POLİTİKA - 01 Temmuz 2025 Salı 16:31

Cumhurbaşkanı Erdoğan: (Leman dergisindeki karikatür)"Adap bilmez ahlaksızların yaptığı hürmetsizlik asla kabul edilemez"

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan: (Leman dergisindeki karikatür)"Adap bilmez ahlaksızların yaptığı hürmetsizlik asla kabul edilemez"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Resulullah Efendimize ve diğer peygamberlerimize küstahlık edenler bunun hesabını hukuk önünde vereceklerdir, biz bunun takipçisi olacağız" dedi.



AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda konuştu. AK Parti olarak istişare geleneklerini istikrarlı bir şekilde sürdürdüklerini belirten Erdoğan, "Grup toplantılarımızla, Merkez Yürütme Kurulu ve Merkez Karar Yönetim Kurulu toplantılarımızla milletvekillerimizle bir araya geldiğimiz özel toplantılarla meselelerimizi değerlendiriyoruz. Ülkemizin ve dünyanın gündemindeki konuları Kabinemizde iki haftada bir düzenli olarak etraflıca ele alıyoruz. Aynı şekilde özel gündemli toplantılar aracılığıyla Türkiye’nin karşılaştığı tehdit ve tehlikelere çözüm yolları geliştiriyoruz" ifadelerini kullandı.


Milletvekilleriyle Kabine üyeleriyle ve Genel Merkez Yönetimini bir araya getirdikleri kahvaltılı sohbet formatındaki toplantının sonuncusunu bu sabah gerçekleştirdiklerini anımsatan Erdoğan, "Şehirlerimizin sorunlarına, sıkıntılarına, taleplerine dair hususları ilk elden dinleme imkanı bulduk. Bütün bunlara ilaveten dar veya geniş katılımlı toplantılarla istişare mekanizmasını en verimli, en etkili şekilde işletiyoruz. Partimizin kuruluşundan itibaren bu konudaki hassasiyetimizi her zaman muhafaza ettik. Hem partimize hem ülkemize hem de dış politikaya dair her meseleyi açık yüreklilikle konuşuyor, tartışıyor, kararlarımızı buna göre alıyoruz" diye konuştu.


AK Parti geleneği olarak yıllardır Türk siyasetinde dikkatle takip edilen Kızılcahamam İstişare ve Değerlendirme Toplantısının 32’ncisini inşallah 11-13 Temmuz tarihleri sırasında inşallah gerçekleştireceklerini aktaran Erdoğan, "Kampımızı bir istişare zemini olmanın ötesinde AK Parti’nin yeni dönem yol haritasının şekilleneceği bir ortak akıl platformu olarak görüyoruz. Kızılcahamam kampından inşallah güçlenerek, yenilenerek, tazelenerek, enerji ve ilham toplamış olarak çıkacağız" ifadelerine yer verdi.


"Koltuk için, makam için, unvan için bu görevlere aday olmadık"


Genel merkezinden mahalle ve köy temsilciliğine kadar her seviyede teşkilatla yekvücut olarak uyum ve koordinasyon içinde her zamankinden daha kararlı bir şekilde yollarında ilerlediklerini vurgulayan Erdoğan, "Milletimiz şu gerçeği çok net biçimde görüyor: AK Partili kadrolar olarak biz kavga edenlerden değil, istişare kültürünü ve kardeşlik hukukunu yüceltenlerdeniz. Birbirinin ayağını kaydıran, birbirine kumpas ve tuzak kuran değil, aynı davaya, aynı ideale gönül veren bir hareketiz, böyle bir teşkilatız. Bakın bizi çıkarlarımız bir araya getirmedi, bizi siyasi ikbal hevesimiz bu çatı altında buluşturmadı. Koltuk için, makam için, unvan için bu görevlere aday olmadık. Biz sadece halka hizmet ederek Hakk’ın rızasını kazanmak için buradayız. Milletimize hizmetkarlık yapmak için AK Parti’deyiz. Merhum Arif Nihat Asya ne güzel söylemiş; ‘İçimizden biri köprü olmaya razı olmazsa, kıyamete kadar bu suyun kıyılarını bekleriz.’ İşte biz de gönüller arasında köprü olmak için bu çatı altındayız. 86 milyonun birliğini, dirliğini, kardeşliğini güçlendirmenin gayretindeyiz" şeklinde konuştu.


"Bu kadroya durmak, duraksamak, rehavete kapılmak yakışmaz"


14 Ağustos 2001’den bu yana ortak bir gaye için, ortak hedefler, ortak dertler ve meseleler için omuz omuza mücadele ettiklerini belirten Erdoğan, "Bu mücadeleyi de hamdolsun alnımızın akıyla veriyoruz. Millete aşkımızı, aziz ve asil milletimize sevdamızı büyüterek bıkmadan, usanmadan, engeller karşısında yılmadan, önce Türkiye şiarıyla yola kararlılıkla devam edeceğiz. Şunu herkes bilsin, herkes anlasın: Bu kadroya durmak, duraksamak, rehavete kapılmak yakışmaz. Bize teveccühüne ve güvenine mazhar olduğumuz milletimizle aramıza mesafe koymak, hele hele duvar örmek asla yakışmaz. İnşallah önümüzdeki ay 24’üncü yaşımızı kutlayacağız. Yaklaşık 24 yıldır bu partiye kibri, tekebbürü, millete tepeden bakmayı yaklaştırmadık. İnşallah bundan sonra da yaklaştırmayacağız. Milleti hor görenlerden, milleti yok sayanlardan, milletin dertlerine kulak tıkayanlardan olmadık. İnşallah bundan sonra da olmayacağız. Türkiye’ye hizmet aşkımızı yitirmedik, bundan sonra da yitirmeyeceğiz. Bizim yerimiz milletimizin yanıdır, bize oy versin veya vermesin 86 milyonun tamamı öz be öz kardeşimizdir, canımızdan bir parçadır" dedi.


"AK Parti milletin partisidir, bu teşkilat bizatihi bu aziz milletin teşkilatıdır"


Kendilerinin millet için var olduklarını millet neredeyse hep orada olacaklarını vurgulayan Erdoğan, "Millet ne istiyorsa onu yapacak, onu hayata geçireceğiz. AK Parti milletin partisidir, bu teşkilat bizatihi bu aziz milletin teşkilatıdır. Şurası çok önemlidir: Biz elitlerin, seçkinlerin değil, her zaman garip gurebanın, fakir fukaranın, kimsesizlerin, ihtiyaç sahiplerinin yoldaşı olduk. Yoksulları, garipleri, yolda kalmışları samimiyetle kucakladık, ellerinden tutup kaldırmanın mücadelesini verdik. Bugün de aynı çizgide siyaset yapıyoruz, ülkemizin her sokağından, her sokakta yaşayan her bir vatandaşımızdan başkanı olduğumuz şehrin sakinlerinin hepsinin derdinden, sıkıntısından, şikayetinden haberdar olmak bizim için öncelikli vazifemizdir" açıklamalarında bulundu.


Yaz aylarını teşkilat olarak fırsata çevireceklerini söyleyen Erdoğan konuşmasına şu şekilde devam etti:


" Buna hazır mıyız? Artık bu yaz mevsimi bizim için mevsimlerden bir mevsim olmayacak. Çok çalışacağız ve kapı kapı inşallah dolaşacağız. Vatandaşlarımızla hemhal olacağız. Merkezimizin farklı birimleri, teşkilatımızın yaz mevsimini en iyi şekilde değerlendirmesi amacıyla çeşitli programlar hazırladı. Geçen sene yaptığımız ve oldukça verimli geçen Türkiye Buluşmalarını Türkiye Yüzyılı Buluşmaları temasıyla inşallah devam ettiriyoruz. Bakanlarımız, Genel Başkan Yardımcılarımız, Merkez Karar Yönetim Kurulu üyelerimiz ve milletvekillerimiz 81 ilimizi ziyaret edip teşkilat mensuplarımızla sivil toplum kuruluşlarımızla, iş dünyamız ve halkımızın çeşitli kesimleriyle bir araya gelecekler. Yaz boyunca partimizin olmazsa olmazı danışma meclislerimizi de ara vermeden ve mümkün olan en yüksek katılımla gerçekleştireceğiz. Yaz süresince gençlere yönelik belediyelerimizin düzenleyeceği etkinlikleri ‘Yaz Seninle Güzel’ başlığı altında topladık."


2028 seçimlerinde 5,6 milyon gencin ilk kez oy kullanacağını bu gençlerin 2 milyonu hâlihazırda AK Parti belediyelerin sınırları içerisinde yaşadıklarına dikkat çeken Erdoğan, "2025 yılı yaz aylarında gençlere yönelik çalışmalarla 750 bin gencimize ulaşmayı hedefliyoruz. Kendi belediye sınırları dışında ikamet eden gençlerin de bu çalışma ve faaliyetlerden haberdar olmalarını sağlayacağız. Yaz dönemlerinde Kadın Kollarımız ve Gençlik Kollarımız da sahaya inecekler, son derece önemli çalışmalara imza atacaklar. Kabinesiyle, Genel Merkeziyle, kurullarıyla, milletvekilleriyle, ilçe-belde, hepsinden öte il teşkilatlarıyla, belediyesiyle hep beraber tam kadro sahada olacağız. Milletimizle gönül bağımızı güçlendirecek, serzenişlerini dinleyecek, hayır dualarını almaya özellikle gayret göstereceğiz. Yaz dönemini muhalefetle aramızdaki farkı açmak için bir fırsat olarak hep beraber kullanacağız. Yine bu süreçte muhalefetin sürekli köpürttüğü yalan ve iftiraların önünü delilleriyle, belgeleriyle, vatandaşlarımıza doğruları anlatarak keseceğiz. Belediye ve il başkanlarımız başta olmak üzere sizlerden bu faaliyetlere gereken önemi vermenizi, bu faaliyetlerin en yüksek verimle hayata geçirilmesi için özveriyle çalışmanızı beklediğimi ifade ediyorum" diye konuştu.


"Kimse kusura bakmasın, muhalefet hizmet yarışında bizim elimize su bile dökemez"


Bu programların kendilerinin milletin görüşlerini doğrudan öğrenme imkânı sunarken, aynı zamanda hizmetlerini anlatma fırsatı da bahşettiğini bildiren Erdoğan, "Hizmet, eser, yatırım, icraat ve proje noktasında Cumhuriyet tarihinin en başarılı kadrosu işte buradadır, bu salondadır. Her alanda Cenab-ı Allah’a hamdolsun, bizden önce yapılanların katbekat fazlasını ifade ederken 23 yılda biz ülkemize kazandırmayı başardık. Ulaştırmada, sağlıkta, eğitimde, ticarette, savunmada, tarımda ve daha birçok başlıkta merhum Özal’ın tabiriyle ‘Türkiye’ye çağ atlattık.’ Kimse kusura bakmasın, muhalefet hizmet yarışında bizim elimize su bile dökemez. Bizim herhangi bir belediye başkanımızın vizyonu, çalışkanlığı, hizmet tutkusuyla muhalefetten kimse boy ölçüşemez. Bakın bunu laf olsun, polemik olsun diye de söylemiyorum. Türkiye’yi adım adım birçok defa gezmiş bir kardeşiniz olarak söylüyorum. İllere, ilçelere gittiğimizde AK Parti ve Cumhur İttifakı belediyelerinin farkını çok net biçimde görebiliyoruz. AK Parti ve Cumhur İttifakı belediyelerinde icraat var, eser var, 7-24 çalışma var. Şehirlerini güzelleştirme mücadelesi var. Meydanlarda verdiği sözü tutma şuuru var. Emanetin hakkını hizmet siyasetiyle ödeme iştiyakı var. Bizim belediyelerimizde şikâyet etmek değil, çözüm üretmek var. Lafla peynir gemisi yürütme kurnazlıkları değil, taş üstüne taş koyma şevki var. Şehrin hakkını bilen, kul hakkını gözeten bir tasavvur var. Rantın değil, hizmetin izini süren yüce bir ahlak var. Sadece bugünü değil, yarını da düşünen bir bakış açısı var. Bol keseden vaat dağıtıp unutan değil, söz namustur deyip canla başla çalışan, tüm mesaini şehrine ve hemşerilerine adayan, heyecanlı, gayretli, liyakatli kadrolar var" ifadelerini kullandı.


Gerçek belediyecilik denilince son 30 yıldır akla ilk gelen bu hareket olduğunu aktaran Erdoğan sözlerini şu şekilde sürdürdü:


" İnşallah bundan sonra da belediyeciliğin kitabın yazmaya devam edeceğiz. Başarılarla dolu bu tertemiz mirasımıza hiç kimsenin leke bulaştırmasına Allah’ın izniyle müsaade etmeyeceğiz. Bu toplantı vesilesiyle bir kez daha sizlere, sizlerin şahsında tüm teşkilatıma emeklerinizden, hizmetlerinizden ötürü teşekkür ediyorum. Cenab-ı Mevla bizi doğru yoldan, ülkeye, millete, ümmete ve tüm insanlığa hizmet yolundan ayırmasın diyorum."


"Ana muhalefet partisinde yaşanan gelişmeleri milletimiz ibretle izliyor"


Ana muhalefet partisinde yaşanan gelişmeleri milletimiz ibretle izlediklerini söyleyen Erdoğan, "Muhalefetin ahvalini inanıyorum ki sizler de takip ediyorsunuz. Ne halde olduklarını görüyorsunuz. Ana muhalefet partisinde yaşanan gelişmeleri milletimiz ibretle izliyor. Parti içi kavgadan, didişmeden başlarını dahi kaldıramıyorlar. Daha 2 sene öncesine kadar yere göğe sığdıramadıkları cumhurbaşkanı adaylarına bugün en ağır hakaretleri etmekte hiçbir beis görmüyorlar. Anlaşıldığı kadarıyla düşeni yemek bir CHP geleneği. Burada şunu çok açık ve net ifade etmek isterim: CHP’de süregiden iç savaş tabii ki CHP’nin iç meselesidir. Kimin kime ne dediği, hangi ithamlarda bulunduğu, hangi hakaretleri ettiği, CHP içinde kimin kimi hançerlediği bizi ilgilendirmez. Bizi ısrarla çekmek istedikleri Kurultay tartışmaları da yine CHP’nin iç sorunudur" dedi.


Yargıya taşınan davanın tüm tarafların CHP’lilerden oluştuğuna dikkat çeken Erdoğan, "Şaibe var diyen de yok, bunun yanında başka ne diyorsunuz ya diyen de yok. Şikâyet eden de, mağdur oldum diyen de bunlar. Daha burada zikretmeye bizim edebimizin el vermediği yüz kızartıcı iddiaları dillendirenlerin hepsi CHP’lilerden başkası değil. Bu kavganın, bu bilek güreşinin hiçbir yerinde biz yokuz. Aynı durum diğer soruşturma ve kovuşturmalar için de geçerlidir. Eğer konuyla ilgili suçlayacak birilerini arıyorlarsa, AK Parti’ye veya bize değil, gitsinler eski ve yeni yol arkadaşlarına baksınlar, dava dosyasında kimlerin isimlerinin yazılı olduğuna baksınlar. Biz bugüne kadar bu kavganın, bu rekabetin, bu meydan muharebesinin tarafı olmadık, bundan sonra da olmayacağız. Yolu adliyeye düşen herkes gibi, CHP’liler de mahkemede kozlarını paylaşır, delillerini sunar, savunmalarını yapar. Bağımsız ve tarafsız Türk yargısı da en doğru, en isabetli kararı verir. Nihayetinde şeriatın kestiği parmak acımaz" ifadelerine yer verdi.


"siyasi nezaketle bağdaşmayan kötü bir kurgudur."


"Yargı mensuplarına parmak sallamak, yargı kararını tanımayız demek, mahkemeler üzerinde baskı kurmak kimsenin hakkı da, haddi de değildir" diyen Erdoğan şu ifadeleri kullandı:


"Hepimiz, tüm siyasi partiler anayasa ve yasalarla mukayyetiz. Ne yaparsak yapalım, hukuka riayet etmek mecburiyetindeyiz. Konu yargıya intikal ettiğine göre, biz de milletimiz gibi hukuki sürecin tamamlanmasını ve her şeyin açıklığa kavuşmasını temenni ediyoruz. CHP Genel Başkanının bizi ve partimizi itham etmesi, kendi iç kavgalarını bizim üzerimizden verme kurnazlıkları doğrusunu söylemek gerekirse yakışıksız olduğu kadar çirkindir, siyasi nezaketle bağdaşmayan kötü bir kurgudur."


Siyasete dün girmediklerini yarım asırdır siyaset sahnesinde olduklarının altını çizen Erdoğan, "Bir şekilde milletin huzurundayız. Özgür efendinin siyasetle ilişkisi bizim unuttuğumuz dönemlerden çok daha gerilerde kaldı. Şiir okuduğumuz için ceza aldığımız davada da, partimize açılan kapatma davasında da duruşumuz, tavrımız, ne söylediğimiz bellidir. Boş işlerle uğraşacaklarına hukuk mücadelesi nasıl verilir, bize bakıp öğrensinler. Haksızlığa uğrasak da kimseyi tehdit etmedik, kimseye hakaret etmedik, yargıyı tanımıyorum demedik. Savunmamızı yaptık, yargının verdiği karara teslim olduk. Aynı olgunluğu, aynı özgüveni, aynı hukuka saygıyı maalesef CHP’de ve CHP yönetiminde göremiyoruz. Bunun takdirini milletimizin çok iyi yaptığına ve yapacağına inanıyorum" şeklinde konuştu.


"CHP’nin pusulası bozulmuş, siyasi kıblesi şaşmıştır."


CHP’nin pusulası bozulmuş, siyasi kıblesi şaştığını söyleyen Erdoğan, "Bu acı gerçeğe rağmen temennimiz, Türkiye’nin ana muhalefet partisinin sahte gündemlerden kurtulup milletin asli gündemine dönmesidir. Bölgemiz yangın yerine dönmüşken, dünyada tarihi kırılmalar ve krizler yaşanırken, Türkiye yarım asırlık bir sorununu çözmeye çabalarken, hasılı ortada bu kadar yakıcı ve hayati meseleler varken ana muhalefetin 3-5 belediye soyguncusunun oyuncağı haline gelmesi, bununla da kalmayıp gerginlikten, kutuplaşmadan, istismardan beslenmeyi siyasetinin merkezine yerleştirmesi hem kendileri, hem de ülkemiz için kayıptır. Siyasi rekabeti husumete dönüştürmek, kendileri dışındaki herkesi düşmanlaştırmak, her eleştiriyi zorbalıkla bastırmaya çalışmak, Türkiye’ye ve demokrasimize yapılabilecek en büyük kötülüktür. Türkiye’nin ihtiyacı olan, yapıcı ve sorumlu bir siyaset dilidir. Muhalefetin istikamet sorununu bir an önce çözmesini ümit ediyoruz" açıklamalarında bulundu.


"Biz kartların yeniden karıldığı küresel siyaset ve eko-politikte Türkiye’yi en güçlü biçimde konumlandırmanın derdindeyiz"


Böyle bir dönemde küçük sorunların, küçük hesapların peşinde koşanlar tarihe hesap veremeyeceklerini belirten Erdoğan, "Biz kartların yeniden karıldığı küresel siyaset ve eko-politikte Türkiye’yi en güçlü biçimde konumlandırmanın derdindeyiz. Terör sorununu tamamen çözmüş, iç cephesini tahkim etmiş, bagajlarından ve safralarından kurtulmuş bir Türkiye için mücadele ediyoruz. Bu mücadeleyi de mümkün olan en geniş katılımla vermek istiyoruz" ifadelerine yer verdi.


"Resulullah Efendimize ve diğer peygamberlerimize küstahlık edenler bunun hesabını hukuk önünde vereceklerdir, biz bunun takipçisi olacağız."


Leman dergisinde yer alan çizimlere ilişkin konuşan Erdoğan şu ifadeleri kullandı:


" Mukaddes kitabımız Kur’an-ı Kerim’de rabbimiz şöyle buyurmaktadır: De ki, eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Evet, ayeti kerimede emredildiği üzere Cenabı Allah’ın affı ve merhametiyle müşerref olmanın yolu, Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtu Vesselâma ram olmaktan, onun muazzez ve mübarek ayak izinden gitmekten geçiyor. Peygamberimizi her şeyden, herkesten çok sevmeyi, ona hürmet etmeyi, son nefesimize kadar onun kutlu yolundan yürümeyi inancımızın ve imanımızın bir gereği olarak görüyoruz. Türk milleti İslam’la müşerref olduğu günden beri Peygamber sevgisiyle temayüz etmiş, en önemli vasfı Resulullah sevgisi olan bir millettir. Biz millet olarak adı güzel, kendi güzel olan Habibi Kibriya Efendimizin meftunuyuz, mecnunuyuz, muhibbanıyız. Kahraman ordumuzun Peygamber ocağı olarak isimlendirilmesinin sebebi de işte bu sevgidir, hürmettir, sarsılmaz muhabbettir. Alemlere rahmet gönderilen bir Peygambere ümmet olmayı bizler nasip ettiği için Rabbimize sonsuz hamdüsenalar ediyoruz. Bu milletin değerlerinden yoksun, kimi edep ve adap bilmez ahlaksızlıkların Resulü Ekrem Efendimize yaptığı hürmetsizlik asla kabul edilemez. Mizah kisvesiyle yapılan açık bir kışkırtmadır, alçakça bir provokasyondur. Nitekim bu nefret suçuyla ilgili emniyetimiz ve yargımız hemen harekete geçmiş, bahse konu dergi toplatılmış, gerekli süreçler başlatılmıştır. Resulullah Efendimize ve diğer peygamberlerimize küstahlık edenler bunun hesabını hukuk önünde vereceklerdir, biz bunun takipçisi olacağız."


Özellikle gençlerin gönüllerini ferah tutmasını isteyen Erdoğan, "Biz bu makamlarda olduğumuz sürece bu ülkede ne adını olursa olsun kimsenin kutsallarımıza hakaret etmesine göz yummayız. Haklıyken haksız konuma düşecek adımlardan herkes uzak durmalıdır. Öfkenin aklı perdelemesine hiçbir genç kardeşim izin verilmemelidir. Yolumuzu aydınlatan, kalplerimizi aşkla, merhametle, şefkatle dolduran Sevgili Peygamberimizin aziz hatırasına da, emanetine de sahip çıkmak bizim aslı görevimizdir ve biz bunu şeref sayıyoruz. Bu görevi bugüne kadar layıkıyla yerine getirdik, inşallah bundan sonra da en güzel şekilde ifa edeceğiz" dedi.(MKM-

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Zonguldak Karadeniz yükseliyor, 160 milyon kişi tehdit altında Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi (BEUN) Harita Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Kutoğlu, Karadeniz’de deniz seviyesinin okyanuslarla eşdeğer biçimde yükseldiğini belirterek, önümüzdeki yıllarda kıyı erozyonu, su baskınları ve yerleşim alanları için ciddi risklerin oluşabileceği uyarısında bulundu. Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Harita Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Kutoğlu, küresel ısınma ve iklim değişikliğinin Karadeniz kıyıları üzerindeki etkilerine ilişkin çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Uydu altimetresi verileriyle yürütülen bilimsel çalışmada, Karadeniz’de deniz seviyesinin düzenli ve sürekli biçimde yükseldiği ortaya konuldu. Kutoğlu şöyle devam etti: "Küresel ısınma ve iklim değişikliğine bağlı olarak dünyada global olarak denizlerin yılda 3 mm yükselmesi söz konusu. Bu yükselme iklim değişikliğine bağlı olarak giderek artarak 2100 yılına kadar devam edecek. Dünya denizlerinin yılda 2 metre yükseleceği ve bu yükselmeye bağlı olarak da bazı bölgelerde, deniz ve kıyı bölgelerinin düşük kota sahip olduğu bölgelerde denizin kilometrelerce içeri girmesi hatta fırtınalı zamanlarda dalga yüksekliğinin fazla olduğu zamanlarda pek çok yerleşim biriminin sular altında kalması durumu söz konusu. Bu anlamda Karadeniz’le ilgili deniz seviyesi çalışmaları ve kıyı erozyonu çalışmaları yetersiz idi. Biz uydu altımetresi tekniğiyle elde edilen ve 1993 yılına kadar giden verilerin tamamını aldık. Bunların zaman serisi analizini gerçekleştirdik ve gördük ki Karadeniz okyanuslarla benzer dolayısıyla okyanuslarla benzer bir yükselmeye sahip olduğu için okyanus ve kıyılarında ne gibi tehditler söz konusuysa Karadeniz kıyısında da benzer tehditlerin söz konusu olduğunu tespit etmiş olduk. 1993 yılından 2020 yılına kadar Karadeniz’de deniz seviyesinin yılda ortalama 3 milimetre, toplamda ise yaklaşık 10 santimetre yükselmesi söz konusu. Bunlar çok küçük rakamlar gibi görünebilir. Ancak denizin bir birim yükselmesi demek kıyı alanının yüksekliğine bağlı olarak düşük yüksekliklerde 50 ila 100 kat daha içeriye girmesi anlamına gelir. Dolayısıyla bir sene önce deniz 1 mm daha düşükken daha kısa bir mesafeye erozyonu uğratırken bir sene sonra yükselme nedeniyle çok daha iç bölgeleri kıyı erozyonuna tabi tutabilir. Hatta fırtınalı zamanlarda dalgaların çok daha içeriye girip su basması tehdidi söz konusu olabilir." "İki metre yükselmeyle denizin 500 metre içeriye girmesi söz konusu olabilir" Küresel ölçekte deniz seviyelerindeki artışa dikkat çeken Kutoğlu, "Bu çalışmada biz Karadeniz’in okyanuslarla eşdeğer bir şekilde yükseldiğini keşfetmiş olduk. Yılda 3 mm’ye kadar. Ancak bilimsel çalışmalar şunu gösteriyor. Sıcaklıklar, küresel ısınma arttıkça buzulların daha fazla erimesi, dolayısıyla da yükselmenin daha fazla artması durumu var. Yapılan bir senaryoya göre buzullar eridiğinde dünya denizlerinin, okyanusların 2 metre kadar yükselmesi söz konusu. Dolayısıyla bu 2 metre yükselme yaklaşık 200 ila 500 metre içeriye hatta bazı daha düşük kodlu yerlerde denizin düşük seviyeli yerlerde birkaç kilometre içeriye girmesi söz konusu olabilir" dedi. "160 milyonluk nüfusu etkileyebilir" Bu yükselmenin etkilerinin sanılandan çok daha büyük olacağını vurgulayan Kutoğlu, "Karadeniz’de okyanuslarla eşdeğer bir yükselmeye sebep olduğu için aynı tehdit Karadeniz kıyılarında da söz konusu. Burada haritayı incelediğimiz zaman sarı ve kırmızı ile işaretlenmiş alanlar kıyı erozyonunun en şiddetli gözleneceği ve gözlenmekte olduğu yerleri gösteriyor. Haritaya baktığımız zaman Kuzey Karadeniz yani Ukrayna, Rusya bölgelerinde kıyı bölgelerinin kodları daha düşük olduğu için kıyı erozyonu burada çok daha etkin olacak. Bizim kıyılarımız daha yüksekliği fazla olduğu için oraya göre daha sınırlı görünüyor. Bu haritaya baktığımızda yine de bizim bazı kıyı bölgelerimizde ilerleyen zamanlarda ciddi kıyı erozyonlarının meydana gelmesi söz konusu. Karadeniz Havzası’nın kıyı bölgelerinde 160 milyon insan nüfusu var. Bu nüfusun büyük bir çoğunluğu kıyı bölgelerinde yerleşmiş durumda. Şehirler genelde kıyı bölgelerinde kurulmuş. Dolayısıyla bu 160 milyon nüfus önümüzdeki 50 yıl 100 yıl içerisinde ciddi kıyı erozyonuna maruz kalınabilir. Şimdiden bunun farkında olup bununla ilgili tedbirlerin alınmasında fayda var" ifadelerine yer verdi. "Karadeniz okyanuslarla aynı hızda yükseliyor" Mevcut ve gelecekteki yatırımlar konusunda uyarılarda bulunan Kutoğlu, "Tabii ki mevcut alanlarla ilgili kıyı erozyonu görülen yerlerde ki mesela bizim Türkiye’de Karasu bölgesi oralarda erozyonu söz konusuydu. Kıyı tahkimatları yapılarak bunların önüne geçilmesi gerekiyor. Ama bunlar da ekstra bakım onarım maliyetleri. Bundan sonra gelecekteki yatırımlar yapılırken kıyı erozyonları deniz seviyesi ve buna bağlı kıyı erozyonu dikkate alınarak yatırımların daha yüksek bölgelerde ve uzak bölgelerde yapılması ülke ekonomileri için faydalı olacak" dedi. Prof. Dr. Hakan Kutoğlu’nun Karadeniz’de deniz seviyesi yükselmesi ve kıyı erozyonuna ilişkin hazırladığı bilimsel çalışma, 16. Uluslararası Çevre Bilimi ve Teknoloji Konferansı’nda sunuldu.
Iğdır Olta yok, ağ yok: Karasu Çayı’nda çıplak elle yayın balığı avı Ağrı Dağı’nın doğu yamaçlarından doğup Aras Nehri’ne karışan Karasu Çayı’nda yaşanan ilginç bir olay, görenleri hayrete düşürdü. Bölgede "balık adam" olarak tanınan Suat Çetindere, hiçbir ekipman kullanmadan, balıkları çıplak eliyle yakalıyor. Iğdır’ın Aralık ilçesinde bulunan Aras Nehri ve Karasu Çayı, amatör balıkçıların en uğrak noktaları arasında yer alıyor. Balık tutmayı bir tutkuya dönüştüren yöre halkı, hafta sonlarını bu sularda geçirebilmek için sabırsızlıkla bekliyor. Özellikle Karasu Çayı’nda yaşayan ve halk arasında "Lakka" olarak adlandırılan yayın balığı, balıkçıların en çok peşine düştüğü türlerden biri. Ancak çayın yapısı nedeniyle olta ile balık tutmak neredeyse imkânsız. Bu durum karşısında Suat Çetindere, alışılmışın dışında bir yöntemle dikkat çekiyor. Nefesini tutarak suya dalan Çetindere, sazlıkların ve çalı diplerinin arasında saklanan balıkları eliyle yakalıyor. Onun bu sıra dışı avlanma yöntemi, kıyıda bekleyen arkadaşları tarafından hayret ve sevinçle izleniyor. Karasu Çayı’nda sergilediği bu cesur ve farklı balık avı, Suat Çetindere’yi bölgenin en dikkat çeken isimlerinden biri haline getiriyor. Suat Çetindere; " Ben bu balıkları hobi amaçlı, elimle suyun altında tutuyorum. Bende illegal yol ile balık tutma yoktur. Ben bu işe çocuk yaşta başladım. Bende bunu abimden öğrendim. Bunu geliştirdim. Herkes eli ile balık tutabilir ama ben suyun altına girerek bu balıkları tutuyorum. İnanmayan gelip görebilir" dedi.
Van Van Kedi Villası’nda bu yıl 120 yavru dünyaya geldi Her yıl yerli ve yabancı on binlerce ziyaretçiyi ağırlayan Van Kedi Villası’nda bu yıl toplam 120 yavru dünyaya geldi. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (Van YYÜ) bünyesinde faaliyet gösteren Van Kedisi Araştırma ve Uygulama Merkezi’nce yürütülen çalışmalar kapsamında, Türkiye’nin milli ırkı olarak tescillenen Van kedilerinin neslinin korunması ve orijinalliğinin sürdürülmesi amacıyla kontrollü üretim çalışmaları titizlikle devam ediyor. Senkronize doğum yöntemiyle gerçekleştirilen doğumların büyük bölümünün, genetik özellikleri yüksek ve orijinale yakın yavrulardan oluştuğu belirtildi. Cana yakın tavırları, ipeksi beyaz tüyleri, biri mavi biri kehribar ya da her ikisi de mavi olabilen göz yapıları ve suya olan ilgileriyle bilinen Van kedileri, yalnızca Van’ın değil Türkiye’nin de önemli sembolleri arasında yer alıyor. Ünü yurt dışına da taşan Van kedileri, Van Kedi Villası’nı ziyaret eden turistlerin en fazla ilgi gösterdiği canlılar arasında bulunuyor. "Orijinalliğe çok yakın yavrular oldu" İHA muhabirine konuşan Van Kedisi Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Abdullah Kaya, merkezdeki doğumların üç parti halinde gerçekleştirildiğini hatırlattı. Geçtiğimiz yıl yeni yavru doğumu açısından 100 hedefi koyduklarını ifade eden Prof. Dr. Kaya, "Bu yıl ise yaklaşık 120 yavru elde ettik. Bunların yaklaşık 99-100’ü orijinalliğe çok yakın yavrular oldu. Bu yıl satıştan ziyade yavruların büyük bir bölümünü merkezin kendi ihtiyaçları için ayırmak durumunda kaldık. Bu nedenle 2025 yılı, Van Kedisi Araştırma Merkezi açısından kendi kedi sayısının yenilenmesi bakımından oldukça verimli bir yıl olarak geçti" dedi. "Süreç, her isteyene kedi verme şeklinde ilerlemiyor" Ücretli sahiplendirme konusunda da çalışmalarının devam ettiğini ifade eden Kaya, "İhtiyaç fazlası yavruları, belirli kriterler çerçevesinde hayvanseverlere ve kedi beslemek isteyen ailelere sahiplendiriyoruz. Ancak bu süreç, her isteyene kedi verme şeklinde ilerlemiyor. Van kedisinin kıymetini bilecek, ona iyi bakabilecek ve kesinlikle sokağa terk etmeyecek aileler tercih ediliyor. Bu şartlar sağlandığında, elimizde ihtiyaç fazlası kedi varsa sahiplendirme yapıyoruz. Ancak 2025 yılında sahiplendirme oranı önceki yıllara göre biraz daha düşük kaldı" diye konuştu. "Temel önceliğimiz Van kedisinin orijinalliğini korumaktır" "Her eve bir Van kedisi" projesinin tüm Türkiye’yi kapsayan ve uzun vadeli bir hedef olduğunu söyleyen Kaya, sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkiye genelinde milyonlarca haneyi düşündüğümüzde, bu slogan bir vizyonu ifade ediyor. Yılda yalnızca bir Van kedisi bile sahiplendirmiş olsak, bu hedef doğrultusunda ilerleme kaydetmiş oluruz. Bu hedef; bize araştırma, geliştirme ve ıslah konusunda şevk veren bir motivasyon kaynağıdır. Bu hedeften kesinlikle sapma söz konusu değildir. Ancak süreç yavaş ve kontrollü ilerlemek zorundadır. Çünkü temel önceliğimiz Van kedisinin orijinalliğini korumaktır. Hızlı gitmek gibi bir niyetimiz yok; önemli olan, bütünlüğü bozmadan ve genetik yapıyı koruyarak ilerlemektir."