POLİTİKA - 23 Mayıs 2024 Perşembe 12:42

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: “Yapay zeka çalışma hayatını derinden etkileyecek”

A
A
A
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: “Yapay zeka çalışma hayatını derinden etkileyecek”

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “Yapay zekayla bazı işler kaybedilecek ama bundan daha fazla iş oluşturulmuş olacak. Dolayısıyla çalışma hayatını da derinden etkileyecek bir gelişmeyle karşı karşıya olduğumuzu ifade etmek isterim” dedi.


Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Yapay Zeka Politikaları Derneği tarafından düzenlenen ‘Al Tomorrow Summit 2024’ programına katıldı. Ankara’da bir otelde gerçekleşen programla yapay zeka konusundaki korku ve kaygıların ortadan kaldırılması amaçlandı. Programın açılış konuşmasını yapan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, her yeni gün yapay zeka uygulamaları açısından çığır açan gelişmelere tanıklık ettiklerini ve bu gelişmelerin tarihteki hiçbir değişimle karşılaştırılamayacak kadar hızlı bir şekilde gerçekleştiğini ifade etti.



“Yapay zeka çalışma hayatını derinden etkileyecek”


Uluslararası Para Fonu (IMF) tarafından yapılan bir araştırmaya göre dünya genelindeki işlerin yaklaşık yüzde 40’ının yapay zekadan etkileneceğini dile getiren Yılmaz, “Bazı işler belki kaybedilecek ama bundan daha fazla iş oluşturulmuş olacak. Belki bundan da önemlisi yaptığımız mevcut işler de dönüşmüş olacak. Aynı işleri yapmaya devam edeceğiz belki ama çok farklı şekillerde bu işleri yapmış olacağız. Dolayısıyla çalışma hayatını da derinden etkileyecek bir gelişmeyle karşı karşıya olduğumuzu ifade etmek isterim” değerlendirmesinde bulundu.



“Dijital Türkiye hedeflerimiz doğrultusunda yapay zeka ekosistemimizi geliştiriyoruz”


Yılmaz, yapay zekanın potansiyelinden en iyi şekilde yararlanmak ve bu alandaki riskleri minimize etmek için devletlerin sağlam yapay zeka politikalarına sahip olması gerektiğini vurgulayarak, “Yapay zeka alanında bir taraftan fırsatlardan yararlanırken, bu fırsatları değerlendirirken diğer taraftan da birçok açıdan oluşturduğu tehditleri ve riskleri de iyi yönetmemiz ve bunları da hep birlikte yönetmemiz gerekiyor. Yapay zeka gerçek zekayı ikame etmemeli, onunla birlikte anlam ifade etmeli. Yapay zekayı da üreten bir gerçek zeka var. Bu dönüşümde Türkiye olarak pay sahibi olmak için Milli Teknoloji Hamlemiz ve Dijital Türkiye hedeflerimiz doğrultusunda yapay zekâ ekosistemimizi geliştiriyoruz” şeklinde konuştu.



“Yapay zeka alanında 71 adet yeni ön lisans ve lisans programı açılacak”


Yılmaz, Türkiye’de 40’dan fazla yapay zeka odaklı yüksek lisans ve doktora programı ile 30’un üzerinde üniversitede ileri analitik, yapay zeka ve robotik araştırma merkezleri bulunduğu bilgisini aktararak, “Bu gerçekten gurur verici ama giderek daha da gelişecek. Belki de bu alanda uzmanlaşmış üniversitemiz de olacak. Tabii ki bunu da hedeflemek durumundayız. Önümüzdeki dönemde yapay zeka alanında 71 adet yeni ön lisans ve lisans programının açılması planlanıyor. Ayrıca alana özgü meslek standartları ile beceri haritaları da çıkarılmakta. Genç neslin çığır açan teknolojilere uyumu bizim için büyük önem arz ediyor. Bu bağlamda Milli Eğitim Bakanlığı her kademede eğitim müfredatını yapay zekâ konularını da kapsayacak şekilde güncelledi ve 81 ilde atölyeler açılmaya devam ediyor” şeklinde konuştu.



“Yapay zeka ile kamuda tasarrufu daha etkin bir şekilde yapacağız”


Türkiye’de orman yangınlarıyla mücadele, ekin alanlarının analizi, gümrük risk analizleri, KOBİ danışmanlığı, savunma sanayii, sağlık destek hizmetleri gibi alanlarda ileri analitik ve yapay zeka uygulamalarının kamuda aktif olarak kullanıldığını ifade eden Yılmaz, şu ifadelere yer verdi:


“Bazı kamu kurumlarında yapay zeka odaklı iş birimleri kurulmaya başlanmış olup, bu alan kamu yönetiminin bir parçası haline geliyor. Bunu hızla yaygınlaştırmamız lazım. Burada esas olan da üretkenlik ve verimlilik. Biliyorsunuz bir tasarruf ve verimlilik paketi açıklamıştık. Özellikle bu dönem sadece tasarruf paketi demedik, tasarruf ve verimlilik paketi dedik. İşin özü verimlilik. Birim kaynakla daha fazla sonuç üretmek. Bunu da yeni teknolojilerle çok daha etkin bir şekilde yapacağımıza inanıyorum. Bunu yaparken de sosyal adaleti ve dengeleri gözetmemiz ve bu teknolojilerin yeni eşitsizlikler üretmemesi çok önemli. Dolayısıyla bütün toplumsal süreçleri içine alan bir süreç tasarlamamız çok önemli."


Çevresel boyutta da yapay zekanın önemine dikkat çeken Yılmaz, iklim değişikliği, su gibi temel kaynakların kullanımında, enerji üretiminde, sıfır karbon hedefine ulaşma gibi vizyonlarda yapay zekanın çok kritik roller oynayabileceğinin altını çizdi.



“Yapay zeka altyapılarını geliştirmek için Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızla yürütülen çeşitli çalışmalar var”


Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile Dijital Dönüşüm Ofisi’nin yoğun çalışmaları neticesinde 2021 yılında Dijital Avrupa Programı’na (DAP) katılım için başlayan müzakerelerin tamamlandığını ve Türkiye’nin programa katılım sağladığını hatırlatan Yılmaz, programdan daha çok faydalanmak için daha fazla yapay zeka projesi üretmeleri gerektiğinin altını çizdi. Yılmaz, “Yapay zeka çalışmaları için ihtiyaç duyulan teknik altyapıları geliştirmek de diğer bir önceliğimiz. Bu kapsamda Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız koordinasyonunda yürütülen çeşitli çalışmalar var. Örneğin Türkiye için ulusal bir büyük dil modeli geliştirmek üzere bazı STK’lar, özel sektör firmalarının da desteğiyle ortak bir teknik altyapı oluşturmaya yönelik çalışmalar sürüyor” açıklamasında bulundu.



“AB’nin Yapay Zeka Kanunu’na ülkemizde uyum sağlamak üzere bir mevzuat hazırlığı sürdürülüyor”


Yapay zeka konusunda uluslararası arenada hem mevzuat geliştirmeye hem de teknik standart hazırlamaya yönelik yoğun çabalar yürütüldüğünü vurgulayan Yılmaz, “AB’nin yapay zeka teknolojilerinin geliştirilmesi açısından uyulması gereken risk yönetim mekanizmalarını tanımlayan Yapay Zeka Kanunu’na (AI Act) ülkemizde uyum sağlamak üzere bir mevzuat hazırlığı şu anda Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile Dijital Dönüşüm Ofisi koordinasyonunda sürdürülüyor” dedi.


Konuşmaların ardından Yapay Zeka Politikaları Derneği tarafından Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’a hediye takdim edildi.



Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: “Yapay zeka çalışma hayatını derinden etkileyecek”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Palandöken: “Tüm sektörler sermayenin elinde” Enflasyonla mücadelenin en önemli ayağı olan esnaf ve sanatkarların haksız rekabet karşısında dayanacak gücü kalmadığını hatırlatan TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, “Ülkede haksız rekabet çok ciddi boyuta ulaştı. Tüm sektörler sermayenin elinde. Maalesef perakende yasası bir türlü çıkmıyor. Çıkmayınca da haksız rekabetle birlikte fiyatları regüle edecek mahalle esnafı neredeyse yok noktasına geldi. Artan nüfusa karşı esnaf sayısında büyük bir artış yok. Sokakta kasap, manav kalmadı. Karşılıklı fiyatların ucuzlamasını sağlayacak bir sistem gerekiyor. Öncelikle zincirlerin haftada 1 gün tatil ve açma kapama saati belli olmalı. Bunun içinde perakende yasası şart. Yasanın olmaması, Hakkari’de, İstanbul’da, Ankara’da veya Bursa’da da aynı fiyatları dayatmaya yol açıyor. Oysa esnaf ve sanatkarlarımız enflasyonla mücadelenin en önemli ayağıdır. Anayasanın 173. maddesinde olduğu gibi esnaf ve sanatkar korunmalı. Meclis tatile girmek üzere bundan sonraki süreçte açılır açılmaz perakende yasası tartışılacak ilk madde olmalı” dedi. “Esnafı tezgahtar, çiftçiyi işçi konumuna getirdiler” Haksız rekabet yüzünden esnafın tezgahtar çiftçinin ise işçi konumuna geçtiğini söyleyen Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, “Türkiye’de, gelişmiş ülkelerden örneği alınanla hiç uyuşmayan bir haksız rekabet var. Tüm sektörler sermayenin elinde. Tüm sektörlerdeki ürünleri sattıkları yetmiyormuş gibi ülkenin her yerindeki ürünlerin fiyatını tek tuşla belirleyebiliyorlar. Esnafı bitirdiler, tezgahtar yaptılar. Çiftçiyi de kendilerine işçi yaptılar. Fideyi veriyor, ürettiriyor. Ondan sonra ürünü toplayıp kendi mağazalarına gönderiyor. Fiyatı da kendisi belirliyor. Bir tarafta işsizler ordusu varken diğer tarafta da iştigal edecek, kendi kendine iş yeri müteşebbis olacak insan yok. Artık her şey sermayenin elinde. Ben yaparım, ithal ederim diyor. Bireysel işletme kalmadığı müddetçe etin fiyatının düşmesini kimse beklemesin” şeklinde konuştu. “Haksız rekabetin önüne geçilmeli” Her şeyi bol olan ülkemizde fiyatları düşürememe sıkıntısı olduğunu dile getiren Palandöken, “Küçük esnafımız enflasyonla mücadelenin olmazsa olmaz ayağıdır. Her şeyi bol olan bir ülkede fiyatları düşürememenin sıkıntısı var. Sorunun çözümü belli. Perakende Yasası acilen esnafın ihtiyaçları doğrultusunda güncellenmeli. Devletimizin enflasyonla mücadele ederken aldığı tedbirlerin işe yarayabilmesi için önce esnaf ve sanatkarların korunması şart. Küçük işletmeler ayakta kalmalı ki vatandaş fiyatları mukayese edip gerçek indirimin farkına varsın” diye konuştu.
Bursa Özgür Ozel: “Küfeyi benim sırtıma ver. Ben taşırım” Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, Bursa’nın Mudanya ilçesinde vatandaşlara hitap etti. Sırtına küfe alan Özel, “Tayyip Bey, bırak küfeyi benim sırtıma ver. Ben emekliyi aslan gibi taşırım” dedi. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Bursa’nın Mudanya ilçesinde vatandaşlara otobüs üzerinden seslendi. İki gencin protesto amaçlı küfe getirdiğini gören Özel, gençleri yanına çağırdı. Burada eleştirilerini sürdüren Özel, “Geçen gün Tayyip Bey’i dinliyorum. Ben demişim ‘emekliye 12 bin 500 yetmez, 17 bin 500 ver.’ ‘Asgari ücrete zam yok’ demiş, asgari ücreti zam yapalım demişim. 17 bin lira çay parası çay parası olmaz, 25 bin taban fiyat olsun dedim. 9 bin 200’e buğday satılmaz, 15 bin olsun dedim. Tarlalarda 2 liraya domates kaldı, kavunun karpuzun bostanda kalması olmaz demişim, diyor ki ‘Özgür Bey’in sırtında küfe yok, emekliye zam istiyor.’ ‘2 bin 500 lira zam 33 milyar tuttu’ diyor. ‘Benim sırtımda küfe var’ diyor. Gençler bunu duymuş, küfeyi getirmişler. Tayyip Bey’e dedim ki, ‘Doğru, senin sırtında küfe var. Bu milletten oy istedin, onlar da aldı küfeyi sırtına koydu. Tayyip Bey diyor ki, ‘Emekliler bana ağır geliyor, taşıyamam. Asgari ücretli ağır gelir taşıyamam. Rizeli hemşerime çay parası veremem ağır geliyor’ diyor. Ama bir bakıyorsunuz yandaş müteahhitte sıra gelince dikeliveriyor. 660 milyar lirayı buluyor. Ben diyorum ki, ‘Tayyip Bey, bırak küfeyi ver benim sırtıma. Ben emekliyi aslan gibi taşırım. Asgari ücretliyi taşırız. Biz bu milleti taşırız. Eğer taşıyamıyorsan, bırak küfeyi. Sen bu milletin sırtına yüksün. Emekliler değil, asgari ücretliler değil, esnaf, çiftçi değil. Bu küfeye ne yük koyarsan koy, biz taşırız. Taşıyamayanlar bırakacak, taşıyanlar gelecek. Getir sandığı küfeyi biz taşıyalım. Emeklileri biz ayağa kaldıracağız” dedi. Özel, seçimlerin galibiyetle sonuçlanması durumunda kutlamalarda bu iki gencin de olacağının sözünü verdi.
Konya Konjonktivit tedavi edilmezse gözde ömür boyu izler bırakabiliyor Uzmanlar, gözlerde biraz kızarıklık sonrasında ise çapaklanma, göz kapaklarında şişme ve kızarıklığın şiddetinin gittikçe artmasıyla karşımıza çıkan kırmızı göz hastalığı olarak bilinen konjonktivitte, belirtileri görülen kişilerin göz doktoruna gitmesi konusunda uyarıyor. Konjonktivit, gözün beyaz ve şeffaf bölümünü ve göz kapaklarının içini kapsayan tabakanın (konjonktivanın) iltihaplanması olarak tanımlanıyor. Normalde saydam olan konjonktiva, iltihap oluştuğunda pembe ya da kırmızı renk alıyor. Konjonktivitin temas yoluyla bulaştığını ifade eden Medicana Konya Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Lütfi Seyrek, "Hasta olan kişi elini gözüne dokunduktan sonra başka bir yere dokunduğunda siz de aynı yere temas ettiğinizde ve gözünüzle temasta bulunursanız maalesef bizlere de bulaşıyor" dedi. "Göz yüzeyinde izler bırakıp görme azlığına, bulanıklığına neden olabilen önemli bir virüstür" Adenoviral konjonktivitlerin, adenovirüs denilen bir virüs nedeniyle ortaya çıktığını belirten Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Lütfi Seyrek, "Hastalarımızda genellikle ilk günlerde gözlerde biraz kızarıklık sonrasında ise çapaklanma, göz kapaklarında şişme ve kızarıklığın şiddetinin gittikçe artmasıyla karşımıza çıkar. Özellikle pandemi döneminden sonra adenovirüslerdeki salgınlar daha da artmaya başladı. Daha çok toplu yaşam alanları, çocuklarımızın gittiği kreşler gibi alanlarda daha sık görülüyor. Çünkü bu enfeksiyonda en önemli etken aslında dışarıdan bulaş. Havadan bir bulaş olmuyor. Genellikle temasta bulaş olur. Hasta olan birey elini gözüne dokunduğu zaman başka bir yere dokunduğunda siz de aynı yere temas ettiğinizde ve gözünüzle temasta bulunursanız maalesef bizlere de bulaşıyor. Bu virüs aslında uzunca sürebilen, tamamıyla geçmesi bazen bir ayı bulabiliyor, bazen göz yüzeyinde izler bırakıp görme azlığına, bulanıklığına neden olabilen önemli bir virüstür. O yüzden evde herhangi birinde gözünde bir kızarıklık başladı, birkaç gün içinde şiddetlenerek arttı, göz kapaklarında şişlik oldu, aşırı bir kızarıklık oldu mutlaka bir an önce bir hekime başvurmak lazım. Hekim muayenesinde eğer adenovirüs tanısı koyduysa hemen uygun ilaçlarla tedaviye başlıyor" diye konuştu. "Bu virüste erken tedaviyle beraber hemen ilk zamanlarda başarılı bir sonuç alıyoruz" Evde dikkat edilmesi gereken birtakım durumlar olduğunu belirten Op. Dr. Lütfi Seyrek, "Elimizi her gözümüze dokundurduğumuzda mutlaka sabunlu suyla beraber yıkamamız gerekiyor. Ortak havlu kullanımını ortadan kaldırmalıyız. Bu tarz şeyler evde salgınlar halinde görülmesine neden oluyor. Genellikle gördüğümüz tablolar ailede bir sağlık çalışanı ya da çocuklarımız kreşe gittikten sonra diğer aile bireylerine bulaşla ortaya çıkıyor. Bu virüste erken tedaviyle beraber hemen ilk zamanlarda başarılı bir sonuç alıyoruz. Fakat hastalarımız bize geç zamanda gelirse ya da kişilerin bağışıklık sistemine bağlı göz yüzeyinde kalıcı izler oluşturursa, bu kalıcı izler göz yüzeyinde ömür boyu bile kalıcı olabilen izler bırakabilmekte. Bu da hastaların gözünde astigmata, görme bulanıklıklarına neden olabilmektedir. O yüzden böyle bir durumdan şüpheleniyorsak en kısa zamanda mutlaka bir göz hekimine başvurmalıyız" şeklinde konuştu.