EĞİTİM - 01 Temmuz 2020 Çarşamba 08:37

6 asırlık el yazması ilim kitapları tarihe ışık tutacak

A
A
A
6 asırlık el yazması ilim kitapları tarihe ışık tutacak

Bitlis’in Mutki ilçesine bağlı Koyunlu (Ohin) köyündeki medresede bulunan asırlık kitaplar tarihe ışık tutacak.

Bitlis’in Mutki ilçesine bağlı Koyunlu (Ohin) köyündeki medresede bulunan asırlık kitaplar tarihe ışık tutacak.


340 yıllıktan 600 yıllığa kadar fıkıh, tefsir, matematik, tarih ve coğrafya gibi el yazması ilim kitaplarının bulunduğu kütüphanede en yeni kitap ise 160 yıllık. 160 yıllık medresede eğitim veren bölgenin kanaat önderlerinden Fethullah Ayte, köydeki kütüphanede birçoğunun geçmişi yüzyıllara dayanan 300’ün üzerinde el yazması kitabı koruyor. Bitlis ve bölgesinde ilim eğitimi veren Ohin Medresesinin Baş Müderrisi Fethullah Ayte, bir taraftan 250’e yakın öğrenciye dini eğitim verirken, diğer taraftan dedelerinden babasından aldığı eğitimleri yeni nesillere aktarıyor. Ohin Medresesinin geçmişinin uzun yıllara dayandığı, Türkiye’de aralıksız eğitimlerine devam eden nadir medreseler arasında olduğunu belirten Fethullah Ayte, soylarının Hazreti Ömer’e dayandığını söyledi. Son 160 yılda sadece darbelerde bir-iki gün ara verdikleri eğitimlerini sürdürdüklerini ifade eden Ayte, 12 ilimden başka fıkıh, hadis, tefsir, coğrafya, tarih, matematik ve astronomi ilimleri üzerine eğitimler verildiği belirtti. Ayte, “Bu eğitimler verilirken, uzun yıllardan gelen birçok kitabımız var. Bunları bir kütüphanede topladık. Bu kitapların çoğu büyük dedemizden kalmadır. Bizim soyumuz Hazreti Ömer’e ulaşıyor. Hazreti Ömer’in oğlu Abdullah Bin Ömer. Onun 9’ncu torunu Sultan Şehmus Mardin’dedir. Şeyh Abdulkadir Geylani ile teyze çocukları, aynı dönemde yaşamışlar. O günden bu yana bu aile hep ilme hizmet etmiş. Onun torunu Verkanis’e geliyor. Orada birçok medreseleri varmış. Onun çocukları olan dedem oradan çıktıktan sonra bir daha Verkanis’e gitmemişler. Büyük dedemin dönemindeki kitaplar sonra dedeme, sonra babam ve amcalarımız nerelerden bulmuşlarsa muhafaza etmişler. Eksiden bu kadar kitap olmazdı. Hep toplamışlar ve muhafaza etmişler” dedi.


Kitapların yüzde 80’inin 200 yıl ve üstü olduğunu dile getiren Ayte, “Osmanlı dönemine ait kitaplar da burada mevcut. Bir kısmı da el yazması kitaplardır. Onlarda 300 ile 400 yıllıktır. Bunun içinde 500-600 yıllık kitaplar da var. En yakın tarihli nerdeyse 200 yıllık kitaplardır. Bunun üzerine yoğun bir çalışma ve bakım yaptık. Şimdi de Doğu Anadolu Kalkınma Ajansına (DAKA) bir proje hazırladık. Bu projeyle kitapların bakımını yapacağız. Nadir olan el yazması eserlerin geleceğe aktarılması için bir kısmının matbaalara verip çoğaltılmasını sağlamak amacındayız. Herkes bu kitaplardan istifade etsin istiyoruz” diye konuştu.


Ayte, kitapların çok büyük değere sahip olduğunu, İdris-i Bitlisi’nin babası olan Hüsamettin Bitlisi’nin yazdığı yaklaşık 400 yıllık el yazması kitabın bir eşinin de İstanbul Süleymaniye’deki kütüphanede olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:


“İdris-i Bitlisi’nin babasının bir kitabı elimizde var. O tefsir kitabı piyasada yoktur. Bu kitaptan sadece iki tane var. Biri bizde biri de İstanbul’da Süleymaniye’dedir. Amcam hayattayken 30 yıl önce bu kitabı bizden istediler. Valilik kanalıyla İstanbul’a götürdüler. O kitapta bir eksiklik varmış. Aynı eksiklik bizdeki kitapta da var. En değerli varlığımız bu kitaplarımızıdır. Dedemiz hizmetleri güzel olan bir zattı. Diyordu ki, ‘Devamlı talebeler kitap istiyorlardı. Bunu mütalaa edip okuyacaksın. Siz kitaplara sahip çıkmıyorsunuz. Allah’ın bir emri var. Siz hakiki sevaba ulaşamazsınız. Ancak en sevdiğiniz malınızı nafaka vermeyince, benim gönlümde en kıymetli malım bu kitaplarımdır. Benim her şeyimden daha kıymetlidir.’ Bende bu sevaba nail olabilmek için bu kitapları korumaya çalışıp, gelecek nesillere aktarmak istiyorum. Eksikler var daha da tamamlamayı düşünüyoruz.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Adıyaman Başkan Tutdere’den su kesintisi açıklaması Adıyaman Belediye Başkanı Abdurrahman Tutdere, yaşanan su kesintisiyle ilgili açıklamalarda bulundu. Başkan Tutdere, yıkımdan dolayı su kesintisine neden olan firma hakkında işlem başlattıklarını duyurdu. Adıyaman Belediye Başkanı Tutdere, usulsüz yıkım nedeniyle su kesintisine neden olan firma hakkında gerekli yasal işlemlerin başlatıldığını ve birkaç saatlik süren kesintisinin yapılan çalışmalar sonrası sona erdiğini belirtti. Yıkım alanına gelerek durum hakkında bilgiler alan Başkan Tutdere, su arızasına müdahale eden belediye çalışanlarına kolaylıklar dileyerek halkın mağdur olmaması için işi hızlandırılmasını ve tamiratın sağlam bir şekilde yapılmasını istedi. Başkan Tutdere, “Dün gece Hoca Ömer Mahallesi Atatürk Bulvarı üzerinde yıkım esnasında gerekli güvenlik önlemlerinin alınmaması ve usulsüz yıkım nedeniyle bina yola devrilerek su şebekesine zarar verdi. Adıyaman Belediyesi ekipleri de gece olaya müdahale ederek saat 01.00’da su kesintisi yaşanan mahallelere su arzını sağladı. Ancak su arzının sağlanmasının ardından aynı noktada meydana gelen yeni şebeke arızaları nedeniyle bu kez de Hoca Ömer, Kap Camii, Ulu Cami, Bahçelievler, Yunus Emre, Bahçecik, Ali Taşı, Mara ve Varlık Mahallelerinde su kesintisi meydana geldi. Yapılan çalışmalar sonucunda su yeniden şebeke hattına verildi. Vatandaşlarımızı mağdur eden firma hakkında gerekli yasal çalışmalar başlatıldı ve tutanak tutuldu. Bize düşen kısmıyla ilgili olarak kıymetli hemşerilerimizden özür diliyor, anlayışları ve sabırları için teşekkür ediyorum. Ekiplerimiz olay yerinde canhıraş bir şekilde çalışmalarını sürdürüyor. Enkazın kaldırılmasıyla birlikte tüm mahallelerimize su arzını sağlayacağız” diye konuştu.
Nevşehir Kapadokya’nın lezzetleri ‘Kapadokya’da Bahar Sofraları’ etkinliğinde görücüye çıktı Kapadokya bölgesinin önemli organizasyonlarından biri olan ’Kapadokya Gastronomi Festivali’ bu yıl ’Kapadokya’da Bahar Sofraları’ adı altında Kapadokya Üniversitesi’nin ev sahipliğinde başladı. İlki 2022 yılında yapıldığında Kapadokya bölgesinde gastronomi rüzgarını başlatan festival; yine insan, tarih ve doğa temaları üzerinden yürütülüyor. Tarih boyunca kadim topraklarda yaşamış çeşitli kültür ve inançlara sahip insanların baharın gelişini, şifa, bolluk ve bereket beklentileriyle anlamlandırarak kutladıkları Hıdırellez’in geleneksel lezzetleri öne çıkartılıyor. Katılımcılar doğanın uyanışı ile insanın yeşeren umutlarının bütünleştiği, mevsimsellik ve yerelliğin ön planda tutulduğu Kapadokya’da Bahar Sofraları etkinliği ile gastronomi alanında kanaat önderleri Kapadokya’nın gastronomi mirası ile tanışma imkânı buldu. Nevşehir Valiliği himayesinde Kapadokya Üniversitesi, Ürgüp Kaymakamlığı, Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı (TGA), Ahiler Kalkınma Ajansı (AHİKA) ve Kapadokya Turistik Otelciler ve İşletmeciler Derneği (KAPTİD) iş birliği ile düzenlenen festival, Kapadokya Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Bölümü ile Kapadokya bölgesinin değerli şeflerinin öncülüğünde hazırlanan ve ’Kapadokya’da Bahar Sofraları’ sloganı ile sunulan öğle yemeği ile başladı. Kapadokya Üniversitesi Gastronomi bölümü mutfağında hazırlanan ve bölgeye özgü birbirinden farlı tatların bir araya getirildiği festivalde, özellikle küllü mısırlı ısırgan çorbası ve tatlı su balığından yapılan fava tabağı dikkat çekti. Kapadokya yöresinde yetişen bitkilerden yapılan yemeklerin ön plana çıktığı etkinlikte katılımcılara, taze otlu, asma yapraklı, bölgeye özgü bulgur pilavı ile sunulan kuzu yahninin yanı sıra, bazlama üzerinde karamelize edilmiş soğan ile sunulan kuzu ciğeri ve bölgede yetişen otlarla yapılan gözlemeler ikram edildi. Tıbbi ve aromatik bitkiler uzmanı Saniye Gezer, bölgede yenilenebilir otlardan bir araya getirdiği su ritüeli hazırladı. Bölge özgü yemeklerin sunumunun yapıldığı festivalde konuşan Anadolu Halk Mutfakları Araştırmacısı ve Program Yapımcısı Adnan Şahin, "Kapadokya’da bu yıl 3.’sü yapılan bu festivalin gecikmiş bir festival olduğunu düşünüyorum. Bölgenin gastronomik zenginliğinin öne çıkması konusunda çok önemli bir çalışma" dedi. Akademisyen şef ve TV yapımcısı Asuman Kerkez de yenilen yemeğin damağa imza atması gerektiğini söyledi. Kerkez, "Bu festival gerçekten çok önemli, belki de yüz yıllar önceki reçeteleri burada tatma ve deneyimleme şansınız oluyor. Kapadokya’yı çok seviyoruz. Her sene buraya keyifle geliyoruz. Eskiyle yeniyi bir araya getirmeyi çok iyi başarıyorlar. İçeride birbirinden güzel nefis şeyler tattık. Özellikle tatlı su balığından yapılan bir fava tabağı var. O tabak benim favorimdi. Bunun üzerine yetiğin hiçbir şey o tadı değiştiremedi. Yemek böyledir, damağınıza imza atar. Yıllar sonra bile hatırlarsınız" ifadelerini kullandı.