SAĞLIK - 02 Mart 2022 Çarşamba 11:53

Kazara kendini vuran genç Türkiye’de nadir yapılan üreter plase ameliyatı ile 10 yıl sonra sağlığına kavuştu

A
A
A
Kazara kendini vuran genç Türkiye’de nadir yapılan üreter plase ameliyatı ile 10 yıl sonra sağlığına kavuştu

Diyarbakır’da 10 yıl önce 16 yaşındayken köpeklerin kavgasını ayırmak isterken kazara kendini vurup idrar yollarında sorun oluşan 26 yaşındaki Mehmet Balaman, gittiği birçok hastanede sağlığına kavuşamazken, başvurduğu özel hastanede 10 yıl sonra eski sağlığına kavuşmanın mutluluğunu yaşıyor.

Diyarbakır’da 10 yıl önce 16 yaşındayken köpeklerin kavgasını ayırmak isterken kazara kendini vurup idrar yollarında sorun oluşan 26 yaşındaki Mehmet Balaman, gittiği birçok hastanede sağlığına kavuşamazken, başvurduğu özel hastanede 10 yıl sonra eski sağlığına kavuşmanın mutluluğunu yaşıyor.


Diyarbakır’da 2012 yılında köpeklerin kavgasını gören ve elinde bulunan pompalı tüfeğin kabzasıyla köpekleri ayırdığı sırada pompalı tüfeğin ateş alması sonucu kasığında yaralanan Mehmet Balaman (26), kaldırıldığı hastanede tedavi altına alındı. Hastanede tedavisi tamamlanan Balaman, taburcu edildikten sonra idrar yollarında zedelemeden dolayı bir hortum yardımıyla idrarını yapmaya başladı. İdrar yollarındaki zedelemeden dolayı birçok hastaneye başvuran Balaman, 10 yılda gördüğü hiçbir tedaviden sonuç alamadı. Diyarbakır Memorial Hastanesi’ne başvuran Balaman, yapılan ameliyatla, yanağından alınan dokunun idrar yollarına nakili ile sağlığına kavuştu.



“6 saat süren zorlu bir operasyon sonunda gelen sevinç”


Balaman’ın ameliyatını yapan Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Muhammet Fatih Kılıç, Mehmet’in ailesiyle kendisine başvurduğunu söyledi. Hastanın, 10 yıl önce ateşli silah yaralanması sonucu idrar çıkış kanalı kopmuş bir vaziyette olduğunu belirten Kılıç, “Hasta birçok hastaneye başvurmuş fakat doku tamiri yapılamaması nedeniyle başarılı bir operasyon yapılamamış. Buraya geldiğinde yaptığımız araştırmalarda işimizin zor olacağını biliyorduk. Türkiye’de nadiren yapılan ürete plase ameliyatını yanak dokusundan aldığımız bir doku parçasını alarak idrar çıkış kanalını tamir yaptık. 6 saat süren zorlu bir operasyon sonucunda hastaya bir ay boyunca sondaj taktık ve sondajı çektikten sonra 10 dakikalık heyecanlı ve umutlu bir bekleyiş oldu. Ardından Mehmet gözündeki o sevinç ile ışıkla geldi. ‘Hocam idrarımı yapabiliyorum’ dedi. İdrar yapmanın ne kadar güzel bir şey olduğunu o anda bizde kendisine anlamış olduk. Hastamız 10 yıl sonra normal bir insan gibi idrar yapmış oldu. Kendisinin adına bizlerde sevindik” dedi.


Başından geçen olayı anlatan Mehmet Balaman ise, olayın 2012 yılında gerçekleştiğini ifade etti. Ateşli silah nedeniyle yaralandığını hatırlatan Balaman, “Köpekler kavga ettiği sırada onları ayırmak için elimde bulunan pompalı tüfeğin kabzasıyla ayırmaya çalıştım ve o esnada tüfek ateş aldı. Pompalı tüfeğin ateş alması nedeniyle saçmalar kasıklarıma isabet etti. Olayın ardından ilk operasyonu Diyarbakır’da geçirdim., İstanbul’da 3 operasyon geçirdim. 2’si açık 3 ameliyat oldum ve 10 yıldır gitmediğim sağlık kurumu kalmadı ama bir türlü eski sağlığıma kavuşamadım. En son Fatih hocamıza denk geldik. Ameliyatımı yaptı ve çok şükür başarılı geçti. Kendisine teşekkür ederim” diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul L’oréal Türkiye genç bilim kadınlarını ödüllendirmeye devam ediyor Tekno-güzellik şirketi L’Oréal Türkiye’nin UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliğiyle yürüttüğü "Bilim Kadınları İçin" programı 23 yıldır devam ediyor. Program, bugüne kadar Türkiye’den 128 bilim kadınını destekledi. Bu yıl Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nden Doç. Dr. Banu İyisan, Üçlü Negatif Meme Kanseri için tamamen doğal biyomalzemelerle akıllı ve hedefli nanoilaç teknolojileri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle ödüllendirildi. Türkiye’nin önde gelen kurumsal sosyal sorumluluk programlarından biri olan "Bilim Kadınları İçin" programında, bu yıl ödül alan bilim kadınları L’Oréal Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen tören ile duyuruldu. Bu kapsamda Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Banu İyisan, tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri (ÜNMK) tedavisinde hedefli ve akıllı nanoilaç sistemleri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle öne çıkıyor. Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserinin agresif alt türlerinden Üçlü Negatif Meme Kanseri’ne yönelik bu çalışma, mevcut tedavilerin sınırlılıklarını aşmayı hedefleyen önemli bir yaklaşım sunuyor. Eğitim ve araştırma yolculuğu: Almanya’dan Türkiye’ye uzanan bilim kariyeri Programın uluslararası ayağı olan L’Oréal-UNESCO For Women in Science, 140’dan fazla ülkede 4 bin 700’den fazla bilim kadınını desteklemiş ve bu isimlerden 7’si daha sonra Nobel Ödülü’ne layık görülmüştü. Türkiye, bu programın en aktif yürütüldüğü ve en çok destek veren ilk beş ülkeden biri olarak öne çıkıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünde lisans ve yüksek lisansını tamamlayan Doç. Dr. Banu İyisan 2012 yılında doktora eğitimi için Almanya’ya taşındı. Leibniz Polimer Enstitüsü’nde biyomedikal nanomalzemeler, kontrollü ilaç salım sistemleri, sentetik biyoloji ve biyosensör uygulamaları üzerine çalıştı; 2016’da Dresden Teknik Üniversitesi’nden doktora derecesini aldı. Doktora sürecinde International Helmholtz Research School for Nanoelectronic Networks (IHRS NANONET) programında nanoteknoloji ve malzeme bilimi üzerine eğitim alan araştırmacı, 2017-2020 yılları arasında Max Planck Polimer Araştırma Enstitüsü’nde yürütülen bir AB projesinde, meme kanseri teşhisi için nanofotonik sistemler geliştirmeye yönelik doktora sonrası çalışmalar yaptı. 2023 yılında Max Planck Partner Grup Lideri seçilerek, MPIP ile uluslararası iş birliğini güçlendirdi. Üçlü negatif meme kanserine yönelik yenilikçi tedavi yaklaşımı Yürüttüğü akıllı hibrit nanoilaç teknolojisi projesiyle, meme kanserinin en agresif alt türlerinden biri olan Üçlü Negatif Meme Kanseri’nin hedefli tedavilere yanıt vermemesi ve mevcut kemoterapi ilaçlarının ciddi yan etkilere yol açması nedeniyle ortaya çıkan ihtiyaca çözüm sunmayı amaçlayan İyisan, proje kapsamında tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri hücrelerini seçici biçimde hedefleyebilen ve pH gibi çevresel uyarılara duyarlı çalışan akıllı hibrit nanoilaç taşıyıcılarının tasarlanmasını hedefliyor. Bu yaklaşım, tedavi etkinliğinin artırılmasına ve yan etkilerin önemli ölçüde azaltılmasına katkı sağlamayı amaçlarken, sürdürülebilir teknolojilerle geliştirilen sistemin gelecekte farklı agresif kanser türlerinde de uygulanabilir olması hedefleniyor. 2020 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nde görev yapan Doç. Dr. Banu İyisan aldığı fonlarla Biyofonksiyonel Nanomalzeme Tasarım Laboratuvarı’nı kurarak araştırmalarını burada sürdürmeye devam ediyor.