GENEL - 15 Mart 2019 Cuma 13:42

Hisaralan Türkiye’ye örnek olacak

A
A
A
Hisaralan Türkiye’ye örnek olacak

Seçim çalışmalarını Sındırgı’nın kırsal mahallerinde sürdüren Cumhur İttifakı AK Parti Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Yücel Yılmaz, "Hisaralan Türkiye’ye örnek olacak, jeotermal sera ve ekoturizm potansiyeli Sındırgı’da canlanacak.

Seçim çalışmalarını Sındırgı’nın kırsal mahallerinde sürdüren Cumhur İttifakı AK Parti Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Yücel Yılmaz, "Hisaralan Türkiye’ye örnek olacak, jeotermal sera ve ekoturizm potansiyeli Sındırgı’da canlanacak. Sındırgı Türkiye’nin termal turizm merkezi haline gelecek" dedi.


Cumhur İttifakı AK Parti Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Yücel Yılmaz, Sındırgı merkez ve kırsal mahallelerinde esnaf ve kahve ziyaretleri yaparak projelerinden bahsetti. Cumhur İttifakı Sındırgı Belediye Başkan Adayı Ekrem Yavaş ile birlikte seçim çalışmalarını sürdüren Yılmaz, 14 Mart Tıp Bayramı nedeniyle Sındırgı Devlet Hastanesi’nde sağlık personellerinin bayramını kutladı, ardından Sanayi sitesinde tek tek esnafı gezerek projelerini anlattı. Sındırgı’nın, Yüreğil, Yaylabayır ve Osmanlar kırsal mahallerinde miting düzenleyen Yılmaz, Sındırgı’da Ekrem Yavaş, Büyükşehir’de kendisi ile Sındırgı’nın yatırımda büyük adımlar atacağını söyledi.


Yılmaz, “Sındırgı Türkiye’nin termal turizm merkezi haline gelecek”


Büyük bir coşku ile kırsal mahallelerde karşılanan Yılmaz, Sındırgı’nın 31 Mart Yerel seçimlerinde işi bitirdiğini söyledi. Sındırgı halkıyla kucaklaşan Cumhur İttifakı AK Parti Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Yücel Yılmaz, Büyükşehir Belediyesi olarak ilçeye yapacakları projeleri anlattı, Balıkesir’i dünya şehri yapmak amacıyla yola çıktıklarını söyledi. Balıkesir’i potansiyeline göre 3 ekonomik bölgede kalkındıracaklarını, Sındırgı’nın da ’termal turizm kimliği’ ile ön plana çıkacağını söyleyen Yücel Yılmaz, Hisaralan’ı Türkiye’nin Termal Turizm Merkezi haline getireceklerini söyledi. İlçeye 10 bin metrekarelik Jeotermal Sera kazandıracaklarını da müjdeleyen Yılmaz, "Sındırgı kazanacak, Balıkesir kazanacak" dedi.


Balıkesir’i 3 farklı ekonomik bölgede kalkındıracaklarını söyleyen Yücel Yılmaz, "Kuzey’in Yıldızları Bandırma, Manyas, Susurluk, Gönen, Erdek ve Balya sanayi ve teknoloji kimliğini; Körfez’in Yıldızları Ayvalık, Edremit, Burhaniye, Gömeç, Havran turizm kimliğini üstlenirken; Doğal Şehir Sındırgı’mızın da aralarında bulunduğu Güney’in Yıldızları İvrindi, Savaştepe, Altıeylül, Karesi, Kepsut, Bigadiç, Dursunbey ise lojistik, tarım ve termal turizm kimliğini üstlenecek" dedi.


Yılmaz, “Hisaralan, Termalde Türkiye’ye örnek olacak”


Balıkesir’de kıyı turizm, kültür turizmi, doğa turizmi, termal turizm, sağlık turizmi, spor turizmi gibi çok çeşitli turizm olanaklarının bulunduğunu vurgulayan Yücel Yılmaz, "Büyükşehir olarak 4 mevsim turizm deneyimini geliştirecek ve turizm gelirlerini katlayacağız. Bu doğrultuda termal turizm kimliğimizi üstelenecek olan Sındırgı’daki Hisaralan tam bir cennet. Burayı termal turizmin merkezi haline getirecek yatırımları gerçekleştireceğiz. Bu bölge termal ve sağlık turizmin ülke çapındaki merkezi olacak" dedi.


Yılmaz, “Ekoturizm potansiyeli canlanacak”


En önemli projeleri arasında yer alan Hisaralan Termal Turizm Merkezi hakkında detaylı bilgi veren Yücel Yılmaz, "İçerisinde geriatri köyü, doğa sporları bölgesi, kuş gözlem alanı, jeotermal park, günübirlik turizm alanlarının bulunacağı Hisaralan Termal Turizm Bölgesi; turizm fonksiyonları konum, kent ile ilişki, jeotermal kaynaklar ve suya erişim kriterleri göz önünde bulundurularak tasarlanacaktır. Doğa Sporları Bölgesi olarak işlevlendirilen alan keşfetme teması ile geliştirilecektir. Proje ile bölgedeki ekoturizm potansiyeli harekete geçecektir" dedi.


Sındırgı’ya 10 bin metrekarelik Jeotermal Sera kazandıracaklarını müjdeleyen Yücel Yılmaz, "İlçemizdeki konutların ısınmaları için kullanılan ve ısıtma sonrasında atıl kalan sıcak su, oluşturacağımız jeotermal sera bölgesinde kullanılacak. Bu proje ile fosil yakıtsız sera bahçeciliğine yönelik bir çözüm sunuyor, yeşil enerji alternatifi sağlıyoruz" dedi. Ayrıca Sındırgı’ya modern bir otogar kazandıracaklarını da belirten Yılmaz, "Sındırgılı hemşehrilerimizin ihtiyaç duydukları her an her alanda Büyükşehir olarak yanlarında olacağız" açıklamasında bulundu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara İletişim Başkanı Altun: "TRT, Batılı medya organlarının görmezden geldiği her konuda, uluslararası topluma doğru bilgileri, yerinde ve zamanında ulaştırıyor" İletişim Başkanı Fahrettin Altun, "TRT, Batılı medya organlarının üzerini örttüğü veya görmezden geldiği hemen her konuda uluslararası topluma doğru bilgileri, yerinde ve zamanında ulaştırıyor” dedi. İletişim Başkanı Fahrettin Altun, ATO Congresium’da düzenlenen TRT 60. Yıl Gala Programında konuştu. Altun, Türkiye’nin en güçlü, en etkili yayın organın TRT’nin kuruluş dolasıyla aranızda olmaktan büyük bir memnuniyet duyduğunu belirtti. Türkiye’nin modernleşme tarihi ile medya tarihi iç içe geçtiğini ifade eden Altun, “Kitle iletişim araçlarının gelişimi ile devletin, toplumun, siyasetin serencamı arasında çok ciddi geçişlilikler vardır. Tanzimat’tan bugüne iletişim tarihimiz içerisinde 4 önemli dönemden bahsedebiliriz. Gazete yayıncılığı, radyo yayıncılığı, televizyon yayıncılığı, ve dijital yayıncılık. Bu tarihi seyir içinde Türkiye Radyo ve Televizyon kurumu asli bir rol oynamıştır” ifadelerini kullandı. TRT’nin 60 yıl önce, 1 Mayıs 1964 yılında kurulduğunu ve 1990’lı yılların başına kadar televizyon ve radyo yayıncılığı yükünü tek başına sırtlandığını hatırlatan Altun, “TRT, bu süreçte alternatifi olmayan bir okul işlevi görmüştür. Özel radyo ve televizyonlar ilk kuruldukları yıllarda, ihtiyaç duyduğu insan kaynağını ve meslek kültürünü TRT’den karşılamıştır. Yayıncılık faaliyetlerine ek olarak, eğitim ve araştırma alanında TRT’nin önemli katkıları olmuştur. 2000 sonrasında ise, TRT hem kanal sayısını artırmış hem de yayın faaliyetlerini çeşitlendirmiştir. TRT’nin yarım asrı aşan yayınları, aslında Türkiye’nin son 60 yıllık siyasal, toplumsal ve kültürel serencamını da gözler önüne sermektedir. Bu kapsamda, TRT Türkiye’nin sevinçlerine olduğu kadar, darbelere, sıkıyönetim dönemlerine, ulusal ve uluslararası krizlere de şahitlik etmiştir. Şahitlik etmekle kalmamış, çalkantılı süreçlerden etkilenmiştir” şeklinde konuştu. TRT’nin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde büyük bir atılım içerisine giren ülkemizin yeni konumuna uygun olarak milletin, gönül coğrafyanın ve insanlığın yararına önemli adımlar attığına dikkat çeken Altun, “TRT, büyük ve güçlü Türkiye’nin bir kurumu olarak habercilik, belgeselcilik, dizi ve film sektörlerinde güçlü içerikler ve markalar üretmiştir. TRT bunu yaparken, sadece ulusal alanda ve konvansiyonel medyanın sınırları içinde kalmamış, aynı zamanda yetkin bir uluslararasılaşma ve dijitalleşme sürecini de hayata geçirmiş ve yönetmiştir. Uluslararasılaşma ve dijitalleşme. Bana göre bu iki kavram TRT’nin son dönemine damgasını vuran iki önemli kavramdır. Bugün TRT, TRT World başta olmak üzere, geçen hafta açılışını yaptığımız TRT İspanyolca Dijital Haber Platformu, TRT Arapça, TRT Rusça, TRT Afrika, TRT Balkan, TRT Fransızca’nın da aralarında olduğu 41 dil ve lehçede yaptığı yayınlarla küresel bir içerik üreticisidir” diye konuştu. “Uluslararası haber ağlarını yönetmek, dünya kamuoyunun algısını yönetmek için önemli bir imkandır” Küresel alanda medya emperyalizmini destekleyen başlıca unsursa uluslararası haber ağları ve onların anlatı mekanizmaları olduğunu belirten Altun, “Uluslararası haber ağlarını yönetmek, dünya kamuoyunun algısını yönetmek için önemli bir imkandır. Fakat dünya kamuoyunun algısını yönetmek noktasında belki de en sinsi güç, medyanın söylem ve anlatı oluşturma gücüdür. Batı dünyası bugün bu güçten kendi emperyal amaçlarını kamufle etmek için faydalanmaktadır” açıklamalarında bulundu. "Uluslararası barış, adalet ve hakkaniyet ortamının oluşumuna katkı sunacak sıhhatli bir iletişim akışına katkı sunmaktır” 19. yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkan haber ajanslarının basınla birlikte sömürgeciliğin keşif kolunu oluşturduğunu bildiren Altun, "İletişim ve medya alanında Batı tahakkümünün tartışma konusu olması ancak 1970’lerle birlikte mümkün olmuştur. 1970’lerde çok sesli ve çok kültürlü enformasyon akışı talepleri yükselmeye başlamıştır. Türkiye, o dönemde bu taleplere cevap vermeye çalışmış, ne var ki bu gücü ancak 2010’lardan sonra kendisinde bulabilmiş ve TRT World başta olmak üzere uluslararası medya markalarını bünyesinden çıkarabilmiştir. Buradaki en temel amaç, uluslararası barış, adalet ve hakkaniyet ortamının oluşumuna katkı sunacak sıhhatli bir iletişim akışına katkı sunmaktır” ifadelerini kullandı. "Şartlar ne olursa olsun, biz hakikat nöbetimizi sadece ulusal düzlemde değil, küresel düzlemde de tüm kurum ve kuruluşlarımızla sürdürmekte kararlıyız" TRT’nin Batılı medya organlarının üzerini örttüğü veya görmezden geldiği hemen her konuda uluslararası topluma doğru bilgileri yerinde ve zamanında ulaştırma mücadelesi verdiğine dikkat çeken Altun, “Örneğin bugün Amerikan üniversitelerinde yaşanan İsrail protestoları Batılı medya tekelleri tarafından görmezden gelinmektedir. TRT bu olayları en başından itibaren yerinde izlemekte ve böylelikle uluslararası alanda bir hakikat mücadelesi vermektedir. TRT gibi kurumlarımız, üniversite öğrencilerinin, akademisyenlerin İsrail’in soykırımına karşı uluslararası ayaklanmasını bütün dünyaya aktarmaya çalışmaktadır. Bu çok önemli bir çabadır. Şartlar ne olursa olsun, biz hakikat nöbetimizi sadece ulusal düzlemde değil, küresel düzlemde de tüm kurum ve kuruluşlarımızla sürdürmekte kararlıyız” diye konuştu. “Dijitalleşmeyle birlikte dezenformasyon, yalan ve kurgusal içeriklerin hızla yaygınlaşabildiği bir medya eko-sistemi inşa edildi” Günümüzdeki iletişim ekosisteminin bir ayağı uluslararasılaşma ise diğer bir ayağı da dijitalleşme olduğunu belirten Altun sözlerini şu şekilde konuştu: “Dijitalleşme öncesi medya ekosisteminde tek yönlü iletişim sözkonusuydu. Gazeteler, televizyonlar, dergiler yayınlarıyla özne durumundaydı; hedef kitlenin ise bunları okumak veya izlemek dışında bir seçeneği yoktu. Günün sonunda dijitalleşme olgusunun hayatımıza girmesiyle birlikte medya kuruluşları, kitleyi pasif bir tüketici değil, aynı zamanda bir özne olarak kabul etmek zorunda kaldı. Bununla birlikte dijitalleşme kuşkusuz yeni meydan okumaları beraberinde getirdi. Dijitalleşmeyle birlikte dezenformasyon, yalan ve kurgusal içeriklerin hızla yaygınlaşabildiği bir medya eko-sistemi inşa edildi. Bu yönüyle dijitalleşme medya sektöründe hem yeni imkanları beraberinde getirdi, hem de ciddi risklerin gün yüzüne çıkmasına yol açtı. TRT bu süreçte, dijitalleşmenin hem imkanlarından yararlanmayı hem de risklerini yönetmeyi tercih etti. TRT gerek habercilik alanında gerekse de dizi ve film yayıncılığı alanında birçok yeni dijital marka üretti. Bu itibarla, TRT, tabii başta olmak üzere dijital platformları, çok yönlü ve çeşitli iletişim kanallarıyla dijital medya konusunda öncü bir kuruluş olmuştur.” “TRT, iletişim ve medya sektörünün mevcut ve muhtemel eğilimlerini belirlemeye devam edecektir” TRT’nin bugün Türkiye İletişim Modeli’nin en önemli taşıyıcı unsurlarından biri olduğuna dikkat çeken Altun, “Bu vasfıyla TRT, öyle inanıyorum ki hak ve adalet eksenli iletişim ve medya kültürümüzü en doğru şekilde Türkiye Yüzyılı’nda taşımayı sürdürecektir. Son yıllarda hayata geçirdiği çalışmalarla ve yaptığı atılımlarla TRT, bu kapasiteye, bu birikim ve tecrübeye ziyadesiyle sahiptir. İnanıyorum ki TRT, iletişim ve medya sektörünün mevcut ve muhtemel eğilimlerini belirlemeye devam edecektir” şeklinde konuştu. “Haktan, hakikatten, adaletten ve kaliteden taviz vermeden alanında öncü ve yenilikçi çalışmalar ortaya koymalıyız” Dünyada itibarlı şekilde sözünü söyleyecek, değişime duyarlı ve fakat ona yön veren bir yayıncılık anlayışını temsil etmenin gerekliliğine ifade eden Altun, “Televizyon dizisi ve sinema yapımlarını daha da nitelikli hale getirmeli, bunları kültürel diplomasinin ve Türkiye’nin yumuşak gücünün etkili birer enstrümanı dönüştürmeliyiz. Haktan, hakikatten, adaletten ve kaliteden taviz vermeden alanında öncü ve yenilikçi çalışmalar ortaya koymalıyız. Küresel medya dilini, imtiyazlı elitlerin dayattığı ezber tanımlardan, kavramlardan ve hakikat nazarında karşılığı olmayan söylemlerden arındırmalıyız. Hakikat kriziyle ve bunun en önemli ayaklarından birisi olan dezenformasyonla mücadele etmeyi sürdürmeliyiz; bu mücadelede, hızlı ve etkin çözümler sunacak araçlar geliştirmeliyiz” dedi. Altun, kamuoyunu ‘tüketim toplumu’, yayıncılığı ise ‘tüketim metası’ olarak kayıtlayan çarpık anlayışa karşı, medya içeriklerini toplumun kültürel ve entelektüel derinliğini artıracak şekilde üretmeye devam etmesi gerektiğine dikkat çekti. Altun konuşmasının sonunda 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı tebrik etti. Altun, Nisan ayında Beşiktaş’ta bir gece kulübünün inşaatı esnasında çıkan yangında can veren 29 işçi kardeşi de bu vesileyle rahmetle andı. Altun, 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı vesile kılarak taşkınlık oluşturmak isteyen, provokasyon peşindeki kimi marjinal çevrelerin bu işçi kardeşlerimizin hatırlamamasına elbette şaşırmadıklarını ve bu ikiyüzlü duruşu kabul etmediklerinin altını çizdi. Altun, ideolojik saplantılar, siyasi aidiyetler hakikatle olan ilişkimizi asla perdelememesini sahici olmalı, hakikat için mücadele edilmesini belirtti.