GENEL - 16 Kasım 2017 Perşembe 17:45

Korkutan “antibiyotik” uyarısı

A
A
A
Korkutan “antibiyotik” uyarısı

Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji A.

Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji A.B.D Başkanı ve Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Nurcan Baykam, dünyada antibiyotik kullanımında Türkiye’nin birinci olduğunu belirterek, antibiyotiklerin uygun kullanımı noktasında hekimlere ve vatandaşlara büyük görevler düştüğünü söyledi.


Dünya Antibiyotik Farkındalık Haftası ve Avrupa Antibiyotik Farkındalık Günü etkinlikleri kapsamında Hitit Üniversitesi tarafından “Antibiyotik Kullanımı” konulu bir konferans düzenlendi. Hitit Üniversitesi Erol Olçok Eğitim ve Araştırma Hastanesi Fikret Metin Öztürk Konferans Salonu’ndaki konferansı Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mete Dolapçı, öğretim üyeleri, hastane personeli ve öğrenciler izledi.


Antibiyotiklerin dünyada bazı ülkelerin politika üretmelerine neden olacak kadar önemli tedavi araçları olduğunu dile getiren Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji A.B.D Başkanı Prof. Dr. Nurcan Baykam, antibiyotiklerin sadece kişiyi değil, yanlış kullanıldığında bütün toplumu ilgilendiren boyutlarının varlığına dikkat çekti.


Tansiyon ilacını fazla kullandığında kişi yan etkilerinden zarar görür ancak başkasının bundan etkilenmeyeceğine dikkat çeken Prof. Dr. Baykam, “Oysa antibiyotik yanlış kullanıldığında gelişen dirençle verdiğiniz kişi de mevcut floradaki mikroorganizmalardaki gelişen dirençle o kişi de daha sonra gelişecek enfeksiyonların tedavisinde güçlüğe yol açacağı gibi bütün toplumda da mikro organizmayı dağıtıp dolaysıyla tedavilerde imkansız noktalara geldiğimiz oluyor.


Ülkelerin politikalarında yer almaya başladı. Yanlış kullanımlarla antibiyotikleri etkinliği azalıyor. İşe yarar antibiyotiklerin sayısı azalıyor. Dirençli oldukları mikroorganizmalar artıyor. Bu durumda yeni antibiyotikler gelişsin. Ancak yeni geliştirilen antiboyitik sayısı da azalıyor. Dirençli antibiyotik sayısı artarken buna gereken yeni antibiyotik sayası azalınca kriz sinerjisi ortaya çıkıyor” dedi.



“Günümüzde dünyada her yıl 700 bin kişi antibiyotikli dirençli bakteriyel infeksiyon hastalıklar nedeniyle hayatını kaybediyor”


Günümüzde dünyada her yıl 700 bin kişinin antibiyotikle antibiyotikli dirençli bakteriyel infeksiyon hastalıklar nedeniyle hayatını kaybettiğini açıklayan Baykam, “Gelecekte ne bekliyor bizi. Projeksiyon yapıldığında 2050 yılına kadar 10 milyon kişi hayatını dirençli bakteri enfeksiyonlarıyla kaybedecek. Antibiyotikler bakterileri etkiliyorlar. Antiboyatiklerin etki ettiği grup bakterilerdir.


Antibiyotikler sadece insan hayatını tehdit etmiyor. Tüm dünyada ciddi bir ekonomik kayıplara da neden oluyor. 2050 yılına kadar 100 trilyon dolar ek maliyet yükleyecek. Dünya Sağlık Örgütü, Avrupa Sağlık Örgütü ve Türkiye’de Sağlık Bakanlığı herkes bu konuda çalışma içerisinde., Toplumda gördüğümüz basit bir enfeksiyonu bile dirençli olduğu için antibiyotikleri tedavi edilemez noktalar gelişiyor. Hastanede gelişen infeksiyonlar ise bambaşka sorunlar. Antibiyotik direnç toplum sağlığını da ciddi şekilde etkiliyor” ifadelerini kullandı.


Antibiyotiklerin fazla kullanımından kaçınılması için çağrıda bulunan Baykam, “Bir çocuk bebek yeni doğan, ne kadar erken antibiyotik kullanmaya başlarsa o kişi o birey o kişi ilerde alerjik hastalıklar, hatta obezite daha ileri gidersek kanserlere zemin hazılıyor. Antibiyotikler gerektiği gibi kullanılıp gereğinden fazla kullanılmamalı. Uygunsuz antiboyotik kullanımında ülkeler ne durumda. Birincilik herkesi mutlu eder ama burada mutlu olmadığımız bir birincilik var. Doğu Avrupa’da ne yazık ki en fazla antibiyotikin en fazla kullanıldığı ülke Türkiye. Bu 2014 yılında makale yayınlandı. Ama Türkiye antiboyatik kullanımında dünya birincisi. Çok fazla antibiyotik kullanımı var. Bu yeni hareket planı için uyarıdır. Bakanlığımız bu konuda ciddi çalışmalar yapıyor. Bu konuda mevzuatlar yayınlanıyor. Uygun antibiyotik kullanımı adına hem hekimlere hem de halkımıza görevler düşüyor” diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bolu Bu sütunlar 642 yıllık caminin sigortası Bolu’da 1382 yılında yapılan ve 2 yangın, 3 büyük deprem yaşayan Yıldırım Bayezid Camii’nin sigortası olarak adlandırılan denge sütunları ilk günkü gibi çalışıyor. Bolu’da, Büyük Cami Mahallesi’nde bulunan ve 1382 yılında Osmanlı Padişahı Yıldırım Bayezid tarafından yaptırılan 642 yıllık tarihi Yıldırım Bayezid Camii, mihrabının her iki yanında bulunan denge sütunlarıyla görenleri hayrete düşürüyor. O yıllarda ahşap olan bu cami 1891 yılında yanmış ve 1899 yılında ise kubbeli olarak yeniden yapılmıştır. 1944 yıllarında hasar görürken orijinali yer yer bozularak onarıldı. Çiftminareli, tek kubbeli olan caminin iç mekanları Türk motifleri ile süslendi. 642 yıldır ayakta kalan Yıldırım Bayezid caminin en büyük özelliği mihrabın her iki tarafında dönen denge sütunları. Sütunlar caminin statik dengesini ve geçirdiği depremlerde herhangi bir hasar alıp almadığını gösteriyor. Yaşanan afet sonrasında eğer sütunlar dönmezse, caminin temelinde veya dengesinde bir bozukluk olduğu anlaşılıyor. “Şu anda 650 yıllık bir yapının içerisindeyiz” Her yıl binlerce yerli ve yabancı ziyaretçiye Bolu’yu tanıtan turist rehberi Levent Kahveci, “Şu anda 650 yıllık bir yapının içerisindeyiz. Yıldırım Bayezid Camii, Bolu’da bilinen ismiyle Büyük Cami’deyiz. Büyük Cami denmesinin sebebini açıklayayım. Osmanlı döneminde hüküm sürülen her yere ‘Cuma Camisi’ yapılırmış. Hanefi mezhebine göre ‘Cuma Camisi’ Cuma namazları en büyük camide ve hep beraber kılınmalıdır. Eğer en büyük cami dolmaz ise diğer camilerde kılınan namazlar geçersizdir. Bu yüzden Cuma namazının sonunda Zuhr-i âhir namazı da kılınır ki Cuma namazı kabul olmazsa o günkü öğle namazının yerine geçsin diye. O dönemde Cuma namazının ana amacı, yöneticiler namazı kıldırır, minbere çıkarak hutbeyi okurlar. Duyurulması gereken ne varsa halka duyururlar” ifadelerini kullandı. “Buradaki sütunlar eğer hareket edebiliyorlarsa temelleri sağlam demektir” Caminin çevresine yapılan hamamlar ve dükkanlara da değinen Kahveci, “Bu camiyi Yıldırım Bayezid, şehzadeliği döneminde yaptırmıştır. Bayezid, camiyi yakınında bulunan orta hamamla birlikte yaptırmıştır. Eskiden camiler külliye şeklinde yapılırdı. Yani caminin yanında mutlaka ya hanlar yapılır ya da dükkanlar yapılırdı. Oranın geliriyle cami kendini idame ettirirmiş. Bu cami 2. Abdülhamit döneminde bir tadilat geçirmiştir. Camiye birkaç ekleme de yapılmıştır. Bu caminin en güzel özelliklerinden bir tanesi mihrapta bulunan deprem sütunları. Anadolu’da birkaç camide daha bunların örneğini görmekteyiz. Buradaki sütunlar eğer hareket edebiliyorlarsa temelleri sağlam demektir” diye konuştu. “Bu sütunlar, aslında camimizin sigortası” Caminin mihrabında bulunan 2 sütunun, caminin sigortası olduğunu dile getiren Levent Kahveci, “Bu sütunlar, aslında camimizin sigortası olarak da adlandırılabilir. Temelinde herhangi bir kayma veya hasar oluştuğunda bu sütunlar dönmez hale gelir. Sütunlar dönmez hale geldiğinde de mimarlar anlarlar ki caminin temeli bakıma ihtiyacı vardır” dedi.
Adana Pembe Zakkum çiçeklerinden görsel şölen Adana’nın Kozan ilçesinde her yıl nisan ve mayıs ayında açmaya başlayan zakkum çiçekleri dağlarda görsel bir şölen oluşturuyor. Memi Mahallesi’nde dağ yamaçlarını saran zakkumların çiçek açmasıyla kartpostallık görüntüler ortaya çıktı. İlçede açık hava stüdyosuna dönen yamaçlar fotoğraf ve doğa tutkunlarının akınına uğruyor. Dağ yamacında ormanlık alanda yetişen zakkum çiçekleri pembe ile yeşilin buluşmasıyla farklı bir güzellik ortaya çıkarıyor. Çocukları ile birlikte fotoğraf çekimi ve öz çekim için bölgeye geldiklerini aktaran Bestami Akgöç, "Her yıl baharda bu güzel şöleni izlemeye geliyoruz. Türkiye’nin dört bir yanından buraya fotoğraf çektirmeye geliyorlar. Bu çiçek zehirli ama görüntüsü çok güzel. Kuran’da da ismi geçen bir çiçek. Ölüm çiçeği, cehennem çiçeği olarak biliniyor. Bunu koparmıyoruz ve sadece görsel güzelliği ile fotoğraf çektirmeye geliyoruz. Doğa harika herkesi buraya bekliyoruz. Belediyemizde destek verirse burası doğa turizmine kazandırılır diye düşünüyoruz” dedi. Ailesi ile bölgeye gelen Reyhan Akgöç ise, "Babam ile fotoğraf çekimi için geldim. Her yıl buraya geliyorum ve pembe çiçekler çok güzel" diye konuştu. Doğaya hayran kaldığını ve Mersinden bölgeye geldiğini söyleyen Seda Can Ulaş, “Fotoğraf çekimine geldik. Harika bulduk. Keşfedilmeye değer" ifadelerini kullandı.
Trabzon Yeni Zigana Tüneli 4 mevsim sürücülere kesintisiz ulaşım sağlıyor Türkiye ve Avrupa’nın en uzun, dünyanın ise 3. en uzun tüneli olan Trabzon-Gümüşhane karayolu üzerindeki Yeni Zigana Tüneli hizmete girmesinin üzerinden geçen 1 yılda kesintisiz ulaşım imkanı sağlarken, 15 binin üzerinde araç tüneli kullanarak geçiş yaptı. Yapımına Nisan 2016’da başlanan tünel, 3 Mayıs 2023’te hizmete girmişti. Sürücülerin korkulu rüyası haline gelen Zigana Geçidi’nde keskin virajlar ve rampaların yanı sıra kar, sis, taş düşmeleri gibi risklerin bulunduğu Trabzon-Gümüşhane karayolu Zigana Tüneli’nin hizmete girmesiyle sorunları ortadan kaldırmış oldu. Doğu Karadeniz ve Kafkasları, Ortadoğu ve İran’a bağlayan Trabzon-Gümüşhane karayolu üzerinde bulunan Tarihi İpek Yolu güzergahındaki Yeni Zigana Tüneli açılışının ilk senesinde 15 binden fazla aracın geçişine ev sahipliği yaptı. Gümüşhane’nin Torul ilçesi Köstere köyü mevkisi ile Trabzon’un Maçka ilçesi Başarköy köyü arasında her biri 14,5 kilometre uzunluğunda inşa edilen çift tünelle Türkiye ve Avrupa’nın en uzun, dünyanın ise 3. en uzun tüneli olan Yeni Zigana Tüneli ile Trabzon-Gümüşhane arasında mesafe yaklaşık 30 dakika azaldı. Zamandan 60 milyon TL’ye yakın, akaryakıttan 150 milyon TL’ye yakın olmak üzere 200 milyonun üzerinde tasarruf da sağlayan tünel, ayrıca karbon salınımının da azaltılmasına katkı verdi. Keskin virajlar ve rampalar projeyle ortadan kalktı Türkiye’nin en uzun karayolu tüneli olan Zigana Tüneli hizmete girmesiyle Gümüşhane, Trabzon Limanı’na daha da yaklaştı ve yolun geometrik standardı daha da yükselmiş oldu. 100 kilometre olan güzergah 10 kilometre kısaltarak 90 kilometreye düşürülürken, özellikle kış aylarında yağışın ve karın yoğun olduğu geçitte keskin virajlar ve rampalar da bu projeyle ortadan kalktı. Zigana Tüneli ile birlikte sürücülere konforlu, güvenli ve ekonomik bir ulaşım imkanı sağlanırken, dik yamaçlardan taş düşmesi gibi olayların da yaşandığı Trabzon-Gümüşhane karayolunda yeni Zigana Tüneli ile bu problemler tarih oldu. Yeni Zigana Tüneli’nin hizmete açılmasıyla binlerce aracın geçiş sağladığı Zigana Geçidi artık sessizliğe bürünürken, sürücüler Zigana Tüneli ile 4 mevsim rahat ve konforlu ulaşım yaşamaya başladı. “Çok çilemiz vardı” Zigana Tüneli ile artık rahat bir ulaşım sağladıklarını belirten Okay Reis, “Güzel bir tünel oldu. Önceden Zigana Dağını kullanıyorduk. Zorlu bir yoldu. Şimdi ise duble yolda gidiyoruz” derken, Yunus Ayar ise Trabzon-Gümüşhane karayolunun tünel ile kısaldığını kaydederek “Zaman zaman tüneli kullanıyoruz. Yolumuz kısaldı. Daha rahat bir yolculuk yapıyoruz. Zorluk kalmadı. Eski Zigana yolunda zorlu çekiyorduk. kardan dolayı buz oluyordu. Sürekli inip çıkamıyorduk. Şimdi çift şeritli yok. Hem biz hem araçlarımız rahatladı” şeklinde konuştu. Özellikle kış aylarında zorluk yaşadıklarını vurgulayan Erkan Yılmaz da “Çok güzel bir yol oldu. Hem yolumuz kısaldı hem de kış aylarında zorluk çekiyorduk. Araçlarımız kardan dolayı kayıyordu. Artık tünele giriyorsun 10 dakikada Torul’dan çıkıyorsun” diye konuştu. Zigana Geçidi’nde kış aylarında araçlarına zincir bağlayarak yola çıktıklarını dile getiren Abdurrahman Köprü ise “Gümüşhane Zigana dağı yolunu çok kez kullandım. Artık çok rahat. Önceden zincir bağlayıp yola çıkıyorduk. Yapanlardan Allah razı olsun. Önceden çok çilemiz vardı” ifadelerini kullandı.