POLİTİKA - 06 Mayıs 2025 Salı 17:04

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Milleti provoke eden, halkı galeyana getiren, insanımıza hakaret eden gazeteci olmaz"

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Milleti provoke eden, halkı galeyana getiren, insanımıza hakaret eden gazeteci olmaz"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Milleti provoke eden, halkı galeyana getiren, hele hele insanımıza hakaret eden gazeteci olmaz, olsa da ona gazeteci denmez. Para kazanmak, 3-5 tık daha fazla almak gibi bahaneleri asla geçerli mazeretler olarak göremeyiz. Millete saygısı olmayanın yaptığı işe de saygısı olmaz. Sokak röportajı’ adı altında sokaklarda adeta terör estirilmektedir. Öyle ki mikrofonu kapan millete hakaret etme cüretini kendinde buluyor" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde düzenlenen 10. Anadolu Medya Ödülleri Töreni’nde konuştu. Erdoğan, "Anadolu Medya Ödülleri’nin 10’uncusunda sizlerle tekrar beraber olmanın, sizleri milletin evinde ağırlamanın bahtiyarlığını yaşıyorum. Konuşmamın hemen başında bu güzel buluşmaya vesile olan Anadolu Yayıncılar Derneği’ne yeni adıyla Türkiye Basın Federasyonu’na kalpten teşekkür ediyorum. Ülkemizin medya alanında en büyük sivil toplum kuruluşu olan Türkiye Basın Federasyonu’nun camiamız için hayırlı olmasını diliyorum. Birazdan ödüllerini takdim edeceğimiz kurumlarımızı ve basın mensuplarımızı ayrı ayrı tebrik ediyorum. Sizlerle birlikte burada olmasalar da gecesini gündüzüne katarak çalışan, kalemini ve kelamını halkın hizmetine sunan tüm medya mensuplarımıza şükranlarımı sunuyorum. Rabbim emeklerinizi zayi etmesin diyorum" dedi. Son törenin ardından bu yana Gazze başta olmak üzere gönül coğrafyalarının farklı köşelerinde sadece görevini yaptığı için birçok basın emekçisinin hayatını kaybettiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail’in Gazze’ye yönelik acımasız saldırılarında 212 gazetecinin şehit olduğunu hatırlattı.

"Özgür, sorumlu ve milli basın insanımızın doğru bilgilendirilmesinin yanı sıra milli iradenin de en önemli destekçilerinden biridir"

"Tüm dünyanın ülkemizdeki muhalefetin şikayet makamı olarak gördüğü yabancı basın kuruluşlarının gözleri önünde Filistinli gazeteciler canice katledilmeye devam ediyor" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Her biri hakikat savunucusu olan bu kardeşlerimizi rahmetle yardım ediyor. Meslektaşlarına ve ailelerine baş sağlığı temenni ediyorum. Burada öncelikle bir hususa dikkatinizi çekmek isterim. Özgür, sorumlu ve milli basın insanımızın doğru bilgilendirilmesinin yanı sıra milli iradenin de en önemli destekçilerinden biridir. Bu yıl 10’uncusunu düzenlediğimiz ve artık geleneksel hale gelen bu toplantıları sadece marifet sahiplerini taltif ettiğimiz bir ödül töreni olarak görmüyoruz. Yalanın ve dezenformasyonun etrafı kuşattığı bir dönemde hak ve hakikat mücadelesine gönül vermiş medya mensuplarımızla dayanışmamızın bir simgesi olarak görüyoruz. Bu buluşmalar vesilesiyle aynı zamanda mücadele azmimizi perçinliyor, yol arkadaşlığımızı daha ileri taşıyoruz" diye konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, yarım asırdır milletin huzurunda olan bir siyasetçi olarak 81 vilayeti karış karış gezdiğini belirterek toplumun tüm kesimleriyle bir araya geldiğini kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Halkın içinden gelen bir siyasetçi olarak şunu çok iyi biliyorum. Sadece Ankara ve İstanbul’da değil, ülkemizin dört bir yanında canını dişine takarak çeşitli mecralarda çalışan basın emekçisi arkadaşlarımız var. Hakkın, hakikatin, adaletin birer neferi olarak gördüğüm bu kardeşlerimizin ne denli zor şartlar altında görev yaptığının en yakın şahidiyim. Yalnızca ekonomik imkansızlıklarla değil, mahalli medyamız çoğu zaman yerel derebeyleriyle de mücadele etmek zorunda kalıyor. Zaman zaman mahalli basın kuruluşlarının maruz kaldığı saldırılara, tehdit ve baskılara üzülerek tanıklık ediyoruz. Bir defa şunu kimse aklından çıkarmamalıdır. Gurur kaynağımız olan Anadolu medyası, adını taşıdığı Anadolu kadar bu topraklara aittir, bu toprakların vazgeçilmez bir parçasıdır" açıklamasında bulundu.

"Anadolu medyasının varlığı ve ayakta kalması bizim çok çok önem verdiğimiz bir konu"

Yazılı ve görsel medyanın kılcal damarları durumunda olan Anadolu medyasının varlığının bilhassa günümüzde çok daha hayati ve değerli hale geldiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu çatı altında güç birliği yapan siz kardeşlerimiz, halka ve halkın gerçek gündemine daha yakın vatandaşla etkileşime daha açık bir konumda yer alıyorsunuz. Anadolu medyasının varlığı ve ayakta kalması bizim çok çok önem verdiğimiz bir konu. Dolayısıyla Anadolu’nun tertemiz vicdanını temsil eden siz medya mensuplarımızla bugün bir kez daha aynı havayı solumaktan duyduğum memnuniyeti hasseden ifade ediyorum. Programımız vesilesiyle görüyoruz ki hakikatin peşinde koşanlar, doğruluğun izini sürenler, dördüncü kuvvet olmanın ağır yükünü taşımaya çalışanlar sadece haber yapmaz. Bu şuurla hareket edenler aynı zamanda tarihe not düşer, sessiz yığınların sesi olur, giderek tutuklaşan medya düzeninde özgün ve özgür bir duruş sergileridir" dedi. Anadolu Yayıncılar Derneği’nin, toplam 320 mahalli ve bölgesel radyoyu, televizyonu, gazeteyi, dergiyi bir araya getirerek basın sektöründe önemli bir boşluğu doldurmakta olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Her zaman söylediğim gibi Anadolu medyası varsa milletin sesi vardır. Anadolu medyasının sesi gür çıktığı müddetçe inşallah demokrasimiz de serpilecek sağlam temeller üzerinde yükselmeye devam edecektir. Varlığınızı ve yerine getirdiğiniz vazifeyi çok değerli bulduğumu burada bir kere daha altını çizerek söylemek istiyorum. Rabbimden her birinize üstün başarılar diliyorum" şeklinde konuştu.

"Manşetlerle çarpışa çarpışa geldik"

Bütün bunları meselelerin uzağında bir isim olarak söylemediğini tam tersine siyasi hayatında defalarca medyanın gadrine uğramış, itibar suikastlerine maruz kalmış, vesayetçi ve tek sesli medya düzeninin sıkıntılarını iliklerine kadar hissetmiş biri olarak söylediğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçmiş dönemde yaşananlara değinerek, "Manşetlerle çarpışa çarpışa geldik. Bunu söylerken hamaset olsun diye değil, gerçeğin ta kendisi olduğu için ifade ediyoruz. Bundan 25-30 yıl öncesinin manşetlerine şöyle bir göz attığınızda Türkiye’nin nereden nereye geldiğini sizler de gayet net göreceksiniz. 28 Şubat dönemindeki korkunç medya atmosferini hiçbirimiz hatırlamak dahi istemiyoruz. Manşetler vasıtasıyla doğrudan hükümete ayar verildiği, lise ve ortaokul çağındaki çocuklarının öcü gibi gösterildiği, İmam Hatip okullarının önünde sözde gazetecilerin nöbet tuttuğu, vesayetçiler adına siyasetçilerin her gün pervasızca örselendiği, köşe yazarlarının jurnalcilik yapmayı gururla anlattığı o karanlık, o utanç verici günleri artık geride bırakmaktan memnuniyet duyuyoruz" şeklinde konuştu. Eski imtiyazlı statülerini kaybedenler yine itiraz edeceklerini belirten Erdoğan, Türkiye’nin bugün 2002 öncesine göre daha özgür, daha zengin, daha mümbit hiç tartışmasız, çok daha serbest bir medya ekosistemine sahip olduğunun altını çizdi.

Bu özgürlük ortamının çoğu zaman kuralsızlık sorumsuzluk seviyesine kadar gitmekte olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Özellikle milli güvenliğe dair ülkemizdeki basın kuruluşlarının Batı’daki meslektaşlarına nazaran daha kolay kalem oynatmaktadır. Batı’da bırakın açık açık yazmayı kalem oynatmayı, düşüncesinin bile imkansız olduğu hususlar gazetelerimizde yazılabiliyor. MİT Tırlarının durdurulmasından 17-25 Aralık Darbe girişimine, Gezi olaylarından ülkemizin terör örgütleriyle mücadelesine kadar bunu pek çok kez yaşadık" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, devlet ve millet düşmanlığının gazetecilik faaliyeti gibi gösterildiğini kaydetti. Türkiye’nin hem de çok ahlaksız bir şekilde teröre destek veren bir ülke gibi lanse edildiğini hatırlatan Erdoğan, "FETÖ’nün gazete ve televizyon kanalı kisvesiyle demokrasimize kastettiği nice operasyona maruz bırakıldık. Sırf hükümete saldırıyor diye FETÖ tetikçilerinin ülkemizdeki belli çevreler tarafından nasıl korunduğunu, biz FETÖ ile kelle koltukta mücadele ederken muhalefetin örgüte nasıl sahip çıktığını da unutmadık" ifadelerini kullandı.

"Mikrofonu kapan millete hakaret etme cüretini kendinde bulabiliyor"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, basın özgürlüğü üzerinden yapılan eleştirileri değerlendirerek, bazı sokak röportajcılarının halkı provoke ettiğini ve gazetecilik mesleğini suistimal ettiğini belirtti. Erdoğan, basın özgürlüğü üzerinden Türkiye’yi eleştiren çevrelerin geçmişte FETÖ’ye destek veren kesimlerle aynı olduğunu ifade ederek, "Eline bir mikrofon, bir de kamera alanın kendini gazeteci ve muhabir olarak gördüğü bir ülkede yaşıyoruz. Geçtiğimiz günlerde şahit olduğumuz üzere bu şahıslar özellikle sokak röportajı adı altında sokaklarda adeta terör estirmektedir. Öyle ki mikrofonu kapan millete hakaret etme cüretini kendinde bulabiliyor" dedi.

Sorumlu yayıncılık ilkesinin göz ardı edildiğini kaydeden Erdoğan, "Sorumlu yayıncılık ilkelerini zaten bir tarafta bıraktık, bunları gözeten ve uygulayanların sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Halkın nabzı ölçülmek hissiyatına tercüman olmak yerine gerek provokatif sorularla, gerekse sorunlu üslupla milletimiz açıkça tahrik ediliyor. İtibar suikastları ve hakaretler karşısında yargı harekete geçtiğinde ise bu sefer basın özgürlüğü denilerek yaygara kopartılıyor. Bunun kabul edilebilen hiçbir yanı yoktur. Nasıl bir cübbe giyen hakim, savcı, avukat olmuyorsa, nasıl bir üniforma giyen polis ve asker kabul edilmiyorsa, nasıl her stetoskop takana doktor demiyorsak, eline mikrofon ve kamera alıp sokağa çıkan herkes gazeteci değildir, basın mensubu değildir" açıklamasını yaptı.

"İnsanımıza hakaret eden gazeteci olmaz, olsa da ona gazeteci denmez"

Cumhurbaşkanı, herkesin gazeteci olarak kabul edilemeyeceğini vurgulayarak, "Milleti provoke eden, halkı galeyana getiren, hele hele insanımıza hakaret eden gazeteci olmaz, olsa da ona gazeteci denmez. Para kazanmak, 3-5 tık daha fazla almak gibi bahaneleri asla geçerli mazeretler olarak göremeyiz. Millete saygısı olmayanın yaptığı işe de saygısı olmaz. Gazetecilik mesleğinin itibarına da zarar veren bu sorunun üzerine önce basın mensuplarımız, sonra da ilgili kurumlarımız mutlaka gitmelidir" şeklinde konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, medya alanında yaşanan gelişmelere ilişkin yaptığı değerlendirmede, Türk medyasındaki artan çeşitliliğin vesayetçi zihniyeti rahatsız ettiğini ifade etti. Erdoğan, "Türk medyasındaki artan çeşitlilik ve renkliliğin vesayetçilerin gölgesine sığınarak güya gazetecilik yapanları rahatsız ettiğinin elbette farkındayız. Son 40-50 günde yaşananlar ellerine fırsat geçtiğinde bunların nasıl bir faşist rüzgar estireceklerini bir kez daha göstermiştir" ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, anti-demokratik odaklara destek veren medya anlayışının geçmişte kaldığını belirterek, "Onlara bugün şu atasözümüzü tekrar hatırlatmak istedim. Eskiye rağbet olsaydı bir pazarına nur yağardı. Kimse kusura bakmasın, birileri halen kabullenmek istemese de yeni Türkiye’de artık eskiye rağbet kalmamıştır. Darbe bültenini aratmayan gazete çıkarılan, vesayetçilere manşetlerden selam çakılan, anti-demokratik güç odaklarına sözcülük yapılan günler inşallah bir daha geri gelmemek üzere eskide kalmış, kötü bir an olarak maziye karışmıştır" açıklamasını yaptı.

"Dördüncü kuvvet olarak demokrasimize güç veren medyanın hükümetimize muhalif de olsa başımızın üstünde yeri vardır"

Medyanın demokrasilerde dördüncü kuvvet olduğunu hatırlatan Erdoğan, "Dördüncü kuvvet olarak demokrasimize güç veren medyanın hükümetimize muhalif de olsa başımızın üstünde yeri vardır. Gerçekleri ayna tutan bize yol gösteren bir medya ile siyasi hayatımızın hiçbir döneminde sorunumuz olmadı, bugün de olamaz. Yapıcı eleştiri, yapıcı muhalefet bizim her zaman ülkemizde görmeyi arzu ettiğimiz bir durumdur" değerlendirmesini yaptı. Ancak bazı medya organlarının geçmişte olduğu gibi bugün de halkı hizaya sokma amacı güttüğünü ifade eden Erdoğan, "Ama eskiden olduğu gibi medya sopasıyla siyaset kurumunu ve milleti hizaya sokmaya çalışanlara karşı da duruşumuz gayet nettir. Özellikle yabancı güçlerin operasyon aygıtı olarak toplum mühendisliğine heveslenen medyaya ne saygı duyarız ne müsamaha gösteririz. Hukuk ve demokrasi içinde bunlarla mücadelemizi 23 senedir olduğu gibi aynı kararlılıkla sürdürüyoruz. Biz 23 yılda gerçekleştirdiğimiz sessiz devrimler neticesinde ülkemizdeki medya ekosisteminin zenginleşmesinden son derece memnunuz. Bunun korunması ve güçlendirilmesi gerektiği inancındayız. Bizim itirazımız asıl özgürlüğünün suiistimal edilmesinedir. Türkiye, basın özgürlüğü öne sürülerek, yapılan haysiyet cellatlıklarının, yalan haberin, iftiranın dezenformasyonunun Batı dahil dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde bu kadar sorumsuzca yapılması mümkün değildir. Hep beraber el ele verip bunu değiştirmek, medya ekosisteminin kalitesini artırmak mecburiyetindeyiz. Diğer türlü hem sosyal barışımız hem demokrasimiz hem de basınımızın itibarı ağır yara almaya devam edecektir. Sessiz yığınların sesi olan Anadolu medyasının bu konuda da elini taşın altına koymasını bekliyorum. Halkın asıl sorunlarını karartıp kendi gündemlerini dayatmayı gazetecilik zannedenlere karşı verdiği özellikle bu varlığını ülkemiz için gerçek bir kazanç olarak görüyorum. Çünkü sizler doğru haberin, ilkeli duruşun, bağımsız, dürüst ve ahlaklı yayıncılığın Anadolu’daki temsilcilerisiniz. Bu millet size güveniyor, size inanıyor, sizleri dikkatle takip ediyor. Kaleminizden çıkan her cümle, mikrofonunuzdan yükselen her söz, işte bu güvenin bir nişanesi olarak dalga dalga toplumdan yayılıyor" dedi. Yılın Köşe Yazarı Ödülü Türkiye Gazetesi Genel Yayın Koordinatörü Yücel Koç’a verildi. Ödül, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Koç’a takdim edildi.

Hülya Keklik

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Yargıtay’dan Sinan Ateş davası için "onama" talebi Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı Sinan Ateş’in 30 Aralık 2022’de Ankara’da öldürülmesine ilişkin davada, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tebliğnamesini tamamladı. Başsavcılık, davada verilen mahkûmiyet ve beraat kararlarının onanmasını talep etti. Sinan Ateş’i tasarlayarak öldürme suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan sanıklar Eray Özyağcı, Suat Kurt ve Vedat Balkaya ile azmettirme suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan Doğukan Çep ile Tolgahan Demirbaş hakkındaki hükümlerin hukuka uygun olduğu tebliğnamede belirtildi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, sanıklar Aşkın Mert Gelenbey, Mustafa Uzunlar, Emre Yüksel ve Murat Can Çolak hakkında ise "tasarlayarak öldürmeye yardım" suçundan verilen hapis cezalarının da yerinde olduğunu değerlendirdi ve bu hükümlerin esastan reddi ile onanmasını istedi. Tamamlanan tebliğnamede, bazı sanıklar hakkında verilen beraat kararlarına yönelik temyiz itirazlarının da değerlendirildiği belirtilirken, Bölge Adliye Mahkemesi kararlarında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı aktarıldı. Bu çerçevede, beraat hükümlerinin de onanması talep edildi. Başsavcılık, sanık müdafileri ile katılan vekillerinin ileri sürdüğü delil değerlendirmesi, suç vasfı, eksik inceleme ve usule aykırılık iddialarını yerinde görmedi ve yerel mahkeme kararlarının dosya kapsamına, delillere ve hukuka uygun olduğunu ifade etti. Mahkûmiyet kararının ardından avukatlar dosyaya itiraz etti. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi, itirazı reddetti. Bunun üzerine dosya Yargıtay’a taşındı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, incelemesini tamamladı. Tebliğnamede itirazların esastan reddi ile hükümlerin onanması talep edildi. Davayla ilgili son kararı Yargıtay 1. Ceza Dairesi verecek.
Kocaeli Çayırova’da afete hazırlık eğitimi Kocaeli’de yürütülen "Mahalle Halkı Afetlere Hazırlık Eğitimi Projesi" kapsamında düzenlenen eğitimlerin 10’uncusu Çayırova’da gerçekleştirildi. İki gün sürecek eğitimlerde Çayırova’daki mahalle gönüllüleri afetlere karşı bilinçlendirilecek. Çayırova Belediyesi’nin ev sahipliğinde Kültür Merkezi’nde düzenlenen programa Çayırova Belediye Başkanı Bünyamin Çiftçi, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanvekili Hasan Soba, muhtarlar ve vatandaşlar katıldı. Açılış programında açıklamalarda bulunan Başkan Bünyamin Çiftçi, "Bugün çok önemli bir program vesilesiyle bir aradayız. Ülkemiz afet bölgesinde yer alan bir konumda. Afet denilince hepimizin aklına deprem geliyor ama afetler insan kaynaklı ve doğal kaynaklı olarak ikiye ayrılıyor. Afetlere karşı dirençli toplum ve şehirler oluşturmak da eğitimlerden geçiyor. Bu noktada Büyükşehir Belediyemizin yaptığı çalışma çok önemli. Bizler de Çayırova Belediyesi olarak, okullarımızda ve STK’larımızda bu eğitim çalışmaları sürdürüyoruz" dedi. Büyükşehir Belediye Başkanvekili Hasan Soba ise Mahalle Halkı Afetlere Hazırlık Eğitimi Projesi’nin Büyükşehir, Kocaeli Üniversitesi ve AFAD tarafından yürütüldüğüne dikkati çekerek, vatandaşların bilgilenmesi noktasında çalışmalar düzenlediklerini kaydetti. Soba, "Çok yararlı ve verimli olarak iki günlük bir program düzenlenecek. Hocalarımızın ve kıymetli arkadaşlarımızın vereceği eğitimlerin hayırlı olmasını diliyorum" diye konuştu. İki gün sürecek eğitimler kapsamında, Çayırova’daki mahalle gönüllüleri afetlere karşı bilinçlendirilecek.
Muğla Muğla Büyükşehir’den yerel kalkınmaya katkı Muğla Büyükşehir Belediyesi tarafından Köyceğiz Beyobası’nda hayata geçirilen ‘Alım Garantili Süs Bitkisi Üretimi Projesi’, yerel kalkınma, kooperatifçilik ve kadın emeğini odağına alan örnek bir çalışma olarak dikkat çekiyor. Proje kapsamında Beyobası Tarımsal Kalkınma Kooperatifi desteklenerek, üreticilerin emeği belediyenin hizmet kapasitesiyle buluşturuldu. Daha önce süs bitkisi üretimi yapmamış kooperatif ortağı üreticilere verilen kapsamlı eğitimlerle, bölgede profesyonel süs bitkisi üretimine geçiş sağlandı. 30 üreticiye doğrudan destek, kadın emeği ön planda Projeden 14’ü kadın olmak üzere toplam 30 üretici doğrudan faydalanırken, üretim sezonu boyunca bölgede yaklaşık 70 kadına iş imkânı sağlandı. Böylece proje, yalnızca tarımsal üretimi değil, aynı zamanda kadın istihdamını ve yerel ekonomiyi de güçlendirdi. 28 milyon adetlik dev üretim hacmi Toplamda 28 milyon adet süs bitkisi üretilirken, bu üretimin 14 milyon adedi Muğla Büyükşehir Belediyesi tarafından satın alınarak kent genelindeki peyzaj çalışmalarında kullanıldı. Alım garantisi sayesinde üreticiler için sürdürülebilir ve güvenli bir gelir modeli oluşturuldu. Üretim alanları turizmle bütünleşiyor Proje kapsamında yalnızca üretim değil, alanın görünürlüğü ve ziyaret edilebilirliği de ele alındı. Sera tabelaları yenilenerek, üretim alanlarının turizm sektörüyle entegrasyonu hedeflendi. Böylece Beyobası’ndaki üretim alanlarının daha dinamik, tanıtıma açık ve ziyaret edilebilir bir yapıya kavuşması amaçlandı. Alım garantisi modeliyle üreticiyi güçlendiren Beyobası Süs Bitkisi Projesi, kooperatifçilik, kadın emeği ve yerel kalkınmayı bir araya getiren örnek projeler arasında yer alıyor. Beyobası Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı Şaban Çetin, "Muğla Büyükşehir ile beraber başlamış olduğumuz proje devam etmektedir. İlk yıl 2015 yılında 1 milyon 670 bin adet bitkilerin mevsimlik süs bitkisi ile başladık. Şu anda da 25-26 seramızda üretim yapmakta devam etmekteyiz. Üretim şekillerimiz mevsimlik çiçeklerimiz var saksıda. İbireli ağaç gruplarımız var. Üretime devam ediyoruz. Muğla Büyükşehirimizin yılda iki defa alım garantili sözleşme yapıp, bu yapmış olduğumuz sözleşmeye istinaden üretim yapıyoruz. Ve üretmiş olduğumuz bitkiler ve çiçeklerimizi Muğla’nın talep ettiği, Muğla’nın Büyükşehir alanlarına götürüp, Muğla Büyükşehir’e beraber, Muğla Büyükşehir’e işlerle dikiyorlar" dedi. Muğla Büyükşehir Belediyesi Tarımsal Hizmetler Daire Başkanı Buket Kallem, "Alım garantili süs bitkisi projemiz için buradayız, Beyobası’ndayız. Büyükşehir Belediyesi olur olmaz, ilk yaptığımız projelerden bir tanesi buydu. Bugün de katlanarak devam ediyor. Sayın Başkanımız Ahmet Aras’ında önderliğinde, sera sayılarımız ve üretici sayılarımız artarak devam ediyor. Bugün 27 seraya ulaşmış durumdayız. İlk başta bizim bir amacımız vardı. Bütün kooperatifleri kendi konularında özelleştirmek ve gerçekten kaliteli üretim yapabilecek hale getirmekte öncelikle. Biz bu sayıya Muğla’da artık ulaştık. 52 tane kooperatif, birlik, bu tarz tarımsal üretim yapan tesislerle ya da kooperatiflerle, bütün yapılarla, STK’larla bir araya geldik. Bu desteklemelerimizin her türlü desteklememiz vardı. Yani süt tankı, yöresel ürünler, zeytin, badem tesisleri, organik üretim, yani aklınıza gelebilecek her konu şarap, sirke, pekmez. Bunların hepsi bizim bu üretim faaliyetlerimiz içerisindeydi. Sonrasındaki amacımız da birlik haline gelebilmekti. Bir kooperatif birliği, bir güç birliği yapısı oluşturabilmekti. Biz buna da ulaşmış durumdayız. Bu yapımızla birlikte, kooperatif güç birliğimizle, 7 ülkeye ihracatımızı da yaptık. Üretim kapasitelerimizi de arttırdık. Markalı üretimlerimizi de yaptık. Aynı zamanda da kaliteli üretim yapabilmek için laboratuvarımızı da kurduk. Burada bir organizasyon yapısı var. Bu bir başarı örneği. Başından sonuna kadar Büyükşehir desteğiyle ve vatandaşımızın, burada özellikle kadın üreticilerimiz var, kadın üreticilerimizin katılımıyla bir model oluşturuldu ve güçlü bir kooperatifleşme örneği oldu burası. Şu anda üreticilerimizin birçoğu kadın ve sadece Büyükşehir Belediyemize değil, birçok kurumlara ve özel sektöre de satış yapmaktalar. Yüzüncü Yıl Gıda Analiz Laboratuvarımızın da en büyük amacı, yerel üreticimizi desteklemek hem de bütün bu kooperatif, birlik, STK gibi tarımla uğraşan yapıları desteklemekti. Vatandaşlarımıza hayırlı olsun" dedi. Kıyı Ege Belediyeler Birliği ve Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras, projeye ilişkin değerlendirmesinde, Beyobası’nda hayata geçirdiğimiz alım garantili süs bitkisi projesi, yerel üretimi destekleyen, kooperatifleri güçlendiren ve üreticinin emeğini güvence altına alan önemli bir çalışma olduğunu, bu yaklaşımın hem yerel kalkınmaya katkı sunduğunu, hem de belediyenin ihtiyaçlarını yerel üreticilerden karşıladığını açıkladı.
Zonguldak BEUN Spor Bilimleri Fakültesi Öğrencisi Özer’den Millî Gurur Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi (BEUN) Spor Bilimleri Fakültesi Antrenörlük Eğitimi Bölümü birinci sınıf öğrencisi Hazal Özer, millî takıma davet edilerek önemli bir başarıya imza attı. Zonguldak Gençlik Spor Kulübü (GSK) Kadın Hokey Takımı sporcusu olan Hazal Özer, Kadın A Millî Takım Aday Kadrosu’na davet edildi. Başarılı sporcumuz, 18-25 Aralık 2025 tarihleri arasında Osmaniye’de gerçekleştirilecek olan millî takım hazırlık kampına katılacak. Millî takım aday kadrosuna davet edilerek hem BEUN’u hem de kulübünü en üst düzeyde temsil etme hakkı kazanan Hazal Özer’in, kamp sürecinde sergileyeceği performansla A Millî Takım kadrosunda yer alma yolunda önemli bir adım atması bekleniyor. BEUN Rektörü Prof. Dr. İsmail Hakkı Özölçer, millî takım aday kadrosuna davet edilen Hazal Özer’in başarısına ilişkin yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi: "Üniversitemiz Spor Bilimleri Fakültesi Antrenörlük Eğitimi Bölümü öğrencisi Hazal Özer’in Kadın A Millî Takım Aday Kadrosuna davet edilmesi, disiplinli çalışmanın, azmin ve spora adanmışlığın anlamlı bir sonucudur. Öğrencilerimizin millî takım düzeyinde elde ettiği bu tür başarılar, Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesinin spora ve sporcuya verdiği önemin açık bir göstergesidir. Cumhuriyetin ilk üniversitesi olarak gençlerimizin yalnızca akademik alanda değil; sportif, kültürel ve sosyal alanlarda da kendilerini geliştirmelerini önemsiyoruz. Üniversitemiz, sahip olduğu güçlü akademik kadro, fiziki altyapı ve spor odaklı eğitim anlayışıyla öğrencilerimizin ulusal ve uluslararası platformlarda başarı elde etmelerine katkı sunmaya devam etmektedir. Bu duygu ve düşüncelerle başta ülkemizin genç sporcularına her daim destek sunan Gençlik ve Spor Bakanımız Sayın Dr. Osman Aşkın Bak ile Gençlik ve Spor Bakanlığı ailesine, üniversitelerimizin sportif gelişimini destekleyen Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanımız Sayın Prof. Dr. Erol Özvar ve YÖK ailesi olmak üzere herkese şükranlarımı sunuyorum. Millî takım kampına davet edilerek bizleri gururlandıran kıymetli öğrencimiz Hazal Özer’i yürekten tebrik ediyor; başta Spor Bilimleri Fakültemizin değerli akademisyenleri olmak üzere öğrencimizi yetiştiren tüm antrenörlerine de teşekkür ediyorum. Öğrencimizin millî takım kamp sürecinde ve spor kariyerinde başarılarının artarak devam etmesini temenni ediyorum."