EKONOMİ - 06 Eylül 2024 Cuma 16:57

TÜRMOB Başkanı Kartaloğlu’ndan enflasyon düzeltmesine ilişkin açıklama

A
A
A
TÜRMOB Başkanı Kartaloğlu’ndan enflasyon düzeltmesine ilişkin açıklama

Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği (TÜRMOB) Başkanı Emre Kartaloğlu,“Vergi Beyannamelerini süresinde yetiştirebilmek için gayret gösteren meslek camiamızın bu emekleri yok sayılmakta. Yapılan tüm düzeltme işlemlerinin sonuçlarının geri alınması ve beyanların düzeltilmesi istenmektedir” dedi.


TÜRMOB Başkanı Emre Kartaloğlu, Resmi Gazete’de yayımlanan “Enflasyon Düzeltmesine İlişkin Genel Tebliğ” hakkında basın açıklaması yaptı. Hazine ve Maliye Bakanlığı önünde konuşmasını gerçekleştiren Kartaloğlu, “Ne yazık ki 31 Ağustos tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 563 Sıra No.lu VUK Genel Tebliği muhasebe ve vergi sistemimize ciddi zarar verecek hükümler barındırmaktadır. Söz konusu Tebliğ ile yapılan hataları anlatmak ve çözüm önerilerimizi aktarmak için Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’ten randevu talep edilmiş ancak tarafımıza randevu verilmemiştir. Bu nedenle, bu basın açıklamasının yapılması zaruriyeti hasıl olmuştur. Bugün burada muhasebe mesleğini temsil eden Birlik Yöneticilerimiz ve Oda Başkanlarımız ile aslında 130 bin meslek mensubu olarak buradayız” dedi.


Mali müşavirler ve yeminli mali müşavirlerin, kamu yararını gözeterek bugüne kadar Türkiye’nin kötü günlerinde her türlü fedakarlığı yaptığını bundan sonra da yapacağını dile getiren Kartaloğlu, “Sahadaki vergi uygulamalarının merkezinde bulunan meslek mensuplarının temsilcisi olan Birliğimizin kamusal sorumluluğu gereği yaptığı öneri ve açıklamaların zamanında dikkate alınmaması nedeniyle ortaya çıkan bir sorunun daha sorunlu bir düzenleme ile çözüleceğini zannedenlerin ne kadar büyük bir yanılgı içerisinde olduğunu yine zaman gösterecek ve bundan en büyük zararı Bakanlığın bizzat kendisi görecektir. Bugün sırtımızdaki yük artık dayanılmaz boyutlara ulaşmıştır. Ölçüsüz iş yükü ve adil olmayan ücret tarifesi, Mali Müşavirlerin iş-yaşam dengesini olumsuz etkilemenin ötesine geçmiş ve meslektaşlarımızın insani yaşam hakkını ellerinden almaya başlamıştır. Meslek camiamız sürekli, kronik hastalıklar, ani ölümler ve maalesef intihar haberleriyle sarsılmaktadır” ifadelerini kullandı.


TÜRMOB olarak 1 Ağustos günü Ankara’da büyük bir miting gerçekleştirdiklerini hatırlatan Kartaloğlu, “Burada değineceğimiz hususlar yalnızca meslek camiamızı değil aslınca ülkemizi ilgilendirmektedir. Tüm kamuoyunun malumu olduğu üzere, enflasyon düzeltmesi şartları oluştuğu ilk günden bugüne kadar, konunun tüm muhatapları nezdinde ve her platformda bu uygulamanın doğuracağı sıkıntılar belirtilmiş, geçici vergi dönemlerinde enflasyon düzeltmesinin uygulanmaması gerektiği, bilanço hazırlama işleminin Vergi Usul Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre yıl sonlarında yapılabileceği ve uygulamanın mevcut sorunlu hali nedeniyle vergilemede adaletsiz sonuçlara yol açacağı defaten dile getirilmiştir. Bununla da yetinilmeyerek Ülkemizin dört bir yanından binlerce cefakâr meslektaşımızın katılımı ile 1 Ağustos günü Ankara’da büyük bir miting gerçekleştirilmiştir. Bu mitingde, başta mesleğimizin problemleri olmak üzere enflasyon düzeltmesinin sorunlu yanları ve geçici vergi dönemlerinde enflasyon düzeltmesi yapılmaması gerektiği yüksek sesle ifade edilmiştir” şeklinde konuştu.


Birliklerinin tüm uyarılarına rağmen Hazine ve Maliye Bakanlığının, tebliğin yayımlanması konusunda ısrar ettiğini söyleyen Kartaloğlu, “Vergi Usul Kanunu Sirküleri ile son kez olduğu belirtilerek 2024 yılı II. Geçici Vergi Beyannamesinin verilme süresi 27 Ağustos tarihine uzatılmıştır. Bu açıklamaya istinaden, meslek camiamız, mesleki sorumluluk bilinciyle gecesini gündüzüne katarak 1 milyondan fazla beyannamenin süresinde verilmesini sağlamıştır. Bu süreçte, 172 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Sirküleri ile beyanname verme süresi 6 Eylül .2024 tarihine kadar bir kez daha uzatılmıştır. Bu ikinci uzatmayla birlikte Hazine ve Maliye Bakanlığı tüm kamuoyunda, enflasyon düzeltmesinin ertelenmeyeceğine ilişkin bir beklentiyi oluşturmuştur. Ancak, 29 Ağustos 2024 günü Gelir İdaresi Başkanlığının internet sitesinde ve Hazine ve Maliye Bakanının açıklamalarında; 563 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nin yayımlanmak üzere Cumhurbaşkanlığına gönderildiği belirtilmiş, Birliğimizin tüm uğraşlarına rağmen Tebliğ Resmi Gazete’de yayımlanmıştır” diye konuştu.


Resmi Gazete’de yayımlanan tebliğ ile 31 Aralık 2023 tarihli gelir tablosundaki brüt satışlar toplamı 50 milyon TL’nin altında olanların enflasyon düzeltmesi yapmamasının uygun bulunduğunu ifade eden Kartaloğlu, “Tebliğin yayımı tarihi itibarıyla aylarca uğraş sonunda gecesini gündüzüne katarak ve mevcut hukuki düzenlemelere güvenerek 2024/2. dönem geçici vergi beyannamelerini veren mükelleflerin defter kayıtlarında bir düzeltme yapma zorunluluğu olmadan beyannamede gerekli düzeltme işlemlerini yaparak enflasyon düzeltmesinden kaynaklı olarak doğan kar veya zararların düzeltilmesi istenmiştir. Ayrıca, 8 Ağustos 2024 günlü ve 173 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Sirküleri ile 2024 yılı 2. Geçici Vergi Beyannamelerinin verilme süresi üçüncü kez daha uzatılarak 13 Eylül 2024 tarihi olarak belirlenmiştir” dedi.



“Vergi Beyannamelerini süresinde yetiştirebilmek için gayret gösteren meslek camiamızın bu emekleri yok sayılmakta”


Tebliğ ile meslek camiasının emeklerinin yok sayıldığının altını çizen Kartaloğlu, “Bahse konu Tebliğ ile büyük fedakarlıklarla gecesini gündüzüne katarak son kez uzatıldığı belirtilen Geçici Vergi Beyannamelerini süresinde yetiştirebilmek için gayret gösteren meslek camiamızın bu emekleri yok sayılmakta, yapılan tüm düzeltme işlemlerinin sonuçlarının geri alınması ve beyanların düzeltilmesi istenmektedir. Süresinde düzeltme işlemi yapmayacak olan mükellefler bakımından da cezai işlemlerin yapılacağı 563 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinde belirtilmiştir. Bu Tebliğ ile adeta enflasyon düzeltmesinin de düzeltmesi istenilmektedir” açıklamasında bulundu.


Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in daha önceki Bakanlığı döneminde mükellef hakları kapsamında mevzuata kazandırdığı Vergi Usul Kanunun 369 uncu maddesinin 2’nci fıkrasında yer alan Genel Tebliğ veya Sirküler ile yapılan düzenlemelerin, geriye dönük olarak uygulanamayacağı hükmüne bağlandığını ifade eden Kartaloğlu, “Ne var ki tüm ikaz ve uyarılarımıza rağmen VUK’un bu açık hükmü dikkate alınmadan, verilmiş olan geçici vergi beyannamelerine düzeltme zorunluluğu getirilmesi başlı başına hukuksuzluktur. Vergi Usul Kanunu’nda vergi beyannamelerinde düzeltme işleminin vergi hatalarının bulunması durumunda söz konusu olacağı belirtilmiştir. Beyanname verme süreci içinde mevcut kanuni ve idari düzenlemelere büyük fedakarlıklarla uyan meslek mensuplarından verdikleri beyannamelerin yeniden düzeltilmesini istemek, hukuki olmadığı gibi vergi mükelleflerinin ve meslektaşlarımızın gereksiz ve anlamsız bir iş yükü ile karşı karşıya kalmasına sebep olmaktadır. Aynı durum, düzeltme beyannamesi ile vergisi artacak mükellefler ile meslek mensuplarını da karşı karşıya getirmektedir” dedi.


Tebliğ’in 4. maddesi ile getirilen düzeltme zorunluluğunun hiçbir suretle kabulünün mümkün bulunmayacağını vurgulayan Kartaloğlu, “Tebliğ’le vergi matrahını değiştirecek düzenlemeler yapılması, Kanunda sayılanlar dışında indirim ve istisnalar yapılması, geçmişe etkili düzenlemeler ile mükelleflerin kazanılmış haklarının ellerinden alınması, hukuki güvenlik ilkesinin ihlal edilmesi, defter kayıtları ile beyannamenin bağının koparılması, suç ve cezada kanunilik ilkesi hiçe sayılarak ceza tehdidinde bulunulması tamamen hukuka aykırıdır. Birliğimizce Tebliğin 4 üncü maddesinin iptali talebiyle 2 Eylül tarihinde Danıştay 3. Dairenin 2024/4720 esasına kayıtlı dava açılmış ve hukuka aykırılık gerekçeleri bu davada detaylıca ortaya konulmuştur. Yüce Danıştay’ın konunun aciliyetine binaen bir an evvel konuyu değerlendireceğine olan inancımız tamdır. Birliğimizce, Tebliğin 4. maddesinin hukuka aykırı olduğu ve hiçbir mükellefin beyanlarını düzeltmeye zorlanamayacağı ancak isteyen mükellefin bu Tebliğ kapsamında beyannamelerini düzeltebileceği düşünülmektedir” ifadelerini kullandı.


Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın kendisine iletilen sorunlara ve çözüm önerilerine kulak tıkamaması gerektiğinin altını çizen Kartaloğlu, “Tebliğ ile ortaya çıkan ve ileride sadece meslektaşlarımızı değil işletmeleri de çok büyük sıkıntılara sokacak bu durumun ortadan kaldırılabilmesi için 3. geçici vergi ve yıllık vergiler için nasıl bir düzenleme yapılması gerektiği konusunda Birliğimizin görüş ve önerilerine açık olunmalıdır. Mali Müşavirlerin iş yükünü hafifletecek çözüm önerileri Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkililerine hem yazılı hem de sözlü olarak birçok kez aktarılmıştır. Mesleğimizin ve meslektaşımızın onlarca sorunu çözüm beklemektedir. Artık bıçak kemiğe dayanmıştır. Bakanlığımız bilgisi dahilinde olan bu sorunların burada tekrar sayılmasına gerek bulunmamaktadır. Ancak, bu sorunların başında yer alması ve mesleğin kalitesini de tehdit etmesi sebebiyle mevcut iş yükünün mevcut ücret tarifesi ile sürdürülmesinin mümkün olmadığını bir kez daha vurgulamak zorunlu olmuştur. Bu durum muhasebe hizmetlerinin ve ofislerinin sürdürülebilirliğini tehdit etmektedir. Bakanlığımızın kendisine iletilen sorunlara ve çözüm önerilerine artık kulak tıkamaması, ticari ve ekonomik hayatın erken risk uyarı mekanizması olan Mali Müşavirlerin ve Yeminli Mali Müşavirlerin sorunlarını bir an evvel çözmeye odaklanması gerekmektedir" değerlendirmesinde bulundu.



TÜRMOB Başkanı Kartaloğlu’ndan enflasyon düzeltmesine ilişkin açıklama

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Zonguldak Yapay zekanın bilinçsiz kullanımı güvenlik, dezenformasyon ve mahremiyet risklerini artırıyor Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Karaelmas Siber Güvenlik Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Semih Çakır, yapay zekanın sunduğu kolaylıkların yanında güvenlik, dezenformasyon ve mahremiyet risklerine dikkat çekerek dijital okuryazarlığın önemine vurgu yaptı. Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Karaelmas Siber Güvenlik Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Semih Çakır, yapay zekanın günlük hayatın ayrılmaz bir parçası haline geldiğini belirterek, bu teknolojinin bilinçsiz kullanımının çeşitli riskleri de beraberinde getirdiğini söyledi. Yapay zekanın sanıldığı gibi yeni bir kavram olmadığını dile getiren Çakır, son dönemde artan kullanım alanlarıyla birlikte güvenlik ve mahremiyet konularının daha fazla gündeme geldiğini ifade etti. "Yapay zeka hayatımızın bir çok alanında var" Yapay zekanın uzun süredir hayatın içinde olduğunu anlatan Çakır, bu teknolojinin temel olarak veriler üzerinden karar verme sürecini yürüttüğünü belirterek, "Aslında yapay zeka çok iyi bir kavram gibi görünse de hayatımızda uzun bir süren beri aslında bulunmaktaydı. Son zamanlarda oldukça popüler hale geldi ve her alanda kullanılır hal almakta. Şimdi yapay zeka deyince şunu söyleyebiliriz. Yapay zeka bilgisayarların insanlardan öğrendikleri verilerle karar verme sürecidir. Bugün baktığın zaman telefonlarımızda, bankalarda, hastanelerde ve birçok alanda kullanılmakta" dedi. "Hayatımızın içine bu kadar girmiş bir teknoloji güvenlik risklerini de beraberinde getirmektedir" Yapay zekanın düşünme ve sorgulama yeteneğine sahip olmadığını vurgulayan Çakır, yanlış verilerle eğitilen sistemlerin ciddi sorunlara yol açabileceğini söyledi. Çakır, "Hayatımızın tabii ki bu kadar içine girmiş olan bir teknoloji ve hayatımıza getirdikleri kolaylıklar küçümsenemez bir gerçek ve her anda şu an yapay zeka kullanıyoruz. Ve gündemdeki aslında diğer bir soru da şu olabilir, güvenlik. Yani güvenlik riskleri nelerdir? Çünkü hayatımızın içine bu kadar girmiş bir teknoloji her anda var olması güvenlik listenin de beraberinde getirmektedir. Yapay zeka düşünmez. Sorgulamaz. Sadece girdi olarak verilen verilerle sonuç üretir" ifadelerini kullandı. "Yanlış veri üzerinden eğitim gerçekleşirse zararlı sonuçlar doğurabilir" Yanlış veri ve dezenformasyonun yayılmasında yapay zekanın etkisine değinen Çakır, dijital okuryazarlığın bu noktada kritik öneme sahip olduğunu dile getirdi. Çakır, "Bu kapsamda siz ne kadar yanlış bir veri verirseniz ve bu yanlış veri üzerinden eğitim gerçekleşirse o zaman kullanıcıya yanlış yönlendirmeler hatta zararlı sonuçlar doğurabilir. Yapay zekanın bu noktada okuryazarlığı çok önemli bir husus. Çünkü çok hızlı bir giriş yapmış oldu hayatımıza" şeklinde konuştu. "Kullanıcılar bilinçli yada bilinçsiz mahremiyet teşkil edecek verilerini verebiliyor" Yapay zekanın gerçekçi ama doğru olmayan içerikler üretebildiğine dikkat çeken Çakır, bu durumun dolandırıcılık ve mahremiyet ihlallerini artırdığını belirtti. Çakır, "Şimdi yapay zeka bir lafa çok gerçekçi. Ama tamamen yanlış haberler, görüntüler hatta ve hatta bu görüntülerle beraber sesleri de üretebilir hale geldi. Aynı zamanda yanlış bilgin yanında suç oranında da artış var. Yani dolandırıcılık faaliyetleri. Dolandırıcılık faaliyetlerinde işte birinin sesini veya görüntüsünü alıp bu görüntü, Deep Fake dediğimiz buradaki görüntü ve içerikleri kişinin yani bunu kullanan kişinin vermiş olduğu direktifler doğrultusunda üreterek insanlar kandırılabilip suça hatta suça yönlendirmede gerçekleştirebiliyor. Diğer bir husus da bu noktada mahremiyet. Yani kişiye ait, kişiye özel olan demek olan mahrumiyet kavramında kişisel verilerimizde izinsiz analiz edilebiliyor. Bunu bilinçli veya bilinçsiz şekilde kullanıcılarımız ne yazık ki mahremiyet teşkil edecek, sıkıntı oluşturabilecek alanlarda verilerini kişiler verebiliyor" şeklinde konuştu. "Manavdan iyi ürün için tavsiyede bile bulunabiliyor" Yapay zekanın tamamen tehlikeli olarak görülmemesi gerektiğini vurgulayan Çakır, sağlık ve eğitim alanlarındaki olumlu uygulamalara dikkat çekti. Çakır, "Her gördüğünüz, duyduğunuz her şeye güvenmeyin. Tamamen tehlikeli diyemeyiz yapay zekaya. Neden? Çünkü iyi örnekleri yok mu? Çok iyi örnekleri var. Bunu nerede görüyoruz? Sağlıkta görüyoruz. Yani sağlıkta erken teşhis. Aynı zamanda eğitimde görüyoruz. Eğitimde çok güzel uygulamalar başladı. Kişiye özel öğrenme modelleri, yine yapay zeka tabanlı sistemlerle algoritmalar kullanılarak gerçekleştirmeye başladı. Yine engellilerle ilgili büyük kolaylıklar, sosyal hayatta yaşantımızda birtakım kolaylıklar yapay zeka ile gerçekleştirebiliyoruz. Hatta işte en büyük sıkıntımız bir manava gittiğiniz zaman işte bir meyve alacaksınız karpuz diyelim bunun bir görüntüsünü çekip sizin adınıza oradaki en iyi ürünü seçip size bir tavsiyede bulunabiliyor" ifadelerini kullandı. BEUN’de yapay zeka farkındalık etkinlikleri düzenleniyor Üniversite bünyesinde yapay zeka ve dijital güvenlik konusunda çalışmalar yürüttüklerini aktaran Çakır, farkındalık eğitimlerinin sürdüğünü belirtti. Çakır, "Üniversite olarak neler yapıyoruz? Üniversite, biz bünyesinde Karaelmas Siber Güvenlik Uygulama Araştırma Merkezi olarak birçok etkinliğe imza atıyoruz. Başta Rektörümüz Prof. Dr. İsmail Hakkı Özölçer önderliğinde üniversitemizde birçok farkındalık eğitimleri, seminerler, ulusal kongreler düzenledik ve olabildiğince de sadece üniversite öğrencilerimize yönelik değil hem personellerimize hem de halkımıza yönelik programlarla bu farkındalığı, yapay zeka ve teknoloji kullanımı, özellikle dijital alandaki kullanımla ilgili halkımızı bilinçlendirme faaliyetlerine devam ediyoruz" dedi. Çakır, yapay zekanın kontrolsüz kullanımından kaçınılması gerektiğini vurgulayarak, özellikle gençlerin her işi yapay zekaya bırakma alışkanlığından vazgeçmesinin önemine dikkat çekti. Çakır, "Buradaki sorun aslında teknoloji ve yapay zeka değil, yine bunun kontrolsüz kullanımı. Okuryazarlık çok önemli bir kavram. Ve şu an görülüyor ki gençlerde de üniversitede biraz tabii ki öğretim üyesiyiz biz derslere giriyoruz. Derse girdiğimiz zaman şunu görüyoruz. Her şeyi yapay zekaya bırakma durumu var. Bu anlayıştan bir defa vazgeçmemiz gerekiyor" şeklinde konuştu.
İstanbul Pendik’te Işıl Öykü Dinç’in hayatını kaybettiği kazaya ilişkin sanığın yargılanmasına devam edildi Pendik’te 15 yaşındaki Işıl Öykü Dinç’in hayatını kaybettiği, kazaya ilişkin ’Taksirle ölüme neden olma’ suçundan 2 yıldan 6 yıla kadar hapsi istenen sanık Ömer Faruk Ballı 2. kez hakim karşısına çıktı. Olay, 18 Mayıs’ta Kaynarca Mahallesi Erol Kaya Caddesi Tuzla istikametinde meydana geldi. 34 KAB 356 plakalı otomobilin sürücüsü Ömer Faruk Ballı (26), yolun karşısına geçmek isteyen Işıl Öykü Dinç’e çarptı. İhbar üzerine olay yerine sağlık ve polis ekipleri sevk edildi. Yapılan müdahalelere rağmen Dinç olay yerinde hayatını kaybetti. Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma tamamlandı. Ömer Faruk Ballı’nın (26) ’Taksirle ölüme neden olma’ suçundan 2 yıldan 6 yıla kadar hapsi istenmişti. Anadolu 56. Asliye Ceza Mahkemesinde bugün görülen davaya, tutuksuz sanık Ömer Faruk Ballı, hayatını kaybeden Işıl Öykü Dinç’in annesi Özlem Dinç, baba Yunus Dinç, taraf avukatları ve Kadıköy’de öldürülen Mattia Ahmet Minguzzi’nin annesi Yasemin Minguzzi katıldı. Işıl Öykü Dinç’in arkadaşları ve yakınları destek için duruşma salonu dışında bekledi. "Aracın çok hızlı olduğunu düşündüm" Tanık Mürvet Aydın, "Her iki tarafı da tanımıyorum, o gün pikniğe gitmiştik. Olay anını görmedik, kazadan sonra kızın yerde olduğunu gördük, beş dakika kimse gelmedi. Beş dakika sonra polisler geldi. Polis nabzına dokundu kızın öldüğünü biz doktor hemşire var mı diye bağırdık, bir kız veteriner olduğunu söyledi tekrar nabzını baktı. Öldüğünü söyledi. Çarpma sesi çok yüksekti, bu yüzden aracın çok hızlı olduğunu düşündüm ancak görmedim" şeklinde konuştu. "Çarpan araçtan biri indi mi bilmiyorum" Tanık Remzi Özdemir, "Ben sahilde yürüyüş yapıyordum. Işıklarda bir çarpma sesi duydum, kafamı çevirdiğimde birisinin uçtuğunu gördüm, hemen telefonumu çıkarıp 112’yi aradım. İlk başta bir kaç kişi vardı sonra kalabalıklaştı. Doktor yokmu, ilk yardım bilen birisi yok mu diye bakındık, kimse olmayınca ambulansı bekledik. 12-13 dk sonra ambulans geldi. Aracın çok hızlı olduğunu çarptığı nokta ile savrulduğu nokta ile arasındaki mesafeden anladım. Çarpan araçtan biri indi mi bilmiyorum" ifadelerini kullandı. "Polis nabzına baktı ölmüş dediler" Tanık Yıldız Pınarbaşı, "O gün biz orada piknik yapıyorduk. Büyük bir gürültü duyduk. Motor arabaya çarptı sandık çünkü çok büyük bir ses geldi. Sonra baktık çocuk orada yatıyordu. Polis nabzına baktı ölmüş dediler. Ben kaza anını görmedim. Arabalar birbirine çarptı zannettik çünkü o kadar yüksek bir ses geldi" dedi. Işıl Öykü Dinç’in annesi Özlem Dinç, şikayetinin devam ettiğini ifade ederek, sanığın tutuklu yargılanmasını talep etti. Ara kararını açıklayan mahkeme, olay yeri ile çevresinin fotoğraf ve video kayıtları alınarak trafik bilirkişisince kroki çizilmesi için yazı yazılmasına ve Trafik İhtisas Dairesi’nden kusur raporu aldırılmasına karar verdi. Hakim, olaya müdahale eden polis memurlarının tespit edilerek bir sonraki celse beyanlarının alınmasına hükmetti. Duruşma, 17 Nisan’a ertelendi.