SAĞLIK - 21 Kasım 2023 Salı 11:24

Çalışan kalbe bypasstan sonra, kalp sağlığını korumak için öneriler

A
A
A
Çalışan kalbe bypasstan sonra, kalp sağlığını korumak için öneriler

Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. İsa Coşkun, çalışan kalpte baypass ameliyatı geçiren kişilerin kalp sağlığını koruması ve sağlıklı bir yaşam sürmesi gerektiğinin altını çizerek, "Sigara içilmemesi, sağlıklı beslenme, kiloyu koruma, egzersiz yapma, stresten uzak durmak, yeterli ve düzenli uyuma çok önemli" dedi.


Memorial Antalya Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölümü’nden Prof. Dr. İsa Coşkun, çalışan kalpte bypass ameliyatı konusunda bilinmesi gerekenleri anlattı.


Coşkun, çalışan kalpte bypass operasyonunun, vücudun genellikle göğüs, bacak veya kol kısmından alınan bir kan damarının, daralmış olan veya tıkanıklığın üstündeki ve altındaki koroner artere bağlanmasını içerdiğini kaydetti.


Kalbe ulaşmak için göğüs bölgesinin kesilerek yapılan çalışan kalpte baypas ameliyatının, çalışan bir kalp üzerinde yapıldığı için kalp-akciğer makinesine olan ihtiyacı ortadan kaldırdığını dile getiren Coşkun, "Çalışan kalpte bypass ameliyatından sonra hastaların hastanede kalış ve iyileşme süreleri kısaldığı gibi ameliyattan sonra gelişebilecek riskler de bu yöntem sayesinde azalır. Bu operasyonu geçiren kişilerin kalp sağlıklarını korumak için bazı önemli noktalara dikkat etmesi gerekir" diye konuştu.



"Göğüs ağrısı ve nefes darlığı şikayetleri azalıyor"


Koroner arter baypas ameliyatının, kanın kalpteki tıkalı veya kısmen tıkalı bir arter etrafında akması için yeni bir yol oluşturduğunu kaydeden İsa Coşkun, "Ameliyat, göğüs veya bacak bölgesinden sağlıklı bir kan damarı almayı içerir. Damar tıkalı kalp arterinin altına bağlanır. Yeni yol, kalp kasına giden kan akışını iyileştirir. Koroner arter baypas ameliyatı, ateroskleroz (damar sertliği) veya koroner arter hastalığı gibi tıkanmaya neden olan kalp hastalığını iyileştirmez. Ancak göğüs ağrısı ve nefes darlığı gibi semptomları azaltabilir. İlaçla geçmeyen anjina (göğüs ağrısı) ile seyreden koroner kalp hastalığı veya düzensiz kalp atışına bağlı kalp durması öyküsü olanlarda, diyabet hastalarına, tedavi edilemeyen koroner arter hastalığına bağlı kalp krizi geçirenlerde koroner arter bypassa başvurulabilmektedir. Koroner arter baypas ameliyatı, tıkalı bir kalp arterinin etrafındaki kan akışını eski haline getirmek için yapılır. Diğer tedavilerden yanıt alınamadığı durumlarda bypass cerrahisine başvurulur. Kalp krizi sonrası değerlendirmeler neticesinde direk cerrahiye geçiş de gerekebilir" dedi.



"Hastalar daha hızlı iyileşiyor"


Coşkun, çalışan kalpte bypassın tercih edilmesindeki avantajların daha düşük riskli bir kalp ameliyatı olması ve ameliyat sonrasında herhangi bir kalp sorunu yaşamadan hastaların normal yaşantısına devam edebilmesi olduğunu belirtti.


Çalışan kalpte bypass ameliyatı sırasında kalbin durdurulmadığını dile getiren Coşkun, "Kalp-akciğer makinesine ihtiyaç olmadan ameliyat esnasında kalp ve ciğerler çalışmaya devam eder. Çalışan kalpte bypass ameliyatı sayesinde hastalar daha hızlı iyileşmektedirler. Kalp ve damar cerrahisinin hasta grubu çoğunlukla 60 yaş ve üzeridir. Hastalarda bir takım nörolojik ve algı değişiklikleri, bu ameliyatları sık yapan kliniklerde çalışan kalple yapılan ameliyatlar sonrasında görülmediği belirtilmektedir. Hastalar genel cerrahi ameliyatı olmuş gibi erken uyanmakta, erken mobilize olup daha hızlı iyileşmektedir.


Çalışan kalpte bypass ameliyatı sonrası hastaların ameliyat kesiklerinin iyileşir iyileşmez normal yaşantılarına dönmeleri çok önemlidir. Ancak enfeksiyon riskini ortadan kaldırmak için kişisel hijyene çok dikkat edilmelidir. Eğer ek bir hastalığı varsa bunu doktorların tavsiyesi doğrultusunda tedavi edilmesi önemlidir. Ayrıca bir kişinin ameliyat olduktan sonra tamamen iyileştiğini düşünmesi çok yanlış olur. Kalp ameliyatı geçirmiş kişilerin kalp sağlığını koruması ve sağlıklı bir yaşam sürmesi için belirli kurallara uyması çok önemlidir" ifadelerine yer verdi.


Ameliyattan sonra kalp sağlığını korumak için Coşkun, şu önerilerde bulundu: "Sigara içmek kalp hastalığı, özellikle ateroskleroz için önemli bir risk faktörüdür. Sigarayı bırakmak, kalp hastalığı riskini ve komplikasyonlarını azaltmanın en iyi yoludur. Beslenmenizde bol miktarda meyve, sebze ve kepekli tahıllar seçin. Şeker, tuz ve doymuş yağlardan uzak durun.


Aşırı kilolu olmak kalp hastalığı riskini artırır. İdeal kilonuzu öğrenip, bu kiloda kalmaya özen gösterin. Düzenli yapılan egzersiz, kalp hastalığı için tüm risk faktörleri olan diyabet, yüksek kolesterol ve yüksek tansiyonu kontrol etmeye yardımcı olur. Haftanın 5 günü 30 ila 60 dakika fiziksel aktivite yapmayı hedefleyin. Koroner arter baypas ameliyatından sonra, doktorunuz size tekrar egzersiz yapmaya başlamanın ne zaman güvenli olduğunu söyleyecektir. Duygusal stresi azaltmaya yardımcı olacak yollar bulun. Farkındalık pratiği, yoga, açık havada yürüyüş yapmak stresi azaltmada fayda sağlamaktadır. Yetersiz uyku, kalp hastalığı ve diğer kronik hastalıkların riskini artırabilir. Yetişkinler günde 7 ila 9 saat uyumayı hedeflemelidir" açıklamasında bulundu.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa Yağmurlu havada makas atarken çarpmış Bursa’da 1 kişinin hayatını kaybettiği ve 1’i ağır 4 kişinin yaralandığı kazada otomobil sürücüsünün 1.97 promil alkollü olduğu tespit edildi. Kaza anı cadde üzerinde bulunan güvenlik kamerasına yansıdı. Kaza, dün saat 21.00 sıralarında Yıldırım ilçesi Ankara Yolu Caddesi Mimar Sinan Alt Geçidi’nde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, yağış sebebiyle kayganlaşan yolda bir kamyon ile üç otomobil zincirleme kazaya karıştı. Otomobillerden biri, kamyonun altına girerek durabildi. Kazayı gören vatandaşlar durumu 112 Acil Servis Merkezi’ne bildirdi. İhbar üzerine olay yerine çok sayıda polis, sağlık ve itfaiye ekibi sevk edildi. Olay yerine gelen sağlık ekipleri, kamyonun altına giren 16 BFZ 159 plakalı otomobilde bulunan yolcu Erol Erden’in (50) hayatını kaybettiğini belirledi. Kazada 16 BFZ 159 plakalı otomobil sürücüsü Cenk D., 16 NOM 98 plakalı otomobilde bulunan Dilara ve Fidan Ş. ile 16 BHK 349 plakalı otomobilde bulunan ve ismi henüz öğrenilemeyen 1 kişi yaralandı. Yaralılar, olay yerinde yapılan ilk müdahalenin ardından çevre hastanelere kaldırılarak tedavi altına alındı. Yaralılardan Cenk D.’nin durumunun ağır olduğu öğrenildi. Sürücü 1.97 promil alkollü çıktı Öte yandan, kaza anının cadde üzerindeki güvenlik kamera görüntüsü ortaya çıktı. Görüntülerde Cenk D.’nin otomobiliyle makas atarak girdiği alt geçitte yağış sebebiyle kaygan yolda önce 16 NOM 98 plakalı otomobile yandan çarptığı, ardından savrularak kamyonetin altına girdiği görüldü. Hastanede tedavisi devam eden Cenk D.’nin 1.97 promil alkollü olduğu belirlendi.
İstanbul Hamilelikte ‘Bitki çayı’ uyarısı: "Bir şey olmaz’ demeyin, gebeliği riske atan bir durum" Hamilelikte beslenme süreçlerine ilişkin uyarılarda bulunan Diyetisyen Şule Bozkurt, "Beslenmenin yetersiz kaldığı durumlarda bebek gelişemez hem düşük riski hem gelişme geriliği, erken doğum riski artabilirken anne ve bebek açısından oldukça sıkıntılı bir durum. Bitki çaylarının bazıları rahim kasılmalarını uyararak erken doğum riskini tetikleyebiliyor, kafamıza göre günde 3-4 kupa tüketmemeliyiz. Direkt toksik etki oluşturur, ‘Bitki çayı, bir şey olmaz’ gibi düşünmemeli. Gebeliği riske atan bir durum, doktorumuza danışmadan hiçbir bitki çayını tüketmemeliyiz" dedi. Hamilelik sürecinde yeterli ve dengeli beslenmek anne ve bebek sağlığı için önem taşırken, tüketilmesi sorun oluşturabilecek besinlere de dikkat edilmesi gerekiyor. Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi’nden Diyetisyen Şule Bozkurt da sağlıklı bir gebelik ve doğum süreci geçirilmesine yönelik bilgiler verdi. Bozkurt, "Gebelikte yeterli ve dengeli beslenme hem annenin sağlığının korunmasında hem bebeğin büyüme ve gelişmesinin tam bir şekilde sağlanması açısından oldukça önemli. 4 yapraklı yonca dediğimiz bir beslenme modelimiz var. Karışık renklerdeki sebze ve meyvelerin tüketimi de gökkuşağı renklerinde beslenme modeli açısından önemli. Öncelikli vitaminimiz folik asit, gebelikte hatta daha öncesinde kullanılmaya başlanması gereken bir vitamin. Önemli folik asit kaynaklarımız; koyu yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller, fındık, yumurta, avokado gibi besinler. Demir ihtiyacı da artmakta, demir takviyesinin yanında besinlerle de demiri karşılamamız gerekiyor. Demir kaynakları; kırmızı etler, kümes hayvanları, kuru baklagiller. Demir kaynaklarının yanında C vitamini kaynaklarının da tüketilmesi demir emilimini 10 kat kadar artırmaktadır. Kalsiyum, fosfor ve D vitamini de oldukça önemli. Kalsiyum kaynaklarımız da öncelikle süt ve süt ürünleri, Omega-3 önemli, bebeğin bedensel ve zihinsel gelişimi için haftada 1-2 kez balık tüketimini öneriyoruz ancak gebelikte çok dip balıklarının tüketilmemesi gerekiyor. O da cıva içeriğinden dolayı anne de toksik bir etki oluşturabiliyor" dedi. "Gebeliği riske atan bir durum, doktora danışmadan hiçbir bitki çayı tüketmemeli" Hamilelikte çay, kahve tüketimlerine yönelik konuşan Diyetisyen Bozkurt, "Çay ve kahve tüketiminin içeriğindeki kafeinden dolayı gebelikte sınırlandırılması gerekiyor çünkü fazla kafein alımı bebekteki demir emiliminde azalma gerçekleştirebiliyor. Bitki çaylarının bazıları rahim kasılmalarını uyararak erken doğum riskini tetikleyebiliyor, bitki çaylarını sınırlıyoruz. Kafamıza göre günde 3-4 kupa şeklinde tüketmemeliyiz, onların o bitki olup olmadığını, hangi şartlarda saklanıp saklanmadığını bilmiyoruz. Direkt toksik etki oluşturur, ‘Bir bardak bitki çayı, bundan bir şey olmaz’ gibi düşünmememiz gerekiyor. Gerçekten gebeliği riske atan bir durum, bu süreçte doktorumuza danışmadan hiçbir bitki çayını tüketmemeliyiz. Bitki çayları konusunda ‘Çaydır, çok bir zarar gelmez’ gibi bir düşüncede olmamamız gerekiyor" ifadelerini kullandı. "Beslenmenin yetersiz kaldığı durumlarda bebek gelişemez" Gebelerin yeterli ve dengeli beslenmemesi durumlarında anne ve bebeğe birçok etkisi olduğunu aktaran Bozkurt, şöyle konuştu: "Bebek tamamen anneden beslendiği için annenin vitamin ve mineral depoları boşalır, sağlığı bozulur. Beslenmenin yetersiz kaldığı durumlarda bebek de gelişemez. Anne ve bebek açısından oldukça sıkıntılı bir durum, bu yüzden annenin yeterli ve dengeli beslenmesi oldukça kıymetli. Hamile olan kadınlarımız ‘2 canlıyım, yediklerimin 2 katını yiyebilirim’ şeklide düşünebilirler. Halbuki öyle değil, son aylarda ayda 1-1,5 kilo şeklinde alınmasını öneriyoruz. Özellikle sebze ve meyvelerde pestisit açısından riskli olabiliyorlar, dikkat etmeleri gerekiyor, karbonatlı suyla iyi bir şekilde yıkamamız gerekiyor. İlk aylarda bulantı fazla olduğu için anneler fazla besin tüketemiyor hatta kilo almanın yerine zayıflama da gözlemleyebiliyoruz. Kaloriyi çok fazla artırmamaları gerekiyor, anne fazla kilo alabiliyor. Bebek olması gereken kilodan fazla doğabiliyor, bu da doğumu zorlaştıran bir durum. Annede de gestasyonel diyabet dediğimiz geçici bir diyabet durumu var, bunu tetikleyebiliyor. Düzenli bir egzersiz rutini olmalı" "Alkol ve sigara kesinlikle tüketilmemeli" Sigara ve alkol tüketiminin gebelikte birçok olumsuz etkisi olduğunu söyleyen Bozkurt, hamilelikte kilo konusuna yönelik de bilgiler vererek, "Düşük riskini artırıyor, bebeğin gelişmesini etkiliyor ve erken doğum riskini tetikliyor, bu yüzden alkol ve sigara kesinlikle tüketilmemeli. Hamilelikte kilo alımı, annenin kilosuna bağlı olmak üzere ortalama 9-14 kilo arasında değişir. Anne gebe kalmadan önce olması gereken kilodan çok zayıfsa 14 kiloya kadar alabilir, fazla kilo ile başlamışsa daha az kilolarda alabilir. Gebelikte zayıflama diyetleri yapmamalı, kabızlık da son aylarda gebelerde çok gözlemlediğimiz bir durum. Su tüketimi her zaman olduğu gibi gebelikte de çok önemli, gebelerimiz en az 8-10 bardak su içmeli. Sağlıklı beslenme düzeni gebelikte devam ettiğinde sağlıklı bir gebelik ve doğum gerçekleşiyor, annelerin bu konuda bilinçli olması ve dikkat etmeleri gerekiyor" dedi.