KÜLTÜR SANAT - 29 Mayıs 2024 Çarşamba 10:29

Döner kebap tartışması büyüyor

A
A
A
Döner kebap tartışması büyüyor

Dönerin ilk olarak Kastamonu'da yapıldığı iddialarına Bursa'nın en meşhur kebapçısı İskerder Kebap'ın 5. kuşak işletmecisi Oğuzhan İskenderoğlu'dan yanıt geldi. İskenderoğlu, 157 yıldır bu işi yaptıklarını ifade ederek, “Tarih birisinin bir şey söylemesi ile değil, belgelerle, kanıtla olur. Dedelerim bu işe başladığında fotoğraf henüz icat olmamıştı” dedi.

Sadece Bursa'da değil Türkiye'de, hatta dünyanın birçok ülkesinde iskerder kebapın adını duyuran İskerderoğlu ailesi, geçtiğimiz günlerde siyah beyaz bir fotoğraf üzerinden yorumlar yapılarak, ilk kebabın Kastamonu'da yapıldığına dair iddialara cevap verdi. Bir fotoğraftan yola çıkarak iki asırdır Kastamonu'da döner yapıldığına dair söylentilere o tarihte fotoğrafın bile icat edilmediğini ifade ederek cevap veren İskender Kebap'ın 5. kuşak işletmecisi Oğuzhan İskenderoğlu, 157 yıldır müesseselerinin çalışmaya devam ettiğini dile getirdi.

Döner kebap tartışması büyüyor

Dededen kalma konakta 157 yıllık lezzeti devam ettirdiklerini anlatan Oğuzhan İskerderoğlu, atalarından kalan resim ve belgeleri ise konağın içerisinde şifre ile girilen ve şifresini sadece kendisinin bildiği çok özel ve gizli bir odada muhafaza ettiğini belirtti. İskenderoğlu o özel odayı İhlas Haber Ajansı ekibi için açtı.

“Türkiye'nin en eski üç şirketinden biriyiz”

Oğuzhan İskenderoğlu, “Tarih, birisinin bir şey söylemesi ile değil, belgelerle, kanıtla olan bir şeydir. Bizler 157 yıldır bu işi devam ettiren aileyiz. 5-6 kuşaktır bu işi yaparken ailemiz bize işten önce haddimizi bilmeyi öğretmiştir. Ne konuşacağımız değil, ne konuşmayacağımız da bizlere öğretilmiştir. Bilmediğimiz konu hakkında yorum yapma noktasında her zaman temkinli olduk” dedi. Haberlere konu olan fotoğrafa da açıklık getiren İskenderoğlu, “Haberlere konu olan fotoğraf, ara ara bana yakınlarım tarafından gönderiliyor. Fakat bu fotoğraf bana ne zaman gelse, altında İstanbul'da, Kastamonu'da, farklı şehirlerde çekildiğine, hatta bazıları Bursa'da iskenderin olduğunu bile iddia edenler oldu. Tarih, birisinin bu böyle demesiyle olmaz. 157 yıldır Türkiye'nin en eski üç şirketinden biriyiz ve işletmemiz çalışmaya devam ediyor” diye konuştu.

“Bizler Yunanistan'a, Almanya'ya karşı bu konuyu savunmaya çalışıyoruz”

“Fotoğraflarla ilgili de o dönemde birçok kişinin bilmediği bir şey var. Fotoğrafçılık, o dönemde Müslüman olan Türk halkı olarak kolay kabul görmemiş. İslam dininde tasvir yasak olduğu için fotoğrafçılığın da çok hoş karşılandığını söyleyemeyiz” diyen Oğuzhan İskenderoğlu, “O dönemdeki azınlık dediğimiz kişiler fotoğrafçılık yapmış. Bu fotoğrafçılık zaten 19. yüzyılın sonlarında yaygınlaşmaya başlıyor. Bizim bu arşivimizde sakladığımız eski fotoğraflar bile müşterilerimizin çektiği fotoğraflar. Birilerinin çıkıp bir şeyler söylemesinin temeli yok. Bizler Yunanistan'la, Almanya'ya karşı bu konuyu savunmaya devam ederken, arka taraftan Kastamonulu ustaların böyle bir çıkış yapması vakit kaybettirici diyebiliriz” ifadelerini kullandı.

“Döner hem kıyma, hem yapraktan oluşur”

Döner kebap tartışması büyüyor

İskenderoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Son zamanlarda herkes kendi yaptığı işi daha iyi yapıyorum diyebilmek için bir şeyi yıkmaya çalışıyor. O yüzden iskenderi kötülemeden kendini övemeyen müesseseler, yeni nesil dönercilikle ilgili yok o kıymadır, yok bu şudur gibi şeyler ortaya atıyorlar. Biz Oxford Üniversitesi'nden hocalarla olsun, uluslararası belgesel kanallarıyla yaptığımız çekimlerde bunları hep anlattık. Göçebe olan Türk toplumunda küçükbaş hayvan vardır, çünkü büyükbaş hayvan gezmez. Türk yemeklerinin temeli küçükbaştır. Göçebe olan o toplumda size hayvanın başını, size pirzolasını, bir başkasına but kısmını verirsem eşit bir sınıflandırma olmayacağı için herkesin aynı yemeği yemesi için gayret gösterilmiştir. Eski yemeklere baktığınız zaman keşkek, köfte ve birçok yemek çeşidinde et kıyılır. Dönerinde gerçeğinde de bu böyle olmak zorundadır. Benim kendi çiftliklerim ve benimle çalışan hayvan üreticisi işletmeler var. Bu hayvanı kestiğimiz zaman yaprağa çıkan belirli kesimleri var. Her yerinden yaprak çıkaramazsınız. İslam'da israf diye bir şey yoktur. Yaprak çıkmayan yerlerinden de kıyma yaparsınız. Döner hem kıyma, hem yapraktan oluşur. Öyle sadece kıymadan ya da sadece yapraktan döner yapıyorum diyenler ya bu işi bilmiyordur ya da yanlış biliyordur. Bizi dinleyen kasaplar ve kasaptan anlayanlar bana hak verecektir.”

Döner kebap tartışması büyüyor

“Bu tarz sorularla gündeme gelmek hoş değil”

Büyük dedesinin döner ocağının 150 sene önceye ait olduğunu savunan İskenderoğlu, “Büyük dedemin döner ocağı 150 sene öncesindendir. Dükkan tabelası
orijinaldir ve 157 senesine ait Osmanlıca tabeladır. O dönemden kalan masalar, tabaklar ve diğer eşyalar hala burada sergileniyor. Elimizde eski fotoğraflarımız var. İnsanların merakına saygı duyuyorum ve bazı şeyleri doğru bilmeleri gerektiğini düşünüyorum. Yoksa bu tarz sorularla gündeme gelmek pek hoş değil. Biz işimizi yapıyoruz. Biz bir kebap satarken, iki kebap satalım derdinde değiliz. Bir tabağın içinde sadece et, yoğurt olmasından ziyade bir şehirle, bir ülkeyle birleşmiş 157 yıllık bir markadan söz ediyoruz” ifadelerini kullandı.

Döner kebap tartışması büyüyor

İlk dükkan tabelası 150-160 yıllık

Oğuzhan İskenderoğlu, sözlerini şu cümlelerle tamamladı:
“Az önce söylediğim gibi tarih kanıtla olur demiştim. Benim tabelaya ‘Kebapçı Mehmet Oğlu İskender' yazdıran 6 kuşak önceki dedemin ismi böyle geçiyor ama başka bir Osmanlı arşivinde ‘Çarkçı' diye geçtiğini de gördüm. Çarkçı, gemi motoruyla uğraşan, mühendislik alanında iş yaptığını, ama kasap bir aileden geldiğini de anlıyoruz. Bu döner ocağına baktığınızda sıradan bir kasabın yapamayacağını görebilirsiniz. O günkü tasarımı değerlendirirseniz, üstünde rüzgar gülü gibi ocağın dönmesini sağlayacak bir aparat var. Biz bunları anlatırken bile kesin bilginin olmamasının yanı sıra noktaları birleştiriyoruz. Benim kendi dedem 1966 yılında vefat etmiş, ben 1986 doğumluyum. Ben dedemi hiç görmedim. İskender dede, 1934 senesinde vefat etmiş, babam 1949 doğumlu, o da dedesini hiç görmemiş. Efsaneler tarih değildir.

Döner kebap tartışması büyüyor

Tarih, belge ve kanıtla olur. Mehmet dedeyi sayarsak ben 5'inci kuşağım. Ailemiz o tarihlerde İstanbul'da at üzerinde et satarmış. O dönemden buralara gelindi. Biz İskender dedeyi başlangıç alarak bugüne kadar geliyoruz. Bizden daha eski olan bir müessese nasıl üç kuşak olabilir? Burada gördüğünüz tabela ve döner ocağı, bahse konu olan fotoğrafın da önündedir. Bu tabelalara babam döneminde karbon testi yaptırıp, bir tarihte koydurmaya çalıştı. Ve aşağı yukarı 150-160 senesine ait olduğunu biliyoruz. O döneme ait fotoğrafları bizler çekmediğimiz, müşteriler çektiği için tarihleri açısından da doğru aktarımlar yapmaya çalışıyoruz.”

Samet Doğru - Uğur Uslubaş

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Sakarya Bakan Kacır: "Türkiye teknoloji girişimciliğinde Avrupa’nın parlayan yıldızı olarak tarif ediliyor" Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, "23 yıl önce piyade tüfeğini yurt dışından temin eden bir ülkeydik, savunma ürünlerinde yüzde 80 dışa bağımlıydık. Bugün, kendi İHA’mızı, mühimmatını, uçaklarını, helikopterlerini, uydularını, radarlarını, elektronik harp sistemlerini geliştiren, üreten ve artık rekabetçi şekilde dünyaya ihraç edebilen bir ülkeyiz. Fikirden ürüne, üründen pazara uzanan yolculukta her aşamada Türkiye teknoloji girişimciliğinde Avrupa’nın parlayan yıldızı olarak tarif ediliyor" dedi. Sakarya Teknokent Ar-Ge Binası, Füzyon Girişim Ofisi ve Milli Teknoloji Atölyesi açılışı, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır’ın katılımıyla gerçekleşti. Açılışta konuşan Bakan Kacır, "Teknolojide tam bağımsız Türkiye tasavvurumuzu gerçeğe dönüştürme yolunda hayata geçirdiğimiz tüm bu projelerin Sakarya’mıza, üniversitelerimize, gençlerimize, ülkemize hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum. Küresel ölçekte değişimin hız kazandığı, bilginin stratejik bir güç halinde geldiği bir çağdayız. Bu dönemde ülkelerin refah düzeyini ve rekabet gücünü bilimsel bilgi üretme kabiliyetiyle teknolojideki yenilikleri ekonomik değere dönüştürme düzeyi belirliyor. Özellikle yenilikçi teknolojilerde söz sahibi ülkeler sadece bugünün değil yarının dünyasını da şekillendiriyor. Pek çok ülkenin belirsizlikler sarmalında bocaladığı ve geleceğe dair vizyon ortaya koymakta zorlandığı bu süreçte bizler yaşanan değişimi tehdit olarak değil bilakis Türkiye adına tarihi bir fırsat olarak görüyoruz. Bu anlayışla bilimi ve teknolojiyi kalkınma yolculuğumuzun pusulası atlettik. Son 23 yılda dev bir Ar-ge ve inavasyon alt yapısı inşa ettik. Bugün özel sektörümüz bünyesinde bin 700’ü aşkın Ar-Ge ve tasarım merkezinde görev yapan nitelikli mühendislerimiz ve teknisyenlerimiz, yüksek katma değerli üretimi mümkün kılan yenilikçi çözümler geliştiriyor" dedi. "Ar-Ge harcamalarımızın milli gelirimizdeki payını binde 5’ten yüzde 1,46’ya çıkardık" Bakan Kacır, "113 Teknoparkımızda 12 binden fazla firmamız inavasyon odaklı çalışıyor. Bilim insanlarımız, araştırmacılarımız özel sektörümüze sunduğumuz destekler neticesinde Ar-Ge harcamalarımızın milli gelirimizdeki payını binde 5’ten yüzde 1,46’ya çıkardık. 2002’de 29 bin olan tam zaman eş değer Ar-Ge personel sayımız şimdi 310 bini aştı. İnşa ettiğimiz güçlü Ar-Ge alt yapısı milli teknoloji hamlesinin vizyon projelerinin fikirden hakikate dönüştüğü biz zemini sundu. 23 yıl önce piyade tüfeğini yurt dışından temin eden bir ülkeydik, savunma ürünlerinde yüzde 80 dışa bağımlıydık. Bugün, kendi İHA’mızı, mühimmatını, uçaklarını, helikopterlerini, uydularını, radarlarını, elektronik harp sistemlerini geliştiren, üreten ve artık rekabetçi şekilde dünyaya ihraç edebilen bir ülkeyiz. İnsansız hava aracı üretiminde dünyada lideriz. Türkiye’nin otomobili Togg ile elektrikli ve akıllı araç devrimini ve otomotiv sektöründe yaşanan eşzamanlı dönüşümleri ülkemiz adına fırsata çevirme iddiamızı ortaya koyduk. Teknoloji üretiminde ve geliştirmede yakaladığımız bu ivmeyi farklı sektörlere taşıyarak üniversitelerimizle sanayi arasındaki iş birliğini daha da güçlendirerek Türkiye yüzyılında teknolojide tam bağımsız Türkiye hedefimizi adım adım gerçeğe dönüştüreceğiz" diye konuştu. "Teknoloji girişimciliğini bu vizyonu hayata geçirecek itici güç addediyoruz" Bakan Kacır, "Teknoloji girişimciliğini bu vizyonu hayata geçirecek itici güç addediyoruz. Bu doğrultuda ülkemizde teknolojik girişimlerin yeşermesini ve ölçeklenmesini mümkün kılacak zemini çok boyutlu adımlarla inşa etti. Hayata geçirdiğimiz fonların fonu ve eş finansman mekanizmalarıyla 4,6 milyar liralık kamu kaynağını doğrudan girişimlerimize yönlendirdik. Bu etkiyle 120 milyar liralık özel sektör yatırımını harekete geçirdik. Erken aşama girişimlerine finansman sağlayan BİGG programımızla 2 bin 500’den fazla teknoloji girişiminin hayata geçmesini sağladık. 2018’den bu yana düzenlediğimiz Teknofestlerle gençlerimizi girişimcilik yolculuğuna dahil ettik. Fikirden ürüne, üründen pazara uzanan yolculukta her aşamada Türkiye teknoloji girişimciliğinde Avrupa’nın parlayan yıldızı olarak tarif ediliyor" şeklinde konuştu. "Her yaştan çocuğumuzu ve gencimizi bilimin büyülü dünyasıyla buluşturacağız" 81 ilde milli teknoloji atölyelerinin kurulacağını aktaran Bakan Kacır, "Bugün oyundan e-ticarete, yapay zekadan finans teknolojilerine geniş bir yelpazedeki girişimlerimiz iftihar vesilemizdir. Bu başarı ivmesini katlanarak 2030 yılına kadar ülkemizden 100 bin teknolojik girişiminin doğmasını ve milyar dolar değeri aşan unicornların bizim değimimizle Turkornların toplam kıymetinin 100 milyar doları aşmasını hedefliyoruz. Bu cennet vatanın her köşesindeki gençlerimizin teknoloji geliştirme ve dünyayı değiştirme iddiası taşıyabilmesini sağlayacak bir alt yapıyı kurmayı temel önceliğimiz olarak görüyoruz. Sakarya gerek sahip olduğu dev sanayi alt yapısı ve lojistik gücü, gerekse küresel finans ve teknoloji merkezi İstanbul’a yakınlığıyla girişimciler için önemli bir marka değerine sahip. 2010’da faaliyete geçen ve bünyesinde 130’dan fazla firmanın çalışmalarını sürdürdüğü Sakarya Teknokent, şehrimizde teknoloji girişimciliğinin nabzının attığı, üretim ile aklın buluştuğu milli teknoloji hamlemizin örnek projelerinin hayata geçirildiği ekosistemi inşa ediyor. Girişimcilerin yoğun ilgi gösterdiği Teknokentin yatırımcı talebine cevap verebilmesi adına ilave olarak 6 bin 500 metrekare kapalı alan barındıran 39 bin metrekare bir alanı ilan ettik. Bugünde bakanlığımızın 113 milyon lira ile hayata geçen yeni Ar-ge binasının açılışındayız. Teknokentimizde 3 bin 700 metrekare kapalı alanıyla girişimcilerimize çalışma alanı sunuyoruz. Aynı zamanda bina içinde faaliyet gösterecek füzyon girişim ofisiyle kuluçka ve kuluçka öncesi aşamadaki girişimcilerimize destek seti sunuyoruz. Üniversitelerimiz ve bilim merkezlerimiz bünyesinde kurduğumuz milli teknoloji atölyeleriyle ülkemizin yarınlarını inşa edecek gençlerimizi ileri teknoloji ekipmanları ve modern alt yapıyla buluşturuyoruz. Önümüzdeki yılsonuna kadar 81 ilimizde 100 milli teknoloji atölyesini tamamlamak üzere bir seferberlik ruhuyla çalışıyoruz. İki üniversitemizin de öğrencileri bu atölyede çalışacak. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak ülkemizin nitelikli insan kaynağını büyüten, yetkinliğini derinleştiren politikaları sürdüreceğiz. Her yaştan çocuğumuzu ve gencimizi bilimin büyülü dünyasıyla buluşturacağız. 60 milyon lira destek sağlayacağımız ve bünyesinde atölyeler, sergiler barındıracak olan modern tesis ile gençlerimizin merak ve keşfetme duygusunu ateşleyen bilim üssünü şehrimize kazandıracağız" ifadelerini kullandı.