayısıyla etkileşimli ağ, en büyük pazar olma yolunda gelişiyor. Bu yeni pazar, insanların alım-satım ve ticaret yaptığı, pazarlık ettiği, yeni insanlarla tanıştığı bir platform fonksiyonu görüyor. Artık binlerce metrekarelik alışveriş merkezlerine ve milyonlarca ürüne sadece 3 inçlik ekranlarla ulaşmak mümkün hale gelmiştir. Bu nedenle ticari hayatta internet ortamında gerçekleştirilen yaratıcı ve yenilikçi iş modelleri önem kazanmaktadır. Böyle bir dünyada kaçınılmaz olarak girişimcilik ve yenilikçilik olguları önem kazanıyor" şeklinde konuştu.
E-ticaret sektörünün çok hızlı bir şekilde gelişim gösterdiğini ifade eden Altunyaldız, dünyada 2016 yılına kadar dünya nüfusunun yarısının, yani yaklaşık 3,5 milyar kişinin internet kullanıcısı olacağının öngörüldüğünü belirtti. Yine aynı dönemde Türkiye`nin de içinde bulunduğu G-20 ülkelerinde yaklaşık 800 milyon internet kullanıcısının olacağı ve bu ülkelerdeki internet ekonomisinin 4,2 trilyon dolara ulaşacağının tahmin edildiğini ifade eden Altunyaldız, Türkiye`de, 2012 yıl sonu itibariyle perakende ticaretin finansal hacminin 30,6 milyar TL olarak gerçekleştiğini, 2011 yılı itibariyle bu rakamın 22,8 milyar TL olduğunu hatırlattı. Altunyaldız, "Bu durumda yüzde 35`lik bir büyüme performansı görmekteyiz. Ancak dünyadaki büyüme oranlarının yüzde 40-45 olduğunu görüyoruz. E-ticarette take-off` a geçiş için gerekli büyüme rakamının yüzde 50 ve üzeri olduğu düşünülürse ülkemiz take-off aşamasına yakın bir yerde durmaktadır" dedi.
Türkiye`nin yaklaşık 37 milyon internet kullanıcısı ile dünyada 12. sırada yer aldığını ve genç nüfusun internet kullanım oranının yüzde 65,8 seviyesinde olduğunu belirten Altunyaldız, ancak bu kadar aktif bir kitle olmasına rağmen Türk internet kullanıcılarının sadece yüzde 20`sinin internetten alışveriş yaptığını ve bu oranın Avrupa ülkelerine göre düşük olduğunu belirtti. İsveç`te bu oranın yüzde 77, İngiltere`de yüzde 82, Fransa`da yüzde 72 olduğunu dile getiren Altunyaldız şunları kaydetti:
"Resmi istatistiklere göre, Türk kullanıcılarının internetten alışveriş yapmama sebepleri; müşterilerin ihtiyaç duymaması, mağazaya gitmeyi tercih etmesi, güvenlik/gizlilik endişeleri ve hizmet kalitesi sorunları olarak sıralanmıştır. Müşterinin internetten alışveriş ihtiyacı duymaması ve mağazadan almayı tercih etmesi, fiziksel mağazadan alışverişle karşılaştırıldığında göreceli olarak e-ticaret değer teklifinin yetersizliğine işaret etmektedir. Bu algıyı bertaraf etmek için tüm kesimler üzerine düşeni yapmalı ve ortak akıl çerçevesinde ``daha iyi nasıl yapabiliriz``in önü açılmalıdır."
Türkiye`de sanal işyeri (sanal pos sahibi) sayısının yaklaşık 40 binlere ulaştığını ve yine spesifik olarak e-ticaret faaliyetinde bulunan sitelerin sayısının 5 bini geçtiğini kaydeden Altunyaldız, ayrıca, kartlı ödeme sistemlerinin yaygınlaştırılmasında önemli yer tutan POS cihazı sayısının 2011 yılına göre yüzde 8 artarak 2,1 milyona çıktığını belirtti. Altunyaldız, "Bu konuda Avrupa`da liderliğimiz sürmektedir. Yine 2011 yılında 265 milyar TL kartlı sistemde alışveriş yapılmış ve bunun yüzde 8`i e-ticaret yoluyla gerçekleştirilmiştir. 2012 yılında ise bu rakam yüzde 25 artışla 332 milyar TL`ye çıkmış, yüzde 9`u e-ticaret yoluyla gerçekleştirilmiştir. Öte yandan özellikle son dönemde e-ticaret alanında dünyada önemli pazar paylarına sahip şirketler, ülkemizin e-ticaret potansiyeli ve gelişimi karşısında Türkiye`deki e-ticaret yatırımlarını artırmıştır. Bunun sonucunda 2010 ve 2011 yıllarında ülkemiz e-ticaret sektörüne yaklaşık 750 milyon dolar (doğrudan yabancı yatırımların yaklaşık yüzde 3,7`si) tutarında doğrudan yabancı yatırım girişi olmuştur. Bu rakamın 2012 itibariyle de 1 milyar doların üzerinde bir düzeye gelmesi beklenmektedir. Ayrıca kredi kartı (2012 yılı itibariyle 54 milyon adet) kullanımının yaygınlaşması, Türkiye e-ticaret pazarının gelişimini olumlu yönde etkilerken, güvenli ödeme kanalları ve alternatif ödeme sistemleri bağlamında Merkez Bankasının ``Ödeme Sistemleri Hizmetleri İle Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun Tasarı Taslağı`` çalışmaları da bu sürece olumlu katkı sağlayabilecektir.
Zira ödeme kanallarının genişlemesi ve alternatif kanallar, penetrasyon düzeyini daha yukarılara çekebileceği gibi, kayıtlı ekonominin sağlamlaşmasına, yabancı doğrudan sermaye yatırımlarının artmasına vesile olacaktır. Söz konusu tasarı ile birlikte akıllı telefon kullanımının yaygınlaşması (2012 itibarıyla ülkemizde bu oran %30, dünyada ise %50-55 düzeyinde) ile beraber bu telefonlarda bulunan Yakın Alan İletişimi (NFC) teknolojisini kullanacak olan uygulamayı cep telefonuna indiren tüketiciler, kredi kartı bilgilerini entegre ederek, Mobil Cüzdan`a sahip olacaklardır. Kredi kartı taşımaktan kurtulacak tüketiciler, cep telefonlarını okutarak alışveriş yapabilecekler, ödemeye ilişkin lisans, Merkez Bankası`ndan alınacaktır. Tüketicilerin karşılaştıkları sorunlarda kanun ile birlikte mobil hizmeti lisansı alan kuruluşlara başvurabileceklerdir. Bugün için Türkiye`de yapılan harcamaların yüzde 30`u kartlı ödeme sistemleri üzerinden gerçekleşmekte olup 2023`te bu oranın yüzde 100 olması hedeflenmektedir" dedi.
Türkiye`de geleneksel ticaretin dönüşüme uğraması ve sanal ortama taşınmasıyla birlikte, önümüzdeki dönemlerde e-ticaretin Türkiye`de en hızlı büyüyen sektörlerden birisi olmaya devam etmesinin muhtelif göstergeler ışığında kuvvetle muhtemel olduğunu kaydeden Altunyaldız, diğer taraftan, e-ticaret artıkça bu konuya ilişkin tartışılan başlıkların da arttığını vurguladı. Altunyaldız şunları kaydetti:
"Dolayısıyla internet üzerinden yapılan dolandırıcılık, taklit ve kaçak ürün satışı, kişisel verilerin korunması, elektronik ticaretin kayıt altına alınması ve vergilendirilmesi, istenmeyen ticari iletişimler gibi birçok konu bu alanda önemli başlıklar olarak yerini almaktadır. Kullanıcı kitle sayısı, sanal pos cihazı, internet kullanan girişimler, bu alana yapılan yatırımlar, alışveriş hacmi, kartla yapılan harcamalar ve bunların büyüme potansiyeline ilişkin ortaya koymaya çalıştığım müspet istatistikler ile bu alandaki menfi müdahalelerin önlenmesi gerekliliği, bize bu alanın günün koşullarına ve ihtiyaçlarına daha iyi cevap verecek şekilde sürekli bir şekilde iyileştirilmesi (perpetual improvement) ve dinamik tutulması gerektiğini göstermektedir. Bu açıdan güvenilir bir e-ticaret ortamını tesis edecek ve özellikle tüketici güvenini inşa edecek düzenlemelerin optimum düzeyde tutulması elzem olmuştur."
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Sivas Güneş çarpması olarak düşünülüyor, asıl tehlike fark edilmiyor İlkbahar’ın gelmesiyle birlikte kene popülasyonunda artış devam ediyor. İnsanların hayatını kaybetmesine sebep olan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA), İç Anadolu Bölgesi’nde hızla yayılıyor. Kene ısırıklarına ilişkin açıklamalarda bulunan Sivas Numune Hastanesi’nde görev yapan Uzman Doktor Murtaza Öz, “Güneş çarpması diye kendini önemsemiyor ve hastaneye başvurmuyor” dedi. Baharın gelmesiyle birlikte Kırım Kongo Kanamalı Ateş (KKKA) virüsüne sebep olan kene ısırığı vakaları görülmeye başlandı. Kırsal kesimlerde daha sık rastlanan ve tedavi olunmadığında ölüme neden olabilen kene ısırığı hakkında uzmanlar sıklıkla uyarılarda bulunuyor. Hastalığın belirtilerini sıralayan uzmanlar, belirtilerin görülmesi halinde en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmasını öneriyor. Sivas Numune Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları bölümünde görev yapan Uzman Doktor Murtaza Öz, KKKA virüsüne ilişkin bilgiler verdi. Virüsü taşıyan kenelere Sivas ve çevresinde çok sık rastlandığını ifade eden Uzman Doktor Murtaza Öz, “Çok çeşitli kene türleri var ama bizim bölgemizde endemi oluşturan Kırım Kongo bulaşına sebep olan Hyalomma burada daha ön planda. Keneler yaklaşık 20 civarında hastalık bulaştırma potansiyeline sahip. Bunun başında Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) geliyor. Kırım Kongo bulaşı, kenelerin insanları ısırmasıyla oluşuyor. Hayvanlarda ise belirti vermeden sessiz enfeksiyon şeklinde seyredebiliyor. Kasaplarda da kesim sırasında bulaş söz konusu olabiliyor” dedi. “Temas riskini azaltmak gerekiyor” Vücutta kene görülmesi halinde yapılması gerekenleri anlatan Murtaza Öz, “Keneyi çok ürkütmemek lazım. Üzerine kolonya dökülmesi ve yakma gibi şeyler yapılmamalı. İlk yapılması gerek bir sağlık kuruluşuna gitmek. Çıkarıldıktan sonra o bölge bol sabunlu su ile yıkanmalı ve alkol ile dezenfekte edilmeli. Özellikle kene teması için risk faktörü taşıyan tarım ile uğraşan insanlar uzun kollu ve açık renkli giyişiler giyebilir. Pantolonu çizmenin veya çorabın içine geçirebilir. Temas riskini azaltmak gerekiyor” şeklinde konuştu. Güneş çarpması değil kene ısırığı Hastaların bir kısmının kene ısırığını fark etmediğini ifade eden Uzman Doktor Murtaza Öz, “Kene ısırığını fark edenler de genellikle duş aldıklarında fark edebiliyor. Hastalarımız rutin tarama yapmıyor. Bunun dışında hasta bağ, bahçeden geldikten sonra özellikle güneş çarpması olduğunu ifade ediyor. ‘Beni güneş çarptı’ diyor, keneyi fark etmiyor. Bulantı, kusma, baş ağrısı gibi şikâyetler başlıyor. Güneş çarpması diye kendini önemsemiyor ve hastaneye başvurmuyor. Bu da sıkıntılı bir durum. Güneş çarpması diyerek hastalığın hem ilerlemesine neden oluyor hem de tedavinin gecikmesine neden oluyor” ifadelerine yer verdi.
Aydın Bu camide 433 yıldır ezan sesi hiç susmadı Aydın’ın Kuyucak ilçesinde bulunan ve kitabelerden yola çıkarak 1591 yılında yapıldığının tahmin edilen Şatır Ali Ağa Camii’nde 433 yıldır ezan sesi hiç dinmedi. Aydın’ın tarihine ışık tutan önemli yapılar arasında yer alan, sadece bir ibadethane olmanın ötesinde bölgenin tarihi ve kültürel kimliğinin bir parçası haline gelen Şatır Ali Ağa Camii, hem mimari zarafetiyle hem de kültürel önemiyle dikkat çeken bir ibadethaneler arasında yer alıyor. Yıllar içinde birçok olaya tanıklık etmiş ve bölge halkının sosyal hayatında önemli bir rol oynayan Şatır Ali Ağa Cami, aynı zamanda bölge halkının bir araya gelip ibadet ettiği, birbirleriyle kaynaştığı ve kültürel etkinlikler düzenlediği bir merkez olma özelliğini taşıyor. Geçmişten günümüze uzanan zengin bir geçmişe sahip olan Şatır Ali Ağa Camii bölgenin tarihi ve kültürel dokusunu yansıtıyor. Mimari açıdan incelendiğinde, Şatır Ali Ağa Camii geleneksel Osmanlı mimarisinin izlerini taşırken, kare planlı bir yapıya sahip olan cami dış cephesindeki sadelik ve zarafet dikkat çekiyor. Minaresi ise bölgenin karakteristik mimari özelliklerini yansıtıyor. İç mekanı geniş bir ibadet alanına sahip olan camii basit ancak etkileyici süslemelerle bezenirken, caminin mihrap ve minberi, o dönemin ustalarının işçiliğini yansıtan örnekler arasında yer alıyor. Bugün hala ayakta olan Şatır Ali Ağa Camii, geçmişin izlerini taşıyan ve gelecek nesillere aktarılan önemli bir miras olma özelliğini taşıyor. 2018 yılında başlatılan ve 2 yıl süren restorasyon çalışmalarının ardından restore edilen tarihi ibadethane, ziyaretçilere hem estetik bir deneyim sunarken hem de Aydın’ın tarihine ve kültürüne dair önemli ipuçları veriyor. Çalışmaların ardından cami yepyeni bir görünüme kavuşan caminin son hali görenleri kendine hayran bırakıyor. "Tarihi camilerde ibadet etmek insana huzur veriyor" Aydın İl Müftüsü Hasan Güneş Şatır Ali Ağa Camii hakkında yaptığı değerlendirmede tarihi camilerde ibadet etmenin insana huzur verdiğini ifade ederek, "Camiler bir ülkenin İslam beldesi, yaşayan insanların da Müslüman olduğunun nişaneleridir. Camiler aynı zamanda Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın yer yüzündeki nişaneleri olarak da zikredilmektedir. Dolayısıyla ecdadımız Peygamber Efendimiz’in uygulamış olduğu Medine-i Münevvere’ye gittiğinde ilk olarak cami inşa etmesi sebebiyle yerleştikleri yerlere ilk olarak cami inşa ediyorlar. Kuyucak’ta da bunun önemli örneği olan Şatır Ali Ağa Camii’nde görmekteyiz. Bu caminin 433 yıldır ibadete açık olduğu biliniyor. Hem ecdadımızın hem de bugüne kadar orada yaşayan kardeşlerimizin namazlarını kesintiye uğratmaksızın namazlarını burada deruhte ettiklerini gösteriyor, hem de ecdadımızın cami mimarisinin o dönemlerde nasıl olduğunu bize gösteriyor. Aynı zamanda İslam sanatının güzel bir örneğini caminin içerisinde görüyoruz. Bu tür tarihi camilerde ibadet etmek insana huzur veriyor. Ecdadımız da bu camilerde ibadet ederek bunu bize göstermişler. Biz de onlardan almış olduğumuz bu güzel mirası bu güne kadar getirdik, bundan sonra da nesillerimiz boyunca kıyamete kadar bu camilerimiz varlığını devam ettireceklerdir. Vakıflar Genel Müdürlüğü de bu bilinçle tarihi camilerin tekrar hayata kazandırılması, eski özelliklerini gün yüzüne çıkarmak için elinden gelen gayreti göstermektedir. Bununla birlikte Aydınımızın her ilçesinde buna benzer camimizin varlığını görüyoruz. Bize düşen iki husus var. Bunlardan birincisi bu camilerde bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da ibadetlerimizi yerine getirmek ikincisi de ecdadımızın bizlere bırakmış olduğu bu güzel eserlere sahip çıkmaktır" ifadelerini kullandı.
Ankara Doç. Dr. Solay: “Kırım Kongo Kanamalı Ateşi’nin kan ve vücut sıvıları yoluyla bulaştığını biliyoruz” Etlik Şehir Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği’nde görev yapan Doç. Dr. Aslı Haykır Solay, kene ısırması sonucu bulaş olan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi’nin kan ve vücut sıvıları yoluyla bir başka insana bulaşabileceğini dile getirdi. Uzmanlar, genellikle Mayıs ve Eylül ayları arasında ortaya çıkan ve Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Hastalığı’nı (KKKA) insanları bulaştırabilen kenelerin, iklim değişikliği sonucu kene ısırması nedeniyle acil servise başvuran hasta sayısında artış olduğuna dikkati çekiyor. Özellikle Çorum, Yozgat, Tokat, Sivas, Giresun, Gümüşhane, Erzincan ve Erzurum hattında kene vakalarının yoğun şekilde görüldüğünü aktaran uzmanlar, dış ortamda çalışan vatandaşları ve piknikçileri keneye karşı önlem alma konusunda uyarıyor. Etlik Şehir Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Kliniği’nde görev yapan Doç. Dr. Aslı Haykır Solay, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, kenenin insan vücudundaki her yere tutunabileceğine vurgu yaparak, “Kene salyasında anestezik bir madde vardır ve bunu hissetmeyiz. Bu nedenle piknik, hayvan bakımı gibi riskli bölgelere giderken mutlaka uzun kıyafetlerin giyilmesi gerekir. Açık renkte ve vücudu örten kıyafetler giyilmeli. Mümkünse çizme değilse çorabın içerisine girecek şekilde ayakkabı giyilmeli. Riskli bölgelerde kesinlikle çıplak ayakla dolaşılmamalı. Orada bulunulan süre içerisinde koruyucu kıyafetler bulunacak ve zaman zaman da vücut kene var mı yok mu diye kontrol edilecek” diye konuştu. Riskli bölgelerden uzaklaştıktan sonra vücudun kontrol edilmesi gerektiğini belirten Solay, “Kene tespit ettiysek eğer ve vücudumuza tutunmamışsa kapalı bir kutuya koyup bertarafı sağlanmalı. Vücudumuzda kene görürsek kesinlikle elle çıkarmıyoruz. Başından tutularak çıkarılması lazım çünkü elle tutulduğu zaman kenenin parçalanma ihtimali var ve virüsü dışarı çıkarma ihtimali var” açıklamasında bulundu. Kene ısırması sonucu KKKA virüsünün ateş, baş ağrısı, bulantı, kusma, ishal, yaygın kas ağrıları ve kanama gibi belirtiler gösterdiğini söyleyen Solay, “Belirtilerin hepsinin birden olmasına gerek yok. Riskli teması olan ya da hasta bir kişiyle temas öyküsü olan bireyde bu belirtilerden herhangi birinin olması halinde mutlaka doktora başvurmalıdır. Kene tutması sonrası bu belirtileri ortalama 1 ila 3 günde bekleriz. Hastadan hastaya bulaştığında ise 5 ila 6 gündür ama bu süre 14 güne kadar uzayabilir. O yüzden bu hastaları 14 gün boyunca takip etmemiz lazım” dedi. Kene ısırması sonrası virüsün kan ve vücut sıvılarına temas yoluyla bulaştığına dikkati çeken Solay, şu uyarılarda bulundu: “Solunum yoluyla bulaş net olarak kanıtlanmamıştır ama kan ve vücut sıvıları yoluyla bulaştığını biliyoruz. Bu nedenle hasta kişilerin çıktılarına temas etmemek lazım. Bu şekilde bulaşan vakalar var. Hastalık geçildikten sonra virüs idrar yoluyla atılım 6 hafta devam etmekte bu nedenle hastaların kıyafetleri dezenfekte edilmeli, düzgün temizlenmeli. Girdiği tuvalet ayrı olmalı ve çamaşır suyuyla yıkanmalı.”
Antalya Yaralının yardımına koştular kaçan otomobilin altında kalmaktan saniyelerle kurtuldular Antalya’nın Manavgat ilçesinde kırmızı ışık ihlali yapan ve motosiklete çarpan otomobil sürücüsü, olay yerinden kaçarken, yaralı motosiklet sürücüsünün yardımına koşan vatandaşlar kaçan otomobilin altında kalmaktan son anda kurtuldu. Olay yerine gelen trafik ekipleri kaçan otomobil ve sürücüsünü bulabilmek için adeta dedektif gibi çalıştı. Polisler otomobili 2 sokak ileride terk edilmiş olarak buldu. Çevredeki güvenlik kameralarından belirlenen araç sürücüsü de karakola teslim oldu. Kaza, Aşağı Pazarcı Mahallesi Zübeyde Hanım Caddesinde meydana geldi. Alınan bilgiye göre, Doğu Garajı istikametinden İbrahim Sözen Caddesi istikametine seyir halindeki Mehmet Kemal Kılıç’ın kullandığı tescilsiz ve plakasız motosiklet, kırmızı ışık ihlali yaparak Zübeyde Hanım Caddesine çıkan Hüseyin Sarıkaya’nın kullandığı 07 LME 45 plakalı Tofaş marka otomobille çarpıştı. Çarpmanın şiddetiyle 25-30 metre sürüklenen motosiklet sürücüsü yaralanırken otomobil sürücüsü aracını yaralıya yardıma koşanların üzerine sürerek olay yerinden kaçtı. Yaralı motosiklet sürücüsü 112 sağlık ekiplerinin olay yerindeki müdahalesinin ardından ambulansla hastaneye kaldırıldı. Tescili ve plakası olmayan motosiklet bağlanarak yediemin otoparkına çekilirken, motosiklet sürücüsüne yetersiz ehliyetten 6 bin 439 TL para cezası uygulandı. Trafik polisleri dedektiflere taş çıkarttı Olay yerine gelen Manavgat Emniyet Müdürlüğü Trafik Denetleme Büro Amirliği ekibi kaçan otomobili olay yerinde düşen plakasından ve patlayan lastiğinin izinden yola çıkarak 2 sokak ileride ara sokakta park halinde buldu. Çevrede güvenlik kamerası inceleyen trafik polisleri, araç sürücüsünü belirledikten sonra telefonla arayarak Cumhuriyet Polis Merkezine gelmesini sağladılar.