ASAYİŞ - 25 Şubat 2024 Pazar 15:06

Ehliyet almak için sağlık raporu almaya gitti, gece kulübünde çalıştığını ve kendi adına senet tutulduğunu öğrendi

A
A
A

Ankara’da Dilan Melis Güvenç adlı genç kız, ehliyet için sağlık raporu almaya gittiği sağlık ocağında hayatının şokunu yaşadı. Kayıtlarda uyuşturucu kullandığını, birçok hastanede kaydı olduğunu, kimliği kullanılarak bir kişinin gece kulübünde çalıştırıldığını ve kendi adına senet tutulduğunu öğrenen Güvenç, herhangi bir işe giremediğini söyledi.

Ankara’da yaşayan Dilan Melis Güvenç, 2020 yılında kimliğini kaybetti. Kimliğini kaybetmesinin ardından Güvenç, nüfus müdürlüğüne giderek talep oluşturdu ve yeni kimliğini aldı. 3 yıl aradan sonra 2023 Eylül ayında ehliyet için sağlık raporu almaya giden Güvenç, ’uyuşturucu kullandığın için sağlık raporu alamazsın’ yanıtıyla karşılaştı. Aile hekiminin söylemesi üzerine sağlık kayıtlarına e-nabız üzerinden ulaşan Güvenç, uyuşturucu kullanımı ile ilgili hastane kayıtlarının kendisine ait olmadığını ve kimliğinin kullanıldığını iddia etti. Konuyla ilgili savcılığa suç duyurusunda bulunan Güvenç, kimlik bilgileri kullanılarak Ankara’da bir eğlence mekanında bir kişinin sigorta girişi yapılarak çalıştığını öğrendi. Kimlik bilgilerinin çalınmasından dolayı bu işlemlerin gerçekleştiğini iddia eden Güvenç, sağlık raporu alamaması sebebiyle herhangi bir işe de giremediğini söyledi.

Ehliyet almak için sağlık raporu almaya gitti, gece kulübünde çalıştığını ve kendi adına senet tutulduğunu öğrendi

"Eski kimliğim halen bende"

Dilan Melis Güvenç (23), 2020 yılında kimliğini kaybettiğini söyleyerek, "Direkt nüfus müdürlüğüne gittim. Orada kayıp talebimi oluşturup yeni kimliğimi aldım. Bir hafta sonra eski kimliğimi buldum. O kimlik de halen bende duruyor. Yeni kimliğimi de şu an kullanıyorum. Onun haricinde herhangi bir kimlik kaybım yok" dedi.

Ehliyet almak için sağlık raporu almaya gitti, gece kulübünde çalıştığını ve kendi adına senet tutulduğunu öğrendi

"Adıma 8-10 hastanede acil kaydı açılmış"

Yazın ehliyet almaya karar verdiğinde sağlık raporu gerekmesi sebebiyle aile hekimini ziyaret ettiğini belirten Güvenç, yaşanan olayı şöyle anlattı:

"Doktorum sağlık kayıtlarımı kontrol ettiğinde bana ehliyet için sağlık raporu veremeyeceğini çünkü madde kullandığımı söyledi. Bunun nasıl olabileceğini sordum. Kendisi kayıtları açıp kontrol edebileceğimi söyledi. e-nabız’dan kayıtları kontrol ettim. Dediği gibi Ankara içinde 8-10 farklı hastanede benim adıma açılmış çoğunluğu acil kaydı açılmış. Hatta Hacettepe Üniversitesinde bir gün yoğun bakımda yatıldığına dair belgeyle karşılaştım. İlk önce uyuşturucu tahlillerinin çıktığı Etlik Şehir Hastanesine gittim. Oraya gittiğimde polisle görüştüm, adli vaka olup olmadığını kontrol ettiler. Adli vaka olmadığını görünce de en yakın karakola müracaat etmemi söylediler. Oraya gittiğimde de Emniyet Genel Müdürlüğünün sisteminde benim geçmiş sorgularıma baktıklarında bir ay kadar önce karakolda ifade verdiğimi, benim böyle bir ifadem olup olmadığını sordular. Ben de kendilerine böyle bir tanıklığımın olmadığını söyledim. Dosya numarası ile o karakolu ziyaret ettim. O karakolda da kamera kayıtlarına ulaştık, birlikte izledik. Benim kimliğimi kullanarak ifade veren kişiyi de gördüm. Polis bana kamera kayıtlarını veremeyeceği için savcılığa yönlendirdi. Bu sayede savcılığa giderek suç duyurusunda bulundum."

"3’er gün olmak üzere aynı gece mekanında farklı vakit aralıklarında sigortamın bulunduğunu gördüm"

Savcılık soruşturmasının ardından e-devlet üzerinden Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) dökümünü incelediğini söyleyen Güvenç, "SGK kayıtlarımı kontrol ettiğimde 3’er gün olmak üzere aynı gece mekanında farklı vakit aralıklarında sigortamın bulunduğunu gördüm. Herhangi öyle bir yerde çalışmışlığım olmadığı için bu bilgilerle tekrar ek nüsha sunmak için savcılığa gittim. Bu süreçte birkaç hastane kaydı daha oldu. Yine tekrar savcılığa gittim. Bundan bir hafta önceye kadar hiçbir haber yoktu. Soruşturmam hala devam ediyordu. Bir hafta önce Çankaya’daki polis karakolundan bir polis memuru beni aradı. Dedi ki ’bir durum var, bununla ilgili ifade vermeniz gerekiyor.’ Karakola gittiğimde bir kızın Çankaya’da bulunan gece mekanında benim kimlik fotokopimi kullanarak çalıştığı, kendi beyanına göre de benim adıma düzenlenmiş senetle tutulduğunun iddia edildiğini söyledi. Bu kişiyi tanıyıp tanımadığım, daha önce bir tanışıklığım olup olmadığı soruldu. Ben de böyle birisini tanımadığımı, daha önceden soruşturmamın devam ettiğini aktardım, bu şekilde ifademi verdim" diye konuştu.

"Savcılıktan yardım talep ediyorum"

Şu anda soruşturmanın devam ettiğini ve herhangi bir gelişme olmadığını ifade eden Güvenç, "Hem kolluk kuvvetlerinden hem savcılıktan hem de avukatlardan yardım talep ediyorum. Bu konu hakkında ne yapabileceğimi de bilmiyorum. Ehliyetimi de alamadım. Şu anda sağlık raporu alamamam sebebiyle herhangi bir işte de çalışamıyorum. Herkese bu konuda çok dikkatli olması gerektiğini, değil kimlik, kimlik fotokopisi olsa bile çok dikkatli şekilde muhafaza edilmesi gerektiğini söylüyorum" dedi.

Yunus Emre Aytekin-Mert Cerrahoğlu

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Sivas Uzmanı uyardı, bu hastalık hafife alınmamalı Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Doktor Hasan Çetinkaya, çocuklarda görülen el ayak hastalığının önemsenmesi gerektiği konusunda uyarılarda bulundu. Sivas Medicana Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Doktor Hasan Çetinkaya, çocuklarda sıkça görülen ve bulaşıcı bir hastalık olan el ayak ağız hastalığı hakkında aileleri uyardı. Özellikle sonbahar ve kış aylarında artış gösteren bu hastalığın belirtileri, bulaşma yolları ve korunma yöntemleri hakkında önemli bilgiler veren Çetinkaya, bir çocuğa bulaş gerçekleştiyse eğer 3 ila 5 gün içerisinde hastalık belirtilerinin ortaya çıktığını belirterek “Bu hastalık genellikle 7 ila 10 gün içerisinde kendiliğinden iyileşebilen bir hastalık olsa da, çok nadir olarak beyin enfeksiyonu, menenjit gibi enfeksiyonlar, kalp intihabı(miyokardit) gibi ciddi durumlara da neden olabilmekte. Bu nedenle de önemsenmesi gereken bir hastalık şeklinde konuştu. “5 yaşından küçük çocukları daha çok etkiliyor” Bu hastalığın özellikle yaz ve sonbahar aylarında salgın yaptığını söyleyen Çetinkaya, “Yaz döneminde otellerde ve havuz gibi toplu yaşama alanlarından bulaşabiliyor. Sonbaharda ise okul, kreş gibi toplu yaşama alanlarında sıkça adından söz ettirebilen bir hastalık. Bu hastalık virüs enfeksiyonu olup daha çok ellerde, ayaklarda, gluteal bölgede küçük noktasal yaralar yapabiliyor. Ağız içerisinde de yine ağrılı yaralar yaparak beslenme sorunlarına yol açabilen bir hastalık. Virüs enfeksiyonu olduğu için de bulaş riski söz konusu, bu nedenle de okul ve kreş dönemindeki çocuklarımızın dikkat etmesi gereken bir hastalık. Genellikle çocuğun kakası yoluyla ya da solunum sekresyonlarıyla yani öksürük, aksırık yoluyla bir çocuktan diğer bir çocuğa bulaşabiliyor. Bu hastalıktan, 5 yaşından küçük çocukları daha çok etkilendiğini gözlemliyoruz. Kreş dönemi ve ilkokul çocuklarında bu hastalık daha çok rastlanabiliyor. Başka bir çocuğa bulaş gerçekleştiyse eğer 3 ila 5 gün içerisinde hastalık belirtileri ortaya çıkıyor. Hastalık bulaştıktan sonra hafif bir ateş bekleniyor. Ellerde, ayaklarda oluşan gluteal bölgede oluşan ufak yaralar, çok fazla ağrılı olmamakla beraber hafif bir kaşıntı ile devam ediyor. Ağız içerisindeki yaralar bazı çocukların beslenme sorunları yaşamasına, sıvı kaybına neden olabiliyor. Bu tarz hastalara bizde hastanelerde serum tedavisi ile sıvı takviyesinde bulunabiliyoruz” dedi. "Korumanın en önemli yolu hijyen” Çetinkaya, kendiliğinden iyileşen bu hastalığın hafife alınmaması konusunda uyarıda bulunarak, “Bu hastalık genellikle 7 ila 10 gün, içerisinde kendiliğinden iyileşebilen bir hastalık olsa da, çok nadir olarak beyin enfeksiyonu, menenjit gibi enfeksiyonlar, kalp intihabı(miyokardit) gibi ciddi durumlara da neden olabilmekte. Bu nedenle de önemsenmesi gereken bir hastalık. Çocuk el ayak hastalığı geçiriyorsa 7 ila 10 gün okula, kreşe devam etmemeli. İlk 7 ila 10 gün başka birine bulaşma ihtimali daha fazla bu hastalıkta. Solunum yoluyla öksürük ve aksırık yoluyla 3-4 hafta boyunca virüs hamlesi devam ediyor bu hastalıkta. Çocuğun dışkısı yoluyla 4-6 hafta boyunca virüs hamlesi devam ettiği için ilk haftalar da bulaş açısında dikkat emek gerekiyor. Çocuklarımızı kreşte veya okulda bu hastalıktan korumanın en önemli yolarından birisi, el hijyenine dikkat etmek. Çocuklar lavabodan çıktıktan sonra ellerini dezenfekte etmeli ve yıkamalı. Yemeklerden önce ellerin yıkanması ve okul ortamındaki ortak eşyaların sık sık dezenfekte edilmesi çok önemli. Bu hastalık kendi kendine iyileşebilen bir hastalık olsa da, hastalığı atlatan kişiler de parmaklarında, el ve ayaklarında herkeste olmasa da soyulmalara ortaya çıkabiliyor. Hastalıktan 1-2 ay sonrasında nadir olarak tırnaklarda dökülmeler görülebiliyor. Bazı aileler tırnakları dökülen çocuklarını bizlere getiriyor ve bizlerde tahlillerimizi yaptıktan sonra, bu çocukların daha öncesinde el ayak hastalığı geçirdiklerine rastlıyoruz” ifadelerini kullandı.
Konya ‘Sürekli üşüyorum’ diyenler dikkat Hava sıcaklıklarının mevsim normallerinin üzerinde seyrettiği şu günlerde ‘çok üşüyorum’ şikayeti olan kişilere tavsiyede bulunan uzmanlar, üşümenin vücutta farklı hastalıkların habercisi olabileceğine dikkat çekiyor. Hastalıkların önüne geçmek için ise tahlil yapılması ve eksik vitaminlerin tamamlanması önem taşıyor. Hava sıcaklıklarının düşmeye başladığı şu günlerde ‘üşüyorum’ şikayetleri de artmaya başlarken, kimi vatandaşlar termal, yün veya kalın giyinerek önlem almaya çalışıyor. Uzmanlar, bu şikayetin vücuttaki bazı vitaminlerin eksik olması nedeniyle hastalıkların habercisi olabileceğine dikkat çekiyor. Üşümenin vücutta oldukça normal bir tepki olduğunun altını çizen Medicana Konya Hastanesi Başhekimi Check Up Uzmanı Dr. Elif Ünüvar, “Özellikle bu kış aylarının girdiği dönemle beraber, hastalar daha az dışarıda vakit geçirip havanın soğukluğundan dolayı daha çok eve kaçmayı isteriz veya hemen böyle üzerimize kalın bir şeyler almayı isteriz. Soğukla beraber üşüme normalde şu anda vücudumuzun verdiği bir tepki olarak değerlendiriyoruz. Ama tabii ki illa ki bunu soğuk olarak değerlendirmemek lazım. Sürekli üşüme şikayeti olan insanlarda bunların altında yatan sebebimiz var. Bunların başında ‘çok üşüyorum’ diyen insanlarda özellikle kış aylarının girmesiyle beraber gribal enfeksiyonlar, vücutta iltihaplar bu tarz nezle, grip, bronşit gibi durumlar gelişebilir. Bunlarda semptomatik bir tedavi verdiğimiz zaman bu ateşle beraber, üşümenin etkisi de ortadan kalkacaktır. Ama bu şikayetlere rağmen hala üşümeleri devam ediyor, normal durumlarda da mesela soğuğun etkisi olmadığı durumlarda da devam ediyorsa biz bunlara yönelik mutlaka ileri tetkik ve araştırmalarımızı, altta yatan sebepleri tekrar değerlendirmek isteriz” dedi. Üşümenin altında hipoglisemi veya vitamin eksiklikleri olabilir Üşümenin birçok sebebi olduğunu ve bununla beraber birçok vitaminin eksik olabileceğine dikkat çeken Dr. Elif Ünüvar, “Bunların önemlisi ilk başta hipoglisemi dediğimiz olayımız var. Hipoglisemi dediğimiz kan şekerinin 50’nin altında olması. Bu genelde işte genç kızlarımızda dengesiz beslenmeye bağlı durumlarımızda gördüğümüz, yanlış yapılan diyetler sonucunda gördüğümüz durumlardır. Hipoglisemide, vücutta şeker dengemiz bozuluyor. Bununla beraber kan dolaşımında bir düzensizlik meydana geliyor ve hastalarımızın sürekli üşüyorum şikayetlerini bu tarz durumlarda fazlaca görebiliyoruz. İkincisi üşüme sebeplerinin altında genellikle vitamin eksiklikleri yatıyor. Bunlar B12 vitamini eksikliği, çinko ve D vitamini eksikliklerinde ve anemi dediğimiz kansızlık durumlarında bunlarda da ‘çok üşüyorum’ şikayetleriyle hastalarımız geliyor genelde. Bu tarz durumlarda önce hastaları değerlendirirken bir dizi tahlil ve tetkik de yapıyoruz. Vitamin açısından var mıdır, yok mudur, beslenme dengelerine bağlı bunlarda bozukluk bulduğumuz zaman buna yönelik tedavilerle gidiyoruz” şeklinde konuştu. Sürekli üşüyorum diyenler mutlaka doktora başvurmalı Dr. Ünüvar şöyle devam etti: “Saymakla bitmeyecek olan üşüme sebepleri belki çok basit gibi gelecek ama damarsal problemler. Özellikle sigara içen hastalarımızda damarsal sıkıntıları çok sık görüyoruz. Bunlar parmaklarda burger, raynaud fenomeni dediğimiz rahatsızlıklarımız. Bunlara bağlı da damarlarımızda özellikle sigaraya bağlı kan dolaşımı olmuyor. Bazen ise genetik kalıtsal damarsal hastalıklarımız da oluyor. Bu dolaşım bozukluklarının altında da özellikle üşüme sebepleri, ön planda üşüme, daha sonrasında tabii dönemlerde ne oluyor, damar tıkanıklıkları oluyor, parmaklarda morarmalar oluyor. Hastanın semptomları arttıkça bunlara ait şikayetlerimiz de artarak devam ediyor. Nedenlerin altında da anemi dediğimiz kansızlık düzeylerimiz var. Bunlar zaten özellikle anemilerin yüzde 70 ila 80’i kadınlarda görülmektedir. Yetersiz ve dengesiz beslenmeye bağlı, kan kayıplarına bağlı gördüğümüz durumlardır. Bazen genetik yapılı talesemi dediğimiz rahatsızlıklarda da anemiler görürüz. Bunlar da üşümenin altında sayabileceğimiz sebeplerin altındadır. Hava normal, biraz daha kalın giyinirim gibilerinden bunlar çok önem vermediğimiz bir durum bizim için ama hakikaten bu saydığımız sebeplerden dolayı özellikle hipotiroidi, damarsal bozukluklarımız, anemiler, vitamin eksikliklerimiz, bazı metabolik rahatsızlıklarımız açısından bizim için üşüme vücudun verdiği bir ön tepki olabilir. Vücut bunu bize üşümeyle verir, ondan sonra arkasında diğer bulgular verir. Bir kişiyi veya sağlıklı bir birey bile desek ‘üşüyorum’ şikayetini sürekli yaşayan bir bireyin mutlaka ilgili birimlere veya bu check up merkezlerine başvurup ihmal etmeden bu sorunları daha ilerlemeden baktırmalarını ve değerlendirmeleri hastamıza iletiriz.”
Balıkesir Marmara’da kabus geri döndü 2021 yılında Marmara Denizi’ni büyük zarara uğratan müsilajın (deniz salyası) yeniden etkisini artırdığı belirtildi. Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi’nden Prof. Dr. Mustafa Sarı, 23 ve 25 Ekim 2024 tarihlerinde gerçekleştirdiği dalışlar sonucunda müsilajın Marmara Denizi’nde 10 metreden başlayarak 24 metre derinliğe kadar yayıldığını bildirdi. Müsilajın, Erdek Körfezi’nden başlayarak Marmara Adası ve Avşa Adası çevresine kadar ulaştığını ifade eden Sarı, acil önlem paketlerinin devreye alınması gerektiğini vurguladı. "Müsilaj tüm Marmara Denizi’ne yayılabilir" Prof. Dr. Mustafa Sarı, 1 Kasım 2024 tarihli sıcaklık verilerini inceleyerek, Karadeniz’in Marmara Denizi’nden daha sıcak olduğuna ve bu durumun müsilaj oluşumu için elverişli bir ortam oluşturduğuna dikkat çekti. Marmara Denizi’nde yüzeyden 30 metre derinliğe kadar olan sıcaklıkların neredeyse aynı seviyeye geldiğini, bunun da deniz ortamını daha durağan hale getirerek müsilajın yayılmasını kolaylaştırdığını söyledi. Balıkçılar zorlanıyor, sektörler tehdit altında Erdek Körfezi’nde avcılık yapan balıkçıların ağlarını kaldırmakta güçlük çektiğini belirten Prof. Dr. Sarı, "Eğer önlemler alınmazsa müsilaj, kısa sürede Gemlik ve İzmit Körfezleri’ne de yayılacak" dedi. Sarı, Marmara Denizi’nin tümünü tehdit eden bu oluşumun özellikle balıkçılık ve turizm sektörlerini olumsuz etkilediğini ifade etti. Acil önlem çağrısı Prof. Dr. Sarı, acil önlem paketleri hazırlanarak kirlilik yükünün azaltılması gerektiğini belirterek, “Kirliliğe bağlı azot ve fosfor yükü zaten yüksek. Önlem alınmazsa ilkbahar ve yaz aylarında daha zor günler bizi bekliyor” dedi.
Ankara Dünyanın önde gelen 30 üniversitesinin de içinde bulunduğu 65 kurumdan 192 araştırmacı Türkiye’deki üniversitelerde çalışmak için başvuruda bulundu Harvard Üniversitesi, Oxford Üniversitesi, Texas A&M Üniversitesi, Michigan State Üniversitesi gibi dünyanın önde gelen 30 üniversitesinin de içinde bulunduğu 65 kurumdan 192 araştırmacı Türkiye’deki üniversitelerde çalışmak için başvurdu. Yükseköğretim Kurulu nitelikli doktoralı araştırmacıların üniversitelere kazandırılması için çalışmalarını hızlandırdı. Doktora derecesine sahip nitelikli araştırmacıların kısmi zamanlı görevlendirilmesine imkân tanıyan 2547 sayılı Kanun’un Ek 46’ncı maddesi ve Ek 34’üncü maddesi kapsamında “Nitelikli Araştırmacı Çalıştayı” Yükseköğretim Kurulunda düzenlendi. Ek-46’ıncı madde uyarınca, uluslararası üniversiteler, Ar-Ge merkezleri, kamu kurumları veya özel sektör laboratuvarlarında görev yapan Türk veya yabancı doktoralı araştırmacılar Türkiye’deki üniversitelerde görev alabiliyor. Ek Madde 34 kapsamında ise devlet üniversitelerinde doktora sonrası Ar-Ge ve tasarım projelerinde çalışmak üzere sözleşmeli araştırmacılar istihdam edilebiliyor. Harvard ve Oxford Üniversitesinden araştırmacılar Türk üniversitelerinde Çalıştayda Ek-46’ıncı madde kapsamında şimdiye kadar aralarında Harvard Üniversitesi, Oxford Üniversitesi, Texas A&M Üniversitesi, Michigan State Üniversitesi gibi dünyanın önde gelen 30 üniversitesinin de içinde bulunduğu toplamda 65 kurumdan 192 araştırmacının başvuru yaptığı açıklandı. Ek-34 maddesi kapsamında ise 211 doktora sonrası araştırmacının 41 üniversitenin Ar-Ge ve tasarım projelerinde çalışmak üzere istihdam edildiği bildirildi. “Üniversite-sektör iş birliği açısından çok önemli bir dönüm noktası” Çalıştaya çevrim içi katılan Yükseköğretim Kurulu Başkanı Özvar, düzenlemenin uluslararasılaşma hedefine de üst seviyede hizmet eden bir uygulama olduğunu vurguladı. Özvar, “EK-46 Üniversite-sektör iş birliği açısından çok önemli bir dönüm noktası. Bu görevlendirme ile sektördeki doktoralı nitelikli araştırmacılar vasıtasıyla hem öğrencilerimizin hem de öğretim elemanlarımızın sektörle ilişkisini güçlendirmek istiyoruz” dedi. Özvar Ek-46’ıncı madde kapsamında şimdiye kadar yurt dışından 65 kurum ve üniversiteden profesör, doçent ve doktor unvanına sahip toplam 192 araştırmacının başvurduğunu Ek-34 maddesi kapsamında ise 211 doktora sonrası araştırmacının 41 üniversitenin Ar-Ge ve tasarım projelerinde çalışmak üzere istihdam edildiğini belirtti. “En büyük hayalimiz” Özvar sözlerine şöyle devam etti: “Düzenleme çerçevesinde, Harvard Üniversitesi, Oxford Üniversitesi, Texas A&M Üniversitesi, Michigan State Üniversitesi gibi dünyanın önde gelen üniversitelerinde görev yapan profesör ve doktor unvanına sahip araştırmacılar Türkiye’de kısmi zamanlı olarak istihdam edildi. Ayrıca bu kapsamda finans, savunma sanayi ve havacılık, enerji ve petrokimya, otomotiv, sağlık ve kimya alanlarında hizmet veren yurt içi ve yurt dışındaki, 65 farklı kurumdan gelen araştırmacılar, Türkiye’deki devlet üniversitelerinde kısmi zamanlı olarak istihdam edildi. Türkiye’den yurt dışına giden ve şu anda Amerika’dan Japonya’ya Rusya’dan Güney Afrika’ya kadar muhtelif ülkelerde pek çok akademisyen var. Sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu Türkiye Yüzyılı vizyonunu paylaşan bütün akademisyenlerle çalışmak en büyük hayalimizdir.” Özvar, bu konuda üniversite temsilcilerine, yöneticilere ve araştırmacılara önemli görevler düştüğünü vurguladı. Özvar’dan üniversitelere çağrı Özvar, “Üniversitelerimizin gerek kamu gerek özel sektörde gerek yurt içinde gerekse yurt dışında yerli ve yabancı kaliteli araştırmacılarla temasa geçmelerini, bu araştırmacıları bünyelerine kazandırmalarını arzu ediyoruz ve destekliyoruz. Üniversitelerimizin bu imkanlardan daha çok istifade etmesi en büyük temennimizdir.” dedi. Türkiye’deki üniversitelere nitelik kazandırmanın, nitelikli araştırmacıların daha fazla etkileşimde bulunmasıyla mümkün olacağını belirten Özvar, “Ek-46 kapsamında görevlendirme ile sektördeki doktoralı nitelikli araştırmacılar vasıtasıyla hem öğrencilerimizin hem de öğretim elemanlarımızın sektörle ilişkisini güçlendirmeyi arzu ediyoruz” ifadelerini kullandı. Çalıştay’da Ek-46 ve Ek-34 maddeleri kapsamında şimdiye kadar yapılan başvuru ve değerlendirme süreçleri, daha çok sayıda nitelikli araştırmacı istihdam edilmesi için yapılması gerekenler ele alındı. Çalıştaya Yükseköğretim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, Başkan Vekili Prof. Dr. Haldun Göktaş ve Yükseköğretim Yürütme Kurulu Üyelerinin yanı sıra Yükseköğretim Kurulu Doktora Sonrası Araştırmacı Komisyonu Üyeleri ve 11 üniversitenin rektörü katıldı.
Burdur Burdur’da alacak verecek meselesi yüzünden komşusunu av tüfeği ile yaralayan zanlı tutuklandı Burdur’un Yeşilova ilçesinde alacak verecek meselesi yüzünden av tüfeği ile komşusunu vuran ve kayıplara karışan zanlı Antalya’da yakalanarak çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Göğsünden vurulan ve ağır yaralanan şahsın ise tedavisi sürüyor. Burdur’un Yeşilova ilçesi İğdir köyünde 2 Kasım tarihinde aralarında alacak verecek meselesi bulunan Bayram T. (35) aynı köyde yaşayan Hüseyin B.’yi (48) arabasının önünü keserek av tüfeğiyle vurdu. Saçmaların göğsüne isabet ettiği Hüseyin B. ağır yaralandı. Çevredekilerin 112 Acil Çağrı Merkezi’ne ihbarı üzerine olay yerine sağlık ve jandarma ekipleri sevk edildi. O sırada köylüler Hüseyin B.’yi bir otomobile bindirerek Yeşilova Devlet Hastanesine doğru yola çıktı. Yolda karşılaşılan ambulansın teslim aldığı yaralı ambulans ile önce Burdur Devlet Hastanesi’ne buradan da Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. Burada tedavi altına alınan Hüseyin B.’nin hayati tehlikesinin devam ettiği öğrenildi. Öte yandan, olay yerinden kaçan ve jandarma ekipleri tarafından her yerde aranan olayın şüphelisi Bayram T. yapılan çalışmalar neticesinde Antalya’da yakalanarak gözaltına alındı. Burdur İl Jandarma Komutanlığı’na getirilen ve burada ki işlemlerinin ardından dün Burdur Adliyesi’ne sevk edilen Bayram T. kasten yaralama suçundan çıkarıldığı Sulh Ceza Hakimliği’nce tutuklanarak cezaevine gönderildi.