ÇEVRE - 01 Mayıs 2024 Çarşamba 12:10

Düzce-Zonguldak yolunda yoğun sis

A
A
A
Düzce-Zonguldak yolunda yoğun sis

Düzce-Akçakoca D-655 karayolunda oluşan yoğun sis sebebiyle görüş mesafesinin yer yer 20 metreye kadar düşmesi, sürücülere zor anlar yaşatıyor.


Düzce’de sabah saatlerinden itibaren etkili olan sağanak yağışla birlikte yüksek kesimlerde yoğun sis etkili oluyor. Özellikle, D-655 karayolunun Boğaziçi, Kabalak, Şifalı Su, Çiçekpınar, Tepeköy bölgesinde sis sebebiyle sürücüler zor anlar yaşadı. Görüş mesafesinin yer yer 20 metreye kadar düştüğü D-655 karayolunda sürücüler takip mesafelerini korumaları ve hız yapmamaları konusunda ışıklı tabelalar ve polis ekipleri tarafından uyarılıyor.



Düzce-Zonguldak yolunda yoğun sis

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Eskişehir Adaptif binicilik eğitimleri sürüyor Tepebaşı Belediyesi, özel bireylere yönelik düzenlenen adaptif binicilik eğitimlerine devam ediyor. Ata binmenin keyfini yaşayan özel bireylerin kas gelişimine olumlu katkı sağlanırken aileler de memnuniyetini belirtiyor. Tepebaşı Belediyesi tarafından özel bireylere yönelik düzenlenen adaptif binicilik eğitimleri sürüyor. Doğal Yaşam Merkezi’nde uzman gözetmenler eşliğinde at binen özel bireyler hem keyifli dakikalar geçiriyor hem de fiziksel gelişimlerine katkı sağlamış oluyor. Tepebaşı Belediyesi tarafından ücretsiz olarak sunulan hizmetten yararlanan özel bireyler ve aileleri çok memnun olduklarını belirtiyor. Muhammet Ali Çoban’ın babası Şemsettin Çoban, “Muhammet Ali yaklaşık 3 yıldır buraya geliyor ve atlara biniyor. Muhammet Ali’yi Tepebaşı Belediyesi’nin diğer spor merkezlerine ve Belde Evlerindeki farklı kurslara da gönderiyoruz. Muhammet epilepsi aynı zamanda hafif düzey otizm ve hafif düzey zihinsel gibi 3 tanımız var. Muhammet Ali’nin komutlara uymada sorunları vardı. Şimdi ciddi anlamda uyum söz konusu. Gayet olumlu gelişmeler oldu, çok mutluyuz. Tepebaşı Belediyesi’nin bu konuda gayet güzel çalışmaları var. Başarılı olduğu konular var. Su sporları merkezi, Yunus Emre Spor Kompleksi, Belde Evlerindeki kurslara gidiyoruz. Oradaki çocuklarda da ciddi gelişme oluyor. Diğer ailelere de tavsiye ederim. Çocuklarını buraya rahatlıkla getirebilir. Verdikleri eğitim de gayet güzel. Tepebaşı Belediyesi bu konuda çok başarılı. Ahmet Ataç’a da çok teşekkür ediyorum” dedi. “İyi ki buradayız” Sevgi Tuncel, “Geçen yıl 3 ay aralıksız devam ettik. İlk defa bir yaz güzel geçti. Tepebaşı Belediyesi’nin diğer merkezlerine de gidiyoruz. Ömer Hafız sporla alakalı şeyleri çok seviyor. Burası da iyi geldi. Şimdi bir şeyler söylemeye başladı. Bu nedenle çok mutluyuz, anne baba olarak. Ömer Hafız’ın konuşmasını insanlar anlayamıyordu. Şimdi Ömer Hafız’ın konuşmasının iyileşmesi bizim için çok önemli. Kendimi şanslı hissediyorum. Tepebaşı Belediye Başkanına da çok teşekkür ediyorum, böyle bir imkanı bize sunduğu için. İyi ki buradayız” ifadelerini kullandı.
Tekirdağ Macar Müzesine Macarlardan çok Bulgar geliyor Tekirdağ’da pandemiyle beraber ziyaretçi sayısı azalan Macar Karalı Rakoçzi’nin müzesine ziyaretçi sayısı kat kat artmaya başladı. Son yıllarda Macarlardan daha çok Bulgar turistler müzeyi ziyaret ediyor. Osmanlı’ya sığınan Macar Prensi 2. Frenc Rakoczi’nin Tekirdağ’da kaldığı Rakoczi Müzesi’nin Pandemi zamanında düşen ziyaretçi sayısı misli misli artmaya başladı. Her yıl çok sayıda yerli ve yabancı turistin ziyaret ettiği Macar Karalı Rakoczi’nini müzesine son yıllarda Macarlardan daha çok Türkiye’nin sınırında bulunan Bulgaristan’dan Bulgar turistler ziyaret etmeye başladı. 2024 yılının Türkiye - Macaristan Yılı ilan edilmesinin ardından geçen yıl aynı dönemde bin kişinin ziyaret ettiği müze, bu yıl aynı dönemde 2 bin kişiyi ağırladı. Müze Müdürü Ali Kabul yaptığı açıklamada, “Pandemiden sonra nerdeyse 2 misli ziyaretçi geliyor. Bu hafta özellikle turizm haftası sebebiyle bayağı ziyaretçimiz var. Bu sene Bulgar çok geliyor. Macar’dan daha çok Bulgar ziyaretçimiz oldu. Ziyaretçinin Türk, Macar, Bulgar olması bizim için fark etmiyor. Ziyaretçinin çok olması bizi sevindiriyor” dedi. Macaristan’dan ailesiyle tatil için kente geldiğini ifade eden gezen Fenyvesı Robert, "Özellikle Rakoczi Müzesi’ni gezmek için Tekirdağ’a geldik. Rakoczi, Macarlar için çok değerlidir. Buraya tatile gelenler müzeyi uğramadan ayrılmıyor. Burası gerçekten çok güzel" diye konuştu.
İstanbul Sağlıklı beslenme ve fiziksel aktivite obezitenin ilacı oluyor Obezitenin ülkemizde ve dünyada giderek yaygınlaşan bir halk sağlığı sorunu olduğunu belirten Prof. Dr. M. Emel Alphan, Türkiye’nin, obezite oranı açısından dünyada 17’nci sırada Avrupa’da ise birinci sırada yer aldığını söyledi. Prof. Dr. Alphan, obezitede birinci tedavi yönteminin sağlıklı beslenme ve fiziksel olarak aktif olmayı da içeren hayat tarzı değişikliği olduğunu söyledi. İstanbul Atlas Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. M. Emel Alphan, 22 Mayıs Avrupa Obezite Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada önemli bir halk sağlığı sorunu olan obeziteyle mücadelede yapılması gerekenlere dikkat çekti. Obezite dünyada yaygınlaşan bir halk sağlığı sorunu Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre obezitenin, “vücutta sağlığı bozacak düzeyde aşırı yağ depolanması” olarak tanımlandığını belirten Prof. Dr. M. Emel Alphan, “Obezite aşırı enerji tüketimi, yetersiz enerji harcaması (sedanter yaşam tarzı, düşük Dinlenme Metabolik Hız - DMH) veya her ikisinin neden olduğu uzun süreli enerji dengesizliği ile kişinin genleri ve çevresi arasındaki kompleks etkileşimlerinin bir sonucu olarak gelişen kronik bir hastalıktır. Obezite, dünyada ve ülkemizde giderek artan bir halk sağlığı sorunudur. Küresel açıdan epidemik boyuta ulaşan obezite, farklı etnik özellikteki tüm toplumlarda yaygındır. Günümüzde çevresel faktörler, genetik yatkınlık, kültürel, sosyo-ekonomik etkenler ve insan davranışları arasındaki karmaşık etkileşimlere bağlı olarak obezite insidansında değişiklikler olabilir” dedi. 2035’e kadar 3,3 milyar yetişkinin etkilenebileceği varsayılıyor DSÖ verilerine göre, tüm dünyada fazla kiloluluğun ve obezitenin prevalansının son 50 yıldır giderek arttığına dikkat çeken Prof. Dr. M. Emel Alphan, “2008 yılında 18 yaş ve üzeri obez ve aşırı kiloluların sayısı 1,8 milyar iken, 2020 yılında 2,2 milyardan daha fazla yetişkinin fazla kilolu ya da obez olduğu bildirilmiştir. 2035 yılına kadar yaklaşık 3,3 milyar yetişkinin obeziteden etkilenebileceği varsayılıyor. 2020’de yetişkinlerde obezitenin yüzde 42 olduğu belirtilirken, 2035’te ise yüzde 54’ünün obez olacağı tahmin ediliyor” dedi. Obezite çocuk ve gençlerde de artış gösteriyor Obezitenin çocuk ve gençlerde de benzerlik gösterdiğini belirten Prof. Dr. M. Emel Alphan, “5 ila 19 yaş arası gençlerde 1990’da sadece yüzde 8 olan bu oranın 2022 yılında yüzde 22’ye yükseldiği belirtilirken, 2035 yılında ise yüzde 39’un üzerine çıkması bekleniyor” diye konuştu. Avrupa’da pek çok hastalığın sebebi obezite Obezitenin önemli sağlık sorunlarına yol açtığına dikkat çeken Prof. Dr. M. Emel Alphan, “DSÖ’nün veri tabanına göre; obezite Avrupa’daki yetişkinlerde hipertansiyonun yüzde 55’inin, kalp hastalıklarının yüzde 35’inin, Tip 2 diyabetin yüzde 80’inin sorumlusudur ve bunların her yıl 1 milyondan fazlası ölüm ile sonuçlanmaktadır” diye konuştu. Avrupa’da ilk sıradayız Türkiye’nin obezite oranı açısından dünyada 17’nci, Avrupa’da ise birinci sırada yer aldığını belirten Prof. Dr. M. Emel Alphan, “2024 yılına gelindiğinde Türkiye’de 15 yaş ve üzeri nüfusun yüzde 32,1’inin obez, yüzde 34,6’sının ise fazla kilolu olduğu, toplamda ise bu oranının yüzde 66,7 ye ulaştığını söylemek mümkün. Türkiye’de obeziteye ilişkin hastalıklardan olan diyabet, koroner kalp hastalığı, felç ve kanserden 2,4 milyon kişinin etkilendiği DSÖ-2024 raporunda belirtilmiştir” dedi. Obezite hastalık riskini artırır, yaşam kalitesini olumsuz etkiler Obezitenin birçok sağlık sorununa neden olduğunu veya var olan sorunları şiddetlendirdiğini vurgulayan Prof. Dr. M. Emel Alphan, “Obezite, kalp-damar hastalıkları, diyabet, hipertansiyon, inme (felç), bazı kanser türleri, solunum sistemi hastalıkları, eklem ve kemik hastalıkları, safra kesesi hastalıkları, karaciğer yağlanması, uyku apnesi, depresyon, kısırlık, cinsel işlev bozuklukları, cilt hastalıkları gibi hastalıkların riskini arttırır. Obezite ayrıca yaşam kalitesini ve süresini de olumsuz etkiler” uyarısında bulundu. Obezitede altta yatan faktör tedavi edilmeli Obezitenin sedanter yaşam tarzı ve aşırı besin alımını destekleyen sosyo-kültürel çevrede geliştiğini kaydeden Prof. Dr. M. Emel Alphan, “Enerji alımının artması ve enerji harcanmasının azalması ile dokularda yağ birikimi olur. Fakat sadece beslenme durumu düzeltilerek obezite tedavisi mümkün değildir. Obezitenin nedenleri genetik faktörler, hormonal nedenler, bazı hastalıklar, çeşitli ilaçların kullanımı, uyku bozuklukları (vardiyalı çalışma), çevresel, psikolojik, sosyo-ekonomik faktörler, iklim değişikliği şeklinde sayılabilir. Öncelikle obeziteye neden olan altta yatan faktörün tedavi edilmesi gereklidir. Obeziteye neden olan pek çok faktörün varlığından dolayı obezitenin tedavisi de oldukça zordur” diye konuştu. Obeziteyle mücadele çok yönlü olmalı Obeziteyle mücadelenin çok yönlü olması gerektiğini belirten Prof. Dr. M. Emel Alphan, “Obezitenin önlenebilmesi için bireylerin, bireyleri oluşturan ailenin ve dolayısıyla bütün toplumun sağlıklı beslenme ve fiziksel olarak hareketli olması için bilinçlendirilmesi, eğitilmesi ve hem sağlıklı beslenmenin hem de hareketli olmanın davranış biçimine dönüştürülmesi gerekir. Bunu başarmak çok zordur. Bütün toplumlarda obezite ile mücadele programları vardır ama obezite ile ilgili belirlenen hedefe ulaşmanın gerçekten çok zor olduğu hemen hemen bütün toplumlarda giderek artan obezite prevalansından anlaşılmaktadır. Türkiye’de de Sağlık Bakanlığı’nın yürüttüğü Türkiye Sağlıklı Beslenme ve Hareketli Hayat Programı Yetişkin ve Çocukluk Çağı Obezitesinin Önlenmesi ve Fiziksel Aktivite Eylem Planları yapılıp raporlar yayınlanmaktadır” dedi. Obezitede tedavi yöntemi: Beslenme ve hayat tarzı değişikliği Obezitede tedavi yönteminin sağlıklı beslenme ve hayat tarzı değişikliği olduğunu kaydeden Prof. Dr. M. Emel Alphan, “Aslında obezitedeki birinci tedavi yöntemi de bu raporlardan anlaşılacağı üzere, sağlıklı beslenme ve fiziksel olarak aktif olmayı da içeren hayat tarzı değişikliğidir” dedi. Sağlıklı beslenme modeli hayata geçirilmeli Sağlıklı beslenmenin tarifini yapan Prof. Dr. M. Emel Alphan, “Sağlıklı beslenme az yağlı süt ve ürünleri, yağsız et, balık, tavuk, yumurta ile kurubaklagiller ve az miktarlarda kabuklu kuruyemişleri de içeren, rafine olmayan tam tahıllardan ve günde 5-10 porsiyon sebze ve meyveden oluşan bir beslenme modelidir. Doymuş yağ ve trans yağ içermeyen, az miktarda bitkisel sıvı yağ (zeytinyağı ve diğer bitkisel yağların karışımı) kullanılarak yemeklerin yapılması, şeker ve şekerli besinler ile içeceklerin minimum düzeyde alınması ve su tüketiminin arttırılması da enerji dengesi ve obeziteye bağlı hastalık risklerini en aza indiren bir yaklaşım olacaktır. Bu tarz beslenme modelleri, tüm dünyada sağlıklı olduğu kabul edilmiş olan Akdeniz diyeti, DASH diyeti ile vejetaryen beslenmedir” diye konuştu. Popüler diyetlere dikkat Popüler diyetlerin risklerine dikkat çeken Prof. Dr. M. Emel Alphan, sözlerini şöyle tamamladı: “Zayıflamak amacıyla aralıklı açlık diyetleri, ketojenik diyet, kan grubu diyetleri, alkali diyet veya tek besin diyetleri gibi popüler diyetlere yönelmek kısa vadede zayıflamayı sağlasa da bu tür diyetlerin uzun vadede uygulanabilirliği ve ömür boyu sürdürülebilir olması mümkün olmadığı gibi bazı hastalıkların oluşturma riskini arttırdıkları da bir gerçektir.”