GÜNDEM - 25 Kasım 2025 Salı 11:56

Başkan Çavuşoğlu: "Kadına yönelik şiddet dünyanın ortak meselesidir"

A
A
A
Başkan Çavuşoğlu: "Kadına yönelik şiddet dünyanın ortak meselesidir"

Kadına yönelik şiddet tüm dünyanın ortak meselesi ve evrensel bir mücadele olduğunu belirten AK Parti Bursa Kadın Kolları Başkanı İmren Çavuşoğlu, kadına yönelik şiddetle mücadelenin zihniyet mücadelesi olduğunu söyledi.


AK Parti Bursa İl Başkanlığı, ’25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’ çerçevesinde kadın üyeler ve vatandaşlarla bir araya geldi. AK Parti Bursa Kadın Kolları Başkanı İmren Çavuşoğlu, yaptığı basın açıklamasında kadına yönelik şiddetin asla ve asla kabul edilemez bir insanlık suçu olduğunu söyledi. Çavuşoğlu yaptığı konuşmada şu cümlelere yer verdi:


"25 Kasım, kadına yönelik şiddete karşı yükselen kararlılığımızı, dayanışmamızı ve sorumluluk anlayışımızı simgeleyen bir gündür. Ancak biz bu mücadeleyi sadece bir günle sınırlamıyoruz. Biz bu davayı, kadının izzetini, çocuklarımızın geleceğini, ailenin onurunu, milletimizin dirliğini koruma davası olarak görüyoruz. Kadına yönelik şiddet, kimden gelirse gelsin, kime yönelirse yönelsin, hangi gerekçeye sığınılırsa sığınılsın, asla ve asla kabul edilemez bir insanlık suçudur. Bugün Türkiye’de kadına yönelik şiddetle mücadele, bir iyi niyet beyanından ibaret değildir, bilakis AK Parti iktidarlarının tam 23 yıldır adım adım inşa ettiği bir devlet politikasıdır. 2002 seçim beyannamemizde kadına yönelik şiddetle mücadeleyi açıkça ortaya koyarak bu alanda kapsamlı bir dönüşüm başlattık. Aradan geçen 23 yılda hukuki altyapıyı güçlendirdik, cezai yaptırımları artırdık, koruyucu ve önleyici mekanizmaları yaygınlaştırdık. Hukuki çerçeveye baktığımızda, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, bizim dönemimizde çıkarılmış, kadına yönelik şiddetle mücadelede tarihi bir dönüm noktası olmuştur. Avrupa’nın pek çok ülkesinde koruma kararları için haftalarca beklenirken, Türkiye’de 6284 sayesinde, elektronik kelepçe, uzaklaştırma tedbirlerinin yanı sıra barınma, psiko-sosyal destek gibi mekanizmalar derhal devreye sokulabilmektedir. Elbette hiçbir kanun, tek başına toplumsal bir sorunu sihirli değnekle çözemeyecektir. Ancak AK Parti iktidarları, ’kadına yönelik şiddetle mücadelede hukuki, kurumsal ve fiilî korumayı en üst seviyeye çıkaran iktidar’ olarak tarihe geçmiştir. Bugün elimizde sadece kanunlar değil, aynı zamanda güçlü bir strateji ve koordinasyon yapısı vardır. 25 Kasım 2023 tarihinde yürürlüğe giren "Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele" konulu Cumhurbaşkanlığı Genelgesi, devletin en üst makamından "Bu ülkede kadına yönelik şiddete sıfır tolerans" beyanının yazılı bir belgesidir."


On İkinci Kalkınma Planı’nda, kadınların güçlenmesi ve kadına yönelik şiddetle mücadele, planın ana eksenlerinden biri hâline getirildiğini belirten Çavuşoğlu, "Böylece kadının eğitime, istihdama, karar alma mekanizmalarına katılımı, her türlü şiddet ve ayrımcılıktan korunması, devletin kalkınma vizyonunun vazgeçilmez unsuru haline gelmiştir. Kurumsal tarafta da çok net bir tablo vardır. Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Koordinasyon Kurulu kurularak daha etkin ve kapsayıcı bir yapıya kavuşturulmuştur. AK Parti döneminde kadına yönelik şiddetle mücadele, kanunlardan kalkınma planına, Cumhurbaşkanlığı genelgelerinden koordinasyon kurullarına kadar bütünüyle kurumsallaşmış ve bütüncül bir devlet politikası hâline gelmiştir. Ancak biz sadece kâğıt üzerinde düzenleme yapan bir siyasi hareket değiliz. Biz sahaya inen, sonuç üreten bir siyasi hareketiz. KADES bunun en somut örneklerinden biridir. Kadınların hayatına doğrudan dokunan bir güvenlik zırhıdır. 8 milyon 990 bin kadın tarafından indirilmiş, ihbarlar tek tuşla alınmış, kolluk birimlerimiz olay yerlerine ortalama 6 dakika kadar kısa bir sürede ulaşarak koruyucu ve önleyici tedbirleri hayata geçirmiştir. ŞÖNİM ve kadın konukevleri de bu mücadelenin omurgasıdır. Ülke genelinde, ŞÖNİM’ler 24 saat, başvuran her kadına barınma, rehberlik, psiko-sosyal destek, hukuki yönlendirme ve izleme-takip hizmetleri sunmakta, kadın konukevleri ve ilk kabul birimleriyle birlikte, şiddet mağduru kadınlara ve beraberindeki çocuklara güvenli bir sığınak olmaktadır. Kadına yönelik şiddetle mücadele merkezleri, sosyal hizmet merkezleri, aile destek merkezleri, il ve ilçe düzeyindeki kadın irtibat noktalarıyla mahalle mahalle, sokak sokak yaygınlaştırılmıştır" dedi.



"Bu plan, kadınların güvenliği için kurumsal kapasiteyi derinleştirirken toplumsal katılımı da güçlendiren bir vizyonla tasarlanmıştır"


Aile Sosyal Destek Programı (ASDEP) çerçevesinde 208 bin 525 hanede kadına yönelik şiddetle mücadele hakkında yüz yüze bilgilendirme görüşmeleri yapıldığını belirten Çavuşoğlu, "Ayrıca ALO 183 Şiddetle Mücadele Hattı üzerinden yapılan her başvuruda uzman ekipler tarafından, risk altındaki kadınlara anlık ve bütüncül destek sağlanmaktadır. Kadına yönelik şiddetle mücadelede en kritik aşama olan "veriye dayalı politika üretimi" için bu yıl yeni bir döneme giriyoruz. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanacak olan 2026-2030 dönemini kapsayan 5. Ulusal Eylem Planı, dijital şiddet, risk analizi, erken uyarı sistemleri ve izlenebilir politikalara odaklanan çok boyutlu bir çerçeve sunmaktadır. Bu plan, kadınların güvenliği için kurumsal kapasiteyi derinleştirirken toplumsal katılımı da güçlendiren bir vizyonla tasarlanmıştır. AK Parti olarak diyoruz ki, bu kurumsal yapıyı, bu istatistikleri, bu sahadaki emeği, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde tam 23 yılda ilmek ilmek ördük. AK Parti Kadın Kolları olarak bu mücadelenin sahadaki en güçlü paydaşıyız. 81 ilde, 922 ilçede, milyonlarca kadına ulaşan yapımızla, hem farkındalık çalışmalarını yürütüyor hem de risk altındaki kadınlara destek olabilecek tüm mekanizmaların doğru şekilde işletilmesi için durmadan çalışıyoruz. Kadınların sesi olmak, ihtiyaçlarını devletimizin ilgili kurumlarına iletmek, politika üretmek ve çözüm mekanizmalarının güçlenmesine katkı sunmak en temel sorumluluğumuzdur. Bu doğrultuda Kadın Kolları olarak KADEM ile yaptığımız iş birliği kapsamında iki ayrı başlıkta "Güven Toplumunun İnşası: Şiddetin Anatomisi ve Çözüm Yolları" ile "İki İnsan" eğitim programlarını 81 ilde başlatıyoruz" diye konuştu.


Kadınların her alanda güçlendirilmesi, şiddetle mücadelenin en önemli unsurlarından biri olduğunu belirten Çavuşoğlu, "Bu nedenle bir yandan koruma mekanizmalarını güçlendirirken bir yandan da kadınların ekonomik, sosyal ve toplumsal hayatta daha görünür ve güçlü olmasını sağlayacak politikalar üretmeye devam ediyoruz. Bu bilinçle, kadın istihdamını artıracak, girişimcilik fırsatlarını güçlendirecek, eğitim ve mesleki gelişim imkânlarını yaygınlaştıracak projeleri bir bir hayata geçiriyoruz. Bugün kadınların iş gücüne katılım oranı yüzde 36,6 seviyesine ulaştı, üst ve orta düzey yönetici pozisyonlarındaki oranı ise yüzde 20’yi aştı. Parlamentoda kadın milletvekili oranı yüzde 20’lere, kadın girişimcilerin oranı ise yüzde 18’lere ulaştı. Bu rakamlar, kadınların sadece aile ve özel hayatlarında değil, toplumsal karar alma süreçlerinde, iş dünyasında ve kamusal alanda da giderek daha güçlü bir şekilde var olduklarını göstermektedir. Kadına yönelik şiddet tüm dünyanın ortak meselesidir. Bu nedenle mücadelemiz evrensel bir mücadeledir. Bu çerçevede özellikle şunu vurgulamak isterim ki, Gazze, Doğu Türkistan ve Ukrayna başta olmak üzere kadın ve çocuklara yönelik her türlü saldırıyı lanetliyor, dünyanın neresinde olursa olsun kadınların ve çocukların maruz kaldığı şiddete karşı uluslararası toplumu acilen harekete geçmeye çağırıyoruz. Bütün bu mücadele aynı zamanda bir zihniyet mücadelesidir. Kadın ve erkeğin her alanda birbirini tamamladığı bilinciyle buradan erkeklere de sesleniyoruz. Evinizde, iş yerinizde, sokakta, sosyal medyada, kadına yönelik sözlü, psikolojik, ekonomik, dijital ve fiziksel şiddete karşı ses çıkarın. Susan değil, duran değil, "dur" diyen olun. Bu mücadelede en büyük pay şüphesiz ki erkeklerindir. AK Parti Kadın Kolları olarak inancımızın, kültürümüzün ve medeniyetimizin asla kabul etmediği kadına yönelik şiddeti siyaset üstü bir mesele olarak değerlendiriyor, açık ve net bir şekilde reddediyoruz" dedi.



Başkan Çavuşoğlu: "Kadına yönelik şiddet dünyanın ortak meselesidir"

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul L’oréal Türkiye genç bilim kadınlarını ödüllendirmeye devam ediyor Tekno-güzellik şirketi L’Oréal Türkiye’nin UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliğiyle yürüttüğü "Bilim Kadınları İçin" programı 23 yıldır devam ediyor. Program, bugüne kadar Türkiye’den 128 bilim kadınını destekledi. Bu yıl Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nden Doç. Dr. Banu İyisan, Üçlü Negatif Meme Kanseri için tamamen doğal biyomalzemelerle akıllı ve hedefli nanoilaç teknolojileri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle ödüllendirildi. Türkiye’nin önde gelen kurumsal sosyal sorumluluk programlarından biri olan "Bilim Kadınları İçin" programında, bu yıl ödül alan bilim kadınları L’Oréal Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen tören ile duyuruldu. Bu kapsamda Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Banu İyisan, tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri (ÜNMK) tedavisinde hedefli ve akıllı nanoilaç sistemleri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle öne çıkıyor. Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserinin agresif alt türlerinden Üçlü Negatif Meme Kanseri’ne yönelik bu çalışma, mevcut tedavilerin sınırlılıklarını aşmayı hedefleyen önemli bir yaklaşım sunuyor. Eğitim ve araştırma yolculuğu: Almanya’dan Türkiye’ye uzanan bilim kariyeri Programın uluslararası ayağı olan L’Oréal-UNESCO For Women in Science, 140’dan fazla ülkede 4 bin 700’den fazla bilim kadınını desteklemiş ve bu isimlerden 7’si daha sonra Nobel Ödülü’ne layık görülmüştü. Türkiye, bu programın en aktif yürütüldüğü ve en çok destek veren ilk beş ülkeden biri olarak öne çıkıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünde lisans ve yüksek lisansını tamamlayan Doç. Dr. Banu İyisan 2012 yılında doktora eğitimi için Almanya’ya taşındı. Leibniz Polimer Enstitüsü’nde biyomedikal nanomalzemeler, kontrollü ilaç salım sistemleri, sentetik biyoloji ve biyosensör uygulamaları üzerine çalıştı; 2016’da Dresden Teknik Üniversitesi’nden doktora derecesini aldı. Doktora sürecinde International Helmholtz Research School for Nanoelectronic Networks (IHRS NANONET) programında nanoteknoloji ve malzeme bilimi üzerine eğitim alan araştırmacı, 2017-2020 yılları arasında Max Planck Polimer Araştırma Enstitüsü’nde yürütülen bir AB projesinde, meme kanseri teşhisi için nanofotonik sistemler geliştirmeye yönelik doktora sonrası çalışmalar yaptı. 2023 yılında Max Planck Partner Grup Lideri seçilerek, MPIP ile uluslararası iş birliğini güçlendirdi. Üçlü negatif meme kanserine yönelik yenilikçi tedavi yaklaşımı Yürüttüğü akıllı hibrit nanoilaç teknolojisi projesiyle, meme kanserinin en agresif alt türlerinden biri olan Üçlü Negatif Meme Kanseri’nin hedefli tedavilere yanıt vermemesi ve mevcut kemoterapi ilaçlarının ciddi yan etkilere yol açması nedeniyle ortaya çıkan ihtiyaca çözüm sunmayı amaçlayan İyisan, proje kapsamında tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri hücrelerini seçici biçimde hedefleyebilen ve pH gibi çevresel uyarılara duyarlı çalışan akıllı hibrit nanoilaç taşıyıcılarının tasarlanmasını hedefliyor. Bu yaklaşım, tedavi etkinliğinin artırılmasına ve yan etkilerin önemli ölçüde azaltılmasına katkı sağlamayı amaçlarken, sürdürülebilir teknolojilerle geliştirilen sistemin gelecekte farklı agresif kanser türlerinde de uygulanabilir olması hedefleniyor. 2020 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nde görev yapan Doç. Dr. Banu İyisan aldığı fonlarla Biyofonksiyonel Nanomalzeme Tasarım Laboratuvarı’nı kurarak araştırmalarını burada sürdürmeye devam ediyor.
Erzincan Erzincan’da 111 bin tuz çalısı toprakla buluşturuldu Erzincan’da 3 köyde 1000 dekarlık mera alanına dikilen tuz çalısı, erozyonla mücadele ve hayvancılıkta kaba yem ihtiyacına katkı sunacak. Erzincan İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından yürütülen proje kapsamında, kent genelinde mera kalitesini artırmak ve hayvancılıkta kaba yem açığını azaltmak amacıyla bir çalışma hayata geçirildi. Bu kapsamda Erzincan’da 3 köyde toplam 1000 dekarlık mera alanına 111 bin adet Atriplex Halimus (Tuz Çalısı) fidanı dikildi. Son yıllarda hem hayvan beslenmesinde hem de erozyonun önlenmesinde etkin şekilde kullanılan tuz çalısı bitkisi, özellikle kurak ve tuzlu topraklara uyum sağlamasıyla dikkat çekiyor. Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürlüğü de bu özelliklerinden dolayı tuz çalısını meraların ıslahında yaygınlaştırarak, hayvancılığın sürdürülebilirliğine katkı sağlamayı hedefliyor. Proje kapsamında Mollaköy Mahmutlu Mahallesi’nde 300 dekarlık alana 33 bin 300 adet, Pınarönü köyünde 450 dekarlık alana 49 bin 950 adet ve Aydoğdu köyünde ise 250 dekarlık alana 27 bin 750 adet tuz çalısı fidanı toprakla buluşturuldu. Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü tarafından finanse edilen projenin toplam maliyeti ise 2 milyon TL olarak açıklandı. Proje sahasında incelemelerde bulunan Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürü Alper Koçaker, Erzincan’ın yüzölçümünün yaklaşık üçte birinin meralardan oluştuğunu belirterek, bu alanların verimliliğinin artırılmasının hayvancılık açısından büyük önem taşıdığını ifade etti. Hayvancılık sektörünün ihtiyaç duyduğu kaba yemin önemli bir bölümünün meralardan karşılandığını vurgulayan Koçaker, özellikle küçükbaş hayvancılığın meralara bağımlı olduğuna dikkat çekti. Erzincan’da her yıl ortalama 3 meranın ıslah ve amenajman projelerine dahil edildiğini belirten İl Müdürü Koçaker, tuz çalısı projelerinin de bu çalışmaların önemli bir parçası olduğunu söyledi. Tuz çalısının derin ve kazık kök yapısı sayesinde toprağı tutma kapasitesinin yüksek olduğunu ifade eden Koçaker, bu özelliğiyle erozyonla mücadelede etkili bir bitki olduğunu kaydetti. Koçaker açıklamasında, "Tuz çalısı kuraklığa dayanıklı, iklim değişikliği ve çölleşmeye karşı dirençli, sorunlu ve tuzlu topraklarda bile yetişebilen çok önemli bir bitkidir. Kış mevsiminde yaprağını dökmemesi ve yoncaya eş değer besin değerine sahip olması hayvancılık açısından büyük avantaj sağlamaktadır. Hayvanlar tarafından sevilerek tüketilen tuz çalısı, tuzlu yapısı sayesinde hayvanların tuz ihtiyacını da doğal yoldan karşılamaktadır. Mahmutlu, Pınarönü ve Aydoğdu köylerimizde 111 bin adet tuz çalısı fidanını toprakla buluşturduk" ifadelerini kullandı. Hayata geçirilen proje ile birlikte Erzincan’da meraların verimliliğinin artırılması, erozyonun azaltılması ve hayvancılıkta sürdürülebilir yem kaynaklarının güçlendirilmesi hedefleniyor.