POLİTİKA - 09 Aralık 2025 Salı 16:59

Emine Erdoğan "Soykırımın Kadın Tanıkları: Gazze’de Medya ve Direniş" programının açılışında konuştu

A
A
A
Emine Erdoğan "Soykırımın Kadın Tanıkları: Gazze’de Medya ve Direniş" programının açılışında konuştu

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, "Şehit olan Filistinli kardeşlerimiz çok üzülerek ifade ediyorum ki, hayata, insanlığa gönül koyarak veda ettiler. O nedenle, haksızlığa, yalana, adaletsizliğe, ayrımcılığa, soykırıma ve cümle kötülüğe savaş açmak, hepimizin en meşru savaşıdır." dedi.


Emine Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından düzenlenen "Soykırımın Kadın Tanıkları: Gazze’de Medya ve Direniş" programına katıldı. İletişim Başkanlığına gelişinde Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Burhanettin Duran tarafından karşılanan Emine Erdoğan, İsrail’in Gazze’ye saldırılarında hayatını kaybeden gazetecilerin fotoğraflarının yer aldığı alanı gezdi. Programda konuşan Emine Erdoğan, bu anlamlı program vesilesiyle katılımcıları buluşturan İletişim Başkanlığına teşekkür etti. Filistinli gazeteci ve muhabirlerin yanı sıra Filistinli yönetmen Basel Adra’yı da misafir etmenin mutluluğunu yaşadıklarını belirten Emine Erdoğan, "Kıymetli kardeşim, öncelikle bilin ki siz, Türkiye’de yabancı bir ülkede değil, kendi evinizdesiniz. Burada misafir değilsiniz, ailenizle birliktesiniz. ’Başka Toprak Yok’ belgeseliniz, Oscar ve Berlin başta olmak üzere birçok film festivalinde ödül aldı. Ama siz çok daha büyük bir ödülün de sahibisiniz. O da tarihe bir hakikat savaşçısı olarak geçmenizdir. Belgeseliniz, Filistin davası gibi kelimelerin anlatmakta aciz kaldığı acılara ve onurlu Filistin halkının direniş mücadelesine tercüman oldu. İki senedir canlı yayında tüm dünyanın izlediği soykırımın yeni ve Gazze ile sınırlı olmadığını Filistin’in her karış toprağında bir asra yakın zamandır devam ettiğini uluslararası topluma duyurdunuz. Bu süreçte yaşadığınız zorlukları da biliyorum. Azminizden ve cesaretinizden dolayı sizi ve ekip arkadaşlarınızı yürekten kutluyor ve alkışlıyorum." diye konuştu. Bugün unutmamak ve şahit olduklarını konuşmak için bir arada olduklarını söyleyen Emine Erdoğan, hatırlamanın en büyük direniş olduğunu ifade etti. Emine Erdoğan, İsrail’in 2 yılda yaklaşık 300 gazeteciyi katlettiğini anımsatarak bunların 37’sinin kadın olduğunu aktardı.


Filistin’de şehit olanlar için Fatiha okudu


Sözlerine bu cesur 37 kadından biri olan Selma Muheymer’i anarak başlamak istediğini belirten Emine Erdoğan, şöyle devam etti: "O hem bir gazeteci hem de 31 senelik hayatını İsrail bombardımanlarının ve insanlık dışı ambargoların gölgesinde yaşamış bir kadın ve anneydi. 2023’te 3 yıldır uzak kaldığı ailesini görmek ve daha bir yaşındaki oğlu Ali’yi onlarla tanıştırmak için Gazze’ye gitti. İsrail’in hava saldırısında evleri yerle bir edildi ve oğlu Ali, annesi, babası ve 4 kardeşi ile birlikte acımasızca öldürüldü. Selma kardeşimiz, sosyal medyada yaptığı son paylaşımında şunları söylemişti: ’Biz yok olursak ve hakkımızda haber alınamazsa dua bizi bir arada tutar.’ Şimdi gelin, bu vasiyeti yerine getirelim ve Filistin’de şehit olan tüm kardeşlerimizin ruhları için bir Fatiha okuyalım. Amin." Emine Erdoğan, insanın, derdi, kederi "dağ" gibi olduğunda hal hatır soranlara "Hangi birini anlatayım?" dediği anlar olduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı: "İşte Filistin’den bahsetmek de bizler için böyle derin bir kalp yarasıdır. Hangi birini anlatalım? Çocukları öldürünce bayram yapan insanlığın yüzkarası siyonistleri mi? Üflesek uçacak çadırların bombalanmasını mı? Annesiz uyuyamadıkları için geceleri mezarlıkta, annelerinin mezarlarının üzerine kapanarak uyuyan çocukları mı? Açlıkla, susuzlukla geçen günleri mi? Bir deri, bir kemik kalmış çocukların, kendilerinden daha ağır un çuvallarını taşıyarak çıplak ayak yürüdükleri, ölümün kol gezdiği, upuzun yolları mı? Öleceğinden emin olan Filistinlilerin, her göz göze geldiklerinde birbirlerinden helallik istemelerini mi? Ve bunu Filistinlilere mahsus o vakur tebessümle yapışlarını mı? Yoksa enkazların tozuna toprağına karışan mezarsız ve kimliksiz naaşlara sayısız kere şahit oldukları için ’Onurumla gömülmek istiyorum’ diye haykırışlarını mı?" Bu cümleleri kurarken duygulanan Emine Erdoğan, "İsrail zulmü, 70 yılı aşkın süredir ’Bu kadarına kimse cüret edemez’ denilen her kötülüğe cüret edilebildiğini, ’aşılamaz’ denilen her sınırın aşılabildiğini gösterdi. İşte bu yüzden en çok kalemden, fotoğraf makinelerinden ve mikrofonlardan korkuyorlar." dedi. İsrail’in, gerçeğin insanlara ulaşan tüm yollarını tıkamak istediğini kaydeden Emine Erdoğan, "Hakikati de abluka atına alıyorlar. Basın mensuplarını korumaları gerekirken uluslararası hukuk ve normları hiçe sayıp bilhassa onlara saldırıyorlar. Düşünün ki İsrail ordusu, Filistinli gazetecileri sindirmek için evlerini bombaladı. Onları aileleriyle, komşularıyla birlikte yok etti. En güvenli yer olması gereken hastane avlularında bile insansız hava araçlarıyla gazetecileri öldürdü. Öldüremediklerini tarihin gördüğü en büyük kötülüklerin üretim merkezi olan hapishanelerinde ölüme terk etti. İsrail, hakikatin dünyaya ulaşmasını engellemek için sistematik bir saha infaz politikası uyguladı. Yetmedi, öldürdükleri gazetecileri, ’terörist’ ilan edip cinayetlerini aklamaya çalıştı. Al Jazeera gibi ulusal medya organlarının ofislerini ’ulusal tehdit’ diyerek kapattı." diye konuştu.


"Bilgiyi çarpıtarak, katliamlar pekala meşrulaştırılabiliyor"


Emine Erdoğan, bütün bu örneklerin yeni bir gerçeği gösterdiğini ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü: "O da bilginin şiddete dönüştürülebilmesidir. Bilgiyi saklayarak, çarpıtarak, dezenformasyona çevirerek, katliamlar pekala meşrulaştırılabiliyor. Enformasyon üzerinde güçlü bir tahakkümü olan bazı ana akım Batı medya kuruluşları, istedikleri sesleri kısıp istedikleri sesleri sonuna kadar açıyor. Mesela, bombardımanlarda ölen çocukların görüntüleriyle ilgili ’Filistinliler oyuncak bebekle propaganda yapıyor’ yalanını nasıl tüm dünyaya servis ettiklerini hepimiz görmedik mi? Katlettikleri Filistinli çocukların fotoğrafını Batılı bir medya kuruluşu ’İsrailli bebekler öldürüldü’ başlığıyla yayınladı. İsrail ve onların enformasyon şiddetine ortak olan medya kuruluşlarıyla dünya kamuoyu defalarca manipüle edildi. Ne acı ki, dünyanın birçok yerinde bu yalanlara inanarak soykırıma alkış tutanlar oldu. Artık demokrasi ve insan hakları gibi evrensel değerlerin, ötekileştirilenler söz konusu olduğunda yalnızca bir tekerlemeden ibaret olduğunu biliyoruz." Bu gerçeğin, salondaki herkese çok önemli bir sorumluluk yüklediğine işaret eden Emine Erdoğan, "O da her zamankinden çok daha güçlü bir iletişim stratejisi yürütmektir. Dünyanın tüm kıtalarında hakikatin sesini yükseltmek, gerçeğin tercüme edilmediği tek bir lisan bile bırakmamaktır. Çünkü şehit olan Filistinli kardeşlerimiz çok üzülerek ifade ediyorum ki, hayata, insanlığa gönül koyarak veda ettiler. O nedenle, haksızlığa, yalana, adaletsizliğe, ayrımcılığa, soykırıma ve cümle kötülüğe savaş açmak, hepimizin en meşru savaşıdır." ifadelerini kullandı.


"Bu kahramanlar, hakikate kadınların gözünden ayna tuttular"


Emine Erdoğan, bugün andıkları 37 kadın gazetecinin, haber bölgelerine yeri geldi karnındaki bebeğiyle, yeri geldi çocuğunu birine emanet ederek koştuğuna dikkati çekerek şöyle devam etti: "Bu cesur kadınlar, daha göbek bağı kesilmemiş yeni doğan bebeklerin hava saldırılarında anneleriyle birlikte öldüklerine tanık oldukları için ölmeyi göze aldılar. Bebeklerin ömrü, kelebeklerinki kadar olmasın istediler. O yüzden yalanın anatomisi hakkında kimsenin bilmediği gerçekleri ortaya çıkardılar. ’Bir Filistin vardı, bir Filistin gene var’ mısralarını doğrulamak için yaptıkları haberlerle zalime meydan okudular. Gazze’de işlenen ağır insanlık suçlarını tarihe not ederken kendi öyküleri de Gazze’nin öyküsüne karışan bu kahramanlar, hakikate kadınların gözünden ayna tuttular. Tıpkı, gazeteci Meryem Ebu Dakka gibi. O da geçtiğimiz ağustos ayında bir hastanede haber çekimleri sırasında İsrail’in ahlaksız saldırısında hayatını kaybetti. ’Kamera benim görevim, mesleğim değil.’ diyen Meryem kardeşimiz, vefatından önce oğluna yazdığı mektupta şöyle demiş, ’Elimden gelen her şeyi, sen mutlu, iyi ve güvende olasın diye yaptım.’ Şahsen, bu yiğit kadınların, ölümün kıyısında verdikleri tüm bu mücadelenin tek bir amacı olduğunu düşünüyorum. Filistin’in çocukları, Filistin’in baharı olabilsin diye..." Gazze’de 2 senede 70 binden fazla insanın öldürüldüğünü hatırlatan Emine Erdoğan, ateşkesin yürürlüğe girmesinden bu yana bile yaklaşık 400 kişinin daha hayatını kaybettiğini söyledi. Bunlardan birinin de 28 yaşındaki gazeteci Salih El Ceferavi olduğunu söyleyen Emine Erdoğan, şunları kaydetti: "O, 700 günden fazla süren soykırım boyunca yaptığı haberlerle, çektiği videolarla, en çok da umudun yüzünde çiçek gibi açmasıyla hepimizin sevdiği bir evladımızdı. Ondan geriye maalesef ki kurşun geçirmez sandığımız basın yeleği ve ailesine sevgi dolu mesajları, vasiyet olarak bıraktığı videosu kaldı. Sadece kasım ayında Filistinli gazetecilere yönelik 57 ihlal ve saldırı gerçekleştirildi. İsrail’in, Filistin’de yalnızca Filistinlileri değil, Filistin’e dair tüm hafızayı da öldürmek istediğini biliyoruz. Soykırımın yanında eko-kırım yaparak toprağı yaşanamaz hale getiriyorlar. Tarihi ve kültürel mirası yok ederek milli kimliği kırıma uğratıyorlar. Filistinlilerin tarihsel ayak izlerini siliyorlar ki yarın öbür gün ’Siz aslında burada hiç yoktunuz.’ diyebilsinler. Biz, elbette buna müsaade etmeyeceğiz. Selmaları, Meryemleri, Salihleri ve nicelerini aklımızda ve dualarımızda muhafaza edeceğiz. Gazze’de yok edilen 1 milyon zeytin ağacının kırık dallarıyla hayatı aşılayıp yeniden filizlendireceğiz. Çoğu zaman ’Ve o güzel insanlar, o güzel atlara binip gittiler’ denir. Ama biz o güzel insanların gittikleri yerden gemilere binip insanlık vicdanının çağırdığı yere Gazze’ye geldiklerini gördük. O yüzden inanıyorum ki, biz hakikatin ışığını yansıttıkça bugün Gazze’nin üstüne çöken karanlık, yarın insanlığın topyekün direnişiyle inşallah aydınlığa dönüşecektir." Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından Gazze’de son 2 yılda basın mensuplarına yönelik saldırı ve katliamların kayda geçirilmesi amacıyla hazırlanan "Gerçeğin Katli: İsrail’in Gazeteciliğe Karşı Savaşı" kitabının da tanıtıldığı programa, Anadolu Ajansı (AA) Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Serdar Karagöz, TRT Genel Müdürü Mehmet Zahid Sobacı, Basın İlan Kurumu Genel Müdürü Abdulkadir Çay, gazeteci ve "Başka Toprak Yok" belgeselinin yönetmeni Basel Adra, gazeteci Somaya Abunima ile ulusal ve uluslararası medya temsilcileri de katıldı. Konuşmaların ardından "Dünyanın Sessizliğine Direnen Sesler: Gazze’de Kadın Gazetecilerin Direnişi" ve "Medya Baskısı: Gazze’de Gerçeğin Kuşatılması" oturumlarının yapılacağı panele geçildi.


1. Oturum’da Dünyanın Sessizliğine Direnen Sesler Gazze’de Kadın Gazetecilerin Direnişi başlığı ele alındı.


"Soykırımın Kadın Tanıkları: Gazze’de Medya ve Direniş" panelinin ilk oturumu, - Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Uluslararası Medya Koordinatörü Dr. Gözde Kirişcioğlu moderatörlüğünde gerçekleştirildi.


Oturumda; Yönetmen ve İnsani Yardım Koordinatörü Tülay Gökçimen, Gazeteci Youmna El Sayed, Al Jazeera Prodüktörü Hind Touissate, Yeni Şafak Gazetesi Editörü Ayşe Betül Kayahan konuşmacı olarak yer aldı.


Medya Baskısı - Gazze’de Gerçeğin Kuşatılması başlıklı İkinci oturum ise, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Stratejik İletişim ve Kriz Yönetimi Dairesi Başkanı Doç. Dr. Bora Bayraktar moderatörlüğünde gerçekleşecek.Oturumda; Anadolu Ajansı Muhabiri Nour Mahd Ali Abu Aisha, Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü Dr. Öğretim Üyesi Dr. Mustafa Caner, Gazeteci Hatem Shurrab, Daily Sabah Yayın Koordinatörü Mehmet Çelik konuşmacı olarak yer alacak.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bartın Sağlıklı Hayat Merkezi Çocuk Akademisi faaliyetleri başladı 12 yaş grubu çocuklara ve ailelerine yönelik bilgilendirmeler yapılacak. Bartın İl Sağlık Müdürlüğü tarafından yürütülen programda anne ve babalara; çocuk sağlığı, hijyen, beslenme, ekran kullanımı ve davranış yönetimi konularında bilgilendirmeler yapılarak vatandaşların bilinçlendirilmesi amaçlanıyor. İl Sağlık Müdürlüğü tarafından konuya ilişkin yapılan açıklamada, "Çocuk Akademisi ile sağlıklı yaşam alışkanlıklarının aile içinde kalıcı hâle getirilmesi hedeflenirken eğitimlere yalnızca anne ve babalar değil; anneanne, babaanne ve dedeler de katılabiliyor. Program, ilk etapta kurum personelimiz ile belediye personeline yönelik olarak Şehit Furkan Sağlıklı Hayat Merkezinde başlatıldı." ifadeleri kullanıldı. Başlayan eğitimler, Sağlıklı Hayat Merkezinde görev yapan Çocuk Gelişimci Dilek İncekara tarafından verildi. Programda Çocuk Akademisi’nin yanı sıra Bebek Akademisi ile gebelik döneminden itibaren anne babalara ve anne baba adaylarına; bebek bakımı, beslenme, bağışıklama ve ebeveynlik rolleri gibi konularda rehberlik sunulacağı belirtildi. Genç Akademisi ile ergenlik dönemindeki gençlere; ruhsal ve fiziksel değişimler, sağlıklı yaşam alışkanlıkları, teknoloji ve ekran kullanımı, stresle başa çıkma ve zararlı alışkanlıklardan korunma konularında destek verildiği ifade edildi. Bartın’da bu eğitime katılmak isteyen vatandaşların, Sağlıklı Hayat Merkezlerine başvurması ya da 0378 228 40 10 numaralı telefonu arayarak kayıt oluşturmaları gerekiyor.
Bartın BARÜ çevre dostu uygulamalarıyla GreenMetric sıralamasında üst sıralarda Bartın Üniversitesi (BARÜ) sürdürülebilirlik ve çevre faaliyetlerini değerlendiren "2025 UI GreenMetric Dünya Üniversite Sıralaması"nda dünyada 1.745 kurum arasında 170’inci, Türkiye’de 142 üniversite arasında 15’inci oldu. Sürdürülebilirlik alanında dünyanın en kapsamlı değerlendirmelerinden biri olan "UI GreenMetric Dünya Üniversite Sıralaması"nın (UI GreenMetric World University Rankings) 2025 yılı sonuçları açıklandı. Bu sonuçlara göre Bartın Üniversitesi (BARÜ) 105 ülkeden bin 745 yükseköğretim kurumunun yer aldığı sıralamada dünyada 170’inci oldu. Enerji yönetiminden karbon salınımının azaltılmasına, yeşil alan oranlarından atık yönetimine, su tasarrufundan eğitim ve araştırma faaliyetlerine kadar geniş bir sürdürülebilirlik çerçevesini kapsayan listede BARÜ, Türkiye’den sıralamaya giren üniversiteler arasında da önemli bir başarı elde etti. Türkiye’de 142 üniversite arasında en yeşil 15’inci üniversite oldu. Devlet üniversiteleri arasında ise 10’uncu sıraya yerleşti. Ayrıca BARÜ, geçtiğimiz yıla göre farklı göstergelerde topladığı puanını 8 bin 300’e yükseltti. "Yeşil kampüs" vizyonuyla çevre odaklı çalışmalara devam ettiklerini belirten BARÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Akkaya, "Enerji verimliliği, atık yönetimi ve yeşil alanların artırılmasına yönelik çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Gençlerimizin çevreye duyarlı bireyler olarak yetişmelerine özen gösteriyoruz. Yürüttüğümüz bu çalışmaların uluslararası alanda görünür olmasından memnuniyet duyuyor, bu başarıya katkı sunan herkese teşekkür ediyorum. Bartın Üniversitesi olarak daha yeşil ve daha sürdürülebilir bir gelecek hedefiyle çalışmalarımıza devam edeceğiz." dedi.
Bartın BARÜ ile Bartın AFAD arasında "Kapsayıcı Afet Eğitimi" protokolü imzalandı Bartın Üniversitesi (BARÜ) ile Bartın İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü (AFAD) arasında imzalanan protokol ile afet ve acil durumlarda özel gereksinimli bireyler ve ailelerine yönelik eğitim programı geliştirilecek. Bartın Üniversitesi (BARÜ) ile Bartın İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü (AFAD) arasında toplumun tüm kesimlerinin afetlere karşı daha hazırlıklı hâle getirilmesini amaçlayan bir protokol yapıldı. "Kapsayıcı Afet Eğitimi ve Hazırlığı" protokolü, BARÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Akkaya ile AFAD İl Müdürü Fatih Tecer tarafından imzalandı. Protokol çerçevesinde BARÜ Engelsiz Yaşam Merkezi koordinasyonunda kapsayıcı afet eğitimleri, uygulamaları ve tatbikatları gerçekleştirilecek. Bu çalışmalarla özel gereksinimli bireyler ve ailelerinin afetlere hazırlık süreçleri desteklenirken ailelerin kapsayıcı müdahale yöntemleri konusunda bilgi ve becerileri de artırılacak. Ayrıca AFAD arama-kurtarma personelinin acil durumlarda özel gereksinimli bireylere doğru ve etkili müdahale edebilmesi için yeterliliklerinin geliştirilmesi noktasında eğitimler verilecek. Böylece BARÜ ile Bartın AFAD iş birliğiyle afet anında daha hızlı, erişilebilir ve kapsayıcı bir müdahale sisteminin oluşturulmasına katkı sağlanacak. Protokolün özel gereksinimli bireylere yönelik kapsayıcı çalışmaları güçlendirmesi noktasında önemli bir adım olduğunu kaydeden Rektör Prof. Dr. Ahmet Akkaya, toplumsal sorumluluk bilinciyle yürütülecek çalışmalardaki desteklerinden dolayı Bartın İl Afet ve Acil Durum Müdürü Fatih Tecer’e teşekkür etti.