GENEL - 03 Nisan 2020 Cuma 10:51

Atatürk Araştırma Merkezinden iki yeni eser

A
A
A
Atatürk Araştırma Merkezinden iki yeni eser

Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı, yayınlarına "Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin İlk Planlı Dönem Sanayileşme Faaliyetleri (1934-1938)" ve "Millî Mücadele Dönemi Yazılarıyla Necmettin Sadık Sadak (1918-1923)" isimli iki yeni eser ekledi.

Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı, yayınlarına "Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin İlk Planlı Dönem Sanayileşme Faaliyetleri (1934-1938)" ve "Millî Mücadele Dönemi Yazılarıyla Necmettin Sadık Sadak (1918-1923)" isimli iki yeni eser ekledi.


Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu bünyesinde yer alan Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı, yayınlarına "Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin İlk Planlı Dönem Sanayileşme Faaliyetleri (1934-1938)" ve "Millî Mücadele Dönemi Yazılarıyla Necmettin Sadık Sadak (1918-1923)" isimli eserleri ekledi.cKonuya ilişkin yapılan açıklamada, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin İlk Planlı Dönem Sanayileşme Faaliyetleri (1934-1938)" adlı eserin Dr. Mehmed Gökhan Polatoğlu tarafından kaleme alındığı belirtilerek, “Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ifade ettiği üzere muasır medeniyet seviyesine ve hatta daha ileriye gitmenin esaslarından birinin sanayileşmek olduğu bilinciyle hareket eden Cumhuriyet hükümetleri iktisadi bağımsızlık hedefi doğrultusunda çalışmalarda bulundu. Bu kapsamda iktisadi faaliyet programlarında endüstrileşmeye ağırlık verdi ve karma ekonomi modeli ile 1930’lu yılların başlarına kadar çeşitli yatırımlar gerçekleştirildi. Devletçilik ilkesinin 1931’de kabulüne bağlı olarak kamu ağırlıklı sanayileşme sürecine geçildi. Türkiye’de büyük ölçekli sanayi tesislerinin kurulması aşaması ise yeni bir model olarak uygulanacak planlı sanayileşme doğrultusunda gerçekleştirildi. 1934-1938 dönemini kapsayan Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı ile ülkenin çeşitli bölgelerinde başta dokuma olmak üzere; kimya, maden, selüloz ve seramik alanlarında fabrika kurulması ekonomik katkının yanı sıra sosyo-kültürel bakımdan birçok yeniliğe ön ayak olmuş ve birçok ilke imza atmıştı. Aynı zamanda Mustafa Kemal Atatürk’ün ’Her fabrika bir kaledir’ sözünden de anlaşılacağı üzere Birinci Beş yıllık Sanayi Planı doğrultusunda inşa edilen her bir sanayi tesisi zor koşullarda iç piyasanın asıl ihtiyaçlarını karşılayacak, dış güçlerin günlük, vergi ve ambargolarına karşı direnç unsuru olacak, kalkınma için gerekli olan teknik eleman ve işçi kadrosunu yetiştirecek, halka iş ve aş imkânı sağlayacaktı. Bu eserde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde ilk kez uygulanan planlı sanayileşme modeli kapsamında kurulan fabrikalar ile bu sanayi tesislerinin ülke ekonomisine, gelişimine, kültürel ve sosyal hayata yaptığı katkılar bilimsel yöntem ve veriler ışığında ele alınarak değerlendirilmektedir” denildi.


"Millî Mücadele Dönemi Yazılarıyla Necmettin Sadık Sadak (1918-1923)" isimli eser ise Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Özyürek tarafından kaleme alındı. Esere ilişkin açıklamada, “Biyografi çalışmaları Tarih bilimi açısından büyük öneme sahiptir. Osmanlı Devletinin yıkılış süreci ile Millî Mücadele ve Cumhuriyet Dönemi’ne tanıklık eden şahsiyetlerin hatıraları ve ortaya koyduğu çalışmalar dönemin aydınlatılmasına büyük ölçüde katkıda bulunmaktadır. Bu nedenle Millî Mücadele Dönemi Yazılarıyla Necmettin Sadık Sadak (1918-1923) adlı çalışmada I. Dünya Savaşı’nın son günlerinden Türk Millî Mücadelesinin tamamlanarak, ardından başlayan birinci Lozan görüşmelerinin sona ermesine kadarki gelişmeleri, Necmettin Sadık Beyin gazete makaleleri esas alınarak ortaya konulmaktadır. Galatasaray Lisesi ve ardından Lyon Üniversitesi’nde öğretim gören, gazeteci sıfatıyla dönemin önemli olaylarına şahitlik eden ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ilk sosyologlarından biri olan Necmettin Sadık Bey, yakın dönem Türk tarihinde özellikle Millî Mücadele dönemindeki basın faaliyetleriyle Türk gazetecileri arasında iz bırakan önemli isimlerden biridir. Hem belirtilen dönemde yaşaması, hem de gazeteci olmasından dolayı dönemin siyasi gelişmelerine ışık tutacağı düşünülerek onun gazete yazıları bilimsel metot çerçevesinde incelenip, diğer kaynaklarla desteklenerek bu eser ortaya konulmuştur” ifadeleri kullanıldı.


Okuyucular eserlere Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığının genel ağ sayfasından (www.atam.gov.tr/) ulaşabilecek.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Çankırı Çankırı’da 76 yetiştiriciye 216 adet koç dağıtıldı Çankırı’da ‘Koyun ve Keçilerde Verimliliği Artırma Projesi’ çerçevesinde 76 yetiştiriciye 216 adet koç dağıtıldı. Tarım ve Orman Bakanlığı destekleri ile Çankırı İl Tarım ve Orman Müdürlüğünce hayata geçirilen ‘Koyun ve Keçilerde Verimliliği Artırma Projesi’ çerçevesinde koç dağıtım töreni gerçekleştirildi. Proje çerçevesinde 76 yetiştiriciye çekilen kurayla 216 adet damızlık akkaraman koç ve toklu dağıtımı yapıldı. Koçları alan vatandaşlar büyük heyecan yaşadı. Koç dağıtım töreninde konuşan Tarım ve Orman İl Müdürü Dr. Hüseyin Düzgün, “İlimizde uygulanan bu proje ile küçükbaş hayvan yetiştiricilerimize bugün verilecek olan iyi kalitedeki damızlık koç ve toklular sayesinde sürülerdeki akrabalığın önüne geçilerek, sürüde kan tazeleme yoluyla verim artışı sağlanması hedeflenmektedir. Sürünün geleceği koçun kalitesine bağlıdır. Bir koç yılda ortalama 30-35 aşım yaptığı hesaplanırsa, elimizdeki mevcut Koyun ırkı üstün özelliklere sahip olmasa bile koçun tesiri ile verim artışı sağlanabilmektedir. İl Müdürlüğümüz personeli ve Damızlık Koyun ve Keçi Yetiştiricileri Birliği üyeleri ile birlikte Bakanlığımıza bağlı Sivas Ulaş, Konya Gözlü ve Kırşehir Malya Tarım İşletmesi Müdürlüğü’nden Akkaraman ırkı kaliteli ve vasıflı Koç ve Toklular seçilerek işaretlenmiştir. Bugün dağıtımını gerçekleştirdiğimiz koç ve tokluları talep eden Akkaraman ırkı anaç koyunu olan yetiştiricilerimizin tamamının talebi karşılanmış ve 76 adet yetiştiricimize, 127 baş damızlık koç ve 86 baş damızlık toklu olmak üzere toplam 213 adeti kura ile belirlenerek teslim edilecektir. Projemizin gerçekleşmesinde bize destek olan Başta Sayın Valimize, İl Özel İdaresine ve Çankırı Koyun ve Keçi Yetiştiricileri Birliğine teşekkürlerimizi arz eder, projenin yetiştiricilerimize bol kazançlar getirmesini ve hayırlı uğurlu olmasını diler, saygılarımı sunarım” dedi.
Eskişehir Liselerde ‘İlk Yardım Farkındalık Eğitimi Protokolü’ imzalandı Eskişehir Valisi Hüseyin Aksoy, İl Millî Eğitim Müdürlüğü ve İl Sağlık Müdürlüğü arasında gerçekleştirilen ‘İlk Yardım Farkındalık Eğitimi Protokolü’ imza törenine katıldı. Protokolü imzalayan Vali Aksoy, Eskişehir’deki lise düzeyi okullarda ilk yardım farkındalığının artırılması amacı ile yapılacak olan uygulamalarda il genelindeki kamu kurum ve kuruluşları arasında iş birliğinin önemine değindi. Eskişehir Valisi Hüseyin Aksoy, “Yaşadığımız süreçte çeşitli nedenlerle yaralanmalar veya hastalıklarla karşılaşmamız kaçınılmazdır. Bulunduğumuz her ortamda kaza ve hastalanma riski taşımaktayız. Bu gibi durumlarla karşılaştığımızda müdahalede bulunanların ilkyardım eğitimi almış olmaları, yaşamın sürdürülmesinde, sakatlanmaların önlenmesinde ve iyileşme sürecinin kısaltılmasında belirleyici rol oynayacaktır. Bu çalışmayla lise düzeyi öğrencilerimizin ilk yardım farkındalığının belirlenmesi ve acil durumlarda doğru müdahale etme becerilerinin geliştirilmesi amaçlanmıştır” dedi. Öğrencilerde ilk yardım bilincinin gerçekleştirilmesi amacıyla imzalanan protokol çerçevesinde Milli Eğitim Müdürlüğüne bağlı lise düzeyi toplam 53 okulda kayıtlı bulunan öğrencilere yönelik ilk yardım farkındalık eğitimleri gerçekleştirilecek. Eğitimlerin okulların konferans salonlarında maksimum öğrenci katılımıyla gerçekleştirileceği ve İl Sağlık Müdürlüğü Acil Sağlık Hizmetleri birimi tarafından görevlendirilen ilk yardım eğitmenleri tarafından verileceği öğrenildi. Eğitimlerin sonunda katılımcılara birer katılım belgesi takdim edilecek.
Yozgat Rektör Yaşar’dan proje üretmeyen öğretim görevlilerine gözdağı: “Takipçisi olacağız” Bilimsel araştırma projeleri üretmenin üniversitelerin prestiji açısından son derece önemli olduğunu söyleyen Yozgat Bozok Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Evren Yaşar, öğretim üyelerine proje üretin çağrısında bulunarak konunun takipçisi olacaklarını belirtti. Yozgat Bozok Üniversitesi’nin proje üretimi noktasında diğer üniversitelere nazaran geri planda kaldığını hatırlatan Rektör Yaşar, öğretim görevlilerinden en az 2 proje üretmelerini istedi. Yozgat Bozok Üniversitesi’nin proje genel duruma bakıldığında fakültelerin beklenilen proje sayısına ulaşamadığını söyleyen Yaşar, proje üretme noktasında Boğazlıyan Meslek Yüksekokulu ve Sarıkaya Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Yüksekokulu’nun önde olduğunu ifade etti. “Bize yakışmaya proje sayımız var” Üniversite olarak proje temelli çalışmalar gerçekleştirmeleri gerektiğine inandığını da belirten Yaşar, “Proje üretme noktasında kim ne yapıyor, bunların hepsini inceliyoruz. Yeterince proje üretilmemiş, hiç proje üretmeyen ve proje sayısı olmayan birimlerimiz var. Her türlü proje talebiniz için üzerimize ne düşüyorsa yapmaya hazırız. Üniversitemizde öğretim üyesi, öğretim görevlisi veya araştırma görevlisi kadrosunda olup, ben araştırma yapmayı bilmiyorum, proje nasıl yazılır nereye nasıl başvurulacak deme lüksü yok. Türkiye’de proje başvurusunda bulunamayan bölüm kalmadı. Projede başvuru sayısını ne kadar artırırsak kabul sayısı da o denli artacaktır. Bize yakışmayan proje sayımız var. Bunlar mutlaka artırılacak. Potansiyelimizi gösteren bir sırlamada değiliz. O yüzden daha çok proje modelli çalışmamız lazım. Neden proje üretmiyorsunuz sorusunu bundan sonra sıkça duyacaksınız. Herkesin bir potansiyeli var. Bundan kimse kaçamaz ve kaçmamalı. Bu konunun hassasiyetle takipçisi olacağız.” dedi. “Artık mazeret yok” Her öğretim görevlisinin en az iki proje üretmesini isteyen Rektör Yaşar, “Akademik personel olmanın sorumluluklarını yerine getirmemiz gerekiyor. Proje üretmek üniversitemizin prestiji açısından da çok önemli. Daha çok proje üretip proje kabul oranını artırmamız gerekiyor. Bu noktada öğrencilerime de güveniyorum. Onlardan beklentim hocalarını zorlamalarıdır. Hocalarımız da her konuda danışmanlık yapmak zorunda. Artık mazeret yok. Her öğretim görevlisi en az 2 proje verecek şekilde kendisini hazırlasın. Ona göre bir yaklaşım sergileyin. Biz de yönetim olarak her zaman yanındayız. Araştıran ve projeleri ile ön plana çıkan bir Üniversite konumuna en kısa sürede ulaşacağımıza inanıyorum.” şeklinde konuştu.
Aydın İki kardeş kulüp, 7’de 7 yaparak final maçını karşılıklı oynadı Söke’nin başarılı kulüplerinden olan Söke Basket Spor Kulübü (SBK) ve Kuşadası şubesi olarak bünyesine kattığı Kuşadası Academy Spor Kulübü (KASK), gruplarındaki 7 maçını da yenilgisiz tamamlarken, kardeş kulüpler final maçında karşı karşıya geldi. Söke’nin başarıları ile adından söz ettiren Söke Basket Spor Kulübü (SBK), Kuşadası şubesi olarak bünyesine kattığı Kuşadası Academy Spor Kulübü’yle de (KASK) adından söz ettirdi. U-12 kategorisinde mücadele eden iki kardeş kulüp, gruplarındaki 7 maçını da yenilgisiz tamamlarken, final maçında karşı karşıya geldi. Anlam kazanan final maçında, iki takımın sporcuları, sahaya çıkarken açtıkları pankartla velilerine anlamlı mesaj verdi. Pankartta "Büyüklerimiz. Atamızın sporcuları olarak bizler zeki, çevik ve ahlaklı olacağımıza söz veriyoruz" ifadeleri yer aldı. Kulüplerin antrenörleri Mert Avcı ve Orhan Köklü ise yaptıkları konuşmada önceliklerinin çocukları kötü alışkanlıklardan kurtarmak, kazanmanın ötesinde çocukların kendilerine, arkadaşlarına, rakiplerine ve büyüklerine saygı duymaları gerektiğini öğretmek olduğunu vurguladı. Her iki kulübün kurucu antrenörü Barış Koyuncuoğlu ise yaptığı açıklamada "Söke’de Söke Basket Spor Kulübü bir marka oldu. Çok kısa zamanda Kuşadası’nda da ciddi sporcu sayısına ulaşan Kuşadası Academy Spor Kulübümüz de markalaşacak. Hem Söke’de, hem de Kuşadası’nda en değerli varlıkları çocuklarını bizlere emanet eden ve her yerde bizim arkamızda duran velilerimize çok teşekkür ederiz" diye konuştu. Final maçında verilen mesajların yanı sıra sitemde de bulunulurken, 12 yaş kategorisinde sezon başında alınan kararlar doğrultusunda centilmenlik, genç hakemlerin gelişimi, genç antrenörlerin gelişimi ve yolun başında olan sporcuların gelişiminin sezon boyunca ikinci plana atıldığına dikkat çekildi. Ayrıca teknik faul alıp maçtan atılan antrenörler, aşırı taşkınlıktan boşalan tribünleri görünce bu mesajı vermenin kendilerince kaçınılmaz olduğuna da vurgu yapıldı.