POLİTİKA - 20 Ağustos 2025 Çarşamba 16:40

Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, ‘Cumartesi Anneleri’ ve ‘Barış Anneleri’ni dinledi

A
A
A
Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, ‘Cumartesi Anneleri’ ve ‘Barış Anneleri’ni dinledi

TBMM Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu; ‘Cumartesi Anneleri’, ‘Barış Anneleri’ ve İnsan Hakları Derneği temsilcilerini dinledi.


TBMM Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, beşinci toplantısını yaptı. Komisyonun dinlediği Cumartesi Annelerinden İkbal Eren Yarıcı, ağabeyinin 1980 yılında gözaltına alındığını ve ortadan kaybolduğunu söyleyerek, ailesinin defalarca dilekçe verdiğini ifade etti. Yarıcı, "Hayretin Eren eğer bir suç işlediyse görevleri aldıktan sonra adalete teslim etmekti ve yargılanmasını sağlamaktı. Böyle olsaydı yasalar çerçevesinde yargılanır, eğer ceza gerektiriyorsa cezasını çeker, yoksa aramıza dönerdi. Hayretin Eren ve tüm kayıplar faili meçhul değildirler. Ağabeyim 20 Kasım 1980’de gözaltına alındığında Şükrü Balçı dmniyet müdürüydü. Mehmet Ağar, Terörle Mücadele Şube müdür yardımcısıydı. Tayyar Sever, Fikret Işık Aralar görevliydi. Dolayısıyla Hayretin Eren’in kaybedilmesinin sorumluları bellidir. Hayretin Eren’in faili olarak yargılanmalarını ve ağabeyimin akıbetini açıklamalarını istiyorum. Aynı dönemde Nurettin Yedigöz, Süleyman Cihan ve Mustafa Asım Hayrullahoğlu da kaybedildi" dedi.



"Tanıklar da zaten ağabeyimi gözaltında gördüklerini söylüyordu"


Cumartesi Annelerinden Maside Ocak Kışlakçı da, ağabeyinin 21 Mart 1995 tarihinde gözaltına alındığını söyleyerek, "Emniyet, savcılık, valilik, Meclis, İçişleri Bakanlığı başta olmak üzere tüm bakanlıklara, ilgili tüm mercilere başvuru yaptık. Emniyet, valilik ağabeyimin aranan bir şahıs olmadığını söyledi. Kısacası ağabeyimin varlığı ağız birliği edilerek inkar edildi. 58 gün sonra Adli Tıp Kurumu’nda ağabeyimin işkence izleri apaçık görülen cansız bedenine ait fotoğraflara ulaştık. Hasan ağabeyimin işkenceden geçirilmiş cansız bedeni, gözaltına alındıktan 5 gün sonra 26 Mart 1995’te Beykoz Buzhane köyü yakınlarında ormanlık alanda bulunmuş köylüler tarafından. Köylüler jandarmaya haber vermişler ve jandarma olay yeri tutanağına göre bulunduğunda ağabeyimin ayakkabılarının bağcıkları, kimliği, kemeri, saati üzerinde yokmuş. Ellerinde parmak izi alınırken kullanılan mürekkep kalıntıları varmış. Olay yeri tutanağı, gözaltına alınan herkese uygulanan rutin uygulamalardan ağabeyimin de geçirildiğinin kanıtıydı. Ve tanıklar da zaten ağabeyimi gözaltında gördüklerini söylüyordu" şeklinde konuştu.


Kışlakçı, Kasım 2023 sonrasında Galatasaray Meydanı’nda 10 kişilik sayı sınırlamasıyla demir bariyerlerin önünde bir araya geldiklerini belirterek, "10 kişi sınırlaması demek sadece 10 kişinin, 10 kayıp yakınının kendi kaybını araması ve diğer insanların kendi hakları olan sevdiğine ulaşmanın yollarını ya da onunla ilgili açıklama yapmasının yollarını kapatmak. Kayıp yakınları olarak her hafta katılacak 10 kişiyi kararlaştırmak ve birilerini dışarıda bırakmak gibi ağır bir manevi yükle karşı karşıya kaldık" diye konuştu. Kışlakçı, sözlerini ağlayarak sürdürdü.



"Bütün hayatımız elimizden alındı"


Besna Tosun ise, babası Fehmi Tosun’un 19 Ekim 1995 tarihinde 34 UD 597 plakalı araçla gözaltına alındığını ve babasından haber alamadıklarını kaydetti. Konuşurken gözyaşlarına hakim olamayan Tosun, babasının oturdukları evin bahçesinden götürüldüğünü belirterek, "Aracın yanına yaklaştığımda önce bahçeye baktım ve babamı görmeye çalıştım ama ışık olmadığı için bahçedekileri ve babamı göremedim. Dönüp aracın yanında duran kişiye baktım, babamın arkadaşı zannettim. Birbirimize baktık, ben onu babamın arkadaşı zannettim gülümsedim, o da bana gülümsedi. Ve ben 30 yıldır hayatımızı cehenneme çeviren bu gülüşle yaşıyorum. Aracın önünde duran kişi aracın bahçe tarafındaki kapılarını açık tutmuş, arka bagajını açık tutmuş ve oyalanıyordu. Birbirimize gülümsedikten sonra koşarak eve çıktığımda annem misafirlerimizin geldiğini, babamın yanında üç tane arkadaşı olduğunu ve birlikte bahçeye indiklerini söyledi. Annem balkona koştu, aşağıya baktı ve aşağıya baktığı sırada iki kişinin babamın koluna girerek zorla beyaz bir Toros’a bindirmeye çalıştığını görmüş. Babam direnirken kafasını kaldırıp balkonumuza bakmış ve annemin balkondan baktığını gördüğü anda ’İmdat beni götürüp öldürecekler’ diye bağırdı. Aynı anda annemin ve babamın çığlıklarını duyduk. Annemin ’Koşun babanızı götürüyorlar’ dedi ve biz beş kardeşiz, en büyüğümüz 14 yaşında, ben 11 yaşındaydım, en küçüğümüz 5 yaşındaydı. Hepimiz çığlık çığlığa aşağıya koştuk. Aşağıya indiğimizde bir kişi direksiyona geçmiş, iki kişi de babamı zorla araca bindirmeye çalışıyordu ve babamı araca bindirmeye çalışanların elinde silah ve telsiz vardı. İlk aşağıya inen kişi 14 yaşındaki ağabeyimdi. Biz araca dokunamadık, çığlık çığlığa sadece bağırıyorduk" ifadelerini kullandı.


Tosun, Diyarbakır Lice’de köylerinin basıldığını söyleyerek, "1993 yılında Diyarbakır’ın Lice’ye bağlı köyümüz basıldı. Evimiz yakıldı ve göçe zorlandık. Bütün hayatımız elimizden alındı. Köyümüz yakılırken köyün imamı olan dedem, annemin babası, evinin yakılmasına itiraz edip evine girip namaz kıldığı sırada seccadesi üzerinde kurşuna dizildi. Ben 9 yaşında büyük çocuk olarak dedemin katledilmesine tanık oldum. Saatlerce seccadenin üzerinde kanlar içinde can çekişti ve kimsenin ona yardım etmesine izin verilmedi. Köyümüzden sürüldük, evsiz kaldık. Yeni bir yaşam kurabilmenin umuduyla İstanbul’a sığındık. Bir yıl sonra evinde katledilen dedemden sonra bu kez babamı evimizin önünde gözaltında kaybettim" diye konuştu.



"Demokratik devletin mekanizmaları güçlendirilmelidir"


Bazı taleplerini de sıralayan Tosun şöyle konuştu:


"Hakikat açığa çıkartılmalı, gözaltında kaybedilen yüzlerce insanın akıbeti açıklanmalıdır. Devletin resmi kurumları, geçmişin karanlık sayfalarıyla yüzleşmekle yükümlüdür. Gözaltında kaybetmeler başta olmak üzere insanlığa karşı suçlar zaman aşımına uğratılamaz. Failler yargının önüne çıkarılmalı. Bu yalnızca mağdurların adalet talebini karşılamakla kalmaz, aynı zamanda toplumsal güveni yeniden tesis eder. Geride kalanlar için adil onarım. Yaşanan kayıplar ve travmalar için onarıcı politikalar hayata geçirilmelidir. Kamusal özür, anma alanları, hatırlama mekanları bu sürecin diğer parçası olmalıdır. Galatasaray Meydanı gibi. Kurumsal reform, hak ihlallerine zemin hazırlayan ve suistimallere göz yuman güvenlik, yargı ve idari yapılar yeniden yapılandırılmalıdır. Demokratik devletin mekanizmaları güçlendirilmelidir."


Barış Annelerinden Rebia Kıran ise, Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılarak Meclise gelmesini talep etti.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Denizli Girişimci Kadınlar ve El Emeği Festivali dolu dolu geçti Merkezefendi Belediyesi tarafından düzenlenen ve üç gün süren Girişimci Kadınlar ve El Emeği Festivali, Denizlililerin yoğun ilgisiyle birlikte sona erdi. Merkezefendi Belediye Başkanı Şeniz Doğan, "Gerçekleştirmekten büyük mutluluk ve heyecan duyduğumuz Girişimci Kadınlar ve El Emeği Festivali’miz üç gün boyunca üretimin, emeğin ve dayanışmanın en güzel örneklerine ev sahipliği yaptı" dedi. Merkezefendi Belediyesi, girişimci kadınlara destek olmak amacıyla başlattığı ve sonrasında geleneksel hale getirdiği Girişimci Kadınlar ve El Emeği Festivali, Merkezefendi Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Denizlililerin sahiplendiği ve yoğun katılım gösterdiği üç günlük festivalde, sevilen sanatçı Cem Belevi, darbuka gösterisiyle Ceren Özdemir, şarkıcı Güvenç Yıldırım, Suna Dumankaya, Psikolojik Danışman ve Aile Danışmanı Kevser İrdem, Uzman Doktor Betül Yılmaz ve Ritmin Melekleri sevenleri ve dinleyicileri ile buluştu. Festivalde kadın girişimcilerin el emeği ürünlerinin satışa sunulduğu stantlar üç gün boyunca saat 22.00’ye kadar açık kaldı. Denizlililer el emeği, göz nuru ürünlere büyük ilgi göstererek alışveriş yaptı. Hem kadın girişimciler hem de vatandaşlar festivalden duydukları memnuniyeti dile getirdi. Festivale, Cumhuriyet Halk Partisi Denizli İl Başkanı Ali Osman Horzum, Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Bülent Nuri Çavuşoğlu, Bozkurt Belediye Başkanı Birsen Çelik, Tavas Belediye Başkanı Kadir Tatık, Denizli Büyükşehir Belediye Meclisi Başkan Vekili Ali Marım, Cumhuriyet Halk Partisi Merkezefendi İlçe Başkanı Müjdat İlhan, Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Bülent Nuri Çavuşoğlu’nun eşi Nilgün Çavuşoğlu, Merkezefendi Belediyesi Girişimci Kadınlar Mentörlüğü’nü üstlenen Sevda Karaali, Merkezefendi Belediye Başkan Yardımcıları, muhtarlar, meclis üyeleri ve çok sayıda vatandaş katıldı. "Kadınlarımız burada çok güzel dostluklar oluşturuyor" Merkezefendi’de kadınların ayrıcalığının olmasını belirten Merkezefendi Belediye Başkanı Şeniz Doğan, "2019’da başlayan bu süreçte, artık kadınlarımızın biraz daha sesinin çıkması gerekiyor, biraz daha kendine güvenmeleri gerekiyor, biraz daha özgürlüklerini eline alması gerekiyor dedik. Birçok kadının desteğiyle bugüne geldik. Ürünlere baktığımda birbirinden güzel, el emeği olan hayal dünyasını gerçekleştiren, hayalleri için adım atan birçok kadını görüyorum. Geçmişte de bu festivale katılıp da kendini ihracata adayan ya da dükkân açan birçok kadın ile yol arkadaşlığı yaptık. Hem el emeği üreten kadınlarımızın ürünlerini göreceğiz. Hem onları ziyaret edeceğiz. Kadınlarımız burada çok güzel dostluklar oluşturuyor. Üç gün boyunca hem eğleneceğiz hem güleceğiz hem de girişimci kadınlara destek olacağız. Merkezefendi’de sizlerle birlikte değişimi, dönüşümü gerçekleştiriyoruz. Bizim için buranın en önemli kısmı yıllardır emek veren kadınların ürünlerini göstermek ve onların satışında yardımcı olmak" dedi. "Kadınların emeğine sağlık" Kadının olduğu her yerin mutlu ve huzurlu olduğunu belirten Tavas Belediye Başkanı Kadir Tatık, "Bütün kadınlara saygılarımı sunuyorum. Umarım güzel bir festival olur. Her şey düşünülmüş her şey güzel bir şekilde ayarlanmış. El emeği üretip festivale gelen kadınlarımızın ellerine sağlık. Başta Merkezefendi Belediye Başkanı Şeniz Doğan olmak üzere bütün hanımefendilere saygılarımı sunuyorum" diye konuştu.
Antalya Başkan Ali Çandır: "Tarım girdi maliyetleri ortalamanın altında arttı" Antalya Ticaret Borsası ve Antalya Tarım Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı Ali Çandır, TÜİK’in açıkladığı Ekim ayı Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi verilerine göre tarımsal girdi maliyetlerindeki artışın hem aylık hem de yıllık bazda uzun dönem ortalamalarının altında gerçekleştiğini, Ekim ayında üretici lehine bir tablo oluştuğunu söyledi. Antalya Ticaret Borsası (ATB) ve Antalya Tarım Konseyi (ATAK) Yönetim Kurulu Başkanı Ali Çandır, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı Ekim ayı Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi’ni (Tarım-GFE) değerlendirdi. Tarım-GFE’nin Ekim ayında aylık yüzde 2,04 ilan edildiğini belirten Çandır, "Bu rakam, endeksin ölçülmeye başlandığı 2015 yılından itibaren Ekim ayları ortalamasının (2,31) yüzde 15 altında ilan edilmiştir. Böylece son 5 aydır sürekli artış gösteren aylık girdi fiyatları, Ekim ayında ortalama altı yükseliş göstermiştir" dedi. Tarım-GFE’nin Ekim ayında yıllık yüzde 33,66 arttığını kaydeden Çandır, "Bu yıllık rakam, son 10 yılın Ekim ayları ortalamasının (34,22) altında kalmıştır. Son 7 ayda ise Ağustos ayı hariç yükseliş gösteren yıllık enflasyon Ekim ayında ortalama altı artmıştır. TÜİK tarafından Ekim ayı için açıklanan tarımsal girdi fiyatları maliyetleri enflasyonu, 10 yıllık Ekim ayı ortalamalarına göre aylıkta ve yıllıkta ortalamanın altında artış göstermiştir" değerlendirmesinde bulundu. Ekim’de en yüksek artış veteriner hizmetlerinde Ekim ayı Tarım-GFE’nin alt kalemlerine bakıldığında, tarımda kullanılan mal ve hizmetlerin fiyatlarında aylık yüzde 2,12, yıllık yüzde 34,79 artış olduğunu belirten Çandır, "Ekim ayları itibariyle bu rakamlar, aylıkta ve yıllıkta 2022 yılından sonraki en yüksek rakamlar olmuştur" dedi. Çandır, Ekim ayı Tarım-GFE’nin aylıkta tohumda yüzde 4,71, enerjide yüzde 0,09, gübrede yüzde -0,60, ilaçta yüzde 2,26, veteriner hizmetlerinde yüzde 5,61, yemde yüzde 3,19 ve diğer kalemlerde ise yüzde 0,51 değişim gösterdiğini kaydederken, yıllık ise tohumda yüzde 36,86, enerjide yüzde 22,30, gübrede yüzde 47,39, ilaçta yüzde 18,91, veteriner hizmetlerinde yüzde 64,33, yemde yüzde 35,53 ve diğer kalemlerde ise yüzde 38.69 artış olduğunu belirtti. Çandır, "Tarımsal yatırıma katkı sağlayan mal ve hizmetlerin fiyatlarında ise aylık yüzde 1,57 ve yıllık yüzde 27,19’luk artış ilan edilmiştir" dedi. Üretici lehine seyrediyor TÜİK tarafından Ekim ayı tarımsal üretici fiyat endeksi Tarım-ÜFE’nin, aylık yüzde 4 arttığını, bu rakamın 10 yıllık Ekim ortalamasının (2,56) üzerinde olduğuna dikkat çeken Çandır, yıllıkta ise yüzde 45,40 ile 10 yıllık ortalamanın (25,29) üzerinde ilan edildiğini kaydetti. Çandır, "Tarımsal faaliyetlerde bulunanlar açısından son bir yıllık eğilim, genel olarak üretici aleyhine seyretmiştir. Ancak Mayıs, Haziran ve Eylül aylarında olduğu gibi Ekim ayında da üretici lehine gerçekleşmeler ilan edilmiştir. Bu 4 ay dışında yıllık gerçekleşmeler üretici aleyhinde olmaya devam etmiştir" dedi. Yurtiçi ve yurtdışı üretici enflasyonlarının tarım sektörünü dolaylı olarak etkilediğini belirten Çandır, yurtdışı üretici enflasyonu YD-ÜFE’nin Ekim’de aylık yüzde 0,90 ve yıllık yüzde 28,75 arttığını kaydetti. Yurtiçi üretici enflasyonu Yİ-ÜFE’nin aylık yüzde 1,63 ve yıllık yüzde 27 arttığını kaydeden Çandır, "Üretici düzeyindeki gıda kalemi ise aylık yüzde 2,87 ve yıllık yüzde 35,73 artmıştı. Bu durum, Ekim ayında da tarıma dayalı imalat sanayiindeki enflasyonun, tarımdan daha yüksek seyrettiğini göstermektedir" dedi. Manşet enflasyon yüksek Ekim ayında üretici kesimdeki bu enflasyonlara karşılık tüketici enflasyonu TÜFE’nin aylık yüzde 2,55 ve yıllık yüzde 32,87 arttığına dikkat çeken Ali Çandır, "Son 20 yıllık Ekim ayı ortalamalarının aylıkta yüzde 2,24 ve yıllıkta yüzde 18,53 olduğu hatırlanırsa manşet enflasyonun hala ne kadar yüksek seyrettiği daha iyi anlaşılır" dedi. Makas daraldı Tüketici gıda enflasyonunun Ekim ayında aylık yüzde 3,41, yıllık yüzde 34,87 arttığını belirten Başkan Ali Çandır, "İşlenmemiş gıda enflasyonu ise Ekim’de aylık yüzde 4,52 ve yıllık yüzde 34,66 düzeyinde ilan edilmişti. Yaş meyve sebze enflasyonu ise aylık yüzde 5,49, yıllık yüzde 35,84 artmıştır. Tüketici taraftaki bu rakamlar, üreticilerin maruz kaldığı yıllık enflasyon civarında bir tüketici enflasyonu olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla aradaki makas daralmaya başlamıştır. Yani yıllık olarak yüzde 33,66 düzeyindeki tarımsal girdi maliyet artışına karşılık yüzde 45,40’lık tarım üretici fiyat artışı ve yüzde 32,87’lik tüketici fiyat artışı söz konusu olmuştur. Ekim ayında tarımsal üreticiler, aylıkta ve yıllıkta lehte rakamlarla karşılamışlardır" dedi.