GÜNDEM - 15 Mart 2024 Cuma 12:35

Trafik kazasında ölen iki gencin aileleri: "En büyük cezanın verilmesini istiyoruz"

A
A
A
Trafik kazasında ölen iki gencin aileleri: "En büyük cezanın verilmesini istiyoruz"

Ankara’da kaldırımda yürüdükleri sırada otomobilin çarpması sonucu hayatını kaybeden iki gencin aileleri, kazaya sebep olan sürücünün alkollü olduğunu ve süratli araç kullandığını iddia ederek, en ağır cezayı almasını istedi. Davanın avukatı ise yeterli delillerin henüz bir araya getirilmemesine rağmen mahkeme safhasına geçileceğini ve bu durumun zanlıya fayda sağlayabileceğini söyledi.


25 Şubat gecesi Etimesgut’ta kaldırımda yürüyen Ekin Sert (32) ile Umut Can’a (24), Mehmet Can D.’nin (25) kullandığı 06 AEG 869 plakalı otomobil çarpmıştı. Ağır yaralanan iki genç olay yerinde hayatını kaybederken, şehir dışına kaçan Mehmet Can D. 2 gün sonra Kırıkkale’de yakalanarak gözaltına alınmıştı. Emniyetteki işlemlerinin ardından çıkarıldığı mahkemece tutuklu yargılanması kararlaştırılan Mehmet Can D. cezaevine gönderildi. Otomobildeki diğer şüpheliler B.Ç. (16), B.E. (27) ve B.G. (20) ise serbest bırakıldı. Hayatını kaybeden Matematik Öğretmeni Ekin Sert ile Turizm İşletmeciliği Bölümü 2’nci sınıf öğrencisi Umut Can’ın aileleri ve yakınları, kazanın olduğu yerde bir araya gelerek yaşadıkları acıyı dile getirdi.


Sürücünün o gece alkolün etkisinde olduğunu, normalin üzerinde bir hızda araç kullandığını ve çok fazla kural ihlali yaptığını iddia eden aileler, sanığın en ağır cezayı almasını istedi. Davanın avukatı Akın Er Tosun ise yeterli delillerin toplanmamasına rağmen iddianamenin hazırlandığını söyledi. Bu şekilde mahkeme aşamasına geçilmenin sanığa fayda sağlayacağını ifade eden Avukat Tosun, iddianamenin ‘olası kast’ üzerinden hazırlanması gerekirken ‘bilinçli taksir’den hazırlandığını belirtti.



“Bu kaza değil cinayet”


Yaşamını yitiren Umut Can’ın babası İbrahim Can, “Ben 24 yaşındaki oğlumu kaybettim. Sarhoş ve ne olduğu belli olmayan bir grubun otomobille çarpması sonucu hem de. Daha 24 yaşındaydı, idealleri vardı. Gelecekle ilgili planları vardı. Adına kaza diyorlar ama bu kaza değil, cinayet. Oğlumu ezip geçtiler. Adaletin de bizleri ezip geçmeyeceğini biliyoruz ve güveniyoruz. Gereken en büyük cezanın verilmesini istiyoruz. Benim oğlum artık gelmeyecek ama bu insanların toplumda olması her zaman potansiyel tehlike arz edecek. Suçu bir sefer işleyip, pişman olan insanlardan değil bunlar. Bu kişilerin alkollü oldukları, çarptıktan sonra olay yerinden kaçtıkları belli. Yaya kusurunun hiç olmadığı, tamamen sürücü hatasının olduğu belli. Sürücünün alkollü olduğu apaçık ortada. Madem suçu yoktu, nenden kaçıp gitti” dedi.



“Kaza günü yine burada karşılaştık”


Oğlu ile yaşadığı son anları anlatan baba Can, “Oğlum gitara çok meraklıydı ve sürekli arkadaşları ile gitar çalardı. Burası da sık sık kullandıkları bir yerdi. Turizm işletmeciliği okuyordu. Bir dönem ara verdi, sonra devam etmeyi düşünüyordu. İş bulup çalışma ihtiyacı hissetti ve bize söyledi. Kaza günü yine burada karşılaştık. Arkadaşlarının yanına gideceğini söyledi. Harçlık verdim ben de, geç kalmamasını söyledim” diye konuştu.


Evladının canayakın bir kişiliği olduğu anlatan baba Can, “Oğlum insanları kırmaktan çok korkardı. Yufka bir yüreği vardı. Bir gün hasta bir hayvan bulmuşlar. Paraları da yokmuş o sıra. Bizim banka kartlarımızı alıp o hayvanı veterinere götürmüşler. İyi bir çocuktu. Karakteri ile çevresindeki insanlara çok faydalı olacaktı fakat böyle cani insanlar oldukça bu iyi insanların mutlu yaşaması çok zor” şeklinde konuştu.



“Eşim alkollü olduğu bilinen ama kaçtığı için ispatlanamayan bir cani ve yanındaki üç katil tarafından öldürüldü”


Kazada hayatını kaybeden Ekin Sert’in eşi Gözde Sert ise, araçta bulunan diğer 3 kişinin de en az sürücü kadar suçlu olduğunu söyleyerek, “Eşim her insan gibi kaldırımda yürürken, alkollü olduğu bilinen ama kaçtığı için ispatlanamayan bir cani ve yanındaki üç katil tarafından öldürüldü. İnsanlar birilerini yolda yürürken öldürmeyi ve kaçmayı normalleştirmeye çalışıyor. Benim en büyük derdim bu katillerin ceza almamış olması. O gün o adamın yanında üç kişi daha vardı. Çarpan kişi şu anda hapiste olsa bile o üç kişi yanına başkalarını alıp yine birilerini öldürebilir. Tek bir kişinin değil, dördünün de en ağır ceza ile yargılanmasını istiyorum. Çünkü katil bir kişi değil, dört kişi. Hatta bu kişileri kaçıranlar” ifadelerine yer verdi.



“Fanatik bir Fenerbahçeliydi”


Eşinin koyu bir Fenerbahçe taraftarı olduğunu dile getiren Sert, “En son ders programımız hakkında konuşmuştuk. Yürüyüşe çıkmıştı. Eve gelince bize yemek yapacaktı. Dünyanın en dikkatli insanıydı. Ben bile bazen kaldırımda yürürken, karşıya geçerken dikkat etmem ama o beni her seferinde uyarırdı. O da benim gibi matematik öğretmeniydi. Meslekteki 13’üncü yılıydı. Yetiştirdiği çok güzel öğrencileri vardı. Sürekli güler yüzlü ve keyifliydi. Ne kadar çalışırsa çalışsın bir gün bile ‘yoruldum’ demezdi. Fanatik bir Fenerbahçeliydi. En büyük hayali Fenerbahçe’nin şampiyon olmasıydı. Onun dışında da kız çocuğu olsun istiyordu. Fenerbahçeli taraftarlardan ve Başkan Ali Koç’tan eşime destek olmalarını istiyorum. Eşimin daha giyemediği formaları vardı. Bize destek olurlarsa bu davayı biraz daha gündeme getirir diye düşünüyorum” dedi.



“Yaptıkları insanlık değil“


Umut Can’ın yakın arkadaşı Berkay Gümüşay, kazanın hala etkisinde olduğunu söyleyerek, “Umut’un yakın arkadaşıyım. Vefat etmeden çok kısa bir süre önce yemek yemiştik. Ertesi gün yine buluşacaktık, planlarımız vardı. Tüm gün beraberdik. Yanından ayrıldıktan 5 dakika sonra böyle bir olay olduğunu duydum. Hiç tahmin etmemiştim. Hala da inanamıyorum, hala etkisindeyim. Umut, melek gibi bir insandı ve melek oldu. Hakkında bir kişi bile kötü konuşamaz. Herkes tarafından sevilip sayılan neşeli biriydi. Bu olaya kaza demek çok doğru değil. Bu bir cinayet. Hak ettikleri cezayı alsınlar. Yaptıkları insanlık değil. Bırakıp kaçtılar. İki kişi hayatını kaybetti. Bazı insanların alkol ve hız sevdası yüzünden ailelerin hayatı karardı” şeklinde konuştu.



“Bizim isteğimiz toplanmayan delillerin bir araya getirilip, sanığın yargılama sonucunda en ağır cezayı alması”


Davanın avukatı Akın Er Tosun ise delillerin henüz tam anlamıyla toplanmadığını belirtti. Mahkeme aşamasına delillerin hepsinin bir araya getirilmesinin ardından geçilmesi gerektiğini kaydeden Avukat Tosun, şöyle konuştu:


“Umut ve Ekin, trafik canavarının kaldırıma çıkması sonucu hayattan koparıldı. Bu olay sadece iki aileyi değil, tüm toplumu etkileyen bir olaydır. Bu olayın tarafı kamudur. Herkesin bu olayın üzerine düşmesi gerekiyor. En büyük endişemiz, sürücünün olay yerinden kaçmasının kendisine fayda sağlaması. Alkollü olarak direksiyonun başına geçiyor, yanındakilerin beyanları bu şekilde. Bu beyanlar olmasına rağmen kendisi olaydan 2 gün sonra teslim olup alkolsüz olduğunu iddia etti. İddianamemiz biz delilleri toplamadan hızlıca düzenlendi ve mahkeme aşamasına geçmek üzere. Bizim isteğimiz toplanmayan delillerin bir araya getirilip, sanığın yargılama sonucunda en ağır cezayı alması. Şu an iddianamenin kabulü gerçekleşmedi fakat bizim taleplerimiz de savcılık tarafından kabul edilmedi. Gerekli araştırmalar derinleştirilmeden bir anda iddianame düzenlendi. Bizim endişemiz sanığın gerekli cezayı alamayacak olması. Sanık hem alkollü, hem hız sınırlarına uymuyor hem de kaza öncesinde ‘drift’ atma, kırmızı ışıkta geçme gibi birçok kural ihlali gerçekleştiriyor. Burada ‘olası kast’ durumu söz konusu ama savcılık bizimle aynı düşüncede değil. ‘Bilinçli taksir’den iddianame düzenlendi. Bizim yine de adaletin yerine getirileceği inancımız devam ediyor.”



Ekin ve Umut için destek yürüyüşü düzenlediler


Hayatlarını kaybeden Ekin Sert ve Umut Can için bir araya gelen yakınları destek yürüyüşü düzenledi. Sert ile Can’ın fotoğraflarına çiçekler bırakan yakınları, hep bir ağızdan zanlının gereken cezaya çarptırılmasını istedi.



Trafik kazasında ölen iki gencin aileleri: "En büyük cezanın verilmesini istiyoruz"

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde anıldı Azerbaycan’ın eski Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev, vefatının 22. yılında Üsküdar Üniversitesi’nde düzenlenen programda anıldı. Etkinlikte, Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan kardeşliğine katkıları ele alındı. Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen "Türkiye-Azerbaycan kardeşliğinin mimarı: Ulu Önder Haydar Aliyev’i Anma Gecesi" programı, saygı duruşu ve Türkiye ile Azerbaycan milli marşlarının okunmasıyla başladı. Açılışın ardından düzenlenen panelde; Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Süleyman Doğan, İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Celal Erbay, Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kerem Karabulut ile Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Okan Yeşilot, Haydar Aliyev’in siyasi mirası ve Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine katkılarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Panelin ardından ses sanatçısı Süreyya Eyvazova, Azerbaycan’ın simge eserlerinden "Sarı Gelin" türküsünü seslendirdi. "Tarihimize baktığımızda biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de kader ortağıyız" Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazife Güngör, Haydar Aliyev’in Azerbaycan milleti için taşıdığı önemi vurgulayarak, gerçekleştirdiği anma konuşmasında şu ifadelere yer verdi: "İki liderimizden, iki ulu önderimizden birini bugün burada anıyoruz. Biri Atatürk, biri Haydar Aliyev. Her ikisi de bizim yolumuzu açtı. Biri Türkiye’nin, biri Azerbaycanlı Türklerin yolunu açtı. Azerbaycan bizim için can, Azerbaycanlı kardeşlerimiz de can kardeşlerimizdir. Uzakta olsak bile gönül bağıyla bağlıydık ve o kültürün, o toplumun içerisine girdikçe aslında ne kadar yakın olduğumuzu; benzerlik de değil ne kadar aynı olduğumuzu fark ettim. Aslında bizim bir olduğumuzu keşfettim. Ortak kültür, ortak dil ayrı bir dil değil, hepimiz aynı dili konuşuyoruz. Ama bir kan birliği kesinlikle var ve bu kan birliğinin, genetik birliğinin, genetik aynılığın ben artık kimyasına çok inanmaya başladım. Çünkü yabancı hissetmiyoruz orada, benim için başka bir ülke değil. Tarihimize baktığımızda aslında biz hem kardeşiz hem soydaşız hem de aslında kader ortağıyız; aynı mücadelelerden geçmişiz. Emperyalist güçler tarafından aynı acılar çektirilmiş, aynı mücadele süreçleri yaşanmış. Dolayısıyla Haydar Aliyev gibi, Mustafa Kemal Atatürk gibi ulu önderler eğer bu kadar güçlü biçimde bizlere ışık tutup bizim yollarımızı açtılar ise, bu üniversitenin çatısı altında da şunu söyleyebilirim ki bizler için en büyük güç bilgi olmalı. Çünkü biz emperyalist güçlerle ancak ve ancak bilgi ile başa çıkabiliriz. Bu iki ulu önderin özelliği, her iki önder de kahramanlık destanını kendi halklarıyla birlikte, kendi milletleriyle birlikte yazdılar. Destanı cephede, meydanlarda birlikte gerçekleştirdiler. Birlikte kahramanlık hikayeleri yazıldı ve tarihe birlikte geçildi; milletiyle bütünleşerek ve büyük millet sevgisiyle. İktidar hırsı değil, millet sevgisi, milleti kurtarmak, bağımsızlık ve özgürlük sevdasıyla gerçekleştirilen büyük bir güç, büyük bir enerji. Dolayısıyla onlara çok şey borçluyuz." "Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır" Prof. Dr. Güngör, bilginin iki millet arasındaki birleştirici gücü artıracağını ve güçlü bir Türk ittifakının bilgili insanlarla mümkün olabileceğini dile getirerek, "Bugün burada olmanız bizler için çok anlamlı. Ülker Hanım bize "’İyi ki kapılarınızı açtınız’ demişti. Ben de dedim ki; biz kapıları açmadık, kapılar zaten hep açıktı. Biz çünkü kapıları kapatamayız, kapılar hep açık çünkü biz kardeşiz, biz aynı milletiz. Biz birbirimize dayanırsak güçlü oluruz. Yoksa bir tarafta Amerika, bir tarafta Rusya, geleceğin belki emperyal gücü Çin; bunlar için biz hep başkası olacağız, biz hep öteki olacağız. Bizim öteki olmaktan kurtulmamızın tek bir yolu var: Birbirimizi tanımak, birbirimizin farkına varmak ve biz olabilmek. Onun için de bilgi ittifakı yapmalıyız. Biz zaten kardeş ittifakı yapıyoruz, bilgi ittifakı yapmalıyız. Üniversitelerimiz arasında bilgi alışverişi, etkileşimi hızlandırmalıyız. Bunu çok daha güçlü hale getirmeliyiz. Bilmek ve bilgi yolunda ittifak, her tür emperyal baskıdan kurtaracaktır. Dolayısıyla da farkında olmak, dolayısıyla da birbirinin yanında olmak, birbirinin içerisinde olmak, ittifakı güçlü bir Türk ittifakı oluşturabilmek, güçlü bir Türk bloku oluşturabilmek. Bunun yolu da aşkın insan yetiştirebilmek, bilinçli insan yetiştirebilmek ve bilgili insan. O nedenle de eğitim güçlerimizi birleştirmeliyiz. Bu tür topluluklarda da bunun farkını ve bunun farkındalığını sürekli güçlendirmeliyiz. Ben tekrar huzurunuzda Ulu Önderimiz Haydar Aliyev’i saygıyla, minnetle, sevgiyle anıyorum" ifadelerine yer verdi. Program, konuşmacılara ve katkı sunanlara plaket takdim edilmesiyle sona erdi.
Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesinde beyaz önlük heyecanı Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi 1. sınıf öğrencilerine yönelik Geleneksel Önlük Giyme Töreni, 15 Temmuz Milli İrade Salonunda yoğun katılımla gerçekleştirildi. 2025-2026 Akademik Dönemi itibarıyla üniversite hayatına adım atan 316 öğrenci, hekimlik yolculuklarının ilk ve en anlamlı sembollerinden biri olan beyaz önlüğü giymenin gururunu yaşadı. Törene; Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu ve eşi Prof. Dr. Esra Hacımüftüoğlu, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Reyhan Keleş ile Prof. Dr. Hasan Yılmaz, Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Meltem Alkan Melikoğlu, Sağlık Bilimleri Üniversitesi Erzurum Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Özgür Dağ, Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Atila Eroğlu, BAP Koordinatörü Prof. Dr. Erol Akpınar, akademisyenler, öğrenciler ve aileler katıldı. Açılış konuşmasını gerçekleştiren Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Meltem Alkan Melikoğlu, beyaz önlüğün yalnızca bir kıyafet değil; bilgi, sorumluluk, etik ve fedakârlıkla örülü uzun bir yolculuğun sembolü olduğunu vurgulayarak, öğrencilerin nitelikli hekimler olarak yetişmesi için fakülte olarak tüm imkânların seferber edildiğini ifade etti. "Beyaz Önlük, İnsanlığa Hizmet Yolculuğunun Simgesidir" Törende konuşan Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu ise öğrencilerin bu özel gününe tanıklık etmekten duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Beyaz önlüğün, hekimlik mesleğinin taşıdığı kutsal sorumluluğun ve insani değerlerin bir göstergesi olduğunu belirten Rektör Hacımüftüoğlu, şu ifadelere yer verdi: "Bugün giydiğiniz beyaz önlük, sadece bir kıyafet değil; insanlığa hizmet yolculuğunuzun başlangıcıdır. Önünüzde zorlu ama bir o kadar da onurlu bir eğitim süreci bulunuyor. Öğreneceğiniz her bilgi, gelecekte kurtarılacak bir hayatın, umut verilecek bir ailenin temeli olacaktır. Atatürk Üniversitesi olarak sizlere, güçlü akademik altyapımız ve köklü eğitim geleneğimizle en iyi imkânları sunmak için kararlılıkla çalışıyoruz." Tıp Fakültesinin yalnızca akademik başarıyı değil, etik değerleri ve insani erdemleri de esas alan bir anlayışla eğitim verdiğini vurgulayan Rektör Hacımüftüoğlu, velilere de teşekkür ederek öğrencilerin bu noktaya gelmesindeki emek ve fedakârlıkların önemine dikkat çekti. Tören Hatıra Fotoğrafıyla Sona Erdi Konuşmaların ardından 1. sınıf öğrencileri, akademisyenler eşliğinde beyaz önlüklerini giyerek hekimlik mesleğine ilk adımlarını attı. Tören, günün anısına çekilen hatıra fotoğrafları ile sona erdi. Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesinde geleneksel hale gelen Önlük Giyme Töreni, genç hekim adayları için unutulmaz bir başlangıç olurken, üniversitenin nitelikli sağlık profesyonelleri yetiştirme vizyonunu bir kez daha gözler önüne serdi.
Hatay Hatay Büyükşehir Belediyesi’nde çalışan memurlara sosyal denge tazminatı verilecek Hatay Büyükşehir Belediyesi ve Özel İdare Çalışanları Birliği Sendikası (BEM-BİR-SEN) arasında imzalanan protokolle birlikte 2026 ve 2027 yıllarında memur personellere Sosyal Denge Tazminatı verilecek. Hatay Büyükşehir Belediyesi (HBB) Başkanı Mehmet Öntürk, personele verdiği sözleri yerine getiriyor ve özlük haklarının korunması kapsamında önemli adımlar atmaya devam ediyor. HBB Başkanı Mehmet Öntürk memur ve sözleşmeli personele 2026 ve 2027 yıllarını kapsayan "Sosyal Denge Tazminatı" konusunda müjdeyi verdi. Başkan Öntürk, seçim dönemindeki vaatlerini hatırlatarak personele verdiği sözleri bir bir yerine getirdiklerini ve hiçbir personeli mağdur etmediklerini belirtti. HBB’nin İskenderun Hizmet Binasında gerçekleştirilen "Sosyal Denge Tazminatı" imza törenine, Belediye ve Özel İdare Çalışanları Birliği Sendikası (BEM-BİR- SEN) Genel Başkanı Levent Uslu ve Hatay’da görevli sendika temsilcileri katılım sağladı. Genel Başkan Uslu ve HBB Başkanı Öntürk’ün imzaladığı sözleşme ile memur ve sözleşmeli personelin çalışma koşullarının iyileştirmesi adına önemli bir destek sağlandı. İmza töreninde konuşan HBB Başkanı Öntürk, 2024 yerel seçimleri öncesinde verdiği sözler kapsamında çalışanlara daima destek olduğunu ve bu kapsamda SDS protokolünü imzaladığını belirterek personelin her zaman yanında olacaklarını ifade etti. Başkan Öntürk konuşmasının devamında; "Bu şehri ayağa kaldırmak adına özverili çalışan personelimize sosyal denge tazminatlarını en üst seviyeden veriyoruz, hayırlı uğurlu olsun" ifadelerini kullandı. HBB bünyesinde Hatay’a hizmet veren personeli düşünerek hazırlanan sözleşmenin imzalandığını belirten BEM-BİR- SEN Genel Başkanı Uslu, HBB ve HATSU’da görev yapan memur personeli kapsayan bu sözleşmenin önemli derecede katkı sağlayacağını belirterek zor şartlarda desteğini esirgemeyen HBB Başkanı Öntürk’e teşekkür etti. İmza töreni sonrasında emekli olan personele emeklerinden dolayı plaket verildi ve HBB Başkanı Öntürk ile Genel Başkan Uslu’ya çiçek takdim edildi.
Kütahya Vali Işın: "Kütahya, güvenlikte Türkiye’ye örnek bir şehir’’ Kütahya Valisi Musa Işın, 2025 yılı boyunca il genelinde hayata geçirilen yatırımlar, devam eden projeler ve hedefleri değerlendirdi. Vali Işın, sahipsiz hayvanlardan turizme, ulaşım projelerinden güvenliğe kadar birçok alanda yapılan çalışmalarla ilgili bilgi verdi. Kütahya Valisi Musa Işın, 2025 yılı boyunca il genelinde hayata geçirilen yatırımlar, devam eden projeler ve gelecekteki hedefleri İhlas Haber Ajansı’na değerlendirdi. Vali Işın, şehirde uzun yıllardır süren sahipsiz hayvan sorununa kalıcı çözümler üretildiğini söyledi. Işın, "Son dönemde hayata geçirilen önemli hizmetlerden biri de sahipsiz hayvanlar meselesine kalıcı çözümler üretmek oldu. Hepinizin bildiği gibi bu konu, özellikle Kütahya merkezde ve ilçelerimizde uzun yıllardır ciddi bir sorun olarak karşımızdaydı. Gittiğimiz her yerde vatandaşlarımızdan aynı soruyu duyuyorduk, ‘Bu sokak hayvanları meselesi ne olacak?’ Bu soruna kayıtsız kalmadık. Kütahya merkez İshak Seydi bölgesinde 89 bin metrekarelik modern bir hayvan barınağı inşa ettik ve bu tesisi incelemeye gelen çok sayıda farklı illerden kurumlar oldu, Türkiye’de önemli bir tesis diyebiliriz. Tavşanlı’da 45 bin metrekarelik bir tesis hayata geçirildi. Emet ilçemizde ise 15 bin metrekarelik alanda barınak yapım çalışmaları devam ediyor, yakında tamamlanacak. Toplanan hayvanların bakım ve beslenmeleri titizlikle yapılmaktadır. Bugün geldiğimiz noktada bu konu artık şehir için büyük bir problem olmaktan çıkmıştır. Şu ana kadar yaklaşık 14 bine yakın köpek toplandı" dedi. "Kütahya turizmi için büyük adımlar atıldı" Vali Işın, Kütahya şehir merkezi ve Aizanoi Antik Kenti başta olmak üzere turizm projelerini de değerlendirerek, "Uzun süredir üzerinde durduğumuz ve gerçekleştirdiğimizde bu şehir adına büyük bir gönül rahatlığı yaşayacağım iki temel konu vardı. Bunları 2025 yılında toparladık ve istişare yaptık. İlki şehir merkezi projeleridir. Saman Pazarı ve Balıklı Caddesi düzenlemeleri başlatılacak. Ödeneği ayrıldı, Kültür Bakanlığı tarafından yürütülecek ve Cumhurbaşkanlığı Strateji Başkanlığı onay verdi. İkinci önemli konu ise Aizanoi Antik Kenti. Allah nasip ederse 2026 yılının Nisan ayında ihale süreci başlayacak. Tapınak restorasyonuyla başlayacak çalışmalar, antik tiyatro ve stadyum ile devam edecek. Bu projeler tamamlandığında Kütahya, tarihi kimliğine yeniden kavuşacak" ifadelerini kullandı. Vali Işın ayrıca Turizm Master Planı kapsamında kısa, orta ve uzun vadeli hedefler belirlendiğini ifade etti. Işın, "Altı ayda bir değerlendirme toplantıları yapılacak. Hangi kurum hangi aşamada sorumluluklarını yerine getiriyor, hepsi takip edilecek. Bu sürecin koordinasyonu şahsım tarafından yürütülecek" şeklinde konuştu. Ulaşımda önemli yatırımlar Kütahya’nın ulaşım projelerinin önemine değinen Vali Işın, İstanbul-Antalya hızlı tren hattının Alayunt üzerinden geçeceğini açıklayarak, "Şehir merkezine yaklaşık 4-5 kilometre mesafede bir istasyon olacak. Bu hat sayesinde Kütahyalı vatandaşlarımız hızlı trenle büyük şehirlere rahatlıkla ulaşabilecek. Ayrıca İstanbul-Antalya otoyolu da Kütahya’dan geçecek. Her iki projenin planlaması tamamlandı, 2027 yılında inşaat süreci başlayacak" dedi. "Kütahya güvenlik ve asayişte örnek il" Vali Işın, Kütahya’nın güvenlik durumunu ise şu sözlerle özetledi: "Kütahya, güvenlik ve huzur denildiğinde ülkemizde örnek gösterilebilecek şehirlerimizden biridir. Asayişin yanı sıra uyuşturucuyla mücadelede de etkin önlemler alıyoruz. Pek çok şehirle kıyaslandığında Kütahya’da uyuşturucu kullanımında kayda değer artış yok. Bu mücadelenin ne kadar doğru yürütüldüğünü göstermektedir. Uyuşturucu, toplumun geleceğini tehdit eden, terörden bile daha tehlikeli bir beladır." Organize sanayi bölgelerinde yatırımlar Simav OSB’de çalışmaların hız kazandığını belirten Vali Işın, "Bin 500 metreküplük su deposu tamamlandı, elektrik, aydınlatma ve telekom altyapısında önemli ilerleme sağlandı. 2026 yılı yatırım bütçesi 664 milyon 180 bin lira olarak belirlendi. Simav’ın jeotermal tarım potansiyeli güçleniyor" dedi. Zafer OSB’nin açılışıyla ilgili de müjde veren Vali Işın, "2025 yılı içerisinde ivme kazandırdığımız projelerden biri de Zafer OSB oldu. İnşallah 2026 yılının Ocak ayında, Cumhurbaşkanı Yardımcımız Cevdet Yılmaz’ın katılımıyla Altıntaş Zafer OSB’nin açılışını hep birlikte gerçekleştireceğiz" diye konuştu.