EKONOMİ - 14 Mayıs 2025 Çarşamba 09:27

TZOB Başkanı Bayraktar: "Bu yıl doğal afetler nedeniyle 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü buruk kutluyoruz"

A
A
A
TZOB Başkanı Bayraktar: "Bu yıl doğal afetler nedeniyle 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü buruk kutluyoruz"

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, bu yıl yaşanan doğal afetler nedeniyle 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü buruk kutladıklarını belirterek, "Don, dolu, kuraklık gibi tabii afetler üretimi sekteye uğratıyor, bazı bölgelerde halen kuraklık devam ediyor ve bu durum gıda güvenliğini sağlama konusunda bizi zorlayarak üreticilerimizin tarımdan uzaklaşmasına neden oluyor. Çiftçilerimizi tarımda tutabilmek için yelkenleri tarıma çevirmeliyiz" dedi.


TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Uluslararası Tarım Üreticileri Federasyonu (IFAP) tarafından alınan kararla 1984 yılından bu yana her yıl tüm dünyada kutlanan 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü dolayısıyla basın açıklaması yaptı. Türk çiftçisinin tüm zorlu koşullara rağmen üretmeye devam ettiğine dikkat çeken Bayraktar, "Günümüzde dünya genelinde iklim krizinin etkileri daha da belirginleşiyor; kuraklık, ani hava olayları ve tarımsal üretimdeki dalgalanmalar, hem üreticiyi hem de tüketiciyi derinden etkiliyor. Küresel fiyat dalgalanmaları, enerji maliyetlerindeki artış ve bölgesel jeopolitik gelişmeler, gıda tedarik zincirlerini zorlaması tarımın ne kadar stratejik bir konumda olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Bu zorlu koşullara rağmen Türk çiftçisi 2025 yılında da tarlasını terk etmeyerek gıda arzını sağlamak adına insanüstü bir çaba gösteriyor. Bu çabanın kıymetini bilmek, sadece üreticiye değil, ülkemizin de geleceğine sahip çıkmaktır. Tarım Sektörü Gayrisafi Yurt içi Hasılanın yüzde 5,6’sını, istihdamın ise yüzde 14,8’ini sağlıyor. Ülkemiz birçok tarımsal ürünün üretiminde ve ihracatında ön sıralarda bulunuyor. Fındık, kuru üzüm, ayva, kuru kayısı ve kuru incir ihracatında dünyada lider konumdayız. Bunların hepsi, her türlü zorluğa rağmen üretmekten vazgeçmeyen çiftçimizin emekleri sayesindedir. Son yıllarda üreticilerimizin en çok zorlayan durumlardan biri de doğal afetler oldu. Don, dolu, kuraklık gibi tabii afetler üretimi sekteye uğratıyor, bazı bölgelerde halen kuraklık devam ediyor ve bu durum gıda güvenliğini sağlama konusunda bizi zorlayarak üreticilerimizin tarımdan uzaklaşmasına neden oluyor. Çiftçilerimizi tarımda tutabilmek için yelkenleri tarıma çevirmeliyiz" dedi.



"2025 yılı tarım sektörü için afet yılı haline geldi"


2025 yılının tarım sektörü için afet yılı haline geldiğini söyleyen Bayraktar, sözlerini şöyle sürdürdü:


"Şubat ayında Mersin, Adana ve Hatay başta olmak üzere birçok ilde zirai don afeti yaşandı, ardından nisan ayında 65 ilde etkili olan bir don afeti daha meydana geldi ve tarım ürünlerine ciddi zararlar verdi. Yaşanan zirai don hadiselerinde başta fındık, kayısı, üzüm gibi ihraç ürünlerimiz olmak üzere ekili ve dikili tüm ürünlerimiz zarar gördü. Akdeniz havzasında olması nedeniyle iklim değişikliğinden en çok etkilenen ülkelerden biri de Türkiye’dir. Ülkemizde 2011 yılında 324 olan doğal afet sayısı yaklaşık 4 kat artarak 2024 yılında bin 257’ye ulaştı. Çiftçilerimizin doğal afetlerle mücadelesi zirai donla da sınırlı kalmadı. Zirai don hadiselerinin ardından 3-4 Mayıs’ta Kahramanmaraş, Adıyaman, Şanlıurfa, Niğde ve Gaziantep illerimizde dolu afeti meydana geldi ve bu da tarımsal üretime ciddi zararlar verdi. Ziraat odaları olarak her doğal afette olduğu gibi bu zorlu süreçte de sahada çalışmalara katıldık ve çiftçilerimizin yanında olduk. 20’den fazla ilde yaptığım incelemeler neticesinde üreticilerimizin durumunu bizzat görmüş oldum. Üreticilerimizin kayıpları belirlenirken mağdur edilmemesi, hızlı hareket edilmesi ve ihtiyaç duyduğu desteğe geciktirilmeden bir an önce kavuşması en büyük temennimizdir."



"Çiftçilerimiz borçlanarak üretiyor"


Çiftçilerin bunca zorluğun yanı sıra bir de pahalı girdilerle borçlanarak üretim yaptığına dikkat çeken Bayraktar, "Gübre, mazot, yem, zirai ilaç, elektrik, sulama, tohum ve işçilik maliyeti sürekli artıyor. Yüksek maliyetle üretim yapan çiftçilerimizin borçları da günden güne katlanıyor. 2025 yılının Mart ayında çiftçilerimizin bankalara olan borçları bir önceki yıla göre yüzde 50 oranında artarak 996 milyar 177 milyon liraya yükseldi. Çukurova’da buğday ve arpa hasadı başladı. Bu sezon küresel ısınmanın etkisiyle kış aylarında beklenen kar yağışlarının yetersiz olması, yağışların zamanında gerçekleşmemesi ve yaşanan doğal afetler buğdayda kaliteyi ve özellikle kıraç alanlarda verimi düşürdü. Sulama imkânı olan arazilerde ise başta sulama ve enerji olmak üzere çiftçinin yüksek olan maliyetini daha da artırdı. Buğday üreticilerimiz, üretimde yaptığı masrafların, verdiği emeğin ve döktüğü alın terinin karşılığını almak istiyor. Müdahale alım fiyatındaki artışın enflasyon oranının altında kalmaması ve ödemelerin gecikmemesi gerekiyor. 2025 yılı müdahale alım fiyatının maliyet ve refah payı gözetilerek hasat öncesi piyasa da oluşan fiyatların üzerinde açıklanmasını bekliyoruz" değerlendirmesini yaptı.



"Tarım sektöründe nüfus yaşlanıyor"


Bayraktar şöyle devam etti:


"Tarımda nüfus yaşlanıyor, kırsalda yaş ortalaması 59’u buldu. Gençlerimizi kırsalda tutmanın yollarını bulmalıyız, aksi takdirde gıda güvenliğini sağlayamayız. Gençlerimizi kırsalda tutmanın önündeki en büyük engel, üreticilerimizin gelecek kaygısıdır. Tarımda kayıtlı genç çiftçi oranı yüzde 5’in altına düştü, diğer taraftan SGK’ya kayıtlı çiftçi sayısı 2021 yılında 1 milyon iken, 2024 yılı sonunda 419 bine geriledi. 1,1 milyon çiftçi ise muafiyet belgesi alarak sistemin dışına çıktı. Tarımın sürdürülebilirliği ve kırsalda yaşamın devamı için çiftçilerimizin sosyal güvenlik sistemine dâhil edilmesi zorunludur. Bu nedenle Tarım Bağ-Kur primleri düşürülmeli, genç ve kadın çiftçilerimize yönelik özel sosyal güvenlik destekleri sağlanmalıdır."



"Hayvancılıkta var olan potansiyelimizi tam anlamıyla kullanamıyoruz"


Bayraktar, ülkenin üzerinde bulunduğu coğrafya sayesinde hayvansal üretimde büyük bir potansiyele sahip olduğuna dikkat çekerek, "Üreticilerimiz, büyükbaş ve küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinden kanatlı yetiştiriciliğine, arıcılıktan ipekböceği yetiştiriciliğine kadar ülkemizin hayvansal gıda arzını sağlamak için birçok alanda üretmeye devam ediyor. Ancak yem başta olmak üzere birçok maliyet her geçen gün artarken bunun yanında düşük kalan üretici fiyatları hayvancılıkta var olan potansiyelimizin tam anlamıyla kullanılmasına engel oluyor. Hayvancılığın ayakta kalabilmesi, hayvansal gıda arzında sıkıntı yaşanmaması, ancak üretilen ürünlerin yeterli ve güvenceli bir pazara sahip olmasıyla mümkün. Özellikle sektörde rekabet etme şansı bulunmayan küçük aile işletmelerinin yeterli geliri elde etmesi sağlanmalı, üretimi bırakarak kırsaldan göç etmesinin de önüne geçilmeli" diye konuştu.



"Biz üretmezsek Türkiye aç kalır"


Bayraktar şunları kaydetti:


"Türkiye Ziraat Odaları Birliği olarak her zaman söylediğimiz gibi, biz üretmezsek Türkiye aç kalır. Bu bilinçle üreticilerimizin yanında olmaya, onların sesi olmaya ve toprağa emek veren herkesin hak ettiği değeri görmesi için mücadele etmeye devam edeceğiz. Tüm çiftçilerimize doğal afetlerden uzak, bereketli bir hasat dönemi diliyor; 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü yürekten kutluyorum."


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Edirne Keşan’da trafik kazasında hayatını kaybedenler için yapılan anıt açıldı Edirne’nin Keşan ilçesine bağlı Karacaali köyünde 1998 yılında meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybeden 7 öğrenci ve 1 servis şoförü için kazanın meydana geldiği noktada yenilenen anıt törenle açıldı. Törende konuşan Karacaali Köyü Muhtarı Mustafa Kocaalili, "Paşayiğit İlköğretim Okulu’na taşımalı eğitim kapsamında giden öğrencilerimizi taşıyan servis aracının geçirdiği kaza sonucunda, henüz yolun başındaki 7 evladımız ve görevini yapan 1 şoförümüzü kaybettik. Bu acı olay, yalnız aileleri değil tüm Karacaali’yi ve bölgemizi derinden sarmıştır. Bugün açılışını yaptığımız bu anıt, kaybettiğimiz evlatlarımız ve şoförümüzün aziz hatırlarını yaşatmak, benzer acıların bir daha yaşanmaması için toplumsal hafızamızı ve farkındalığı diri tutmak amacıyla inşa edilmiştir" diye konuştu. Edirne İl Genel Meclisi Başkanı Çiğdem Gegeoğlu, kazada hayatını kaybedenlerin ailelerine başsağlığı dilerken, Keşan Belediye Başkanı Mehmet Özcan da kazanın meydana geldiği günü anlattı. Keşan Kaymakamı Aziz Mercan ise yaşanan kazanın büyük bir acı olduğunu dile getirerek, "Buradan hepimiz gerekli dersi alıyoruz. Bu olayların yaşanmaması için elimizden ne geliyorsa gerekli gayreti göstereceğiz" dedi. Paşayiğit İlkokulu ve Ortaokulu öğrencilerinin, anıta çiçek bıraktığı tören, dua yapılmasıyla sona erdi. Törene, muhtarlar, sivil toplum kuruluşları ve siyasi partilerin temsilcileri, kazada hayatını kaybedenlerin yakınları ve çok sayıda vatandaşlar katıldı.
Düzce Otobüs şoförlerinin duyarlılığı araç içi kamerasına yansıdı Düzce Belediyesi özel halk otobüsü şoförleri, rahatsızlanan yolcular için güzergahlarından çıkarak yolcuları hastaneye yetiştirdi. O anlar araç içi kamerasına yansıdı. Düzce Belediyesine bağlı Düzce Ulaşım A.Ş.’ye ait iki ayrı hatta görev yapan halk otobüsü şoförleri bir hafta arayla rahatsızlanan iki yolcuyu harekat merkezine haber verip güzergah dışına çıkarak Acil Servis’e ulaştırdı. İlk olay 7 Aralık’ta yaşandı. Düşmeye bağlı olarak yürüme güçlüğü çeken ve hastaneye gitmek isteyen genç kadını fark eden şoför İzzet Aydın, hastaneye yakın durakta indirmek yerine acil servisin kapısına kadar götürdü. "Harekat merkezine bildirip, güzergah değiştirdim" Olay günü yaşananları aktaran araç şoförü İzzet Aydın, "2013 yılından bu yana şoförlük yapıyorum. 7 numaralı hatta çalışıyordum. Krempark’ın oradan 3 kişi araca bindi. Bir tanesi ayağının üzerine basamıyordu. Geçmiş olsun dedim. Hastaneye gideceğiz dedi. Harekat merkezine bildirerek güzergah dışına çıkacağımı söyleyerek, hastayı hastaneye götürdüm. Araçta başka kimse de yoktu. Acilin önüne kadar götürüp, güzergahıma devam ettim" dedi. Bir diğer olay ise 12 Aralık Cuma günü gerçekleşti. Araca bindiğinde fenalaşan yolcuyu fark eden otobüs şoförü Suat Atmaca, Hastane Caddesi’ndeki duraktan "U" dönüşü yaparak güzergah dışına çıktı. Vakit kaybetmeden rotayı Atatürk Devlet Hastanesi Acil Servisine çeviren Atmaca kısa süre içerisinde Acil Servis önüne ulaştı. Otobüsten indirilip sedyeye alınan kadın yolcu, sağlık ekiplerine ulaştırıldı. "Vatandaşın sağlığı her şeyden önemlidir" diyen şoför Suat Atmaca, "Olay günü 18 nolu hatta çalışıyordum. Durağa yanaştığımda iki genç benden kolanya istedi. Ne olduğunu sorduğumda arkadaşlarının rahatsızlandığını söylediler. Harekat merkezini arayarak rotamdan çıkıp U dönüşü yaptım. Hastanede acil servise geldiğimizde servise bindirdik ve hastamızı sağlık ekiplerine teslim ettik. Bize periyodik eğitimler veriliyor, bu eğitimlerde bu sağlık konusunda da hassas davranmamız konusunda bilgilendirme yapılıyor. Bizimde çocuğumuz var, biz burada insanlık görevimizi yaptık" dedi. Yaşanan bu örnek davranışlar, Düzce Ulaşım A.Ş. bünyesinde görev yapan şoförlerin, yolcuların sağlığı ve güvenliği konusunda da sorumluluk bilinciyle hareket ettiğini gösterdi. Şoförlerin duyarlılığı diğer yolcular tarafından da tebrik edildi.
Ankara Sanatçı Metin Şentürk TBMM’de engelli bireylerin sorunlarını ve hayat hikayesini anlattı AK Parti İzmir Milletvekili Mehmet Kasapoğlu başkanlığında toplanan Engelli Bireylerin Sorunlarını Araştırma Komisyonu’na katılan sanatçı Metin Şentürk, engelli bireylerin sorunlarını ve hayat hikayesini anlattı. Engelli Bireylerin Sorunlarını Araştırma Komisyonu, AK Parti İzmir Milletvekili Mehmet Kasapoğlu başkanlığında toplandı. Komisyona sanatçı ve Dünya Engelliler Birliği Kurucu Başkanı Metin Şentürk katıldı. Komisyonun açılışında konuşan Kasapoğlu, "Tüm Komisyon üyelerimizin ortak inancı, engelli bireylerimizin toplumun tam merkezinde yer alması; sanatta, sporda, siyasette, akademide, medyada, üretimde, istihdamda her bir noktada en merkezde yer alması, onların merkezde yer almasıyla birlikte toplumun bu anlamdaki algısı, bakışı çok güçlü şekilde değişiyor. Kullanılan dilden, ön yargıların kırılmasına kadar pek çok değişimi gözlemliyoruz. İşte, Metin Bey’in bu anlamdaki yolculuğu da hem sanat alanında hem de sivil toplumdaki mücadelesi bu açıdan çok kıymetli ve çok ama çok öğretici" diye konuştu. "9 kişilik ailenin 6 kişisi kör oldu" Konuşmasına kendi hayat hikayesini anlatarak başlayan Metin Şentürk, "7 çocuklu bir ailede doğdum. Yalnız hayatın anneme acımasız şakaları enteresan bir şekilde devam etti. Baba tarafından genetik körlük vardı. 2 kız kardeşim, 2 erkek kardeşim, babam ve ben, hepimiz sağlam doğmamıza rağmen, 9 kişilik bir ailede 6 kişi zaman içinde yaşanan küçük problemlerden körlükle karşıya kaldı. 9 kişilik ailenin 6 kişisi kör oldu. Bugüne kadar hayatımı kolaylaştıran yegâne unsurun bakış açısı olduğuna çok inandım. Bakış açınızı değiştirdiğinizde acınızı değiştirebiliyorsunuz" dedi. "Sahadaki çalışmalarınız içinse ben 7/24 hazırım" Engelliliğin, engelliden ziyade aileleri için daha zor olduğuna inandığını dile getiren Şentürk, "Engelli hayatına bir şekilde alışıyor ama aileler için her uyanılan sabah aynı tabloyla karşılaşmak biraz daha farklı. Evlatlarının önündeki engelleri aileler, sonra yasalar, sonra da vicdanlar kaldırırsa bazı şeylerin çok daha iyi olacağına inanıyorum. Sahadaki çalışmalarınız içinse ben 7/24 hazırım. Emeğimle, bedenimle, ruhumla ve gönlümle yanınızda olmaya hazırım. Şayet bu işe yarayacaksa, dediğim gibi, 7/24 ülkenin her tarafında emek veririm. Çünkü sonuç itibarıyla, benim bu ülkede bu kadar emek verme çabamın tek bir nedeni var. Askerlik yapamadığım bir ülkede askerliğimi bu şekilde tamamlıyorum, bu da benim hayata bakış açımın bir tarafı" ifadelerini kullandı.