POLİTİKA - 09 Aralık 2025 Salı 21:18

Adalet Bakanı Tunç: "Milletin hakkını hukukunu savunan bir yargı sistemi inşa ettik, daha da güçlendirmeye devam ediyoruz"

A
A
A
Adalet Bakanı Tunç: "Milletin hakkını hukukunu savunan bir yargı sistemi inşa ettik, daha da güçlendirmeye devam ediyoruz"

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, "Milletin hakkını hukukunu savunan bir yargı sistemi inşa ettik ve daha da güçlendirmeye devam ediyoruz" dedi.


Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, TBMM Genel Kurulu’nda TBMM, Adalet Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve ilgili kurumların 2026 Merkezi Yönetim ve 2024 Kesin Hesap Kanun Teklifi görüşmelerine katıldı ve milletvekillerine bilgi verdi. Tunç, "Kamu denetçiliği, kişisel verilerin korunması, bilgi edinme hakkı, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru imkanı, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu gibi insan hakları alanında yeni mekanizmalar oluşturarak hak arama yollarını genişlettik. Kadınlara, çocuklara, engellilere, yaşlılara, şehit yakınlarına ve gazilerimize pozitif ayrımcılık düzenlemeleri sağlayarak toplumsal adaleti pekiştirdik. Anayasamızda gerçekleştirdiğimiz bu köklü değişikliklerin yanı sıra mevzuatımızı da çağın gereklerine uygun olarak yeniledik" dedi.



Bakan Tunç, yeni anayasaya vurgu yaparak, "Milletimiz daha fazlasına daha iyisine layık. Anayasamızdaki kısmi değişiklikler önemli reformlara imza atmamızı gösteriyorsa da bizim hedefimiz Türkiye yüzünü darbe ürünü anayasayla değil, temel hak özgürlükleri önceleyen yeni bir toplum sözleşmesiyle katılımcı, demokratik sivil bir anayasayla karşılayarak milletimize anayasa borcumuzu ödemek istiyoruz" ifadelerini kullandı.


Türkiye Yüzyılı Yargı Reformu ile reform iradesini devam ettirdiklerini belirten Tunç, "Belgede milletimize taahhüt ettiğimiz hedefleri birer birer hayata geçiriyoruz. Bu kapsamda 10. Yargı paketiyle hükümlülerin denetimi serbestlik uygulamasından faydalanabilmesi için aldıkları cezanın belli bir kısmının mutlaka cezaevinde geçirme şartını getirerek cezasızlık algısını ortadan kaldırdık. Böylece infazda adalet ve orantılılık ilkelerini güçlendirdik. Hafta sonu ve geceleyin infaz uygulamasının kapsamını genişleterek, hükümlülerin topluma uyum sürecini destekledik. Kadınlar, çocuklar ve yaşlı hükümlüler için konutta infaz uygulamasının kapsamını genişlettik. Ağır hasta ve engelli hükümlülerle doğum yapmış kadın hükümlüler için cezaların infazında estetik sağlayan özel infaz usullerinin kapsamını yeniden belirledik. Uyuşturucu veya alkol tesiriyle trafik güvenliğini tehlikeye atma, kasten yaralama, tehdit suçlarında yaptığımız düzenlemelerle caydırıcılığı amaçladık. Ağırlaştırılmış müebbet ve müebbet hapis cezası gerektiren suçlarda suçun teşebbüs aşamasında kalması halinde verilecek cezaları artırarak, cezasızlık algısının ortadan kaldırılmasını amaçladık" şeklinde konuştu.



11. Yargı Paketi’nin Adalet Komisyonu’nda kabul edildiğini hatırlatan Tunç, "Bu paket içerisinde Covid düzenlemesi nedeniyle ortaya çıkan sorunlar da gideriliyor. Yine 12. Yargı Paketi hazırlıklarını devam ettirdiğimiz hukuk yargılamalarının makul sürede tamamlanması, mülkiyet hakkının daha etkin korunması, avukatların bilgi belge temin etmelerinin kolaylaştırılması ve noter yardımcılığı kurumunun ihdas edilmesi gibi konularda düzenlemeler yapmayı planlıyoruz. Ayrıca yargılamaların uzamasının en önde gelen sebeplerinden birisi tebligat işlemleri, tebligat usulsüzlükleri bu anlamda yeni bir tebligat kanunu hazırladık ve elektronik tebligatın yaygınlaştırılmasıyla ilgili de bu kanun taslağımızda önemli hazırlıklarımız var. Bunların yanında yine Bilim Kurulumuz tarafından hazırlanan Cebri İcra Kanun Taslağı da görüşlere sunulmuş durumda kamuoyuna" dedi.


Bakan Tunç, "Biz adaleti sadece köhne binalardan, merdiven altı duruşmalardan kurtarmakla kalmadık; adaleti birilerinin, vesayetçilerin, darbecilerin arka bahçesi olmaktan çıkarıp milletin bahçesi haline getirdik. Milletin yargısı haline getirdik. Darbeciden, vesayetçiden, yolsuzluk yapandan hesap sorulur hale getirdik. 28 Şubat’ta postmodern darbecileri alkışlayan yargı mensuplarını gördük. Ön sıralardakilere bakın; sonrasında emekli oldular, sonra da gidip Cumhuriyet Halk Partisi’ne üye oldular. Değerli milletvekilleri, milletin hakkını hukukunu savunan bir yargı sistemi inşa ettik ve daha da güçlendirmeye devam ediyoruz" diye konuştu.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Nevşehir Eşini telefonuna "içişleri bakanım" diye kaydetmiş Nevşehir’de 4’üncü kattaki evinin balkonundan düşerek hayatını kaybeden eşinin ölümünden sorumlu tutulan koca, ilk duruşmada yurt dışı yasağı ve konutu terk etmeme tedbiri uygulanarak tahliye edildi. "Eşim balkondan atlarken tutmaya çalıştım ama başaramadım" diyen koca, eşini çok sevdiğini ve telefonuna bile "İçişleri bakanım" diye kaydettiğini söyledi. Olay, geçen Mayıs ayında 350 Evler Mahallesi Ali Dirikoç Bulvarı üzerindeki bir apartmanda yaşandı. Edinilen bilgiye göre, 35 yaşındaki İ.Ö., henüz belirlenemeyen nedenle 4’üncü kattaki evininin balkonundan düştü. Olayı gören komşularının ihbarı üzerine adrese sağlık ve polis ekipleri sevk edildi. Sağlık ekiplerince yapılan incelemede kadının hayatını kaybettiği belirlendi. Olay yeri ekiplerinin yaptığı çalışmanın ardından İ.Ö.’nün cansız bedeni otopsi için Nevşehir Devlet Hastanesi morguna kaldırılmıştı. "O beni telefonuna ’kral’ ben de onu ’içişleri bakanım’ diye kaydetmiştim" Olay sonrası gözaltına alınan ve çıkarıldığı adli makamlarca tutuklanan M.Ö. bugün ilk defa hakim karşısına çıktı. Nevşehir 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada sanık M.Ö., son dönemlerde eşi ile sürekli tartıştığını, olayın olduğu gün ise evde alkol aldığını belirterek, "Eşimle bir konuda tartıştık. Tartışma büyümeye başladı. Eşim bana söyledikleri sözlerden dolayı kendisini suçlu hissediyordu. Ben evde alkol alırken geldi. Kendisini suçlamaya devam etti. Ben kendisini çok sevdiğim için onu kaybetmek istemiyordum. Sürekli kendisini teselli etmeye çalıştım. Evimizdeki bir koltuğun üzerinde eşim tarafından yazılmış bir intihar mektubu gördüm. Tartışma nedeniyle mektubu tam okumadım. Mektubu yakarak lavabonun üzerine attım. Eşim bir ara mutfaktan temin ettiğini düşündüğüm bıçakla odaya girdi ve sağa sola sallamaya başladı. Eşimin boynunda kan izi görünce ben de panikledim. Bu panik ile bıçağı elinden almaya çalıştım. Bıçağı almaya çalıştığımda bırakmak istemedi ve ben çekince elinden yaralandı. Beni iterek mutfak tarafına gitti. Ben de tekrar mutfaktan bıçak alacağını düşünerek peşinden gittim. Eşim balkona çıkmış aşağıya atlıyordu. Kendisini tutmaya çalıştım, ancak başaramadım. Bir süre yardım istemek için bağırdım. Alt komşumuz balkona çıktı. O da tutmaya çalıştı, ancak tutamadık. Ben eşimi çok seviyordum. O beni telefonuna ’kral’ ben de onu ’içişleri bakanım’ diye kaydetmiştim" dedi. Sanık avukatı da beyanında, eşler arasında mutlu giden bir evlilikleri olduğunu, olay günü İ.Ö.’nün vücudunda bulunan bıçak darbelerinin öldürücü olmadığını ve İ.Ö.’nün cinnet geçirerek kendisini yaraladığını ve daha önce de intihar girişiminde bulunduğunu söyledi. Mahkeme heyeti tutukluluk halini ve tanık beyanlarını da göz önünde bulundurarak yurt dışı yasağı ve konutu terk etmeme tedbiri uygulayarak sanığın tahliyesine karar verdi. Mahkeme heyeti ayrıca duruşmayı şubat ayına erteledi.
Ankara Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: "Beyannamenin en ağır ihlal edildiği coğrafyanın başında Gazze ve Filistin toprakları yer almaktadır" Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin en ağır biçimde ihlal edildiği coğrafyaların başında Gazze ve işgal altındaki Filistin topraklarının yer aldığına dikkati çekti. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Millet Kütüphanesi Konferans Salonu’nda ’Kriz Dönemlerinde İnsan Haklarının Yeniden İnşası Zirvesi’ programı düzenlendi. Programda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gönderdiği mesaj okundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, mesajında şu ifadelere yer verdi: "Zirvede kriz dönemlerinde insan haklarının yeniden inşası ve etkin biçimde korunması bağlamında faydalı ve verimli tartışmaların yapılacağına, bu alana önemli katkılar sağlayacağına inanıyorum. Medeniyetimiz, hakkı, adaleti, barışı, insanlık onurunu tüm dünyada cesaretle savunmuştur. Bugün de Türkiye’nin Suriye’de, Gazze’de yaşananlar karşısındaki kararlı duruşu başlı başına bir insan hakları dersidir. Dünya İnsan Hakları Günü münasebetiyle gerçekleştirilen programın düzenlenmesinde emeği geçenleri gönülden tebrik ediyor ve tüm katılımcıları en kalbi duygularımla selamlıyorum." "Beyannamenin en ağır ihlal edildiği coğrafyanın başında Gazze ve Filistin toprakları yer almaktadır" Programda konuşan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin kabulünün 77’nci yılında tüm dünyanın 10 Aralık İnsan Hakları Günü’nü tebrik ettiğini belirtti. Beyannamenin en ağır biçimde ihlal edildiği coğrafyaların başında Gazze ve işgal altındaki Filistin topraklarının yer aldığını belirten Yılmaz, "Gazze’de iki yılı aşkın süredir devam eden saldırılar sonucunda çoğu kadın ve çocuk on binlerce masum insan hayatını kaybetmiştir. Sayısız insanlık ve savaş suçu işlenmiştir. Şehirler enkaza dönmüş, topyekûn bir halk açlıkla salgınların pençesine terk edilmiştir. Sivillerin, okulların, hastanelerin, camilerin ve kiliselerin hedef alınması, yaşananların bir çatışma değil, soykırım niteliği taşıdığını açıkça göstermektedir. Bugün dünyanın gözü önünde yaşanan bu ağır tablonun en çarpıcı yanı, Birleşmiş Milletler mekanizmalarının etkisiz kaldığı, Uluslararası Adalet Divanı’nın verdiği istişari görüşler ile geçici tedbir kararlarının dahi uygulanmadığı bir düzene dönüşmesidir. Uluslararası Adalet Divanı, 1967’den bu yana süren işgalin ve yerleşim politikalarının hukuka aykırı olduğunu teyit etmiş; İsrail’in insani yardımlara ve BM kuruluşlarına yönelik yükümlülüklerini yerine getirmediğini açıkça tescillemiştir. Buna rağmen Gazze’deki yıkımın sürmesi, uluslararası hukukun bağlayıcılığı konusunda küresel bir soru işareti oluşturmakta, adalete olan güveni yaralamakta, kurumları ve kuralları zayıflatmaktadır" dedi. Türkiye olarak Gazzelilerin her daim yanında olmaya, haklarını korumaya ve insani desteği her koşulda sürdürmeye devam edeceklerini yineleyen Yılmaz, temennilerinin bölgedeki düzen, istikrar ve barışın yeniden sağlanması ve iki devletli çözüm zemininde 1967 sınırlarında bağımsız, egemen ve coğrafi bütünlüğü haiz bir Filistin devletinin kurulması olduğunu sözlerine ekledi. Dünya barışını korumaktan sorumlu organı olan BM Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) güncel ve acil meselelere yanıt veremez durumda olduğunu dile getiren Yılmaz, "Uluslararası toplumun beklentilerini karşılayacak daha kapsayıcı bir Güvenlik Konseyi yapısının ortaya konması ihtiyacını her platformda güçlü bir şekilde dile getirmeye devam ediyoruz" ifadelerine yer verdi. "Ülkemiz gönüllü, güvenli ve onurlu geri dönüş sürecini insan onurunu merkeze alan bir yaklaşımla yürütmektedir" Yılmaz, karanlık bir dönemin ardından Suriye’de başlayan yeni dönemin insanlığın geleceğine dair umutları tazelediğinin altını çizerek, "Türkiye’nin bugün dünyada en fazla göçmene ev sahipliği yapan ve örnek uygulamalarla bugün gönüllü, güvenli ve onurlu geri dönüşü sağlayan bir ülke olması, insan hakları açısından öne çıkan en çarpıcı örneklerden biridir. Ülkemiz gönüllü, güvenli ve onurlu geri dönüş sürecini insan onurunu merkeze alan bir yaklaşımla sürdürmektedir. Uyguladığımız kararlı politikaların neticesinde 2016’dan bu yana yaklaşık 1 milyon 320 bin gönüllü ülkesine geri döndü. 8 Aralık’ta Suriye’de yeni dönemin başlamasıyla birlikte geri dönüş yapan Suriyelilerin sayısı ise yaklaşık 580 bindir. Diğer yandan, Ukrayna’da devam eden savaş da sivillerin korunması, insani yardımın ulaştırılması ve uluslararası hukukun uygulanması açısından ciddi sınamalar doğurmaktadır. Savaşın ilk günlerinden bu yana Türkiye, tahıl koridoru girişiminden müzakerelere zemin hazırlayan diplomatik adımlara kadar pek çok alanda aktif rol üstlenmiş; insani yardımları ulaştırmak ve sivil kayıpların önüne geçmek için yoğun çaba sergilemiştir. Cumhurbaşkanımızın bu süreçlerde vurguladığı ‘Daha adil bir dünya mümkündür’ yaklaşımı, krizlerin ortaya çıkardığı ağır tabloya verilen güçlü bir yanıt niteliğindedir" ifadelerini kullandı. "Gazze’de bugün yaşananlar Batılı insan hakları söyleminin içinde bulunduğu krizi gözler önüne seriyor" Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Başkanı Fahrettin Altun ise, krizlerin istisna değil yeni normal olduğu bir küresel düzenin içinde olunduğunu ifade ederek, "Bu yeni normal, ne yazık ki küresel düzlemde her şeyden önce bir adalet krizini ve bunu besleyen bir hakikat krizini beraberinde getiriyor. Böylesi bir ortamda insan hakları için mücadele etmek, her şeyden önce şerefli bir uğraştır. Bu adalet krizini ortadan kaldırmanın başlıca koşullarından biri. Ne var ki bu konuda insanlık, uluslararası sistem, iyi bir imtihan vermiyor. Srebrenista’dan Suriye’ye, Sudan’dan Gazze’ye pek çok örnek var gözlerimizin önünde. Gazze’de bugün yaşananlar birçok şeyle birlikte Batılı insan hakları söyleminin içinde bulunduğu krizi de gözler önüne seriyor. Batılı insan hakları söylemi ve kurumları ne yazık ki Gazze’de yaşananlara mani olmadığı gibi, İsrail’in işlediği soykırımın adını dahi koymakta başarılı olamıyor" dedi.
İstanbul ’Altın Gençler’ geleneğiyle 54 yılda 4 bine yakın genç ödüllendirildi Türkiye İş Bankası’nın üniversite sınavında üstün başarı gösteren öğrencilere yönelik olarak 1971 yılında başlattığı ‘Altın Gençler’ geleneğiyle 54 yılda 4 bine yakın genç ödüllendirildi. 2025 yılında Yüksek Öğrenim Kurumları Sınavı’nda (YKS) üstün başarı gösteren ve Türkiye’nin önde gelen üniversitelerinde eğitim hakkı elde eden ‘Altın Gençler’, ödüllerini İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran’ın katıldığı törenle aldı. Altın Gençler ödül törenine; 2025 yılında YKS’de sayısal, eşit ağırlık, sözel ve dil ham puan türlerinden birinde ilk 30’a giren öğrencilerin yanı sıra aileleri ve öğretmenleri katıldı. Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, törende yaptığı konuşmada, Altın Gençler töreninin yarım asrı aşan bir gelenek haline geldiğine işaret ederek, kurum olarak ilgilendikleri, gönül verdikleri konulara hep uzun soluklu baktıklarını vurguladı. Aran, "İlk olarak 1971 yılında başlayan Altın Gençler geleneğimizde yine hep beraberiz. Söz konusu olan gençlerimizin başarısının kutlanması ise 54 yıldır bu konunun içindeyiz ve inanıyorum ki bir 50 yıl sonra da başarının tanımını geliştirerek de olsa aynı heyecanla, aynı coşkuyla bu geleneği sürdüreceğiz" diye konuştu. "Ülkemizde akademide, bilimde, eğitim-öğretim alanında başarıyı kutlama kültürü yaygınlaşsa" Başarının tanımının zamanın ruhuna göre değişebileceğini söyleyen Aran, "Burada gençlerimizin başarısını kutluyoruz. Bundan daha fazla keyif veren, insanı daha çok motive eden başka bir şey olduğunu sanmıyorum. Keşke ülkemizde başarı kültürü; akademide, bilimde, eğitim-öğretim alanında başarıyı kutlama kültürü yaygınlaşsa ve gençlerimiz bununla motive olsa. Bugün bana sınava girerken Altın Gençler arasında yer alma fikrinin de motive edici olduğunu söyleyen bir gencimiz oldu. Altın Gençler geleneğimiz böyle bir hüviyet kazanmışsa ne mutlu bize." dedi. Altın Gençlerin kendileri için güzel bir geleceğin ilk adımını üniversite sınavındaki başarılarıyla attıklarını söyleyen Aran, "Bu ilk başarıyı uzun yıllara yayılmış istikrarlı bir başarı yolculuğu ile sürdürebilenlerin ortak özelliğinin başardım duygusundan bir an evvel sıyrılmaları olduğunu söyleyebilirim. Engellerden sadece birini daha aştınız, çok güzel bir aşamaya geldiniz. Ama asıl yolculuk şimdi başlıyor. Bu yolculukta en keyifli yılların içindesiniz. Okumaya hak kazandığınız üniversitelerde alacağınız akademik eğitimle, değerli hocalardan alacağınız derslerin kazanımlarıyla hayata 1-0 önde başladınız. Bu başarının sizlere sağladığı avantajı edebiyata, tarihe, spora, bilim ve sanata dair kazanımlarınızla taçlandıracağınız keyifli ve heyecanlı bir yolculuğa çıkıyorsunuz ve yolculuğunuzda siz değerli öğrencilerimize ve kıymetli ailelerine yürekten başarılar diliyorum." 54 yılda 4 bine yakın genç Yapılan açıklamaya göre, 54 yıl önce başlayan Altın Gençler geleneğinde bugüne kadar 4 bine yakın öğrenci ödüllendirildi. 2025 yılında YKS’de sayısal, eşit ağırlık, sözel ve dil ham puan türlerinden birinde ilk 30’a girerek Altın Genç olan 102 öğrenciye başarı plaketi, 30 bin TL para ödülü ve Avrupa’da trenle seyahat olanağı sağlayan InterRail Global Pass bileti verildi.