- 21 Haziran 2020 Pazar 09:22

Vefakar baba, 36 yıldır tek başına engelli oğluna bakıyor

A
A
A
Vefakar baba, 36 yıldır tek başına engelli oğluna bakıyor

Çanakkale’de, oturdukları tek göz odalı bir evde 36 yıldır engelli oğluna bakan Hasan Üçer (75), 35 yaşındaki engelli oğlu Umut’a hem annelik hem de babalık yapıyor.

Çanakkale’de, oturdukları tek göz odalı bir evde 36 yıldır engelli oğluna bakan Hasan Üçer (75), 35 yaşındaki engelli oğlu Umut’a hem annelik hem de babalık yapıyor.


Çanakkale’nin Ezine ilçesinde, Ezinespor’da uzun yıllar futbol oynayan Hasan Üçer, evlenince futbolu bıraktı ve evlendikten kısa bir süre sonra çocuk sahibi oldu. Adını Umut koydukları çocuklarının 6 ay sonra bayılmaları başlayınca Üçer çiftinin de acı dolu günleri başladı.


36 yıldır evladı için canını dişine katan Hasan Üçer, kimseden de maddi bir yardım talebinde bulunmuyor. Yaşadıkları tek göz odada hem epilepsi hem de zihinsel engelli oğluna bakan Üçer, “Maddiyatta gözüm yok, manevi yardım istiyorum ben. Temizlik istiyorum, çocuğu yoklamalarını istiyorum. ‘Vaziyeti nedir’ diye sormalarını istiyorum. Beni böyle yalnız bırakmasınlar” dedi.


16 yıl önce eşi öldükten sonra tek başına çocuğuna bakan Hasan Üçer, “Evladım şuan 35 yaşında. 6 aylıktan bu zamana kadar ona bakıyorum. Baba olarak neden bakıyorum? Allah için bakıyorum. Çünkü bu gelip geçici dünya, Allah bana ömür verirse ölünceye kadar ona bakacağım” dedi.


Şehir şehir dolaşıp, doktorlara götürdü


6 aylıkken rahatsızlığı başlayan Umut’u şehir şehir dolaşıp doktorlara götüren acılı baba, ne yapıp ne ettiyse çocuğuna çare bulamadığını belirterek, “6 aylıkken annesini emerken bir baygınlık geçirdi. Boynunu koyu verince ben üzüldüm. Ertesi gün ilk iş, baba olarak oğlumu İstanbul, İzmir gibi büyük şehirlere götürdüm. Her şeyini yaptırdım. Doktorlara, profesörlere götürdüm. Beyin grafiğini çektiler ve doktor bana oğlumun epilepsi hastası olduğunu söyledi” diye konuştu.


“Annesi, Umut’un üzüntüsünden vefat etti”


Severek evlendiği eşinin çocuklarının hastalığına dayanamadığı ve bu üzüntüden dolayı vefat ettiğini kaydeden Üçer, “Annesi, Umut’un üzüntüsünden öldü. Acısıyla, üzüntüyle gitti, 16 sene oldu öleli rahmetli. Allah bize başka çocuk verirdi ama biz Umut’un durumundan sonra başka çocuk istemedik. Ben doğduğundan beri tek başıma bakıyorum oğluma. Umut’u tekrar doktorlara götürdük geçer mi diye, geçmez dediler. Benim çektiğimi Allah kimseye vermesi. Evlat acısını düşmanıma vermesin. Ben doğduğundan beri çekiyorum. Kimseye yanlışım yok. Şunu da söyleyeyim; ben 75 yaşındayım, şu memlekette en ufak bir sabıkam yok. Herkes tanır beni” diye konuştu.


“Futbol dedin mi bana bayram gibi geliyor”


Aradan uzun yıllar geçmesine rağmen hala daha futbol aşığı olduğunu ve tek eğlencesinin de bu olduğunu söyleyen Üçer, “Ben iyi futbolcuydum. Benim zamanımda; penaltı, korner ve frikikleri bana kullandırırlardı. 3-4 tane yabancı oyuncu vardı, koysan ikinci ligte oynarlardı. Onların içerisinde oynadım ve penaltıcı bendim. 8 sene top oynadım. Allah rahmet eylesin, çoğu arkadaşım vefat etti. Ezine’de eski futbolculardan şimdi 5-6 kişi kaldık. Ben futbol hastasıyım. Herkesin bir zevki vardır, benimkisi de futbol. Futbol dedin mi bana bayram gibi geliyor. Vaziyete göre ben her akşam gider, futbol izlerim” şeklinde konuştu.


“Maddiyatta gözüm yok, manevi yardım istiyorum”


Devletten aldığı bakım parasının kendisine yettiğini ve maddi yardım da istemediğinin altını çizen acılı baba, “Maddiyatta gözüm yok, manevi yardım istiyorum ben. Temizlik istiyorum, çocuğu yoklamalarını istiyorum. Vaziyeti nedir diye sormak istiyorum. Beni böyle yalnız bırakmasınlar. Bir tarafa gidemiyorum ben, bir yere gitsem 20 dakikalık işim olsa, 10 dakikada dönmeye çalışıyorum mecburen. Çocuğumun durumu böyle, yalnız kalması tehlikeli. Devletten yıllardır bakım parası alıyorum ve onunla geçinmeye gayret ediyorum. Oturduğum ev de kira. Allah’tan kalma bir tek dut ağacı var” dedi.


“3 yaşındaki çocuğun aklı Umut’ta yok”


Umut’un sevdiği yemekleri bilen ve sabah akşam üç öğün yemeğini eksik etmeyen Hasan Üçer, "Yıllarca her sabah kalkıp, çocuğum için börek alıyorum. Uykum varmış, hastaymışım demeden Allah koruyor beni. Söylemek gibi olmasın bir kere bile kendim çorbacıya gidemedim. Kahvaltıda börek yediriyorum çocuğuma, öğlen ve akşamları da sevdiği yemekleri biliyorum tabii, yemeklerini alıyorum. Akşamları televizyon açarım, televizyon izler. Bir şeyden anladığı yok, 3 yaşındaki çocuğun aklı Umut’ta yok yani. Yüzde yüz raporu var; hem zihinsel özürlü, hem epilepsi hastası” diye konuştu.


“Her baba, baba olamaz”


Son olarak bazı babaların çocuklarının ve ailesinin kıymetini bilmediğini belirten Üçer, “Umut ismini annesi koydu. Ben de sevdim bu ismi. Umut ettik ama yine de razıyız. Allah’ın dediği olur. Umut’ta desen, en iyi kelimeyi de söylesen Allah’ın kudreti bunlar. Kusura bakmasınlar ama her baba, baba olamaz. Öteki dünyayı düşüneceksin, Allah’ını seveceksin. Bu dünya gelip, geçer. General olsan, padişah olsan gideceğin yer toprağın altı. Bunları bilen insanım ben. Baba olarak konuşuyorum; oğlumun zihinsel özrüne üzülmüyorum, yürüyememesine de üzülmüyorum ama epilepsi rahatsızlığı onu mahvediyor. Dünyadan soğuyorum. Hafif olduğunda yarım saat, bir saat sonra geçiyor ama bazen uzun sürüyor” şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kahramanmaraş Kahramanmaraş’ta tarhana ve firik vakti Kahramanmaraş’ın adıyla özdeşleşen ve Avrupa Birliği’nden (AB) coğrafi işaret tescili alan ‘Maraş tarhanası’ üretimin başladığı yaz mevsiminde damakları tatlandırıyor. Kahramanmaraş’ın geleneksel lezzetlerinden biri olan Maraş tarhanasında yaz mevsiminin gelmesiyle üretimi hızlandı. Dört mevsim tüketilen doyurucu özelliği ve sağlığa faydası ile bilinen tarhana ve firik tezgahlardaki yerini aldı. Firik, çerezlik cips, çorbalık olarak kendine has tadı ve aromasıyla damaklara lezzet katan tarhana, tok tutma ve organik olmasıyla her kesimin damak zevkine hitap ediyor. Yoğurt, buğday, kekik ve tuz karışımı ile hazırlanan ürün bir günde elde ediliyor. Önce yaş olan tarhana firik olarak, kuruyunca ise tarhana olarak tüketiliyor. Kentteki iş yerlerinde kilogramı 200 liradan satılan tarhana yıl boyunca tüketiliyor. Esnaf Muhammed Ali Günalan, “Tarhana yoğurt ve dövme ile karışımından elde ediliyor. Makinalar ile serilir iki üç saat güneş altında kuruduktan sonra firik olur. Daha sonra bir gün boyunca kurumaya bırakılınca tarhana olur” dedi. Müşteri Serdar Kulaklı, “Kahramanmaraş’ta kolay kolay patates cipslerini sevmez. Hem besleyici hem çok faydalı her yere götürüyoruz” ifadesini kullandı. Esnaf Harun Reşit Özpınar, “Kentimize özgü yöresel lezzet. Sağlığa faydalı çocuk gelişimine faydalı. 6 Şubat depremleri sonrası insanlar birbirleriyle yardımlaşarak devletimizin de desteği ile yaralar sarılıyor. Buğday cipsi olarak adlandırılıyor. Bademli, fıstıklı, biberli, kuru meyvelisi gibi farklı çeşitlerde hazırlanıyor” dedi.
İstanbul Bahçelievler’de 2 ay boyunca dükkanın önünden süt çalan hırsız kamerada Bahçelievler’de bir hırsız, 2 ay boyunca organik köy ürünleri satan dükkanın kapısına bırakılan ürünleri çaldı. Dükkanın kapısına dadanan şüphelinin, sütü çaldığı anlar güvenlik kamerasına yansıdı. Olay, Bahçelievler Yenibosna Merkez Mahallesi Mithat Paşa Caddesi’nde organik gıda ürünleri satan bir işletmede meydana geldi. İddiaya göre, her sabah saat 05.00 sıralarında dükkanın önüne gelen sütçüyü kollayan şüpheli, 2 ay boyunca işletmenin kapısına sütçü tarafından bırakılan süt ve yoğurtları çaldı. Bırakılan ürünlerdeki eksikleri fark eden işletme sahibi, sütçünün eksik bıraktığı düşünerek hırsızlığı fark etmedi. Dikkat çekmemek için her gün bir ürün çalan şüpheli, işletme sahibinin 2 ay sonra güvenlik kamerasını izlemesiyle olay ortaya çıktı. Hırsızlığı alışkanlık haline getiren şüphelinin 2 ay boyunca bir gün süt, bir gün yoğurt çaldığını ifade eden dükkan sahibinin, toplam 10 bin liralık zararının olduğu öğrenildi. Kimliği belirsiz şüphelinin, kapının önüne bırakılan sütleri poşetine koyarak çaldığı anlar güvenlik kamerasına yansıdı. Görüntülerde, kapının önünü kolaçan eden şüphelinin bir süre sonra eşiğe oturarak dışarıda bırakılan sütleri çaldığı görüldü. “Biz sütçü ürünleri bırakmıyor zannediyorduk ama değilmiş, meğer hırsız gelip götürüyormuş” İki aydır yaşanan hırsızlıkla ilgili olarak konuşan isimli işletme sahibi Saime Arslan, “Sütçü her sabah 5’te buraya sütleri bırakıyor. Biz bırakmıyor zannediyorduk. Bir iki aydır devam ediyor. Dün eşim fark ediyor. Kameradan bakıyoruz süt ile yoğurdu alıp gidiyor. Bu iki aydır oluyor. Biz sütçü ürünleri bırakmıyor zannediyorduk ama değilmiş meğer hırsız gelip götürüyormuş. Yoğurtlara dokunmuyor sütleri alıp götürüyor. Bir gün süt alıp gidiyor bir gün yoğurt alıp gidiyor. Adam evinde sütü bittikçe alıp götürüyor. 10 bin liralık bir zararımız var bir ay boyunca her gün 5 litrelik süt alıp gitmiş adam. Şikayetçi olmadık ama böyle devam ederse şikayetçi olmayı düşünüyoruz” dedi.
Bursa "Orhan Taylan Sokağın Direniş Hafızası" Sergisi Nilüfer’de Nilüfer Belediyesi, geçen yıl hayatını kaybeden ressam Orhan Taylan’ın çalışmalarını "Orhan Taylan Sokağın Direniş Hafızası" isimli sergide sanatseverlerle buluşturuyor. 1 Mayıs işçi Bayramı yaklaşırken Nilüfer Belediyesi, sokağın direnişini anlatan özel bir sergiye ev sahipliği yapıyor. Geçen yıl hayatını kaybeden, 1 Mayıs kutlamalarının simge afişlerinin öncüsü Orhan Taylan’ı da anma niteliği taşıyan, "Orhan Taylan Sokağın Direniş Hafızası" isimli sergi, Nilüfer’de iki ayrı salonda beğeniye sunuldu. Serginin açılışını, Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir ve Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, Orhan Taylan’ın eşi Melek Taylan Ulagay ve oğlu Ferhat Taylan birlikte yaptı. Çok sayıda davetlinin de katıldığı serginin açılışında konuşan Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir, çok anlamlı bir sergiye ev sahipliği yaptıklarını ifade ederek, “Orhan Taylan’ın anlamlı ve güzel eserlerine ev sahipliği yapmaktan dolayı çok mutluyuz. Nilüfer Belediyesi her zaman sanata ve sanatçıya sahip çıkmıştır. Bundan sonra da bu anlayış devam edecek. Bu eserleri bizlerle buluşturan ailesine ve emeği geçenlere teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu. Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey de Nilüfer’in çok anlamlı bir sergiyi Bursa ile buluşturduğunu vurgulayarak, “Orhan Taylan’ın gezi olayları sırasında sokağın direnişini sanata dönüştürmesi inanılmaz değerli. Ailesine de bu çalışmalara sahip çıktığı için teşekkür ediyorum. Bu sergi çok büyük anlam içeriyor. Verilen mücadeleyi anlatmak açısından bu eserlerin ileri ki yıllara taşınması gerekir. Sanata sahip çıkmak herkesin sorumluluğudur. Bizim aydınlanmamızı kültür-sanat yapacaktır. Nilüfer’deki sanata sahip çıkma anlayışı Bursa genelinde de devam edecek. Bursa sanat kenti olmak zorunda” dedi. Sergi açılışında duygularını ifade eden Orhan Taylan’ın oğlu Ferhat Taylan da emeği geçenlere teşekkür ederek, “Babam burada olsaydı çok mutlu olurdu. 10 yıl önce yaptığı çalışmalarının kamusal alanda sergilenmesine çok sevinirdi. Biz de aile olarak onun emeğine sahip çıkıldığı için çok mutlu olduk” diye konuştu. Orhan Taylan’ın, büyük kısmını 2013 yılında yaptığı Gezi resimleri ile DİSK’le beraber çalıştığı dönemden afişleri, fotoğrafları, çizimleri ve yazılarını buluşturan sergi, aile arşivi yanında DİSK ve salt arşivinden bir seçkiyi de Bursa’ya taşıyor. Sergi, 28 Temmuz’a kadar Nâzım Hikmet Kültürevi ve Meteor I Balat Kültürevi’nde beğeniye açık kalacak.
Bursa Hayat kurtaran hastane çalışanları, sesleriyle mest etti Bursa’da hayat kurtaran hekim, hemşire ve hastane çalışanları, sesleriyle de Bursalılardan büyük alkış topladı. Bugüne kadar bir çok kişinin hayatına dokunan doktor, hemşire ve hastane çalışanları, kurdukları koroyla da sahnede de ne kadar başarılı olduklarını gösterdi. Spordan beslenmeye, kültür sanattan sosyal sorumluluk projelerine kadar bir çok alanda yer alan sağlık çalışanları, ’Türk Halk Müziği Korosu’ konseriyle Bursalıları mest etti. Yılın güzelliklerini anmak ve baharın ritmini yakalamak için sahneye çıkan Medicana Bursa Hastanesi Türk Halk Müziği Korosu, sergiledikleri performansla salonu dolduranlar tarafından ayakta alkışlandı. Verdikleri konserle büyük beğeni toplayan sağlık çalışanlarını tebrik eden Medicana Bursa Hastanesi Genel Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Remzi Karşı, "İlk 4 konserimiz, Türk Sanat Müziği ile ilgiliydi. Bu sefer Türk Halk Müziği konseri verdiler. Türk Halk Müziği’nde coğrafyamızın sesi ile coğrafyamızın ezgilerini birleştiriyoruz. Bu bizler için çok kıymetli. Çünkü kadim uygarlıklardan beri sanat ile tıp bir arada yürümüştür. Bugün müzik ile sanatın en güzel örneklerinden bir tanesini burada vermek için bulunuyoruz. Tüm doktorlarımız, çalışanlarımız yani tüm sağlıkçılar, hastaya ve hastaneye dokunan herkes bizim solistlerimiz. Kurum olarak sporun ve sanatın yanında her zaman bulunmuşuzdur. Bulunmaya da devam edeceğiz” şeklinde konuştu. Şef Kemal Kamalı yönetimindeki koro ve solo eserlerden oluşan konser seyircilerin beğenisini kazanırken, Medicana Sağlık Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Hüseyin Bozkurt, Medicana Bursa Hastanesi İcra Kurulu Üyesi Dr. Engin Bozkurt, Başhekim Dr. Neşe Tunalı, Başhekim Yardımcısı Dr. Burak Canver, Medicana Sağlık Grubu Hukuk Müşaviri Av. Murat Davarcı, Medicana Bursa Hastanesi Genel Müdür Yardımcıları Mehtap Koçak ve Ayhan Yörük, Tıbbi Kurucu Direktörü Prof. Dr. Serdar Ener, Nilüfer Belediyesi Meclis Üyesi Olcay Keskin’de sağlıkçıları bu güzel gecede yalnız bırakmadı.