GÜNDEM - 13 Şubat 2025 Perşembe 17:07

Maden-İş Genel Başkanı Akçul: "Gördük ki işçinin sesini duymamışlar, bizi hiç anlamamışlar"

A
A
A
Maden-İş Genel Başkanı Akçul: "Gördük ki işçinin sesini duymamışlar, bizi hiç anlamamışlar"

Türkiye Maden İşçileri Sendikası Genel Başkanı Nurettin Akçul, "Gördük ki işçinin sesini duymamışlar, bizi hiç anlamamışlar. Bizler 4 gündür yollardayız. Bu süreçte siyasi parti temsilcilerinden, halktan, kamuoyundan büyük destek gördük. Herkes derdimizi anladı, bir tek yetkililer anlamadı. Halbuki bu inatlaşacak ya da iddialaşacak bir dava değil" dedi.


Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Çayırhan Termik Santrali ve Maden Ocağı’nın özelleştirilmesine karşı madenciler tarafından yürüyüş gerçekleştirildi. Yürüyüşe katılan madenciler, Anıtpark’tan Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın önüne kadar yürüdü. Yürüyüşe Ankara Büyükşehir Belediye (ABB) Başkanı Mansur Yavaş, milletvekilleri, Maden İşçileri Sendikası Genel Başkanı Nurettin Akçul, Tes-İş Genel Başkanı İrfan Kabaloğlu ve bazı siyasiler de katıldı.



"Derdimizi Ankara’ya anlatmak için yollara düştük"


Maden-İş Genel Başkanı Nurettin Akçul, 90 gündür verdikleri mücadelede Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay’ın hep yanlarında olduğunu belirterek, "Uzun zamandır Çayırhan Termik Santrali’nin ve maden sahalarının özelleştirilmesine karşı büyük bir mücadele veriyoruz. Burada çalışan işçiler, aileleri, bölge halkı ve sendikamız, santralin ve maden sahalarının özelleştirilmesi ve satışına karşı dimdik ayakta durdu. Derdimizi Ankara’ya anlatmak için yollara düştük. Bu kararlı duruşumuz ve yürüyüşümüz sayesinde ihale ertelendi. Erteleme kararı çıkınca da bunun olumlu bir adım olduğunu düşünerek, yine devletimizi ve iş yerimizi düşünerek üretim aksamasın diye yürüyüşümüzü durdurduk. Müzakere süreci başlar, bu yanlıştan da dönülür ümidiyle iş yerlerimize geri döndük. Üretimimize devam ettik. Bu satış ertelendiğine göre iptali de olur dedik. 4 gün öncesine kadar da beklemedeydik fakat öğrendik ki değişiklik yapıldığı söylenen şartnamede sadece bir iki maddenin üstünden geçilmiş" diye konuştu.



"Gördük ki işçinin sesini duymamışlar, bizi hiç anlamamışlar"


Müjde gibi sunulan maddelerde çalışacak işçi sayısının en az 2 bin 50 olacak şekilde belirtildiğini kaydeden Akçul, kazanılmış haklara hiç değinilmediğini söyleyerek, "Lojmanları boşaltma süresi olarak da belirledikleri 4 ayı, işten çıkanlara 12 ay süre vererek işten çıkmaya da teşvik etmişler. Yani ancak işten çıkarsan 1 yıl daha barınabilirsin demişler. Gördük ki işçinin sesini duymamışlar, bizi hiç anlamamışlar. Bizler 4 gündür yollardayız. Bu süreçte siyasi parti temsilcilerinden, halktan, kamuoyundan büyük destek gördük. Herkes derdimizi anladı, bir tek yetkililer anlamadı. Halbuki bu inatlaşacak ya da iddialaşacak bir dava değil. Bu bizim ekmek davamız, yarınlarımızın, çocuklarımızın, yöremizin, halkımızın ve hatta Türkiye’mizin davası. Hep söyledik, söylemeye devam edeceğiz. Çayırhan Termik Santrali ve bu maden sahaları yalnızca enerji üreten bir tesis değil, yüzlerce işçimizin ekmek kapısı, bölge ekonomisinin bel kemiği. 1970’lerin sonunda buraya termik santral yapılacağı bizlere müjde gibi sunuldu" ifadelerini kullandı.



"Bu süreç bile arkadaşlarımızın çalışma motivasyonunu ve psikolojisini bozmuş durumda"


Santral satılırsa ve maden sahası özelleştirilirse iş güvencelerinin ortadan kalkacağını, maaşlarının düşeceğini, sendikal haklarının ellerinden alınmaya çalışılacağını ifade eden Akçul, "Daha önce özelleştirilen yerlerdeki işten çıkarmaları, düşük ücretleri, taşeronlaştırmayı, kötü çalışma imkanlarını ve iş kazalarını hep birlikte gördük. Şu an yaşanan bu süreç bile arkadaşlarımızın çalışma motivasyonunu ve psikolojini bozmuş durumda. Yarın bir gün iş kazası olsa, çoklu ölümler olsa Allah korusun bunun altından kalkabilecek misiniz? Bunun sorumluluğunu da üstleniyor musunuz? Bugüne kadar ölümlü kazaların çoğu özelleştirilen yerlerde oldu. Yoksa bunu da geçiştirir, birilerinin üzerine atarız diyerek mi bu sorumluluğun altına giriyorsunuz. Bugüne kadar ağır çalışma imkanları ve güvenlik önlemlerinin hiçe sayılması sonucunda kaç canımızı toprağa verdik. Şimdi bizden, aynı akıbete razı olmamızı mı bekliyorsunuz? O gün ‘kamu yatırımı’ diye elimizden alınan topraklar, şimdi özel şirketlere satılıyor. Bizim emeğimizle, bizim fedakarlığımızla kurulan bu santral ve maden sahaları, şimdi özelleştirme adı altında birilerine verilmek isteniyor" açıklamasında bulundu.



Maden-İş Genel Başkanı Akçul: "Gördük ki işçinin sesini duymamışlar, bizi hiç anlamamışlar"

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Yozgat Kesmek için aldığı koyunlara şimdi antrenörlük yapıyor Yozgat’ın Sorgun ilçesine bağlı Araplı kasabasında yaşayan Erol Önal, kesmek amacıyla aldığı iki koyunla kurduğu bağ sayesinde kasabanın ilgi odağı oldu. Kendisine alışan koyunları kesmekten vazgeçen Önal, şimdi her sabah onlarla birlikte kilometrelerce yol yürüyerek spor yapıyor. İstanbul’daki çalışma hayatının ardından 45 yaşında emekli olan ve memleketi Araplı kasabasına yerleşen Erol Önal, vakit geçirmek amacıyla iki adet koyun satın aldı. İlk etapta kesmek ve beslemek için alınan koyunlar, kısa sürede sahiplerine bağlılık gösterdi. Koyunların kendisini bir gölge gibi takip ettiğini gören Önal, bu duruma kayıtsız kalamayarak onları kesmekten vazgeçti. Erol Önal ve koyunları arasındaki bu bağ, her sabah sıra dışı bir görüntüye sahne oluyor. Önal sabahın erken saatlerinde yürüyüşe çıktığında, iki koyunu da bir an olsun yanından ayrılmıyor. Kasaba yollarında Erol Önal önde, koyunlar arkada yapılan bu yürüyüşler hem hayvanların hem de sahibinin günlük spor aktivitesi haline geldi. Koyunların sadakati karşısında oldukça şaşıran Erol Önal, "Emekli olduktan sonra köyüme döndüm. İki tane koyun aldım kesmek için. Spora çok meraklıyım. En büyük hobim spor yapmak. Günlük burada yarım saat spor yapıyorum. Bu hayvanlar da benimle yarım saat koşuyorlar. Günümüzü böyle geçiriyoruz. Doğaya çıkıp mantar topluyorum, bana eşlik ediyorlar. Beni adım adım takip ediyorlar. Bana alıştılar, ben de kesmekten vazgeçtim. Onlara antrenörlük yapıyorum. 3 aydır böyle devam ediyoruz" dedi.
İzmir Aort damarı yırtılan Libyalı hasta, İzmir’de kapalı yöntemle tedavi edildi Libya’nın Mısrata şehrinde yaşayan, emekli ve 5 çocuk babası Alhussein Ahmed Mohamed Abdulkafi, hayati risk taşıyan aort damarı yırtılması nedeniyle yatırıldığı Acıbadem Kent Hastanesi’nde kapalı yöntemle gerçekleştirilen "stentli yapay damar" uygulamasıyla şifa buldu. Doç. Dr. Cüneyt Narin, hastada hayatı tehdit eden Tip III aort diseksiyonu (yırtılması) olduğunu belirterek, "Yırtığın ilerleyerek beyin damarlarını etkileme riski vardı. Girişimsel yöntemle yırtığı kontrol altına aldık ve hastanın şikâyetlerinde belirgin düzelme sağladık. Sağlıkla ülkesine uğurladık" dedi. Uzun süredir yüksek tansiyon hastası olan ve daha önce kalp damarlarındaki darlıklar nedeniyle stent takılan Libyalı hastada, ani gelişen karın, sırt ve bel ağrıları üzerine yapılan tetkiklerde hayati risk taşıyan Tip 3 aort diseksiyonu tespit edildi. Yapılan tetkiklerde, aort damarının sol kol damarının çıktığı bölgeden başlayarak sol bacak damarına kadar uzanan ciddi bir yırtık olduğu belirlendi. "Tip III aort diseksiyonu" olarak adlandırılan bu hayati tablo, böbrek damarlarına giden kan akımını da azaltarak böbrek yetmezliğine yol açtı. Hasta bu süreçte diyalize alınmak zorunda kaldı. Tedavi amacıyla bir dönem Tunus’ta da izlenen hasta, daha sonra Türkiye’ye getirilerek farklı merkezlerde takip edildi. Şikâyetlerinin medikal tedaviyle gerilememesi üzerine 21 Ekim 2025 tarihinde Acıbadem Kent Hastanesi’ne sevk edilen Abdulkafi, Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Cüneyt Narin ve Girişimsel Radyoloji Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Parıldar tarafından multidisipliner olarak değerlendirildi. Stentli yapay damar uygulandı Hastaya, yırtılan damarın stabilize edilmesi ve yırtığın beyin damarları gibi hayati bölgelere ilerlemesinin önlenmesi amacıyla kapalı (anjiyografik) yöntemle operasyon planladıklarını belirten Doç. Dr. Narin, şu bilgileri verdi: "Hastamızda hayatı tehdit eden Tip III aort diseksiyonu mevcuttu. Çok şanslıymış. Yırtığın ilerleyerek beyin damarlarını etkileme riski vardı. Geçtiğimiz 23 Ekim’de Prof. Dr. Parıldar ile birlikte girişimsel yöntemle hem yırtığın başladığı bölgeye hem de yırtık nedeniyle kapanan sol böbrek atar damarına stentli yapay damar yerleştirdik. Uygulanan tedaviyle, aort damarındaki anormal kan akışı engellenerek kanın olması gereken damar boşluğundan akması sağlandı. Operasyon öncesinde sırt üstü yatmakta zorlanan, şiddetli karın ve bel ağrıları nedeniyle sürekli eğilmek zorunda kalan hastanın, işlem sonrası ağrıları geçerken, rahatça yürüyebilir ve günlük aktivitelerini sorunsuz şekilde yapabilir hale geldi. Tedavi sürecinde diyetisyen eşliğinde beslenmesi düzenlenen hastamız, haftada üç gün diyaliz programına alındı ve kalp ritim bozukluğu nedeniyle pıhtı önleyici tedavisi planlandı. Genel durumunun düzelmesi üzerine taburcu ettik ve ülkesine uğurladık." 2022 yılında sağlığının bozulduğunu, kalp damarlarından birine stent takıldığını, kalp kasında zayıflık, kol ve bacaklarında ödem olduğunu belirten Abdulkafi ise ülkesine yeniden doğmuş olarak döneceğini belirterek, "Ne oturabiliyor, ne yürüyebiliyordum. Sadece sağ tarafıma sabit yatıyordum. Aorttaki yırtık yaşamımı tehdit ediyordu. Yani her an ölümle burun burunaydım. Öldürmeyen Allah öldürmüyor, çok şanslıymışım. Libya’da bu tedaviler yapılmıyor, keza Tunus’ta da öyle. Ben de tedavi olmak için İzmir’e geldim. Çok çektim ama Acıbadem Kent Hastanesi’nde gördüğüm başarılı tedaviyle şikayetlerimden kurtuldum. Emeği geçen tüm doktorlarıma çok teşekkür ediyorum" ifadelerini kullandı.