GÜNDEM - 30 Nisan 2025 Çarşamba 12:50

MSB kaynakları: "’Türkiye, Pakistan’a 6 uçak dolusu silah gönderdi’ iddiası doğru değil"

A
A
A

Milli Savunma Bakanlığı, "’Türkiye, Pakistan’a 6 uçak dolusu silah gönderdi’ iddiası doğru değil. Türkiye Cumhuriyeti, Güney Asya’da istikrarsızlık oluşturan her türlü tahrik ve provokatif eylemin karşısında olmaya devam edecek, barış ve güvenliğin tesisi için uluslararası platformlarda kararlılıkla çaba gösterecektir" açıklamasında bulundu.

Milli Savunma Bakanlığı’nca haftalık bilgilendirme toplantısı gerçekleştirildi. Milli Savunma Bakanlığı Harita Genel Müdürlüğündeki toplantıda konuşan Milli Savunma Bakanlığı Basın Halkla İlişkiler Müşaviri ve Bakanlık Sözcüsü Tuğamiral Zeki Aktürk, gündeme dair son gelişmeleri aktardı. Tuğamiral Aktürk, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ikili ilişkiler ve uluslararası görevler çerçevesinde başta Kıbrıs, Azerbaycan, Libya, Kosova, Bosna Hersek ve Katar olmak üzere kardeş, dost ve müttefik ülkelere destek vermeyi sürdürdüğüne dikkati çekti.

Yunanistan ile bir sonraki toplantı Türkiye’de yapılacak

Yunanistan ile son dönemde oluşan olumlu atmosferin korunması ve daha da ileriye taşınması adına karşılıklı iyi niyet ve diyalog çabalarının devam ettiğini dile getiren Tuğamiral Aktürk, "Türkiye ile Yunanistan heyetleri arasında Güven Artırıcı Önlemler Toplantılarının yeni turu 28 Nisan’da Selanik’te gerçekleştirilmiştir. Olumlu bir havada geçen toplantıda 2025 yılı boyunca daha önce mutabık kalınan Güven Artırıcı Önlemler ile 2026 yılı uygulama planında yer alacak faaliyetler ele alınmış, bir sonraki toplantının Türkiye’de icra edilmesi konusunda karara varılmıştır" şeklinde konuştu.

MSB kaynakları:

Tuğamiral Aktürk şöyle devam etti:

"Ayrıca 2025 yılı uygulama planı çerçevesinde 28-29 Nisan’da Kara Kuvvetleri Komutanlığımızdan bir heyet, Yunanistan Kara Kuvvetleri Komutanlığını ziyaret etti. Yine 6-7 Mayıs’ta 9’uncu Hudut Tugay Komutanımızın Yunanistan 3’üncü Mekanize Piyade Tugay Komutanı’nı, 6-9 Mayıs tarihleri arasında ise Yunanistan Milli Savunma Kolejinden bir heyetin Milli Savunma Üniversitemizi ziyaret etmesi planlanmıştır. Diğer yandan ’Türkiye-ABD Yüksek Düzeyli Savunma Grubu Toplantısı’ Bakanlığımızdan Savunma ve Güvenlik Genel Müdürümüz ile ABD Savunma Bakanlığından Uluslararası Güvenlik İşlerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Vekili başkanlığındaki heyetlerin katılımıyla 28 Nisan’da Ankara’da gerçekleştirilmiştir. Söz konusu toplantıda savunma ve savunma sanayii iş birliği imkânlarının geliştirilmesi ile bölgesel ve uluslararası güvenlik konularında görüş alışverişinde bulunulmuş, stratejik ortaklığın daha da güçlendirilmesine ilişkin kararlılık vurgulanmıştır. Taraflar bir sonraki toplantının önümüzdeki yıl ABD ev sahipliğinde yapılması konusunda mutabık kalmıştır."

İsrail’in 7 Ekim 2023’ten bu yana Filistin halkına yönelik toplu katliamlara ve Filistinlileri yerlerinden etmeye devam ettiğini hatırlatan Tuğamiral Aktürk, "Bölgede istikrar ve güvenliğin en büyük tehdidi haline gelen İsrail’e karşı barış çabalarının hızlandırılması, ateşkese geri dönülmesi ve insani yardımların bir an evvel ulaştırılması gerektiğini bir kez daha vurguluyoruz" şeklinde konuştu.

Bakan Güler TEKNOFEST’e katılacak

Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in programına ilişkin bilgi veren Tuğamiral Aktürk, "Sayın Bakanımız; 2-3 Mayıs’ta Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde düzenlenen TEKNOFEST’e katılacaktır. 28 Nisan’da Kore Cumhuriyeti’ne resmi bir ziyaret gerçekleştiren Sayın Genelkurmay Başkanımız, Busan Türk Şehitliği’ni ziyaret etmiş, Türkiye’den götürülen vatan toprağını şehitliğe bırakmıştır. Sayın Deniz Kuvvetleri Komutanımız, 28 Nisan’da resmi davetlisi olarak ülkemize gelen Avustralya Deniz Kuvvetleri Komutanı’nı ağırlamıştır" dedi.

MSB kaynakları:

"3 PKK’lı terörist teslim oldu"

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin terörle mücadelede taviz vermediğine vurgu yapan Tuğamiral Aktürk, "Geçtiğimiz hafta içerisinde Irak’ın kuzeyindeki barınma alanlarından kaçan 1, mağarada tespit edilen ve teslim ol çağrısına uyan 2 olmak üzere toplam 3 PKK’lı terörist teslim olmuş, hudutlarımızda 1’i terör örgütü mensubu olmak üzere 104 şahıs yakalanmış, bin 893 şahıs engellenmiştir. Böylelikle 1 Ocak’tan bugüne kadar sınırlarımızdan yasa dışı yollarla geçmeye çalışırken yakalananların sayısı bin 666’ya, engellenen kişi sayısı da 27 bin 507’ye ulaşmıştır" ifadelerini kullandı. Tuğamiral Aktürk, Suriye harekat alanlarında ocaktan bu yana sürdürülen ‘tünel imha’ faaliyetleri kapsamında bugüne kadar Tel Rıfat bölgesinde yaklaşık 85, Menbiç bölgesinde ise 95 kilometre uzunluğundaki tünellerin imha edildiğini bildirdi. Yerli ve milli savunma sanayiinin katkısıyla Türk Silahlı Kuvvetleri’nin güvenlik kapasitesinin her geçen gün arttığını da dile getiren Tuğamiral Aktürk, "Kara Kuvvetleri Komutanlığımızca muhtelif miktarda MİKON İHA Sistemi, modüler gündüz görüş kamerası ile 5,56 mm hafif makineli tüfek, muayene ve kabul faaliyetleri tamamlanarak envantere alınmıştır. 4 Mayıs tarihleri arasında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Ercan Havalimanı’nda düzenlenen TEKNOFEST KKTC’ye Milli Savunma Bakanlığı standı, SOLOTÜRK ve Türk Yıldızları dâhil çeşitli hava araçları ve askeri bandonun yanı sıra Bakanlığımıza bağlı Makine Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi ve ASFAT ile katılım sağlanmaktadır. Bakanlığımızın stantları ile hava unsurlarımızın statik/dinamik gösterileri ve Armoni Mızıkası Komutanlığımızın konserine gençlerimiz başta olmak üzere tüm halkımızı bekliyoruz" şeklinde konuştu.

"Suriye’nin varlıkları ve kaynakları Suriyelilere aittir"

Öte yandan bakanlık kaynakları, Suriye’deki son duruma ilişkin sorular üzerine şunları söyledi:

"Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliği, Türkiye için temel bir önceliktir. Bu kapsamda özerklik talepleri ve bu yöndeki açıklamalar, Suriye’nin egemenliğine ve bölgesel istikrara zarar verme potansiyeli taşımaktadır. Suriye’nin toprak bütünlüğünün parçalanmasına ve hangi kisveyle olursa olsun üniter yapısının bozulmasına rıza gösteremeyiz. Net bir biçimde vurgulamak gerekir ki özerk bölge ve/veya adem-i merkeziyetçi söylem veya faaliyetlere Suriye yeni yönetiminin karşı olduğu gibi biz de karşıyız. Tişrin Barajı’nın kontrolüne ilişkin olarak Suriye’nin varlıkları ve kaynakları Suriyelilere aittir. Barajın devredilmesine ilişkin hususlar Suriye Geçici Hükümeti Savunma Bakanlığı ve bölgesel aktörler ile koordine edilmekte ve gerekli görüşmeler yapılmaktadır. Bu kapsamda süreç yakından takip edilmektedir."

Türkiye’nin Pakistan’a silah yardımı yaptığı iddiası

Milli Savunma Bakanlığı kaynakları, Türkiye’nin Pakistan’a silah yardımı yaptığına dair haberlerle ilgili sorular üzerine şunları söyledi:

"Bazı basın yayın organlarında yer alan ’Türkiye, Pakistan’a 6 uçak dolusu silah gönderdi’ iddiası doğru değildir. Türkiye’den hareket eden bir adet nakliye uçağı, yakıt ikmali sebebiyle Pakistan’a iniş yapmıştır. Ardından belirlenen rotasında hareketine devam etmiştir. Yetkili kişi ve kurumların açıklamaları dışında yapılan spekülatif haberlere itibar edilmemelidir. Türkiye Cumhuriyeti Milli Savunma Bakanlığı olarak Güney Asya’da istikrarı tehdit eden ve bölgesel güvenliği ciddi biçimde zedeleyen Pakistan-Hindistan gerilimini büyük bir endişeyle takip etmekteyiz. İki ülke arasında artan sözlü ve askeri tansiyonun yalnızca bölge halklarını değil, tüm uluslararası toplumu tehdit eden sonuçlar doğurabileceği açıktır. Bu nedenle Hindistan’ın sorumluluk sahibi davranarak gerilimi tırmandırıcı adımlardan kaçınması, uluslararası hukuk ve diplomasi çerçevesinde hareket etmesi zaruridir. Türkiye, kardeş Pakistan’ın haklı güvenlik kaygılarını anlayışla karşılamakta; tarafların barışçıl çözüm yollarına yönelmesini ve uluslararası toplumun bu süreçte yapıcı bir rol üstlenmesini beklemektedir. Türkiye Cumhuriyeti, Güney Asya’da istikrarsızlık oluşturan her türlü tahrik ve provokatif eylemin karşısında olmaya devam edecek, barış ve güvenliğin tesisi için uluslararası platformlarda kararlılıkla çaba gösterecektir."

GKRY’nin KKTC’ye yönelik faaliyetleri

Bakanlık kaynakları, son dönemde GKRY’nin KKTC’ye yönelik faaliyetleri ile ilgili sorulara ise şöyle cevap verdi:

"Akdeniz ve Ege Denizi’ni istikrar ve refah bölgesi olarak görmek istediğimizi ancak barışçıl bir çözüm için çaba gösterirken milli hak ve menfaatlerimizden de asla taviz vermeyeceğimizi bir kez daha vurguluyoruz. Nitekim son dönemde Kıbrıs Türkü kardeşlerimize yönelik bilinçli ve kasıtlı olarak nefret eylem ve söylemlerinin arttığı, Türk düşmanlığının körüklendiği, EOKA’cı terör zihniyetinin yeniden canlandırılmaya çalışıldığı görülmektedir. Uluslararası hukuku ve insani değerleri hiçe sayan bu yaklaşım, Kıbrıs Türk halkının meşru haklarını ve güvenliğini hedef almaktadır. Daha önce de benzerleri yaşanan bu tarz durumlar Kıbrıs’taki iki devletli çözüm vizyonunun ne kadar haklı ve gerçekçi olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır. Türkiye, garantör devlet olarak uluslararası anlaşmalar ve uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru haklar çerçevesinde Kıbrıs’ta barış, huzur ve güvenliğin teminatı olmaya devam edecek; garantörlüğün kendisine vermiş olduğu yetkileri daha önce olduğu gibi kullanmaktan asla çekinmeyecektir."

Türkiye-ABD Yüksek Düzeyli Savunma Grubu Toplantısı

Bakanlık kaynakları, Türkiye-ABD Yüksek Düzeyli Savunma Grubu Toplantısı’na ilişkin de, "Türkiye Cumhuriyeti-Amerika Birleşik Devletleri Yüksek Düzeyli Savunma Grubu Toplantısı, Türkiye Cumhuriyeti Milli Savunma Bakanlığı Savunma Güvenlik Genel Müdürü Tümgeneral İlkay Altındağ ve Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığı’nda Uluslararası Güvenlik İşlerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Vekili Katherine Thompson başkanlığındaki heyetlerin katılımıyla 28 Nisan 2025 tarihinde Ankara’da gerçekleştirilmiştir. Taraflar, yakın zamanda karşılıklı olarak en üst düzeyde ifade edildiği üzere, iki ülke arasındaki samimi diyaloğu ilerletme arzusuyla savunma ve savunma sanayi işbirliğinin çeşitli veçhelerinin derinleştirilmesi imkânlarını ele almış, bölgesel ve uluslararası güvenlik meselelerine dair görüş alışverişinde bulunmuş ve stratejik ortaklığın daha da güçlendirilmesine ilişkin kararlılıklarını yinelemişlerdir. Bir sonraki toplantının gelecek sene Amerika Birleşik Devletleri’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilmesi kararlaştırılmıştır."

Teğmenlerle ilgili basına yansıyan dezenformasyon

Milli Savunma Bakanlığı kaynakları, teğmenlerin idare mahkemesine başvurması sebebiyle bakanlık savunmasında geçen ifadelere yönelik sorular üzerine şunları söyledi:

"MSB savunmasında ‘ajan’ kelimesinin kullanılmasına ilişkin, bahsi geçen ifade ’idare ajanı’ terimi olup, devlet tüzel kişiliği veya diğer yönetim idareleri adına kamusal faaliyetleri yürüten kamu görevlisine verilen isimdir. Memur, hakim, savcı, asker, akademisyen gibi diğer özel nitelikli kamu görevlilerini de kapsar. Bu tabir kamu görevi icra edenler için literatürde sıklıkla kullanılan hukuki bir terimdir."

Doğukan Gürel

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Diyarbakır Eski PKK’lı Genç: "Türkiye, dönüşen bir Türkiye, Orta Doğu‘nun bir rol modeli olacaktır" Eski PKK’lı Yüksel Genç, örgütün fesih kararını, hem Devlet Bahçeli, hem Recep Tayyip Erdoğan, hem de Öcalan’ın barış konsensüsünde önemli bir yol aldığını düşündüğünü belirterek, "Orta Doğu, yeni yeni yüzyılın paradigması şekillendirirken, bölgede İsrail merkezi şekillendirilmek istenirken Türkiye eğer Kürt meselesi ve Kürtlerle kurduğu ittifakı sağlıklı yürütebilirse ya da ittifak yürütebilirse Orta Doğu‘da domaine edici bir güç olarak açığa çıkacak. Türkiye, dönüşen bir Türkiye, Orta Doğu‘nun bir rol modeli olacaktır" dedi. Sosyo Politik Saha Araştırma Merkezi Koordinatörü eski PKK’lı Yüksel Genç, PKK’nın fesih kararını, alınan kararın çok kıymetli ve çok büyük bir fırsat olarak değerlendirdiğini söyledi. Beklenen, ama bana oldukça gecikmiş bir karar olduğunu ifade eden Genç, "Çünkü 26 yıl önce biz, barış ve demokratik çözüm grubu olarak geldiğimizde silahsız mücadelenin yollarını açmak için çok uğraştık. Gelişimiz ve sonrasında tutuklandık da. 1999-2004 arasındaki süreç, aslında Türkiye’nin 50 yıllık süreç içerisinde yaşadığı negatif barış sürecinin en uzun ve en önemlilerinden biriydi. O dönem içerisinde ölüm sayısı bir elin parmak sayısı kadar bile geçmedi. O kadar kıymetli bir süreci ne yazık ki dönemin siyasal aklı değerlendiremedi. O günden bugüne ne yazık ki 10 binlerce genç öldü. Hem Türk, Kürt ve farklı topluluklardan. Ne yazık ki toplumlar arasına çok büyük uçurumlar, yarıklar girdi" dedi. Genç, Kürt meselesinin demokratik siyasal araçlarla çözülebilecek aşamada olduğunu söyleyerek, "Demokratik ve siyasal araçların önü açılır ve bununla ilgili cesaretli adımlar atılır, gerekli yönelimler sağlanabilir ise, Kürt meselesi bir çatışma meselesi olmaktan çıkar, aksine 100 yıllık Türkiye Cumhuriyeti’nin eksik ayağı olan demokratikleşmeyi tamamlayarak kendi çoğulcu kimlikleri etrafında yeni bir toplum sözleşmesi ile bölgede, hatta bölge devletlerine ve bölgedeki çatışmalara bir model ve örneklik teşkil edebilir. Bu fesih kararının böyle bir kıymeti var" diye konuştu. "Bundan sonra benzer problemlerde eğer Türkiye örneği başarılı olur ise benzer örneklerde çatışmalar yerine siyasal kanalların etkili kullanımıyla kimlik sorunlarının ve belki sınıf sorunlarını ve farklı inanç düşünce sorunlarının giderilmesine dönük muazzam bir deneyim daha çıkmış olur" diyen Genç, "Bunun karşılık bulabilmesi için bundan sonra asıl olarak hükumete, iktidara, devlete, meclise, siyasal partiler, muhalefete, sivil topluma ve geniş çapta aslında bütün toplumsal dokulara hatta bölgesel ve diplomatik çevreler de iş düşecek gibi görünüyor" dedi. "Bahçeli, bu konuda çok ısrarlı bir süreç işletti" Silahsızlanma kararı almanın başka bir şey, buradan kalıcı barış üretmek başka bir şey olduğu değerlendirmesinde bulunan Genç, konuşmasını şöyle sürdürdü: " Kürt meselesinde çözüm tartışmaları ateşkes ilanları 1993’ten beri mütemadiyen gelişti. Öyle olmakla birlikte 99-2004 çok özel bir yere sahip. Bugünün şartları, talepleriyle çok uyumlu. 2009-2011 Oslo süreci çok özgün bir yer. 2013-15 barış ve çözüm süreci çok özel bir yerdi. Bütün bunların tecrübesinden ortaya çıkarak bu süreç yürürdü. Onu görmek gerekiyor, o tecrübe ne yapılırsa süreç akamete uğramadan sürdürülebilir, ne yapılması akamete uğrarın her şeyden önce deneyimini içeriyor. Bu deneyimi edinmiş olan siyasal yapı ve aktörler, biraz dünya örneklerinden epeydir farklı atipik olmayan bir süreç işletseler de, çok kapalı devre bir süreç işletseler de, önemli bir eşeğin aşınmasını sağlamış görünüyor. Bunda birincisi geçmiş deneyimler edinilmiş derslerin önemli olduğunu söylemek gerekiyor. Umarım kalıcı barış ve çözüm sürecine dönük evrede o geçmiş deneyimlerden ciddi anlamda dersler çıkararak yürür. Oysa bugün hem Bahçeli bu konuda çok ısrarlı bir süreç işletti. Hem Öcalan baştan itibaren sorumluluğu direkt üstüne aldı. Çok önemli bir sorumluluk aldı çok riskli bir sorumluluk aldı aslına bakarsanız." "Bölgenin yeni yüzyılının paradigmasını Türkiye, öncü bir hale gelebilecek" Bölgesel şartlar ve bölgede 100 yıllık yapılanmanın ve paradigmanın çökmüş olması ve yeni yapılanmanın, yeni paradigma inşaat sürecinin Türkiye’ye getirdiği hem riskler, hem imkanların mevcut olduğunu kaydeden Genç, "Yeni devlet aklı, iktidar aklı hem riski, hem imkanları Kürt meselesinin çözülmesi halinde değerlendirilebileceğinin farkında. Kürt meselesini çözerek demokratik bir Türkiye’nin yeniden inşası sağlanabilir ise, yeni yüzyılda bölgenin yeni yüzyılının paradigmasını Türkiye, öncü bir hale gelebilecek. Üstelik yüzyıllık paradigmanın ilişkilerini sağlayan devle- siyaset sistemlerinin çöküş riskinin ortaya çıkardığı bazı sorunlardan da kendisini korumuş olacak. Nihayetinde de Türkiye’de 100 yıl önce kurulmuş bir Cumhuriyet olduğunu unutmayalım" şeklinde konuştu. Siyasi aktörlerin bu konuda ısrarı hedefi böyle konjonktürün sağlıklı okuyor olmaları ve bu konjonktürün ortaya çıkarabilecekleri konusunda gelecek fırsatlarını öngörmüş olmalarının kuşkusuz önemli olduğunu belirterek, sözlerini şöyle tamamladı: "Zaten siyasal aktörler kışkırtıcı ve reddi yaklaşmış olsaydı ve baştan itibaren sürecin gelişim seyrini tıkamış olsaydılar Türkiye, özellikle 2000’lerle beraber orta Doğu’da ortaya çıkan kırılmaların ve risk hanesinin yöneldiği bir ülke konumuna gelebilirdi. Yönetenler bunun çok farkındalar. O yüzden hem Bahçeli, hem Erdoğan, hem Öcalan asgari bir konsensüsün, barışta konsensüsün önemli bir yol aldığını düşünüyorum. Alınan kararın yasal hukuki bağlamlarının karşılıkları oluşturulur ise bürokratik, siyasal dönüşümleri ve toplumsal karşıtları kurulur ise sözün başında da söylemiştim Türkiye, rol model olabilir. Orta Doğu yeni yeni yüzyılın paradigması şekillendirirken bölgede biraz İsrail odaklı, İsrail merkezi şekillendirilmek istenirken Türkiye, eğer Kürt meselesi ve Kürtlerle kurduğu ittifakı sağlıklı yürütebilirse ya da ittifak yürütebilirse Orta Doğu‘da domine edici bir güç olarak açığa çıkacak. Orta Doğu‘nun yeni yüzyılında bir barış dengesi ve demokrasi dengesi olarak açığa çıkacak. Çok kıymetli bir şey olur. Kürt meselesini çözebilen ve Kürtlerle barışan bir Türkiye, dönüşen bir Türkiye, Orta Doğu‘nun bir rol modeli olacaktır nedeni bu bütün bunların olabilmesi için hakikaten pratik bazı uygulamalardan bazı riskleri üstlenmekten cesaretle adımlar atmaktan da imtina etmemek gerekiyor esasi şimdi başlıyor iktidar devlet Siyasal mekanizmalar hukuk mekanizmaları meclis açısından esas şimdi başlıyor çünkü şimdi sorumluluk sırası bu kararın pratikleşmesini sağlayacak düzlemleri ve düzenlemeleri yapma iradesi ve ona sahip olanlar da dolayısıyla Türkiye’deki Siyasal aklın devlet hakkının ve toplum hakkının esas işi şimdi başlıyor." Terör örgütünün dağ kadrosunda 4 yıl kalan Yüksel Genç, 1999 yılında 8 kişilik PKK’lı grupla barış için Türkiye’ye gelmişti. 5 yıl cezaevinde kalan Genç, 2004 yılında tahliye olmuştu.
İstanbul Garanti BBVA’nın desteklediği EşitBiz Konferansı’nın 2’ncisi gerçekleşti Garanti BBVA’nın kurucusu ve daimî destekçisi olduğu Öğretmen Akademisi Vakfı (ÖRAV) tarafından düzenlenen EşitBiz Konferansı, 10 Mayıs’ta Salt’ın Galata binasında geniş bir katılımla gerçekleşti. Toplumsal rollerin eşitliğini eğitim alanında yaygınlaştırmayı hedefleyen EşitBiz Projesi dahilinde gerçekleştirilen konferans, bu yıl ’Kapsayıcılık’ odağındaydı. Garanti BBVA ve ÖRAV iş birliğiyle hayata geçirilen EşitBiz Projesi, erken ve temel çocukluk dönemlerinde toplumsal rollere yönelik önyargı karşıtı tutumun desteklenmesini amaçlıyor. Bugüne kadar yaklaşık 2 bin öğretmene verilen eğitimlerle 30 bini aşkın öğrenciye ulaşıldı. EşitBiz Konferansı’nda da projeye katılmış öğretmenler, bu eşitlikçi ve kapsayıcı dönüşüme dair uygulamalarını, deneyimlerini ve hayata geçirilen iyi örnekleri daha geniş kitlelerle paylaşma imkânı buldu. Garanti BBVA Genel Müdür Yardımcısı ve ÖRAV Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Taşcı Firuzbay, etkinliği şu sözlerle değerlendirdi: "Kurucusu olduğumuz ÖRAV ile birlikte yürüttüğümüz projeler, eğitimler ve etkinlikler sayesinde şimdiye dek 424 bin 659 öğretmene ve dolaylı olarak milyonlarca öğrenciye ulaştık. EşitBiz de bu kapsamda bir eğitim projesi olmakla kalmıyor, aynı zamanda bir toplumsal dönüşüm yolculuğunu temsil ediyor. Projemiz öğretmenlerin kendi sınıflarında başlattıkları küçük ama etkili dönüşümlerin, toplumsal rollerin eşitliği konusunda nasıl büyük bir fark oluşturabileceğini gözler önüne seriyor. EşitBiz Konferansı’mızın ikincisinde de bunu öğretmenlerimizin sunduğu uygulama örnekleriyle bizzat gördük. Banka olarak bu yolculuğun destekçisi olmaya devam edeceğiz." ÖRAV Genel Müdürü Arzu Atasoy ise "Bu yıl ikincisini gerçekleştirdiğimiz EşitBiz Konferansı, öğretmenlerin eşitlikçi öğrenme ortamları oluşturma çabasını görünür kılıyor ve yeni iş birlikleri ve fikirlerin de kapısını aralıyor. Eğitimde kapsayıcılığı yaygınlaştırmak için hep birlikte çalışmaya, tüm paydaşları bir araya getiren etkinlikler düzenlemeye devam edeceğiz" dedi. Türkiye’nin dört bir yanından eğitimciler buluştu EşitBiz Konferansı ikinci senesinde, farklı şehirlerden gelen eğitimcilerin bir araya gelerek deneyim alışverişinde bulunduğu, dayanışmayı güçlendiren bir platforma dönüştü. Eğitimcilerden ilham alan katılımcılar, eşitliğin sadece bir kavram değil, günlük hayattaki uygulamalarla pekiştirilen bir tutum olduğuna bir kez daha şahit oldular.
İstanbul ŞOK Marketler 2025 yılının ilk çeyreğinde büyümesini sürdürdü ŞOK Marketler, 2025 yılının ilk çeyreğinde 54 milyar TL’ye ulaşan cirosu ve 11 bin 18 mağazasıyla büyümesini sürdürdü. ŞOK Marketler, 2025 yılının ilk çeyreğinde istikrarlı büyümesini sürdürdü. Kamuyu Aydınlatma Platformu’na (KAP) yapılan açıklamaya göre 2025 yılının ilk üç ayında ŞOK Marketler net satış gelirlerini geçen yılın aynı dönemine göre reel olarak yüzde 5 artırarak 54 milyar TL’ye ulaştırdı. Mağaza sayısını 11 bin 18’e çıkaran şirket, ülke ekonomisine katkıda bulunmaya devam ediyor. Kampanyalarla bütçelere destek ŞOK Marketler Ramazan’a özel 100 temel ihtiyaç ürününü 2024 Mart ayı fiyatlarıyla satışa sunarak müşterilerinin yanında olmaya ve ekonomiye katkı sağlamaya devam etti. ŞOK Marketler, yılın ilk çeyreğinde "Her Gün Ucuz Fiyat", "ŞOK Ucuz Hep Ucuz" ve sadakat uygulaması Win’e özel kampanyalarıyla da müşterilerinin bütçesini desteklemeyi sürdürdü. Başta temel gıda ve ihtiyaç ürünlerinde olmak üzere hemen tüm ürün gruplarında müşterilerine hesaplı alışveriş imkânı sundu. Tarladan Sofraya Doğru Tarım projesiyle yerli üreticiye katkı sağlanıyor Yerli üreticiye verdiği destekle öne çıkan ŞOK Marketler, bu dönemde "Tarladan Sofraya" yaklaşımını ŞOK’un özel markası olan Lio Zeytin ile sürdürdü. Sofralık zeytin kalitesinin yüksek olduğu Manisa’nın Akhisar ve Bursa’nın Gemlik bölgelerinin verimli zeytin bahçelerinden toplanan zeytinler doğal fermentasyon işlemine tabi tutuluyor. Üretimin her aşamasında kontrol edilerek el değmeden paketlenip raflarla buluşuyor. Hem kaliteli ürünü tüketiciye uygun fiyata sunan hem de yerli üreticiyi destekleyen model ile ŞOK Marketler sürdürülebilir tarım ve yerel kalkınmaya katkı sağlamaya devam etti. "ŞOK’ta Ben de Varım" ile kadınlara destek ŞOK Marketler "ŞOK’ta Ben de Varım" projesiyle kadın kooperatiflerinin ürettiği el emeği ürünleri mağazalarında müşterilerle buluşturmayı sürdürüyor. Proje ile kadınların üretime katılımı desteklenerek ekonomik ve sosyal olarak güçlenmeleri hedefleniyor. Uğur Demirel: "Yatırımlarımızla müşteri deneyimini iyileştiriyor, topluma ve ekonomiye katkı sunuyoruz" ŞOK Marketler CEO’su Uğur Demirel, 2025 yılı ilk çeyrek performansına ilişkin yaptığı değerlendirmede şunları söyledi: "Bu yılın ilk çeyreğinde de yatırımlarımızı sürdürürken hem müşterilerimizin bütçesine hem de ülkemiz ekonomisine katkı sağlamaya devam ettik. Ramazan ayında geçen yılın fiyatlarıyla ve sunduğumuz özel indirimlerle müşterilerimizin yanında olduk. Düzenlediğimiz kampanyalarla her gün daha fazla müşterimize kaliteli ürünleri en uygun fiyatlarla ulaştırmak için çalıştık. Tüm bu kampanyalarımızın yanı sıra Win sadakat programımıza özel avantajlarımızla Win’li müşterilerimize ekstra indirim ve kazanç sağlıyoruz. "Tarladan Sofraya" doğrudan alım modeliyle mağazalarımızda satışa sunduğumuz ürünlerimiz, yerli üretime olan desteğimiz, kadın kooperatifleriyle yürüttüğümüz iş birlikleri ile müşterilerimizi ve paydaşlarımızı memnun ederken topluma da katkı sağlıyoruz. Önümüzdeki dönemde de yenilikçi bakış açımızla yatırımlarımızı sürdürerek büyümeye, topluma ve ekonomiye katkı sunmaya devam edeceğiz."
Erzincan Erzincan’da canlı doğan bebek sayısı 2024 yılında 2 bin 368 oldu Türkiye’de canlı doğan bebek sayısı, geçen yıl 937 bin 559 oldu. Bebeklerin yüzde 51,4’ü erkek, yüzde 48,6’sı kız oldu. Erzincan’da canlı doğan bebek sayısı 2024 yılında 2 bin 368 oldu. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2024 yılına ilişkin doğum istatistiklerini açıkladı. Buna göre, 2024’te canlı doğan bebek sayısı 937 bin 559 olarak kayıtlara geçti. Geçen yıl canlı doğan bebeklerin yüzde 51,4’ü erkek, yüzde 48,6’sı kız oldu. Toplam doğurganlık hızı 1,48 çocuk oldu Toplam doğurganlık hızı, bir kadının doğurgan olduğu dönem olan 15-49 yaş grubunda doğurabileceği ortalama çocuk sayısını ifade etmektedir. Toplam doğurganlık hızı, 2001 yılında 2,38 çocuk iken 2014 yılından itibaren aralıksız düşüş eğilimine girerek 2024 yılında 1,48 çocuk olarak gerçekleşti. Toplam doğurganlık hızı son sekiz yıldır nüfusun yenilenme seviyesi olan 2,10’un altında kalmaya devam etti. Toplam doğurganlık hızının en yüksek olduğu il 3,28 çocuk ile Şanlıurfa oldu Toplam doğurganlık hızının en yüksek olduğu il 2024 yılında 3,28 çocuk ile Şanlıurfa oldu. Bu ili 2,62 çocuk ile Şırnak, 2,32 çocuk ile Mardin izledi. Toplam doğurganlık hızının en düşük olduğu iller ise 1,12 çocuk ile Bartın ve Eskişehir oldu. Bu illeri 1,15 çocuk ile Zonguldak ve Ankara, 1,17 çocuk ile İzmir izledi. Toplam doğurganlık hızı 2024 yılında 71 ilde 2,10’un altında kaldı Toplam doğurganlık hızının nüfusun yenilenme seviyesinin altına düştüğü 2017 yılında 57 ilin toplam doğurganlık hızı 2,10’un altında iken 2024 yılında 71 ilin toplam doğurganlık hızı bu seviyenin altında kaldı. Toplam doğurganlık hızının 1,50’nin altında kaldığı il sayısı 2017 yılında 4 iken 2024 yılında 55 oldu. Toplam doğurganlık hızının 3 çocuk ve üzerinde olduğu il sayısı 2017 yılında 10 iken 2024 yılında sadece Şanlıurfa ili oldu. Toplam doğurganlık hızının Avrupa Birliği üye ülkeleri ortalaması 1,38 çocuk oldu Avrupa Birliği üyesi 27 ülkenin toplam doğurganlık hızları incelendiğinde, 2023 yılında en yüksek toplam doğurganlık hızına sahip olan ülkenin 1,81 çocuk ile Bulgaristan olduğu, en düşük toplam doğurganlık hızına sahip olan ülkenin ise 1,06 çocuk ile Malta olduğu görüldü. Toplam doğurganlık hızı 2024 yılında binde 1,48 olan Türkiye, Avrupa Birliği üyesi ülkeler arasında 9. sırada yer aldı. Yüksek öğretim mezunu annelerin toplam doğurganlık hızı 2024 yılında 1,22 çocuk oldu Annenin eğitim durumuna göre toplam doğurganlık hızı incelendiğinde, 2024 yılında en yüksek toplam doğurganlık hızı okuma yazma bilmeyen/okuma yazma bilen fakat bir okul bitirmeyen anneler için 2,65 çocuk iken en düşük toplam doğurganlık hızı yüksek öğretim mezunu anneler için 1,22 çocuk oldu. Yoğun kent olarak sınıflandırılan yerlerde toplam doğurganlık hızı 2024 yılında 1,39 çocuk oldu Mekânsal Adres Kayıt Sistemi’nin (MAKS) kullanılmaya başlanması ile birlikte fiili kent-kır yapısını daha doğru yansıtan, "yoğun kent, orta yoğun kent ve kır"(1) ayrımında oluşturulan yeni bir sınıflama yapılmıştır. Kent-kır sınıflamasına göre toplam doğurganlık hızı incelendiğinde, 2024 yılında kır olarak sınıflandırılan yerlerde toplam doğurganlık hızı 1,83 çocuk iken orta yoğun kent olarak sınıflandırılan yerlerde 1,58 çocuk ve yoğun kent olarak sınıflandırılan yerlerde ise 1,39 çocuk oldu. Kaba doğum hızı binde 11,0 oldu Kaba doğum hızı, bin nüfus başına düşen canlı doğum sayısını ifade etmektedir. Kaba doğum hızı, 2001 yılında binde 20,3 iken 2024 yılında binde 11,0 oldu. Diğer bir ifade ile 2001 yılında bin nüfus başına 20,3 doğum düşerken, 2024 yılında 11,0 doğum düştü. Yaşa özel doğurganlık hızının en yüksek olduğu yaş grubu 25-29 oldu Yaşa özel doğurganlık hızı, belli bir yaş grubunda bin kadın başına düşen ortalama canlı doğan çocuk sayısını ifade etmektedir. Yaş grubuna göre doğurganlık hızı incelendiğinde, 2001 yılında en yüksek yaşa özel doğurganlık hızı binde 144 ile 20-24 yaş grubunda iken 2024 yılında binde 100 ile 25-29 yaş grubunda görüldü. Bu durum, doğurganlığın kadının daha ileri yaşlarında gerçekleştiğini gösterdi. Adölesan doğurganlık hızı düştü Adölesan doğurganlık hızı, 15-19 yaş grubunda bin kadın başına düşen ortalama canlı doğan çocuk sayısını ifade etmektedir. Adölesan doğurganlık hızı, 2001 yılında binde 49 iken 2024 yılında binde 10’a düştü. Diğer bir ifadeyle, 2024 yılında 15-19 yaş grubundaki her bin kadın başına 10 doğum düştü. Annenin son iki doğumu arasındaki ortalama süre 2024 yılında 4,7 yıl oldu Annenin "son iki doğumu arasındaki ortalama süre"(2) incelendiğinde, bu süre 2019 yılında 4,6 yıl iken 2024 yılında 4,7 yıl oldu. 2024 yılında 2. doğumunu yapan annelerin ilk gerçekleştirdiği doğumu ile bu doğumu arasındaki ortalama süre 4,3 yıl oldu. Doğum yapan annelerden 2024 yılında 3. doğumunu gerçekleştirenlerin 2. doğumu ile arasındaki ortalama süre ise 5,4 yıl oldu. Annenin 2. ile 1. doğumu arasındaki ortalama sürenin en kısa olduğu il, 2,7 yıl ile Şanlıurfa oldu Doğum yapan annelerden 2024 yılında 2. doğumunu gerçekleştirenlerin 1. doğumu arasındaki ortalama sürenin en uzun olduğu il, 2024 yılında 5,4 yıl ile Kırklareli oldu. Bu ili 5,3 yıl ile Çanakkale, 5,1 yıl ile Kütahya, Edirne, Uşak ve Bartın izledi. Annenin 2. ile 1. doğumu arasındaki ortalama sürenin en kısa olduğu il, 2024 yılında 2,7 yıl ile Şanlıurfa oldu. Bu ili 2,9 yıl ile Şırnak, 3,0 yıl ile Ağrı ve Muş izledi. Doğum yapan annelerin ortalama yaşı 29,3 oldu Doğumlarını 2001 yılında gerçekleştiren annelerin ortalama yaşı 26,7 iken 2024 yılında 29,3 oldu. İlk doğumunu 2024 yılında gerçekleştiren annelerin ortalama yaşı ise 27,3 oldu. İlk doğumdaki ortalama anne yaşının en yüksek olduğu il 29,4 ile Tunceli oldu İlk doğumdaki ortalama anne yaşı illere göre incelendiğinde, 2024 yılında ilk doğumda ortalama anne yaşının en yüksek olduğu il 29,4 ile Tunceli oldu. Bu ili 29,0 yaş ile Artvin, 28,8 yaş ile İstanbul izledi. İlk doğumdaki ortalama anne yaşının en düşük olduğu iller ise 24,4 ile Şanlıurfa ve Muş oldu. Bu illeri 24,5 yaş ile Ağrı, 25,2 yaş ile Gaziantep izledi. Doğumların %3,3’ü çoğul doğum olarak gerçekleşti Çoğul doğum sayısı 2024 yılında 31 bin 109 oldu. Doğumların 2024 yılında %3,3’ü çoğul doğum olarak gerçekleşirken, bu doğumların %97,0’ı ikiz, %2,9’u üçüz ve %0,1’i dördüz ve daha fazla bebek olarak gerçekleşti. Doğumların %41,9’u annenin ilk doğumu olarak gerçekleşti Doğum sırasına göre doğumlar incelendiğinde, 2024 yılında doğumların %41,9’unun ilk, %30,3’ünün ikinci, %16,0’ının üçüncü, %11,5’inin ise dördüncü ve üzeri doğum olarak gerçekleştiği görüldü.