YEREL HABERLER - 11 Mart 2014 Salı 13:51

Mehmet Akif Ersoy’u Anma Günü Mesajı

A
A
A
Mehmet Akif Ersoy’u Anma Günü Mesajı

AK Parti Ankara İl Başkanı Murat Alparslan, 12 Mart İstiklal Marşının Kabulü ve Mehmet Akif Ersoy'u Anma Günü nedeniyle bir mesaj yayınladı.
AK Parti Ankara İl Başkanı Alparslan, mesajında, “Milletleri millet yapan en önemli değerler birlik, beraberlik, dil, inanç, vatan, namus, şeref, bayrak, ideal, tarih gibi insani hasletlerdir. Büyük devlet ve millet olmanın göstergelerinden biri de tarihte yaşanan olayları ve insanlarımızı hayırla yâd etmektir. Tarih, sadece mazi değil, aynı zamanda yaşadığımız süreçtir. Dolayısıyla ortak hafızalarımızı tazeleyerek, ibret ve örnekler alarak geleceğimizi en ideal şekilde oluşturma gayretinde olmalıyız. Millet olarak her yönden kendimizi ilerletme yolunda azmettiğimiz birlik ve kardeşliğimizi pekiştirmeye çabaladığımız bu süreçte, İstiklâl Marşı ve Mehmet Âkif’i anmak ve anlamak önemli bir imkân olarak görülmelidir” dedi.
Alparslan, mesajında şunları kaydetti:
“Devlet olma yolunda ilerlediğimiz günlerde, milli marş ihtiyacı ortaya çıktığında, devletin ileri gelenleri bunu ancak Akif’in yazabileceğine inanmışlardı. Çünkü o, kalemiyle yazmaktan ziyade, gönlüyle, kalbiyle yazan bir şairdir. Şair olmanın çok ötesinde bir mütefekkir, bir münevver, bir gönül insanıdır. 12 Mart 1921 tarihinde TBMM’de büyük coşku ve alkışlar içinde defalarca okunarak kabul edilen İstiklâl Marşı, tarihten silinmek istenen bir milletin hangi değerlere sarılarak Kurtuluş Savaşı’nı kazandığının belgesidir. Aynı zamanda bu değerlerle bugünün ve yarının nasıl yaşanması gerektiğinin mesaj ve ilkeleriyle doludur. Kurtuluş Savaşı’nı ve o günkü ıstırapları bize iyi anlatan, halkın yüreğini dirilten, inanç ve azim veren tarihi bir belge niteliğindedir. Bu marş sadece edebi bir metin değildir. Bütün milletlerin marşlarının yanında müstesna bir eserdir. Çok az konuyu ittifaka yakın ekseriyetle kabul eden 1. Meclis için İstiklâl Marşı, hem bir anlam hem bir ruh hem de halen devam eden bir tarihin yazılmasıydı. Ölüm kalım çizgisindeki mücadelede, umutla umutsuzluk arasındaki milletimize, ümit, cesaret ve şuur kazandıran bir haykırış ifadesidir, adeta bir dua gibidir.”
İstiklâl Marşı’nın, zulme, adaletsizliğe, sömürgeciliğe adeta bir meydan okuma olduğunu kaydeden Alparslan, sözlerine şöyle devam etti:
“Cumhuriyeti kuran iradenin mahiyetinin anlaşılmasında da bu marş çok önemli bir imkândır. Milletimizin daima ihtiyacı olan milli birlik ve kardeşlik için de, ortak bir ideali ifade eden bir mutabakat belgesidir. Bizi biz yapan değerleri şiirsel bir bütünlük içinde yansıtarak, vatan, hürriyet ve istiklâlin olmazsa olmazlarımız olduğuna işaret eder. Her an dudaklarımızdan dökülen İstiklal Marşı, esasen bir milletin serencamı, bir ülkenin topyekün felsefesidir."
Akif'in tüm şiirleri ve fikirlerinin bizi biz eden, bize ışık tutan, bizim yolumuzu aydınlatan birer meşale olduğunu anlatan Alparslan, sözlerini şöyle tamamladı: "Mehmet Akif’in ortaya koyduğu Asım ideali, modeli hepimize örnek olması bakımından mesaj verir. AK Parti Genel Başkanı ve Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ifadesiyle: 'Asım, gücün, zulmün, zorbalığın karşısında asla boyun eğmeyendir. O, hakikati eğip bükmeyendir. O, şartlar ne olursa olsun, hakkı tutup kaldırandır. Kavgadan değil barıştan, çatışmadan değil kardeşlikten, bencillikten yana değil adalet ile üretip adalet ile paylaşmaktan yana taraf olandır. Mehmet Akif'in idealindeki Asım'ın işi gönüller kırmak, öfkeyi beslemek, kin gütmek değil, kırık gönülleri kazanmaktır, yaraları sarmaktır.' Yine Mehmet Akif Ersoy'la ilgili Başbakan Erdoğan, 'Asım, bu toprakların, bu geniş coğrafyanın adeta vicdanıdır. Kahramanlığı övdüğü kadar geri kalmışlığı yermiştir. Bilimi yücelttiği kadar hikmeti de yüceltmiş, insan merkezli bir medeniyeti övmüştür. Akif, Çanakkale dediği kadar İstanbul, Ankara, İzmir; Kurtuluş Savaşı dediği kadar Filistin, Medine, Kahire demiştir. Pakistan'ı, Bangladeş'i, Kosova'yı, Arnavutluk'u, Makedonya'yı ve Bosna'yı dilinden düşürmemiştir' sözlerini dile getirmiştir. Bu anlamlı günün, birlik ve kardeşliğimizi kuvvetlendirmeye, ülkemizi ilerletme ve aydınlatma yolunda daha çok mesafe kat edilmesine, milletimizin tüm dünya insanlarına örnek ve ülkemizin lider ülke olarak 2023’e en iyi şekilde hazırlanmasına vesile olmasını temenni ediyorum.”
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Başkan Gürhan Akdoğan: "Bursa ovası da, sanayisi de sahipsiz değildir" Atatürkçü Düşünce Derneği Bursa Şube Başkanı Gürhan Akdoğan, 1977 yılında yapılan tarımsal arazilerin ve özellikle Bursa ovasının korunması hakkındaki protokolle 20 bin hektar alandan geriye, 9 bin hektarın kaldığını söyledi. ADD Bursa Şubesi, Bursa’da sanayileşme ve kentleşme çerçevesinde çevresel etkileri hiçe sayan, doğayı tahrip ederek kent ve toplum çıkarları yerine, bireysel çıkarları hedefleyen gündemdeki bazı projeler hakkın basın mensuplarıyla bir araya geldi. Nilüfer Karaman Dernekler Yerleşkesinde konuşan ADD Bursa Şube Başkanı Gürhan Akdoğan, "Yıllarca anlattık, olmadı. Her şeyi rant gören anlayışla vahşice çarpık kentleşme ve çarpık sanayileşme ile mücadele ettik. ’Bursa ovasını yok ediyorsunuz’, ’Sürdürülebilir kalkınma ilkesi doğrultusunda doğayı çevreyi koruyarak sanayileşmeyi, kentleşmeyi birlikte planlayalım’ dedik yine olmadı. Onlarca sanayileşme ve kentleşme sempozyumları düzenledik, raporlar hazırladık, kent yağmasına, ova talanına karşı davalar açtık ama bir türlü dinlemediler. 1977 yılında yapılan tarımsal arazilerin ve özellikle Bursa ovasının korunması hakkındaki protokolde korunacak ova koruma alanı 20 bin hektar olarak belirlenmiş olmasına rağmen ova korunamamış, meydana gelen sanayileşme ve yerleşim sebebiyle ova koruma alanı 11 bin 245 hektara kadar küçülmüştür. Bu duruma rağmen yapılan araştırmalar (2011 yılında belirlenen ova koruma alanı 9 bin 163 hektar) Bursa ovasının kan kaybetmeye devam ettiğini, günümüzde 9 bin hektarın da çok altına düştüğünü göstermektedir. Bursa ovasının elimizde 9 bin hektarı kalırken onu da sulayamıyoruz. Bursa 2020 yılı çevre düzeni planın da bugüne kadar yaklaşık 300 adet plan değişikliği yapılmıştır. Bu değişiklikleri yapan kurumlar sırasıyla Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Çevre Bakanlığı, Bursa İl Özel İdaresi ve Bursa Büyükşehir Belediyesi ile ilçe Belediyeleri ve meclisleridir" dedi. "Tarım arazileri her geçen gün küçülmektedir" Dünyada yaşayan insanların nüfusu 2000 yılında 6 milyar iken, şimdi 7,8 milyara ulaştığını belirten Akdoğan, "19. yüzyıl başlarında 1,5 milyar olan dünya nüfusunun, 2050 yılında 10 milyara çıkacağı tahmin edilmektedir. 1950 yılında 21 milyon olan nüfusumuz, 2023 yılında 4 kat artarak 85 milyona ulaşmıştır. Yaşadığımız uygarlık, doğal kaynakların yanlış kullanımı ve doğal yaşam alalarına verilen zarar sebebiyle tehlikeye girmiş durumdadır. Kapasitenin üzerinde kullanımının sonucunda dünya, aşın bir baskıyla karşı karşıyadır. Endüstri devriminden günümüze dek geçen süre içerisinde dünya nüfusu sekiz katına çıkmıştır. Son 100 yıl içinde, endüstriyel üretim 100 kat artmıştır. İnsan etkinliklerinin ve nüfusun bu inanılmaz artışı çevre üzerinde önemli ölçüde olumsuz etkiler oluşturmuştur. Bursa’da ise tarım arazisi 2016 yılında 417 bin 420 hektarla toplam arazinin yüzde 38,34’ünü oluştururken, 2022 yılında 369 bin 727,80 hektara düşerek yüzde 33,36’ ya gerilemiştir. Yani son 16 yılda 47 bin 692,20 hektar tarım arazisi, tarım dışına çıkarılmıştır. Tarım dışına çıkarılan bu arazilerin büyük bir kısmı da yerleşim yerlerine ve sanayi alanına dönüşmüştür. Bursa toplam tarım alanının yüzde 79’luk kısmı sulamaya uygun olmasına rağmen, yüzde 42’lik kısmı sulanabilmektedir. Sulamaya uygun alanın ise yüzde 53’ü sulanmaktadır. Tüm Türkiye’de olduğu gibi Bursa’da da hala tarımsal sulama suyunun yüzde 68’i açık sulama sistemleri ile, sadece yüzde 32’si kapalı basınçlı sistemlerle sulanacak arazilere ulaştırılmaktadır" dedi. Türkiye’de olduğu gibi Bursa’da da plansız ve ağırlıklı dışa bağımlı bir sanayileşme söz konusu olduğunu belirten Akdoğan, "Bugün Bursa’da, faaliyette ve alt yapı çalışmaları devam eden, 17 adet Organize Sanayi bölgesi (OSB), 3 adet Özel Endüstri Bölgesi (ÖEB), 8 adet Sanayi Bölgeleri (SB), 24 adet Küçük Sanayi Sitesi (KSS) toplam 52 adettir. Yaklaşık olarak toplam 5 bin 200 hektarlık bir alan kullanan Organize Sanayi Bölgelerinde, 153 bin civarında kişi istihdam edilmektedir. Bursa’da yeterince sanayi bölgesi oluşmuştur. Dağınık ve plansız sanayileşme, tarım arazilerinin yok edilmesi ve gecekondulaşma gibi kentsel sorunları da beraberinde getirmiştir. Artık, mevcut kapasite kullanımları da değerlendirildiğinde, yeni sanayi bölgelerinin açılmasına izin verilmemelidir. Sanayi Bölgeleri, Sanayi Siteleri dışında endüstriyel tesislerin kurulmasına ve çalışmasına izin verilmemelidir. Organize sanayi bölgelerinin büyük bir bölümünde, sonradan OSB olmasından kaynaklı olarak, alt ve üst yapı sorunları hala sürmektedir. Parsel bazında yüzde 30 boş kapasitesi olan Organize Sanayi Bölgelerinin, yüzde 62’sinde Arıtma tesisi yoktur. yüzde 85 inde itfaiye teşkilatı, yüzde 92’sinde Sağlık Merkezi, yüzde 70’inde PTT ve Okul gibi tesisler bulunmamaktadır. Sınırları içerisinde, sanayi bölge ve sitelerini yoğun şekilde barındıran Kestel, Nilüfer ve Osmangazi ilçelerinin durumu ise vahimdir. Bu ilçeler adeta SOS vermektedir" diye konuştu.
Eskişehir Vali Hüseyin Aksoy, Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası mesajı yayımladı Eskişehir Valisi Hüseyin Aksoy, Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası’yla alakalı bir mesaj yayımladı. Eskişehirlileri, Yunus’u okumaya, anlamaya ve anma etkinliklerine katılmaya davet ettiğini mesajında belirten Vali Hüseyin Aksoy, Yunus Emre’yi kardeşlik, hoşgörülük ve Türkçeyi duru kullanmasıyla örnek gösterdi. Vali Aksoy’un mesajının tamamı ise şöyle; "Yunus Emre’yi yüzyıllar öncesinden günümüze uzanan bir dil ve gönül köprüsü, kardeşlik ve hoşgörü abidesi olarak tanıyor ve seviyoruz. Bu yüzden onun düşüncelerinin, insan sevgisinin doğru biçimde bilinmesi ve gelecek nesillere aktarılması son derece önemlidir. Sevgi elçisi Yunus Emre tüm çağlara özgü bir çağrıda bulunmuştur: "Sevelim, sevilelim. Bu dünya kimseye kalmaz. Çağlar üstü çağrısıyla kimseye kalmayan dünyada kalıcı bir kelime olan sevgi ile insanlık trajedisinin kaynağını teşhis etmiştir. Hakikatin ve hikmetin yolcusu Yunus, sevgi ve sevinci Allah’ın armağanı olarak görmüştür. Duru Türkçesi ile her kelimesi, vicdan ve zihinlere Allah, evren ve insanın bütüncül zincirinin birer halkası olarak tefekküre ve sevgiye davet etmiştir. Yunus Emre’nin şiirleri sanat kaygısı taşımaksızın halkın ruhuna işleyen bir dille yazılmıştır. Yüzyıllardır büyük bir ilgiye mazhar olan Yunus Emre, kendi alanında aşılamamıştır. Sadece Anadolu insanının değil, Türkçe konuşan bütün halkların gönlünde yaşamaktadır. Herkesin Yunus’ta seveceği şiirler ve düşünceler bulması, onun büyüklüğünün bir delili olarak kabul edilmelidir. Yunus, söyledikleriyle insanları yok olmayacak, tükenmeyecek değerlere sevk etmeye çalışmıştır. Yüzyıllar geçtikçe kıymeti daha iyi anlaşılan, milli tarihimizin abide şahsiyeti Yunus Emre’nin çok büyük değer taşıyan düşüncelerinden barış, mutluluk, sevgi ve hoşgörüye susamış olan günümüz insanının alacağı çok şey vardır. Bulabildikleriyle, biriktirdikleriyle herkesin kendince algıladığı Yunus’un daveti dinmeyecek, çağlarca çağlayana dönüşecektir. Eskişehirlileri, Yunus’u okumaya, anlamaya ve anma etkinliklerimize katılmaya davet ediyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.”