EKONOMİ - 10 Temmuz 2025 Perşembe 08:17

TÜİK, 2025 yılı Dünya Nüfus Günü verilerini açıkladı

A
A
A
TÜİK, 2025 yılı Dünya Nüfus Günü verilerini açıkladı

Türkiye, 85 milyon 664 bin 944 kişi nüfusu ile nüfus büyüklüğüne göre 194 ülke arasında 18’inci sırada yer alırken, dünya toplam nüfusunun yüzde 1’ini oluşturdu.


Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2025 yılı Dünya Nüfus Günü verilerini açıkladı. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından, 1989 yılında dünya nüfusunun 5 milyar insana ulaştığı tarih olan "11 Temmuz 1987" tarihi ’Dünya Nüfus Günü’ olarak kabul edildi. Bu özel günde Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) tarafından her yıl nüfusun önemli konularına dikkat çekilerek nüfus ve kalkınma konularında farkındalık oluşturmaya yönelik çalışmalar yapılıyor.


Birleşmiş Milletler nüfus tahminlerine göre 2024 yılında en fazla nüfusa sahip ülke, 1 milyar 450 milyon 935 bin 791 kişi ile Hindistan olurken, bu ülkeyi 1 milyar 419 milyon 321 bin 278 kişi ile Çin, 345 milyon 426 bin 571 kişi ile Amerika Birleşik Devletleri izledi. Bu üç ülke dünya toplam nüfusunun yüzde 39,4’ünü oluşturdu.


Türkiye, 85 milyon 664 bin 944 kişi nüfusu ile nüfus büyüklüğüne göre 194 ülke arasında 18’inci sırada yer alırken, dünya toplam nüfusunun yüzde 1’ini oluşturdu.


Çocuk nüfus oranının en yüksek olduğu ülke Orta Afrika Cumhuriyeti oldu


Birleşmiş Milletler dünya nüfus tahminlerine göre ülkelerin toplam nüfusları içindeki 0-17 yaş grubu çocuk nüfus oranları incelendiğinde, 2024 yılında en yüksek çocuk nüfus oranına sahip olan ülke, yüzde 56,5 ile Orta Afrika Cumhuriyeti oldu. Bu ülkeyi yüzde 53,7 ile Nijer ve yüzde 53,2 ile Somali ve Mali izledi. Çocuk nüfus oranının en düşük olduğu ülke, yüzde 13,2 ile Kore Cumhuriyeti oldu. Bu ülkeyi yüzde 14,2 ile Japonya, yüzde 14,7 ile Singapur izledi.


Çocuk nüfus oranı dünya ortalaması, 2024 yılında yüzde 29,6 oldu. Türkiye’deki çocuk nüfus oranının yüzde 25,5 ile dünya çocuk nüfus ortalamasının altında kaldığı görüldü.


Türkiye’nin çocuk nüfus oranının Avrupa Birliği üye ülkelerinden yüksek olduğu görüldü


Birleşmiş Milletler dünya nüfus tahminlerine göre Avrupa Birliği (AB) üyesi 27 ülkenin çocuk nüfus oranları incelendiğinde, 2024 yılında en yüksek çocuk nüfus oranına sahip olan ülkelerin sırasıyla yüzde 22,7 ile İrlanda, yüzde 20,5 ile İsveç ve yüzde 20,2 ile Fransa olduğu görüldü. Çocuk nüfus oranının en düşük olduğu ülkeler ise sırasıyla yüzde 14,8 ile İtalya, yüzde 15,6 ile Malta ve yüzde 15,7 ile Portekiz oldu.


Türkiye’nin çocuk nüfus oranının yüzde 25,5 ile AB üyesi 27 ülkenin çocuk nüfus oranlarından daha yüksek olduğu görüldü.


Türkiye’nin çocuk nüfus oranının Avrupa Birliği üye ülkelerinden yüksek olduğu görüldü


Birleşmiş Milletler dünya nüfus tahminlerine göre Avrupa Birliği (AB) üyesi 27 ülkenin çocuk nüfus oranları incelendiğinde, 2024 yılında en yüksek çocuk nüfus oranına sahip olan ülkelerin sırasıyla yüzde 22,7 ile İrlanda, yüzde 20,5 ile İsveç ve yüzde 20,2 ile Fransa olduğu görüldü. Çocuk nüfus oranının en düşük olduğu ülkeler ise sırasıyla yüzde 14,8 ile İtalya, yüzde 15,6 ile Malta ve yüzde 15,7 ile Portekiz oldu.


Türkiye’nin çocuk nüfus oranının yüzde 25,5 ile AB üyesi 27 ülkenin çocuk nüfus oranlarından daha yüksek olduğu görüldü.


Türkiye’nin genç nüfus oranının Avrupa Birliği üye ülkelerinden yüksek olduğu görüldü


Birleşmiş Milletler dünya nüfus tahminlerine göre AB üyesi 27 ülkenin genç nüfus oranları incelendiğinde, 2024 yılında en yüksek genç nüfus oranına sahip olan ülkelerin sırasıyla yüzde 13,3 ile İrlanda, yüzde 12,3 ile Fransa, yüzde 12,1 ile Hollanda ve Danimarka olduğu görüldü. En düşük genç nüfus oranına sahip olan ülkelerin ise sırasıyla yüzde 9,0 ile Malta, yüzde 9,5 ile Almanya, yüzde 9,7 ile Slovenya olduğu görüldü.


Türkiye’nin genç nüfus oranının yüzde 14,9 ile AB üyesi 27 ülkenin genç nüfus oranlarından daha yüksek olduğu görüldü.


Yaşlı nüfus oranının en yüksek olduğu ülke Monako oldu


Birleşmiş Milletler dünya nüfus tahminlerine göre ülkelerin toplam nüfusları içindeki 65 ve daha yukarı yaştaki yaşlı nüfus oranları incelendiğinde, 2024 yılında en yüksek yaşlı nüfus oranına sahip olan ülke, yüzde 36,2 ile Monako oldu. Bu ülkeyi yüzde 29,8 ile Japonya, yüzde 24,6 ile İtalya izledi. Yaşlı nüfus oranının en düşük olduğu ülke, yüzde 1,7 ile Katar oldu. Bu ülkeyi yüzde 1,8 ile Birleşik Arap Emirlikleri, yüzde 1,9 ile Zambiya izledi.


Yaşlı nüfus oranı dünya ortalaması, 2024 yılında yüzde 10,2 oldu. Türkiye’nin yaşlı nüfus oranının yüzde 10,6 ile dünya yaşlı nüfus ortalamasının hemen üzerinde olduğu görüldü.


Türkiye’nin yaşlı nüfus oranının Avrupa Birliği üye ülkelerinden düşük olduğu görüldü


Birleşmiş Milletler dünya nüfus tahminlerine göre AB üyesi 27 ülkenin yaşlı nüfus oranları incelendiğinde, 2024 yılında en yüksek yaşlı nüfus oranına sahip olan ülkelerin sırasıyla yüzde 24,6 ile İtalya, yüzde 24,5 ile Portekiz ve yüzde 23,9 ile Yunanistan ve Finlandiya olduğu görüldü. En düşük yaşlı nüfus oranına sahip olan ülkelerin ise sırasıyla yüzde 14,6 ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, yüzde 15,5 ile Lüksemburg, yüzde 15,9 ile İrlanda olduğu görüldü.


Toplam doğurganlık hızının en yüksek olduğu ülke 6,03 çocuk ile Çad oldu


Birleşmiş Milletler dünya nüfus tahminlerine göre ülkelerin toplam doğurganlık hızları incelendiğinde, 2024 yılında en yüksek toplam doğurganlık hızına sahip olan ülke, 6,03 çocuk ile Çad oldu. Bu ülkeyi 6,01 çocuk ile Somali ve 5,98 çocuk ile Kongo Demokratik Cumhuriyeti izledi. Toplam doğurganlık hızının en düşük olduğu ülke, 0,73 çocuk ile Kore Cumhuriyeti oldu. Bu ülkeyi 0,95 çocuk ile Singapur ve 0,99 çocuk ile Ukrayna izledi.


Toplam doğurganlık hızı dünya ortalaması, 2024 yılında 2,25 çocuk oldu. Türkiye’nin toplam doğurganlık hızının 1,48 çocuk ile dünya ortalamasının altında kaldığı görüldü.


Türkiye’nin yaşlı nüfus oranının yüzde 10,6 ile AB üyesi 27 ülkenin yaşlı nüfus oranlarından daha düşük olduğu görüldü.


Toplam doğurganlık hızının en yüksek olduğu AB ülkesi 1,75 çocuk ile Bulgaristan oldu


Birleşmiş Milletler dünya nüfus tahminlerine göre AB üyesi 27 ülkenin toplam doğurganlık hızları incelendiğinde, 2024 yılında en yüksek toplam doğurganlık hızına sahip olan ülke, 1,75 çocuk ile Bulgaristan oldu. Bu ülkeyi 1,71 çocuk ile Romanya ve 1,64 çocuk ile Fransa izledi. Toplam doğurganlık hızının en düşük olduğu ülke, 1,11 çocuk ile Malta oldu. Bu ülkeyi 1,21 çocuk ile İtalya ve Litvanya, 1,22 çocuk ile İspanya izledi.


Toplam doğurganlık hızı 2024 yılında 1,48 çocuk olan Türkiye’nin, AB üyesi 27 ülke ortalamasından yüksek olduğu görüldü.


Erkekler için doğuşta beklenen yaşam süresinin en yüksek olduğu ülke Monako oldu


Birleşmiş Milletler dünya nüfus tahminlerine göre 2024 yılı için doğuşta beklenen yaşam süresinin dünya genelinde 73,3 yıl, erkekler için 70,7 yıl ve kadınlar için 76,0 yıl olduğu görüldü.


Ülkelerin 2024 yılı için doğuşta beklenen yaşam süreleri incelendiğinde, erkekler için doğuşta beklenen yaşam süresinin en yüksek olduğu ülke, 84,6 yıl ile Monako oldu. Bu ülkeyi 84,3 yıl ile San Marino ve 82,3 yıl ile Avustralya ve Andorra izledi. Erkekler için doğuşta beklenen yaşam süresinin en düşük olduğu ülke, 53,4 yıl ile Çad oldu. Bu ülkeyi 54,3 yıl ile Nijerya ve 54,8 yıl ile Güney Sudan izledi.


Türkiye’nin erkekler için 74,7 yıl olan doğuşta beklenen yaşam süresinin dünya ortalamasından yüksek olduğu görüldü.


Erkekler için doğuşta beklenen yaşam süresinin en yüksek olduğu AB ülkesi İtalya oldu


Birleşmiş Milletler dünya nüfus tahminlerine göre AB üyesi 27 ülkenin erkekler için doğuşta beklenen yaşam süreleri incelendiğinde, erkekler için 2024 yılı doğuşta beklenen yaşam süresinin en yüksek olduğu ülke, 81,8 yıl ile İtalya oldu. Bu ülkeyi 81,6 yıl ile İsveç ve 81,5 yıl ile Malta izledi. Erkekler için doğuşta beklenen yaşam süresinin en düşük olduğu ülke, 71,4 yıl ile Litvanya oldu. Bu ülkeyi 71,8 yıl ile Letonya, 72,3 yıl ile Bulgaristan izledi.


Türkiye’nin erkekler için 74,7 yıl olan doğuşta beklenen yaşam süresinin AB üyesi 27 ülke ortalamasından düşük olduğu görüldü.


Kadınlar için doğuşta beklenen yaşam süresinin en yüksek olduğu ülke Monako oldu


Ülkelerin 2024 yılı için doğuşta beklenen yaşam süreleri incelendiğinde, kadınlar için doğuşta beklenen yaşam süresinin en yüksek olduğu ülke, 88,6 yıl ile Monako oldu. Bu ülkeyi 87,9 yıl ile Japonya ve 87,3 yıl ile Kore Cumhuriyeti izledi. Doğuşta beklenen yaşam süresinin en düşük olduğu ülke, 54,9 yıl ile Nijerya oldu. Bu ülkeyi 57,2 yıl ile Çad ve 59,6 yıl ile Orta Afrika Cumhuriyeti izledi.


Türkiye’nin kadınlar için 80,0 yıl olan doğuşta beklenen yaşam süresinin dünya ortalamasından yüksek olduğu görüldü.


Kadınlar için doğuşta beklenen yaşam süresinin en yüksek olduğu AB ülkesi İspanya oldu


Birleşmiş Milletler dünya nüfus tahminlerine göre AB üyesi 27 ülkenin kadınlar için doğuşta beklenen yaşam süreleri incelendiğinde, kadınlar için 2024 yılı doğuşta beklenen yaşam süresinin en yüksek olduğu ülke, 86,4 yıl ile İspanya oldu. Bu ülkeyi 86,2 yıl ile Fransa, 85,9 yıl ile İtalya izledi. Doğuşta beklenen yaşam süresinin en düşük olduğu ülke, 79,4 yıl ile Bulgaristan oldu. Bu ülkeyi 79,7 yıl ile Romanya ve 80,3 yıl ile Macaristan izledi.


Türkiye’nin kadınlar için 80,0 yıl olan doğuşta beklenen yaşam süresinin AB üyesi 27 ülke ortalamasından düşük olduğu görüldü.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak: Gençlik ve spor Bakanı Osman Aşkın Bak, "Gençlerimizi tehdit eden bu süreci yakından takip ediyoruz ve özellikle de bu yıl sadece bağımlılıkla mücadeleyle ilgili araştırma yapan üniversitelerdeki akademisyenlere ve sivil toplum kuruluşlarına ve STK’lere 200 milyon TL civarında bir proje desteği vereceğiz yani sahadayız" dedi. Bak, 2024 Kesin Hesap Kanun Teklifi görüşmelerine katıldı ve milletvekillerinin sorularını cevapladı. Bak, gençlerle ilgili projelerden bahsederek, "Burada, özellikle şunu ifade etmek istiyorum: Sanayi ve Teknoloji Bakanlığıyla beraber ortaklaşa yürüttüğümüz proje çerçevesinde geçtiğimiz dönemde 10 bin istihdam sağlayan projeler gerçekleştirdik. Burada yaklaşık 150 tane fabrikanın kurulmasını Sanayi ve Teknoloji Bakanlığıyla beraber sağlamış olduk. Yine, gençlerin, özellikle üniversitedeki gençlerimizin kendilerini ifade edebilmeleri için, hayalini kurdukları projelerini gerçekleştirmeleri için; sosyal, toplumsal değerlerini yükseltmeleri için "ÜNİDES" adını verdiğimiz proje çerçevesinde yani üniversitedeki öğrenci kulüplerini destekleme projesi çerçevesinde geçtiğimiz yıl sadece 360 milyon gibi bir rakamı öğrenci kulüplerine tahsis ettik ve bu gençlerimiz inanılmaz projeler ortaya çıkardı. Kimisi hasat zamanı çiftçilerle beraber oldu, kimisi çevre çalışmalarında oldu, kimisi köylere gidip okulları boyadılar, okulları yaptılar, kimileri teknoloji projesi yaptı. Dolayısıyla, gençlerimizin bu çerçevede aktif bir şekilde katılmasını sağlıyoruz. Yine, bu yıl da Sanayi ve Teknoloji Bakanlığıyla yaklaşık 1,2 milyar TL’lik bir yatırımı yine gençlerin istihdama katılması çerçevesinde gündeme alıyoruz ve Sanayi ve Teknoloji Bakanlığıyla 50 tane fabrikanın kurulumu ve bu çerçevede de iş istihdamının artırılması noktasında çalışma yürütüyoruz" dedi. Bak, bağımlılıkla ilgili olarak bilgi vererek, "Bizim bağımlılıkla ilgili süreç içerisinde 12 bakanlıktan oluşan Bağımlılıkla Mücadele Kurulu üyesi olarak Gençlik ve Spor Bakanlığı görev yapıyor. Bizim bütçemizde teknik olarak 59 milyon gözüküyor ama bizim Bakanlığımızın -biraz evvel de ifade ettiğim gibi- yaptığı çalışmaların büyük bir kısmı hem gençlik merkezlerinde verdiğimiz eğitimler hem yurtlarda verdiğimiz eğitimler, gençlerimize psikososyal destek olarak verdiğimiz eğitimler, bağımlılıkla mücadele için verdiğimiz eğitimler, formatör eğitimleri, Yeşilayla, sivil toplum kuruluşlarıyla beraber yaptığımız eğitimlerin her birinde bağımlılıkla mücadele ana eksenimiz. Dolayısıyla biz de farkındayız, gençlerimizi tehdit eden bu süreci yakından takip ediyoruz ve özellikle de bu yıl sadece bağımlılıkla mücadeleyle ilgili araştırma yapan üniversitelerdeki akademisyenlere ve sivil toplum kuruluşlarına ve STK’lere 200 milyon TL civarında bir proje desteği vereceğiz yani sahadayız. Yine örnek vereyim: Bağcılar’da, İstanbul’da, Edirne’de, işte, diğer ilçe ve illerde yapılan mücadelelerde muhtarlarımızla, amatör spor kulüplerimizle, kaymakamlıklarımız ve sivil toplum kuruluşlarımızla beraber çok ciddi şekilde mücadele ediyoruz. Tabii, sporun birleştirici gücüne inanıyoruz, sporun iyileştirici gücüne inanıyoruz çünkü biz de büyüdüğümüz yerde, spora gittiğimiz zaman çocuk enerjisini atıyor, enerjisini gideriyor. Düşünün, bir evde uyuşturucu kullanan bir çocuk var, bir de spor yapan çocuk var. Dolayısıyla, biz spora teşvik etmek yönünde çaba harcıyoruz" dedi.
Van Türkiye’de barışın toplumsal, siyasal ve ekonomik boyutları masaya yatırıldı Van Ticaret ve Sanayi Odası (Van TSO) tarafından düzenlenen "Türkiye’de Barış Nasıl Tesis Edilir?" konulu söyleşi programı gerçekleştirildi. Van TSO ev sahipliğinde düzenlenen programda, çözüm sürecinin hukuk, demokrasi ve iş dünyasına yansımaları ele alındı. Programın moderatörlüğünü Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Suvat Parin yaptı. Söyleşide, Türkiye’de barışın toplumsal, siyasal ve ekonomik boyutları farklı perspektiflerden değerlendirildi. Söyleyişide bir konuşma yapan Van TSO Başkanı Necdet Takva, amacının süreci ekonomik bir perspektiften ele almak olduğunu belirtti. Başkan Takva, "Özellikle ‘Milli Birlik ve Dayanışma’, ‘Terörsüz Türkiye’ ya da ‘Barış süreci’ gibi farklı adlarla ifade edilen; bölgemizi yakından hatta doğrudan ilgilendiren bu meseleye, Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar yaşananlar ve bundan sonra nasıl bir yol izlenmesi gerektiği üzerinden ekonomik değerlendirmeler yapmaktır. Burada bulunma sebebim de budur. Bölgemiz, neredeyse tüm reel verilerde sürekli olarak son sıralarda yer almıştır. Ekonomi, sağlık ve eğitim başta olmak üzere birçok alanda bölgelerimiz, Türkiye’nin en geri kalmış bölgeleri olarak öne çıkmakta; mevcut parametreler ise gerçekten son derece olumsuz bir tablo ortaya koymaktadır. 2022 yılında Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yapılan araştırma çerçevesinde, Türkiye genelinde geri kalmış olarak tanımlanan 121 ilçenin 90’ının bölgemizde yer aldığı tespit edilmiştir. Van ilinde ise Edremit, Tuşba ve İpekyolu ilçeleri hariç olmak üzere 8 ilçe bu 90 ilçe arasında bulunmaktadır. Yani Türkiye genelindeki 121 geri kalmış ilçenin 90’ı bölgemizde yer almakta, Van’daki 8 ilçe ise bu listenin en alt sıralarında bulunmaktadır. 2024 yılında yapılan bir başka araştırmada ise Türkiye’nin en gelişmemiş 50 ilçesinin 49’unun bölge illerinde olduğu ortaya konmuştur" dedi. Bölgede işsizlik oranlarının Türkiye ortalamasının oldukça üzerinde seyrettiğini vurgulayan Takva, "1963 yılından bugüne kadar 18 defa teşvik uygulaması gündeme gelmiş ve bu konuda çeşitli düzenlemeler yapılmıştır. Ancak ne istihdamda ne de eğitimde yer alan gençlerin oranına bakıldığında, hem kadınlarda hem de erkeklerde Türkiye ortalamasının iki katının üzerine çıkıldığı görülmektedir. TÜİK verilerine göre işsizlik oranı Van’da yüzde 16,7; Ağrı’da yüzde 13,1; Hakkari’de yüzde 18,3; Muş’ta ise yüzde 13,1 seviyesindedir. Odamız tarafından yapılan bir araştırmada ise Van’da genç işsizlik oranının yaklaşık yüzde 36 seviyesinde olduğu tespit edilmiştir" diye konuştu. Bölgemizde yapılan güvenlik harcamalarının Batı illerine yapılan güvenlik harcamalarının üç katından fazla olduğunun altını çizen Takva, "Uzmanlar tarafından TRT’de yapılan bir hesaplamaya göre, bu süreçte harcanan yaklaşık 2 trilyon dolarlık kaynakla 196 adet İstanbul Yeni Havalimanı ya da bin 176 adet Marmaray projesi yapılabilecek imkân bulunmaktadır" şeklinde konuştu. Van’ın yüzölçümünün yaklaşık yüzde 64,7’sinin mera alanı olmasına rağmen yayla yasakları nedeniyle hayvancılığın ciddi sorunlar yaşadığını söyleyen Takva, sözlerini şöyle sürdürdü: "Tarım ve hayvancılık açısından bakıldığında, Van ilinin yüzölçümünün yaklaşık yüzde 64,7’si mera alanıdır. Türkiye’deki toplam mera varlığının yaklaşık yüzde 10’u bu il sınırları içerisindedir. Yaklaşık 21 bin kilometrekare yüzölçümüne sahip olan bir kentte yaşıyoruz ve bu alanın neredeyse yüzde 65’i mera niteliği taşımaktadır. Ancak yayla yasakları ve çeşitli kısıtlamalar nedeniyle hayvancılık bu anlamda ciddi sorunlar yaşamaktadır. Mesele, tüm bu süreçleri sebep-sonuç ilişkisi içerisinde ele alan, samimi ve gerçekçi bir bakış açısıyla değerlendirmek ve buna uygun çözümler üretmektir." Katılımcıların yoğun ilgi gösterdiği program, konuşmaların ardından yapılan değerlendirmelerle sona erdi.
Bursa Bursaspor sahasında Aliağa FK ile golsüz berabere kaldı TFF 2. Lig Kırmızı Grup 17. hafta maçında Bursaspor, Atatürk Spor Kompleksi Matlı Stadyumu’nda konuk ettiği Aliağa FK ile 0-0 berabere kaldı. TFF 2. Lig Kırmızı Grup’un 17. haftasında Bursaspor, Atatürk Spor Kompleksi Matlı Stadyumu’nda Aliağa FK’yı konuk etti. İlk yarının kapanış niteliği taşıyan karşılaşmada iki ekip te yakaladığı fırsatları değerlendiremezken, mücadele golsüz eşitlikle sona erdi. Karşılaşmaya kontrollü başlayan iki takım, ilk yarıda zaman zaman etkili ataklar geliştirdi. Bursaspor, özellikle kanatlardan bulduğu pozisyonlarla gole yaklaşsa da kaleci Ahmet Pekgöz ve Aliağa savunması kritik anlarda gole izin vermedi. İlk 45 dakika 0-0 eşitlikle tamamlandı. İkinci yarıda tempo yükseldi İkinci yarıya oyuncu değişikliğiyle başlayan Bursaspor, oyunun kontrolünü ele almaya çalıştı. Yeşil-beyazlı ekip, İlhan Depe, Hamza Gür ve Musa Çağıran ile net gol pozisyonları yakaladı ancak bu fırsatları değerlendiremedi. Konuk ekip Aliağa FK da özellikle son bölümde etkili oldu. Ahmet İlhan Özek’in ortasında Harun Kavaklıdere’nin vuruşunda savunmaya çarpan top kornere giderken, mücadeledeki en net pozisyonlardan biri kaçtı. Karşılaşmanın sonuna eklenen 7 dakikalık uzatma bölümünde de skor değişmezken, mücadele 0-0 eşitlikle tamamlandı. Kadrolar Bursaspor: Anıl Atağ, Ertuğrul Ersoy, Hamza Gür, Muhammet Demir, Hakkı Türker, Alperen Babacan, Murat Akyüz, Barış Gök, Ertuğrul İdris Furat, Ali Kerim Yıldız, Ahmet Hakan Atış, Muhammet Zeki Dursun Aliağa FK: Ahmet Pekgöz, Oktay Kancı, Hasan Kılıç, Mertcan Akıkgöz, Ahmet İlhan Özek, Harun Kavaklıdere, Oğuzhan Yıldırım, Göktuğ Yılmaz, Necati Özdemir, Erhan Kartal, Yusuf Erdem Gümüş
Bursa Bursa, suyunu konuştu Bursa Kent Konseyi’nin ‘Bursa Suyunu Konuşuyor’ temasıyla düzenlenen 92. Olağan Genel Kurulu’nda, kentin geleceğini doğrudan etkileyen su kaynakları ve iklim değişikliği konuları tüm yönleriyle ele alındı. Bursa’da katılımcı demokrasinin yaygınlaşması adına önemli görevler üstlenen Bursa Kent Konseyi’nin 92. Olağan Genel Kurulu, ‘Bursa Suyunu Konuşuyor’ başlığıyla Atatürk Kültür Merkezi Merinos Yerleşkesi’nde gerçekleştirildi. Programa, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in yanı sıra CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, Bursa Kent Konseyi Başkanı Prof. Dr. Ertuğrul Aksoy, Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Doç. Dr. Ergül Halisçelik, Bursa Kent Konseyi Genel Sekreteri Elvan Atay Özkan, BUSKİ Genel Müdürü Mehmet Ercihan Subaşıoğlu, Bursa Kent Konseyi Yürütme Kurulu Üyeleri, meclislerin ve çalışma gruplarının temsilcileri ile çok sayıda gönüllü katıldı. Kent konseylerinin önemine vurgu Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, kent konseylerinin vatandaşlar ile resmi kurumlar arasında köprü vazifesi gördüğünü söyledi. Kent konseylerinin halkın sorunlarına duyarlılık gösterdiğini, takibini yaptığını ve sonuçlarını paylaştığını anlatan Başkan Mustafa Bozbey, halkın çıkarları doğrultusunda çalışmaların sürdürüldüğünü ifade etti. "Su kaynakları azaldı" Dünyanın ciddi bir iklim kriziyle karşı karşıya kaldığını belirten Başkan Mustafa Bozbey, tüm bunlara rağmen Bursa’da gerekli önlemlerin alınmadığını vurguladı. Suyun bir yaşam kaynağı olduğunu hatırlatan Başkan Mustafa Bozbey, "Geldiğimiz noktada çevremizi ve suyumuzu kirlettik. İklim krizinden dolayı da su kaynakları azaldı. Bu süreçte Bursa Ovası’nda suyu fazla tüketen işletmelere de izin verildi. Bu, geleceği iyi okumamanın sonuçlarıdır" dedi. "Bursa ovasında su seviyesi 250 metrenin altına indi" Su kesintileri yapmak zorunda kaldıkları dönemde bazı tepkiler aldıklarını belirten Başkan Mustafa Bozbey, "Ama bu sayede farkındalığı başardık. Şu anda Bursalılar suyu tasarruflu kullanıyor. Kesinti yapmadan önce 510 bin metreküp civarında kullanım vardı, kesintilerin ardından 430 binlere düştü. Kesintileri kaldırdık ve hala bu seviyelerde izliyor. Bizim halkı doğru bilgilerle bilgilendirme sorumluluğumuz var. Bursa artık su şehri değil. Bursa Ovası’nda su seviyesi 250 metrenin altına indi. Bilim insanları, Bursa Ovası’nın her sene 6 santim çöktüğünü açıkladı. Bunun sebepleri araştırılmalıdır. Aralık ayının 20’si oldu ve Uludağ’da hala doğru düzgün kar yok. Gerekli tedbirleri almaya devam etmeliyiz" diye konuştu. "Günlük 500 bin metreküp suya ihtiyacımız var" Çınarcık Barajı’ndaki arıtma tesisi için çalışmaların yoğun biçimde devam ettiğini dile getiren Başkan Mustafa Bozbey, "Göreve gelir gelmez çalışmaları başlattık. Bu yaz bu sıkıntının çekileceğini biliyorduk. Baypass hattı yaparak 100 bin metreküp suyu aktardık. Bunu yapmasaydık daha önceden su kesintileri yapmak zorunda kalabilirdik. Ama bizim günlük 500 bin metreküp suya ihtiyacımız var. Yaz aylarında daha da artacaktır. Artık bahçelerin işlenmiş suyla sulanmaması lazım. Tarımda yeni çözümler üretmeliyiz. Daha az suya ihtiyaç duyan ürünlere yönelmeleri lazım. Yanlış politikalar, Bursa’nın daha vahim su sıkıntısı yaşamasına sebep olabilir" dedi. Başkan Mustafa Bozbey’e teşekkür Bursa Kent Konseyi Başkanı Prof. Dr. Ertuğrul Aksoy, suyun sadece çevresel başlık olmadığını, sosyal, ekonomik ve hayati bir mesele olduğunu ifade etti. İklim krizinin etkilerinin yerel ölçekte daha görünür hale geldiğini belirten Aksoy, su politikalarının katılımcı ve bilimsel temelde yeniden ele alması gerektiğini vurguladı. Genel kurulda su kriziyle ilgili çözüm önerilerinin geliştirilmesini amaçladıklarını anlatan Aksoy, yerel yönetimlerin, üniversitelerin, sivil toplum kuruluşlarının ve vatandaşların birlikte hareket etmesinin önemine değindi. Tüm paydaşlarla birlikte kent için önemli çalışmalar yürüttüklerini belirten Aksoy, her alanda kendilerine destek veren Başkan Mustafa Bozbey’e teşekkür etti. Açılış konuşmalarının ardından oturum bölümüne geçildi. Bursa Uludağ Üniversitesi’nden Prof. Dr. Hayrettin Kuşçu ‘Tarımsal kuraklık, su verimliliği ve etkin sulama yöntemi’, Bursa Uludağ Üniversitesi’nden Doç. Dr. Aslıhan Katip ‘İklim değişikliği ve sürdürülebilirlik çerçevesinde su kaynakları’, BUSKİ Genel Müdür Yardımcısı Ali Alper Makam ‘İklim değişikliğinin Bursa ve su kaynakları üzerindeki etkisi’, Bursa Kent Konseyi Yürütme Kurulu üyesi Murat Demir ‘İklim krizi ve su hakkı’ konularında sunumlar yaparak önemli bilgiler paylaştı.