GÜNDEM - 03 Aralık 2025 Çarşamba 17:54

Diyanet İşleri Başkanı Arpaguş: "Bizlere düşen, karşılaştıkları zorlukları aşabilmeleri için engelli kardeşlerimize destek olmaktır"

A
A
A
Diyanet İşleri Başkanı Arpaguş: "Bizlere düşen, karşılaştıkları zorlukları aşabilmeleri için engelli kardeşlerimize destek olmaktır"

Diyanet İşleri Başkanı Safi Arpaguş, "Bir toplumun medeniyet seviyesi, o toplumdaki korunmaya muhtaç kimselerin, yetimlerin, yoksulların, yaşlıların ve elbette engelli bireylerin hayat standartlarında kendisini gösterir. Bizlere düşen, karşılaştıkları zorlukları aşabilmeleri için engelli kardeşlerimize destek olmaktır" dedi.

Diyanet İşleri Başkanı Arpaguş, Ankara’da Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen ‘Peygamberimiz ve Engelliler’ başlıklı panele katıldı. Türkiye Diyanet Vakfı Konferans Salonu’ndaki programda konuşan Arpaguş, insan hayatı ve onurunun mukaddes olduğunu belirterek, "Hangi ırk, din veya cinsiyette olursa olsun, engeli olsun veya olmasın, her insan onuruyla yaşama hakkına sahiptir. Zira onur, insanı çevresiyle kurduğu ilişkiyi belirleyen ve ona saygınlık kazandıran en temel unsurdur" ifadelerini kullandı.

Asıl kıymet insanın kalbindeki iman ve takvada

Arpaguş, engelli bireylerin karşılaştıkları zorlukların onların değerinden hiçbir şey eksiltmediğini vurgulayarak, asıl kıymetin insanın kalbinde taşıdığı iman ve takvada olduğunu belirtti. Peygamber Efendimizin "Allah sizin dış görünüşlerinize ve mallarınıza bakmaz; ancak kalplerinize ve amellerinize bakar" hadis-i şerifini hatırlatan Arpaguş, takva bilincinin engellilerden yetimlere, yaşlılardan tüm canlılara kadar her varlığa karşı insana ahlaki bir duruş kazandırdığını ifade etti.

"Yüce dinimiz, tüm insanlığın dünya ve ahiret mutluluğunu hedefleyen bir hayat nizamıdır"

İslamiyet’in insanın kendisiyle, Rabbiyle, sosyal çevresiyle, ailesi, akrabaları ve komşularıyla ilişkilerini her boyutuyla düzenleyen bir din olduğunu dile getiren Arpaguş, "Yüce dinimiz, tüm insanlığın dünya ve ahiret mutluluğunu hedefleyen bir hayat nizamıdır. Özellikle sosyal ilişkilere büyük önem veren dinimiz, insanların fiziksel farklılıklarına göre bir ayırım yapmamaktadır. Bununla beraber, yetim, yaşlı, engelli, kimsesiz gibi toplumun dezavantajlı kesimlerinin ihtiyaçlarıyla ilgilenmeyi ve onlara yakınlık göstermeyi her vesileyle teşvik etmektedir. Nitekim Peygamber Efendimiz engellileri toplumun diğer fertlerinden ayırt etmemiş, onlarla ilgilenmiş, onlara ziyadesiyle değer vermiştir. Onların problemlerine çözümler bulmuş, onlarla ilişkilerini daima müspet bir şekilde yürütmüştür. Engelli insanlara iltifatlarda bulunarak her daim gönüllerini almaya ve kalplerini kazanmaya çalışmıştır. Onların toplumdan dışlanmamaları ve geri planda kalmamaları için çeşitli hizmetlerde onların yeteneklerinden yararlanma cihetine giderek kendilerine yapabilecekleri farklı görevler vermiştir. Böylece onların hayatın merkezinde yer edinmelerini sağlamış ve onları topluma kazandırmıştır" diye konuştu.

"Bizlere düşen, engelli kardeşlerimizin hayatın her alanında yer almalarını, huzur ve güven içinde olmalarını sağlamaktır"

Engellilerin toplumsal hayatta karşılaştıkları güçlükler, maruz bırakıldıkları zorluklar, problemler, çoğunlukla onlarda bulunan kısıtlılıklardan dolayı değil, toplumsal hassasiyetin eksikliğinden ve duyarsızlığından kaynaklandığına dikkati çeken Arpaguş, şunları kaydetti:

"Bu noktada özellikle vurgulamak isterim ki, toplumların olgunluk düzeyi, o toplumun kırılgan fertlerine gösterilen ilgi ve ihtimamla ortaya çıkar. Bir toplumun medeniyet seviyesi, o toplumdaki korunmaya muhtaç kimselerin, yetimlerin, yoksulların, yaşlıların ve elbette engelli bireylerin hayat standartlarında kendisini gösterir. Bizlere düşen, karşılaştıkları zorlukları aşabilmeleri için engelli kardeşlerimize destek olmaktır. İhtiyaç duydukları her zaman onların yanında olduğumuzu hissettirmektir. Her türlü imkan ve fırsatlardan onların da gerektiği gibi yararlanabilmeleri hususunda elimizden gelen gayreti göstermektir. Hayatın her alanında yer almalarını ve bulundukları her yerde huzur ve güven içinde olmalarını sağlamaktır."

"Diyanet İşleri Başkanlığı olarak, engelli bireyler için pek çok alanda hizmet yürütmekteyiz"

Engelli bireylere yönelik yürütülen çalışmalara ilişkin bilgi veren Arpaguş, "Diyanet İşleri Başkanlığı olarak, engelli bireyler için yürüttüğümüz çalışmaları Kur’an’ı Kerim’in bize işaret ettiği istikamette ve Peygamber Efendimizin örnekliğinde şekillendirmekteyiz. Camilerimizin erişilebilirliğinden Braille alfabesiyle Kur’an ve dini yayınlar neşrine, hutbelerin işaret diline çevrilmesinden dini yayınların işitme engelli kardeşlerimiz için seslendirilmesine, Kur’an kurslarında özel sınıflar oluşturulmasından her ay cami-engelli buluşmalarına kadar pek çok alanda hizmetler yürütmekteyiz. Başkanlığımıza bağlı Kur’an kursları vasıtasıyla engelli vatandaşlarımıza yönelik özel eğitim programları uygulanmaktadır. Bu programlar, işitme ve görme engelli kardeşlerimiz için hazırlanan işaret dili ve Braille destekli eğitim materyalleriyle gerçekleştirilen hizmetlerdir. Yine bu çerçevede engelli bireylerin Başkanlığımız hizmetlerinden daha etkin bir şekilde istifade edebilmelerine, moral ve motivasyonlarını artırarak hayata daha aktif katılabilmelerine destek olabilmek ve engellilik hususunda toplumsal bir bilinç ve farkındalık oluşturmak amacıyla da çeşitli sosyal etkinlikler de bulunmaktayız" şeklinde konuştu.

Panele, Diyanet İşleri Başkanlığı üst düzey yöneticileri, aileler ve davetliler katıldı.

Bilal Sarıkavak-Ahmet Nusret Saçan



 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul L’oréal Türkiye genç bilim kadınlarını ödüllendirmeye devam ediyor Tekno-güzellik şirketi L’Oréal Türkiye’nin UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliğiyle yürüttüğü "Bilim Kadınları İçin" programı 23 yıldır devam ediyor. Program, bugüne kadar Türkiye’den 128 bilim kadınını destekledi. Bu yıl Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nden Doç. Dr. Banu İyisan, Üçlü Negatif Meme Kanseri için tamamen doğal biyomalzemelerle akıllı ve hedefli nanoilaç teknolojileri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle ödüllendirildi. Türkiye’nin önde gelen kurumsal sosyal sorumluluk programlarından biri olan "Bilim Kadınları İçin" programında, bu yıl ödül alan bilim kadınları L’Oréal Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen tören ile duyuruldu. Bu kapsamda Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Banu İyisan, tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri (ÜNMK) tedavisinde hedefli ve akıllı nanoilaç sistemleri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle öne çıkıyor. Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserinin agresif alt türlerinden Üçlü Negatif Meme Kanseri’ne yönelik bu çalışma, mevcut tedavilerin sınırlılıklarını aşmayı hedefleyen önemli bir yaklaşım sunuyor. Eğitim ve araştırma yolculuğu: Almanya’dan Türkiye’ye uzanan bilim kariyeri Programın uluslararası ayağı olan L’Oréal-UNESCO For Women in Science, 140’dan fazla ülkede 4 bin 700’den fazla bilim kadınını desteklemiş ve bu isimlerden 7’si daha sonra Nobel Ödülü’ne layık görülmüştü. Türkiye, bu programın en aktif yürütüldüğü ve en çok destek veren ilk beş ülkeden biri olarak öne çıkıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünde lisans ve yüksek lisansını tamamlayan Doç. Dr. Banu İyisan 2012 yılında doktora eğitimi için Almanya’ya taşındı. Leibniz Polimer Enstitüsü’nde biyomedikal nanomalzemeler, kontrollü ilaç salım sistemleri, sentetik biyoloji ve biyosensör uygulamaları üzerine çalıştı; 2016’da Dresden Teknik Üniversitesi’nden doktora derecesini aldı. Doktora sürecinde International Helmholtz Research School for Nanoelectronic Networks (IHRS NANONET) programında nanoteknoloji ve malzeme bilimi üzerine eğitim alan araştırmacı, 2017-2020 yılları arasında Max Planck Polimer Araştırma Enstitüsü’nde yürütülen bir AB projesinde, meme kanseri teşhisi için nanofotonik sistemler geliştirmeye yönelik doktora sonrası çalışmalar yaptı. 2023 yılında Max Planck Partner Grup Lideri seçilerek, MPIP ile uluslararası iş birliğini güçlendirdi. Üçlü negatif meme kanserine yönelik yenilikçi tedavi yaklaşımı Yürüttüğü akıllı hibrit nanoilaç teknolojisi projesiyle, meme kanserinin en agresif alt türlerinden biri olan Üçlü Negatif Meme Kanseri’nin hedefli tedavilere yanıt vermemesi ve mevcut kemoterapi ilaçlarının ciddi yan etkilere yol açması nedeniyle ortaya çıkan ihtiyaca çözüm sunmayı amaçlayan İyisan, proje kapsamında tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri hücrelerini seçici biçimde hedefleyebilen ve pH gibi çevresel uyarılara duyarlı çalışan akıllı hibrit nanoilaç taşıyıcılarının tasarlanmasını hedefliyor. Bu yaklaşım, tedavi etkinliğinin artırılmasına ve yan etkilerin önemli ölçüde azaltılmasına katkı sağlamayı amaçlarken, sürdürülebilir teknolojilerle geliştirilen sistemin gelecekte farklı agresif kanser türlerinde de uygulanabilir olması hedefleniyor. 2020 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nde görev yapan Doç. Dr. Banu İyisan aldığı fonlarla Biyofonksiyonel Nanomalzeme Tasarım Laboratuvarı’nı kurarak araştırmalarını burada sürdürmeye devam ediyor.
Erzincan Erzincan’da 111 bin tuz çalısı toprakla buluşturuldu Erzincan’da 3 köyde 1000 dekarlık mera alanına dikilen tuz çalısı, erozyonla mücadele ve hayvancılıkta kaba yem ihtiyacına katkı sunacak. Erzincan İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından yürütülen proje kapsamında, kent genelinde mera kalitesini artırmak ve hayvancılıkta kaba yem açığını azaltmak amacıyla bir çalışma hayata geçirildi. Bu kapsamda Erzincan’da 3 köyde toplam 1000 dekarlık mera alanına 111 bin adet Atriplex Halimus (Tuz Çalısı) fidanı dikildi. Son yıllarda hem hayvan beslenmesinde hem de erozyonun önlenmesinde etkin şekilde kullanılan tuz çalısı bitkisi, özellikle kurak ve tuzlu topraklara uyum sağlamasıyla dikkat çekiyor. Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürlüğü de bu özelliklerinden dolayı tuz çalısını meraların ıslahında yaygınlaştırarak, hayvancılığın sürdürülebilirliğine katkı sağlamayı hedefliyor. Proje kapsamında Mollaköy Mahmutlu Mahallesi’nde 300 dekarlık alana 33 bin 300 adet, Pınarönü köyünde 450 dekarlık alana 49 bin 950 adet ve Aydoğdu köyünde ise 250 dekarlık alana 27 bin 750 adet tuz çalısı fidanı toprakla buluşturuldu. Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü tarafından finanse edilen projenin toplam maliyeti ise 2 milyon TL olarak açıklandı. Proje sahasında incelemelerde bulunan Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürü Alper Koçaker, Erzincan’ın yüzölçümünün yaklaşık üçte birinin meralardan oluştuğunu belirterek, bu alanların verimliliğinin artırılmasının hayvancılık açısından büyük önem taşıdığını ifade etti. Hayvancılık sektörünün ihtiyaç duyduğu kaba yemin önemli bir bölümünün meralardan karşılandığını vurgulayan Koçaker, özellikle küçükbaş hayvancılığın meralara bağımlı olduğuna dikkat çekti. Erzincan’da her yıl ortalama 3 meranın ıslah ve amenajman projelerine dahil edildiğini belirten İl Müdürü Koçaker, tuz çalısı projelerinin de bu çalışmaların önemli bir parçası olduğunu söyledi. Tuz çalısının derin ve kazık kök yapısı sayesinde toprağı tutma kapasitesinin yüksek olduğunu ifade eden Koçaker, bu özelliğiyle erozyonla mücadelede etkili bir bitki olduğunu kaydetti. Koçaker açıklamasında, "Tuz çalısı kuraklığa dayanıklı, iklim değişikliği ve çölleşmeye karşı dirençli, sorunlu ve tuzlu topraklarda bile yetişebilen çok önemli bir bitkidir. Kış mevsiminde yaprağını dökmemesi ve yoncaya eş değer besin değerine sahip olması hayvancılık açısından büyük avantaj sağlamaktadır. Hayvanlar tarafından sevilerek tüketilen tuz çalısı, tuzlu yapısı sayesinde hayvanların tuz ihtiyacını da doğal yoldan karşılamaktadır. Mahmutlu, Pınarönü ve Aydoğdu köylerimizde 111 bin adet tuz çalısı fidanını toprakla buluşturduk" ifadelerini kullandı. Hayata geçirilen proje ile birlikte Erzincan’da meraların verimliliğinin artırılması, erozyonun azaltılması ve hayvancılıkta sürdürülebilir yem kaynaklarının güçlendirilmesi hedefleniyor.