ASAYİŞ - 09 Eylül 2024 Pazartesi 16:05

Narin’in cesedini dereye taşıyan şüpheli olayı detaylarıyla anlattı

A
A
A
Narin’in cesedini dereye taşıyan şüpheli olayı detaylarıyla anlattı

Diyarbakır’da kaybolduktan 19 gün sonra dere yatağında cenazesi bulunan Narin Güran’ın cesedini oraya taşıyan şüphelinin ifadeleri ortaya çıktı.

Merkez Bağlar ilçesi kırsal Tavşantepe Mahallesi’nde 21 Ağustos’ta kaybolan 8 yaşındaki Narin Güran’ın cesedi dün sabah 08.45 sularında bulundu. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında gözaltına alınan N.B., olayın tüm detaylarını anlattı. N.B., Salim Güran ile birlikte arama çalışmalarına katıldığını, 200 bin lira karşılığında cesedi dereye bıraktığını itiraf etti.

N.B., ifadesinde, “Saatini tam olarak hatırlamıyorum fakat öğlen saatlerini geçmişti, evimizin şebeke sularının kesik olduğundan dolayı köyümüzün muhtarı Salim Güran’ı aradım, içme suyumuz akmıyor dedim, yaklaşık olarak bir dakika kadar konuşmuşuzdur. Konuşma esnasında Salim Güran ‘ararım’ dedi. Daha sonra aramızda bir konuşma olmadı. Benim evim ve Salim Güran’ın evi yaklaşık 80-100 metre mesafe vardır. Ben evden kendi aracım olan 23 AN 630 plaka sayılı aracım ile çıktım, sonra arkamdan beyaz renkli ve 47 plaka ile başlayan bir araçla Salim Güran’ın geldiğini gördüm, tam olarak bu yer mezarlıktan Tavşantepe Mahallesine doğru çıkan parke döşeli köyün iç yolunda bana Salim Güran korna ve selektör yaptı, bende bana içme suyu ile düşünerek bekledim” dedi.

N.B., ifadesine şöyle devam etti:

“Salim Güran aracından inerek benim aracıma doğru geldi. Bende araçtan indim ve Salim Güran bana eliyle göstermek suretiyle 47 plakalı aracın ön yolcu koltuğunda bulunan battaniyeye sarılı bir şeyi göstererek’ bunu yok edeceksin’ dedi. Bende gösterdiği şeyin yanına yaklaştım ve bakınca battaniyeye sarılı bir şey vaziyette ve anlayınca şaşırdım hareketsiz vaziyette yatan bir insanın olduğunu gördüm, ben insan olduğunu söyleyip tereddüt ettim. Bu esnada Salim Güran, bana hitaben ‘aileni iyi düşün 200 bin TL para veririm’ dedi. Bu esnada etrafımızda kimse yoktu, bana hitaben aracında torba var mı dedi. Bende aracımın bagajından rengini hatırlamadığım bir çuval çıkartarak Salim Güran’a verdim. Battaniyeye sarılı çocuğu alıp, çuvalın içerisine birlikte koyduk. Bu esnada çocuğun üzerinde siyah tişört ve şort vardı. Üzerinde askılı bir küçük çanta vardı, çocuğu torbaya koyduğumuz esnada sağ kulağının arkasında boyun bölgesinde bir kızarıklık vardı.”

“Yolda giderken ben pişmanlık duydum, ancak aldığım şeyden de kurtulmam gerektiğini düşündüm”

“Çuvala çocuğu yerleştirdikten sonra çuvalın ağzını orada bağlamadan benin aracım olan 23 AN 630 plakalı aracımın arka koltuğun önündeki ayak paspasının olduğu yere koydum ve ben aracıma bindim” diyen N.B., “Aracımın yönü mezarlık tarafındaydı. Muhtar Salim Güran ile birlikte ayrılmadan göl diye tabir ettiğimiz Eğertutmaz Deresine doğru götür diyerek eliyle orayı işaret etti. Ve ayrılırken Salim Güran’ın ne yaptığına bakamadım. Direk olarak mezarlığın yanından giderek villalar mevkiine doğru gittim, yolda giderken ben pişmanlık duydum, ancak aldığım şeyden de kurtulmam gerektiğini düşündüm, derenin yanındaki stabilize yoldan aşağı doğru inerek uygun bir yer baktım, aracımı derenin kenarında durdurdum, çuvalı aracımdan alarak elime aldım, çocuğun tüm vücudu çuvala sığmıştı. Çocuğun ayağının kesik olup çuvalı olmadığını hatırlamıyorum. Çünkü çok telaşlıydım. 08.09.2024 tarihinde kayıp çocuk Narin Güran’ın bulunduğu yere inerek çevrede ip aradım. İp bulanmayınca çocuğun çantasının ipi aklıma geldi ve çantanın ipini sökerek çuvalın ağzını bağladım ve ağacın yanında çok derin olmayan bir yer buldum. Burada biraz su vardı. Bu alana çuvalı bıraktım ki çuval birisi tarafından bulunur diye düşünerek üzerine bir taş koydum, taşın büyüklüğü yaklaşık 15-20 kilogram civarındaydı. Yanında da birer taş vardı. Üzerine çalı koymadım, çünkü üzeri kapanmıştı daha sonra buradan çıkarak aracıma bindin, stabilize yoldan çıktıktan sonra baldızım Zeynep’in evine gittim” ifadelerini kullandı.

“Annem ve eşim de Narin Güran’ı arıyorlarmış”

Kendi evine geldiği zaman saat 19.00 sıraları olduğunu ifadesinde belirten N.B., sözlerini şöyle sürdürdü:

“Köyde insan hareketliliği vardı, kendi annem ve eşim de Narin Güran’ı arıyorlarmış. Bana söylediler. Ben bu yukarda anlattığım olay ile ilgili hiçbir şey söylemedim, evin içerisine girdiğimde namaz kıldım ve sonra Narin Güran’ı arama faaliyetlerine katıldım. Jandarma köye 21.00- 22.00 sıralarında geldi. Sabah saatlerinde eşim görüştüğümde Narin Güran’ın 03.00 sıralarına kadar aradıklarını öğrendim, saat 07.00- 08.00 sıralarında muhtar Salim Güran jandarma ekipleri ile birlikte hiçbir şey olmamış gibi arama yapıyordu. Hatta kanalın çevresinde arama yaptığımız esnada Salim Güran’ın kanalın içine girerek arama yaptığını gördüm Salim Güran jandarma ile birlikte yapmacıktan göstermelik olarak arama yapıyordu. Daha sonra Jandarma ekiplerine teslim olmak aklıma gelmedi. Çünkü ben öldürmedim. Ama Jandarmanın beni yakalayacağını biliyorum.”

“Salim Güran arama faaliyetlerinde tedirgin hareketler sergiliyordu”

Narin Güran’ın içinde olduğu çuvalı tek başıma dere yatağına koyduğu cevabını veren N.B., “Bu ortalama yaklaşık otuz dakika kadar sürdü. Ben aracımı 21.08.2024 tarihinde bu güne kadar hiç yıkamadım. Beraber çuvala koyduğumuz esnada Narin Güran’ın olup olmadığını anlamadım fakat dere yatağına geldiğim zaman çuvalı bağladığım esnada cesedin Arif’in kızı olduğunu anladım. Benim Arif Güran ve ailesiyle herhangi bir husumetim yoktur. Salim Güran arama faaliyetlerinde tedirgin hareketler sergiliyordu. Bana neden öldürdüğünden veya kendisinin öldürdüğünden bahsetmedi. Kendisi öldürmedi ise bana neden getirip bu cesedi kaldır desin. Bana para vermedi. Cesedi çuvala koyar iken bana mısır hasat ettikten sonra vereceğini söyledi. Korktuğum için itiraf edemedim. Beni ifadeye çağırdıklarında muhtar gözaltındaydı. Muhtar Salimin bırakılacağı söylentisi vardı” dedi.

İkisinden başka kimsenin bildiğini düşünmediği cevabını veren N.B, ifadesini şöyle tamamladı:

“Fakat Salim’in arabasının arka koltuğunda birisinin olup olmadığını bilmiyorum. Biri var ise o görmüştür. Fakat biraz öncede söylediğim gibi ben arabanını arka koltuğunda birisinin olup olmadığını bilmiyorum. Biz kendisi ile birlikte çay içer, yemek yer bazen de Diyarbakır’a birlikte giderdik, bu şekilde samimiydim. Ancak bana çapkınlık yaptığını anlatmadı, bende böyle bir şeyine tanık olmadım.”

Rıdvan Kılıç

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Sivas Sosyal medyadan böyle uzaklaşıyorlar Sivas’ın Altınyayla ilçesinde bulunan okulda eğitim gören öğrenciler, sosyal medya bağımlılığından halk oyunları öğrenerek uzaklaşıyorlar. Sivas’ta Altınyayla ilçesinde bağlı Kürkçüyurt köyünde bulunan Şehit Hasan Subaşı Kürkçüyurt İlkokul ve Ortaokulunda, okul müdürü ve öğretmenlerin özverili çalışmalarıyla hayata geçirilen projeler, öğrencilerin akademik başarısını artırmanın yanı sıra sosyal ve kültürel gelişimlerine de katkı sağlıyor. Altınyayla Kaymakamlığının destekleriyle yürütülen ve kültürü yaşatmayı amaçlayan projelerde, öğrencilere kendi köklerini tanıma fırsatı sunuluyor. Yöresel folklor dersleri ve geleneksel oyunlarla zenginleştirilen müfredatta, öğrenciler bu sayede sosyal medya bağımlılığından da hem eğlenerek hem de öğrenerek uzaklaşıyorlar. "Bu projeyle kültürümüzün devamını sağlıyoruz" Şehit Hasan Subaşı Kürkçüyurt İlkokul ve Ortaokulu Müdürü Halil Sayılır yaptıkları proje sayesinde kültürün nesilden nesle aktarım sağladığını söyleyerek, "Projemiz kaymakamımız Batuhan Kalkan öncülüğünde başladı. Projemiz kültürümüze destek sağlayan halk oyunlarını içeriyor. Bu kapsamda öğrencilerimize halk oyunları oynarken üzerlerine giyebilmeleri için yöresel kıyafetler temin ediyoruz. Böylelikle aileleri belli bir yükten kurtarıyoruz. Bu projeyle kültürümüzün devamını, nesilden nesle aktarımını sağlıyoruz. Bu projenin maddi kısmı çok büyük. Destek gerektiren bir proje olduğu dolayısıyla kaymakamlığımızın himayesiyle yürütülüyor. Biz de burada aynı zamanda öğrencilerimize seçmeli halk oyunları dersi açarak beden eğitimi dersi öğretmenimizin öncülüğünde farklı yörelere ait kültürel öğeleri barındıran folklor oyunlarını öğretiyoruz. Bu kapmamda öğrencilerimizin özgüvenleri ve sorumluluk becerileri gelişiyor. Öğrencilerimiz her sene birden fazla farklı yöreye hakim bir şekilde profesyonele yakın seviyede gösteri sergiliyorlar. Bizler de bunun mutluluğunu yaşıyoruz. Günümüzün kanayan yarası sosyal medya bağımlılığı diyebiliriz. Genellikle belli bir saate kadar normal kabul edilse de öğrencilerimize sorduğumuzda şu an uzun bir zaman dilimini televizyon tablet veya telefon ile harcıyorlar. Fakat biz yaptığımız çalışmalarda öğrencilerimize yöresele kıyafet giydirip yöreye uygun folklor oyunlarını tanıtıyoruz" ifadelerini kullandı. "Hiçbir köy okulunda olmayan imkanlara sahibiz" Kafkas yöresine ait Lezginka dansını sergileyen Nurgül Subaşı, köy okulu olmalarına rağmen birçok imkana sahip olduklarını belirterek, "Okulumuzun bize sağlamış olduğu imkân sayesinde birçok kültürün kıyafetlerini giyme imkanına sahip olup yöresel oyunları öğreniyoruz. Bu okula ilk başladığımda imkânlar bu kadar gelişmemişti. Okulun bu düzeye geleceğini hiç düşünmüyordum. Sonra anladık ki istenilince her şey başarılabiliyor. Biz köy okulunda eğitim görüyoruz ama hiçbir köy okulunda olmayan imkanlara sahibiz" şeklinde konuştu. "Bizden hiçbir şey esirgemiyorlar" Yöresel Zeybek oyunu oynayan İhsan Karataş, "Okul müdürümüz ve öğretmenim sağ olsun. Her şeyi öğretiyor, bizi hep destekliyorlar. Bizden hiçbir şey esirgemiyorlar" dedi.
Diyarbakır AFAD Doğu ve Güneydoğu Anadolu Akreditasyon ve Koordinasyon 2024 kampı gerçekleşti Diyarbakır AFAD İl Müdürlüğünün ev sahipliğinde, 4-6 Ekim tarihleri arasında afet ve acil durumlara hazırlık amacıyla Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi Akreditasyon ve Koordinasyon kampı düzenlendi. AFAD Doğu ve Güneydoğu Anadolu Akreditasyon ve Koordinasyon 2024 kampı gerçekleşti. Dicle Kral Kızı Barajı yakınında düzenlenen kampa 17 il, 102 araç; 15’i Başkanlıktan gelmiş olmak üzere 79 Diyarbakır, 2 Erzincan, 2 Tunceli, 1 Hakkari, 3 Şırnak, 2 Van, 2 Iğdır, 1 Bingöl, 4 Erzurum, 2 Elazığ, 2 Malatya, 3 Kilis, 2 Adıyaman, 4 Siirt, 2 Batman ilinden gelen toplam 126 AFAD personeli, 565 sivil toplum ve kamu kuruluşu katılımcısı, jandarma, sağlık, belediye, gençlik spor, SEDAŞ, orman işletme olmak üzere toplamda 771 kişi katıldı. AFAD Başkanı Vali Okay Memiş yaptığı konuşmada, kampa katılanlara teşekkür etti. Aynı zamanda akreditasyon sistemi kapsamında akredite edilen kamu kurum ve kuruluşlarının, üniversitelerin ve sivil toplum kuruluşlarının afet ve acil durumlarda çok önemli görev üstlendiğini ifade etti. Yapılan bu kampların ekiplerin birbiriyle kaynaşmasına da katkı sağladığı ve birlikte iş yapma kültürünü geliştirdiğini, afetlere toplumun tüm kesimleri olarak hazırlanmamız gerektiğini ifade etti. Üç gün süren kamp bilgilendirici ve verimli bir deneyim sundu. AFAD bünyesinde gerçekleştirilen kamp ile personel, hızlı ve faydalı müdahale için etkin bir hale geldi.
Antalya Manavgat Kitap Günleri’ne yoğun ilgi Manavgat Belediyesi ve Manavgat’taki yazarların iş birliğiyle düzenlenen “Manavgat Kitap Günleri-Manavgat’ın Yazarları Okurlarıyla Buluşuyor” etkinliği, Atatürk Kültür Merkezi’nde kapılarını açtı. Antalya’nın Manavgat ilçesinde düzenlenen Manavgat Kitap Günleri, “Manavgat’ın Yazarları Okurlarıyla Buluşuyor” etkinliği ile başladı. Açılışa Manavgat Belediye Başkanı Dr. Niyazi Nefi Kara, Manavgatlı yazarlar ve vatandaşlar katıldı. Açılış kurdelesini Manavgat Belediye Başkanı Dr. Niyazi Nefi Kara’nın kestiği etkinlikte katılımcılar, yazarların eserlerini inceleyip satın alma ve kitaplarını imzalatma fırsatını elde ettiler. Manavgat Kitap Günleri, sadece yerel yazarları değil, aynı zamanda edebiyatseverleri de bir araya getirerek önemli bir kültürel buluşma ortamı sağladı. Yazarlar, kendi eserleri hakkında bilgi verirken, okuyucularla interaktif bir diyalog kurarak, edebiyatın farklı yönlerine dair düşüncelerini paylaştı. Kültürel zenginlik vurgusu Etkinlik açılışının ardından açıklamalarda bulunan Manavgat Belediye Başkanı Dr. Niyazi Nefi Kara, Manavgat’ın kültürel zenginliklerine vurgu yaptı. Başkan Kara, “Manavgat, sadece doğal güzellikleriyle değil, aynı zamanda kültürel zenginlikleriyle de öne çıkan bir şehir. Bizler, bu zenginlikleri desteklemek ve yaymak adına buradayız. Yerel yazarlarımız, kalemleriyle bizlere farklı dünyaları açıyor. Her bir kitap, bir yolculuk; her sayfa, yeni bir keşif. Bu etkinliğin düzenlenmesinde emeği geçen herkese, özellikle de değerli yazarlarımıza teşekkür ediyorum. Manavgat’ta edebiyatın gelişmesi için birlikte çalışmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
Kırıkkale Alın teriyle gelen kazanç: Torlukçuların zorlu kömür mesaisi Kırıkkale’de mevsimlik işçiler, yerleştikleri ormanlık alanda zor şartlar altında mangal kömürü üretiyor. Bir sezonda 55 ton kömür üreten işçiler, Türkiye’nin farklı şehirlerine tonunu 22 bin liradan satarak ekonomik kazanç sağlıyor. Diyarbakır’dan kilometrelerce yol kat ederek Kırıkkale’nin Sulakyurt ilçesindeki ormanlık bölgeye yerleşen Aksakal ve Kardelen aileleri, 7 ay boyunca zorlu şartlar altında çadırlarda yaşıyor. Aslen Mardinli olan aile, asırlık "konar-göçer" çadır geleneğini sürdürerek meşe odunundan mangal kömürü üretiyor. Mevsimlik işçiler, geçimlerini sağlamak için büyük emek harcıyor. Meşe odununun odun kömürüne dönüştürülmesi sırasında işçiler hem yoğun dumanla mücadele ediyor hem de uzun saatler boyunca sıcaklıkla başa çıkmak zorunda kalıyor. "Torlukçular" olarak da bilinen kömür üreticileri, sabahın ilk ışıklarıyla ormanda odun kesimi için mesaiye başlıyor. Traktörlerle ocak sahasına taşınan odunlar, Orman İşletme Müdürlüğü’nün izin verdiği alanlardan kesilerek boyutlarına göre ayrılıyor. Ardından koni şeklinde dizilen odunlar, saman ve toprakla kaplanarak yaklaşık 400-500 derece ısıyla kömüre dönüştürülüyor. Kömürlerin kül olmaması için üretim sürecinde 24 saat nöbet tutuluyor. Bir sezonda yaklaşık 55 ton kömür üreten aile, mangal kömürünün tonunu 22 bin liradan toptancılara satıyor. Kömür üreticisi Engin Kardelen, üretim sürecinin zorlu ve emek gerektiren yanlarını İhlas Haber Ajansı’na anlattı. Kardelen, kömür üretimi için birçok aşamadan geçtiklerini ve bu işin aile desteğiyle sürdürüldüğünü söyledi. "Gece gündüz çalışmak zorundasın" Ürettikleri meşe kömürlerini Türkiye’nin her yerine gönderdiklerini ifade eden Kardelen, "Biz meşe kömürü üretiyoruz. İhaleleri devletten alıyoruz. Kesimini yapıyoruz, buduyoruz, taşıyoruz, çatıyoruz, topraklıyoruz, sonra ateşe veriyoruz. Bunun yanma süreci 15-20 gün sürüyor. Kömür olduktan sonra bunları Türkiye’nin her yerine gönderiyoruz. Bizim de hayatla mücadelemiz böyle. Bu iş aileyle yapılıyor. Tek başına zaten yapamazsın. Gece gündüz çalışmak zorundasın. Sabahın erken saatlerinden akşamın karanlık saatlerine kadar çalışıyoruz. Bunun nöbeti de var. Gece boyunca da yatamıyorsun. Başında beklemek zorundasın, yoksa emeğin hepsi kül olur gider" dedi. "Tonu 22 bin liradan satılıyor" Diyarbakır’dan Kırıkkale’ye çalışmak için gelen Şaban Aksakal ise meşe kömürü üretiminin uzun bir süreç olduğunu belirterek, "7 ay boyunca buradayız. İlkbaharda çalışmaya başladık. 5 ayımız doldu, 2 ay daha buradayız. Tonu 22 bin liradan satılıyor. En fazla 55 ton kömür çıkartıyoruz" ifadelerini kullandı. (HA