ASAYİŞ - 26 Şubat 2024 Pazartesi 10:10

Diyaliz merkezinde engelli kadına yumruk iddiası

A
A
A

Antalya’da zihinsel engelli Lütfiye Yıldırım, diyalize girmek için gittiği merkezde sol gözüne atılan yumrukla yaralandığını iddia etti. Talihsiz kadının yumruğun şiddeti ile yere düşmesi sonucu sağ ve sol kolunda da morarma meydana geldi. Yaşlı kadının ablası ise kardeşinin durumunun iyi olmadığını belirterek, sağlık raporu alarak savcılığa suç duyurusunda bulundu. Diyaliz merkezinden yapılan açıklamada ise olayın kendilerinde yaşanmadığını ve güvenlik kamerası görüntüleri ile bunu ispatlayacaklarını belirtti.

Olay, 23 Şubat günü saat Kepez ilçesi Yeni Mahalle’de bulunan Özel Daviva Nefroloji Diyaliz Merkezinde yaşandı. Alınan bilgiye göre yaşlı; bakım merkezide kalan zihinsel engelli Lütfiye Yıldırım (64), olay günü diyaliz tedavisi almak üzere adrese gitti. İddiaya göre, yaşlı kadın burada temizlik işleri ile uğraşan ismini bilmediği bir kişinin yumruklu saldırısına maruz kaldı. Talihsiz kadının yumruğun şiddeti ile yere düşmesi sonucu sağ ve sol kolunda da morarma meydana geldi.

Aldığı darbe ile yeri yığılan yaşlı kadının yardımına diğer çalışanlar koştu. Diyaliz tedavisi sonrası huzur evine geri dönen yaşlı kadının gözünün morardığını gören çalışanlar durumu ablası Yasemin Soytürk’e bildirdi. Gördüğü manzara karşısında şaşıran dönen Soytürk, ablasını alarak sağlık kuruluşuna gitti. Buradan alınan doktor raporu ile birlikte polis merkezine giden abla kardeş şikâyetçi oldu. Polis ekipleri olayla ilgili inceleme başlattı.

"Bana yumruk atan kişiden şikayetçi ve davacıyım"

Diyaliz merkezinde yaşanan olayı anlatan Lütfiye Yıldırım, "Gözüme yumruk attı, kollarıma vurdu. Sonra bana serum taktılar. Yere düştüm, zor kalktım. Kollarım acıdı" dedi. Lütfiye Yıldırım ablası ve avukatı ile birlikte verdiği ifadede korkunç olayın 23 Şubat Cumartesi günü meydana geldiğin söyledi. Yüzü tanınmaz halde olan Yıldırım ifadesinde şunları söyledi:

"Ben zihinsel engelliyim, okuma yazma bilmiyorum. Özel Antalya Huzurevi ve Yaşlı Bakım Merkezi’nde yaklaşık 2,5 aydır kalmaktayım. 23 Şubat günü saat 11.30 sularında servis ile özel diyaliz merkezine gittim. Yenimahalle’de bulunan özel diyaliz merkezine girdiğimde ismini bilmediğim temizlik işlerini yapan esmer uzun boylu erkek şahıs hiçbir şey söylemeden direk sol gözüme yumruk attı. Ben yere düştüm. Beni yerden diğer çalışanlar kaldırdı. Diyaliz işlemleri yapıldıktan sonra diyaliz merkezinin aracı ile beni akşam saatlerinde tekrar kaldığım huzurevine götürdüler. Ablam Yasemin Soytürk huzurevine geldi ve birlikte Sema Yazar Polikliniğine gittik. Burada doktor raporu aldım. Sol gözümde morluk ve şişme, sağ ve sol kolumda şişlik ve morarma olduğunu gördüm. Bana yumruk atan kişiden şikayetçi ve davacıyım."

"Durumu çok kötü, başka birisi olsa kendisini korurdu"

Yaşananları anlatan abla Yasemin Soytürk ise şöyle konuştu:

"Perşembe günü kardeşimin sağlık kontrolü vardı kontrollerini yaptırarak sağlam olarak huzurevine teslim ettim. Cuma günü diyalizi vardı, diyalizden sonra beni aradılar. Acil gelmemi istediler, ne olduğunu sorduğumda kardeşimin darp edildiğini belirttiler. Gittiğimizde çok kötü durumdaydı, bir gözü ve kollarının durumu iyi değildi. Gözünün birisi tamamen kapanmış. Oradan karakola gittik, şikayetçi olduk. Sağlık raporu aldık, iddiaya göre sağlık merkezinin doktoru alerji olduğunu söylemiş. Diyaliz merkezinin bizi arayarak durumu bildirmesini ne ne olduğunu açıklamasını isterdik. Kardeşimin bu şekilde olması hoş bir şey değil. Durumu çok kötü, başka birisi olsa kendisini korurdu. Şikayetimizin sonuna kadar arkasında bulunacağız, kim yaptı ise bulunmasını istiyoruz. Benim kardeşime ne oldu. Huzur evi diyaliz merkezine sağlam gittiğini söyledi."

Diyaliz merkezinde engelli kadına yumruk iddiası

"Güvenlik kamerası görüntülerinde böyle bir şeyin olmadığı bellidir"

Diyaliz merkezinden yapılan açıklamada ise şu ifadelere yer verildi:

"Biz de gereken işlemleri yapıyoruz, gerekli tutanakları tuttuk. Güvenlik kamerası görüntülerimiz var, güvenlik kamerası görüntülerinde böyle bir şeyin olmadığı bellidir. Savcılık güvenlik kamerası görüntülerini izlediği zaman olayın bizden kaynaklanmadığını görecektir. Olay şu anda savcılıkta biz de çok üzüldük, ama kurumumuzda böyle bir hadise yaşanmadı."

Diyaliz merkezinde engelli kadına yumruk iddiası

Ertuğrul Gün - Fırat Demir

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Bakan Yerlikaya duyurmuştu: Bahçelievler’deki hastane saldırısı ile ilgili 2 ayrı suç örgütü üyesi 24 kişi tutuklandı İstanbul Bahçelievler Devlet Hastanesi acil servisinde ve Mahmutbey Caddesi’nde meydana gelen iki silahlı saldırı olayı ile ilgili yürütülen soruşturma çerçevesinde birbirleriyle husumetli ‘Atız-Casper’ adlı 2 ayrı organize suç örgütüne yönelik operasyonda 29 kişi gözaltına alındı. Düzenlenen operasyonu sosyal medya hesabından duyuran İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, İstanbul’da faaliyet gösteren birbirleriyle husumetli 2 ayrı organize suç örgütüne yönelik düzenlenen “Kuyu-23” operasyonu sonucu 29 şüpheli yakalandı” ifadelerine yer vermişti. Emniyetteki işlemleri tamamlanarak adliyeye sevk edilen şüphelilerden 24’ü tutuklanırken, 5 şüpheli şahıs adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Bahçelievler Devlet Hastanesi’nde 31 Ağustos günü saat 02.30 sıralarında meydana gelen olayda acil servis bölümünün önüne gelen şüpheliler, hastaneye doğru ateş açmıştı. Açılan ateşte o sırada dışarıda bulunan, bir hastane polisi, bir jandarma, hastane güvenlik görevlisi ve 2’si hasta yakını olmak üzere toplam 5 kişi yaralanmıştı. Aynı gece Mahmutbey Caddesi’nde yürüyen 3 kişiye de silahlı saldırı düzenlenmişti. Saldırıda 1 kişi olay yerinde hayatını kaybederken, 1 kişi de yaralanmıştı. ‘Atız - Casper’ adli 2 ayrı suç örgütü üyesi 24 kişi tutuklandı İstanbul’da faaliyet gösteren birbirleriyle husumetli ‘Atız - Casper’ adlı 2 ayrı organize suç örgütüne yönelik düzenlenen “Kuyu-23” operasyonu sonucu toplam 29 şüpheli yakalandı. Gözaltına alınan şüpheliler emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edildi. Şüpheli 29 şahıstan 24’ü çıkarıldığı mahkemece tutuklanırken, 5 şüpheli şahıs adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Bakan Yerlikaya sosyal medya hesabından duyurmuştu İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Emniyet Genel Müdürlüğü KOM Başkanlığı koordinesinde; İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce yapılan çalışmaları sonucu İstanbul genelinde faaliyet gösteren 2 ayrı organize suç örgütüne yönelik "Kuyu-23" operasyonu düzenlendi. Düzenlenen operasyonlar sonucu 29 şüpheli yakalanırken şüphelilerin, 27.08.2024 tarihinde İstanbul’un Bahçelievler ilçesinde birbirleriyle husumetli olan iki organize suç örgütü arasında çıkan silahlı çatışmada 2 şahsın yaralanması olayı, 30.08.2024 tarihinde Bahçelievler ilçesinde gerçekleşen silahlı saldırı sonucunda ise örgüt üyesi E.K. isimli şahsın öldürülmesi ve 1 şahsın yaralanması, 30.08.2024 tarihinde Bahçelievler ilçesi Devlet Hastanesi önünde husumetli olduğu gruba karşı gerçekleştirilen silahlı saldırı sonucunda orada bulunan 1 polis memuru, 1 jandarma personeli, 1 özel güvenlik görevlisi ve 2 sivil vatandaş olmak üzere toplam 5 şahsın yaralandığı eylemlere karıştıkları ve eylem hazırlığında oldukları tespit edildi. Operasyonlar sonucu; 2 adet Ak-47 uzun namlulu silah, 9 adet ruhsatsız tabanca, 3 adet çalıntı motosiklet, 1 adet eylemde kullanılan otomobil, 1 adet çalıntı otomobil, 4 adet kar maskesi, 2 adet çelik yelek ve çok sayıda fişek ele geçirildi” ifadelerine yer vermişti.
Aydın AB Müktesebatı gereği getirilen yasak Aydınlıları küstürdü Bir zamanlar Aydın’ın en önemli yerel bayramları arasında yer alan, ilin düşman işgalinden kurtuluşu kutlamaları artık bir şenlik değil yerine getirilmesi gereken zorunlu bir vazife gibi kutlanmaya başladı. Önceleri binlerce kişinin katılımı ile gerçekleştirilen 7 Eylül kutlamalarındaki renkli kutlamalar, AB Müktesebatı gereği yasaklanınca halk kutlamalardan ayağını kesti. Türkiye’de Avrupa Birliği normları gereği alınan bazı kararlardan biri de yaklaşık 85 yıldır Aydın’ın en önemli günlerinden biri olan ilin düşman işgalinden kurtuluşunun kutlandığı 7 Eylül kutlamaları oldu. Aydın Valisi Mustafa Malay döneminde Aydın efelerinin kurusıkı mermilerle gerçekleştirdiği şehrin düşman işgalinden kurtuluşunu anımsatan kutlamalar yasaklandı. İşgalcilerin ve Yunanlıların Aydın’ı yakmasını andıran ve tulumbacıların şehri yangınlardan kurtarmak için verdiği mücadeleye ilişkin etkinlikler de yasaklandı. Getirilen bu yasaktan sonra Aydın Valisi Mustafa Malay’ın yerine gelen Hüseyin Avni Coş’un makamına çıkan Aydın efeleri yasağın kaldırılmasını talep etti. Yasak kalkmayınca kutlamaların tadı kaçtı, halk da kutlamalardan elini ayağını çekti. Kurtuluş günleri, 17 yıl önce AB Müktesebatı gereği alınan kararla getirilen yasakların ardından sıradan bir tören haline geldi. Bugün gerçekleştirilen Aydın’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 102. yıldönümü de oldukça sönük geçti. Aydın Büyükşehir Belediyesi koordinesinde Atatürk Kent Meydanı’nda gerçekleştirilen tören, protokol üyeleri ve çok az sayıdaki vatandaşın katılımıyla gerçekleşmesi ve 7 Eylül ruhunun kaybolması yürekleri burktu. Barutlu kutlamaların yasaklanmasıyla birlikte eski yıllarda Adnan Menderes Bulvarı boyunca düzenlenen etkinlikler, efelerin geçişleri, Yunanlıların temsili olarak Aydın’dan kovulması gibi kutlama programlarının olmaması 7 Eylül ruhunun kaybolmasına sebep oldu.
Adana Prof. Dr. Fındıkçıoğlu: “Akciğer kanseri genellikle ileri evrede belirti veriyor” Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Alper Fındıkçıoğlu, akciğer kanserinin erken dönemde tespit edildiğinde tedavi edilme şansının çok yüksek olduğuna dikkat çekerek, “Günümüzde kapalı ameliyat yöntemleriyle küçük bir kesiden girilerek kanserli dokular temizlenebiliyor” dedi. Tüm dünyada kansere bağlı ölümlerde ilk sırayı akciğer kanserinin olduğunu belirten Acıbadem Adana Hastanesi Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Alper Fındıkçıoğlu, “Dünyada her yıl 2 milyon kişiden daha fazlası yeni akciğer kanseri tanısı alıyor. Yaklaşık 1 milyon 800 bin kişi akciğer kanseri nedeniyle hayatını kaybediyor. Ülkemizde ise tüm kanserlerin yüzde 21’ini akciğer kanseri oluşturuyor” diye konuştu. “En büyük sebebi tütün ve tütün ürünleri” Akciğer kanserinin genellikle ilerleri evrelerde belirti verdiğini vurgulayan Prof. Dr. Fındıkçıoğlu, hastalığın başlangıçta öksürük, balgam, halsizlik gibi çok ciddi olmayan yakınmalara yol açarken, ileri evrelerde kanlı balgam, göğüs ve sırt ağrısı, iştahsızlık, kilo kaybı gibi şikayetlere yol açtığını sözlerine ekledi. Akciğer kanserinin en büyük sebebinin tütün ve tütün ürünleri kullanımı olduğunun altını çizen Prof. Dr. Fındıkçıoğlu genetik faktörlerin de bu kanserin oluşumunda etkin rol oynadığını ifade etti. Tedavide kemoterapi (ilaç tedavisi), akıllı ilaçlar, bağışıklık sistemine yönelik immünoterapiler, radyoterapi (ışın tedavisi) ve cerrahi tedavi yöntemlerinin kullanıldığını belirten Prof. Dr. Fındıkçıoğlu, “Akciğer kanseri erken dönemde tespit edildiğinde tedavi edilme şansı çok yüksek bir hastalık. Bu yüzden erken teşhis edilen akciğer kanserlerinde cerrahi tedavi yöntemleri kullanılıyor” dedi. “Küçük bir kesiden giriliyor, kanserli doku temizleniyor” Günümüzde uygulanan kapalı ameliyat yöntemleri hakkında bilgi veren Prof. Dr. Fındıkçıoğlu “Küçük bir kesiden kameralı sistemler ile göğüs boşluğuna girilerek kanserli dokuların tamamen temizlenebildiği video ve robot yardımlı torakoskopik yöntemler, tedavinin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Kapalı yöntemler için en büyüğü 2-3 cm’lik 1 veya 2 adet minik kesilerden göğüs boşluğuna girilebilen bu yöntemler için özel geliştirilmiş teknolojik cihazlar kullanılıyor. Ameliyat sırasında en az düzeyde doku hasarı oluşuyor, böylece hem iç organlarda hem de kesi yapılan yerde iyileşme daha hızlı oluyor” diye konuştu. Hastaların iyileşme sürecinde daha az ağrı hissedecekleri için kısa sürede ayağa kalkarak normal hayatlarına bir an önce dönebildiklerini ve ameliyat sonrası yoğun bakım ihtiyacının da önemli ölçüde azaldığını sözlerine ekledi. “Kapalı yöntemde lokal ya da genel anesteziyle yapılabiliyor” Kapalı yöntemlerin akciğer hastalıklarının teşhis aşamasında da önemli rol oynadığına işaret eden Fındıkçıoğlu, sebebi bilinmeyen göğüs boşluğunda sıvı birikimi, basit yöntemlerle biyopsi almaya uygun olmayan akciğer kitleleri ile büyümüş lenf nodlarının teşhisinde yine bu yöntemlerin kullanıldığını dile getirdi. Kapalı cerrahi yöntemlerin genel anestezi altında yapılabildiği gibi lokal anestezi ile hasta tam uyutulmadan da uygulanabileceğine değinen Prof. Dr. Fındıkçıoğlu böylece genel anestezi alamayacak durumda olan ileri yaştaki veya genel durumu kötü olan hastalara cerrahi girişimler uygulanabileceğini söyledi. Kapalı yöntemlerin en önemli özelliklerinden birinin hastaların kısa sürede taburcu olabilmesi olduğundan bahseden Fındıkçıoğlu, “Açık cerrahi sonrası 8-10 gün hastanede yatması gereken hastalar, kapalı cerrahi sonrası 3-4 günde taburcu olabiliyor. Ameliyat sonrası ağrı kesici ve diğer ilaçlara olan ihtiyaç da azalıyor. Kısa yatış süresi ve ilaç kullanımının azalması tedavi maliyetlerini de olumlu yönde etkiliyor” dedi.
Kahramanmaraş Jeofizik Mühendisi Uysal: “Pazarcık’taki deprem öncü bir deprem değil” Jeofizik Mühendisi Mehmet Uysal, bu sabah Pazarcık’ta meydana gelen 5,0 büyüklüğündeki depremle ilgili konuştu. Uysal, “Bunu öncü bir deprem olarak söyleyemeyiz sadece artçı bir deprem, artçı depremler de devam edecek” dedi. Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde saat 09.31’da merkez üssü Pazarcık olan 5,0 büyüklüğünde sarsıntı kaydedildi. Depremin 7 kilometre derinlikte meydana geldiği öğrenilirken deprem Gaziantep, Adana ve Osmaniye’de de hissedildi. Meydana gelen deprem, bölgede büyük bir paniğe neden oldu. Pazarcık’ta yaşanan deprem ile alakalı jeofizik Mühendisi Mehmet Uysal, İhlas Haber Ajansı’na açıklamalarda bulundu. “Vatandaşların tedirgin olacağı hiçbir durum söz konusu değil” Sabah saatlerinde Pazarcık’ta meydana gelen 5,0 büyüklüğündeki depremin 6 Şubat tarihinde yaşanan deprem ile yakın noktada meydana geldiğini ve bu sarsıntının artçı bir sarsıntı olduğunu ifade eden Uysal, “Araştırmalarımız ve incelemelerimiz doğrultusunda ilk bilgi depremin yaşandığı lokasyona bakınca 6 Şubat tarihinde yaşanan depremlerin yaşandığı yere yakın bir artçı sarsıntı diyebiliriz buna. Bu artçı sarsıntıların biz uzun vadede devam edeceğini daha önceleri de defalarca söylemiştik, şehrimiz için tedirgin edici bir durumun söz konusu olmadığını da söylemiştik. Şehrimizin içerisinde az hasarlı ve hasarsız binaların içerisinde yaşayan vatandaşların tedirgin olacağı hiçbir durum söz konusu değil. Bu depremlerin devamlılığı azalarak devam edecektir fakat bunlar daha büyük depremlerin habercisi değil. Bölge tektonik bir bölge, Kahramanmaraş’ın kuzey ve güney bölgelerinde daha farklı depremlerin yaşanması söz konusu. Fakat Kahramanmaraş merkezi konusunda ve yakın çevresinde tedirgin edecek bir durumun söz konusu olmadığını söyleyebiliriz” dedi. “Bunu öncü bir deprem olarak söyleyemeyiz sadece artçı bir deprem” Kahramanmaraş’ın tektonik bir bölgede yer aldığını dile getiren Uysal, “Şehrimizin tektonik bir bölge olduğunu asla unutmamamız gerekiyor. Her zaman buna hazırlıklı olmamız gerekiyor. 6 Şubat’ta yaşadığımız deprem sonucunda bugün yaşadığımız ufak bir artçı sarsıntıda dahi aynı tedirginlikleri ve paniği yaşıyoruz. Bu yenilenerek devam edecek. Bunu öncü bir deprem olarak söyleyemeyiz sadece artçı bir deprem, artçı depremler de devam edecek. Bu kentte deprem olmaya sürekli devam edecek, artçılar bitti bir daha deprem olmaz demeyeceğiz ama 6 Şubat’ta yaşadığımız gibi bizi tedirgin edecek, hayatımızı riske atacak depremle karşılaşacağımızı düşünmüyoruz. Vatandaşlarımıza geçmiş olsun, panik yapacak bir durumun olmadığını söyleyebiliriz” diye konuştu. Yaşanan 5,0 büyüklüğündeki depremlerin Bingöl-Karlıova segmentine stres biriktirdiğini öğrenebilmek adına detaylı inceleme yapılması gerektiğini söyleyen Uysal, “Bir stres aktarımı olduğunu söylemek için çok erken. Daha detaylı incelemek gerekiyor ama zaten Bingöl-Karlıova segmentinde zaten yeterince stres yükünün var olduğunu söyleyebiliriz. Bunu 6 Şubat depremleri öncesinde birkaç kere söyledik. Bölgenin depreme hazırlıklı olması gerekiyor” diye konuştu.