POLİTİKA - 27 Ağustos 2025 Çarşamba 22:11

Savunma Sanayii Başkanı Görgün: "Bugün Çelik Kubbe’nin önemli bileşenlerinin bir kısmını teslim etmenin haklı gururunu yaşadık"

A
A
A
Savunma Sanayii Başkanı Görgün: "Bugün Çelik Kubbe’nin önemli bileşenlerinin bir kısmını teslim etmenin haklı gururunu yaşadık"

Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı Haluk Görgün, "Bugün burada teslim ettiğimiz 47 araçtan oluşan, içinde uzun menzilli hava savunma sistemimiz, orta menzilli hava savunma sistemimiz, Korkut elektronik harp sistemleri, dinleme kestirme sistemleri dahil olmak üzere, SİPER dahil olmak üzere Çelik Kubbe’nin önemli bileşenlerinin bir kısmını teslim etmenin haklı gururunu yaşadık" dedi.


Savunma Sanayii Başkanı Haluk Görgün ve ASELSAN Genel Müdürü Ahmet Akyol, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla ASELSAN’ın Gölbaşı Yerleşkesi’nde gerçekleştirilen "Gelecek 50 Yıla Atılan Temeller", Çelik Kubbe teslimatları, tesis açılışları ve Oğulbey Teknoloji Üssü temel atma töreninin ardından basın mensuplarına açıklama yaptı. Savunma Sanayii Başkan Görgün, "Bugün burada teslim ettiğimiz 47 araçtan oluşan, içinde uzun menzilli hava savunma sistemimiz, orta menzilli hava savunma sistemimiz, Korkut elektronik harp sistemleri, dinleme kestirme sistemleri dahil olmak üzere, SİPER dahil olmak üzere Çelik Kubbe’nin önemli bileşenlerinin bir kısmını teslim etmenin haklı gururunu yaşadık. Tabii bu teslimata gelinirken kararlar alındıktan sonra Savunma Sanayii Başkanlığı olarak bu projelerin yönetilmesi, bu projede çalışacak, sorumluluk alacak şirketlerimizin belirlenmesi, projelerin imzalanması, yönetilmesi ve kahraman ordumuza teslim edilinceye kadar geçen süredeki büyük bir emek var. Hem ASELSAN’ımızla ana sorumluluk olan şirketimizde, yine ASELSAN’la birlikte faaliyet gösteren 500’e yakın alt yüklenici, yan sanayi, KOBİ niteliğindeki firmalarımızın ve bu firmalarımızla çalışan kıymetli teknik personelin emekleri, Savunma Sanayii Başkanlığı personelimizin yönetimi, Milli Savunma Bakanlığımızın personelinin süreçteki katkılarıyla bugünlere geldik" dedi.


Çelik Kubbe projesinden bahseden Görgün, "Çelik Kubbe Projesi aslında yıllar boyu Türkiye’nin üstüne koyarak geldiği hava savunma sistemlerinin sistemler sistemi olan bütünleşik bir şekilde yapay zekanın yoğun olarak kullanıldığı bir yapı. Özellikle havadan gelecek tehditleri, saldırıları en erken dönemde belirlemek, tespit etmek, sonra bu tehditleri bertaraf edecek önlemleri maliyet etkin şekilde yapay zeka ve karar destek mekanizmalarıyla birlikte karar vererek etkin hale getirecek bir sistem. Biz Çelik Kubbe Projesi’ni hani sistemler sistemi olarak ifade ediyoruz. Çelik Kubbe sisteminin aslında arka planda çok önemli bir network projesi olduğu, bir karar destek projesi olduğu, network sentrik bir yapıda, aynı zamanda data sentrik bir yapıda kurgulandığını ve üretildiğini ifade etmek gerekiyor. Burada hem algılayıcı sistemler, radarlar, optik sistemler vesaire gibi aynı zamanda silah sistemleri hem nokta savunmadan tesis savunmaya, bölge savunmaya olacak. Tüm unsurların kendi başlarına görevlerini en iyi şekilde çalışmasını sağlayacak ve aynı şekilde birbirleriyle entegre çalışmasını, hızlı şekilde karar destek mekanizmalarıyla karar vererek etkin hale getirebilecek bir proje, bir yapı. Allah’a çok şükür bugün işte ASELSAN’ımızın liderliğinde böyle bir projeyi, geçmiş yıllarda işte malumunuz hiç hava savunma sistemleri yokken biliyorsunuz ilk hikayemiz hava savunma sistemleri projesiyle başlıyor" diye konuştu.


Çelik Kubbe’nin bugün orduya teslim edildiğini belirten Görgün, "Bir lisans altında üretimle o sürece başlanıyor ve hatta ROKETSAN firması bu projeyle kuruluyor. Daha sonra ASELSAN’ın sorumluluk aldığı kaideye monteli stinger sistemleri, atış idare cihazı sistemleri üstüne koyarak devam eden, özellikle haberleşme ve network altyapılarının etkin kullanıldığı, yapay zekanın etkin kullanıldığı, üstüne konularak gelinen tüm sistemlerin bir araya entegre edildiği Çelik Kubbe’yi Allah’a çok şükür bugün ordumuz envanterine teslim eder durumdayız. Tabii ayrı bir mutluluk. Bu bugünkü mutluluklarımızdan bir tanesiydi. Diğeri işte ASELSAN’ımızın 14 yeni tesisinin devreye alınmasıydı, ki genel müdürümüz bu tesislerin ülkemize, savunma sanayiine katkısını çok güzel özetledi. Özellikle ASELSAN’ın üretim kapasitesinin yüzde 40 artması, 4 bin yeni istihdam oluşturması ve işte bu gelişmelerle birlikte ihtiyaçların yerli, milli karşılanmasında bir sonraki adım olan o Oğulbey kampüsünün temelinin atılmasına varan üçüncü adımla birlikte bugünü hep birlikte yaşadık. Aslında bu gelecek ve ihtiyaçların hızlı bir şekilde karşılanması üzere temeli atılan, belki sayın genel müdürümüz ifade etse daha iyi olur. Çünkü bu proje için çok çalıştık. Bugün konuştuğumuz temel atmanın ötesinde çok ciddi bir emek var" şeklinde konuştu.


ASELSAN Genel Müdürü Ahmet Akyol ise, "ASELSAN’ın 50’inci yılındayız. Şu anda zafer haftasındayız. Böylesine anlamlı bir günde, böylesine muazzam bir üç faaliyeti aynı anda yapmanın da haklı gururunu yaşıyoruz. Gerçekten ASELSAN, Türk milletinin göz bebeği, milletimizin de bize emanet ettiği bir şirketimiz. Biz de buraya adeta kendimizi vakfetmiş gibi çalışıyoruz. Devletimizin bize verdiği hedefler var. Milletimizin beklentileri var. Çok donanımlı bir kadroyla bunları en hızlı şekilde karşılamanın gayreti içerisindeyiz. Bir taraftan mevcut tesislerimiz, altyapılarımız ile hızlı bir şekilde bu Çelik Kubbe’yi örmeye çalışıyoruz. Bugün önemli bir gündü ve 47 ayrı sistemden oluşan unsuru teslim ettik. Ama bir taraftan da geleceği hazırlamaya çalışıyoruz. Ülkemizi ve ASELSAN’ı. İşte gelecek 50 yılın vizyonunu ortaya koyduğumuz, gerçekten ASELSAN’ın mevcut kapasitesinin yerleşke olarak 7-8 katı büyüklüğünde bir yeri üretim kapasitesi olarak, iki katı büyüklüğünde bir yeri bugün başlatmış olduk. Geleceğe yakışır. Avrupa’nın en büyük hava savunma tesisinin, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin tek seferdeki en büyük savunma sanayi yatırımının temellerini Cumhurbaşkanımızla atmış olduk" dedi.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Uzmanından uyarı: "H3N2, ölümle dahi sonuçlanabilen ve mutlaka ciddiye alınması gereken bir hastalıktır" Liv Hospital Ankara Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Duran Tok, "H3N2 dahil influenza virüsleri, solunum yollarının koruyucu mekanizmalarını bozarak hastalığın ağır ve uzun sürmesine neden olabiliyor. H3N2, ölümle dahi sonuçlanabilen ve mutlaka ciddiye alınması gereken bir hastalıktır" dedi. H3N2 virüsünün, influenza A grubuna ait bir grip virüsü olduğunu söyleyen Prof. Dr. Duran Tok, Türkiye’de her yıl ekim ve kasım aylarında başlayıp, nisan mayıs aylarına kadar devam eden bir grip sezonunun yaşandığını ifade etti. Öksürük ve hapşırık gibi solunum yolu semptomları ile kapalı alanlarda geçirilen sürenin artması, yalnızca H3N2’nin değil; domuz gribi, diğer influenza türleri ve farklı solunum yolu virüslerinde de artışa neden olduğunu belirten Tok, H3N2 virüsünün geçmiş yıllara göre daha yaygın görüldüğünü belirterek, özellikle risk gruplarının dikkatli olması gerektiğini vurguladı. "Havaların soğumasıyla birlikte mevsim geçişlerinde grip vakalarında ciddi artışlar görülüyor" H3N2 virüsünün, influenza A grubuna ait bir grip virüsü olduğunu dile getiren Liv Hospital Ankara Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tok, "Ülkemizde her yıl ekim-kasım aylarında başlayıp nisan-mayıs aylarına kadar devam eden bir grip sezonu yaşanıyor. Havaların soğumasıyla birlikte mevsim geçişlerinde grip vakalarında ciddi artışlar görülüyor. Öksürük ve hapşırık gibi solunum yolu semptomları ile kapalı alanlarda geçirilen sürenin artması, yalnızca H3N2 değil; domuz gribi, diğer influenza türleri ve farklı solunum yolu virüslerinde de artışa neden oluyor. Ancak mutasyona uğramış H3N2’nin bu yıl geçmiş yıllara göre daha baskın olduğu biliniyor" ifadelerini kullandı. Yeni H3N2 varyantının bulaş hızının daha yüksek olabileceğine dair öngörüler bulunduğunu söyleyen Prof. Dr. Tok, "Ancak daha ağır bir hastalık tablosuna yol açtığına dair net bir veri bulunmuyor. 5 yaş altı çocuklar ve 50 yaş üzerindeki bireylerde hastalık daha ağır seyredebilir. Ayrıca kronik akciğer, karaciğer ve kalp hastalığı olanlar, diyabet ve kanser hastaları, gebeler, küçük çocuklar ve aşırı kilolu bireyler yüksek risk grubunda yer alıyor" ifadelerine yer verdi. "Bazı kişilerde ateş olmadan da seyredebilir" H3N2 belirtilerinin genellikle ani başladığını belirten ve ateşin bu belirtiler arasında olmama ihtimalinin de var olduğunun altını çizen Dr. Tok, "Ateş, baş ağrısı, kuru öksürük, halsizlik, terleme, boğaz ağrısı, kas ve eklem ağrıları ile burun tıkanıklığı ya da akıntısı görülebiliyor. Ancak bazı kişilerde ateş olmadan da seyredebilir. Çocuklarda ise bulantı, kusma ve ishal tabloya eşlik edebilir. H3N2 dahil influenza virüsleri, solunum yollarının koruyucu mekanizmalarını bozarak hastalığın ağır ve uzun sürmesine neden olabiliyor. Bu durum, yeni enfeksiyonların tabloya eklenmesine zemin hazırlıyor. H3N2, ölümle dahi sonuçlanabilen ve mutlaka ciddiye alınması gereken bir hastalıktır" cümlelerine yer verdi. "Kapı kolları ve lavabo başlıkları sık sık dezenfekte edilmeli" Gripten korunmanın kişisel ve toplumsal önlemlerle mümkün olduğunu ifade eden Dr. Tok, şu önerilerde bulundu: "El hijyenine dikkat edilmeli, eller sık sık ve özenle yıkanmalı, aralık-mart ayları arasında kalabalık ortamlardan mümkün olduğunca uzak durulmalı. Mecbur kalındığında maske ve mesafe kurallarına dikkat edilmelidir. Hasta kişilerle yakın temastan kaçınılmalı, toplu yaşam alanlarında kapı kolları ve lavabo başlıkları sık sık dezenfekte edilmelidir. Mevsimsel grip aşısı her yıl güncellendiği için, özellikle risk grupları ekim-kasım aylarında aşılarını yaptırmalı. Düzenli uyku, dengeli beslenme, düzenli egzersiz, vitamin eksikliklerinin (özellikle D vitamini) giderilmesi ve moral-motivasyonun korunması bağışıklık sistemi için büyük önem taşıyor."
Antalya ’Üvey oğlum’ demedi, engelli Tunahan’ın eğitimi için hamallık yaparak evine raylı sistem kurdu Antalya’nın Alanya ilçesinde yaşayan doğuştan bedensel ve zihinsel engelli 18 yaşındaki Tunahan Kaplan’ın hayatı, üvey babası Bilal Aktoy’un yaptırdığı raylı asansör sistemiyle bir nebze de olsa kolaylaştı. Hayatını büyük ölçüde yatağa bağlı olarak sürdüren Tunahan, artık okula ve dışarıya daha rahat çıkarılabiliyor. Gündüzleri hamallık akşamları ise üvey oğlunun bakımı üstelen Üvey baba, hayata tutunabilmek için yoğun mesai harcıyor. Alanya’da yaşayan Tunahan Kaplan, doğuştan bedensel ve zihinsel engelli olarak yaşamını sürdürüyor. 18 yaşındaki Tunahan, günlük yaşamının tamamını yatağında geçirirken, haftanın iki günü özel bir okula giderek eğitim alıyor. Tunahan’ın babasının vefat etmesinin ardından annesi Fatma Aktoy (50), Bilal Aktoy (55) ile hayatını birleştirdi. Bu evlilikten sonra Tunahan’ın bakım ve yaşam mücadelesi aile için daha da büyük bir sorumluluk haline geldi. Tunahan’ın evden çıkarılması, özellikle de okula götürülmesi aile için uzun süredir ciddi bir zorluk oluşturuyordu. Yatağa bağımlı olan Tunahan, zaman zaman annesi, zaman zaman da üvey babası Bilal Aktoy tarafından kaldırılarak tekerlekli sandalyeye alınıyor, ancak merdivenler ve fiziksel engeller nedeniyle dışarı çıkmak neredeyse imkânsız hale geliyordu. 40 bin TL’ye raylı asansör Tunahanın yaşamına duyarsız ve kayıtsız kalmayan üvey baba Bilal Aktoy, tüm maddi imkânlarını zorlayarak evlerine raylı asansör sistemi yaptırdı. Yaklaşık 40 bin TL’ye mal olan sistem sayesinde Tunahan’ın evden çıkarılması ve okula ulaştırılması artık çok daha kolay hale geldi. Raylı asansör, Tunahan’ın tekerlekli sandalyesiyle güvenli şekilde taşınmasını sağlarken, aileye de büyük bir rahatlama sağladı. Geçimini Alanya Sebze ve Meyve Hali’nde hamallık yaparak sağlayan Bilal Aktoy, ağır şartlarda çalışmasına rağmen Tunahan için elinden geleni yapmaya devam ediyor. Asgari ücret ile çalışan Aktoy, kazandığı parayla hem evin geçimini sağlıyor hem de Tunahan’ın ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyor. Hayatını yatağa mahkûm şekilde sürdüren Tunahan Kaplan için raylı asansör, sadece bir teknik sistem değil, aynı zamanda okula gidebilmenin, temiz hava alabilmenin ve sosyal hayattan tamamen kopmamanın da kapısını aralıyor. Öte yandan gecenin karanlığında evinin geçimi için halin yolunu tutan üvey baba zorlu hayat şartlarına rağmen hem evine hem ise üvey oğlunun bakımını üstlenmek adına yoğun mesai harcıyor. Çevre köylerden gelen sebze ve meyveleri hale indiriyor, ardından ise boş kasaları yerlerini istifliyor. İşin ağırlığına aldırış etmeyen Bilal Aktoy akşam ise evinin yolunu tutuyor. Yapılan raylı asansör ile Tunahan’ın hayatının daha kolaylaştığını söyleyen anne Fatma Aktoy ‘’Tunahan’ı engelli okula getirip götürüyoruz. Asansör ile indirip çıkarıyoruz. Altını ve yemeğini kendim yapıyorum. Asansör’ü yapmayı eşimim aklına geldi. Tunahan için asansör yaptıralım dedi eşim. Yukarı çıkması daha kolay olur dedi. Beton zemin yaptırılsa zor olacağını düşünerek raylı asansör yaptırdık. 40 bin tl’ye kendimiz asansör yaptırdık. Bu şekilde daha kolay oldu. Servis geldikten sonra yukarıda bulunan cihazla yukarı çıkarıp okula götürüyorlar’’ dedi. Tunahan’ın bakımının zor olduğunu belirten üvey baba Bilal Aktoy ‘’Asansör sistemi kurdurduk. 40 bin TL masraf ettik. Raylı sistemden eşim düştükten sonra kolu kırıldı. Tunahan’ın bakımını ben üstendim. Eşimin kolu düzelene kadar hergün işyerinden geldim altları değiştirdim. Zorlukla karşılaşıyoruz. Okul yönetimi Tunahan’ı asansöre alıktan sonra okul dönüşü tekrardan asansör ile indirip yatağına bırakıyor. Tunahan’ın bakımı zor’’ şeklinde konuştu. Ayrıca haldeki işin zorluğundan da bahseden Aktoy ’’ Yıllardır çalışıyorum. Evimin geçimini sağlıyorum. Ağır işlerde çalışıyorum. Buradan gittikten sonrada üvey oğluma bakıyorum. Tunahan’ı kaldırıp yatağa koymak biraz zor oluyor. Buradaki işler de ağır ama katlanıyoruz’’ şeklinde konuştu.
Burdur Bakan İbrahim Yumaklı: "Burdur Gölü’nde yılda 66 milyon metreküp su açığı meydana geliyor" Tarım ve Orman Bakan İbrahim Yumaklı, Burdur Gölü Eylem Planına yönelik yaptığı açıklamada, "Eylem Plan kapsamında; buraya 5 yılda 5,8 milyar liralık yatırım yapacağız. Bu yatırımla yıllık 50 milyon metreküp suyu göl havzamıza kazandırmayı hedefliyoruz. Eylem uygulamaları yaygınlaştıkça, su kazanımımızın da artmasını bekliyoruz" dedi. Tarım ve Orman Bakanı Yumaklı, çeşitli ziyaret ve temaslarda bulunmak üzere Burdur’a geldi. Burdur Gölü Kuş Gözlem İstasyonu’nda, Burdur Gölü Eylem Planını açıklayan Bakan Yumaklı, "Ülkemiz küresel iklim değişikliğinin etkilerini derinden hissediyor. Son 25 yıldır sıcaklıklar, ortalamanın üzerinde seyrediyor. 2024 yılı sıcaklığı uzun yıllar ortalamasının 1,7 derece üzerine çıkarak 15,6 derece ile son 54 yılın en sıcak yılı oldu. 2025 yılı Temmuz ayı son 55 yılın en sıcak Temmuz ayı olarak kayıtlara geçti. 2025 su yılı yağışları, uzun yıllar ortalamasının yüzde 27 altında ve son 52 yılın en düşük seviyesinde gerçekleşti. Artan sıcaklıklar ve azalan yağış ile birlikte ülkemizde şiddetli kuraklıklar yaşanıyor. Neticesinde de su kaynaklarımız azalıyor. Bunların başında da göllerimiz geliyor. Su konusundaki bütün kurumların katılımıyla teşekkül eden Ulusal Su Kurulu’nda, bu göllerimizle ilgili bazı kararlar aldık. Bu kararlar doğrultusunda; Bakanlık olarak Eğirdir, Beyşehir, Akşehir, Eber, Bafa, Burdur, İznik, Seyfe ve Sapanca göllerimiz için eylem planlarımızı hazırladık" şeklinde konuştu. "Burdur Gölü’nde yılda 66 milyon metreküp su açığı meydana geliyor" İlk olarak İlk Eğirdir Gölü Eylem Planını açıkladıklarını ifade eden Bakan Yumaklı, "Göllerimiz için yürüttüğümüz bu çalışmaları belediyelerin, üniversitelerin, sivil toplum kuruluşlarının, ilgili kurumlarımızın katkılarıyla güçlendirdik. Eylem Planlarımızı, yerinde incelemeler ve bilimsel veriler ışığı altında oluşturduk. Burdur Gölü, hem uluslararası Ramsar Alanı, hem de ulusal ölçekte birinci derece doğal sit alanı olmasıyla, ekolojik açıdan son derece önemli. Nesli tehlike altında olan dik kuyrukların kışlama alanı, endemik tür olan Burdur dişli sazancığının yuvası olan bu göl, biyolojik çeşitlilik açısından da kıymet taşıyor. Ülkemizin yedinci büyük gölü olan Burdur Gölü, kapalı bir havza olması nedeniyle dışa akışı olmayan, buharlaşmanın yoğun olduğu tuzlu-sodalı bir gölümüz. Ancak iklim değişikliği etkileri sebebiyle gölümüz kuraklık tehlikesi ile karşı karşıya. Burdur Gölü Havzası’nda uzun yıllar yağış ortalaması 484 mm iken, son 10 yılın 8’inde bu değerlerin altında kaldı. Bu yılın ilk 11 ayında ise bu rakam maalesef 304 mm oldu. 1980-2000 yıllarında bu havzada ortalama sıcaklık 12,4 derece iken, bu yıl şu ana kadarki ortalama sıcaklık 14,2 derece oldu. 1970’te 857 metre olan su seviyesi, 21 metre azalarak bugün 836 metreye kadar indi. Yüzölçümü ise yarıdan fazla azalarak, 250 kilometrekareden 115 kilometrekareye düştü. Bu göl, yılda ortalama 179 milyon metreküp su kaybediyor. Bu miktarın yüzde 78’i buharlaşmadan kaynaklanıyor. Yağışlar ve depolamalarla birlikte, göle giren su miktarı ise 112 milyon metreküp. Bu durumda Burdur Gölü’nde yılda 66 milyon metreküp su açığı meydana geliyor" diye konuştu. "Eylem Plan kapsamında; buraya 5 yılda 5,8 milyar liralık yatırım yapacağız" Eylem planın amacını anlatan Bakan Yumaklı, "Eylem Planımızın amacı da; işte bu su açığını kademeli olarak azaltarak, gölümüzü hayatta tutmak ve gelecek nesillere taşımaktır. Eylem Plan kapsamında; buraya 5 yılda 5,8 milyar liralık yatırım yapacağız. Bu yatırımla yıllık 50 milyon metreküp suyu göl havzamıza kazandırmayı hedefliyoruz. Eylem uygulamaları yaygınlaştıkça, su kazanımımızın da artmasını bekliyoruz. 8 ana eylem ve 35 alt tedbirden oluşan planımızı 3 ana başlıkta uygulayacağız. İlk olarak Havzada Ekosistem Temelli Entegre Su Yönetimi başlığı altında şu eylemleri uygulamaya alacağız: Tarımsal Su Kullanım Yönetimi, İlave ve Alternatif Su Kaynaklarına Yönelik Çalışmalar, Su Kullanımlarının Kontrolü, İzleme ve Denetimi, Su Kalitesine Yönelik Çalışmalar. İkinci olarak Suyun Etkin ve Verimli Kullanılması başlığı altında şu konulara odaklanacağız: Sulama Tesislerinin Yenilenmesi, Bazı Proje Yatırımlarının Ertelenmesi, Su Verimliliği Çalışmaları, Eğitim ve Farkındalık Çalışmaları. Üçüncü başlık olan Doğal Kaynakların Korunmasıyla da; doğa temelli yaklaşımlarla halk sağlığını olumsuz etkileyen tozumanın azaltılması çalışmalarını yapacağız. Bölgede basınçlı sulama yöntemleri yaygın olarak kullanılıyor. Bu anlamda çiftçilerimize teşekkür ediyoruz. Şunu vurgulamak isterim ki, bölgedeki kuraklık şartlarından dolayı, tarla içi modern sulama sistemi kullanımını daha yüksek seviyeye çıkarmalıyız. Bu konu, artık bu iklim şartlarında, sadece bu yöre değil, bütün Türkiye için zaruri hale geldi" ifadelerini kullandı. "Burdur Gölü Eylem Planımızın, ülkemiz için bölgemiz için hayırlı olmasını diliyorum" Hazırlanan eylemlerin sonuçları hakkında da bilgi veren Bakan Yumaklı, "Eylemlerden başka çarpıcı örnek vermek gerekirse; Isparta atık su arıtma tesisi çıkış suyunun ileri arıtılarak gölün beslenmesi ile 8,5 milyon metreküp su kazanımı sağlayacağız. Yine içme-kullanma suyu şebekelerindeki su kayıplarının yüzde 50 oranında düşürülmesiyle de 3,4 milyon metreküp yıllık su kazanacağız. Bugün burada, yalnızca bir gölü değil; ekosistemimizi, geleceğimizi, üretim gücümüzü değerlendiriyoruz. Suyun stratejik önemini, birleştirici gücünü konuşuyoruz. Üreticilerimiz, kurumlarımız, üniversitelerimiz, belediyelerimiz, sivil toplum kuruluşlarımızla, ortaya koyduğumuz bu iradeyi sizlerle paylaşıyoruz. Suyla gelen bereketi, kültürü, tarihi, ekosistemi korumak için birlikte hareket ediyoruz. Gelin, bu doğa harikasını, ortak geleceğimizi hep birlikte koruyalım. Başarı, tüm paydaşların bu sürece katkısıyla mümkün. Sözlerimin sonunda, bize çalışmalarımızda güçlü destek veren Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a şükranlarımı arz ediyorum. Eylem planımıza katkı veren bütün kurumlarımıza ve akademisyenlerimize teşekkür ediyorum. Burdur Gölü Eylem Planımızın, ülkemiz için bölgemiz için hayırlı olmasını diliyorum" dedi.