EĞİTİM - 18 Haziran 2025 Çarşamba 20:16

Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Yelkenci: "Öğrencilerimizin en büyük mahrumiyetlerinden biri de dostluk eksikliğidir"

A
A
A
Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Yelkenci: "Öğrencilerimizin en büyük mahrumiyetlerinden biri de dostluk eksikliğidir"

Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Ömer Faruk Yelkenci, öğrencilerin sosyal ilişkilerini geliştirmesinin önemine değinerek, "Öğrencilerimizin en büyük mahrumiyetlerinden biri de dostluk eksikliğidir. Bu yüzden bu sene Biyografi Akademisi’ni programa dahil ederken, tarihimizdeki ve yakın geçmişimizdeki önemli isimleri tanımalarını amaçladık" dedi.


Çorum’da Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yürütülen Çorum Öğretmenler Akademileri kapanış programı Hitit Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Kampüsü Ethem Erkoç Konferans Salonunda gerçekleştirildi. Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Dr. Ömer Faruk Yelkenci’nin konuşmacı olarak katıldığı programda, Çorum Valisi Ali Çalgan, Vali Yardımcısı Yeliz Mercan, Çorum Milli Eğitim Müdürü Cemil Çağlar, Çorum İl Emniyet Müdürü Arif Pehlivan, Çorum İl Jandarma Komutanı Albay Naim Çetinkaya, öğretmenler ve öğrenciler hazır bulundu.



"Teknoloji bizim için bir araçtır"


Konuşmasında dijital dönüşümün eğitimle ilişkisine dikkat çeken Yelkenci, "Günümüzde dijital teknolojinin baş döndürücü hızda geliştiği bir dönemden geçiyoruz. Son 20-25 yılda yaşanan teknolojik gelişmeler, önceki dönemlerin katlarca fazlasını kapsıyor. Bu hızlı değişim, beraberinde kültürel, sosyolojik ve eğitimle ilgili önemli sorunları da getiriyor. Ancak biz eğitimciler olarak şunu unutmamalıyız; teknoloji bizim için bir araçtır. Elbette teknoloji ile eğitim arasında ortak yaşam ilişkisi vardır. Eğitim teknolojiyi kullanır ve aynı zamanda ürettiği bilgi ve teknolojiyle gelişmesini sağlar. Ancak temel prensip, teknolojiyi bir araç olarak kullanmak olmalıdır. Öğretmenler olarak teknolojinin kültürle ilişkisini de göz ardı etmemeliyiz. 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında batının teknolojisini mi, yoksa hem teknolojisini hem de kültürünü mü almalıyız tartışması yaşanmıştır. Tevfik Fikret her ikisini de beraber almayı savunurken, Mehmet Akif Ersoy sadece teknolojisini almayı, kültürünü almamayı önermiştir. Sait Halim Paşa ise teknolojiyi almanın kültürü de beraberinde getireceği fikrini savunmuştur. Sosyal medyaya baktığımızda, bunun sadece bir kültürü değil, aynı zamanda bir etik anlayışı da beraberinde taşıdığını görüyoruz. Peki ne yapacağız, teknolojiden uzak mı duracağız, hayır, bu öğrencilerimiz için bir tehlike olur. Yapmamız gereken, teknolojiyi kendi kültür kodlarımızla uyumlu hale getirerek işlevsel kılmaktır. Bu, biz öğretmenlerin gönüllü olarak üstlenmesi gereken bir sorumluluktur. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’nin beceri örgüsü temelli olması, bu noktada işimizi kolaylaştıracak ve üreten nesillerin yetişmesine katkı sağlayacaktır. Tüketen değil, üreten nesiller yetiştirmek, bu programın en önemli sonuçlarından biridir ve bu vesileyle vurgulamak isterim" dedi.



"Günümüzdeki linç kültürü tamamen sosyal medyanın etik tasarımından kaynaklanıyor"


Konuşmada sosyal medyanın etik ve psikolojik etkilerine değinen Yelkenci, "Sosyal medya platformlarında üst düzeyde çalışmış ve daha sonra ayrılmış kişilerin önemli bir tespiti var. Günümüzdeki linç kültürü, saygısızlık ve gizliliğe riayet edilmemesi gibi hususlar, tamamen sosyal medyanın etik tasarımından kaynaklanıyor. Zira sosyal medyanın etik tasarımı zaten bu şekilde yapılmıştır. Burada ciddi bir tehlike alanı bulunmaktadır. Daha somut ve belirgin bir tehlike alanı ise, psikolojik rahatsızlıkların sosyal medyada çok daha hızlı bir şekilde gelişmesi ve belirgin hale gelmesidir. Psikopati, sadizm, narsizm gibi rahatsızlıklarla ilgili yapılan araştırmalar var. Pandemi döneminde bu konularla ilgilenmiştim ve araştırmalar, sadizm ve narsizm gibi ruhsal rahatsızlıkların sosyal medya ile ilişkili olduğunu gösteriyor" diye konuştu.



"Öğrencilerimizin en büyük mahrumiyetlerinden biri de dostluk eksikliğidir"


Öğrencilerin sosyal ilişkilerinin önemine değinen Yelkenci, "Öğrencilerimizin en büyük mahrumiyetlerinden biri de dostluk eksikliğidir. Biz liseye, hatta ortaokula giderken bile dostlarımız vardı. Ben ilkokuldaki sınıf arkadaşlarımla hala görüşüyorum, ortaokuldakilerle de öyle. Acaba bizim çocuklarımızın dostları olacak mı? Dostluk çok olmaz, bir, iki, bilemedin üç kişi olur ama olur. Her şeyini konuşabileceği, manevi sağaltmanın, ruhsal iyileşmenin olabileceği, dertlerini paylaşabileceği, kederdaş ve davadaş olabileceği bir dostluk. Bunu çok işlememiz lazım. Bu yüzden bu sene Biyografi Akademisi’ni programa dahil ederken, tarihimizdeki ve yakın geçmişimizdeki önemli isimleri tanımalarını amaçladık. Arkadaşlarımız bu isimler üzerinden bir yöntem, bir usul geliştirebilsinler. Her biriniz farklı usuller geliştirebilirsiniz, en güzeli de budur" şeklinde konuştu.



"Sizin işiniz, bilgiyi pazarlamak, sunmak ve aktarmaktır"


Çorum Valisi Ali Çalgan ise Öğretmen Akademileri Projesi’nin önemine değinerek, "Eğitimciler olarak okullarımızdan çok iyi yetiştirilerek mezun ediliyor. Önemli kurslardan ve hazırlık dönemlerinden geçiyoruz. Ancak hizmet başında, yıllar geçtikçe bu bilgileri yenileme ihtiyacı tüm meslek grupları için söz konusu olsa da, eğitim için bu bir tercihten öteye, bir zorunluluk haline gelmiştir.Sizin işiniz, bilgiyi pazarlamak, sunmak ve aktarmaktır. Dolayısıyla bilgilerimizin her zaman güncel olması, kendimizi sürekli taze tutmamız gerekiyor. Bu anlamda, Öğretmen Akademileri Projesi oldukça kıymetli bir adımdır" ifadelerini kullandı.



Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Yelkenci: "Öğrencilerimizin en büyük mahrumiyetlerinden biri de dostluk eksikliğidir"

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Hatay Depremde tamamen yıkılan Emek Mahallesi, inşa çalışmalarıyla yeniden ışıl ışıl Hatay’ın Antakya ilçesinde bulunan ve depremde yaşanan yıkımlarla yerle bir olan Emek Mahallesi, enkazın kaldırılmasıyla boş araziye dönmüştü. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın çalışmalarıyla Emek Mahallesi, binalarla doldu ve ışıl ışıl çehreye kavuştu. Kahramanmaraş merkezli depremde en çok yıkımın olduğu Hatay’da binlerce bina yerle bir olurken yaklaşık 25 bin insan hayatını kaybetti. Asrın felaketinin en çok hasara uğrayan ilçesi olan Antakya kent merkezi, depremden sonra enkazın kalkmasıyla bomboş araziye dönmüştü. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı kısa sürede çalışmalara başlamıştı. Depremzede vatandaşların yuvalarına kavuşmaları için gece gündüz emek veren ekiplerin çalışmalarıyla Antakya kent merkezi adeta yeni baştan inşa edildi. Depremden önce gecekondu ve harabe evlerin olduğu Emek Mahallesi’nde; asrın inşasının ardından modern, estetik ve sağlam görünümlü yeni konutlar yapıldı. Depremin ardından enkazın kalkmasıyla çorak araziye dönen mahalle, inşa çalışmalarının ardından afetzede vatandaşlarını bekleyen sıcak yuvalara dönüştü. "Enkazın kalkmasıyla bomboş araziye dönmüştü, devletimiz gücünü burada göstererek evlerimizde ışıklar yanmaya başladı" Depremle birlikte boş araziye dönen mahallesinin yeniden inşa edildiğini söyleyen Emek Mahallesi Muhtarı Celal Sarı, "Cumhuriyet Caddesi üzerindeyiz ve arkamda bulunan yerde Emek Mahallesi. Deprem olduktan sonra bu mahallede hiçbir şey kalmamıştı. Binalarımızın çoğu ağır hasarlı veya yıkılmıştı. Mahallemde de birçok can kaybı da oldu. Mahallemizde birçok yerde sadece ağaçlarımız kalmıştı. Depremden sonra mahallemiz enkazla doluydu ve sonra enkaz kaldırılmıştı. Enkazın kalkmasıyla bomboş araziye dönmüştü. Sadece sağlam kalan ağaçlarımızdı. Devletimizin gücünü burada görülmektedir. Evlerimizin ışıkları yanmaya başladı. Allah da en kısa zamanda mahalle sakinlerimizle birlikte oturmamızı nasip etsin. İnşallah böyle acılarda yaşamayız. Bu mahalleyi deprem dümdüz boş araziye çevirdi. Devletimizin gücü o kadar güzel ki burada yapılan işler anlatmakla bitmez. Sadece görmeleri gerekiyor. Emek Mahallesi’ne gelin bakın neler yapıldığını görün. Sayın Cumhurbaşkanıma teşekkür ederim. Depremden önce burası gecekondu ve harabe evler vardı, şimdi ise her şey yapıldı ve dört dörtlük oldu" ifadelerini kullandı.
Kocaeli YEDEP 2026 proje teklif çağrısı yayımlandı: Başvurular 1-31 ocak tarihleri arasında alınacak Kocaeli’de Yerel Destek Programı kapsamında 2026 Yılı Proje Teklif Çağrısı ilan edildi. Sivil toplumun güçlendirilmesi ve katılımcı yerel yönetim anlayışının yaygınlaştırılmasını hedefleyen program için STK’lara yönelik bilgilendirme ve eğitim süreci başlarken, başvurular 1 Ocak’ta başlayacak ve 31 Ocak’ta sona erecek. Yerel Destek Programı (YEDEP) 2026 çağrısı, önceki yıllarda olduğu gibi kentlilik bilincinin artırılması ve katılımcılığın güçlendirilmesi ana temasıyla hayata geçirilecek. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, Kocaeli Kent Konseyi ve sivil toplum kuruluşlarının iş birliğiyle sürdürülen program kapsamında; gönüllülüğün teşvik edilmesi, toplumsal dayanışmanın güçlendirilmesi, yerel değerlerin korunması ve tanıtılması, sürdürülebilir kalkınma ve kapsayıcılığın desteklenmesi öncelikli alanlar arasında yer alıyor. 2022 yılından bu yana kesintisiz devam eden YEDEP ile kentte daha bilinçli, katma değeri yüksek ve iş birliğine dayalı projelerin hayata geçirilmesi amaçlanıyor. STK’lara yönelik bilgilendirme ve eğitimler düzenlenecek Proje teklif çağrısının ilan edilmesiyle birlikte, Kocaeli genelinde faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarına yönelik bilgilendirme ve eğitim toplantıları düzenlenecek. Toplantılarda programın kapsamı, hedefleri ve başvuru süreçleri detaylı şekilde anlatılacak, katılımcılara rehberlik sağlanacak. Eğitimlerin yer ve tarihleri, STK’lara SMS ve e-posta yoluyla duyurulacak. YEDEP 2026 için son başvuru tarihi 31 Ocak 2026 olarak belirlendi. Sivil toplum kuruluşları proje başvurularını, 1 Ocak 2026 tarihinden itibaren online olarak yapabilecek. Kimler başvurabilir? YEDEP 2026’ya başvuracak kuruluşların; kar amacı gütmeyen tüzel kişiliğe sahip STK (dernek, vakıf, federasyon veya konfederasyon) olması, Kocaeli’de faaliyette bulunması, son yıla ait beyannamesini vermiş olması, Sivil Dünya Kocaeli platformuna kayıtlı bulunması gerekiyor. Program kapsamında küçük, orta ve büyük ölçekli olmak üzere üç ayrı destek alanı bulunuyor. Küçük ölçekli projeler için STK’nın 2026 yılı veya öncesinde kurulmuş olması, orta ölçekli projeler için STK’nın 2024 yılı veya öncesinde kurulmuş ve mali, proje ile idari kapasite açısından deneyimli olması, büyük ölçekli projeler için ise STK’nın 2023 yılı veya öncesinde kurulmuş ve yeterli deneyime sahip olması şartı aranıyor.