KÜLTÜR SANAT - 02 Şubat 2025 Pazar 16:42

Müziğin birleştirici gücünde kenetlendiler

A
A
A
Müziğin birleştirici gücünde kenetlendiler

Nilüfer Belediyesi, 6 Şubat Depreminin 2’nci yıl dönümüne sayılı günler kala anlamlı bir etkinliğe ev sahipliği yaptı. Nazım Hikmet Kültürevi’nde gerçekleştirilen "Korolar Buluşuyor 2" isimli moral konserinde, Nilüfer, Hatay ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nindeki (KKTC) çocuk ve gençlerden oluşan korolar izleyicilere unutulmaz bir gece yaşattı.


Nilüfer Çocuk Korosu ve Nilüfer Gençlik Korosu, KKTC’nin Gazimağusa şehrinden Ada Işığı Çocuk Korusu, Ada Işığı Gençlik Vokal Topluluğu, Hatay’dan 6 Şubat depremlerinde bazı üyelerini de kaybeden Antakya Polifonik Korolar Derneği (APKORD) Çocuk Korosu ile birlikte Nazım Hikmet Kültürevi’nde sahne aldı. Kahramanmaraş merkezli ve 11 ili etkileyen 6 Şubat Depremlerinin 2’nci yıl dönümüne yaklaşırken, farklı şehirlerden gelen çocuk ve gençler, "Korolar Buluşuyor 2" isimli moral ve dayanışma konseri verdi.


Nilüfer Belediye Başkan Yardımcısı Okan Şahin yaptığı konuşmada, gençleri ve çocukları Nilüfer’de ağırlamaktan gurur ve mutluluk duyduklarını söyledi. Okan Şahin, "Bizler kültürle sanatla bir nebze yaralarımızı sarmak istiyoruz. Bir yandan da depremin gerçek olduğunu ve depreme dirençli kentler oluşturmamız gerektiğini atlamamalıyız" dedi.


Nilüfer Çocuk ve Nilüfer Gençlik Korosu Şefi Suat Şahin de, organizasyonun KKTC’nin ardından ikincisini Nilüfer’de gerçekleştirdiklerini söyledi. Suat Şahin, "Depremi yaşayan çocuk ve gençlere moral vermek üzere sanatla müzikle katkı sunmaya çalışıyoruz" dedi.


APKORD Koro Şefi Sezgin Suna, depremde koro üyelerinden 5’ini kaybettiklerini dile getirerek, 2 yıldır internet üzerinden bir araya gelerek çalışmalarını sürdürdüklerini söyledi. Öğrencilerinin çeşitli şehirlere dağıldığını dile getiren Suna, "Yaklaşık 35 çocuğumuz var. Bu buluşmaya 12 çocuk ile gelebildik. Buluşmanın ikincisi burada olunca çok mutlu olduk. Çünkü bizim tek çalışabildiğimiz ve bir araya gelebildiğimiz ortamlar bu tür ortamlar. O yüzden meslektaşım Suat Şahin ve emeği geçenlere teşekkür ederim" dedi.


Ada Işığı Çocuk Korosu ile Gençlik Vokal Topluluğu Şefi Erkan Dağlı, Gazimağusa’da okulundaki ‘Şampiyon Melekler’ olarak bilinen 35 öğrencisini Adıyaman’da kaybettiğini belirtti. Dağlı, sanatla ayakta kalarak, iyileşmeye çalıştıklarını ifade etti.


Korolar tek tek performanslarını sergilerken, hep birlikte de ortak şarkılar seslendirdiler. Konserde, 6 Şubat depreminde yaşamını yitiren APKORD Çocuk Korosu koristlerinden Yağmur Rifaioğlu’nun depremden önce yazdığı ve Koro Şefi Sezgin Suna’ya gönderdiği şarkıya da yer verildi. Suna’nın bestelediği ve "Yağmurun Şarkısı" ismi verilen eser, korolar tarafından birlikte seslendirildi. Yoğun ilgi gören konser sonunda seyirciler, koroları ayakta alkışladı.



Müziğin birleştirici gücünde kenetlendiler

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul L’oréal Türkiye genç bilim kadınlarını ödüllendirmeye devam ediyor Tekno-güzellik şirketi L’Oréal Türkiye’nin UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliğiyle yürüttüğü "Bilim Kadınları İçin" programı 23 yıldır devam ediyor. Program, bugüne kadar Türkiye’den 128 bilim kadınını destekledi. Bu yıl Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nden Doç. Dr. Banu İyisan, Üçlü Negatif Meme Kanseri için tamamen doğal biyomalzemelerle akıllı ve hedefli nanoilaç teknolojileri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle ödüllendirildi. Türkiye’nin önde gelen kurumsal sosyal sorumluluk programlarından biri olan "Bilim Kadınları İçin" programında, bu yıl ödül alan bilim kadınları L’Oréal Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen tören ile duyuruldu. Bu kapsamda Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Banu İyisan, tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri (ÜNMK) tedavisinde hedefli ve akıllı nanoilaç sistemleri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle öne çıkıyor. Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserinin agresif alt türlerinden Üçlü Negatif Meme Kanseri’ne yönelik bu çalışma, mevcut tedavilerin sınırlılıklarını aşmayı hedefleyen önemli bir yaklaşım sunuyor. Eğitim ve araştırma yolculuğu: Almanya’dan Türkiye’ye uzanan bilim kariyeri Programın uluslararası ayağı olan L’Oréal-UNESCO For Women in Science, 140’dan fazla ülkede 4 bin 700’den fazla bilim kadınını desteklemiş ve bu isimlerden 7’si daha sonra Nobel Ödülü’ne layık görülmüştü. Türkiye, bu programın en aktif yürütüldüğü ve en çok destek veren ilk beş ülkeden biri olarak öne çıkıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünde lisans ve yüksek lisansını tamamlayan Doç. Dr. Banu İyisan 2012 yılında doktora eğitimi için Almanya’ya taşındı. Leibniz Polimer Enstitüsü’nde biyomedikal nanomalzemeler, kontrollü ilaç salım sistemleri, sentetik biyoloji ve biyosensör uygulamaları üzerine çalıştı; 2016’da Dresden Teknik Üniversitesi’nden doktora derecesini aldı. Doktora sürecinde International Helmholtz Research School for Nanoelectronic Networks (IHRS NANONET) programında nanoteknoloji ve malzeme bilimi üzerine eğitim alan araştırmacı, 2017-2020 yılları arasında Max Planck Polimer Araştırma Enstitüsü’nde yürütülen bir AB projesinde, meme kanseri teşhisi için nanofotonik sistemler geliştirmeye yönelik doktora sonrası çalışmalar yaptı. 2023 yılında Max Planck Partner Grup Lideri seçilerek, MPIP ile uluslararası iş birliğini güçlendirdi. Üçlü negatif meme kanserine yönelik yenilikçi tedavi yaklaşımı Yürüttüğü akıllı hibrit nanoilaç teknolojisi projesiyle, meme kanserinin en agresif alt türlerinden biri olan Üçlü Negatif Meme Kanseri’nin hedefli tedavilere yanıt vermemesi ve mevcut kemoterapi ilaçlarının ciddi yan etkilere yol açması nedeniyle ortaya çıkan ihtiyaca çözüm sunmayı amaçlayan İyisan, proje kapsamında tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri hücrelerini seçici biçimde hedefleyebilen ve pH gibi çevresel uyarılara duyarlı çalışan akıllı hibrit nanoilaç taşıyıcılarının tasarlanmasını hedefliyor. Bu yaklaşım, tedavi etkinliğinin artırılmasına ve yan etkilerin önemli ölçüde azaltılmasına katkı sağlamayı amaçlarken, sürdürülebilir teknolojilerle geliştirilen sistemin gelecekte farklı agresif kanser türlerinde de uygulanabilir olması hedefleniyor. 2020 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nde görev yapan Doç. Dr. Banu İyisan aldığı fonlarla Biyofonksiyonel Nanomalzeme Tasarım Laboratuvarı’nı kurarak araştırmalarını burada sürdürmeye devam ediyor.